14 Mart 2007

Ozgurluk hakedenlerindir

Oncelikle gecen gun msn messenger'i acik birakip uyumusum dogum gunu gecesi, haliyle sabah uyandigimda 10 tane msn penceresi acikti, ozur diliyorum cevap yazamadiklarim icin (linux kullaniyorum ve gaim offline mesajlari desteklemiyor henuz) ve bunun disinda yorumlara anca yorum yazabildigim icin. Dogum gunum guzel gecti, eski kaldigim International House'dan arkadaslarla bulusup gene turk restoranina gittik. Bir de dun cektigim kendi fotografimi da koyuyorum ki hatirlayabileyim ileride 26 yasinda nasil gozuktugumu :)
(aslinda her dogumgunumde resmimi koymak fena fikir degil...)

Bugun de ozgurluk hakkinda dusundum biraz, bunu kendi kafamda kurdugum uzun bir diyalog seklinde sunmaya calisacagim;

-Ozgurluk nedir? Bizi ozgur kilan ne? Bir insan ozgur dogabilir mi?

-Ozgurluk bir insanin diger insanlarin haklarini cignemeden istedigini yapabilmesi, dusunebilmesi degil mi?

-Evet ama soyle dusunun, siz bu kavrama gore her turlu ozgurlugun bulundugu bir ulkede dogdugunuzu dusunun, ozgurlugunuz icin bu yeterli mi?

-Evet, sanirim... Eger ozgur elestiri ve dusunce serbestse dogdugum ulke sinirlari icinde ve hicbir kolelik kavrami yok ise ozgurum demektir.

-Bence degilsiniz, cunku bence sadece hak edenler ozgur olabilir...

-Ne kadar sacma bir dusunce, ozgurluk temel bir hakdir ve her bebek ozgur dogmalidir!

-Evet keske oyle olsa ama iste bence hic bir devlet hic bir kanunla dogdugunuz anda size ozgurlugunuzu veremez.

-Neden veremesin ki?

-Cunku bizi ozgur kilacak olan yalnizca kanunlar degildir

-Nedir o halde?

-Soyle ornekleyeyim;
Siz bir markete gidiyorsunuz ve onceden televizyonda reklamini gordugunuz bir urunu goruyorsunuz, diyelim ki bir tur cikolata olsun. Hemen bu cikolatayi satin aliyorsunuz ve yemege basliyorsunuz. Gercekten leziz bir tadi var. Bir hafta sonra ogreniyorsunuz ki bu cikolata icinde kansorejen yapan bir madde iceriyormus... Tekrar satin alir miydiniz?

-Bunun konuyla ne ilgisi var cok anlamadim ama almazdim tabi ki, hatta bu cikolatayi ureten sirkete dava acardim.

-Elbette degil mi? Cunku saglikli yasama ozgurlugunuzu cignedi bu sirket. Peki ornegi biraz daha derinlestirelim, siz arabayla bir markete dogru gidiyorsunuz, yolda benzininiz bitiyor ve durup benzin aliyorsunuz. Bir gun ogreniyorsunuz ki satin aldiginiz bu benzin yasadiginiz cevreyi kirletiyor ve hatta dunyada savaslara yol acip masum milyonlarca kisinin olmesine sebep oluyormus. Bu sefer ne yaparsiniz?

-Hmm yapabilecegim fazla birsey yok sanirim, ben sadece bir bireyim ve ulasim icin benzine ihtiyacim var ama bundan sonra elimden geldigince az tuketmeye calisir ve alternatif, temiz enerji kaynaklarini desteklemeye calisirim.

-Sizin ve cocuklarinizin temiz bir dunyada yasama ozgurluklerini kisitliyor ve milyonlarca kisinin olumune sebep verse bile elimiz mahkum oldugu icin fazla birsey yapamadiniz, bu sirketlere dava acmayi bile dusunmediniz bu ornekte... Peki iki ornek arasindaki fark ne? Biri sizi kendine muhtac birakti, kendi sattigi urune muhtac birakti. Bir bakima sizin ozgurlugunuzu kisitlamadi mi? Iste hangi devlet kanunlariyla bu ozgurlugu koruyabilir? Bugun o ozgurlugu korusan, mutlaka ertesi gun baska bir urunle sizi somurebilecek bir cok urun sunulmayacak mi piyasaya? Bunun disinda bu devlet benzini yasaklasa, diger devletlere karsi ekonomik gucunu yitirmeyecek mi? Daha sonra da diger devletler ekonomik olarak bu devleti somurgesi haline getirip yonetimi ele gecirecek ve tekrar benzin kullanimini yururluge sokacaklardir degil mi?

-Hmm evet sanirim...

-O halde hic bir devlet, hic bir kanun ile senin ozgurlugunu koruyamaz bu duzende. Peki bir yolu olmali, mutlak ozgurluge giden bir yol.

-Ben pek bir cikis goremiyorum, bu dunya ne yazik ki para duzenine gore isliyor.

-Elbette ki para duzenine gore isliyor, ve aslina bakarsaniz bunda sasilacak pek bir sey yok. Asil sormaniz gereken, iki ornekte de sizi ozgur kilan neydi?

-Bilmiyorum, ikisinde de ozgur olamadim ki, gene yapacaklarini yaptilar.

-Hayir iki ornekte de ozgurluge acilan bir yol vardi, bu da "bilinc". Eger ilk ornekte bu cikolatanin kansorejen madde icerdigini bilmeseydiniz yemege devam edicektiniz. Ikinci ornekte cok bir sey yapamasaniz bile gene bir bilinclenme soz konusuydu. Eger benzin kullaniminin zararlari ilk benzinli otomobil uretildigi gun bilincli utopik bir dunya toplumu tarafindan bilinseydi, mutlaka bu sistem dogaya zarar vermeycek sekilde gelistirilir veya alternatif yollar aranirdi butun dunya devletleri benzine bagimli hale gelmeden. Iste sizi ozgur kilan kanunlar degil, bildiklerinizdir!

-Peki bildim de ne oldu, ne degisti ki, ilk ornekte belki bir ise yaradi ama ya ikinci ornekte?

-Ikinci ornekte sizce neden ise yaramadi?

-Cunku dedigim gibi tek bir bireyim, dava acsam da kazanamam ki...

-Evet bence de kazanamazsiniz, peki milyarlarca insan dava acsa?

-Nasil olabilir ki bu? Guc elinde tutana yapisir, sen ben benzin kullanmasak mutlaka bunu somurecek biri cikacak, benzin kullanip daha efektif, daha ucuza bir is bitirip bizim onumuze gececek.

-Haklisiniz ama ben her zaman "mutlaka baska bir yolu olmali" diyerek dusunurum ve bu dusunce mantigi sayesinde de hep yaratici fikirler cikacagini dusunurum. Ozgurluge geri donersek, asil kanunlarin degil, bilincimizin bizi ozgur kildiginda anlastik sanirim. Kanunlar yalnizca ana hatlarin belirlenmesine yardimci olabilirler ama hic bir zaman is dunyasi kadar dinamik olamazlar, iste bu sebeple kanunlarin yaninda bilinclenme sart. Peki bu bilinclenme nasil yayilabilir? Elbette ki yeni dogmus bir bebekte bu bilincin bulunmasini bekleyemeyiz (iste bu sebeple yeni dogmus hic bir bebek ozgur degildir, hangi devletin topraklarinda dogarsa dogsun) ama bu bilinc onlara asilanabilir... Onlara bunu asilayabilmek icin ise ozgur dusunce yollarinin acilmasi gereklidir.

-Ama zaten acik degil mi? Onlari okullara gonderiyoruz, belli bir egitimden geciriyoruz ama bu sistemin icinde doguyorlar sonucta, rekabet edebilmek icin bu sistemin icinde var olmalari sart.

-Ilk once ozgur dusunce yollarinin ne kadar acik oldugunu inceleyelim isterseniz. Gene bir markete gidin ama bu sefer 6 yasindaki cocugunuzla birlikte. Markette dolasirken cocugunuz birden dursun ve sizi cekistirmeye baslasin, "anneeee, babaaa bana bundan al..." Siz donup bakiyorsunuz ve tam cocugunuzun boyundaki rafta rengarenk cafcafli, uzerlerinde hepsi capraza dogru bakan cizgi filmsi karakterler bulunan misir gevregi kutularini goruyorsunuz. Ah ne hos bir tesaduf degil mi? Hepsinin cocugunuzla ayni boydaki rafta siralanmis olmasi, hepsinin ozellikle cocuklarin dikkatini ceken renklerde olmasi, hepsinin uzerinde ki cizgi film karakterlerinin tam da sizin geldiginiz yone dogru caprazdan bakmasi... Yoksa tesaduf degil mi? Yoksa birileri en bilincsiz tuketiciler icin ozel olarak mi kurmus bu duzenegi? Yoksa birileri dunyada hic kirmak istemeyeceginiz cocuklariniz ile sizin aranizdaki bu bagi somurmek mi istiyor? Cocugunuz bu duzenekte ne kadar ozgur bir karar verebilir o sinirli bilinci ile? Peki cocugunuzu en guzel, en modern okullara gonderdiniz zor kazandiginiz paralarla. Bu okulda hersey cocugunuz icin dusunulmus, hatta o kadar "fazla dusunulmus" ki cocugunuzun "kendi basina" dusunmesine gerek bile kalmiyor! Iste ozgur dusunce, ozgur karar verebilme boyle kisitlaniyor...

-Bilmiyorum Mert, kafam karisti... Ben sadece mutlu olmak istiyorum ve cocuklarimi elimden gelen tum imkanlarla en iyi kosullarda yetistirmek istiyorum...

-Hepimizin istedigi bu, yalnizca sizi neyin mutlu edecegine odaklanin, dusunmekten kacmayin. Cocugunuz icindeki potansiyeli en iyi nasil ortaya cikarabilir buna odaklanin, cunku cocugunuz ozgurlugunu hak etmeli bu yeni dunya duzeninde.

(devam edecek)

Zaman, bilinc ve DNA!

Kafamdaki zaman kavramini biraz daha derinden inceledim;

-Boslukta zaman var midir?
-Neden olmasin?
-Oyle bir bosluk dusun ki icinde hic bir madde, hic bir atom olmasin. Iste bu boslugun icinde nasil bir zaman kavramindan bahsedebilirsin? Zaman dedigimiz kavrami olcmen icin bir degisiklik olmasi gerekmiyor mu? Sen bu boslugun icinde zaman oldugunu kanitlayabilir misin?
-Hmm sanirim kanitlayamam ama ben disaridan bu bosluga bakiyorsam, saatime bakip soyleyebilirim
-Evet ama senin bakman demek, bir gozlem yapman demek iste bu gozlemde boslugu doldurmaya yeter, bunu gozlemliyemezsin sadece kafanda hayal edebilirsin.
-Peki boslukta zaman olmadigini kabul edelim, nereye varmak istiyorsun?
-Bu bosluga bir maddeyi koydugun anda ise zaman olusur degil mi?
-Hmm evet gozlemliyebilirim o anda
-Demek ki zaman maddeden bagimsiz degil, madde bir enerjiyse, zaman da ayni sekilde bir enerji olmak zorunda eger maddenin bir uzantisi ise.
-Devam et
-Peki biz zamani gozlemleyebilir miyiz?
-Evet saatimize bakariz, ya da gunesin dogusunu ve batisini izleriz
-Evet ama senin bu gozlemlediklerin zamanin kendisi degil, zamanin etkileri olmaz mi?
-Nasil yani?
-Mesela bir hortum ciktigini duyuyosun radyoda yasadigin yere yakin bir yerde, hemen gozlemlemek icin arabana atlayip gidiyorsun ama soylenen yere gittigin anda hortumu kacirdigini dusun, etrafinda sadece yikilmis evleri yani hortumun yarattigi yikimi, hortumun etkilerini gorebiliyorsun. Iste bizde hayatimizda zamani hic gozlemliyemiyoruz bir enerji olarak, sadece yarattigi etkileri gozlemliyebiliyoruz.
-Neden bir enerji olarak gozlemliyemiyoruz?
-Cunku zaman bilincimize bagimli bir kavram "olabilir", onu dusundugun anda o bir sonraki adimdadir. Kisacasi bilincin zamanin bir parcasi olabilir ve bu durumda kendi yapildigi maddeyi tabi ki gozlemleyemiyor, ancak onun etkilerini gozlemliyor. Kendi kuyrugunu yakalamaya calisan bir kopek gibi dusun.
-Peki zamanin etkileri her madde uzerinde ayni midir?
-Kesinlikle hayir, ilk basta hayal ettigimiz bosluga bir tas koydugunu dusun, havada asili duran bir tas ama etrafinda baska hicbir madde yok, ne oksijen-hava hicbirsey, hareketsiz bir tas... Bu tasi bir milyon yil boyunca gozlemle, sence bu tasta bir degisiklik olacak midir?
-Hmm eger hareket etmiyorsa ve etrafinda hic hava bile yoksa... hayir olmaz sanirim
-Kesinlikle... zaman sadece maddenin bir uzantisi degil, ayni zamanda hareketin de bir uzantisidir.
-Hareketin mi? Mesela ben butun gun yatagimda uzansam hic hareket etmeden, benim icin zaman gecmeyecek mi?
-Hayir kesinlikle gecicek cunku sen hareketsiz dursan bile vucudunun icinde kan akmaya devam edicek, vucudundaki milyarlarca hucre hareket halinde olucak. Ayrica hareketsiz bir cisim icin bile zaman varolmaya devam eder, sadece onun uzerinde bir etkisi olmaz. Maddenin oldugu her yerde zaman vardir ve eger bu maddenin icindeki en ufak bir elektron bile hareket ediyorsa "zaman enerjisi" uzerindeki etkisini gosterecektir. Zamani bir hareket sensoru olarak dusun, eger ortalikta hic bir madde yoksa, hareket sensoru de yok, eger ortamda bir madde var ama hareketsiz ise hareket sensoru de var ama maddeyi goremiyor, eger madde bir hareket haline gecerse hareket sensoru hemen isigini yakiyor!
-Peki zamani nasil gozlemleyebiliriz?
-Iste bence hareket halinde olan hic bir madde gercekten zamani gozlemleyemez! Tabi ki buna insan zihni de dahil, sadece zamanin etkilerini gozlemleyebilir.
-Peki zaman her maddede ayni etkiyi mi yaratir?
-Hareketli her maddede... yalniz harektli derken tekrar dusundum de daha duzgun bir tanimlama kullanmam gerekir... canli her maddede. Mesela bosluktaki tasa bir hareket verdigini dusun, tas ilerler ama hic surtunme olmayacagi icin maddesel olarak bir degisime ugramaz, yani zaman kavrami bir madde oldugu icin hala gecerli ama hareket etse bile zaman onun uzerinde bir etki yaratamiyor...
-O halde zaman harekete degil, canliliga duyarli?
-Evet sanirim, duzeltiyorum o halde, "zaman maddenin uzantisi olan bir enerji formu ve canliligin oldugu her yerde etkisi gozlemlenebilir".
-Peki... o halde canlilik ne? Bir tasta maddeden olusuyor ama canli sayilmiyorken nasil maddeden olusan insan canli sayiliyor, ya da nasil bir bitki canli sayiliyor? Canliligi saglayan fark ne?
-Sence kopeklerin bir bilinci var midir?
-Bilmem, kopekler bizim gibi dusunemezler
-Hayir bu genel bir yanilgi, kopekler dusunebilir, hissedebilirler ve elbette ki hatirlayabilirler. Onlarin da, genel olarak butun hayvanlarin da, bir bilinci vardir, yalnizca kapasitesi insanlarinkinden dusuktur. Peki bitkilerin bir bilinci var midir?
-Yok artik, bak onlarin yok iste...
-Peki ayciceklerini dusun, onlar neden hep gunese dogru donerler yuzlerini?
-Bilmem, sanirim iclerinde gunesisigini hisseden onunle reaksiyona giren bir madde var ve bunu hissettikleri anda daha fazla gunes isigi alabilmek icin o yone donuyorlar, ama bu bilinc degildir ki?
-Dogru tam dusundugun sekilde bir bilinc degil, soyle dusun bilinc yalnizca sana ogretilenler midir?
-Evet bana ogretilenler ve hayattan gozlemledigim hersey bilincimi olusturur
-O halde nefes almayi sana kim ogretti? Daha dogar dogmaz, hicbir sey gozlemleyemeden nefes almiyor muydun? Iste iki turlu bilinc var, genetik olarak DNA'larimizda aktarilabilen bir bilinc ile sadece insanlarda ve hayvanlarda bulunan ogrenebilme bilinci...
-O halde bitkilerde de DNA ile aktarilan bir bilinc var?
-Kesinlikle ve zamanin etkileri de sadece bilince sahip olanlarda gorulebiliyor demistik, yani sadece canlilarda. Canli olabilmen icin bir bilincinin olmasi sart, ya gelismis dusunebilen bir bilinc ya da DNA ile aktarilabilen bir bilinc, hic farketmez. Ama bir tasin? iste onun hicbir bilinci yoktur, bu sebeple de zamandan etkilenmez. Demek ki zaman bilince bagimli ve hatta onun bir parcasi.
-Ama tas da bir sure sonra asinmaz mi?
-Asinir ama cevresindeki maddeler onu asindirir, tasi ilk basta bahsettigim boslukta hayal edersen milyonlarca yil sure sonra bile hicbir asinma olmaz uzerinde.
-Sanirim dogru, peki bu zaman bir enerjiyse ne tur bir enerji?
-Oncelikle bilinci olan hersey dogar, buyur ve olur oyle degil mi?
-Evet, bitkiler, hayvanlar, insanlar..
-O halde bunun grafigini cizersen bu bir sinus dalgasini andirmaz mi?
-Evet sanirim... bombeli bir yukselti gibi
-Sanirim zaman bilinci olan herseyi sinus dalgasi seklinde etkileyen bir enerji formu
-Peki bilinc, en basit DNA'lardan aktarilan bir bilinc bile nasil olusuyor?
-Sanirim bunun sirri senin de dedigin gibi DNA'larda oyle degil mi :) DNA'larin sadece canlilarda oldugunu biliyor muydun? Bir tasin DNA'si yoktur :) Sadece canlilarin bilinci oldugunu dusunursek ve zamanin sadece bilinci olanlari etkiledigini...
-O halde birisi zamanin olusumunu anlamak isterse...
- :) kesinlikle, bence zaman kavraminin gizemi DNA'larda sakli!

11 Mart 2007

Zaman enerjisi ve bilinc

Bu sefer yazimda olabildigince ozgur dusunmeye calisacagim, biraz derin ve felsefi duzeyde konulara girebilirim ve hizli bir sekilde konudan konuya atlayabilirim o yuzden siki tutunun ve benimle birlikte dusunmeye calisin, kimsenin geride kalmasini istemem :)

Hadi baslayalim;

Oncelikle madde nedir? Madde bir enerji formudur oyle degil mi? Mesela benzini dusunun, sivi bir madde, bunu yakiyoruz ve enerjiye donusuyor, isik ve sicakliga donusuyor, arabamizda pistonlari iten bir enerjiye donusuyor vs...

Peki sonra butun bu donusumleri dusundum, biz hicbir maddeyi yok edebilir miyiz? Bir kagidi yaksak dumana donusur, sicakliga donusur, isiga donusur, karbondioksite donusur... Donusur de donusur ama hic bir sekilde o maddeyi ve enerjisini tam olarak yok edemeyiz degil mi? O halde hicbir enerjiyi sifirdan yaratamayiz, hicbir enerjiyi sifira indiremeyiz(yok edemeyiz) oyle degil mi?

Bundan sonra dogum ve olumu dusundum... Ben dogdum mu? Ben olucek miyim? Sadece sekil degistirmeyecek miyim? Peki ama bir eksiklik olmali bunda, cunku fiziksel olarak oldukten sonra birseyler kayboluyor... bilincim kayboluyor. Oldugumde beni gomduklerinde vucudum fiziksel olarak curuyecek, toprak olucak, o topraktan belki cicekler acicak o cicegi bir hayvan yiyecek sonra o hayvani baska bir insan yiyecek ve o insan proteinle sperm veya yumurta ureticek sonra da bu yeni bir hayatin dogmasina sebep vericek ve "dogum" dedigimiz olay gerceklesecek degil mi? Bu donguyu zaten bilim de soyluyor bize ama iste bu kadar donusumden sonra yok olan bir sey var, yeniden dogum gerceklesse bile bilinc, simdiye dek ogrendigim hersey, sifirlaniyor!

Peki hicbir enerjinin yok edilemeyecegini biliyoruz, sadece sekil/bicim degistirebiliyor enerji degil mi? Ve benim beynim de bilincimi olusturmak icin bir suru enerji harciyor, yedigim besinler beynimde dusunmemi saglayacak, noronlar arasi iletisimi saglayacak bir enerjiye donusuyor degil mi? O halde bu "bilinc enerjisi"ne ne oluyor? Fiziksel olarak oldugumde o neye donusuyor? Bu soruyu aklimizin bir kosesine yazalim, tekrar donucez.

Bundan sonra zaman kavramini dusundum... Ilk caglardan beri insanlar neden zaman kavramini dusunmusler? Cunku cevrelerinde birseylerin dogdugunu ve oldugunu gozlemlemisler ve sonra vucutlarinin sekil degistirdigini farketmisler ve bu surece zaman adini vermisler. Peki simdi bilim bize dogum ve olumunde aslinda sadece bir donusumden ibaret oldugunu kanitladigina gore gecmisteki "zaman tanimlamasi" modern dunya icin biraz eksik kalmiyor mu?

Din de bilim de kendi yontemleri ile bize evrenin yaratilisini aciklamaya calisir, ilk ani tarif etmeye calisirlar. Peki ben soyle bir soru sorsam... Neden bir ilk ve bir son olmak zorunda? Cunku bu kafanizdaki zaman kavramina ters degil mi? Herseyin bir ilki olmak zorunda ve bir sonu. Peki o halde kafamizdaki zaman kavramini biraz daha inceleyelim.

Zaman nedir? Etrafimizda gordugumuz (ve gormedigimiz) hersey bir enerjiyse zaman nedir? Neden o da bir enerji olmasin? Soyle dusunun tecrube nedir? Zaman enerjisinin potansiyeli degil midir? Siz belli bir sure sonunda daha fazla bilgi ve gozlem edinirsiniz buna da tecrube dersiniz.

Peki hicbir enerjinin sifirdan yaratilamayacagini ve yok edilemiyecegini gozlemlediysek neden zamanin (bir enerjinin) bir baslangici ve sonu oldugunu dusunuyoruz? Neden bir baslangic ve sona inaniyoruz?

Peki butun enerjilerin surekli bir donusum icinde olduguna inaniyoruz degil mi? Eger zaman da bir enerjiyse onun da surekli bir donusum icinde olmasi gerekmez mi? Zaman bitmez veya baslamaz, zaman baska bir enerjiye donusebilir sadece o halde.

Peki son olarak ilk basta sordugumuz soruya geri donelim, fiziksel olumde bilincimize ne oluyor? Bilinc nedir? Heh tekrar basa donersek neden bilincimizi de bir enerji olarak gormeyelim? Maddesel bir enerji degil, farkli turde bir enerji, dunya uzerinde bile yuzlerce enerji cesidi var, bilincimizin de bunlardan biri oldugunu dusunmek cok da sacma olmaz degil mi?

Tamam son bombama geliyorum... Bilincimizde hep zaman kavrami vardir degil mi? Zaman kavrami olmamasini bilincimiz kabul edemez. Peki ya bilincimiz zamanla ayni cesitte bir enerjiyse? Peki ya biz oldugumuzde bilincimiz zaman enerjisine donusuyor ve sonra yeni dogan bir bebekte sifirdan tekrar bilince donusuyorsa? Bu zaman enerjisinin de diger enerjiler gibi surekli donusum halinde oldugunu da gostermez mi?

Hah bu kadar ozgur dusunce yeter sanirim bi gunluk, lutfen bu yazdiklarimi dininize ya da baska birseye hakaret gibi gormeyin, yalnizca dusunuyordum. Yarin benim dogumgunum de o yuzden zaman kavramina takmis durumdayim bugunlerde. Iyi ki dogmusum :)

10 Mart 2007

Guzel seyler de oluyor

Her ne kadar cogumuzun Youtube olayinda ki sansur yuzunden keyfi kactiysa da ulkemizde sosyal internet anlayisi olarak guzel seyler de oluyor. Buna bir ornek;

Gecen gun e-postama baktigimda gelen iletilerden birine gozum takildi, ilk bakista yeni acilan bir internet sitesi tanitimi icin atilmis bir spam (istenmeyen reklam) iletisi sanmistim ama sonra baktim ki icinde "blogunuzu zevkle okuyoruz" yazan kisisel bir ileti. Iletide yeni kurduklari bir alisveris sitesini ve ozelliklerini tanitiyorlardi ama benden gidip bu siteye uye olmami istemiyorlar! Benden bu sitenin sundugu yenilikler hakkinda goruslerimi istiyorlardi...

Peki niye ben? Beni nasil bulmuslar? Sizce blog yazan insanlar internette ne kadar zaman geciriyor? Blog yazarken, blog okurken ve okuduklari diger bloglardaki baglantilari incelerken inanin internet basinda oldukca zaman harcayabiliyor biri. Peki internet uzerinden en cok kimler alisveris yapabilir? Internette en cok zaman harcayanlar olabilir mi? Iste demek ki artik bazi zihinlerde blog yazanlar icin, "iste 3-5 cocuk yaziyor oyle ne geregi varsa" mantigi yerine "aa bak bu cocuklardan belki yardim alabiliriz" gorusu yerlesmeye basliyor. Onlara goruslerimi bildirmeden once e-postaya cevap yazdim ve onlardan izin istedim siteniz hakkindaki goruslerimi gunlugumde yayinlayabilir miyim diye. Bunun nedeni ise tabii ki paylasim fikrine inandigim icin, eger bazi seyler hakkinda yaratici gorus bildirirsem bundan sadece o firmanin degil butun olarak her internet girisimcisinin yararlanmasini isterim ve eger bu rekabet doguracaksa ne guzel iste. Bu istegime de olumlu yanit verdikleri icin ve bana gore mantik olarak cok dogru bir yolda ilerledikleri icin elimden geldigince yaratici gorusler sunmaya calisacagim. Bu kadar on bilgi verdikten sonra baslayabiliriz ama bastan uyarayim oldukca uzun ve biraz teknik bir inceleme olacak bu sebeple internet girisimleriyle pek ilgisi olmayan okuyucular sikilabilir...

Oncelikle sistemin adi Kuerila ve buradan ulasabilirsiniz, ne var ki su anda sistem hizmete girme asamasindaymis ve bana soylediklerine gore 1 hafta icinde hizmete baslayamayi planliyorlarmis.


1) Fikir: Her saat basinda cok indirimli bir fiyattan 1 yeni urun satmak

Buna benzer bir fikir gormustum yabanci bir sitede ama orada her gun yeni bir urun satiyorlardi sanirim.
  • Zaman araligini dusurmus olmanin bana gore avantajlari: daha cok urun sunup satabilme imkani, daha fazla tiklanma orani (gunde sadece 1 kere ziyaret etmek yerine, her saat basi ziyaret edebilir kullanici)
  • Zaman araligini dusurmus olmanin bana gore dezavantaji: Internet ortaminda kulaktan kulaga iletisimin onemi buyuktur. Mesela su saatte bir urun satiyorsunuz, bunu cok begendim ve kendime aliyorum ama bunu alabilecek bir kac arkadasim daha var hemen onlara da haber veriyorum mail atarak. Peki arkadaslarim 1 saat icinde maillerini okuyabilecek mi? Bu dezavanataji ortadan kaldirmak icin neler yapilabilir? Eger kayitli bir kullanici o saatte gordugu urunu begenmis ise ona o urun icin sadece 2 gun gecerli olacak kalici bir baglanti verin, bir bakima rezervasyon hakki (bunu sadece kayitli kullanicilara verin). Bu sekilde begendigi urunu almak veya arkadaslarina haber verebilmek icin fazladan vakti olabilir. Bu sayede sitenize kullanicilar daha da sik girecektir cunku "ya su anda alamiycak olsam da bir bakayim ne var, en kotu 2 gunluk baglantisini alir sonra vaktim olunca satin alirim" derler.
2) Isim: Kuerila... Oncelikle uluslararasi bir sirket olmak istediginizi belirttiginiz icin epostanizda, bu isim mantikli geldi bana ama dikkat etmeniz gereken birsey var, bu isim herhangi bir dilde bir kelimeyi cagristiriyor mu? Bir "Citroen Saxo" skandali olmasini istemezsiniz ismin degil mi :) Eger bunu onceden arastirdiysaniz guzel. Isim biraz "gerilla" terimini andiriyor bana ama bunda sorun yok hatta daha iyi baska bir kelimeye benzemesi akilda kalmasi icin. Dikkatimi ceken birsey, isimde tekrar edilen harfler secilince bence daha akilda kalici oluyor, ornegin Google (2 g, 2 o) veya Yahoo (gene 2 o) veya Altavista (3 a, 2 t) ama dedigim gibi bu cok da onemli degil cunku eger tutulursa "Flickr"a bakarsaniz tekrar eden hicbir sey yok icinde ama unlu oldugu icin akilda kaliyor belli bir zaman sonra.

3) Site dizayni: Sistemde su anda sadece "Cok yakinda" sayfasi mevcut, benimle iletisime gecmeden once test hesaplarini kapatmislar bu sebeple su anda sadece bu sayfa ve logosu hakkinda yorum yapabiliyorum. Oncelikle renk guzel, kirmizi tuketimi cagristiran bir renk ama acikcasi bana biraz "Arcelik" havasi verdi. Bunda tabi ki kotu birsey yok ama eger daha farkli bir imaj yaratmak isterseniz bir iki farkli renk tonu daha ekleyebilirsiniz. Logoyu sevdim, yalin ve basit. Fare imleci ve fiyat etiketi internet uzerinden alisverisi cok iyi temsil etmis ama... sadece bir eksigi var logonun. Hiz... "Saatte 1 urun cok indirimli" demek bir bakima "batan geminin mallari" demek degil mi? Iste bu yuzden bu logoya mesela sadece etiketin yaninda 2-3 basit cizgi koyarak ya da arkasindan iz birakiyor (cok seffaf bir blur efekti ile) havasi verilerek hiz katilabilir.

Bunun disinda buyuk bir eksigi daha var bu tek sayfanin. "Bir sure daha bunlarla idare edeceksiniz" diyerek sisteminize duydugunuz guveni gostermissiniz ve kullaniciyi diger alisveris sitelerine yonlendirmissiniz, bu guzel, kullanici ben bosu bosuna mi actim bu sayfayi diye dusunmuyor ama iste kullaniciyi yonlendirmeniz gereken bir yer daha olmaliydi. Sirket blogunuz... Sirket bloglari sirketinizin insancil yanini ortaya koyar, sirket bloglari sayesinde kullanici "acaba simdi ne yapiyorlar bu adamlar" diye dusundugunde "bak biz bos durmuyoruz, sistemi yaptik, kurduk ve gelistirmek icin de surekli calismaya devam ediyoruz" mesajini verir, sirket bloglari size geri besleme alma firsati verir. Bence hemen bir sirket blogu acin ve bu blogu mumkunse sistemin yuklu oldugu sunucudan farkli bir sunucuda acin. Farkli sunucu dememin sebebi, eger mevcut sunucunuz olur ki bir gun cokerse hemen alan adinizi bu sirket blogunun bulundugu sunucuya yonlendirip kullanicilariniza blogunuzdan mevcut sorun hakkinda bilgi verebilir ve ne zaman sistemin normale donecegini bildirebilirsiniz. (Bu yaklasim inanin "sistemde bir hata olustu, sonra tekrar deneyin" sayfasindan cok daha iyidir) Bunun disinda bu bloga sadece sirket yoneticisi veya bir kisi yazmasin, sirket icindeki bir cok calisanin yazdigi bir takim blogu olsun ve sirket calisanlarini ozgur birakin, istediklerinde sirketi ve sistemi elestirme haklari olsun. (Ama bu musterilerin gozu onunde kucuk dusurmez mi sirketimizi? diye soracak olursaniz hayir bence dusurmez zaten bu blogu anasayfanizda yayinlamiyacaksiniz, asagida kucuk bir baglanti vereceksiniz sadece ve bu blogu okuyanlar sadece "merakli kullanicilar" olacak ve merakli kullanicilar da bence "aa bak ne kadar modern adamlar, elestiriyi serbest birakmislar sirket icinde ve bunu paylasmaktan bile cekinmiyorlar" diye dusunecektir ve belki eger internet isindeyse o merakli kullanici, ozgur ofis ortamindan etkilenip size is basvurusunda bile bulunabilir)

Evet sadece bir kuerila.com adresinden bu kadar analiz yapabiliyorsam demek ki dogru yoldayim :) Simdi sira geldi mailinizde belirttiginiz sistem ozelliklerine;
Şeffaf Müşteri Desteği : Yaptığımız araştırmalar sonucu internetten alışveriş yapanların en büyük sorununun sitelerin duyarsız müşteri temsilcilikleri olduğunu farkettik. Bu konunun üzerinde düşünerek Şeffaf Müşteri Desteği adını verdiğimiz, dünyada ilk olan ve patent alma çalışmalarını başlattığımız bir sistem geliştirdik. Bu sistemde üyelerin müşteri desteğiyle olan tüm yazışmaları (üyelerin kendi istekleriyle yayınlanmasını istemediği mesajlar haricinde) herkese açık. Bu nedenle üye, sitemizle herhangi bir problem yaşarsa (ki yaşayacağını sanmıyoruz) bizden kaliteli bir müşteri desteği hizmeti alacağına emin. Çünkü biliyoruz ki, bir üyemizin sorununu çözmezsek veya kaba davranırsak, tüm üyelerimiz de tüm bu süreci takip edebileceği için, hepsini kaybetme riskimiz olacak. Bu sistemle, üyelerimizin yararına olarak, kendi üzerimizde bir baskı oluşturuyoruz.
Cok guzel bir yaklasim, bir doktor sigarayi birakmak isteyenlere ne tavsiye eder biliyor musunuz? Sigarayi biraktiginizi tum cevrenize ve arkadaslariniza soyleyin der, cunku bu sayede ayni mantikla kisi tekrar sigaraya baslarsa arkadaslarinin onunla dalga gececegini bilir ve bu yeniden baslamamasi icin bir baski olusturur. Tamamiyle ayni mantik, tek eklemem bu yazismalari izleyin ve bunlar icinde sikca sorulan sorulari isaretleyin. Bu sayede eger bir kullanici size sik sorulan bir soru sordugunda kullanici temsilcisi hemen bu isaretlenmis mesaji cagirip ayni cevabi yapistirabilir tekrar yazmadan. Boylelikle kendi "sikca sorulan sorular" arsivinizi otomatikman olusturmus olursunuz, tekrarlardan kacinirsiniz :) (ama sakin bu sistemi otomatiklestirmeyin, mesela kullanici destek ekraninda teslimat yazdigi anda bunu algilayip otomatikman teslimat sartlarini yapistiran "guyaa akilli" otomatik bir sistem cok sinir bozup samimiyet faktorunuzu dusurebilir)
Açık Eksiltmeli Tedarik : Bu sistemde üyeler, siteye giriş yaptıktan sonra kontrol panellerinde sitemizde en çok görmeyi istedikleri ürünleri giriyorlar. Bu veriler toplanıyor ve bir plan oluşturuluyor. Bu plan dahilinde belirli bir saatte listelenecek ürün, öneceden güvenilirliklerini onaylayıp bir üye girişi verdiğimiz tedarikçiler için ayrılan sayfada açık eksiltmeye çıkarılıyor. Açık eksiltme sonucunda ürünü en uygun fiyata tedarik edebilecek olan tedarikçi belirleniyor, böylece biz de tüm ürünleri çok uygun fiyata satışa çıkarabiliyoruz.
Bu da cok mantikli bir uygulama, bu uygulama ile siz tedarikci pesinde kosmaktansa tedarikciler sizin icin en uygun fiyati onunuze sunuyor. Sistemin acik olmasindan faydalanarak da tedarikciler arasindaki rekabeti arttiriyorsunuz ve ileride sirketinizde olasi bir satin alma mudurunun belli bir tedarikciyle el altindan anlasip yolsuzluk yapmasini engellemis oluyorsunuz. Burada ekleyebilecegim iki sey var, birincisi tedarikcilerin sadece fiyat vermelerini saglamayin, fiyat ve teslimat zamani vermelerini isteyin cunku teslimat suresi bazen fiyattan daha onemli olabilir. Ikinci tavsiyem ise kullanici en cok gormek istedigi urunu girerken sadece spesifik bir urun yazabilmesinin disinda kategori de koyabilsin, mesela Playstation 3 isteyen kullanici bunu yazabilsin ama bunun disinda bir oyun konsolu almaya karar vermis ama hangisini alacagini secememis olan kullanici da sadece oyun konsolu yazabilsin. Bu sistemi yaratmak icin tagleme (etiketleme) ozelliginden faydalanabilirsiniz. Ornegin oyun konsolu etiketini yaratirsiniz, bu etiketin altinda alt etiketler olarak PS3, Wii, Xbox gibi etiketler yaratirsiniz, bu sayede sadece oyun konsolu yazan kullanici bu 3 etiketi de isaretlemis olur ayni anda (ve farkinda olmadan) Bir de etiketleri gosterin kullanicilara, kullanici sadece etikete tiklayarak (hic yazmadan) iletebilsin size istegini, bir baska faydasi da o anda ihtiyaci olan ama aklina gelmeyen bir seyi hazir varolan etiketlerden gorurse "aa evet bak bunu da istiyorum" diyebilir.
Bonus Kodu Sistemi: Yine Türkiye' de ilk olacak bir sistem. Siteyi başka kişilere tanıtmak; affiliate olmak için üyelerin bir web sitesi sahibi olması gerekmiyor. Her üyeye, üye olurken kendi belirledikleri bir bonus kodu veriliyor. Daha sonra bu bonus koduyla üye olan kişiler, bu bonus kodunun sahibinin hesabına ekleniyor. Böylece üye, her gönderdiği üyenin yaptığı alışverişten komisyon kazanabiliyor. Üstelik websitesine,linke,banner'a ihtiyaç duymadan, sadece kendi belirlediği bir bonus koduyla.
Guzel bir uygulama, linkler, bannerlar cok ugrastiriyordu gercekten. Bu sisteme ekleyebilecekleriniz; oncelikle bu bonus kodunu kimlere vericek bu kullanici? Arkadaslarina degil mi. Peki arkadaslariyla en cok nasil haberlesiyor turk kullanicilari? Eposta'mi? Hayir MSN Messenger. (Amerika icin bu AOL messenger mesela) Iste bu bonus kodu ekranindan MSN listesindeki arkadaslarini import edebilsin ve hepsine birden otomatik bir mesaj gonderebilsin (ya da sectiklerine). Bu otomatik mesaji kullanici kendi degistirebilecegi gibi hic bir sey yazmasina ihtiyac birakmayacak otomatik olarak bir mesaj metini de olsun. Bu metini cok iyi dusunmelisiniz, samimi ve icten olmali, reklam gibi gozukmemeli. Son olarak tek tusla bu mesaji hepsine gonderebilsin. Sonra akilli bir sistem insaa edin, cagirdigi kullanici bu verdigi kod ile uye olucak degil mi? Hemen bu kod ile uye olan kullaniciyi cagiran kisinin arkadaslarim kismina eklensin. (arkadaslarim kismi yoksa ekleyin) Insanlar arkadaslarinin hangi urunleri aldigini gorebilsin, bu sosyal alisveris kavramini guclendirecektir (tabi ayarlardan bunu engelleme ozelligi de koyun, bundan hoslanmayacak bir iki uyeniz olabilir). Son olarak Bonus kodu sayesinde komisyon alabiliyor demissiniz, bunlari bonus puan olarak dusunun, sakin para olarak vermeyin, indirim olarak sunun bunu kullaniciya boylelikle kullanici sizden bir urun daha alicaktir sirf bu komisyon indirimlerini kullanabilmek icin.
Canlı Yorum Alma İmkanı: Üyeler, o saatte satışta olan ürünle ilgili forumdaki yorumların yanında, chat özelliği sayesinde diğer üyelerden anında yorum alma imkanına da sahip. Böylece karar vermeleri hem daha kolay , hem de ürünle ilgili daha doğru bir değerlendirme yapma şansına sahip oluyorlar. ( Kullanıcılarımızın çoğu tarafından, bunun suistimal edilebileceği belirtildi. Bu nedenle bunu bir süre ertelemeyi düşünüyoruz)
Simdi ben dusunuyorum, bir urun almak istiyorum, bu konuda kimin yorumlarini onemserim? O anda urunu almak isteyen diger kullanicilarin mi yoksa bu urunu onceden alip kullanmis olan kullanicilarin mi? Bunun disinda farkettiniz mi forumlar artik internet ortaminda onemlerini yitirmeye basladi cunku dinamik degiller, kimse butun yazilari okumak icin zaman harcamiyor pek. Ne yapilabilir? Bu urunu diyelim ki siz onceden baska kullanicilara sattiniz aradan 1 hafta gecti tekrar ayni urunu satiyorsunuz cunku yogun istek var bu urune. Peki ya urunu sattiktan sonra deseydiniz ki bakin bu urun hakkindaki fikirlerini en gec 3 gun icerisinde bildiren uyelerimize su kadar bonus puan vericez bir sonraki alisverisleri icin. Peki nasil fikirlerini bildirecekler? Usengec turk kullanicisinin sadece "cok guzel urunmus" yazip bonus puan almasina izin vermeyeceksiniz elbette. Onlara bir puanlama sistemi sunacaksiniz, mesela diyeceksiniz ki bu urunun dizayni icin puan verin. Ve her kategorideki urun icin farkli o kategori urunlerine ozel puanlamalar sorun, son olarak da eklemek istedikleriniz kismina kullanicinin yazi yazmasina olanak saglayan bir bolum koyun. Iste tum bu bilgileri topladiktan sonra tekrar satisa sundugunuz urunun sayfasina tum bu puanlarin ortalamasini koyun ve altina da kullanicilarin yazdigi yorumlari (eklemek istedikleriniz kisminda yazilan yorumlari) koyun. Bu bir suru forum sayfasinda tekrarlanan gorusleri okumaktan kurtaricaktir insanlari. Bunun disinda canli chat olayina gelirsek... Ben bir urunu begendiysem alirim, neden sayfaya bakip chat yapayim ki onu almak isteyen diger insanlarla? Hani bu kisiler urunu daha onceden alip kullanmis kisiler olsa tamam ama onlar da benim gibi bu urunu ilk defa alicak insanlar, o sebeple bence suistimal edilmesi ihtimalinden ote gereksiz biraz. (herseyden once ne geregi var :P )
Ürün Videosu: Bu da yine dünyada ilk olacak. Klasik alışveriş sitelerinin de büyük ihtimalle aklına gelmiştir ama yüzbinlerce ürünün video kayıtlarını çekmek çok zorlu bir iş olacağı için onlar için uygulanabilirliği yok. Bizim ise bir saatte sadece bir ürünümüz var. İlk aşamada her ürüne video koyamayacağız elbette. Ama zamanla her ürün için bir video hazırlayabilecek duruma geleceğimizi düşünüyoruz. Zaten kullanıcı sayımız arttıkça kullanıcılardan da ürünü kullanırken çektikleri videoları göndermelerini isteyeceğiz. Bunu teşvik edecek bazı promosyonlar düzenlenecek. Böylece ürünü almayı düşünen herkes, almadan önce o ürünün kullanım şekliyle ilgili oldukça yararlı bilgiler edinebilecekler, dolayısıyla doğru karar vermeleri için daha fazla bilgiye sahip olmuş olacaklar.
Cok guzel, hatta bence sizin urun tanitim videosu koymaniza hic gerek yok, birakin kullanicilar koysun butun videolari. Onlara dersiniz ki bu urun hakkinda video tanitimi yapan kullanicilara su kadar bonus puan. Burada sizin yapmaniz gereken tek sey gonderilen videolari bir incelemeden gecirip sayfada yayinlamaya uygun mu degil mi bunu kontrol etmek. Bunun disinda kullanicilar icin bir tanitim sayfasi hazirlayin ve urunlerin tanitim videolarini hazirlarken nelere dikkat etmeleri gerektigini anlatan ogretici bir "urun tanitimi videosu nasil hazirlanmali" dokumani hazirlayin.
Sıradaki Saatte Ne Var? : Bu da sitedeki küçük bir oyun. Bir saat sonra listelenecek ürünle ilgili üyelerden tahminlerini istiyoruz, ve doğru tahminde bulunanlar arasından yaptığımız çekilişle kazanana bir hediye gönderiyoruz.
Hah iste bunun hakkinda cok guzel bir fikrim var... Simdi anasayfanizda ortada o saatteki urun duruyor diyelim, bu urunun gerisine bir saat once sattiginiz urunu ve fiyatini koyun (kullanici neyi kacirdigini gorsun) ve bir ilerisine de bir saat sonra satacaginiz urunun resmini ve adini koyun (evet evet soyleyin ne satacaginizi bir saat sonra) ve kullanicilardan neyi tahmin etmelerini isteyin biliyor musunuz? Fiyatini :) Neden mi?
  1. Ilk once bir saat once satilan urunu ve fiyatini gostermenizin faydasi, kullanici kacirdigi urunu gorunce en cok gormek istediklerim kismina gidip o urunu tekrar isteyebilir (hatta hic sayfa degistirmesine gerek kalmadan bir saat once satilan urunun resmi, adi, fiyati ve altinda da en cok gormek istediklerime ekle dugmesi olsun.)
  2. Fiyatini tahmin etmelerinin size faydalari ise oncelikle kullanicinin sizden bekledigi fiyat performansini gorebileceksiniz. Bu sizin icin cok daha degerli bir geribeslemedir. Bunu ileride cok iyi kullanabilirsiniz.
  3. Sonra kullanici en iyi fiyati tahmin edebilmek icin ne yapicak biliyor musunuz? Diger alisveris sitelerine bakip ona gore tahmin yapicak ve eger sizin fiyatiniz digerlerinden cok daha dusukse kullanici sizin degerinizi bir kere daha anlayacak.
  4. Kullanicilara cekilisle hediye falan gondermeyin bence hic. Cekilisler kullanicilarda "neden hic bana cikmiyor bu odul, ne kadar adil acaba bu cekilis" gibi sorularin uyanmasina yol acar, sizin icin de ayrica hediyeyi gondermek posta masrafina yol acar. Sizin sitenizde bir standart var bu da bonus puan, gene bunu kullanin. Kural cok basit, gercek fiyata en yakin tahmini yapan "ilk" kullanici puani kapar. Boylelikle ayni tahmini yapan iki kullanici olsa bile bu tahmini ilk yapan kazanacaktir.
  5. Kullaniciya 1 saat sonra satacaginiz urunu gostermeniz sayesinde eger kullanici bir saat sonraki urunu begenirse mutlaka fiyat tahmini yapacaktir degil mi? Peki 1 saat sonra geri donup bakar mi? Cok istedigi birseyse bakar ama siz ne yapabilirsiniz biliyor musunuz? Sadece uyeler fiyat tahmininde bulunabiliyor degil mi? Eh uye olan herkesin de eposta adresini biliyorsunuz... O zaman bir saat sonra bir eposta atin tahmin oyununa katilan tum uyelere, kazanani ve fiyati aciklayin, bir de baglanti verin urunun sayfasina :) Boylelikle geri donusler artacaktir.
Bir tasla (ilk maddeyi saymazsak) 4 kus vurduk galiba :)
'' Bir kişi bir mağazaya gider, bir fotoğraf makinesini 100 ytl 'ye alır. Bir başkası aynı veya farklı bir mağazaya gider ve o aynı ürünü 100 ytl' ye alır. Bu şekilde örneğin 1000 kişi aynı üründen bireysel alım yapar ve 100 ytl öderler.

Halbuki hepsi toplanıp tek bir mağazaya gitseler ve 'biz 1000 tane fotoğraf makinesi istiyoruz' deseler, fiyat ürün başına 60-70 ytl' ye kadar düşer. ''

Bunu gerçek hayatta yapmak mümkün değil elbette. Ama bildiğiniz gibi internette mümkün. Kullanıcıların isteklerini tek bir yerde toplayarak tedarikçiler karşısında fiyat avantajı elde etmelerini sağlıyoruz.
Bu da guzel bir fikir ve ornegini gene yabanci bir site yapiyordu sanirim. Burada sitenizde kuracaginiz "arkadas sistemi" cok faydali olacaktir. Mesela ayni urunu almak isteyen kisiler sisteminizden bir arkadas grubu olusturabilsin. Ornegin urun sayfasinda (tek urun olacagi icin anasayfada) "bu urunu almak isteyenler kervanina katil" dugmesi koyarsiniz, ne kadar fazla kullanici katilirsa fiyat da ona oranla dusecektir. Kisaca 1 saat sonunda katilimci oranina gore fiyat dusecek zamanla... (fiyatin en fazla ne kadar dusecegini tedarikci ile yapacaginiz anlasmaya gore belirlersiniz) Kullanicilar arkadas listelerindeki arkadaslarina mesaj atip onlari da cagirabilsin mesela (bu sosyal alisveris icin cok hos olurdu) Hani basta zaman araligini dusurdugunuz icin urunu daha sonra almalarina olanak saglayan bir baglanti verin demistim ya, iste bu baglanti hakkini kullanan kullanici tabi ki toplu alim indirimini kaciriyor ama bence adil bir anlasma bu, sonucta ekstra zaman istiyor sizden. Bunun disinda cok fazla alim gerceklestirebilecek kurumsal uyeleriniz icin de ayri bir bolum olusturun.

Bunun disinda aklima gelenler... Mutlaka gun icinde sattiginiz urunlerin RSS beslemesi olsun, boylelikle kullanicilar bu RSS beslemesini takip ederek ilgilerini ceken birsey oldugunda sitenize girebilir. (RSS beslemesinde su anda satista olan urunun adi, resmi ve fiyati ile bir sonraki satisa cikacak olan urunun adi ve resmi olsun, her saat RSS beslemesinde bir madde olacak sekilde) Baska ne yapilabilir? Kullanici en cok gormek istedikleri urunleri eklemisti ya etiketlerle, iste gene bu kullanicinin eposta adresini biliyorsunuz degil mi? Bu istedikleri urunlerden birini satisa sunacaginiz zaman 1 gun onceden eposta atin... Epostada sakin urunun satisa sunulacagi saati yazmayin bunun yerine saat dilimlerini yazin. Mesela 24 saati 6ya bolun, her 4 saat bir zaman araligi degil mi? Iste deyin ki istediginiz urun 16:00-20:00 saatleri arasindaki bir saatte satisa cikacak. Bu kullanicinin merak ve ilgisini arttiracaktir. Bunun disinda kullanici her saatte kontrol edecegi icin siteyi sattiginiz ve belki begenecegi diger urunleri de gorecektir. Bir de sitenizde mumkun oldugunca AJAX teknolojisini kullanin, Ajax sayesinde siteniz daha dinamik olacaktir, Turkiye gibi ortalama internet hizinin dusuk oldugu bir ulkede mumkun oldugunca yeniden tum sayfayi yukletmekten kacinmak gerekir, iste ajax teknolojisi sunucunuzdan sadece ihtiyaci olan bilgiyi cekerek sayfayi yeniden yenilemesine gerek birakmadan gunceller bilgiyi. Bu da tabi ki sitenizin dinamikligini ve hizini arttirir, daha iyi bir kullanici deneyimi saglar. (bu arada Ajax disinda baska yeni teknolojilerde var sayfa yenilemeyi engelleyen, tabi ki bunlar da olur) Bir de sistem oturduktan sonra reklam widgetlari (javascript iceren bir html kodu ya da belki flash ile hazirlanir) olusturun blog yazarlarinin sitelerine ekleyebilecegi, bunu sitesine ekleyen blog kullanicisina da bir bonus puan verin mesela. Bunun sayesinde sattiginiz urunlerin reklam islerine de girip vizyonunuzu gelistirebilirsiniz.

Son olarak siteniz tamamlanip hizmete girince, Webrazzi bloguna haber verin, Webrazzi Techcrunch benzeri yeni nesil internet girisimlerini inceleyen cok guzel bir olusum. Orada da sisteminiz iyice bir incelensin, tanitimi yapilsin. Sanirim bana verilen verilerle yapabilecegim analizler bu kadar. Hah farkinda olmadan neredeyse bir kac sayfalik bir rapor cikarmisim ortaya :) Gercekten guzel fikirleriniz var ve ben basarili olacaginiza inaniyorum. Kolay gelsin. (Bu arada bu incelememi eposta olarak size gondermiyorum, nasil olsa blogumu okuyorsunuz, bu yazimi okuduktan sonra bir geribesleme olarak yorum birakabilirseniz cok sevinirim :) )

Etik Uyari: bu yazdigim fikirlerin icinde bazilari gelistirilerek tuketim toplumu mantigini somurecek uygulamalara donusebilir, benim felsefeme gore her kullanici ihtiyaci olani almali ve alirken hicbir etki altinda kalmamalidir. Lutfen bu etige deger gosteriniz ve somurulmesine izin vermeyin. Google sirket mantigina gore "Don't be evil" felsefesini kabul eder, ben de seytana donusmeyin diyerek ozetleyebilirim.

7 Mart 2007

Tirnagim koptu kolumu kestiler

Bir gun elinizi yanlislikla kapiya sikistirdiginizi ve tirnaklarinizdan birinin koptugunu dusunun, cok sinirinizi bozan ve kotu gorunen bir durum degil mi? Siz de bir doktora gidiyorsunuz care olarak. Doktor tirnaginiza bakiyor ve size diyor ki;

"Uzgunum kolunuzu kesmek zorundayiz"

- Ama sadece tirnagim koptu
-Evet ama kabul edersiniz ki igrenc gorunuyor, en garanti yol butun kolu kesmek

Cok absurd degil mi? Iste bence butun Youtube sitesinin mahkeme karari ile Turkiye icinde kapatilmasi da bu kadar absurd bir sey.

Youtube'da veya baska bir yerde her zaman olacak bu tur provakatif videolar, ne yaparsak yapalim. Bugun Youtube'u kapat, yarin Google Video'yu, ertesi gun baska bir video sitesini... Sonu var mi bunun? Bizim bu tur provakatif videolarla bas etme yolumuz bu mu devlet olarak?

Ifade ozgurlugunun kisitlanmasi veya sansurlenmesiydi, suydu, buydu hic bunlara girmeyelim. En akilci sey olarak once surece bakalim isterseniz once;
  • Birisi veya bir kurum turklugu ve Ataturk'u asagiladigi icin Youtube'u mahkemeye veriyor.
Hata 1) YouTube'un kurumsal hicbir sucu yok bu video hakkinda, ben de simdi yunanlilari asagilayan bir video koyabilirim ve o video da aninda Youtube'da yayinlanir. Internette ki butun video sitelerinde bu boyledir. Asil mahkemeye davali olarak sunabileceginiz bu videoyu yukleyen (IP adresi tespiti yontemi ile) kisi olmalidir. (cunku Youtube'a uye olurken uyelik anlasmasinda yuklenen icerikten hicbir sekilde sorumlu tutulamayacagi ve her turlu irkci veya kucuk dusurucu videonun uyelik sartlarini ihlal ettigi acikca belirtilmistir, yani asil suclu Youtube'un uyelik anlasmasini ihlal edip bu videoyu yukleyen sahistir)
  • Daha sonra mahkemenin karsisina delil olarak Youtube'da bulunan video icerigi bir cd icerisinde sunuluyor.
Hata 2) Yetersiz delil veya mahkemeyi yonlendiren bir delil oncelikle. Siz davaci olarak bir websitesi sahibi kurumu gosteriyorsunuz ama sonra delilinizde sadece bu sistem icerisindeki videoyu secip cikartip bunu delil olarak mahkemeye sunuyorsunuz, yani eksik olarak sunuyorsunuz. (ornek vermek gerekirse ben bu sozkonusu videoyu kendi blogumda yayinlayip, bakin yunanlilar Ataturk hakkinda neler soylemis hadi protesto edelim diye yazsaydim ve birisi bu videoyu gunlugumde gorup Ataturk'u asagilamaktan bana dava acsa ve delil olarak sadece bu videoyu sunsa, altinda yazdigim yaziyi hic gostermeden, bu yeterli bir delil olur muydu?)
  • Bu delili izleyen hakim dogal olarak butun turklugu ve Ataturk'u asagiladigina karar veriyor.
Burada hic bir hata yok, cunku hakimin gorevi Turk Ceza Kanunu'nu uygulamaktir, bu video gercekten asagilayici bir nitelige sahiptir. Turklugu ve Ataturk'u asagilamak suc sayilmali midir? Dusunce ozgurlugunu kisitlar mi? Bunlar apayri bir tartismanin konusu, su anda sadece surece odaklanalim cunku butun bu ifade ozgurlugu tartismalarindan ote internet suclarinda yarginin isleyisinde bir hata var, asil sorun burada basliyor.
  • Iste en cok hatanin islendigi bolum, cezaya karar veriliyor ve deniyor ki bu sitenin ulke icinden butun yayini Telekom tarafindan engellensin...
Hata 3,4,5,...) Oncelikle sizce karari veren hakim Youtube'u hic kullanmis midir? Youtube nedir biliyor mu? Bence bilmiyor ve aslina bakarsaniz bilmesi de gerekmez, onun gorevi yargiyi saglamak, hic kimseden her konuda bilgi sahibi olmasini bekleyemezsiniz ama iste Youtube'un ne oldugunu bilmesi gereken bir kisi var... O da mahkemede gorev alan "bilir kisi". Oncelikle bu mahkemede bir bilir kisi var miydi acaba? Eger hakim bir bilirkisiye gerek duyulmadigina karar verdiyse o da hatali cunku apacik ortada ki kendisinin internet bilgisi yetersiz, bir bilir kisi raporu istemeliydi. Eger bir bilir kisi varsa cok afedersiniz ama bir halt bildigi yokmus...

Neden mi? Oncelikle bilir kisi delilin yetersiz oldugunu gorememis, bilir kisi dava acilan kurumun uyelik sozlesmesini incelememis, bilir kisi bu videoyu yukleyenin Youtube degil, Youtube'un kullanici sartlarini ihlal eden bir uye oldugunu cozememis. Bilir kisi illa ki bu videoyu engellemek istiyorsa sadece bu videonun baglantisinin engellenebilecegini de bilememis, bilir kisi demis ki "tirnak kopmus, kolu keselim". Ama iste bilir kisi kolu kesmeyi bile dogru duzgun becerememis cunku proxy ayarlarini degistirerek turkiye icinden hala Youtube'a ulasilabilecegini bile bilememis. Bu bilir kisi neyi bilmis?

Dedigim gibi hakim bir bilirkisi raporuna gerek gormeden bu karari verdiyse hatali, yok bilirkisi raporuna gore bu karari verdiyse de bilirkisinin "bilirligini" bir daha gozden gecirmek lazim. Turkiye'de internet konusunda kimler bilir kisilik yapiyor, bunun da bir arastirilmasi lazim.

Son olarak diyebilirsiniz ki Youtube'da Bush hakkinda asagilayici birsey yayinlandi mi hemen siliniyor, Turkiye hakkinda yayinlandi mi hicbir sey yapilmiyor, belki de sopa gostermemiz gerekliydi. Oncelikle YouTube bir amerikan sirketi ve dunyada simdiye dek tanidigim hicbir sirket bence yeterince demokratik degil, bunu kabul etmek gerekiyor. Peki nasil bir karar alinmaliydi mahkemede? Oncelikle YouTube'a bir ihbar gonderilmeliydi "bu videonun hemen gosterimden kalkmasi" yonunde daha sonra da "tekrar boyle bir video yuklenirse bunun gosterimini engellemek icin Youtube sitesinin nasil onlemler alacagi" bir dilekce ile sorulmaliydi mahkeme tarafindan. Bir de bu videoyu yukleyenin YouTube kullanici sozlesmesini ihlal ettigi ve Turk hukumeti gozunde suc isledigi belirtilir ve bu kisinin IP adresi istenirdi. Eger tekrar boyle bir video yuklenir ve YouTube sitesi bunu yayinlarsa iste o zaman ikinci bir ihbar gonderilmeli ve "sopayi o zaman gostermeliydik". Ikinci ihbarda "bakin bu konuda ki hassasiyetimiz konusunda sizi daha once uyardik ama sizin tarafinizdan bu konuda olumlu bir gelisme gorememekteyiz, son bir tekrari karsisinda Turkiye Hukumetinin YouTube sitesine erisimi engellemekten baska caresi kalmayacaktir" denilebilirdi. Bundan sonra eger gene ayni olay tekrar ederse erisim engellenir ve engelleme mesajinda "Youtube sitesi Turk devletinin hassasiyetini, USA devletinin hassasiyeti ile ayni oranda koruyamadigi ve Turklugu asagilayan irkci videolar icerdigi icin ikinci bir emre kadar erisimi engellenmistir" denilebilirdi.

Iste olay boyle intikal etmis olsaydi ben yurtdisinda yasayan bir turk olarak, "bakin Turkiye'de demokrasi yok, iste bu da kaniti" diyenler karsisinda ulkemi savunabilecektim.

Turkiye'de en yavas isleyen surec belki de yargidir ama bu davada sanirim gereginden fazla hizli islemis ve bir cok hata yapmis. Internet su anda dunyada ki en buyuk sektorlerden biridir ve Turkiye bu konuda yargisini, kanunlarini guncel tutmazsa cok buyuk bir hata islemis olur. Eger hukuk okuyorsaniz ve "su sisteme bak, ben bu sistemde nasil avukat/hakim olurum" diye dusunuyorsaniz siz de hatalisiniz cunku "bir eksikligin/yanlisligin oldugu her yerde, bunu duzeltebilecekler icin bir is firsati vardir".

6 Mart 2007

Yazmanin gelisime etkisi

Once ki yazimda da bahsettigim neden yaziyorum kismini daha derinlemesine incelemek istiyorum, cok basit bir ornekle aciklamaya calisacagim;

Aklinizda iki basamakli iki sayi dusunun, 23 ile 76 mesela. Bu iki sayiyi kafanizdan carpabilir misiniz? Belki biraz zaman harcayarak. Peki ya 3 basamakli iki sayiyi, 348 ile 739 mesela. Bu sanirim sizi bayaa zorlar degil mi? Ne yaparsiniz? Kagida yazip rahatca carparsiniz. Neden yazdiniz biliyor musunuz? Cunku beyninizin calisma prensibine gore "odaklanabilecegi" alan sinirlidir. Yazmadan carpmayi denerseniz once kafanizdan 348 ile 9u carpabilirsiniz, sonra bunu hatirlamak zorundasiniz, ustune 348 ile 3'u carpiyor bir basamak kaydirip onu da kafaniza yerlestiriyorsunuz son olarak da 348 ile 7 yi carpiyor ve bunu da 2 basamak kaydirip eger hala ilk iki sonucu hatirliyorsaniz bunlari topluyorsunuz... Beyninize o anda beyniniz icin cok onem ifade etmeyen 3 sayiyi hatirlatmak istiyor sonra da hicbir gorsel bilgi olmadan bunlarin basamaklarini kaydirip toplatmak istiyorsunuz. Beyniniz ne istiyor? Ayni anda tek bir ise odaklanmak... Iste butun mesele bu. Peki matematik icin yazmayi kabul ediyorsunuz da diger herhangi bir alandaki fikrinizi beyniniz islerken ki mantigini farkli mi saniyorsunuz? Felsefi dusuncelere dalmisken sizce beyniniz "aa bu felsefe bak o zaman isler degisir, yazmaya gerek yok" mu diyor? Cok sacma degil mi? O zaman neden hala yazmamakta direniyoruz millet olarak?

Mesela felsefe hakkinda bir konu dusunuyorsunuz ve kafanizda bir karara vardiniz bu konuda. Bunu not ettiginizi dusunun tum detaylari ile. Sonra baska bir gun akliniza baska bir konu geldi, bu konuda da kafa yordunuz ve bunu da yazdiniz. Sonra birden eski yazinizi okudunuz ve ikinci yazinizla birbirini destekler ozellikler yakaladiniz. Bu ne demek biliyor musunuz? Dusuncelerinizin tutarli olduguna bir kanit demek. Dusunceleri yazdiginizda havada duran asili bulutlardan tuglalara donusurler. Bir gun yeterli tuglaniz oldugunda ise hepsini toplayip, harmanlayip bir ev insaa edebilirsiniz iste cunku bu tuglalar arasindaki baglantiyi gormeniz, yakalamaniz kolaylasir.

Peki yazma gibi basit bir eylem neden/nasil bu kadar etkili olabiliyor? Cevabi cok basit, cunku bir dusunceyi yazdiginizda beyninize diyorsunuz ki tamam bunu yazdim, bu garanti altinda bir sonra ki dusunceye gecebilirsin. Bu komutu alan beyin ne yapiyor biliyor musunuz? Ustunde bir onceki bilgileri hatirlama yuku olmadigi icin cok daha hizli ve odaklanarak yeni bilgiyi isleyebiliyor. Ilk ornegimize donersek yazarak mi daha hizli 348 ile 739u carparsiniz yoksa kafanizdan carpmaya calistiginizda mi?

Bunun disinda baska nasil bir yarari olabilir yazmanin ogrenmeye sizce? Bazi ogrenciler sinavlara calisirken sadece konularin ozetlerini yazarak cok iyi ogrenebildiklerini soylerler sizce bunun sebebi ne? Ogrenci okudugunu tekrar yaziyor daha iyi ogreniyor, neden bir kere okuyunca o kadar iyi ogrenemiyor? Siz bir kagida bir sey yazdiginizda bunu sadece kagida yazdiginizi mi saniyorsunuz? Hayir, aslinda siz yazdiginiz bir yazinin kopyasini da beyninize yaziyorsunuz farketmeden. Nasil mi? Okudugunuz bir yaziyi aynen yazdiginizda ne oluyor biliyor musunuz? O yazdiginiz bilgiyi kisisellestiriyorsunuz... Cunku artik sizin o yazdiginiz yazi ile ilgili hafizanizda gorsel bir ani var, o yaziyla ilgili bir hatiraniz var beyninizde... Beyninizde o yaziyi hatirlamak icin fazladan bir suru sebep olusuyor ve yazdiginiz hersey gorsel olarak hafizanizda yer ediniyor.

Gorsel olarak bilginin yerlesmesinin ne onemi var diyebilirsiniz. Cok onemi var, cunku beynimizin gorsel hafiza icin apayri bir bolmesi var ve cogu zaman bu bolmeyi yeterince verimli kullanamiyoruz. Gorsel hafiza en verimli nasil isliyor biliyor musunuz? Yazili bir metinle birlestigi zaman... Bir ornek vereyim, onunuze bir yap-boz alin ve tum parcalarini dagitin, simdi zaman tutun ve parcalari birlestirip yap bozu tamamlamaya baslayin. Bitirdiginiz de zamani not edin. Daha sonra onunuze farkli bir yap-boz alin ayni parca sayisindan olusan, gene her parcayi dagitin ama bu sefer farkli olarak tum parcalarin uzerlerine farkli farkli seyler yazin (ne oldugu farketmez, birbirlerinden farkli olsun yeter, ister numaralandirin ister Ali, Ayse, Ahmet diye yazin), tekrar zaman tutarak yap-bozu tamamlamaya calisin. Bittiginde iki zamani karsilastirdiginizda sizce hangisi daha kisa surecek? Neden biliyor musunuz, cunku her yap-boz parcasinin uzerine bir yazi yazdiginiz icin beyniniz o parcayi ararken sadece seklini degil ustunde yazdiginiz yaziyi da tanimladi ve digerlerinin arasindan ayirt etmesini kolaylastirdi. Iste pazarlamacilarin da reklamlarda gorsel ile yazili metini bir arada kullanmalarinin en temel sebebi de bu zaten, cunku daha akilda kalici, daha etkili bir iletisim sunuyor.

Peki zaten yazdigimiz yazi karakterleri de bir bakima gorsel bir malzeme degil midir? Yazinin da tek basina zaten anlam yuklenmis buyuk bir gorsel anlami vardir beynimiz icin. Yani sadece yazi yazarken bile aslinda gorsel hafizamizi kullaniyoruz ama beynimiz yazilarin gorsel sekillerine yillardan beri cok alistigi icin bu yazdigimiz yazilari baska gorsel malzemelerle birlestirmenin daha da etkili olacagini dusunuyorum.

Bir de bazi insanlar ben uzun yazilari okumayi sevmiyorum, mesaji hemen ve cabucak vermeli der. Bu hizli mesaj verme kaygisi belki kisa zaman sureleri olan reklamlar icin kabul edilebilir ama ucuz bilgi, ucuz iletisim yoktur. Birseyler ogrenmek istiyorsaniz zaman harcamali, uzerinde dusunmelisiniz. Eger sadece kisa ve oz yazilari seviyorsaniz ogrenebileceklerinizin degeri de ne yazik ki sig olacaktir. Elbette ki yaziyi yazan kisi daha fazla kisiye ulasabilmek icin yazisini okunabilir ve dikkat ceken bir uslupla yazmalidir ama inanin bazi seyler kisa ve oz anlatilamaz, bazen uzun yazilari ilk okudugunuzda bile anlayamazsiniz, uzerinde dusunmeniz gerekir cogu zaman. Mesela ben bu yazimi kisa ve oz tutsaydim size sadece "yazan beyinler hem kendilerini hem de okuyanlari gelistirir" der altina da bir fotograf koyardim ama burada sundugum bir suru ornek olmadan sizin kafanizda ayni sekilde net olarak olusur muydu o zaman yazinin onemi ve bizi nasil gelistirdigi?

Bir kitap okuyun sonra bu kitabin bir ozetini bir kagida yazin. Ardindan baska bir kitap okuyun ve bunun ozetini hic cikarmayin. Aradan iki ay gectikten sonra sizce hangisi aklinizda daha cok kalicak? Bugunku bilgi akisinda kafamiza binlerce bilgi giriyor ve bunlarin cogunu zamanla unutuyoruz, halbuki iclerinde belki ileride isimize cok yarayacak binlerce bilgi var unutulan. Iste ogrendiklerimizi yazmak, hislerimizi yazmak bizim unutmamizi yavaslatir, unutsak bile geriye donup bakabilecegimiz bir kalinti birakir gerimizde. Yazi yazmak sadece arsivcilik degildir, yazi yazmak ogrendiklerimizi, fikirlerimizi taze tutan bir buzdolabidir.

Son olarak ulkemizde birisine yazinin onemini sorsaniz size verecegi cevap "yazdigimiz seyler daha kalici olur" der... Hah kalicilik bence yazinin yararlarindan sadece en kucugu. Yazi yazdigimiz zaman beynimizin dusunce yapisi degisir, beynimizde bir reform baslar, dusunce yapimiz tipki ronesans donemindeki gibi cag atlar. Kalicilik buz daginin bize gorunen kismidir aslinda sadece. Yazdigimiz zaman her seyden onemlisi uretmeye baslariz, hem kendimiz icin hem de cevremiz icin. Dunyanin en saygin bilim adamlarina, ronesans adamlarina bakin, hepsinin ortak yonu ne biliyor musunuz? Hepsi de yaziyordu... Sizce neden yaziyorlardi, sadece buluslarini cevreleri ile paylasmak icin mi? Yazmak buyuk zaman gerektiren bir is, bu kadar yazacaklarina zamanlarini neden yeni buluslar uzerinde harcamadilar? Belki de sadece paylasmak icin yazmiyorlardi ne dersiniz? Belki gelismek/kendini gelistirmek ile yazmak arasinda dogrusal bir oranti var ne dersiniz? Sizce ben bu yaziyi yazinca sadece sizi mi bilgilendirdim? Kendime, kafamdaki dusuncelerin yerlesmesine hic bir yardimi olmadi mi sizce bu yazinin?

Mesleginiz, ilgilendiginiz alanlar, yazdiginiz konular ne olursa olsun yazi sizi gelistirecektir, fikirlerinizin olgunlasmasini saglayacaktir. Isterseniz deftere yazin, isterseniz bilgisayarda bir dosyaya yazin, ya da geri besleme alip tum dunya ile paylasabileceginiz bir bloga yazin ama lutfen yazin. Eger tum bu verdigim orneklere karsi cikan bilimsel bir kanit gosteremiyorsaniz ve hala yazmiyorsaniz ileride sakin cevrenizde yazmaya zaman ayiranlara bakip neden benden basarili oldular diye hayiflanmayin. Hepimizde ayni zeka var ama usenmeden bunu kullanmak ve gelistirmek sabir ve zaman istiyor. Kafamdakileri yazicam da ne olucak, "her seyden once ne geregi var" diye dusunmek de sizin elinizde tabii...

5 Mart 2007

Herşeyden önce ne gereği var?

Sanırım Türkiye dünyada bir konuda birinci... Hayır, tabii ki bu futbola olan ilgi değil, inanması güç ama bu konuda bizden manyakları da var. (bknz. güney amerika) Türkiye'nin birinciliği çok daha farklı bir alanda, heves kırma ve 'negatif bakabilme' alanında!

Eğer türkseniz ve diğer türklere bir fikrinizi anlattıysanız mutlaka hayatınızda bir kere şu lafı duymuşunuzdur; "ya iyi güzel fikir, anladım ama ne gereği var ki?" Bir de karşınızda ki türk "ne gereği var döngüsü"ne girdi mi bundan sonra istediğiniz kadar fikrinizin getireceği faydaları anlatın, isterseniz ağzınızla kuş tutun fayda etmez... O fikir bir kere "ne gereği var" damgasını yemiştir artık ve tarihin "gereksiz fikirler" sayfasında yerini almalıdır.

"Belki fikrin şurası değişirse bişeyler olabilir, belki fikir sahibini yönlendirirsem... Yo yo yooo neler diyorum ben, bu fikir bir kere ne gereği var damgasını yedi hiçbir şekilde adam olmaz bu fikirden. Hem zaten iyi bir fikir olsaydı ben daha önceden bunu kendim düşünmüş olurdum, zaten en başından fikri sunan adamın tipe bak, kim ki o? Daha adı duyulmamış biri bana fikir anlatıyor yok yavrum yok senden bişey çıkmaz..."

İşte fikrinizi anlattığınız insanın kafasından geçenlere bir örnek... Abartıyor muyum sizce? O zaman Türkiye'de Turkcell'ın kuruluş örneğine bir bakalım. 80'li yılların sonunda genç türk girişimcilerden Murat Vargı'ya bir İsveç'li bir firma GSM işinden söz ediyor, Murat da hemen bu fikri ben Türkiye'ye getirmeliyim diyerek kolları sıvıyor. Bu işi başlatmak için gerekli olan tek şey sermayeydi ve Murat Vargı sermaye için önce Türkiye'nin en büyük şirketlerinden Koç'a gidiyor. Bakın o zamanlar cep telefonu Türkiye'de yok ama dünyanın diğer ülkelerinde kullanılan bir sistem, yani çalışacağı kesin bir sistem. Koç şirketinin verdiği cevap ne sizce? "Bu iş olmazzzz" Peki Koç şirketi bu iş olmaz derken Murat Vargı'ya güvenmedikleri icin mi olmaz diyor? Öyle olsaydı Koç hemen kendi araştırmasını yapıp kendi bir GSM şirketi kurardı ama hayır Türkiye'nin o zamanlar en profesyonel şirketlerinden, onlarca danışmanı olan Koç bu "fikir" için olmaz diyor... Onlara göre zaten herkesin ev telefonu var, herşeyden önce cep telefonuna ne gerek var ki? Murat Vargı bu sefer Sabancı grubuna gidiyor. Oradan gelen cevap ne sizce? Bildiniz "ne gereği var"... Yıllar sonra rahmetli Sakıp Sabancı durumu kendi üslubu ile şöyle özetliyor; "İçimiz yanıyor ağam... İçimiz". Neyse ki Murat Vargı yılmıyor ve fikrini Çukurova grubuna sunuyor ve fikrini sunduktan tam 6 yıl sonra nihayet "evet" cevabını alıyor ve 6 ay sonra Turkcell kuruluyor. 6 yıl sonra gelen "evet" bile Çukurova holdingin sahibi Mehmet Emin Karamehmet'e 17 milyar dolar kazandırıyor.

Bakın cep telefonu fikrinden bahsediyoruz, bahsettiğimiz öyle aykırı veya daha önce hiç denenmemiş bir fikir de değil. Bu fikre bile Türkiye'den bu kadar çok "ne gereği var" deniyorsa gerisini siz düşünün.

Bir fıkrayı da buraya ekleyeyim konu ile ilgili;
Cehenneme giden her millete birer kazan vermişler başına da kaçmamaları için birer bekçi dikmişler. Ancak Türkler'in olduğu kazanın başına bekçi vermemişler. Birileri merak etmiş ve "Türkler'in kazanının başında neden bekçi yok?" diye sormuş. Cehennem yetkilisi de, "Onlara bekçi gerekmez. Türkler birbirlerinin ayağına sarılıp kaçmak isteyeni zaten aşağıya çekerler" diye cevap vermiş.
Ne yapılabilir bu mantaliteyi değiştirmek için? "Ne gereği var"cılarla nasıl savaşabilirsiniz? Öncelikle yapabileceğiniz şey fikrinizi yeterince iyi anlatabiliyor musunuz bunu kendinize sorun, sonra "ne gereği var" cevabını aldıktan sonra karşınızdaki insanla empati kurmaya çalışın, onun değer verdiği şeyleri kafanızda canlandırın ve fikrinizin karşınızdaki insanın beklentileri yerinde nerede durduğunu düşünün. Mesela karşınızdaki insan ilk olarak paraya önem veriyorsa ve sizin fikriniz ilk başta çok para kazandırmayacak bir girişimse ileride fikriniz uygulamaya geçtiğinde nasıl para kazandirebileceği vizyonunu vermeye çalışın. Eğer bu da işe yaramıyorsa bu fikri geliştirmek için neler yapılabilir karşınızdaki insana fikirlerini sorun, onu da bu fikrin bir parçası yapmaya çalışın. Buna da mı yanaşmıyor, hiç zaman kaybetmeyin ve fikrinizi başka insanlarla paylaşın elbet sizin gibi vizyonu olan biriyle karşılaşacaksınızdır. En önemlisi asla yılmayın ve karamsarlığa kapılmayın, sizi kendi fikrinizden soğutmalarına, yıldırmalarına izin vermeyin.

Son olarak aynaya bakın, ben de acaba bu "ne gereği var" hatasına düştüm mü diye düşünün. Elbette siz de yapmışınızdır hayatınızda bir kere, ben yazıyı yazdıktan sonra bunu kaç kere yaptığımı düşündüm ve hayrete düştüm. Bundan sonra size fikrini açıklayan insanlara asla "kesin olmaz" demeyin, fikir size ne kadar saçma gelse bile karşınızdakini yönlendirmeye, yol göstermeye çalışın ve yeni fikirlere hep açık olun!

Bazı arkadaşlarım bana soruyor, Mert neden internette günlük tutuyorsun diye, işte bu tarz diyaloglardan biri ile yazıyı noktalamak istiyorum;

- Ah aklıma gelmişken Mert sen neden internette bu kadar açık olarak günlük tutuyorsun ki?
- Çünkü kendi gelişimimi takip edebiliyorum, bir süreç olarak gecmişe bakabilicem ileride ve insanlarla paylaşabiliyorum düşüncelerimi...
- Ya tamam anladım ama ne gereği var ki, yani niye buna bu kadar zaman harcıyorsun?
- Eee... işte dediğim gibi yani hem yazdıkça fikirler daha kalıcı oluyor ve üstlerine yeni fikirler inşaa edebiliyorum, sonra ileride bence çok güzel bir arşiv olucak ve çocuklarım olursa onların nasıl hissettiğini anlayabileceğim çünkü benzer hislerimi ben buraya yazmış olucam zamanında. Sonra yeni insanlarla en içten şekilde fikirlerimi paylaşabiliyorum, beni hiç görmemiş insanlar bile ben ve fikirlerim hakkında birşeyler biliyor. İleride belki bu insanlarla bir iş yapıcam ya da arkadaş olucam, birbirimizi çok yakından tanımış olucaz günlüklerimiz sayesinde. Sonra bilginin paylaşımı zaten bana bir zevk veriyor. Daha bir sürü de sebebi var yani...
- Evet anlıyorum işte hepsi çok güzel ama dediğim gibi yani, ne gereği var ki? Kız arkadaş bulmak için mi yazıyorsun?
- Eee istersen ben şimdi telefonu kapatayım, acilen kafamı klavyeye geçirmem gerekiyor. Hastaneden çıkınca gene ararım ben seni olur mu? Hadi hoşçakal.

Unutmayın herşeyden "sonra" ne gereği var :)