30 Haziran 2005

Googledan inanılmaz iki hizmet

Birincisi ve beni en çok heyecanlandıran Google Earth. belki Keyhole'u duymuşunuzdur, uydu görünüleriyle dünyayı dolaşabildiğiniz ama paralı bir servisti. Şimdi google bunu satın almış ve kendi programını yapmış ama inanılmaz tabii. USA için çok kapsamlı, direkt uydu resimleri üzerinden adresten adrese nasıl giderim çizerek gösteriyor ve hatta layerlar sayesinde görüntülenen bölegedeki tüm otelleri, yemek yenicek yerleri uydu üzerinden gösterebiliyor, ama türkiyedekinde İstanbulun çok detaylı uydu fotoları var sadece ama bu bile inanılmaz. Buradan evimi buldum ve tanıdığım tüm yerleri işaretliyebiliyorum, bu adreslemede yeni bir çığır aslında tüm dünyayı dolaşabiliyosunuz uydu resimlerinden. ne yazıkki her şehir yüksek çözünürlüklü ve detaylı değil, türkiyede istanbul ve ankara var yalnızca (istanbulun da önemli bir iki kısmı hala düşük çözünürlükte) ama zamanla bu tüm dünyayı kapsayacak. En son siteye girdiğimde henüz beta sürümünde olduğu ve çok fazla kullanıcı patlaması olduğu için downloadu dondurmuşlar ama dosya bende mevcut ilgilenenlere email ile atabilirim. Hmm söylemeyi unutmuşum bu servisi kullanmak bedava :) Birde Irak,taki savaş nedeniyle Irak'ı da detaylı almışlar ve bizim sınırdan detaylı olarak mardin çevresindeki köyleri, ırak sınırını görebiliyorsunuz. Evler, camiler, arabalar bile net seçilebiliyor! Daha bir çok özelliği var (belli USA şehirlerinde 3 boyutlu şehirler vs.)

İkinci inanılmaz servisi ise Google prints. burada da google dakiler 1000 lerce kitabı tarayıp OCR yardımıyla aranabilir hale getirmişler ve hatta bu kitapların birkaç sayfasını okuyabiliyorsunuz ve istediğiniz kelimeyi aratabiliyorsunuz! Mutlaka deneyin. Bu hizmet de bedava bu arada.

Sitesinde google haberi vermeyenlerden olmak isterdim ama dayanamadım...

Son söz: Seni seviyorum Google.

27 Haziran 2005

neden yazmamiz gerekli?

Binlerce senelik bir kulture sahip olmamiza ragmen gecmisimiz hakkinda o kadar az sey biliyoruzki. Bunlar?n hepsi bir yana cogu zaman onceden kesfettiklerimizi unutup yeniden kesfetmek zorunda kaliyoruz dunyayi. Tez yazanlar turkce kaynak yetersizligini ve varolan kaynaklara ulasimin zorlugunu bilirler. Artik planli bir sekilde yazili topluma gecis yapmamiz sart. Belki ortaya "cop" dedikleri kendilerine gore ise yaramaz bilgilerle doluyor dunya, ama aralarinda mutlaka cok yararli seylerde cikiyor. Bunlarin internet ortaminda sonsuza kadars saklanmasinda ne gibi bir sakinca var peki? Okunacak hicbirseyin olmamasi daha mi iyi? Sadece gazete ve dergilerin bizim icin "sectiklerini" mi okumali, TV de gosterilenlerimi izlemeliyiz? Bu kadar insan hicbir kazanc olmadan neden bu kadar zaman harciyor, bu kadar yasadiklarini yaziyor? belki her insanin icinde artik ogrendiklerimi paylasma istegi vardir, belki her insan artik seffaf olarak yasadiklarini ve duygularini dile getirmek istiyordur? belki cogu bunu yazarken tecrubesiz ve sIkIcIdIr ama yazarak kendilerini gelistirmelerinde ne sakinca var? Google neredeyse sinirsiz hard disk kapasitesi sundugu gmail ve blogger hizmetlerini neden bedavaya sunuyor? Bu belki yeni bir paylasimin habercisi olabilirmi? Belki de internet artik sadece müzik ve video paylasimi yapilan bir ortamdan ote kisisel bilgi ve duygularin poayasildigi bir ortama dogru ilerliyordur?

Diyelimki bir tez yazacaksiniz, arastirma yapiyorsunuz internette, dünyanin en gelismis kutuphane sistemlerinden birine girdiniz, dunyadaki bircok kutuphane ile sanal olarak birlestirilmis devasa bir kaynak. Eger ogrenci iseniz ve iyi bir okuldaysaniz bu kaynaklara ucretsiz ulasabilirsiniz. Peki ya herkes bu kadar sansli degilse, ya engineering village a uye olmasi gerekiyorsa, ya turkce kaynak gerekiyorsa? Peki tez yazan butun blog yazarlari tezlerini sitelerinde yayinlasalar ne olur? Google dan bir kelime aratmasi yakininda olsa bu tezler mesela? Hmm... peki ya ulkemizdeki butun üniversiteler deseki tezinizin kabul edilmesi icin sadece bu teze ozel bir blogger sayfasi acilmasini sart kossa. Artik tez yazan insanlarin yuzde 90i tezlerini bilgisayarda yazdiklerina gore bedavaya actiklari bu blogger servisinde sadece copy paste yapsalar nasil olur? Peki bunun maliyeti ne kadar? Bedavami? Ulkemiz universitelerine kulfeti nedir? Sifir mi? Hmm yani kaynak yetersizligi denemez buna, devletimizin imkanlari yok da denemez. Peki bu internetteki turkce kaynaklarin sayisini arttirirmi? Peki bu dogudaki universitelerimizde okuyan ogrencilerin daha kolay ve guncel bilgilere ulasmasini saglarmi bilgisayarlari basindan? Bu bence iyi bir fikir. Ulkemizde tüm universitelerin tezlerini arastirmak istesek ne kadar zaman harcariz? Google da kelime aratmak kaç dakikamizi alir? Bunun icin bir yatirima gerek var mi? Sadece düsünmek yeterli oluyor o halde. Ben lisans tezimi yakinda buraya koyuyorum ve lisans üstü tezimide (ne yazik ki o ingilizce olucak) bu sene yazmaya basliyorum ve yazdkca bolum bolum koymayi planliyorum.

Blogger furyasi yakinda sona ericek diyen gazete sahiplerine, acaba bizim tezlerimizi gazetenizde bedavaya yayinlayabilir misiniz? hayir mi? peki o zaman blogger olsun.

babam

Bugun babam fenalasmis, annemin telefonuyla acile gittim. Su anda durumu iyi biraz atesi vardi ama doktorlar tahlil sonuclari temiz cikti dediler ve atesin nedenini bilemiyorlar, yolda gelirken bayginlik gecirmis. 6 saat hastanede bekledikten sonra eve getirdik durumu iyi, atesi dustu ama umarim bunun altindan ciddi birsey cikmaz. Kisa zamanda tam bir check-up dan gecmesi lazim.

25 Haziran 2005

her gece

her gece erken yaticam bu sefer deyipde 3-4den önce yatmamak Istanbul'a ozgu bisey benim icin. San Jose'deki duzen Istanbul'a gelince kayboluyor. Her gece yatmadan sigarayi birakicam ben yarin demek gibi birsey (kesin birakicam)

24 Haziran 2005

kırmızı çizgiler

ilerisindeyim
bakamadığım gökyüzünün
kırmızı çizgiler önümüzde
yollar var aramızda
bir türlü kesişmeyen
hayal ediyorum
paylaşamadan
uzun bir yolculuk bu
kilometrelerle değil
yıllarla ölçülen
kırmızı çizgiler var
tanımadığımız insanlar
beyaza boyuyorum
gökyüzünü
kalbim hala kırmızı
siyaha boyuyorum
kalbim hala kırmızı




not: lütfen yorumu okuyun

13 Haziran 2005

Yeni rüya

Bu gece yeni bir rüya daha gördüm. Bu karmancorman bir ruyaydi gerci. San Jose'deki odam tarzi bir yerdeyim ama ranza tipli yatak var odada. Odada ben varim 1 kiz var hatirlayamadigim, zeren orada bir de eski oda arkadasim alman cocuk var. Biz otururken birileri geliyor odaya, beyaz uzun sacli bir adam ve yardimcisi. Sonradan benim odam deliler hastanesi gibi bir yerde hucre odasina donusuyor birdenbire. Bu adamlar bizimle doktor gibi konusuyorlar ama ben hissediyorum bir seylik var sevmiyorum adamlari hic hatta odadan cikinca arkadaslara diyorum bu adamin yuzunu tirmiklamak istiyorum diye (tirmiklamak? ben?)

daha sonra kapaiyi acik unutuyolar bir dahaki gelislerinde, bende hadi cikalim diyorum, Zeren ve alman cocuk cesaret edemiyor, ben ve kiz cikiyoruz. Koridorlar labirent gibi ama en sonunda cikiyoruz. Ciktigimiz yerde cadde ustundeymis, boyle eminonu meydani tarzi bir meydana cikiyoruz, kosup kaciyorum ama hissediyorum ki kactigiimizi farketmisler. Ben kosturuyorum ama birden farkediyorumki kiz yanimda degil, heralde baska bir yoldan kacmayi deniyor deyip vapura biniyorum. Vapurda 2 tane adam var, yuzleri tanidik, bana yardim ediyorlar, biletimi falan aliyorlar. Vapur hareket etmeye basliyor, tam giderken (bu arada vapur otobus ya da trene donusuyor)arkadan o doktor ve yardimcisinin etrafa bakarak ilerlemeye basladiklarini goruyorum, iyice koltuga gomuluyorum saklanmak icin ama yeterli degil biliyorum. Onumde bana yardimci olan 2 adam var, anliyorlar bir seyden cekindigimi. Doktor goruyor beni tam uzerime dogru gelirken o 2 adam doktorun onunu kapatiyorlar, oyle saklabanliklar yaparak onunde bana ulasmasini onluyorlar. Sonra bu doktor bozuntusu bana uzaniyor bende saclarini tutup cekiyorum (ruyanin en eglenceli kismi) sonra bir sekilde bu doktor ve yardimcisi bir olay cikmasini istemiyorlar ve otobusten atiliyorlar( vapurdu, trendi en son otobus oldu) Ondan sonra ben ve bana yardim eden 2 adam seviniyoruz falan, ruyada boyle bitior. Hala kabus tadina ulasamadim ama en azindan ruyalarima daha bir kovalamaca, heyecan falan girdi. hayirisi.

11 Haziran 2005

Hayalimdeki palm veya pocket pc

Treo 650 yada Hp nin pocket pcleri gerçekten güzel, bol özellikli (treo da wifi olmaması büyük bir eksik gerçi) ama adamlar şunu düşünemiyolar.. Cihazlar hala çok büyük. Tamam iş hayatında ceket cebine atabilirsin ama gece dışarı çıkarken günlük hayatta öyle birşey taşımam ben. Bu yüzden şöyle bir şey düşündüm :

Treo'nun içinde sadece telefon özelliği taşıyan küçük ve ince bir cep telefonu, bu iki modüler olarak birbirine entegre olucak. Adam gündüz treo yu tüm özellikleriyle kullanırken gece çıkarken treo'nun içinden çıkaracak öbür ince telefonu. öbür telefonda sadece sim kartı yuvası olsa bir tek telefon görüşmesi yapmaya yarasa olur, sabah adam gene bunu treonun içine takarak tüm özellikleriyle kullanabilecek.

İşte hayalimdeki palm bu... Şimdilik çift sim kart alıp geceleri öbür telefonla dolaşmaktan başka çare yok ama birgün bu da olmalı bence.

10 Haziran 2005


Bu da dün Kadir'in 5-2 kaybettikten sonraki ifadesi, bundan bir önceki oyunumuz Subat ayındaydı ve 4-0 dan 6-4 oyunu alarak Kadir'i mesut etmiştim, dünde tarih tekrar etti. Yeni fotograflar çektikce siteye ekliycem.

Bu da Levent'in aynı gün ikinci oyunu 5-1 kaybettikten sonraki ifadesi. Kamerayı elimden almaya çalışırken, çekmesene kardeşim pozu. Levent 2005 yılında henüz beni yenemedi, 2004'tede en son ne zaman yendiğini ne kendisi ne de bir başkası hatırlıyor.

Istanbul'a döndükten sonra arkadaşlarla tavlaya kaldığımız yerden devam ettik, bu Levent ilk oyunu 5-2 kaybettikten sonra. Başı eğik yüzünde tatlı bir tebessüm var.

Garip rüya

Dün gece garip bi rüya gördüm, tam hatırlayamıyorum bir de sonu yoktu çünkü tadilat sesleriyle uyandım. Rüyamda biri cüce ve biri uzun ve kuvvetli (ama öyle kaslı değil) iki adam vardı, cüceyle birşey tartışıyordum, tam hatırlamıyorum ama sanki bi şekilde bana haksızlık falan yapıyordu. Sonra cüce gitti ve uzun adam üstüme yürümeye başladı, ben şaşırıyorum hatta bu zayıf adam amma da güçlüymüş fiziğine göre diye, sonra ilk başta kaçıyorum sonra kendime kızıyorum neden kaçıyorum diye, bende üstüne yürüyünce bir şekilde etkisiz hale getirip rahatladığımı hatırlıyorum sonra güm, güm seslerle uyanıyorum... tadilat, evimizin dışına mantolama yapılıyor.

Hayatımda hiç kabus görmeyen biri olarak (ya da gördüğüm kabusları hiç hatırlamayan) bu endişelenmeye yaklaştığım bir rüyaydı ama hala bir korku yoktu. Bir keresinde de köpeğim apartmanın penceresinden atlıyordu, bende kurtarmak için 4. kattan atlıyordum ama yere düşünce ikimizde iyiydik, güle oynaya tekrar eve çıkıyorduk... Başka da kabusa yaklaşan rüya hatırlamıyorum. Garip bi durum 24 yaşına dek gelmiş biri olarak.

8 Haziran 2005

Istanbul'a dönüş

Evet yaklaşık 1 haftadır İstanbul'dayım, gerçekten özlemişim gerçi evde bayaa tadilat vardı bir kaç gündür pek de aradığım huzuru bulamadım, bahçede uzanıp keyif süremedim ama olsun. Bugün IKEA'ya gittik annemle, bir kaç şey baktık ama katalogdan beğendiğim hiçbir şey kalmamış ama bir iki çerçeve ve bir de okuma lambası aldık odama. Sonra Carrefour'dan kendime çook sevimli bir klavye aldım tablet pc'im için BenQ marka, o kadar ufak ve inceki ve en önemlisi türkçe karakterler var. Tablet PC'mi USA'den aldığım için türkçe klavyesi yoktu haliyle ama ekranı ters çevirip bu yeni klavyeyi usb portuna takınca sorun çözüldü otamatikmen.

Bunun dışında pek birşey yapmadım arkadaşlarımla buluşuyorum, Bessy Ankara'ya gitti burs işleri için. Bende hala daha valizleri açıp yerleştirmedim. Hiç yapasım yok ama bakalım. Bu arada evdeki bilgisayarım durduk yerde bozulmuş açılmıyor. Stres katsayım arttı tabi bunu görünce annemlere falan trip attım bi süre sonrada babama verdim bilgisayarı ne yaparsan yap dedim ben notebookla takılırım. Babam da bugün aradı beni, çalıştığı şirketlerden biri eski pentium3lerini 100$'a hurdaya çıkarmış bizimkide almış hemen soruyor telefonda bunu nasıl upgrade ederiz diye.. nereye koyucaksa o bilgisayarı artık... Gene bana iş çıkacak, her tatilde birikmiş bilgisayar sorunlarıyla uğraşmak gerçekten yoruyor beni.

Bugün heralde yeni klavyemin şerefine içimi döktüm yoğun bir şekilde. Her zaman böyle değilim yoksa... Bir ara zaman bulup websitemlede uğraşmam lazım, boş boş duruyor. Neyse, şimdilik bu kadar.

2 Haziran 2005


6 saat sonra ucaga binicem... Bu donemde bitti bir sekilde, burada 1 yildir tanidigim arkadaslarimdan ayrilcak olmam uzucu biraz, cogunu bir daha hic gormeyebilirim ama evimide cok ozledim... Cuma gunu sabah 10:30 gibi Istanbul'a varmis olucam, yakinda gorusmek uzere !

Bu gozlukler bana cok yakisti, herkes oyle dedi...