21 Eylül 2005

Dun gece










Zeren apartmanin avlusunda gecen gece disari cikmadan once

Ustune soguk su ictik

Zeren'le uzun zamandir okuldan bagimsiz olarak dusundugumuz bir proje vardi uzerinde calismaya gercekten hevesli oldugumuz. Ne yazik ki dun gece buna cok benzer bir urunun bizden bir yil once piyasaya sunuldugunu ogrendik, tabi urun 2005 te bir cok odul almis, biz nasil yapilabilir diye dusunurken. Gerci daha once de gormustuk urunu fakat fiyati 1400$ civarindaydi, simdi ise 350$a kadar dusmus. Neden cok duyulmadigini anlayamadik. Gerci bizim projemizde bunu grid computing ile birlestirmeyi planliyorduk. Projenin mantigini asagida anlaticam.

Proje umutlarimizin cokusunden sonra zeren'le yaptigimiz bir soylesi :
(dosya 34 mb bu yuzden zaman alabilir)



Proje aslinda basitti, mantigi su andaki mevcut monitorunuz yerine kablosuz tablet pc gibi ustune yazi yazilabilen bir monitorunuz oldugunu dusunun. Bu monitorde sadece wifi bir modem ve girdinizi aktarabilecek kadar ufak bir islemci veya RAM bulunuyor. Tum bilgiler sizin ana bilgisayarinizdan wifi adhoc uzerinden kablosuz olarak elinizdeki monitore geliyor. Bu monitorun uzerinde bir ses cikisi ve tv-out u bulunuyor. Boylelikle evinizde bilgisayarinizin basindan monitoru aliyorsunuz elinizde mutfaga gidip hard diskinizdeki tum mp3lerinizi wifi alani icinde dinleyebiliyorsunuz, isterseniz evdeki tv'ye baglayip divx filmlerinizi seyredebiliyorsunuz, bahceden emaillerinize bakabiliyor, internete girebiliyorsunuz vs. Ayrica bilgisayariniza tablet pc ozelligi katmis oluyorsunuz (ekrana el yazisi ile yazabilme vs.) Boyle bir seyin normal monitorunuzun yerini almasi gelecekte cok olasi. Gerci su anda Viewsonic firmasi urunu daha cok home entertainmentin bir parcasi olarak lanse etsede ofis alanlarindaki uygulamalari da cok guzel. Yaptiginiz bir excel dosyasini elinize aliyorsunuz monitoru patrona gosteriyorsunuz. Muhendisler fabrika katindaki bir soruna asagi ellerinde monitorleri ile inip bakabiliyorlar vs... Bir baska uygulama ise evinizde kablosuz bir cihaz oldugundan monitor uzerindeki ses cikisi ve mikrofon girisinden bahcenizde skype uzerinden bedavaya milletlerarasi konusmak olabilir mesela.

Biz tum bunlari dusunmustuk ve bu aletin 200$ dan az bir fiyata su anki teknolojiyle uretilebilcegini biliyorduk ama bu pazarda ilk olmadiktan sonra rekabet sansi cok dusuk. Gerci bizim fikrimizde ofisler icin daha farkliydi. Biz grid computing ile ofis alanindaki tum bilgisayarlari kaldirip yerine bir tane cok kuvvetli bir bilgisayar koymayi ve islemci gucunu paylastirmayi dusunuyorduk, bu henuz yapilmamis ama elbet onu da dusunuyorlardir su anda. Bu sistemle herkes kablosuz monitorleri ile ofis ortami icinde tek bir bilgisayardan farkli isler yapabilecekti. Bilgisayarlari upgrade etmek istedigimizde yalnizca ana bilgisayar update edilip maaliyetler duscekti, ofis icindeki mobilite artacakti. Kisaca her sey cok guzel olacakti :)

Neyse simdilik bu projeyi rafa kaldirdik yeni bir seyler dusunmeye calisiyoruz. Bu arada su an marketteki urun budur.

19 Eylül 2005

Kafam karisik

Kafam karisik bu aralar, yeterince yaratici olamiyorum ve vaktimi duzgun organize edemiyorum. Sabahlari cok gec uyaniyorum ve uyandiktan sonra yataktan kalkamiyorum. Insanlar ve olaylar kafami karistiyor, tum vaktimi kendi projeme vermek istiyorum aslinda, baska birsey dusunmek istemiyorum.

Transporter 2

Gecen gun can sikintisindan ve o saatte daha duzgun bir film oynamadigindan transporter 2 ye gittik. Tamam klasik hollywood aksiyon filmi zaten cok umitli gitmemistik ama bu kadar mi kotu olur. Jason abi neler yapti oyle, arabayla ucarak giderken arabanin altindaki bombayi vincin kancasina takip gene 4 teker ustune dustu, kursunlardan sag sol yaparak kacti (keanu abimiz o hareketler icin matrix'de filmin basindan beri kasiyordu), jet skiyle karayolunda otobus kovaladi, dusen jetin icinde g-force a karsi koyarak adam dovdu ve daha neler neler. Kisacasi bizim Kara Murat'i bile golgede birakti. Bir de film bastan sona reklam kusagi zaten, gisede cok basari yapamayacagini tahmin edip bari filmin parasini sponsorlardan cikaralim mantigi sanirim.

18 Eylül 2005

Amerika'da saglik hizmetleri

Bu gece Sina peynir keserken bicakla parmagini kesti, derin kestigi icin dikis gerekebilir diye hastaneye gitmeye karar verdik. En yakin hastaneyi aradik cevap vermedi telefon, hastane kapanmis meger (yeterli para kazanamadigi icin kapanmis!). Baska nereden hastane bulabiliriz diye internnette aranirken Sina'nin kanamasi devam ettigi icin iyisimi biz 911'i arayalim onlara soralim dedik. Arar aramaz bir suru sorular bilinci yerindemi nefes aliyormu bileginimi kesti, yok sadece parmagini kesti biz sadece hastane sorcaktik dedik ama ben coktan ambulans gonderdim bile dedi, e iyi parmak kesigine ambulans diye bekliyoruz, 20 dakika gecti sehir merkezine ambulans gelemedi birden kapiya itfaiyeceler geldi. Biz hayirdir dedik, meger 911i aradinmi bunlar cumle alem geliyormus. Neyse zaten adamlar gelene dek kanama yavaslamisti bizde yok ya taksiye atlar gideriz hastaneye dedik, ambulansi iptal edin (zaten sehir merkezine yarim saatte gelemedi ambulans).

Hastaneye acile geldik saat 9 gibi, acilden girer girmez sira sira vezneler var icerisi oldukca kalabalik. Neyse ilk kaydimizi yaptirdik bekliyoruz. Kaydi yaptiriken Sina gorevliye veznenin altindan kolunu uzatiyor camdaki araliktan, kadin o araliktan tansiyon olctu, garip falan dedik. Aradan neredeyse 40 dakika gecti, Sina'yi cagirdilar. O sirada kanama zaten durmustu coktan ama ilk geldigimizde kaniyordu hala. Neyse bir kac sey daha sordular gene bekliyoruz. Hic abartmiyorum Sina'nin tedavi icin iceri girdigi saat gece 1.15di, acilde ilk mudahale icin 9'dan gece 1.15e kadar yarayi hic bir doktor gormeden 4 saat bekledik. Bu arada Sina 5 vezne dolasti. Iceride doktor Sina'ya yara zaten kendiliginden kapanmis ama ne olur olmaz biz gene acip temizleyelim demis.

Iceride asil beni dehsete dusuren bir diyaloga sahit olduk Zeren'le. Cok yasli tekerlekli sandalyede oturan bir adam vardi, hemsire adamin basina geldi, dosyasina bakti ve "saat 5'ten beri bekliyormusun" dedi, adam da "hayir saat 4'te geldim" dedi. Hemsirenin adami tedavi icin iceri aldiginda saat 1.30du, yani adam 9.5 saat beklemis acilde. Gercekten saka gibiydi ve bu gittimiz hastane ozel bir hastane zaten Amerika'da devlet hastanesi kavrami var mi bilmiyorum cunku SSK gibi bir saglik sistemleri yok. Dunyanin en iyi ekonomisine sahip ulkesinde ki saglik sistemini bizim SSK ile karsilastirinca inanin SSK daha iyi, biz ozel sigortamiz olmasina ragmen bunlari yasadik burada. Turkiye'de herhangi bir saglik ocagina gitsek cok daha kisa surede gerekli tedaviyi alirdik. Burada sanirim saglik sistemi gercekten cok sorunlu ve adaletsiz, zannedersem Bush yonetiminin en cok elestirildigi konulardan biri de buydu.

Mp3 calar


Hic aklimda yoktu, zeren kendine ararken bunu bulduk ve sanirim dayanamayip alicam. 512MB lik versiyonu posta masraflari dahil 60$a geliyor ve benim gibi kulaklik kablolarindan nefret eden biri icin oldukca faydali bi urun. Tek sorunu usb1.1 olmasi, bu dosya transferini yavaslaticaktir ama olsun, 10 saat muzik calabiliyor tek sarjla, usb uzerinden sarj oluyor, 45 gr. agirligi. Urunun adi Butterfly 2 MP3 player. Gerci bunlari ureten Thanko adli japon sirketi urunun ileri versiyonu Butterfly 4 u bile piyasaya cikarmis ama onlar buraya gelmedi henuz bir de ara kablosunu oole firfirli yapmis falan cok isinamadim. Bir de bu var, daha shik gorunumlu yanina da bi led koymus sarki isimlerini yazan. Kafanizda kulaklikla mp3 dinlerken yan taraftaki led'i aleti kafanizdan cikarmadan nasil mi goruceksiniz? Yaninizdaki arkadasa soruyorsunuz ekranda ne yaziyor diye, arkadasiniz yoksa sokaktan birini cevirip sorun o size okur.

Bu arada Zeren siparisi verdi onunki gelsin ses kalitesine gore bende alicam. Bu arada urun mankenimizin de Zeren'in aklini celdigini dusunuyorum ben.