6 Eylül 2012
İçimizdeki Ecce Homo'lar ölmesin!
(Ecce Homo; latince, ingilizce çevirisi "Behold the Man", türkçeye sanırım "İşte bakın insan" olarak çevrilebilir. Pontius Pilate'nin İsa çarmıha gerilmeden önce dövülmüş, dikenli tellerle bağlanmış halini kalabalığa göstererek söylediği bu sözler daha sonra İsa'nın bu halini resmeden her türlü sanat eserine de bu tanımın verilmesine yol açmıştır)
Bugüne kadar kaçımız Elías García Martínez'in adlı İspanyol ressamın adını duymuştu? Peki ya onun İspanya'nın Zaragoza adlı küçük bir şehrin yakınlarında yer alan Sanctuary of Mercy kilisesindeki 19. yüzyılda yapılan Ecce Homo adlı duvar resmini? Pek fazla kişi olduğunu sanmıyorum taa ki bu duvar resmi Cecilia Giménez adlı 81 yaşındaki yerel bir kadın tarafından restore edilmeye çalışılıncaya kadar.
Muhtemelen bu resmi bir çok internet sitesinde veya haberlerde görmüşünüzdür. Her yerde tarihi bir restorasyon başarısızlığı olarak anılan bu duvar resmini restore etmeye çalışan Cecilia Giménez adlı 81 yaşındaki kadın maalesef medyanın yoğun ilgisinden dolayı evinden çıkamıyor, yeme güçlüğü çekiyor ve muhtemelen hayata küsmüş durumda. Şu anda şehir konseyi resmi bozduğu için kadına para cezası vermeyi düşünüyor. Halbuki kadın iyi niyetiyle, amatör ruhuyla, kilisesindeki yıpranmış bir resmi düzeltmeye çalışıyordu.
Bazıları bayan Cecilie'nin orjinal resmi bu kadar tahrip etmesinin ardında kötü bir niyet taşıdığını idda ediyor, dayanakları da şu; "bir insan bir resmi restore ederken ne kadar süre geçmesi gerekir ki batırdığını fark etsin? Hadi gözlerde batırdı, burunda batırdı artık ağzını da batırmaya girişmezsiniz"... Size bir resmi batırmak hakkında bir şey söylemem gerekirse, tıpkı kumar gibidir, bir resim yaparsınız, beğenirsiniz aklınızdan şurasını da şöyle yapsam çok güzel olur diye geçirirsiniz, sonra bakarsınız ki daha kötü olmuştur ama geri dönüş yoktur bir kere, e şurasını biraz değiştirsem şurasını böyle yapsam düzelir belki dediyseniz bir bakmışınız elinizde bir patates surat kalmış, insan yenilgiyi kolay kolay kabullenemez, hatta patates suratı bile beğenir hale gelirsiniz siz yaptığınız için... Bu sebeple ben içten anlıyorum Cecilia hanımın yaşadıklarını ve bence kesinlikle bir kasıt yoktur.
Yukarıdaki ilk resme ve son haline baktığımda ben kesinlikle bu ikisi aynı resim demezdim ama hikayeye bir de başka bir yönden bakmak gerekiyor bence; bugüne dek ben belki yüzlerce İsa'nın dikenlerle çarmıha gerilmesini konu alan resim görmüşümdür müzelerde ve internette. Bu konu artık o kadar çok işlendiği için bir yerden sonra hepsi aynı veya tekdüze geliyordu açıkçası ama düşünün 19. yüzyıl eserlerinin sergilendiği bir müzedesiniz, karşınıza birden bu restore edilmiş resmi görüyorsunuz, hatta bir tek bu olmasın İsa'nın yanında gene "insan-maymun-patates karışımı benzer tarzda şeylerin de resmedildiğini düşünün. Muhtemelen o müzede benim en çok ilgimi çekecek tablo o olurdu. Herkesin tek bir kopya çizdiği gerçekçi resimlerin yanında bu kadar "farklılaşabilmiş" bir tarz beni kesinlikle etkilerdi. Bu resim 19. yüzyılda resmedilmiş olsaydı, muhtemelen ressam idam edilir ve resim yakılırdı ama, diyelim ki günümüze kadar gelebilseydi bu resim, eminim ki çağının en yaratıcı resimlerinden biri olarak anılırdı.
Gene resmin ilk hali ve son haline baktığınızda aslında bu ikisinin iki farklı resim olarak değerlendirilmesi gerekiyor. İlkinde gözler yukarı bakıyor, sanki Tanrı ile konuşuyor "Tanrım kaderimde bu varsa kabulüm" dercesine, ikincisinde ise sanki gözler sağ arkaya kaymış, hani çarmıha gerilecek ama sanki aklı geride kalmış, acaba ütüyü fişte mi unuttum der gibi... Gene ilk resimde ağız yapısı mütevazi, hafif bir tebessüm gösteriyor, Tanrı'sına kavuşacağı için kaderini kabullenmiş bir ifadeyi yansıtırken, son halinde bariz bir dudak bükme, "uff çarmıha mı gerilecem bu da mı olacaktı" ifadesi var.
Anlatmak istediğim burada bayan Cecilia Giménez kesinlikle resmine kendinden duygular katmış, bu açıkça bir restorasyon olmaktan çıkıp bağımsız bir eser haline gelmiştir. Daha önceki ressamların eserlerinden ilham alarak yeni resimler oluşturan bir çok ünlü ressam var aşağıda görebileceğiniz gibi;
Neden bunu da aynı şekilde düşünemiyoruz? Doğruyu söylemek gerekirse bayan Cecilia'nın bu yeni eserinin eski esere oranla çok daha fazla ilgi gördüğü de yadsınamaz bir gerçek. Bence kesinlikle tekrar eski haline dönüştürülmemeli bu eser. Hatta ben bir müze yöneticisi olsam, hazır bu kadar ilgi çekmişken, ilk yapacağım iş ünlü eserlerin profesyonel reprodüksiyonlarını yaptırır, sonra onları kasten yıpranmış hale getirir ve bayan Cecilia'nın kapısında yalvarırdım bunları kendi tarzıyla restore etmesi için.
81 yaşındaki iyi niyetli bir kadını hayata küstürmenin ne manası var? Bırakalım herkes içindeki Ecce Homo'ları özgürce resmetsin, içimizdeki Ecco Homo'lar ölmesin!
5 Eylül 2012
Kral Çıplak
-"Kral çıplak!"
Size de sanki dışarıda savaş var gibi gelmiyor mu, üstelik tek bir savaşta değil her yönden bir çok savaş;
- %50'lilerin savaşı
- Yıllardır Doğu ve Güneydoğu'da süren savaş , medyada terör deniyor ama kimse birbirini kandırmasın orada bildiğimiz bir savaş var
- Suriye-Türkiye savaşı, işin komiği bu savaş bizim savaşımız da değil, hani İngilizler Avusturalya'dan, Hindistan'dan taa Çanakkale'ye savaşmak için alakasız insanları topladılar ya, artık modern çağda yol masrafları göze batıyor hazır komşusu Türkiye var o savaşsın diyorlar.
- Devlet ile ordunun savaşı
- Yargının hukukun savaşı
- İnsan hakları savaşı
- İmam hatiplerin savaşı
- Baş örtüsünün savaşı
- Cemaat ile hükümetin iç savaşı
- Çocuk doğurtma savaşı
- Telekulak savaşı, kim kiminle nerede ne zaman ne yapmış
- Mahalle baskısı savaşı
Tıpta bir hastalıkla savaşırken önce o hastalığın tanımı konulur, adı konulur, ondan sonra nasıl mücadele edilebilir o tartışılır. Biz ise kötü ve hasta hissediyoruz ama bugünü de sağ çıkardık bir şekilde, yarın ola hayrola deyip geçiriyoruz günleri...
27 Mart 2012
Bomba uzmanı ve teyze
19 Temmuz 2011
Şüpheli bir durum yok, dağılın
Polisin yaptığı açıklama;
''Ölüm sebebi şimdilik belirsiz, ancak şüpheli bir ölüm olduğunu düşünmüyoruz''
Adamın yaptığı itiraf yüzünden İngiltere'nin 168 yıllık en eski gazetelerden biri kapatılıyor, milyarder işadamı Murdoch inanılmaz bir maddi bir zarar görüyor, kredibilitesi çöküyor tüm gazetelere sayfa sayfa özür dilerim diye ilan geçiyor, bir hafta sonra itirafçı, yani tüm bunlara sebebiyet veren adam, evinde ölü bulunuyor ama "şüpheli" bir şey yok.
Aslında bu olayın İngiltere'de olması beni sevindirdi, en azından gelişmiş bir ülke yani sadece Türkiye'de insanlar aptal yerine konmuyor dünyanın neresine gitseniz aynı çark dönüyor diye avutabilir insan kendini.
Ha ama hala İngiltere ile aramızda gözardı edilemiyecek bir fark var, orada telekulak skandalı sebebiyle 168 yıllık gazete kapanıyor, insanlar hapse atılıyor sırf bazı kişilerin özel yaşamlarına izinsiz müdahale edildiği için. Bizim burada ise "seçim meydanlarından daha piyasaya çıkmamış ama yakında çıkacak ve özel yaşamı tüm çıplaklığı ile ortaya seren yeni kasetlerin havadislerini veriyor" politikacılarımız. Gizli telekulaklar, gizli video kameralar için soruşturma mı? Şüpheli bir durum yok arkadaşlar, dağılın...
E olsun o kadar fark, burası Türkiye.
14 Haziran 2011
İtalya da nükleer enerjiye HAYIR dedi...
Şu anda Avusturalya, Avusturya, Danimarka, Yunanistan, İrlanda, Latvia, Luxembourg, Malta, Portekiz, İsrail, Malezya, Yeni Zellanda, Norveç, Almanya, İsviçre ve son olarak İtalya gibi ülkeler nükleer enerjiye HAYIR diyor... (1)
Hemen yarın Türkiye'de bir referandum yapılsa %50'den fazlası "Evet" der bence... Yeni patlayan Fukuşima'ya aldırmadan evet çıkar, hatta zamanında içtikleri radrasyonlu çayları düşünmeden, kanserden kaybettikleri yakınlarının neden kanser olduğunu düşünmeden en fazla "Evet" de Karadeniz'den gelir bence.
Evet diyeceklerin arasında "nükleer teknoloji ve nükleer savaş" meraklıları vardır;
Derler ki "Türkiye'nin nükleer teknoloji ile mutlaka tanışması lazım, bu nükleer enerji santralleri bizim de nükleer silahı olan ülkeler kervanına katılmamız için bir fırsat olacaktır"
Türkiye'de 5 MW'lık TR-2 araştırma reaktörü var, Türk Atom Enerjisi Kurumu var, teknolojiyi çok merak ediyorsan bu kurumlara yatırım yap, ödenek ayır. Ama yok zanneder ki elin Rus'larına, Kore'lilerine, Japon'larına nükleer enerji santrali yaptırınca bu teknolojiyi sana altın tepside sunuyorlar, bundan silah yapman için sana yol gösteriyorlar... Bunlar zanneder ki uranyum zenginleştirmesini dünyadaki diğer büyük ülkelere çaktırmadan yapıp silah üretebileceğiz, bunlar zanneder ki geleceğin savaşları nükleer silahlar ile olacak...
Evet diyeceklerin bazıları da enerji bağımlılığından dem vuracaktır;
Derler ki "Petrol bağımlılığından kurtulmak için nükleer enerji şart"
Nerdeyse hiç petrol üretimi bulunmayan (Tükettiğinin %10'undan az üreten) ülkelerden Almanya günde 2,862,000 baril petrol tüketiyor, gene neredeyse hiç petrol üretimi bulunmayan İtalya günde 1,911,000 baril tüketirken ve bu ülkeler buna rağmen nükleer enerjiye hayır diyebiliyorken Almanya ve İtalya'ya göre çok daha az, günde 734,600 baril tüketen Türkiye'nin (2) petrol bağımlılığından kurtulmak için nükleer enerjiye ihtiyacı varmış... Almanya ve İtalya geri zekalı çünkü onlar hiç anlamıyor bu enerji bağımlılığı işlerinden değil mi? Almanya ve İtalya gibi Avrupa'nın en çok üreten iki ülkesi, Avrupa'nın en çok enerji ihtiyacı olan iki ülkesi, nükleer enerjiye sırtını dönebiliyor, onlar alternatif enerji kaynaklarına göre geleceğini planlarken biz neden hala nükleer diyoruz biliyor musunuz?
Çünkü alternatif enerjide henüz bir rant oluşmadı, çünkü bizim halkımızın geleceği Almanya'daki Hans'ın, İtalya'da ki Luca'nın geleceği kadar önemli değil...
Ne diyelim "patlarsa ekime patlamazsa atomun köküne kadar nükleer"...
22 Nisan 2011
"Zaman"e gazeteciliği
Büyük puntolarla " Öldürülen teröristlerin okuduğu kitap"
Teröristler Hanefi Avcı'nın "Haliç'te yaşayan simonlar" kitabını okuyorlarmış.
Ha bu arada teröristler çıkan çatışmada öldürülmüş, şu silahlar bulunmuş, teröristlerin planları şunlarmış, jandarma şöyle başarılı bir operasyon yapmış, şöyle yakalanmışlar vs... bunlar başlık olacak kadar önemli değil.
Önemli olan kitap, o kitabı teröristler okuyor. Teröristin başucu kitabı hatta belki de terörist olmasına teşvik eden o yegane kitap. Mesaj bu.
Peki ya teröristin üzerinden Kur'an çıksaydı ? "Yerse aynı manşeti koy"...
16 Mart 2011
Aygaz tüpü ile değil nükleer enerjiyle demlensin çaylar
Çernobil Faciası sonucunda yayılan radrasyon ülkemizde özellikle Karadeniz kıyılarını vurmuş. Uzman ekipler o dönem Karadeniz'de yetişen çayda kilogram başına 10 bin ton bekörel oranında radyasyon tespit etti ve imha edilmeli dediler.
Dönemin Sanayi ve Ticaret Bakanı "Cahit Aral"
- Biraz radrasyon iyidir
diyerek kameralar önünde çay içti
Dönemin Başbakanı "Turgut Özal"
- Radyoaktif çay daha lezzetlidir
Dönemin Cumhurbaşkanı "Kenan Evren"
- Radrasyon kemiklere yararlıdır
Bu dönemden sonra Karadeniz'de kanser vakalarında yıllar içinde inanılmaz bir artış kaydediliyor.
Yıl 2011
Japonya Fukuşima santralindeki facia sonucunda tüm dünyada nükleer enerji tartışılıyor.
Almanya -1980'den önce kurulan 7 santralin 3 ay için kapatılacağını açıkladı.
İsviçre - İsviçre hükümeti güvenliğin ana öncelik olduğunu açıklayarak ülkedeki nükleer santral planlarını askıya aldığını duyurdu.
Fransa - Aktif 58 nükleer reaktöre sahip Fransa'da Yeşiller Partisi, Japonya depremi sonrasında nükleer enerjiden vazgeçilmesi için kampanya başlattı.
Türkiye - Rusya'nın Türkiye topraklarında enerji satın alım garantili "Rusya'ya ait" santralin kurulması anlaşmasına haftalar kaldı duramayız diyor. Zamanında Çernobil nükleer santralini inşa eden Rusya'dan güvence istiyor, Rusya Devlet Başkanı sözlü olarak teminatını veriyor kameralara gülümseyerek.
Dönemin Başbakanı "Recep Tayyip Erdoğan"
- Aygaz tüpü de riskli, geri adım atmayız
Aradan 25 yıl geçmiş, çeyrek asır, bu zamanda Türkiye çok gelişmişmiş, bir varmış bir yokmuş....
Biz de ne diyelim, aygaz tüpüyle çok çay demledik, biraz da Rusya'nın nükleer enerjisi ile demleyelim çayları...
13 Kasım 2010
Verilmeyen hizmetin vergisi, sıfır alışveriş bir fiş
14 Ekim 2010
Kader kısmet işleri
Şili ile Türkiye arasındaki farklara bakalım;
25 Aralık 2009
Yeni Hayat
21 Kasım'da eşimle beraber yeni bir hayata başladık. Yoğun bir hazırlık sürecinden sonra sonunda evlendik, evlenme hazırlıkları özellikle iki taraf da çalışıyorsa oldukça yorucu olabiliyor çünkü işten arta kalan az zamanı çok iyi değerlendirmek gerekiyor.
Yeni bir ev, yeni eşyalar, hayatımı paylaşacağım eşim... kısaca yeni bir hayat.
Bu arada 6 aydır İstanbul metrosunun ve Marmaray'ın trenlerini üreten Hyundai-Rotem firmasında sinyalizasyon mühendisi olarak çalışıyorum. Demiryollarında sinyalizasyon'u kısaca yolcuların güvenli bir şekilde seyahat edebilmesi için tren ve hat üstü ekipmanlar arasında kurulan sistem diye özetleyebilirim sanırım. Neyse bizim araçlar sayesinde yakın zamanda özellikle iş çıkışı saatlerinde yaşanan yolcu sıkışıklığının çözüleceği müjdesini verebilirim. Belki sinyalizasyon ve yaptığım işlerle ilgili ayrı bir internet günlüğü veya sayfası hazırlayabilirim. Şimdilik vakit bulabilir miyim bilmiyorum ama zaman ayırmaya çalışacağım.
Bir de tekrar dayı oldum, Alp çok sevimli bir bebek. Oldukça sessiz ve düzenli uyuyan bebeklerden. Şimdilik Deniz abisi hala kıskanıyor onu ama zamanla güzel bir abi-kardeş bağı kuracaklarına eminim.
Yazamadığım 6 ay boyunca hayatımda ki değişiklikleri böyle özetleyebilirim sanırım. Halimden oldukça memnunum umarım böyle devam eder.
5 Mayıs 2009
Kill Bill Mardin Edition
Mardin'de dün meydana gelen olay ise ne yazık ki Kill Bill filmine göre daha az "duygusal" diyebiliriz.Kill Bill filminde tüm olanların asıl sebebi sonunda "aşk" iken, Mardin'de 3 hamile kadın ve 6 çocuk dahil olmak üzere 44 kişinin öldüğü saldırıyı yapanların sebebinin alabalık çiftliği üzerindeki menfaat olabileceğini belirtmiş bir görgü tanığı.
Peki Türkiye gerçekten "modern bir hukuk devleti" olabilseydi, hukukun ve yargının ağırlığı ülkenin her yerinde eşit olarak hissedilebilseydi bu olay yaşanır mıydı? Ya da hukuk devleti kavramı konusunda bütün vatandaşlar eşit eğitilseydi bu durum yaşanır mıydı? Bunlar ayrı bir tartışmanın konusu sanırım ama bugün kan davası konusunda Elif Savaş Felsen'in çok güzel bir yazısını okudum bloğunda. Bu yazısından alıntılıyorum,
Modern zamanlarda hukuğun ve adalet sistemlerinin güçlenmesine kadar, kan davası toplum düzeninin sağlayıcı bir düzenek sayılıyordu. “Yapma sakın, ben de sana yaparım,” tehdidinden daha etkili ne olabilir? Özellikle güveneceğiniz bir yargı sistemi yoksa. Bir toplulukta tek otorite ailenin kan bağıysa, doğal olarak egemenlik sağlayacak. Otorite (kanunlar, güvenliği sağlama, anlaşmazlıkları sonuçlandırma, vesaire) merkezi sisteme dönüşünce kan davaları da ortadan kalkıyor.Elif Savaş Felsen'in yazısının tamamını buradan okuyabilirsiniz.
23 Nisan 2009
Toprağa gömdüm filizlensin diye
Darbe planlayan birileri bu silahları buraya gömmüş olsun zamanında, peki ortada neredeyse bir yıldır devam eden bir dava var ve bu dava kapsamında onlarca kazı yapılıp silah bulunmuş, bir yıl boyunca bu adamlar güvenlik amacıyla ya da yakalanmamak için demez mi;
"ya şu gömdüğümüz silahları ya başka yere taşıyalım ya da imha edelim" diye?
Darbe planlayacak olan adam bu kadar salak olur mu?
Bir de silah gömmek zaten salakça bir iş, bu insanların deposu yokmuymuş ki? Yani law silahı dediğin alet elektrikli ateşleme düzeneğine sahiptir, toprağa gömüp iki yağmur gördü mü at o silahı çöpe. Gazete kağıdına sarıp, naylona sarıp yalıtım yapılması gülünçtür. Askerlikten biliyorum bırak toprağın altındakini depoda duran G3'leri bile her cuma günü yağlayıp bakım yapmazsan bir yılda kullanılamaz hale gelir silahlar. Bir de bu Law silahı hafif zırhlı araçları hedef alan bir silahtır, darbe yapmak için değişik bir silah seçimi olduğunu söylemek gerekir.
Eğer bir silah gömülüyorsa bir daha bulunulmamak üzere gömülüyordur, vakti gelince kullanırız diye değil, vakti gelince kullanılacak silahı deponda saklarsın. Kirli işlerde kullandığın, üzerinde parmak izi, barut izi olan silahı gömersin. Şimdi silahlara bakıyorum, law silahı, el bombası... Sıfır gıcır gıcır. Şimdi sen sıfır law silahını alıyosun, bozulacağını bile bile toprağa gömüyorsun. Heralde darbeciler o kadar salak ki bu silahların zamanla filizlenip silah ağaçları çıkaracağını düşünmüşler. Başka açıklaması yok çünkü.
(Fotoğraf kaynağı: Ntvmsnbc)
13 Mart 2009
Engelleri Kaldır
Türkiye'de bulunan 8.5 milyon kayıtlı engelli için (bu rakam Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 8.5 - 9'una tekabül ediyor) internet üzerinde bir farkındalık projesi oluşturulmuş.
"Kalbini engelleme, engelleri kaldır!" sloganını kullanan projeyi Rodin Alper Bingöl üniversite tez projesi olarak başlatmış. Şu anda Engelsizler Derneği adıyla dernekleşmiş bu projenin hedefleri;
Türkiye’nin unutulan gerçeği engellileri, eğitmek, bilgi teknolojilerine hakimiyetlerini sağlamak, iletişim becerilerini geliştirmek, eğitim ve bilgiye dayalı eşitsizliği lehlerine çevirerek iş gücüne katılım oranlarını artırmak, birbirleriyle iletişime gecerek site üzerinden seslerini duyurmalarına yardımcı olmak, firmaların engellilere site üzerinden kampanyalarla ulaşımını sağlayarak engellilerin toplu katılımlarını sağlamakolarak belirtilmiş.
Proje için hazırlanan videoyu aşağıda izleyebilirsiniz.
Umarım bu proje amaçlarına ulaşır ve Türkiye'de bu tür sosyal farkındalık ve yardım projeleri daha da artar.
11 Mart 2009
Charles Darwin
Charles Darwin
Vikipedi, özgür ansiklopedi
51 yaşında çekilmiş bir fotoğrafında görülen Darwin, Türlerin Kökeni'ni henüz yeni yayınlamıştı. | |
Doğum | 12 Şubat 1809 Shrewsbury, Shropshire, İngiltere |
---|---|
Ölüm | 19 Nisan 1882 (73 yaşında) Downe, Kent, İngiltere |
Milliyeti | İngiliz |
Dalı | Biyoloji Jeoloji Doğa bilimleri |
Çalıştığı yerler | Kraliyet Coğrafya Cemiyeti |
Alma Mater | Edinburgh Üniversitesi Cambridge Üniversitesi |
Önemli başarıları | Beagle Yolculuğu Türlerin Kökeni Doğal seçilim |
Etkilendikleri | Charles Lyell |
Etkiledikleri | Thomas Henry Huxley George John Romanes |
Aldığı ödüller | İngiliz Kraliyet Madalyası (1853) Wollaston Madalyası (1859) Copley Madalyası (1864) |
İmza | |
Notlar: Erasmus Darwin ve Josiah Wedgwood'un torunuydu, kuzini Emma Wedgwood ile evlendi. |
Charles Robert Darwin (12 Şubat 1809 – 19 Nisan 1882), İngiliz doğabilimci[I]. İnsan dahil tüm canlı türlerinin doğal seçilim yoluyla bir ya da birkaç ortak atadan evrildiğini öne sürmüş ve o günün şartlarına göre bu teoriyi destekleyen pek çok kanıt sunmuştur.[1] Darwin'in fikirleri üzerine inşa edilen modern evrim teorisi, bugün biyoloji biliminin temeli ve birleştirici öğesidir. Evrimin gerçekleştiği gerçeği yaşadığı dönemde, doğal seçilim teorisinin evrimin ana açıklaması olduğu ise 1930'lu yıllarda bilim dünyası tarafından kabul görmüştür.[1] Darwin'in orijinal teorileri modern evrimsel biyolojinin temelini oluşturmakta, hayatın çeşitliliği üzerine birleştirici bir mantıksal açıklama sunmaktadır.[2]
Darwin'in doğa tarihine duyduğu ilgi, önce Edinburgh Üniversitesi'nde tıp, sonra Cambridge Üniversitesi'nde teoloji okurken gelişti.[3][4] Beagle gemisinde yaptığı beş senelik yolculuk sırasında, zamanın meşhur jeoloğu Charles Lyell'ın ortaya attığı, geçmişteki jeolojik süreçlerin bugünkülerle aynı olduğunu savunan teoriyi destekleyecek pek çok gözlem yaptı ve iyi bir jeolog olarak ünlendi.[kaynak belirtilmeli] Aynı yolculukta, canlıların coğrafi dağılımı ve fosiller üzerine yaptığı dikkatli gözlemler sonucunda, türlerin birbirine dönüşümüyle ilgilenmeye başladı ve 1838'de doğal seçilim fikrini geliştirdi.[5] Daha önce benzer fikirlerin "sapkınlık" olarak nitelendirildiğini ve bastırıldığını görmüş olduğundan, uzun süre fikirlerini en yakın arkadaşları dışında kimseye açmadı.[kaynak belirtilmeli] Olası itirazlara en iyi şekilde cevap verebilmek için araştırma yapmaya ve kanıt toplamaya başladı.[6] 1858'de Alfred Russell Wallace'dan aldığı bir mektubu okuyunca, Wallace'ın da kendisininkine benzer bir teori geliştirdiğini anladı, ve nihayet teorisini yayımlamaya karar verdi.[kaynak belirtilmeli]
1859'da yayımladığı On the Origin of Species (Türlerin Kökeni Üzerine) adlı kitabı, canlıların ortak atalardan evrilerek çeşitlendiği fikrinin geniş kabul görmesini sağladı. Daha sonra yayımladığı The Descent of Man, and Selection in Relation to Sex (İnsanın Türeyişi, ve Cinsiyete Mahsus Seçilim) kitabında insan evrimini ve cinsel seçilim fikrini inceledi. The Expression of the Emotions in Man and Animals (İnsan ve Hayvanlarda Duyguların İfadesi) adlı kitabında ise insanların ve hayvanların duygularını ifade ediş şekilleri arasındaki benzerlikleri ortaya koydu.
Darwin bugün, John Herschel ve Isaac Newton gibi isimlerle beraber Westminster Abbey'de gömülüdür.[7]
Hayatı
Çocukluğu ve gençliği
Darwin, 12 Şubat 1809'da İngiltere'nin Shropshire bölgesindeki Shrewsbury kasabasında, Robert ve Susannah Darwin'in beşinci çocuğu olarak The Mount'ta dünyaya geldi.[8] Babası Robert Darwin ve baba tarafından dedesi Erasmus Darwin, ünlü doktorlardı. Annesi ise zengin bir çömlek imalatçısı olan Josiah Wedgwood'un kızıydı. Darwin Temmuz 1817'de, henüz sekiz yaşındayken, annesini kaybetti. Eylül 1818'de ise Shrewsbury Okulu'nda yatılı öğrenci olarak eğitime başladı.[9]
1825'te mezun olan Darwin, bir süre babasının yanında stajyer doktor olarak çalıştıktan sonra İskoçya'daki Edinburgh Üniversitesi'nin tıp fakültesine yazıldı. Fakat cerrahlığa bir türlü ısınamadı ve tıp derslerini boşlamaya başladı. Okulda çalışan Guyana kökenli azledilmiş bir köleden taksidermi (hayvan doldurma) sanatını öğrendi. Doğa tarihiyle ilgilenen öğrencilerin kurduğu Plinius Topluluğu'na (Plinian Society) katıldı. Öğretmeni Robert Edmund Grant'ten Jean-Baptiste Lamarck'ın evrim teorisini öğrendi ve Grant ile beraber deniz canlılarını inceleyip ortak atalardan evrilme teorisini destekleyen homoloji (farklı canlı türlerinde aynı temel yapıya sahip organların bulunması) örnekleri buldu. Bir başka öğretmeni olan Robert Jameson'dan ise jeoloji ve bitkilerin sınıflandırılması üzerine dersler aldı, Edinburgh Kraliyet Müzesi'nin bitki koleksiyonunu düzenlemede Jameson'a yardımcı oldu.[10]
Darwin'in tıp eğitimini iyice boşladığını farkeden babası, 1827'de onu Edinburgh'dan alarak Cambridge Üniversitesi'ne bağlı Christ's College'a yazdırdı. Darwin'in teoloji okuyup bir din adamı olmasını umuyordu. Darwin, teolojide tıbba kıyasla daha başarılı olsa da (özellikle teolog William Paley'nin, canlıların karmaşıklığını üstün zekâlı bir yaratıcıya bağlayan yazılarını beğeniyordu[11]), asıl ilgi alanı hâlâ doğa tarihiydi. Kuzeni William Darwin Fox ile beraber böcek toplamaktan hoşlanıyordu. Böceklere olan ilgisi sayesinde botanik profesörü John Stevens Henslow ile tanışan Darwin, bu profesörle yakın arkadaş oldu ve hem Henslow'un doğa tarihi dersine yazıldı, hem de ondan özel dersler almaya başladı. Kısmen bu dersler sayesinde, 1831'de 178 kişilik devresinde 10. olarak mezun oldu. Darwin 1831 yazını, jeoloji profesörü Adam Sedgwick ile beraber Galler'in jeolojik katmanlar haritasını çıkararak geçirdi.[12]
1831 sonbaharında Henslow, Darwin'i HMS Beagle gemisinin kaptanı Robert FitzRoy ile tanıştırdı. Beagle, Aralık 1831'de FitzRoy'un komutasında iki senelik bir Güney Amerika yolculuğuna çıkacaktı, ve kaptan yolda kendisine arkadaşlık edecek iyi eğitimli bir doğabilimci istiyordu. Henslow'un tavsiyesi üzerine FitzRoy, Darwin'i gemisine almayı kabul etti. Darwin'in babası önce bu uzun yolculuğa izin vermediyse de, kayınbiraderinin araya girmesiyle fikrini değiştirdi.[13]
Beagle yolculuğu
HMS Beagle'ın yolculuğu iki yerine beş yıl sürdü. Darwin, yolculuk boyunca çok çeşitli jeolojik oluşumlar, fosiller ve canlılar keşfetti ve bunlardan örnekler topladı.[14][1] Fırsat buldukça Cambridge'e keşiflerini anlatan ayrıntılı mektuplar yazıyor, topladığı ilginç örnekleri postalıyordu.[15] Bu sayede, kendisi uzakta olmasına rağmen, İngiliz doğabilimcileri arasında ünü epey yayıldı. Yolculuk boyunca tuttuğu günlüğüne, doğabilimsel keşiflerinin yanısıra, karşılaştığı değişik insan topluluklarıyla ilgili kültürel ve antropolojik gözlemlerini de yazıyordu. Bu günlüğü 1839'da The Voyage of the Beagle (Beagle Yolculuğu) adıyla yayımlayacaktı.[16] Despite repeatedly suffering badly from seasickness while at sea, most of his zoology notes are about marine invertebrates, starting with plankton collected in a calm spell.[14][17]
Yolculuk Darwin için kolay olmadı. Deniz tutmasından fena şekilde etkilendi, Ekim 1833'te Arjantin'de ateşli bir hastalık geçirdi, Temmuz 1834'te ise And Dağları'ndan Şili'ye dönerken tekrar hasta oldu ve bir ay yataktan çıkamadı.
Yolculuğun başında Kaptan FitzRoy, Darwin'e Charles Lyell'ın Principles of Geology (Jeolojinin Prensipleri) adlı kitabını vermişti. Lyell bu kitabında jeolojik oluşumların, bugün de devam eden çok yavaş süreçlerin etkisiyle, çok uzun çağlar sonucunda oluştuğunu savunuyordu. Darwin, Batı Afrika açıklarındaki Santiago adasında, yüksek volkanik kaya yamaçlarında mercan ve deniz kabuğu kalıntıları bulunca, bu yamaçların bir zamanlar deniz altında bulunduğunu, ve Lyell'ın söylediği gibi çağlar boyunca yavaş yavaş yükseldiğini anladı. Darwin yolculuk boyunca pek çok önemli jeolojik keşif yapacaktı. Patagonya'da gördüğü, deniz kabukluları ve çakıldan oluşan geniş düzlüklerin yükselmiş sahiller olduğunu tahmin etti, ve Şili'de bir deprem sonrasında deniz seviyesi üstünde kalmış midye yatakları gözlemleyince, kıyının deprem sonucu yükseldiğini anladı. Benzer şekilde, And Dağları'nın yamaçlarında, kumlu sahillerde yetişen ağaçlara ve deniz kabuklularına ait fosiller buldu, ve bu yamaçların zaman içinde yükseldiği sonucuna vardı. Ayrıca Hint Okyanusu'nda bol bol inceleme fırsatı bulduğu atollerin (mercan adalarının), deniz tabanından yükselen volkanik dağların çevrelerinde oluştuğunu keşfetti.
Darwin Güney Amerika'da, soyu tükenmiş devasa memelilere ait fosiller buldu. Bu fosillerin bulunduğu katmanlarda modern deniz kabuklularına ait kalıntılar da vardı, yani bu memelilerin soyu yakın zamanlarda, herhangi bir iklim değişikliği ya da felâket olmadan tükenmişti. (Darwin'in zamanında yaygın görüş, fosillerin Nuh tufanı benzeri büyük felâketlerde ölen hayvanlar olduğuydu.) Darwin bu hayvanların benzer Afrika ve Avrupa türleriyle akraba olduklarını düşündü, oysa İngiliz biyolog Richard Owen 1836'da bu hayvanların modern Güney Amerika türlerine çok daha yakın olduğunu gösterecek, ve Darwin'in kafasında şekillenmekte olan doğal seçilim fikrine bir destek daha sağlayacaktı.
Principles of Geology'nin 1832'de çıkan ikinci cildi, Güney Amerika'daki Darwin'e postalandı. Charles Lyell, bu ciltte evrim fikrine karşı çıkıyor, biyolojik türlerin dağılımını "yaradılış merkezleri" fikriyle açıklıyordu. Darwin, bir taraftan bunu okurken, bir taraftan da daha sonra kendi evrim teorisini destekleyecek olan çok önemli gözlemler yapıyordu. Galápagos Adaları'ndan pek çok "alaycıkuş" (mockingbird) örneği topladı, ve bu kuşların, yaşadıkları adalara göre ufak fizyolojik farklar gösterdiklerini farketti. Yerel İspanyollar'ın, bir kaplumbağanın görünüşüne bakarak hangi adadan geldiğini anlayabildiklerini öğrendi. (İngiltere'ye dönüş yolculuğunda notlarını düzenlerken, "alaycıkuşlar ve kaplumbağalar hakkındaki şüphelerim doğruysa, türlerin değişmezliği fikri sarsılacaktır" diye yazacaktı.) Avustralya'da gördüğü keseli sıçan-kangurular ve ornitorenkler Darwin'i o kadar şaşırttı ki, Dünya canlılarının iki ayrı yaratıcı tarafından yaratılmış gibi olduklarını düşündü.
Beagle'ın 1826-1830 arasındaki ilk yolculuğu sırasında, Güney Amerika'nın en güney ucundaki Tierra del Fuego'dan alınmış ve İngiltere'de "medenîleştirilmiş" olan üç Yagan yerlisi, misyonerlik yapmaları için kabilelerine geri verildi. (Darwin bu kabileleri "sefil ve rezil vahşiler" olarak tanımlıyordu.) Bir sene geçtiğinde, yerliler misyonerlik görevini bırakmış, eski hayatlarına geri dönmüşlerdi. Darwin, kısmen bu tecrübe sonucunda, insanların hayvanlardan sanıldığı kadar uzak olmadığını düşünmeye başladı. Darwin, insan toplulukları arasındaki yaşayış farklılıklarını, ırksal gelişmişlikle değil, kültürel gelişmişlikle açıklıyordu. Güney Amerika'da şahit olduğu kölelik kurumundan hoşlanmıyor, Avrupalı kolonilerin Avustralya ve Yeni Zelanda'daki yerli halklara verdiği zarardan üzüntü duyuyordu.
Yolculuğun sonlarına doğru Darwin'in tuttuğu ayrıntılı notları okuyan Kaptan FitzRoy, yolculukla ilgili resmi raporun doğabilimle ilgili son kısmını Darwin'in yazmasını rica etti.
Evrim teorisinin doğuşu
Darwin'in seyahatteyken İngiltere'ye yolladığı mektuplar, fosil örnekleri ve doldurulmuş canlılar, eski öğretmeni Henslow aracılığıyla İngiliz doğabilimcilerine aktarılıyor, Darwin'in ünü bu sayede gittikçe yayılıyordu. Beagle 2 Ekim 1836'da İngiltere'ye döndüğünde Darwin saygın bir doğabilimci olarak tanınmıştı. Darwin, İngiltere'ye ayak bastığında, önce Shrewsbury'ye gidip akrabalarını ziyaret etti, sonra Cambridge'e gelerek Beagle yolculuğunda topladığı örneklerin tanımlanıp sınıflandırılması üzerinde çalışmaya başladı. Henslow, bitki örneklerini tasnif edip isimlendirmede Darwin'e yardımcı oluyordu, fakat hayvan örnekleri için Darwin'in uzman zoologlara ihtiyacı vardı. Babasının parasal desteğiyle Londra'ya gidip zoologlarla görüşmeye başlayan Darwin, Charles Lyell aracılığıyla Richard Owen adında bir biyologla tanıştı. Owen, Darwin'in getirdiği fosilleri inceleyerek o güne kadar bilinmeyen pek çok soyu tükenmiş hayvan türü tanımladı. Bu türlerin arasında, tembel hayvan benzeri büyük memeliler, hipopotam benzeri bir otobur memeli (Toxodon) ve armadillo benzeri dev bir zırhlı memeli (Gliptodon) da vardı. Bu hayvanlar anatomik olarak, Darwin'in düşündüğü gibi Afrika hayvanlarına değil, Güney Amerika hayvanlarına yakındılar.
Darwin, Aralık 1836'da Güney Amerika kıtasının yükseldiğine dair bir bilimsel makale yazdı, ve Ocak 1837'de Lyell'ın da desteğiyle bu makalesini Londra Jeoloji Cemiyeti'ne sundu. Aynı gün, Beagle yolculuğunda topladığı kuş ve memeli örneklerini de Londra Zooloji Cemiyeti'ne sundu. Ornitolog John Gould, Darwin'in tanımlayamadığı ve değişik türlere ait olduğunu varsaydığı bir grup kuşun aslında birbirine çok yakın 12 yeni ispinoz türü olduğunu açıkladı. Darwin Şubat 1837'de Coğrafya Cemiyeti Konseyi'ne seçildi, ve bir ay sonra Cambridge'den Londra'ya taşındı.
Londra bilim çevrelerinde, hayatın ve canlı türlerinin kökeni sevilen bir tartışma konusuydu. Matematikçi ve filozof Charles Babbage'ın başını çektiği bir grup, Tanrı'nın Dünya'daki hayatı özel bir mucize aracılığıyla değil, doğa kanunları aracılığıyla yarattığını savunuyordu. Darwin'in Edinburgh Üniversitesi'nden hocası Robert Edmund Grant ve Dr. James Gully gibi bir grup bilimadamı ise türlerin birbirine dönüşebildiğini iddia ediyor, ama bu fikirleri yüzünden çoğunluk tarafından sapkınlıkla ve toplumsal düzeni bozmaya çalışmakla suçlanıyordu.
Mart 1837'de John Gould, Darwin'in farklı adalardan topladığı alaycıkuşların farklı türlere ait olduklarını açıkladı. İspinozları hangi adalardan topladığını not etmemiş olan Darwin, Kaptan FitzRoy'un notlarını inceleyince, Gould'un tanımladığı farklı ispinoz türlerinin de farklı adalardan geldiğini keşfetti. Nisan 1837'ye gelindiğinde Darwin, anakaradan göç edip farklı adalara yerleşen kuşların, zaman içinde bir şekilde değişiklik geçirip farklı türlere dönüştüklerini anlamıştı. Temmuz ayında, her zamanki günlüğünün yanı sıra, türlerin birbirine dönüşümüyle ilgili fikirlerini yazdığı gizli bir "B" günlüğü tutmaya başladı, ve bu günlüğün 36. sayfasına ilk kez bir evrim ağacı çizdi.
Aşırı çalışma, hastalık ve evlilik
Darwin, bir taraftan türlerin dönüşümü üzerinde çalışırken, bir taraftan da Beagle günlüklerini yayıma hazırlıyor, ve Charles Lyell'ın fikirlerini destekleyecek bir Güney Amerika jeolojisi kitabı yazıyordu. Tüm bunların üstüne, bir de kendi getirdiği örnekler hakkındaki uzman görüşlerini içerecek geniş kapsamlı bir eser üzerinde çalışmaya başladı.
Sonunda bu yüksek çalışma temposuna dayanamayarak kalbinden rahatsızlandı. Eylül 1837'de doktor tavsiyesi üzerine çalışmalarına ara verdi ve Shaffordshire'da akrabalarının yanında kalmaya başladı. Kuzeni Emma Wedgwood da aynı evde kalıyor ve hasta bir akrabaya bakıyordu. Haziran 1838'e kadar Shaffordshire'da kalan Darwin, türlerin dönüşümü üzerindeki araştırmalarına devam ediyor, uzman görüşü almak için doğabilimcilerin yanı sıra çiftçiler ve güvercin yetiştiricilerine de danışıyordu. Bir taraftan da kuzeni Emma'dan hoşlanmaya başladığını farkeden Darwin, günlüğüne yazdığı notlarda evliliğin yararları ve zararlarını karşılaştırıyor, yarar hanesine "yaşlılıkta arkadaş olur ... köpekten iyidir" gibi notlar düşerken, zarar hanesinde "kitaplar için daha az para" ve "korkunç bir zaman kaybı" gibi sakıncaları sayıyordu. Sonuçta evlenmeye karar veren Darwin, babasına da danıştıktan sonra Temmuz 1838'de evlilik teklif etmek için Emma'ya gitti, ama teklifi yapmaya cesaret edemedi.
Araştırmalarına Londra'da devam eden Darwin, türlerin dönüşümü konusunda çok önemli gelişmeler kaydetti. Thomas Malthus'un An Essay on the Principle of the Population (Nüfus Prensibi Üzerine Deneme) adlı yazısı Darwin için önemli bir esin kaynağı oldu. Malthus bu yazısında insan nüfusunun aslında çok büyük bir hızla (her 25 yılda ikiye katlanarak) çoğalma potansiyeli olduğunu, ama hastalık, savaşlar ve açlık sayesinde nüfusun kontrol altında tutulduğunu anlatıyordu. Darwin, aynı prensibin tüm organizmalara uygulanabileceğini farketti. Tüm canlı türleri, mevcut kaynakların izin verdiğinden çok daha fazla yavru üretiyor, yavrular arasında "zayıf" olanlar çok geçmeden ölüyor, "güçlü" olanlar ise hayatta kalarak yeni yavrular meydana getiriyor ve kendilerini "güçlü" yapan özellikleri yavrularına aktarıyorlardı. Böylece türler nesilden nesile değişerek çevrelerine daha iyi uyum sağlıyorlardı. Bu teorisini ilk defa 28 Eylül 1838'de günlüğüne yazdı.
Kasım 1838'de nihayet Emma'ya evlilik teklif eden Darwin, Ocak 1839'da evlendi. Aynı ay içinde, Royal Society'ye (Kraliyet Cemiyeti) üye olarak seçildi. Darwin çifti, evlilikten hemen sonra Londra'ya yerleşti.
Doğal seçilim teorisinin yayıma hazırlanması
Darwin, doğal seçilim fikrinin temelini atmıştı ama şüpheci meslekdaşlarını ikna etmek için çok çalışması gerektiğinin farkındaydı. Jeoloji Cemiyeti'nin Aralık 1838'deki toplantısında, evrim fikrini savunan eski hocası Robert Edmund Grant'e nasıl şiddetle karşı çıkıldığına bizzat şahit olmuştu. Teorisini destekleyecek kanıtlar bulabilmek için hayvan yetiştiricileri ile görüşmeye ve bitkiler üzerinde deneyler yapmaya devam etti. Mayıs 1839'da Kaptan FitzRoy'un Beagle raporu yayımlandığında, Darwin'in yazdığı kısım o kadar beğenildi ki, sonradan başlıbaşına bir kitap olarak basıldı.
1842 başlarında Darwin, Lyell'a fikirlerini açıklayan bir mektup yazdı. Her canlı türünün kendi başlangıcı olduğunda ısrar eden Lyell, jeoloji alanında müttefiki olan Darwin'in bunu inkâr etmesine çok üzüldü. Mayıs 1842'de Darwin'in mercan kayalıkları üzerine yazdığı eser yayımlandı, aynı sıralarda Darwin, doğal seçilim teorisinin bir "kabataslağını" kâğıda döktü. Kasım 1842'de Darwin çifti, Londra'nın stresinden uzaklaşmak için şehrin dışındaki Down House'a geçti. Ocak 1844'te fikirlerini botanist arkadaşı Joseph Dalton Hooker'a açan Darwin, kendisini "bir cinayeti itiraf ediyormuş gibi" hissediyordu ama Hooker Darwin'in teorisini beğendi. Temmuz'a gelindiğinde, Darwin'in "kabataslağı" 230 sayfalık bir deneme yazısına dönüşmüştü. Ekim 1844'te anonim olarak yayımlanan ve insan dahil tüm canlıların ilkel formlardan dönüşerek ortaya çıktığını savunan Vestiges of the Natural History of Creation (Yaradılışın Doğal Tarihinden İzler) adlı kitap, doğabilimciler tarafından yerden yere vurulunca Darwin teorisi konusunda ne kadar dikkatli olması gerektiğini bir kez daha anladı. Kitap, Londra orta sınıfından büyük ilgi gördü ve türlerin dönüşümü konusunu bir kez daha gündeme getirdi. Darwin 1846'da üçüncü jeoloji kitabını yayımladı, ve arkadaşı Hooker'la beraber deniz kabuklularıyla ilgili geniş kapsamlı bir araştırmaya başladı. 1847'de Hooker, Darwin'in doğal seçilim üzerine yazdığı uzun denemeyi okudu ve önyargıdan uzak tarafsız eleştiriler sundu, fakat bir taraftan da Darwin'in yaradılış fikrine karşı çıkmasını sorguladı.
1849'da uzun süredir kötü giden sağlığını düzeltmek umuduyla Malvern'de bir kaplıcaya giden Darwin, iki ay sonra kendini daha iyi hissetti. 1850 Haziran'ında çok sevdiği kızı Annie ciddi şekilde hastalanınca, kendi kronik kötü sağlığının kalıtsal olduğunu tekrar düşünmeye başlayan Darwin, Nisan 1851'de Annie'nin ölümüyle iyiliksever bir Tanrı'ya olan tüm inancını kaybetti.
Deniz kabuklularıyla ilgili çalışmalarının sonuçlarını 1851-1854 arasında yayımladığı bir dizi kitapla anlatan Darwin, 1853'te bu çalışmasından dolayı Royal Society tarafından madalya ile ödüllendirildi. Ayrıca bu çalışma, o zamana kadar jeolog olarak bilinen Darwin'in biyolog olarak da ünlenmesini sağladı. Darwin, deniz kabuklularıyla ilgili çalışmasında, belli bir fonksiyonu olan bir organın, değişen şartlar sonucunda ufak değişimler geçirerek fonksiyonunu değiştirebileceğine dair kanıtlar gözlemledi. Kasım 1854'te notlarına, ortak bir atadan gelen canlıların, "doğanın ekonomisinde ayrı ayrı yerlere" adapte olmaları sonucunda anatomik olarak birbirlerinden uzaklaşabileceklerini yazdı.
Doğal seçilim teorisinin yayımlanması
1856 başlarında Darwin, yumurta ve tohumların deniz suyunu aşıp canlı türlerini okyanus ötesine taşıyıp taşıyamayacağını inceliyordu. Arkadaşı Hooker canlıların değişmezliğine olan inancını sorgulamaya başlamıştı ama Darwin ve Hooker'ın ortak arkadaşı Thomas Henry Huxley evrim fikrine şiddetle karşı çıkıyordu. Lyell ise Darwin'in fikirlerini ilgiyle takip ediyor, ama sonuçlarını göremiyordu. Lyell, Borneo'da çalışmakta olan doğabilimci Alfred Russell Wallace'ın yazdığı bir makaleyi okuduğunda, Darwin'in fikirleriyle benzerlikler gördü ve Darwin'e bir makale yazması için baskı yapmaya başladı. Darwin Wallace'ı bir tehdit olarak görmediyse de bir makale yazmaya başladı. Makaleye ayrıntı üzerine ayrıntı eklemeye başlayınca, makaleyi Doğal Seçilim başlıklı uzun bir kitaba dönüştürmeye karar verdi. Kitap için Wallace dahil pek çok meslekdaşıyla yazışıyordu. Aralık 1857'de Wallace insanın kökenine değinip değinmeyeceğini sorduğunda, ona "önyargılarla çevrili bu konudan" uzak duracağını söyledi.
Haziran 1858'de Darwin kitabını henüz yarılamışken Wallace'dan bir makale aldı. Wallace bu makalede Darwin'in yıllardır kafasında sakladığı doğal seçilim fikrini anlatıyordu. Oldukça morali bozulan Darwin, makaleyi arkadaşları Lyell ve Hooker'a yolladı ve Wallace'ın seçeceği herhangi bir dergide yayımlanmasını rica etti. Darwin'in doğal seçilim fikrini Wallace'dan çok daha önce düşündüğünü ve uzun süredir bu konuda ayrıntılı araştırmalar yaptığını bilen arkadaşları, Darwin ve Wallace'ın makalelerinin 1 Temmuz 1858'de Linneaus Cemiyeti'nde (Linneaean Society) ortak bir sunumda okunmasına karar verdiler. Darwin, kızıl hummadan hayatını kaybeden küçük oğlunun cenazesi sebebiyle bu sunuma katılamadı.
Teori Linneaus Cemiyeti'nde pek ses getirmedi. Darwin sonradan Dublin'li bir profesörden duyduğu tek bir yorumu hatırlayacaktı: "Teoride yeni olan her şey yanlış, doğru olan her şey ise eski." Bunun üzerine Darwin, tüm enerjisini kitabını bitirmeye verdi, ve On the Origin of Species by Means of Natural Selection, or The Preservation of Favoured Races in the Struggle for Life (Doğal Seçilim ile Türlerin Kökeni, veya Hayat Mücadelesinde Ayrıcalıklı Irkların Korunumu Üzerine) 22 Kasım 1859'da ilk defa kitapçılara dağıtıldı. Kısa sürede büyük popülerlik kazanan ve ilk baskısı tükenen kitap, doğal seçilim fikrini ayrıntılı gözlemlere ve dikkatli mantıksal çıkarımlara dayanarak savunuyor, bazı olası itirazlara da önceden cevap veriyordu. Kitapta insan evrimine doğrudan değinilmiyor, sadece teorinin "insanın kökeni ve tarihine de ışık tutabileceği" söyleniyordu. Giriş kısmında yazdığı bir cümle, Darwin'in teorisini basitçe özetliyordu.
Her canlı türü, yaşaması mümkün olandan daha fazla birey doğurduğundan, ve bunun sonucu olarak sık sık tekerrür eden bir hayatta kalma savaşı mevcut olduğundan, yaşamın karmaşık ve zaman zaman değişen koşullarında kendisine fayda sağlayacak herhangi bir değişikliğe sahip olan her canlı, hayatta kalmada daha yüksek şansa sahip olacak ve doğal olarak seçilecektir. Kuvvetli kalıtım prensibi sayesinde, seçilen her cins kendi yeni ve değişik formunu yayma eğiliminde olacaktır.
Tepkiler
Darwin'in kitabı çok büyük bir ilgiyle karşılandı ve geniş çaplı bir tartışma başlattı. Darwin, kitabının yarattığı tartışmaları yakından takip ediyor, kitap hakkında yayımlanan eleştirileri, yorumları ve karikatürleri özenle kesip saklıyordu. Kitapta doğrudan yer almayan "insanın hayvandan geldiği" iddiası, eleştirilerin ana hedefiydi.
İngiltere Kilisesi'ne bağlı nüfuzlu bilimadamları, ki bunlara Darwin'in eski öğretmenleri Adam Sedgwick ve John Henslow da dahildi, açıkça kitaba karşı tavır aldılarsa da, pek çok genç doğabilimci kitaba olumlu tepki verdi. 1860'da yedi Anglikan teolog tarafından yayımlanan Essays and Reviews (Deneme ve Eleştiriler) adlı kitap, Darwin'in teorisini desteklediği için kiliseden büyük tepki aldı.
Türlerin Kökeni üzerine en meşhur tartışma, Haziran 1860'da British Association for the Advancement of Science'ın Oxford'daki toplantısında yaşandı. Oxford piskoposu Samuel Wilberforce Darwin'in kitabını küçümseyen bir konuşma yapınca, karşısında Darwin'in arkadaşları Joseph Hooker ve Thomas Huxley'i buldu. Huxley Darwin'i o kadar katı bir biçimde savunuyordu ki, o günden sonra kendisine "Darwin'in buldogu" lakabı takıldı. Bu tartışmayla ilgili sıkça anlatılan bir hikâyeye göre, Wilberforce Huxley'e "maymunluğunuz büyükanne tarafından mı geliyor büyükbaba tarafından mı?" diye sorunca Huxley, "birikimini önyargı ve yalanlara hizmet etmek için kullanan kültürlü bir insan olmaktansa maymundan gelmeyi tercih edeceğini" söyledi.
Darwin hastalığı sebebiyle bizzat katılamadığı bu tartışmaları basından takip ediyor, yazışmalar aracılığıyla kendisine daha çok destekçi bulmaya çalışıyordu. Darwin'i kararlı bir biçimde savunan Thomas Huxley, Charles Lyell ve Joseph Hooker, Richard Owen önderliğindeki muhalif grubu bastırmayı başarınca, 1864'te Darwin'e Kraliyet Cemiyeti'nin Copley Madalyası verildi.
Kısa zamanda pek çok baskı yapan ve pek çok dile çevrilen Türlerin Kökeni, bilimsel konulara yeni yeni merak duymaya başlayan Avrupa orta sınıfının en çok okuduğu bilimsel kitaplardan biri oldu, zamanının sosyal akımlarını doğrudan veya dolaylı olarak etkiledi, ve popüler kültürün önemli bir parçası haline geldi.
Ölümü
Hıristiyan inanışına olan bağlılığını yitiren ve bir agnostik (bilinemezci) olduğunu bildiğimiz Charles Darwin 19 Nisan 1882'de öldüğünde, ailesi onu bölgedeki bir kilise avlusuna, çocuklarının mezarlarının yanına gömmeyi düşünüyordu. Ne var ki, aynı düşünceyi paylaşmayan bazıları çarçabuk harekete geçerek, önde gelen bilim insanları ve hükümet üyelerini ikna çalışmasına girişti. Amaçları, bu kişileri biraraya getirip İngiltere'nin ünlü kilisesi Westminster Abbey'nin baş rahibinden Darwin'in buraya gömülmesini rica etmelerini sağlamaktı. Baş Rahip George Granville Bradley, “gerekli onayın canı gönülden verileceği”ni bildirdi. Böylece, agnostik olan Darwin 26 Nisan günü öğleden sonra Westminster Abbey'ye gömüldü. Tabutunu taşıyanlar arasında eski dostu botanikçi Joseph Hooker, yazılarıyla Darwin'i kendi kuramını yayımlamaya yönelten genç doğabilimci Alfred Russel Wallace ve ABD'nin İngiltere büyükelçisi James Russell Lowell da vardı. Darwin bu kilisenin “Bilginler Köşesi” olarak bilinen bölümünde, Sir Isaac Newton'un gömülü olduğu yerin birkaç metre ötesinde ve astronom Sir John Herschel'in yanı başında yatıyor. Darwin, yeryüzündeki canlı türlerinin değişimini betimlemek için “gizemlerin gizemi” tanımlamasını ortaya atan büyük filozof Herschel'e, Türlerin Kökeni kitabının girişinde göndermede bulunmuştu.
Darwin’in çocukları
| |
| |
---|---|
William Erasmus Darwin | (27 Aralık 1839–1914) |
Anne Elizabeth Darwin | (2 Mart 1841–22 Nisan 1851) |
Mary Eleanor Darwin | (23 Eylül 1842–16 Ekim 1842) |
Henrietta Emma “Etty” Darwin | (25 Eylül 1843–1929) |
George Howard Darwin | (9 Temmuz 1845–7 Aralık 1912) |
Elizabeth “Bessy” Darwin | (8 Temmuz 1847–1926) |
Francis Darwin | (16 Ağustos 1848–19 Eylül 1925) |
Leonard Darwin | (15 Ocak 1850–26 Mart 1943) |
Horace Darwin | (13 Mayıs 1851–29 Eylül 1928) |
Charles Waring Darwin | (6 Aralık 1856–28 Haziran 1858) |
Darwin çiftinin on çocuğu oldu. Çocukların ikisi (Mary Eleanor ve Charles Waring) çok küçükken öldü. Ayrıca, Annie'nin on yaşındayken ölmesi çiftin üzerinde yıkıcı bir etki bıraktı. Darwin, çocuklarına bağlı ve sıradışı derecede ilgili bir babaydı.[4] Her hastalandıklarında Darwin çocuklarının, eşi ve kuzini olan Emma Wedgwood ile yapmış olduğu yakın akraba evliliği sebebiyle belirli zayıflıklarla doğmuş olabileceğini düşünüyordu. Darwin bu konuyu yazılarında ele aldı ve bu durumun diğer bazı organizmalarda ortaya çıkardığı avantajlı sonuçlarla karşılaştırdı[18]. Korkularının aksine Darwin'in hayatta kalan çocukları, büyüdüklerinde seçkin kariyerler elde ettiler ve dikkat çekici bir aile olan Darwin-Wedgwood Ailesi'nin saygın birer bireyi oldular.[19]
Hayatta kalan yedi çocuktan George, Francis ve Horace, sırasıyla astronom[20], botanist ve inşaat mühendisi olarak Royal Society üyesi seçildi[21]. Diğer oğlu Leonard ise asker, politikacı, ekonomist ve öjenist olarak çalıştı. Ayrıca istatistikçi ve evrimsel biyolog Ronald Fisher'ın akıl hocası oldu.[22]
Anma
Darwin'in ismi daha hayatta olduğu dönemde, birçok türe ve coğrafi cisme verildi. Beagle Kanalı'nin bir bölümünü oluşturan su parçasına Robert FitzRoy tarafından Darwin Boğazı adı verildi, çünkü yıkılan bir buzul parçasının yarattığı dalga sebebiyle teknelerini kaybederek ıssız bir yerde mahsur kalma tehlikesinden, Darwin ile birlikte hareket eden iki ya da üç kişinin zamanında müdahalesiyle kurtulmuşlardı.[23] Ayrıca, Darwin'in 25. doğum günü anısına, And Dağları'nın bu boğazın yakınlarındaki bir tepesine Mount Darwin adı verildi.[24] Beagle gemisi 1839'da Avustralya kıyılarını araştırırken, Darwin'in arkadaşı John Lort Stokes'un fark ettiği doğal bir liman, geminin kaptanı John Clements Wickham tarafından Port Darwin olarak adlandırıldı.[25] Burada 1869'da kurulan Palmerston isimli yerleşimin adı 1911'de Darwin olarak değiştirildi. Avustralya'nın Kuzey Toprakları bölgesinin başkenti olan[25] bu şehirde Charles Darwin Üniversitesi[26] ve Charler Darwin Millî Parkı[27] da bulunur. 1964'te kurulan Cambridge Darwin Koleji'ne ise, biraz da Darwin ailesinin okulun kurulduğu arazinin bir kısmına sahip olması sebebiyle, ailenin adı verildi.[28]
Darwin tarafından Galapagos Adaları'nda bulunan kuş türüyle alakalı bir grup tür, ispinozgillere değil de, daha çok Amerikan kiraz kuşugiller ya da tangargillere yakın olmalarına rağmen, Darwin'in ispinozları adıyla tanındı. Bunun sebebi David Lack'in 1947 bu isimle yayınladığı, bu kuş türünün Darwin'in çalışmalarında büyük öneme sahip olduğu hakkındaki asılsız efsaneleri körükleyen kitaptı.[29]
1992'de Darwin, Michael H. Hart’ın tarihteki en etkileyici 100 kişi listesinde 16. sırada yer aldı.[30] BBC tarafından desteklenen ve halka açık düzenlenen En Büyük 100 Britanyalı oylamasında ise 4. oldu.[31] Bank of England'ın çıkardığı 10 poundluk banknotların üzerindeki Charles Dickens resmi 2001'de Darwin'in resmiyle değiştirildi. Bankanın bu kararında, Darwin'in etkileyici ve gür sakalının (sahte para basımını zorlaştıracağı için) etkili olduğu söylendi.[32]
Linnean Society of London, Darwin'in başarıları anısına 1908'den bu yana Darwin-Wallace Madalyası adı altında bir ödül vermektedir. Evrimin mizahi bir kutlaması olarak her yıl, "kendilerini yok ederek gen havuzumuzu iyileştiren"[33] kişilere Darwin Ödülü verilmektedir.
2009 anma etkinlikleri
Darwin Günü yıllık bir kutlama haline getirildi. Ayrıca Darwin'in iki yüzüncü doğum günü ve Türlerin Kökeni'nin yüz ellinci yayınlanış yıl dönümü sebebiyle 2009'da tüm dünyada çeşitli etkinlikler ve yayınlar planlandı.[34] New York'taki Amerikan Doğa Tarihi Müzesi'nde 2006'da açılan ve Kuzey Amerika'nın çeşitli kentlerinde tekrarlanan "Darwin" sergisi, Birleşik Krallık geneline yayılmış olan Darwin200 etkinlik programı çerçevesinde 14 Kasım 2008 - 19 Nisan 2009 tarhileri arasında Londra Doğa Tarihi Müzesi'nde açık kalacak.[35] Cambridge Üniversitesi'nde Temmuz 2009'da bir festival düzenlenecek.[36] Darwin'in doğum yerinde ise, yıl boyunca sürecek etkinliklerden oluşan "Darwin's Shrewsbury 2009 Festival" düzenlenecek.[37]
Birleşik Krallık'ta, üzerinde 1809 DARWIN 2009 yazısıyla çevrelenmiş ve bir maymunla yüz yüze duran Darwin portesi olan, kenarında ise ON THE ORIGIN OF SPECIES 1859 (TÜRLERİN KÖKENİ 1859) yazısı bulunan iki poundluk özel anma parası basıldı. Koleksiyoner sürümleri belirli bir ücret karşılığında dağıtılacak olan para, yıl boyunca bankalardan ve postanelerden, üzerindeki değer karşılığında temin edilebilecek.[38]
Eylül 2008'de İngiltere Kilisesi, Darwin'in 200. doğum yılının bir fırsat olduğunu söyleyerek, "seni yanlış anladığımız, sana karşı gösterdiğimiz ilk tepkide hatalı oluşumuz ve bu sebeple başkalarının da seni yanlış anlamasına yol açtığımız için" sözleriyle Darwin'den özür diledi.[39]
Türkiye'de ise TÜBİTAK'ın aylık yayınladığı Bilim ve Teknik dergisinin 2009 Darwin Yılı sebebiyle hazırladığı mart 2009 kapağı ve Darwin ile ilgili 15 sayfa sansüre uğrayıp içeriği değiştirildi ve Bilim ve Teknik dergisinin Genel Yayın Yönetmeni Dr. Çiğdem Atakuman görevinden alındı. [40]
Çalışmaları ve eserleri
- Konu hakkında detaylı bir liste için, Charles Darwin'in eserleri başlığına bakınız.
Bugün Darwin özdeşleşen evrim kuramı, aslında çok öncelere dayanır. Öyleki ilk kez M.Ö. 6. yüzyılda İyonya'lı filozoflar evrimden söz etmişlerdir.[kaynak belirtilmeli] Thales, Anaksimandros, Herakleitos, Aristoteles, İbni Haldun gibi pek çok bilgin, canlılığın oluşumu ve gelişimi konusunda fikirler ortaya atmıştır. Ancak bu konu üzerine en kapsamlı çalışmaları gerçekleştiren ve olgusal olarak yoklanabilecek bir kuram haline getiren Charles Darwin olmuştur. Bugün kuram paleontoloji, genetik ve embriyoloji gibi bilimler tarafınca sürekli yenilenmekte ve gelişmektedir. Ayrıca kendisi tüm çalışmalarını gözlem yoluyla yapıp sunduğu için hala bilim camiasınca makbul bir bilim adamı sıfatı kazanmamıştır[kaynak belirtilmeli].
Darwin üretken bir yazardı. Evrim hakkındaki çalışmaları yayınlanmamış olsa bile, bir yazar olarak Beagle Yolculuğu isimli kitapla, bir jeolog olarak Güney Amerika hakkında yayınladığı geniş çaplı çalışmalarıyla ve mercan adalarının nasıl oluştuğu konusundaki bilinmeyenleri çözümlemesiyle, bir biyolog olarak sülükayaklılar hakkında yayınladığı eksiksiz çalışmalarıyla, hatırı sayılır bir ün kazanmış olacaktı. Darwin'in eserleri hakkındaki fikirler genelde Türlerin Kökeni ile ilişkili olsa da, İnsanın Türeyişi ve İnsan ve Hayvanlarda Duyguların İfadesi isimli eserleri de dikkate değer derecede etkili oldu. Bitkilerde Hareketin Gücü ve son eseri olan Solucanların Faaliyetleri Yoluyla Sebze Gübresi Oluşumu gibi, bitkiler hakkındaki yenilikçi çalışmalarının da önemi büyüktü.[41]
Notlar
I. ^ Bir doktorun asistanı olarak çalışmış ve iki yıl tıp eğitimi almış olan, daha sonra rahiplik eğitimi alıp taksidermi üzerine de çalışan Darwin, doğabilimci, yerbilimci, biyolog ve yazar olarak tanınmıştı.
Kaynaklar
- Anonymous, “Obituary: Death Of Chas. Darwin”, The New York Times (no. 21 April 1882), <http://www.nytimes.com/learning/general/onthisday/bday/0212.html>. 30 Ekim 2008 tarihinde erişildi
- Arrhenius, O. (October 1921), “Influence of Soil Reaction on Earthworms”, Ecology (no. Vol. 2, No. 4): 255–257, <http://links.jstor.org/sici?sici=0012-9658%28192110%292%3A4%3C255%3AIOSROE%3E2.0.CO%3B2-P>. 15 Aralık 2006 tarihinde erişildi
- Balfour, J. B. (11 May 1882), “Obituary Notice of Charles Robert Darwin”, Transactions & Proceedings of the Botanical Society of Edinburgh (no. 14): 284–298
- Bannister, Robert C. (1989), Social Darwinism: Science and Myth in Anglo-American Social Thought., Philadelphia: Temple University Press, ISBN 0-87722-566-4
- Bowler, Peter J. (1989), The Mendelian Revolution: The Emergence of Hereditarian Concepts in Modern Science and Society, Baltimore: Johns Hopkins University Press, ISBN 0-485-11375-9
- Browne, E. Janet (1995), Charles Darwin: vol. 1 Voyaging, London: Jonathan Cape, ISBN 1-84413-314-1
- Browne, E. Janet (2002), Charles Darwin: vol. 2 The Power of Place, London: Jonathan Cape, ISBN 0-7126-6837-3
- Darwin, Charles (1835), Extracts from letters to Professor Henslow, Cambridge: [privately printed], <http://darwin-online.org.uk/content/frameset?itemID=F1&viewtype=text&pageseq=1>. 1 Kasım 2008 tarihinde erişildi
- Darwin, Charles (1839), Narrative of the surveying voyages of His Majesty's Ships Adventure and Beagle between the years 1826 and 1836, describing their examination of the southern shores of South America, and the Beagle's circumnavigation of the globe. Journal and remarks. 1832-1836., vol. III, London: Henry Colburn, <http://darwin-online.org.uk/content/frameset?itemID=F10.3&viewtype=text&pageseq=1>. 24 Ekim 2008 tarihinde erişildi
- Darwin, Charles (1842), “Pencil Sketch of 1842”, in Darwin, Francis, The foundations of The origin of species: Two essays written in 1842 and 1844., Cambridge University Press, 1909, <http://darwin-online.org.uk/content/frameset?viewtype=text&itemID=F1556&pageseq=33>
- Darwin, Charles (1845), Journal of researches into the natural history and geology of the countries visited during the voyage of H.M.S. Beagle round the world, under the Command of Capt. Fitz Roy, R.N. 2d edition, London: John Murray, <http://darwin-online.org.uk/content/frameset?itemID=F20&viewtype=text&pageseq=1>. 24 Ekim 2008 tarihinde erişildi
- Darwin, Charles & Wallace, Alfred Russel (1858), On the Tendency of Species to form Varieties; and on the Perpetuation of Varieties and Species by Natural Means of Selection, Zoology 3, Journal of the Proceedings of the Linnean Society of London, pp. 46-50
- Darwin, Charles (1859), On the Origin of Species by Means of Natural Selection, or the Preservation of Favoured Races in the Struggle for Life (1st ed.), London: John Murray, <http://darwin-online.org.uk/content/frameset?itemID=F373&viewtype=text&pageseq=1>. 24 Ekim 2008 tarihinde erişildi
- Darwin, Charles (1868), The variation of animals and plants under domestication, London: John Murray, <http://darwin-online.org.uk/content/frameset?itemID=F880.1&viewtype=text&pageseq=1>. 1 Kasım 2008 tarihinde erişildi
- Darwin, Charles (1871), The Descent of Man, and Selection in Relation to Sex (1st ed.), London: John Murray, <http://darwin-online.org.uk/EditorialIntroductions/Freeman_TheDescentofMan.html>. 24 Ekim 2008 tarihinde erişildi
- Darwin, Charles (1872), The Expression of the Emotions in Man and Animals, London: John Murray, <http://darwin-online.org.uk/content/frameset?itemID=F1142&viewtype=text&pageseq=1>. 4 Kasım 2008 tarihinde erişildi
- Darwin, Charles (1887), Darwin, Francis, ed., The life and letters of Charles Darwin, including an autobiographical chapter, London: John Murray, <http://darwin-online.org.uk/EditorialIntroductions/Freeman_LifeandLettersandAutobiography.html>. 4 Kasım 2008 tarihinde erişildi
- Darwin, Charles (1958), Barlow, Nora, ed., The Autobiography of Charles Darwin 1809–1882. With the original omissions restored. Edited and with appendix and notes by his granddaughter Nora Barlow, London: Collins, <http://darwin-online.org.uk/EditorialIntroductions/Freeman_LifeandLettersandAutobiography.html>. 4 Kasım 2008 tarihinde erişildi
- Desmond, Adrian J. (2004), “Darwin”, Encyclopaedia Britannica (DVD ed.)
- Desmond, Adrian & Moore, James (1991), Darwin, London: Michael Joseph, Penguin Group, ISBN 0-7181-3430-3
- Dobzhansky, Theodosius (March 1973), “Nothing in Biology Makes Sense Except in the Light of Evolution”, The American Biology Teacher 35: 125–129, <http://www.2think.org/dobzhansky.shtml>. 4 Kasım 2008 tarihinde erişildi
- Eldredge, Niles, “Confessions of a Darwinist”, The Virginia Quarterly Review (no. Spring 2006): 32–53, <http://www.vqronline.org/articles/2006/spring/eldredge-confessions-darwinist/>. 4 Kasım 2008 tarihinde erişildi
- FitzRoy, Robert (1839), Voyages of the Adventure and Beagle, Volume II, London: Henry Colburn, <http://darwin-online.org.uk/content/frameset?itemID=F10.2&viewtype=text&pageseq=1>. 4 Kasım 2008 tarihinde erişildi
- Freeman, R. B. (1977), The Works of Charles Darwin: An Annotated Bibliographical Handlist, Folkestone: Wm Dawson & Sons Ltd, <http://darwin-online.org.uk/content/frameset?itemID=A1&viewtype=text&pageseq=1>. 4 Kasım 2008 tarihinde erişildi
- Hart, Michael (2000), The 100: A Ranking of the Most Influential Persons in History, New York: Citadel
- Herbert, Sandra (1991), “Charles Darwin as a prospective geological author”, British Journal for the History of Science (no. 24): 159-192, <http://darwin-online.org.uk/content/frameset?viewtype=text&itemID=A342&pageseq=1>. 24 Ekim 2008 tarihinde erişildi
- Keynes, Richard (2000), Charles Darwin’s zoology notes & specimen lists from H.M.S. Beagle., Cambridge University Press, <http://darwin-online.org.uk/content/frameset?itemID=F1840&viewtype=text&pageseq=1>. 22 Kasım 2008 tarihinde erişildi
- Keynes, Richard (2001), Charles Darwin's Beagle Diary, Cambridge University Press, <http://darwin-online.org.uk/content/frameset?itemID=F1925&viewtype=text&pageseq=1>. 24 Ekim 2008 tarihinde erişildi
- Kotzin, Daniel (2004), Point-Counterpoint: Social Darwinism, Columbia American History Online, <http://caho-test.cc.columbia.edu/pcp/14008.html>. 22 Kasım 2008 tarihinde erişildi
- Lamoureux, Denis O. (March 2004), “Theological Insights from Charles Darwin”, Perspectives on Science and Christian Faith 56 (1): 2–12, <http://www.asa3.org/ASA/PSCF/2004/PSCF3-04Lamoureux.pdf>. 22 Kasım 2008 tarihinde erişildi
- Leff, David (2000), About Charles Darwin, <http://www.aboutdarwin.com/darwin/WhoWas.html>. 22 Kasım 2008 tarihinde erişildi
- Leifchild (1859), “Review of `Origin'”, Athenaeum (no. No. 1673, 19 November 1859), <http://darwin-online.org.uk/content/frameset?viewtype=image&itemID=CUL-DAR226.1.8&pageseq=1>. 22 Kasım 2008 tarihinde erişildi
- Lucas, J. R. (1979), “Wilberforce and Huxley: A Legendary Encounter”, The Historical Journal 22 (2): 313–330, <http://users.ox.ac.uk/~jrlucas/legend.html>. 22 Kasım 2008 tarihinde erişildi
- Miles, Sara Joan (2001), “Charles Darwin and Asa Gray Discuss Teleology and Design”, Perspectives on Science and Christian Faith 53: 196–201, <http://www.asa3.org/ASA/PSCF/2001/PSCF9-01Miles.html>. 22 Kasım 2008 tarihinde erişildi
- Moore, James (2005), Darwin — A 'Devil’s Chaplain'?, American Public Media, <http://speakingoffaith.publicradio.org/programs/darwin/moore-devilschaplain.pdf>. 22 Kasım 2008 tarihinde erişildi
- Moore, James (2006), Evolution and Wonder - Understanding Charles Darwin, Speaking of Faith (Radio Program), American Public Media, <http://speakingoffaith.publicradio.org/programs/darwin/transcript.shtml>. 22 Kasım 2008 tarihinde erişildi
- Owen, Richard (1840), Darwin, C. R., ed., Fossil Mammalia Part 1, The zoology of the voyage of H.M.S. Beagle, London: Smith Elder and Co
- Paul, Diane B. (2003), "Darwin, social Darwinism and eugenics" in Hodge, Jonathan and Radick, Gregory, ed., The Cambridge Companion to Darwin, Cambridge: Cambridge University Press, ISBN 0-521-77730-5, sayfalar 214–239
- Smith, Charles H. (1999), Alfred Russel Wallace on Spiritualism, Man, and Evolution: An Analytical Essay, <http://www.wku.edu/~smithch/essays/ARWPAMPH.htm>. 7 Aralık 2008 tarihinde erişildi
- Sulloway, Frank J. (Spring 1982), “Darwin and His Finches: The Evolution of a Legend”, Journal of the History of Biology 15 (1): 1-53, <http://www.sulloway.org/Finches.pdf>. 9 Aralık 2008 tarihinde erişildi
- Sweet, William (2004), Herbert Spencer, Internet Encyclopedia of Philosophy [15 Aralık 2006]
- Wilkins, John S. (1997), Evolution and Philosophy: Does evolution make might right?, TalkOrigins Archive, <http://www.talkorigins.org/faqs/evolphil/social.html>. 22 Kasım 2008 tarihinde erişildi
- Wilkins, John S. (2008), “Darwin”, in Tucker, Aviezer, A Companion to the Philosophy of History and Historiography, Blackwell Companions to Philosophy, Chichester: Wiley-Blackwell, pp. 405-415, ISBN 1-4051-4908-6
- van Wyhe, John (27 March 2007), “Mind the gap: Did Darwin avoid publishing his theory for many years?”, Notes and Records of the Royal Society 61: 177–205, doi:10.1098/rsnr.2006.0171, <http://darwin-online.org.uk/content/frameset?viewtype=text&itemID=A544&pageseq=1>. 7 Şubat 2008 tarihinde erişildi
- van Wyhe, John (2008), Charles Darwin: gentleman naturalist: A biographical sketch, Darwin Online, <http://darwin-online.org.uk/darwin.html>. 17 Kasım 2008 tarihinde erişildi
- van Wyhe, John (2008b), Darwin: The Story of the Man and His Theories of Evolution, London: Andre Deutsch Ltd (published 1 September 2008), ISBN 0-233-00251-0
- von Sydow, Momme (2005), "Darwin – A Christian Undermining Christianity? On Self-Undermining Dynamics of Ideas Between Belief and Science (pp. 141-156)" in David M. Knight, Matthew D. Eddy, ed., Science and Beliefs: From Natural Philosophy to Natural Science, 1700–1900, Burlington: Ashgate, ISBN 0-7546-3996-7, sayfalar 141–156 [10 Eylül 2007]
- Yates, Simon (2003), The Lady Hope Story: A Widespread Falsehood, TalkOrigins [15 Aralık 2006]
Kaynak notları
- ^ a b c van Wyhe, John (2008). Charles Darwin: gentleman naturalist: A biographical sketch. Darwin Online. 2008-11-17 tarihinde erişilmiştir.
- ^ The Complete Works of Darwin Online - Biography. darwin-online.org.uk. Retrieved on 2006-12-15.
Dobzhansky 1973 - ^ About Charles Darwin Leff, David (2000). Erişim tarihi: 7.12.2008.
- ^ a b Leff 2000.
- ^ Desmond & Moore 1991, sayfa 210, 263–274, 284–285.
- ^ van Wyhe 2007, sayfa 184, 187
- ^ The Burial of Charles Darwin AboutDarwin.com. Erişim tarihi: 13.12.2008.
- ^ John H. Wahlert, 'The Mount House, Shrewsbury, England (Charles Darwin)', Darwin and Darwinism, 11 June 2001, Baruch College
- ^ Desmond & Moore 1991, sayfa 12–15
Darwin 1958, sayfalar 21–25 - ^ Desmond & Moore 1991, sayfa 42–43
- ^ Darwin 1958, sayfa 59–67
- ^ Darwin 1958, sayfa 67–68
Browne 1995, sayfalar 128–129, 133–141 - ^ Desmond & Moore 1991, sayfa 94–97
- ^ a b keynes 2000, sayfalar ix–xi
- ^ van Wyhe 2008b, sayfa 18–21
- ^ template:cite web kullanımında hata: Parametreler url ve başlık tanımlanmalı.
- ^ Kaynak hatası Geçersiz
etiketi;
plankton
isimli refler için metin temin edilmemiş; $2 - ^ Desmond & Moore 1991, sayfa 447
- ^ The Children of Charles & Emma Darwin. AboutDarwin.com. Erişim tarihi: 15 Aralık 2006
- ^ O'Connor, John J. & Robertson, Edmund F., “Charles Darwin”, MacTutor History of Mathematics arşivi
- ^ Royal Society Fellows’ Directory (PDF). 15 Aralık 2006 tarihinde erişilmiştir.
- ^ Edwards, A. W. F. 2004. Darwin, Leonard (1850–1943). In: Oxford Dictionary of National Biography, Oxford University Press.
- ^ FitzRoy 1839, sayfalar 216–8
- ^ Leff 2000, sayfa Darwin’s Timeline
- ^ a b Territory origins. Northern Territory Department of Planning and Infrastructure, Australia. 15 Aralık 2006 tarihinde erişilmiştir.
- ^ Charles Darwin Üniversitesi Ana Sayfası.
- ^ Charles Darwin National Park. Northern Territory, Australia Hükümeti. Erişim: 15 Aralık 2006
- ^ Darwin College:About Darwin. Darwin College, Cambridge University web sitesi. Erişim: 10 Aralık 2006
- ^ Sulloway 1982, sayfalar 45–47
- ^ Hart 2000, sayfalar 82ff
- ^ What’s on? BBC Great Britons. National Portrait Gallery. Erişim: 15 Aralık 2006
- ^ “How to join the noteworthy”. BBC News (7 Kasım 2000). Erişim: 15 Aralık 2006
- ^ Darwin Ödülleri DarwinAwards.com. Erişim: 11 Aralık 2007
- ^ Darwin Online: Darwin 2009 commemorations around the world. Darwin Online. 23 Kasım 2008 tarihinde erişilmiştir.
- ^ Darwin 200: Celebrating Charles Darwin's bicentenary. Natural History Museum. 23 Kasım 2008 tarihinde erişilmiştir.
- ^ Darwin 2009 - The Festival. Cambridge Üniversitesi. 23 Kasım 2008 tarihinde erişilmiştir.
- ^ Darwin's Shrewsbury 2009 Festival, Birthplace, History and Information.
- ^ House of Commons Hansard Ministerial Statements for 12 July 2007. 23 Kasım 2008 tarihinde erişilmiştir.
- ^ Good religion needs good science Rev Dr Malcolm Brown, Director of Mission and Public Affairs, Church of England. Erişim: 17 Eylül 2008.
- ^ Hürriyet Gazetesi Bilim ve Teknik’te Darwin skandalı.
- ^ Balfour 1882
van Wyhe 2008
Anonymous 1882
Dış bağlantılar
- Darwin'in Yaşamı
- Cambridge Üniversitesi arşivindeki Darwin'nin mektupları
- Charles Darwin'in internetteki tüm eserleri
- Charles Darwin
- Galapagos Adaları
- Galapagos, Charles Darwin
- Bu sayfa son olarak 18:43, 11 Mart 2009 tarihinde güncellenmiştir.
- Metin GNU Özgür Belgeleme Lisansı kapsamındadır. (Telif hakkı detayları)
- Gizlilik ilkesi
- Vikipedi Hakkında
- Sorumluluk Reddi