20 Temmuz 2005

Bodrum

Burada günler biraz yavaş geçiyor, en büyük sorunum evdeki telefon hattımızın bozulmuş olması bu yüzden yavaş bile bağlanamıyorum internete. Bunun dışında hava sıcak ve deniz oldukça güzel. Biraz dinlenip düzene girmek iyi geliyor sanırım bünyeme, bir de şu sigarayı tekrar bırakabilsem çok güzel olucak. Henüz bodrum merkezine bile inmedim ama çok da ihtiyaç duymuyorum, pek "haydi eller havaya" tipinde biri değilim zaten. Sanırım önümüzdeki bir hafta boyunca bağlanamıycam.

17 Temmuz 2005

Yazlik Adsl

Bir iki saat icinde Bodrum'a gidicem. Orada muhtemelen dial-up ile baglanti kurucam, superonline in baglandigin kadar ode paketleriyle ama keske turk telekom ya da diger sirketlerin yazlik adsl kampanyasi olsa, bir telefonla 1 ya da 2 aylik baglanti saglansa sadece, hemen bir telefonla da o baglantiyi kapatip o 2 ayin baglantisi odenebilse. Ya da daha iyisi evinizdeki mevcut adsl hattini dondurup yazliktaki hatti aktive etme olsa 1 ya da 2 ayligina gene. Rekabetle belki bu hizmetleri de gorebiliriz. Neyse tatilden cektigim fotograflari da sikca siteye koymaya calisicam. Nedense bu tatilde sikilcam gibi bir his var ama bakalim...

16 Temmuz 2005

Penceremin önünde çiçeklerim



Geçen gün yolda trafik sıkışık giderken çevremdeki binalara baktım ve hepsi çok çirkin gözüktü gözüme. Hiçbir zaman genelleme yapmak istemem ama sanırım bizim halkımızın pek görsel zevki yok, ya da bu zevk bana çok ters geliyor. Tüm bu sıkıcı gri binalar, kapalı perdeler, tamamiyle betonlaşmış bir şehir. En azından diyorum herkes penceresinin önüne bir çiçek koysa o bile sevimlilik katar, biraz renk getirir sokaklara evlere. Keşke "penceremin önünde çiçeklerim" adında bir kampanya başlatılsa, çok para gerektiren birşey değil pencerenin önüne bir çiçek koymak, gerçekten değil.

E-Devlet

Geçen gün babamın bir işi için Yargıtay'ın sitesinden dosya sorgulamamız gerekti. Sorgulama sayfasına geldiğimizde dava ile ilgili detayları girip sorgulama yapabiliyorsunuz. Buraya kadar herşey çok güzel fakat ne yazıkki dava bilgileri girilirken belli bir standart oluşturulmamış. Mesela davalı istanbul belediyesi ise kimi zaman yalnızca belediye yazınca çıkıyor, kimi zaman ise ist yazınca bazen de istanbul yazınca ve gene her biri için büyük-küçük harf alternatiflerini de girmek lazım. Tahmin ediyorum bu bilgileri adliyelerdeki memurlara girdiriyorlar ve önlerine pek de bir standart koymamışlar. En azından Mahkeme Adı kısmı da scroll down list olabilirdi, türkiye deki tüm mahkemelerin adı bellidir zaten.

Elektronik olarak sorgulama kısmında e-devlet yavaş yavaş ilerliyor ama tabi ki sağlıklı sorgulama için belli veritabanlarının tekrardan gözden geçirilmesi gerekir bence. Burada suçu kesinlikle bu bilgileri giren memurlara atmıyorum çünkü onlara bu ekstra bir yük gibi veriliyor. Memur bir de başımıza bu iş çıktı diyor. Aslında bu işin bilenine verilmesi gerekirdi ve daha sonra personele kısa bir eğitim verilerek bundan sonraki girişleri hangi formatta yapılacağı öğretilmeli. Bir de bu işi ekstradan yapan memurun biraz yalap şalap yapması da normal çünkü bu işi yaptığı için (diğer işlerinin yanısıra) hiçbir ek ücret almıyor. Türkiye'de ne yazık ki çalışanların bu şekilde sömürülmesi var. İşe girerken herkesin detaylı ve açık nokta bırakmayacak şekilde yapacağı işin kapsamını yazması lazım, eğer şirketin bu işler dışında bir isteği olursa ya başka birine yaptırmalı ya da çalışana ekstra bir ücret vermeli.

Bir de E-devlet uygulamalarının ilerlemesi için sorgulama hizmetlerinden de öteye gidilmesi gerekiyor, belirli başvuruları ve hatta işlemleri buradan yapabilmeli halk. Bu e-devlet kavramı kimilerine önemsiz gelebilir ama ufak bir örnek vererek önemini anlatmak istiyorum: Sizin sabıka kaydınızı almanız gerekiyor diyelim. Fiziksel olarak savcılığa gitmeniz gerekiyor, kendi arabanız var diyelim, arabayla savcılığın oraya kadar sürmek, otopark parası, form satın almak, tekrar arabaya binip evinize dönmek (ha bir de bunları yaparken bir de sıkışık trafiğe bir araç daha eklendi, çevre biraz daha kirlendi) Hele bir de köyde falan oturuyorsanız demeyin yol çilenize. Burada kişi başı herşeyi toplasan en az 10 milyonluk bir masraf artı zaman kaybınız. Bunlar ufak hesaplar diyorsanız bu sayıyı hergün savcılığa bu talep için giden insanlarla çarpmanızı öneririm, milyonlarla çarpınca inanın küçük hesaplar büyük karlara dönüşüyor. Şu anda (neyse ki) savcılık kaydına memur bilgisayardan bakabiliyor ve fazla sıra beklemeniz gerekmiyor. Umarım yakında bu servisi internet üzerinden de sunabilirler. E-devlet konusunda devlet ilk adımları atıyor ama esas kullanışlılığının sağlanması için daha büyük adımların atılması gerektiği de bir gerçek.

15 Temmuz 2005

Alti Ustu Tasarim

Sitesinde Mehmet dogan beyin yazisini okuyunca ben de bir seyler yazmak istedim. Oncelikle kendisine gelen maillere deginirsek, Turkiye'de 2 yaklasim var; birincisi turkler bir bok yapamaz inanci ve batiyi gozlerinde buyutme meraki, ikincisi ise bazen benimde farkinda olmadan yaptigim, eger guzel takdire sayan isler yapiliyorsa bunlari "aa ne guzel yapmislar" diyerek gecmek hicbir takdir mesaji birakmadan. Sitesinde yazdiklarina katilmayan 3-4 insan posta atiyorsa, sitesini sikca ve begeniyle izleyen yuzlerce de sessiz kisi var ama takdir etmeyi bilmedigimiz icin yazar sadece negatif geri donusleri okuyor.

Telekinetik maymun yazisindan sonra dusundum ve bu teknolojinin kullanilacagi alanlar icinde bilgisayarlarla direkt iletisim kurulmasi cok olasi, sesle iletisim yillardir deneniyor ve hala elle tutulur bir basari orani yok "bir cip taktirip :)" acil windows, kapan windows demek gayet olasi olabilecek. Hatta ileride "cipli bilisimci" "sade bilisimci" kavramlari olucak ve cipliler daha yuksek maas alabilecek, ofislerde calisanlar IT calisanlarina "windows mavi ekran gosterdi dediginde cipli bilisimcimiz emin adimlarla dur bi de ben konusiim sununla" diyebilecek :) Aslinda saka gibi gorunse de yanlis hatirlamiyorsam engelli bir ingiliz bilimadami (biyoelektronik konusunda uzman) koluna taktirdigi bir cip ile labratuarindaki kapilari otomatik olarak yaklastiginda actirabiliyordu ve bunu ben iki yil once okumustum yanilmiyorsam.

Bir de yirtinip bir seyleri oturtmayi deniyenlerin karsilastigi direnc var, "burasi turkiye, imkanimiz bu, ya sev ya terket" mantigi. Hayir kardesim burasi turkiye ve su anki imkanlarinizla beni yetistirdiniz, benimde hedefim ulkem icinde ki imkanlari olabildigince arttirmak kendi cocuklarim icin. Belki akintiya karsi yuzuyorum ama en azindan umutsuzluk ve piskinlik icinde kaybolmuyorum.

Babam ben ilk interneti kullanmaya basladigimda bana "oglum amerikadaki sitelere cok baglanma, cok yazar veya birseye internetten bakiim dedigimde ama bugun pazar acikmidir ki" diyordu. Cok degil 4 yil sonra bugun bana hadi oglum bizim ofisede kablosuz ag kursana diye basimda, ben ya senin ihtiyacin yokki orada deyip agzini yokladigimda, nedenmis o diye savunabiliyor kendini. Demekki bunlarin hicbirinin aslinda "turkiye'nin durumu" ile ilgisi yok, hersey "kendini gelistirebilmek" ile ilgili.

O yuzden hic aldirmamak lazim "turkiyenin imkanlari bu"cularina. Birakalim onlar kendi imkanlarinda yurusunler biz yeni imkanlarimizi insa ederken, bize golge etmesinler yeter.

Vazgeçtim

Sitemi wordpress te kendi sunucumda yayınlamaktan vazgeçtim, bunun sebeplerinden biri google'a bağımlı olduğu için blogger arama yapıldığında direkt çıkıyor, birde buraya tatil resimlerini koyduğum için (çoğu yüksek çözünürlüklü) oldukça yer kaplıyorlar ve hello'dan bunu yapmak daha kolay geliyor, hiç kendi yerimi harcamadan. Wordpress gerçekten çok güzel gerek kategori özellikleri olsun gerekse tag imkanı olsun ama genede sayfamı seviyorum. Blogger'ın yakında kategorileri açacağına ve tag imkanı sunacağına inancım sonsuz :)

11 Temmuz 2005

Benim güzel web servisim

Yılda 30$a domain name artı şu starter planını sunan webhostingim bugün bana bir email atarak, biz sizin başlangıçta 50 MB olan kapasitenizi 500 MBa, 1GB aylık trafiğinizi 5 GB a yükselttik, size fantastico eklentisini sunduk (webdeki en güzel php scriptlerinin toplandığı bir eklenti) bir de ek olarak kuvvetli bir antivirus ekledik ve bunların hepsini bedavaya yaptık diye bir mail gönderdi. Ben "aa ne iyi adamlar diye donakaldım"

Tam da bugün blog kardeşliği toplantısında blogger ın eksiklerini konuşurken, wordpress yüklemeye yeltenmiştim ama kendi kendime ya 50 Mb hemen biter resim upload edince birde tekrar otur php ile uğraş da kur, çok uzun iş diyordum kendime. Şimdi ki derdim ise bana alternatif olarak sunduğu wordpress, pmachine, b2evolution veya nucleus dan hangi birisini beğensem de yüklesem oldu 2 tıklamayla. Birde blogger daki postları ben nasıl taşırım, otomatik bir yolu varmıdır? Yıpranırmıyım derdi var.

bir iki gün bunlarla uğraşıcam demektir bu...

10 Temmuz 2005

Tekrar aşk

tekrar aşk

tekrar sevebilcekmiyiz
hiç sevilmemiş gibi
tekrar güvenebilcekmiyiz
topraktan yeni çıkan fidanın
dünyaya güvendiği gibi

nefes alabilcekmiyiz
kör gecelerde
yoksa sadece
düşünecekmiyiz anılarımızda
düşünülmemesi gereken
onca şey arasında

üzmek ve üzülmek
o kadar bağlı ki birbirine
keşke sevmek ve sevilmek de
bağlansaydı böyle

9 Temmuz 2005

Yahoo search ve yeni rüya

Yahoo'da deliler hastanesi diye arama yapan biri benim sayfama ulaşmış. İlginç.

Bugünkü rüyamda odamın panjurlarını otomatik açmak için bir uzaktan kumandası vardı, çok hoşuma gidiyordu, sabah uyanır uyanmaz (benim Türkiye sabahım genelde öğlen 2-3 gibi oluyor) basıyodum düğmesine mis gibi güneş ışığı giriyordu bahçeyi falan görüp huzurlu uyanıyordum. Bahçe katında olduğu için odam her gece kapatmak zorunda kalıyorum panjuru güvenlik açısından. Bizim üst kattaki panjurlarda gerçekten uzaktan kumandalı, anneme bu fikri sordum, dedim sabah uyanıp düğmesine basmak zor oluyor benimkilerde keşke kumandalı olsa üst kat gibi dedim, o da haklısın zor tabi uyanıcan da 2 adım atıp düğmesine basıcan, senin işinde zor onu nasıl düşünmedik biz dedi :)

Aslında ben bir de zamanlayıcı koymalı diyorum, akşam manuel kapatiim ama her sabah belli bir vakitte otomatik açılsın, saat 11 de mesela. Böylelikle düğmeye basmama da gerek kalmaz hem de daha kolay uyanırım güneş ışığıyla. Bu zamanlayıcı fikrini henüz anneme açmadım, alıştıra alıştıra.

Bonsai


Bugün kendime Bonsai aldım, odama da yakıştı doğrusu. Camona tipinde bir bonsai kendisi. Sürekli yönünü çevirmek gerekiyormuş, böylelikle aldığı ışık bakımından eşit büyüyormuş her tarafı, 15 cm birşey topu topu zaten. Hergün sulanacakmış, bir de sıvı besinini aldım bunun. Bakalım ben California'ya dönğünce kim bakacak buna.

Adını da Shinsaku koydum, en sevdiğim japon arkadaşımın adıydı California'da.

7 Temmuz 2005

Tablet PC hafıza kaybını önleyen yama

Microsoft tablet pc sürümünde kullandıkça hafızayı sömüren ve kullanıcıyı yeniden başlatmaya zorlayan bir sorun vardı, bu sorun şu yama ile giderilmiş. tablet PC sahiplerine duyurulur. (keşke tablet pc ler içinde alternatif bir işletim sistemi olsaydı)

Internette haberin güncelliği

Bugünkü saldırı haberini msnde bir arkadaşımdan öğrendim. Normalde her sabah feeddemon adlı program ile gazeteleri okuyorum, 2 kaynak var okuduğum, ntvmsnbc ve radikal. Bu ikininde rss feedinde yoktu bu haber olayın üzerinden saatler geçmesine rağmen. Radikalde hala yok demekki websiteside gazete mantığıyla günlük yenileniyor, ntvmsnbc'de haber vardı sitelerinde ama inanılmaz yavaştı açılması, demek ki yoğun bir akış vardı ve site bunu kaldıracak kadar iyi tasarlanmamıştı. Rss haberinde hala yoktu. Bu haberi gene en hızlı ve çabuk olarak http://www.internethaber.com sitesinden öğrendim. Sayfalarda hızlı açılıyordu, keşke Rss feedleri olsaydı.

Internet güncel haber için en uygun platformdur, keşke buna haber site sahipleri ve gazete sahipleri de gereken önemi gösterebilse.

Londra'daki terörist saldirilar gerçekten üzücü. Yasanan can kayiplarinin disinda bu saldirinin G8 zirvesine denk gelmesi ve genel kamaoyu ilgisinin fakir afrika ülkelerinden tekrar teröre ve korkuya kaymasi da bir o kadar üzücü. Tüm dünyada belli bir yasam standarti olmadan yasam akip gidecek. Avrupa birliginin çatirdamaya baslamasi ve hala EU ülkelerinin bunu sadece ekonomik bir birlik olarak görmeleri üzücü. Halbuki EU farkli kültürlerin, birbirleriyle yillarca savasmis halklarin da bir gün ayni çati altinda dayanisma içinde yasayabilcegini dünyaya kanitlayabilcek harika bir örnek olabilirdi ama hala sosyal bir birlesme söz konusu degil. Tüm dünya halklarinin ayni düzeyde yasamasi cok uzak bir ütopya hala.

5 Temmuz 2005

karmasik

bazen dunya o kadar karmasik ki
kendi karmasikligimi unutturuyor

yasam o kadar uzun ki
doldurmak guclesiyor

bazen seni o kadar uzun bekliyorumki
bekledigimi
neden yasadigimi
unutuyorum

sonra cok iyi hatirliyorum
cocuklugumu
boyle degildi diyorum hayallerim

yatagimda donerken
sarilacak yastik ariyorum
simseklerle ask tahminleri oynuyorum

bazen o kadar karmasigimki
dunyanin icinde kayboluyorum
sonra kaybolmaktan korkuyorum
birlikte saklanacak birisini ariyorum