31 Ekim 2006
Bulut Cocuk yayinda
Son bir haftadir oda arkadasimdan sifayi kapip hasta oldugum icin pek birsey yazamadim ama gec de olsa soz verdigim gibi Bulut Cocuk hikayesinin ilk bolumunu yazdim. Bulut Cocuk icin ayri bir blog actim, buradan ulasabilirsiniz, ayrica baglantiyi referans yazilarima da ekledim. Henuz sadece ilk bolumunu yazdim, devamini yazdikca ekleyecegim. Yorum birakirsaniz sevinirim, umarim begenirsiniz.
23 Ekim 2006
Bridge School Benefit Festival
Dun Bridge School Benefit festivaline gittik oda arkadaslarimla, guzel bir konserdi ve iyi vakit gecirdik. Festivalde calan gruplar;
- Neil Young
- Pearl Jam
- Dave Matthews Band
- Brian Wilson (eski Beach Boys'dan)
- Foo Fighters
- Trent Reznor (Nine Inch Nails'den)
- Death Cab for Cutie
- Gillian Welch
- Devendra Banhart
Festivalde cektigim videolar ne yazik ki cok basarisiz olsa da genel bir fikir verecektir saniyorum. Benden size bayram hediyesi olsun :)
Bridge School Festival
Video sent by mertulas
(Ne yazik ki Neil Young'in performansina kadar kalamadik, erken cikmamiz gerekti)
Bu sali gunu de Placebo konserine gidicem San Francisco'da ki, oradan da izlenimlerimi aktaririm.
Ani mutluluk?
Bu gece yemekten sonra anlamadigim bir sekilde vucudum yuksek oranda seratonin salgilamaya basladi sanirim, normalde cok sakin yapili bir insan oldugum icin alisik degilim ani ruh hali degisikliklerine. Once odama gidip muzik dinlemeye basladim, kendi kendime cok egleniyordum. Sonra biraz bekledim asiri mutlulugum gecmeyince gece disari kampuste yuruyuse ciktim enerjimi atmak icin, devriye gezen polis arabasindaki memur bey bana "bu saatte ne yapiyor tek basina bu "beyaz" cocuk bakisi" atarken ben ona el salladim. Simdi tekrar odama dondum, bu yaziyi yaziyorum ama yazarken bile bacaklarimla ritim tutuyorum muzige, alkol veya turevi bir sey de icmedim... Ilginc, manik depresif olmuyorumdur umarim :)
Yeni kuresel dinimiz: gormezlikten gelmek
Kusak olarak belki de en hizli gelisen, kuresellesen bir dunyaya taniklik ediyoruz. Teknolojik yenilikler, bilgi patlamasi, dunyanin her tarafindan insanlarin bir arada birlikte yasamasi, dinamik ve hizli metropol yasamlari... Peki uzerindeki bu kadar cok etkilesimi insanoglu nasil karsiliyor, nasil basa cikiyor? Hepsini sentezleyip tartisip bir cozum bulmaya calisarak mi, birbirlerini dinleyip anlamaya calisarak mi?
Muhtemelen cogumuz uzun saatler ders calistiktan sonra "kafam artik daha fazla almiyor, dinlenmem ya da kafami dagitmam lazim" demisizdir, beynimiz her ne kadar etkilesime acik olsa da cok fazla etkilesim sonucu kendini dinlenmeye alir ve odaklanma gerektiren kosullardan kaciniriz. Bu bir bakima beynimizin kendini koruma mekanizmasidir. Gunumuzde beynimizin etkilesimine acik o kadar cok etken var ki bu yuzden insanlar bu etkenleri kendi bireysel ihtiyaclarina gore onem sirasina sokma geregi duymaktadirlar. Peki nedir bu siralamada oncelik kazanan degerler ve neden oncelik kazaniyorlar?
Maslow'un ihtiyaclar hiyerarsisine bakarsak
Peki bunun disinda gormezlikten gelmemizi saglayan ne gibi sebepler olabilir? Oncelikle dusunce ozgurlugu ile herkes kendi dusuncelerinden bahsetmeye ve yaymaya basladi, dogru ya da yanlis olsa da bu dusunceler bir sekilde etrafimizda ve bu sebeple cevremizdeki etkilesimi arttirmakta. Bence bir insanin dusuncelerini tam olarak anlayabilmek icin oncelikle dogru ve acik iletisim kurabilmeli ve daha sonra da o insana empati gosterebilip onun bu dusunceleri nasil ve ne sebeple dusundugunu anlamaliyiz.
Iletisim olanaklarimiz son donemde teknoloji sayesinde her ne kadar artmis gibi gozukse de bence "hizli iletisim kusagi"nin iletisim konusunda buyuk sorunlar yasadigini dusunuyorum, cogu iletisim araci (cep telefonlarindan internete) yuzyuze yapilan icten ve uzun bir sohbetin yerini tutmaktan cok uzak ve bir sekilde iletisimlerimiz belirli kisa zaman dilimleri ile sinirlandiriliyor. Bu da zaten yuzyuze bile zor kurulan acik iletisimimizi daha da zorlastiriyor.
Bir insanla empati kurabilmek buyuk zaman ve gozlem gerektirir ama bu yuzyilda etrafimizda etkilenebilecek o kadar dusunce ve ses var ki hepsi ile empati kurabilmemiz neredeyse imkansiz. Ayrica yasadigimiz yuzyilda ilgi odaklanmamiz o kadar kisa zaman dilimlerine bolunmus ki, bir olguyu ya da kisiyi anlamak icin ona ayirabilcegimiz zaman cok kisitli. Bu kadar kisa zaman ayirabilmemiz anlamaya calistigimiz kavram ve kisileri yuzeysellestirmekten ve genel kaliplara sikistirmaktan ote cok da bir ise yaramiyor aslinda. Iste bu yuzden sabretme ve empati kurabilme kavramlari yakin zamanda gecmise gomulebilir.
Bu bahsettigim nedenlerden dolayi modern insan icin en kolay yol etkilesimleri filtrelendirip gereksiz gorduklerimizi gormezden gelmek. Bunu farkinda olsak da olmasak da yapiyoruz aslinda. Peki bunun onune gecmek icin neler yapabiliriz?
Oncelikle kendi gelismemize onem vermeli, kendimizi tanimali ve ozguvenimizi kazanmaliyiz. Daha sonra kendi cevremizdeki olay ve kisileri objektif ve derinlemesine anlamaya odaklanmaliyiz ve bencillikten kurtulup sadece kendimize degil cevremizdekilere de onem vermeli ve cevremizdeki kisilerin de kendilerini gelistirmelerine yardimci olmaliyiz. Son olarak ise uzun soluklu dusunmeyi ve sabretmeyi ogrenmeliyiz, kosullar o an ne kadar umitsiz gorunse bile insanlara zaman tanimali ve onlara bir sans vermeliyiz. Kararlar alirken uzun vadeli dusunmeli ve cevremizdeki (dunyamizdaki) gelismelere acik olup onlari derinlemesine gozlemleyip sentezleyerek yapici ve kalici cozumler uretmeye odaklanmaliyiz.
Hayir... Cogu seyi gormezden gelerek.Peki neden gormezden geliriz? Gormezden gelmek neden daha kolay geliyor?
Muhtemelen cogumuz uzun saatler ders calistiktan sonra "kafam artik daha fazla almiyor, dinlenmem ya da kafami dagitmam lazim" demisizdir, beynimiz her ne kadar etkilesime acik olsa da cok fazla etkilesim sonucu kendini dinlenmeye alir ve odaklanma gerektiren kosullardan kaciniriz. Bu bir bakima beynimizin kendini koruma mekanizmasidir. Gunumuzde beynimizin etkilesimine acik o kadar cok etken var ki bu yuzden insanlar bu etkenleri kendi bireysel ihtiyaclarina gore onem sirasina sokma geregi duymaktadirlar. Peki nedir bu siralamada oncelik kazanan degerler ve neden oncelik kazaniyorlar?
Maslow'un ihtiyaclar hiyerarsisine bakarsak
- Biyolojik ihtiyaclar; (yemek-uyku vs) Ornek vermek gerekirse ben acken birisi bana kuresel isinmadan bahsetse her ne kadar hak versem de bu konuda aktif olamam, once kendi fiziksel ihtiyaclarim on sirada gelir.
- Guvenlik; Irak'ta sokakta her an teror tehlikesiyle dolasan biri icinde kuresel isinma cok dusuk bir onem tasiyacaktir.
- Sevgi/aitlik hissi, her insanin ilgiye ve aitlik hissine ihtiyaci vardir ama ne yazik ki gunumuzde modern toplumlarda bu hissin yerini seks ile doldurmaya calisiyorlar. Seks daha kolay elde edilebildigi ve sevgi kadar ugras gerektirmedigi icin gunumuz hizli ve bencil yasam kosullarinda daha one cikmaktadir. Kisa donemde aradaki fark pek anlasilmasa da uzun surede insanin ihtiyaci olan aitlik hissini karsilayamamakta ve bu sebeple insanlarin kendilerine guvenlerini kirmaktadir. Daha detayli irdelemek isterseniz bu yazi dizimi okuyabilirsiniz.
- Statu ve kendine guven; bu kosulun olusmasi icin kisinin cevresinde saygi kazanmasi gerekir. Gunumuzde ne yazik ki bu saygi cogu zaman kisinin kazandigi para ile olculmektedir ve bunun sonucu olarak yasadisi islerde calisan insanlar bile cevrelerinden saygi gormektedir.
- Farkina varma; bu asamaya ulasabilmis bir birey dunyanin gerceklerinden haberdardir, bu asamadaki insanlar gormezden gelmek yerine yaratici cozumler uretip bunlari sonuclandirmaya calisir.
Peki bunun disinda gormezlikten gelmemizi saglayan ne gibi sebepler olabilir? Oncelikle dusunce ozgurlugu ile herkes kendi dusuncelerinden bahsetmeye ve yaymaya basladi, dogru ya da yanlis olsa da bu dusunceler bir sekilde etrafimizda ve bu sebeple cevremizdeki etkilesimi arttirmakta. Bence bir insanin dusuncelerini tam olarak anlayabilmek icin oncelikle dogru ve acik iletisim kurabilmeli ve daha sonra da o insana empati gosterebilip onun bu dusunceleri nasil ve ne sebeple dusundugunu anlamaliyiz.
Iletisim olanaklarimiz son donemde teknoloji sayesinde her ne kadar artmis gibi gozukse de bence "hizli iletisim kusagi"nin iletisim konusunda buyuk sorunlar yasadigini dusunuyorum, cogu iletisim araci (cep telefonlarindan internete) yuzyuze yapilan icten ve uzun bir sohbetin yerini tutmaktan cok uzak ve bir sekilde iletisimlerimiz belirli kisa zaman dilimleri ile sinirlandiriliyor. Bu da zaten yuzyuze bile zor kurulan acik iletisimimizi daha da zorlastiriyor.
Bir insanla empati kurabilmek buyuk zaman ve gozlem gerektirir ama bu yuzyilda etrafimizda etkilenebilecek o kadar dusunce ve ses var ki hepsi ile empati kurabilmemiz neredeyse imkansiz. Ayrica yasadigimiz yuzyilda ilgi odaklanmamiz o kadar kisa zaman dilimlerine bolunmus ki, bir olguyu ya da kisiyi anlamak icin ona ayirabilcegimiz zaman cok kisitli. Bu kadar kisa zaman ayirabilmemiz anlamaya calistigimiz kavram ve kisileri yuzeysellestirmekten ve genel kaliplara sikistirmaktan ote cok da bir ise yaramiyor aslinda. Iste bu yuzden sabretme ve empati kurabilme kavramlari yakin zamanda gecmise gomulebilir.
Bu bahsettigim nedenlerden dolayi modern insan icin en kolay yol etkilesimleri filtrelendirip gereksiz gorduklerimizi gormezden gelmek. Bunu farkinda olsak da olmasak da yapiyoruz aslinda. Peki bunun onune gecmek icin neler yapabiliriz?
Oncelikle kendi gelismemize onem vermeli, kendimizi tanimali ve ozguvenimizi kazanmaliyiz. Daha sonra kendi cevremizdeki olay ve kisileri objektif ve derinlemesine anlamaya odaklanmaliyiz ve bencillikten kurtulup sadece kendimize degil cevremizdekilere de onem vermeli ve cevremizdeki kisilerin de kendilerini gelistirmelerine yardimci olmaliyiz. Son olarak ise uzun soluklu dusunmeyi ve sabretmeyi ogrenmeliyiz, kosullar o an ne kadar umitsiz gorunse bile insanlara zaman tanimali ve onlara bir sans vermeliyiz. Kararlar alirken uzun vadeli dusunmeli ve cevremizdeki (dunyamizdaki) gelismelere acik olup onlari derinlemesine gozlemleyip sentezleyerek yapici ve kalici cozumler uretmeye odaklanmaliyiz.
17 Ekim 2006
Skype kisitlamasi
Gecen gunlerde universitem kampus ici internet baglantisinda Skype kullanimini yasaklamaya calisti. Sebep olarak da guvenlik, okul ile ilgisiz yuksek kapasite internet kullanimini one surdu. Kaliforniya'da Skype su anda 2 universitede yasaklanmis durumda, ne var ki universitede hem ogrencilerden hem de egitmenlerden yuksek bir tepki aldigi icin bu yasagi kaldirmak zorunda kaldilar. Aslinda yasagin kaldirilmasinda Skype sirketinin yeni sahibi Ebay'in ana burosunun okuldan hemen 10 dakika mesafe uzakta olmasi da etkili oldu, Ebay'den gelen bir kac yetkili ile gorusuldukten sonra sanirim guvenlik sorunlarini ortadan kaldirmayi basardilar.
Bu da boyle bir hadiseydi iste, yarin ki vizeme calismamak icin bugun 3 tane blog yazmayi basardim, hergun vizem olsun Deryik hanimi bile gecerim :)
Bu da boyle bir hadiseydi iste, yarin ki vizeme calismamak icin bugun 3 tane blog yazmayi basardim, hergun vizem olsun Deryik hanimi bile gecerim :)
Youtube'un hizli basarisinin sirri var (mi?)
Gecen gun derste ogretmen siniftaki ogrencilerden birine takiliyordu neden YouTube'u sen kurmadin diye, sonra arka sirada oturan hintli bir ogrenci elini kaldirdi, ben aslinda Yotube'da altmis kusur calisandan biriyim dedi. (dersin basindan beri yuzunde bir gulumseme, bir huzur vardi zaten kuskulanmistim cocuktan) Bu arada Youtube'u ilk kuran 3 kisiden biri Stanford'daki ogrenimine devam etmek icin Youtube'dan ayrilmis kurulmasindan bir sure sonra, burada "education pays" (egitim oder) diye bir soz var ama sanirim bu ornekte tam tersine egitimi icin ayrilan arkadas bu aralar kendini biraz kotu hissediyor olmali ama zaman ne gosterir bilinmez tabi.
Agustos 2005'de ilk video yukleme servislerini incelemisim, Youtube ve Vimeo. Muhtemelen duymusunuzdur gecenlerde Google YouTube'u $1.65 milyar dolara satin aldi. Youtube sitesinde 14 Eylul 2005'te kuruldugunu yaziyor (ben 27 agustos 2005'de haklarinda bir yazi yayinladigima gore demek ki sirket kurulmadan once websitelerini kurmus olmalilar) Herneyse $11 milyon dolarla kurduklari sirketi bir yil icinde kurulum degerinden 100 katindan daha fazla bir miktara satmalari buyuk bir basari olmali.
Peki ayni zamanda ortaya cikan Vimeo (kasim 2005) veya Dailymotion ve diger onlarca video paylasim sitesi neden ayni basariyi yakalayamadi? Oncelikle Google Youtube'u muthis teknik ozellikleri icin satin almadi, kendi Google Videos ile de Youtube'un yapabildigi herseyi yapabilirdi, YouTube'un satin alinma sebebi kullanici potansiyeli ve ulastigi insan sayisidir. Tipki sosyal baglanti sitesi Myspace'in satin alinmasi gibi, bence Myspace gercekten site yapisi olarak goze hitab etmeyen, kullanici deneyimi olarak zayif ve basarisiz bir site. Peki buna ragmen nasil bu kadar genis bir kitleye hitab ettiler? Ne Youtube ne de Myspace alanlarindaki ilkti, ilklerden biriydiler belki ama zamanlarinda onlardan dizayn ve fonksiyon olarak daha basarili siteler vardi. Peki neden kazanan onlar oldu? Cunku onlar teknoloji satmadilar, onlar kullanici pazarlarini sattilar.
Peki bu kullanici pazarini nasil elde ettiler, bu pazara nasil ulastilar? Nasil bir pazarlama izlediler? Cogu internet tabanli sirket yeni teknolojilere, daha detayli ozelliklere sahip olmaya calisirken onlar kullanici ile bag kurmaya calistilar. Kendilerine ihtirasli avukatlar tuttular hem de parasiz, kendi reklamlarini yaptirdilar ve kendi kulturlerini yarattilar ve inanin burada teknoloji sadece bir aracti, amac degil...
Zamaninin cogunu internet uzerinde geciren ve sikintidan patlamak uzere olan onbinlerce (13-24 yaslari arasinda) genc avukat var gunumuzde. Bu insanlar bulduklari her ilginc seyi internet uzerinden diger tanidiklarina gonderiyorlar. Eger bu insanlar sizin sitenizi begenirse sizin avukatliginizi yapicaklarina guvenebilirsiniz. Peki bu insanlarin profilleri ne? Neye gore begeniyorlar? Neleri takdir ediyorlar?
YouTube ornegi icin oncelikle bu insanlari kategorize edelim;
Ilk olarak dedikoducular olarak tanimladigim kesim var. Oncelikle bu insanlar uretken insanlar degildir, en cok video yukleyen profillere bakarsaniz bu insanlarin cesitli yerlerden bulduklari "hazir" videolari arkadaslari ile paylasmak icin yuklediklerini goruceksiniz. Cogu zaman kendi cektikleri bir video bile bulunmaz. Bir diger ozellik ise bu insanlar interneti sik kullanan ama teknik anlamda pek anlamayan kisilerdir. Bir bakima bu insanlar isyerinizde size surekli fikralar gonderen, e-posta forward eden insanlardir. (Bazilarimiz bu emailleri spam olarak da niteleyebilir) Iste Youtube bir bakima bu insanlara hitab ediyordu ve bu insanlar sayesinde bu kadar populerlesti. Siz o insanlardan biri olmasaniz bile eminim boyle bir insani taniyorsunuzdur cevrenizde. Bu insanlar web sitesinde kullanilan teknoloji ile ilgilenmezler, RSS nedir, RSS ile nasil takip edebilirim bilmez ve onemsemezler. Onlar icin dizaynin pek onemi yoktur; carpici, komik veya ilginc birseye hemen kolayca ulasabilmek yeterlidir. Eger genis bir kitleye hitab etmek ve reklaminizi yapmak istiyorsaniz oncelikle bu tur insanlari kazanmaniz gerekmektedir. Dedikoducular yasal olmayan (muzik klibi, film sahneleri vs) icerigi yukleyen kesimdir.
Ikinci olarak uretken/yaratici kesim yer alir. Bunlar video ureten insanlardir, uretmek zaman aldigi icin fazla videolari bulunmaz ama iclerinden cok kaliteli yapimlar cikabilir, Youtube'da anasayfada on plana cikartilan videolari yukleyenlere bakarsaniz kisisel videolarinin sayisi genelde 10dan azdir. Bu insanlar genellikle kendi sitelerinde yayinlamak istedikleri videolari Youtube'a yukleyerek kolayca gosterebilmek icin Youtube'u secmislerdir, onlari kazanmak istiyorsaniz dizayn (playerin dizayni) ve ozellikler onemlidir. Bu insanlar icin YouTube bir aractir.
Bir baska kesim ise sosyal kesimdir, bunlar pasif kullanicilardir, video yuklemeseler bile yuzlerce video izlerler, videolara yorum birakirlar ve bir bakima YouTube'u sosyal baglanti agi olarak kullanirlar, sadece cok ilgilerini ceken videolari arkadaslarina yollarlar. Bu kesim icin Youtube vakit gecirilecek ve sosyallesicek bir amactir. Groupie olarak adlandirilan fanlarda bu kesime dahil edilebilir. Bu insanlar icin dizayn orta derecede onemlidir, detayli ozellikler ise gene pek onemli degildir.
Son kesim ise sadece sizin adiniz belli olcude duyulduktan sonra, arsivinizde yeterli video bulunduktan sonra gelir, bunlar YouTube'u bir video arama motoru olarak kullanan insanlardir. Ihtiyaclari oldugunda, aradiklari spesifik bir video oldugunda sitenize girerler sadece, dizayn onemlidir, detaylar cok onemli degildir onlar icin. Aradiklari genelde yasal olmayan icerikdir. (muzik videolari vs)
Buradan goruldugu uzere butun bu kesimler aslinda birbirleriyle baglantilidir, eger dedikoducular belli icerigi yuklemediyse (yasal olmayan icerik) sadece video arama motoru olarak kullanan insanlar icin yararsiz bir site olucakti YouTube, eger uretken kesim kendi yaratici videolarini yuklemeseydi sosyal kesim icin yararsiz bir site olucakti gene. Sitede sadece yasal olmayan icerik bulunsaydi YouTube'un basi cok daha buyuk derde girecek "Napster tuzagi"na dusucekti.
Iste burada anlatmaya calistigim gibi bence basarilarinin sirri tum bu kesimler arasindaki bagi gorup bunlarin ortak ihtiyaclarina gore hareket etmeleri. Simdi ornek olarak Vimeo sitesine goz atin, bu kesimden kacina hitab ettigini ve neden ayni basariyi yakalayamadiklarini dusunun. Eger bugunku internet ortaminda en onemli gelir kaynaginiz reklamlarsa mumkun oldugunca genis bir kitleye hitab etmek amac olmalidir ve bu amaca gore sitenizi gozden gecirmelisiniz.
Agustos 2005'de ilk video yukleme servislerini incelemisim, Youtube ve Vimeo. Muhtemelen duymusunuzdur gecenlerde Google YouTube'u $1.65 milyar dolara satin aldi. Youtube sitesinde 14 Eylul 2005'te kuruldugunu yaziyor (ben 27 agustos 2005'de haklarinda bir yazi yayinladigima gore demek ki sirket kurulmadan once websitelerini kurmus olmalilar) Herneyse $11 milyon dolarla kurduklari sirketi bir yil icinde kurulum degerinden 100 katindan daha fazla bir miktara satmalari buyuk bir basari olmali.
Peki ayni zamanda ortaya cikan Vimeo (kasim 2005) veya Dailymotion ve diger onlarca video paylasim sitesi neden ayni basariyi yakalayamadi? Oncelikle Google Youtube'u muthis teknik ozellikleri icin satin almadi, kendi Google Videos ile de Youtube'un yapabildigi herseyi yapabilirdi, YouTube'un satin alinma sebebi kullanici potansiyeli ve ulastigi insan sayisidir. Tipki sosyal baglanti sitesi Myspace'in satin alinmasi gibi, bence Myspace gercekten site yapisi olarak goze hitab etmeyen, kullanici deneyimi olarak zayif ve basarisiz bir site. Peki buna ragmen nasil bu kadar genis bir kitleye hitab ettiler? Ne Youtube ne de Myspace alanlarindaki ilkti, ilklerden biriydiler belki ama zamanlarinda onlardan dizayn ve fonksiyon olarak daha basarili siteler vardi. Peki neden kazanan onlar oldu? Cunku onlar teknoloji satmadilar, onlar kullanici pazarlarini sattilar.
Peki bu kullanici pazarini nasil elde ettiler, bu pazara nasil ulastilar? Nasil bir pazarlama izlediler? Cogu internet tabanli sirket yeni teknolojilere, daha detayli ozelliklere sahip olmaya calisirken onlar kullanici ile bag kurmaya calistilar. Kendilerine ihtirasli avukatlar tuttular hem de parasiz, kendi reklamlarini yaptirdilar ve kendi kulturlerini yarattilar ve inanin burada teknoloji sadece bir aracti, amac degil...
Zamaninin cogunu internet uzerinde geciren ve sikintidan patlamak uzere olan onbinlerce (13-24 yaslari arasinda) genc avukat var gunumuzde. Bu insanlar bulduklari her ilginc seyi internet uzerinden diger tanidiklarina gonderiyorlar. Eger bu insanlar sizin sitenizi begenirse sizin avukatliginizi yapicaklarina guvenebilirsiniz. Peki bu insanlarin profilleri ne? Neye gore begeniyorlar? Neleri takdir ediyorlar?
YouTube ornegi icin oncelikle bu insanlari kategorize edelim;
Ilk olarak dedikoducular olarak tanimladigim kesim var. Oncelikle bu insanlar uretken insanlar degildir, en cok video yukleyen profillere bakarsaniz bu insanlarin cesitli yerlerden bulduklari "hazir" videolari arkadaslari ile paylasmak icin yuklediklerini goruceksiniz. Cogu zaman kendi cektikleri bir video bile bulunmaz. Bir diger ozellik ise bu insanlar interneti sik kullanan ama teknik anlamda pek anlamayan kisilerdir. Bir bakima bu insanlar isyerinizde size surekli fikralar gonderen, e-posta forward eden insanlardir. (Bazilarimiz bu emailleri spam olarak da niteleyebilir) Iste Youtube bir bakima bu insanlara hitab ediyordu ve bu insanlar sayesinde bu kadar populerlesti. Siz o insanlardan biri olmasaniz bile eminim boyle bir insani taniyorsunuzdur cevrenizde. Bu insanlar web sitesinde kullanilan teknoloji ile ilgilenmezler, RSS nedir, RSS ile nasil takip edebilirim bilmez ve onemsemezler. Onlar icin dizaynin pek onemi yoktur; carpici, komik veya ilginc birseye hemen kolayca ulasabilmek yeterlidir. Eger genis bir kitleye hitab etmek ve reklaminizi yapmak istiyorsaniz oncelikle bu tur insanlari kazanmaniz gerekmektedir. Dedikoducular yasal olmayan (muzik klibi, film sahneleri vs) icerigi yukleyen kesimdir.
Ikinci olarak uretken/yaratici kesim yer alir. Bunlar video ureten insanlardir, uretmek zaman aldigi icin fazla videolari bulunmaz ama iclerinden cok kaliteli yapimlar cikabilir, Youtube'da anasayfada on plana cikartilan videolari yukleyenlere bakarsaniz kisisel videolarinin sayisi genelde 10dan azdir. Bu insanlar genellikle kendi sitelerinde yayinlamak istedikleri videolari Youtube'a yukleyerek kolayca gosterebilmek icin Youtube'u secmislerdir, onlari kazanmak istiyorsaniz dizayn (playerin dizayni) ve ozellikler onemlidir. Bu insanlar icin YouTube bir aractir.
Bir baska kesim ise sosyal kesimdir, bunlar pasif kullanicilardir, video yuklemeseler bile yuzlerce video izlerler, videolara yorum birakirlar ve bir bakima YouTube'u sosyal baglanti agi olarak kullanirlar, sadece cok ilgilerini ceken videolari arkadaslarina yollarlar. Bu kesim icin Youtube vakit gecirilecek ve sosyallesicek bir amactir. Groupie olarak adlandirilan fanlarda bu kesime dahil edilebilir. Bu insanlar icin dizayn orta derecede onemlidir, detayli ozellikler ise gene pek onemli degildir.
Son kesim ise sadece sizin adiniz belli olcude duyulduktan sonra, arsivinizde yeterli video bulunduktan sonra gelir, bunlar YouTube'u bir video arama motoru olarak kullanan insanlardir. Ihtiyaclari oldugunda, aradiklari spesifik bir video oldugunda sitenize girerler sadece, dizayn onemlidir, detaylar cok onemli degildir onlar icin. Aradiklari genelde yasal olmayan icerikdir. (muzik videolari vs)
Buradan goruldugu uzere butun bu kesimler aslinda birbirleriyle baglantilidir, eger dedikoducular belli icerigi yuklemediyse (yasal olmayan icerik) sadece video arama motoru olarak kullanan insanlar icin yararsiz bir site olucakti YouTube, eger uretken kesim kendi yaratici videolarini yuklemeseydi sosyal kesim icin yararsiz bir site olucakti gene. Sitede sadece yasal olmayan icerik bulunsaydi YouTube'un basi cok daha buyuk derde girecek "Napster tuzagi"na dusucekti.
Iste burada anlatmaya calistigim gibi bence basarilarinin sirri tum bu kesimler arasindaki bagi gorup bunlarin ortak ihtiyaclarina gore hareket etmeleri. Simdi ornek olarak Vimeo sitesine goz atin, bu kesimden kacina hitab ettigini ve neden ayni basariyi yakalayamadiklarini dusunun. Eger bugunku internet ortaminda en onemli gelir kaynaginiz reklamlarsa mumkun oldugunca genis bir kitleye hitab etmek amac olmalidir ve bu amaca gore sitenizi gozden gecirmelisiniz.
16 Ekim 2006
Bir pamuk da benden
Orhan Pamuk'un nobel odulunu kazanmasindan sonra yogun tartismalar yasandi. Bunun benzer ornegini Galatasaray UEFA kupasini kazandiginda besiktasli ve fenerli arkadaslarimdan da gormustum :)
Oncelikle odulun politik bir sebebi olup olmadigi konusuna bakarsak; bence az da olsa etkisi var, bir yil once ayni odule layik gorulen ingiliz edebiyatci Harold Pinter'in odulu kazanmasinda da politik etkenlerin oldugu konusuluyordu. Ne var ki bu odulu sadece "iddia edilen ermeni soykirimi" hakkinda verdigi demecler sayesinde kazandigi iddiasi bence cok sacma, eminim ki Ermenistan'da sadece ve sadece bu konu hakkinda yazan iyi edebiyatcilar da vardir, amac tamamiyle politik ve sozde ermeni soykirimina dikkat cekmek olsaydi bence bu odulu onlardan biri alirdi. Bir roportajinda kisisel fikrini bildirdigi icin kimseye nobel odulu vermezler, Orhan Pamuk bagira cagira her soylesisinde bu dusuncelerini on plana cikaran bir kisi de degil. Peki bu demecinin nasil bir etkisi olmustur? Ben dusunce ozgurlugunun hala tam olarak yerlesmedigi ulkemizde bu konuda bir gelisme olarak goruyorum. Dusunce ozgurlugu yuksek olgunluk gerektiren bir kavramdir, hem hukumet tarafindan hem de halk tarafindan. Bir kisi toplumun geneline uymayan dusuncelere sahip olabilir ve bunlarin icerigi ne olursa olsun bunlari dile getirmekle bir suc islemis sayilmamalidir. Eninde sonunda bu dusuncelere prim vericek olan halktir, eger halki bu dusuncelerin arkasindaki sebepleri arastirmaya itecekse ne guzel. Iste bu sebeple bence nobel sahibini secerlerken politik olarak "dusunce ozgurlugu kavrami" etkili olmustur, bu dusuncenin icerigi degil. Turk hukumetinin de Orhan Pamuk'u dusuncelerinden dolayi yargilamamis olmasi da turk hukumeti acisindan cok olumlu bir gelismedir.
Edebi acidan bakarsak ben Orhan Pamuk'un romanlarini begeniyorum, en begendigim turk edebiyatcisi mi? Hayir. Bu odulu hakeden baska turk yazarlari yok mu? Bence var ama bunlar tabi ki benim sahsi goruslerim. Zamanlama, sans ve kimi zaman "politik" sebepler bile bir insani digerlerinin onune gecirebiliyor bazen. Is hayatinda da bu boyle, farkina varmasak bile kisisel yasantimizda da bu boyle. Dogru zamanda dogru yerde olmak.
Son olarak Orhan Pamuk ureten bir insan, calisiyor ve birseyler uretiyor, bu benim cok onem verdigim bir kavram. Eminim bircok kisiyi etkilemis ve ulkenin gundemini edebiyata cevirmistir bu basarisiyla (her ne kadar ulkemiz insani politik degerleri tartismayi daha cok sevdiyse de). Bunun disinda buradaki yabanci arkadaslarim bana Orhan Pamuk'u soruyorlar ve kitabini Amazon'dan siparis ettiklerini soyluyorlar. Turk edebiyatini hic okumamis olan insanlari turk edebiyati ile tanistiriyor, ulkemizin adini edebiyat alaninda dunyaya duyuruyorsa dusunceleri ne olursa olsun basarisini takdir etmemiz gerektigini dusunuyorum.
Oncelikle odulun politik bir sebebi olup olmadigi konusuna bakarsak; bence az da olsa etkisi var, bir yil once ayni odule layik gorulen ingiliz edebiyatci Harold Pinter'in odulu kazanmasinda da politik etkenlerin oldugu konusuluyordu. Ne var ki bu odulu sadece "iddia edilen ermeni soykirimi" hakkinda verdigi demecler sayesinde kazandigi iddiasi bence cok sacma, eminim ki Ermenistan'da sadece ve sadece bu konu hakkinda yazan iyi edebiyatcilar da vardir, amac tamamiyle politik ve sozde ermeni soykirimina dikkat cekmek olsaydi bence bu odulu onlardan biri alirdi. Bir roportajinda kisisel fikrini bildirdigi icin kimseye nobel odulu vermezler, Orhan Pamuk bagira cagira her soylesisinde bu dusuncelerini on plana cikaran bir kisi de degil. Peki bu demecinin nasil bir etkisi olmustur? Ben dusunce ozgurlugunun hala tam olarak yerlesmedigi ulkemizde bu konuda bir gelisme olarak goruyorum. Dusunce ozgurlugu yuksek olgunluk gerektiren bir kavramdir, hem hukumet tarafindan hem de halk tarafindan. Bir kisi toplumun geneline uymayan dusuncelere sahip olabilir ve bunlarin icerigi ne olursa olsun bunlari dile getirmekle bir suc islemis sayilmamalidir. Eninde sonunda bu dusuncelere prim vericek olan halktir, eger halki bu dusuncelerin arkasindaki sebepleri arastirmaya itecekse ne guzel. Iste bu sebeple bence nobel sahibini secerlerken politik olarak "dusunce ozgurlugu kavrami" etkili olmustur, bu dusuncenin icerigi degil. Turk hukumetinin de Orhan Pamuk'u dusuncelerinden dolayi yargilamamis olmasi da turk hukumeti acisindan cok olumlu bir gelismedir.
Edebi acidan bakarsak ben Orhan Pamuk'un romanlarini begeniyorum, en begendigim turk edebiyatcisi mi? Hayir. Bu odulu hakeden baska turk yazarlari yok mu? Bence var ama bunlar tabi ki benim sahsi goruslerim. Zamanlama, sans ve kimi zaman "politik" sebepler bile bir insani digerlerinin onune gecirebiliyor bazen. Is hayatinda da bu boyle, farkina varmasak bile kisisel yasantimizda da bu boyle. Dogru zamanda dogru yerde olmak.
Son olarak Orhan Pamuk ureten bir insan, calisiyor ve birseyler uretiyor, bu benim cok onem verdigim bir kavram. Eminim bircok kisiyi etkilemis ve ulkenin gundemini edebiyata cevirmistir bu basarisiyla (her ne kadar ulkemiz insani politik degerleri tartismayi daha cok sevdiyse de). Bunun disinda buradaki yabanci arkadaslarim bana Orhan Pamuk'u soruyorlar ve kitabini Amazon'dan siparis ettiklerini soyluyorlar. Turk edebiyatini hic okumamis olan insanlari turk edebiyati ile tanistiriyor, ulkemizin adini edebiyat alaninda dunyaya duyuruyorsa dusunceleri ne olursa olsun basarisini takdir etmemiz gerektigini dusunuyorum.
10 Ekim 2006
Bulut cocuk asama 5
Sanirim cocugun cizimini tamamladim ama ileride bir iki sey daha ekleyebilirim, bundan sonra arkaplan ve bulutlar uzerinde calismayi dusunuyorum.
3 Ekim 2006
Bulut cocuk asamalari 1-4
Birkac gunden beri bulut cocuk adinda kendi yazdigim bir cocuk hikayesi uzerine calisiyordum sonra bu hikaye icinbir kapak cizmeye karar verdim, bu sefer yavas yavas ciziyorum asama asama. Asagida ilk dort asamayi gorebilirsiniz, resim bitene dek asama asama buraya koyabilirim. Hikaye bitince sanirim onu da burada yayinlayacagim.
1 Ekim 2006
Dijital cizim tableti
Biliyorum uzun zamandir yazamadim, yorumlara cevap veremedim ve bunun sebebi yogunluktan degil de biraz bosluktan aslinda. Bu sebeple kendime yapicak bir ugras bulmam gerekti, bende kendime 200$'a Amazon'dan Wacom Graphire 4 dijital cizim tableti aldim. Ilk basta alismasi biraz zaman aliyor ama alistiginizda ozellikle cizimler icin cok kolaylik sagliyor. Bir de benim ki bluetooth ile kablosuz baglandigi icin daha bir rahat oluyor kucaginiza alip cizim yapmak.
Bu ilk cizimim tabletimde yaptigim, hala alisma asamasindayim bu yuzden cok basarili olmadi sanirim ama olsun...
Bu ilk cizimim tabletimde yaptigim, hala alisma asamasindayim bu yuzden cok basarili olmadi sanirim ama olsun...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)