29 Mayıs 2007
Joanna Newsom
27 Mayıs 2007
Turkcell Mobil Gelecek
Uzun süredir yazamıyorum, cuma günü Turkcell Mobil Gelecek Yarışması'na başvurdum son başvuru gününde, ayın 23'ünde haberim oldu yarışmadan, 2 gün içinde 15 sayfalık proje raporu hazırlayıp Cuma günü bireysel başvurumu yaptım. Basit ama oldukça faydalı ve bağımlılık yaratabilecek bir fikir oldu bence cep telefonu kullanımı için. Bakalım hayırlısı ama ön eleme sonuçları sanırım 24 Ağustos tarihinde duyurulacak, oldukça uzun bir süre var yani. Başvuru belgesinde imzaladığım anlaşma gereği fikri buradan açıklayamıyorum.
16 Mayıs 2007
Hidrojen enerjisi
Hidrojen enerjisi hakkında Prof. Dr. T. Nejat Veziroğlu ile yapılan çok güzel bir röportaja potkal sayesinde ulaştım. İlgimi çekmez diyorsanız bile size bir vizyon katması açısından mutlaka okumanızı öneririm.
Bu arada Potkal gerçekten inanılmaz bir röportaj arşivi olma yolunda ilerliyor, nereden nasıl tarayıp buluyorlar bu röportajları bilmiyorum çünkü yapılan röportajlar sadece tek bir konu ile değil bir çok ilginç konudan çok güzel röportajlar var. Benim içinde bir hesap açmışlardı aslında sen de ekle bulduğun röportajları diye ama utanarak söylüyorum ne yazık ki hiç zaman bulamadım, bir de ben bu kadar ilginç röportajlara denk gelemiyorum internette neden bilmiyorum belki de haber alma kaynaklarımı güncellemem gerek :)
Ya şimdi tekrar bakıyorum siteye hakikaten nereden buluyorsunuz, nasıl bir google araması yapıyorsunuz bu röportajları bulmak için? Günde kaç RSS okuyorsunuz? Kaç site takip ediyorsunuz? Nedir sırrınız :)
Bu arada Potkal gerçekten inanılmaz bir röportaj arşivi olma yolunda ilerliyor, nereden nasıl tarayıp buluyorlar bu röportajları bilmiyorum çünkü yapılan röportajlar sadece tek bir konu ile değil bir çok ilginç konudan çok güzel röportajlar var. Benim içinde bir hesap açmışlardı aslında sen de ekle bulduğun röportajları diye ama utanarak söylüyorum ne yazık ki hiç zaman bulamadım, bir de ben bu kadar ilginç röportajlara denk gelemiyorum internette neden bilmiyorum belki de haber alma kaynaklarımı güncellemem gerek :)
Ya şimdi tekrar bakıyorum siteye hakikaten nereden buluyorsunuz, nasıl bir google araması yapıyorsunuz bu röportajları bulmak için? Günde kaç RSS okuyorsunuz? Kaç site takip ediyorsunuz? Nedir sırrınız :)
12 Mayıs 2007
Sosyal firmalar rehberi
Mert Alemdar'ın günlüğünde gördüğüm bir haberi paylaşmak istedim. Nasil1firma.com adında yeni bir site açılmış, burada insanlar sansürsüz olarak çalıştıkları veya iş görüşmesine gittikleri firmalar hakkında deneyim ve fikirlerini paylaşıyorlar. Bence gerçekten güzel bir proje. Böylelikle firmalar sadece isimlerinin arkasına saklanamıyor ve onlar hakkında ki içeriden gelen anonim fikirleri de duyma hakkına sahip olabiliyorsunuz.
Amerika'da bu tür popüler yayınlar bile var aslında, Amerika'nın çalışılacak en iyi 100 şirketi vs adı altında. Eğer nasil1firma.com'da ileride bu tür bir genişleme yapıp toplu ve sosyal oylarla belirlenmiş ve sektörlere göre ayrılmış bir liste hazırlarsa bence yerinde olur.
Bunun dışında Amerika'da gördüğüm faydalı bir sistem daha var. Türkiye'de erkeğin maaşı kadının yaşı sorulmaz diye bir deyim vardır. İşte bu servis bu deyimi yıkacak nitelikte (hanımların yaşı afişe edilmiyor merak etmeyin :) ) Kullanıcılar bir servise üye olduktan sonra anonim olarak çalıştıkları sektörü, iş yerindeki pozisyonlarını ve aldıkları maaşları ve prim + sigortayı yazıyorlar. Birçok kişi bu şekilde giriş yaptıktan sonra işin eğlenceli kısmı başlıyor, aldığınız maaşı diğer şirketlerde sizin pozisyonunuzda olanların maaşlarıyla karşılaştırabiliyorsunuz, böylelikle enayi yerine mi koyuluyorsunuz yoksa çok mu şanslısınız anlayabiliyorsunuz. Arama sırasında hangi şirketlerin ne kadar maaş verdiklerini de aşağı yukarı görebiliyorsunuz. Bence mutlaka bu yönde de bir site açılmalı veya nasilbir1firma.com bu yönde de bir çalışma yapmalı ama tabii ki anonimliğe ve güvenliğe önem vermeli (mesela kişilerin gerçek ad ve soyadları kesinlikle sorulmamalı).
Bu gibi servisler sayesinde sosyal internetin kullanıcılarına önemli geri dönüşümleri olabilir. Hem Türkiye'de iş dünyasının profesyonelleşmesi hem de haksızlıkların sona ermesi açısından bu tür servisler mantıklı olacaktır.
Amerika'da bu tür popüler yayınlar bile var aslında, Amerika'nın çalışılacak en iyi 100 şirketi vs adı altında. Eğer nasil1firma.com'da ileride bu tür bir genişleme yapıp toplu ve sosyal oylarla belirlenmiş ve sektörlere göre ayrılmış bir liste hazırlarsa bence yerinde olur.
Bunun dışında Amerika'da gördüğüm faydalı bir sistem daha var. Türkiye'de erkeğin maaşı kadının yaşı sorulmaz diye bir deyim vardır. İşte bu servis bu deyimi yıkacak nitelikte (hanımların yaşı afişe edilmiyor merak etmeyin :) ) Kullanıcılar bir servise üye olduktan sonra anonim olarak çalıştıkları sektörü, iş yerindeki pozisyonlarını ve aldıkları maaşları ve prim + sigortayı yazıyorlar. Birçok kişi bu şekilde giriş yaptıktan sonra işin eğlenceli kısmı başlıyor, aldığınız maaşı diğer şirketlerde sizin pozisyonunuzda olanların maaşlarıyla karşılaştırabiliyorsunuz, böylelikle enayi yerine mi koyuluyorsunuz yoksa çok mu şanslısınız anlayabiliyorsunuz. Arama sırasında hangi şirketlerin ne kadar maaş verdiklerini de aşağı yukarı görebiliyorsunuz. Bence mutlaka bu yönde de bir site açılmalı veya nasilbir1firma.com bu yönde de bir çalışma yapmalı ama tabii ki anonimliğe ve güvenliğe önem vermeli (mesela kişilerin gerçek ad ve soyadları kesinlikle sorulmamalı).
Bu gibi servisler sayesinde sosyal internetin kullanıcılarına önemli geri dönüşümleri olabilir. Hem Türkiye'de iş dünyasının profesyonelleşmesi hem de haksızlıkların sona ermesi açısından bu tür servisler mantıklı olacaktır.
11 Mayıs 2007
Kraldan çok Kralcı
En fazla kral hangi ülkede yaşar derseniz düşünmeden cevabım Türkiye'dir. Hani "kraldan çok kralcı" diye bir tabir vardır ya ülkemizde, nasıl doğru bir laf anlatamam. Ya bütün bu kralcılar beni buluyor ya da çoğunluk meslek olarak "kralcılık oynuyor" ülkemizde.
Bana çok ilginç teklifler geliyor bu kralcılardan. İstanbul'a döndükten sonra askerliğe daha var boş durmayayım diye bir iş arıyorum, iş için görüşmeye gittim.
-Yıldız Teknik'ten mezunsun, Amerika'da yüksek lisansını yapmışın, yabancı dilinde var ama askerliğini daha yapmamışın, tamam o zaman bedavaya seni fabrikamda çalıştırayım askerliğine dek iş hayatını öğrenirsin...
Güzeeeel... OSS'de ilk 10,000'e girip 4 sene mühendislik oku, Toefl'da 300 üzerinden 275 al, sonra Amerika'nın batı yakasındaki en eski, 150 yıllık üniversitesinde, Silikon vadisinde çalışan mühendislerin %60'nın mezun olduğu okulda 2 sene yüksek lisans yap, bir yıl da iş tecrüben olsun sonra gel Türkiye'de kralcının fabrikasında bedavaya çalış. İş çıkışında da patronun evine temizliğe giderim hizmette kusur kalmasın diye... Hayır eğer ihtiyacın yoksa iş yok dersin ama bedavaya çalış diyerek neyi zorluyosun ki?
Bloğumda Plugoo eklentisi kurmuştum, işte bloğuma giren ziyaretçiler isterlerse msn üzerinden hemen benimle konuşabilsin diye. Oradan da çok güzel teklifler geliyordu. En son dün 3 kişi birden kendi bloglarındaki Google reklamlarına "tıktıklar mısın" dedi. Tabii canım benim sanal alemde ki lakabım "TıkTıkçı Mert" zaten... Google reklamı gördüm mü dayanamıyorum hemen tık tık, alışkanlık oldu bende söyleminize bile gerek yok. Gittiğim her sitede Google reklamı "tıktık"lamadan çıkmam. Biz de senin bloğundakilere tıklarız diyorlar. Güzel arkadaşlarım bloğumu çok güzel gezmişiniz ama ben 3 yıldır blog yazıyorum ve daha bir kere bile bloğuma reklam almadım, nereye tıklıycan? Bir kişiden gelse bu istek neyse, aynı gün içinde 3 kişiden gelince bende sigortalar attı ve bugün itibari ile kaldırdım tabii ki plugoo eklentisini.
Bende genel olarak dışarıdan enayi/saf görülme durumu da mevcut galiba, hiç unutmam 2 yıl önce bir arkadaşımı ziyarete gitmiştim, arabayı park ettim, tam apartmana giricem birisi arkadaş bir baksana dedi, ben de adres sorucak sanıyorum;
-Buyrun
-Ya bizim bir piyano vardı da 4.katta, onu iki kişi sırtlanıp şu kamyona koyalım hadi
-Piyano? 4.kat? iki kişi?
Güzeeeel... Ya tamam türk insanı yardımseverdir ama bir yere kadar be... Sokaktan tanımadığım birisinin piyanosu için benden kafamı yarmayı, belimi çıkarmayı göze almam mı bekleniyor anlamıyorum.
Bir de en çok şaşırdığım şey kralcı insanlar bu isteklerini o kadar rahat dile getirirler ki sanırsınız dünyanın en normal şeyini istiyorlar sizden hatta sanki size iyilik yapıyorlar. Daha önce kimse bunlara birşey demediği için mi bu kadar rahat oluyorlar yoksa rahat görünürsem yuttururum ayağına mı yatıyorlar orası meçhul.
Benim asıl merak ettiğim bu tür kralcı istekler neden hep bana denk geliyor? Alnımda bir yerde benim okuyamadığım bir yazı mı yazıyor nedir ben de anlamadım.
Bana çok ilginç teklifler geliyor bu kralcılardan. İstanbul'a döndükten sonra askerliğe daha var boş durmayayım diye bir iş arıyorum, iş için görüşmeye gittim.
-Yıldız Teknik'ten mezunsun, Amerika'da yüksek lisansını yapmışın, yabancı dilinde var ama askerliğini daha yapmamışın, tamam o zaman bedavaya seni fabrikamda çalıştırayım askerliğine dek iş hayatını öğrenirsin...
Güzeeeel... OSS'de ilk 10,000'e girip 4 sene mühendislik oku, Toefl'da 300 üzerinden 275 al, sonra Amerika'nın batı yakasındaki en eski, 150 yıllık üniversitesinde, Silikon vadisinde çalışan mühendislerin %60'nın mezun olduğu okulda 2 sene yüksek lisans yap, bir yıl da iş tecrüben olsun sonra gel Türkiye'de kralcının fabrikasında bedavaya çalış. İş çıkışında da patronun evine temizliğe giderim hizmette kusur kalmasın diye... Hayır eğer ihtiyacın yoksa iş yok dersin ama bedavaya çalış diyerek neyi zorluyosun ki?
Bloğumda Plugoo eklentisi kurmuştum, işte bloğuma giren ziyaretçiler isterlerse msn üzerinden hemen benimle konuşabilsin diye. Oradan da çok güzel teklifler geliyordu. En son dün 3 kişi birden kendi bloglarındaki Google reklamlarına "tıktıklar mısın" dedi. Tabii canım benim sanal alemde ki lakabım "TıkTıkçı Mert" zaten... Google reklamı gördüm mü dayanamıyorum hemen tık tık, alışkanlık oldu bende söyleminize bile gerek yok. Gittiğim her sitede Google reklamı "tıktık"lamadan çıkmam. Biz de senin bloğundakilere tıklarız diyorlar. Güzel arkadaşlarım bloğumu çok güzel gezmişiniz ama ben 3 yıldır blog yazıyorum ve daha bir kere bile bloğuma reklam almadım, nereye tıklıycan? Bir kişiden gelse bu istek neyse, aynı gün içinde 3 kişiden gelince bende sigortalar attı ve bugün itibari ile kaldırdım tabii ki plugoo eklentisini.
Bende genel olarak dışarıdan enayi/saf görülme durumu da mevcut galiba, hiç unutmam 2 yıl önce bir arkadaşımı ziyarete gitmiştim, arabayı park ettim, tam apartmana giricem birisi arkadaş bir baksana dedi, ben de adres sorucak sanıyorum;
-Buyrun
-Ya bizim bir piyano vardı da 4.katta, onu iki kişi sırtlanıp şu kamyona koyalım hadi
-Piyano? 4.kat? iki kişi?
Güzeeeel... Ya tamam türk insanı yardımseverdir ama bir yere kadar be... Sokaktan tanımadığım birisinin piyanosu için benden kafamı yarmayı, belimi çıkarmayı göze almam mı bekleniyor anlamıyorum.
Bir de en çok şaşırdığım şey kralcı insanlar bu isteklerini o kadar rahat dile getirirler ki sanırsınız dünyanın en normal şeyini istiyorlar sizden hatta sanki size iyilik yapıyorlar. Daha önce kimse bunlara birşey demediği için mi bu kadar rahat oluyorlar yoksa rahat görünürsem yuttururum ayağına mı yatıyorlar orası meçhul.
Benim asıl merak ettiğim bu tür kralcı istekler neden hep bana denk geliyor? Alnımda bir yerde benim okuyamadığım bir yazı mı yazıyor nedir ben de anlamadım.
10 Mayıs 2007
Senin Olayın Ne Alp?
Az önce Kinetix'in bir reklamını izledim televizyonda, reklamda Alp adlı arkadaşımız bir otobüse biniyor ve 4 durak boyunca ayakları hiç yere basmadan maymun gibi otobüsün içinde ilerliyor, buyrun önce izleyelim;
Şimdi sevgili Alp arkadaşımız, olay ne biliyor musun... Sen şu hareketleri gerçek hayatta bir otobüste yapsan önce şöför bey sonra da yolcular 4 durak boyunca seni bir güzel döverler. Milletin elleriyle tuttuğu yerlere sen maymunluk yapıcam diye İstanbul'da gezdiğin ayakkabılarla basarsan o reklam filminde gülümseyen yaşlı amca bile bastonu ile sana hamle yapar. İşte bizim olayımız budur Alp'cim.
Şimdi yaratıcı reklam var, abuk reklam var, ikisinin arasında da fark var...
Şimdi sevgili Alp arkadaşımız, olay ne biliyor musun... Sen şu hareketleri gerçek hayatta bir otobüste yapsan önce şöför bey sonra da yolcular 4 durak boyunca seni bir güzel döverler. Milletin elleriyle tuttuğu yerlere sen maymunluk yapıcam diye İstanbul'da gezdiğin ayakkabılarla basarsan o reklam filminde gülümseyen yaşlı amca bile bastonu ile sana hamle yapar. İşte bizim olayımız budur Alp'cim.
Şimdi yaratıcı reklam var, abuk reklam var, ikisinin arasında da fark var...
Yeni internet kanunu
Lyn yeni çıkan 5651 sayılı İnternet kanunu hakkında ki kafasındaki soru işaretlerini ve bu kanunun blog yazarlarına etkilerinden bahsetmiş, bence mutlaka okuyun.
9 Mayıs 2007
Anlamlı ve etiksel aramaya geçiş süreci
Pazar günü yazdığım Google'da arama sonuçlarını hakkında, yazının sonunda Google'a sormuştum "Neden google bütün bu garip aramalar benim bloğuma yönleniyor" diye, aslında tabii ki sebebini gayet iyi biliyorum ama yazıyı komik bağlamak adına öyle yazmıştım. Ben Ağustos 2006'da porno yüzyılı başlıklı günümüzde dayatılan ve ön plana çıkarılan seks ve porno kültürü hakkında 2 bölümlü eleştirel bir yazı yayınlamıştım ve tabii ki Google bloğumu indekslerken yazının içinde geçen porno ve seks kelimelerini de indeksledi. Aslında "porno" aratmasında tabii ki ilk sıralarda çıkmıyor benim bloğum, kim bilir kaçıncı sayfada çıkıyordur ama bu aramayı yaptıranlar galiba o kadar "azimliler" ki sayfa sayfa üşenmeden tüm bağlantıları inceliyorlar sanırım :)
Şimdi burada şöyle bir sorun çıkıyor, siz bir konu hakkında negatif, eleştirel yönde bir yazı yayınlamışsınız ama aramayı yapıp sizin sitenize uğrayanlar çoğunlukla farklı amaçla geliyorlar ve aradıklarını bulamıyorlar :) İşte bunun üstesinden nasıl gelinebilir? Belki ileride arama motorları indeksledikleri sayfaların içeriklerini profesyonelce algılayabilecek ve yazının konu hakkında pozitif ya da negatif yönde olup olmadığını, içeriğin cinsini algılayabilecek...(bu aslında hem çok güzel bir gelişme olur hem de biraz korkutucu bir gelişme olabilir düşünebilen, öğrenebilen yapay zeka olarak düşünürsek) Ama bence daha o seviyeye gelmelerine uzun süre var. Peki soru şu, bu süre içinde geçici bir çözüm olabilir mi?
Bu konu üzerinde biraz düşündüm, aklıma pozitif-negatif fikri geldi. Fikrimi şöyle açıklayabilirim, siz Google'dan bir arama yaptığınızda o konu hakkındaki hem pozitif düşünceye sahip hem de belki negatif (eleştirel) düşünceye sahip sonuçlar çıkabilir karşınıza. Demokratik bir ortam olması için iki sonucunda çıkması gereklidir. İşte asıl sorun bu iki farklı düşünceyi nasıl ayrıştıracağımız. Bu ayrıştırmayı şu an içeriği algılayamadığı için bilgisayar sistemleri otomatik olarak yapamaz, o halde insan gücü gereklidir. Peki ama tüm bu içerikleri bir kaç çalışan incelemeye kalkarsa hayatlarını sanırım bu işe adamaları gerekir. Bu durumda sosyal internet kavramını devreye sokmak gerekli. Şöyle düşünün bir konu hakkında arama yapıyorsunuz, bu konu hakkında çıkan bağlantılardan birine tıklıyorsunuz, inceliyorsunuz, sonucun aradığınızın aksine eleştirel bir bakış açısı getirdiğini görüyorsunuz, tekrar geriye Google'a dönüp aramanıza devam ediceksiniz. İşte bu noktada Google'da az önce tıkladığınız bağlantının altında ufak bir düğme olsa, "içerik eleştirel" tarzında. Bu düğmeye tıkladığınızda hiç sayfa yenilenmeden (muhtemelen ajax teknolojisi ile) geribeslemenizi bildirebilseniz Google'a ve kaldığınız yerden devam etseniz. Bir sürü kullanıcı bu sistem ile geribesleme sunsa ve diyelim ki 10 kişi içerik eleştirel dedi, işte o zaman Google mühendisi minimum 10 tane geribesleme alan bağlantıdaki içeriği inceler ve son onayını verdikten sonra içerik "..." araması hakkında eleştirel olarak etiketlenebilir. Peki bunun faydası ne olabilir? Porno diye aratan bir kişi muhtemelen porno içerik bulmak istiyordur, "pornonun zararları" şeklinde aratan bir kişi ise muhtemelen porno hakkındaki eleştirel sonuçları bulmak istiyordur. İşte pornonun zararları aramasını yaptıran bir kişinin karşısına Google "porno" araması hakkında eleştirel olarak etiketlenmiş sonuçları getirebilir böylelikle bu eleştirel yazıların içinde "zararları" kelimesi geçmese bile bir bakıma arama motoru zekasını kullanarak bu sonuçları çıkarabilir. Bunun dışında kolaylık olsun diye negatif fikirli eleştirel yazılar için bir arama kısaltması kullanılabilir, örneğin (-) işareti, "porno (-)" aramasını yaptığınızda karşınıza sadece porno hakkındaki eleştirel yazıların bağlantıları çıkar.
Değinmek istediğim son bir konu daha var, bir önceki yazımda komik bir yazı olduğu için ve kimsenin keyfini kaçırmak istemediğim için bahsetmemiştim ama çocuk pornosu ve benzeri aramalarla da siteme gelen bir çok kişi oluyor... Başka çarpıcı bir örnek ise burada, Google üzerindeki tüm dünyada "child porn" aramasında en fazla bu aramayı yapan ilk dört şehir Türkiye'den İzmir, Adana, Ankara ve İstanbul'a ait... Bu üzücü ve çarpıcı bir gerçek ve bence Google Türkiye'nin burada etik bir sorumluluğu var. Eğer bir warez sitesine gidiyorsanız Google sizi uyarıyor, bu siteden indireceğiniz dosyalar bilgisayarınıza zarar verebilir şeklinde, işte bence aynı uyarıyı Google Türkiye çocuk pornosu için de yayınlamalı. Mesela "child porn" veya benzeri aramalarda bir uyarı sayfası göstermeli ilk önce, peki bu uyarı sayfasında ne yazmalı?
Öncelikle internet üzerinde porno sektörü merak üzerine kuruludur, önce bir merak oluşturulur daha sonra da bir şekilde "üzüm üzüme baka baka kararır" mantığıyla insanların bu tür içeriğe merakları artmaya başlar. İnsanlar bu sitelere girip sadece resimlere bakarak meraklarını giderdiklerini sanarlar ama aslında farkında olmadıkları birşey vardır, bu sektöre aynı zamanda maddi olarak da yardım yaparlar farkında olmadan. Şöyle ki, bir internet sitesinin aldığı ziyaretçi sayısı ne kadar çok ise o siteden alacağı reklamların site sahibine geliri de o derecede çok olacaktır. İşte bu gelirlerin bir kısmı da "yeni içerik" bulmak amacıyla ne yazık ki birçok masum çocuğun bu alanda suistimal edilmesine maddi kaynak olarak kullanılır. Bir çok kişi sadece bakarak, üye olmadan, para vermeden bir suç işlemediklerini düşünse bile aslında sadece bakmaları bile bu sektörün ekmeğine yağ sürmekte ve onlara para kazandırmaktadır. Bunun önüne geçmenin tek yolu ise bu sektörlere olan talebi azaltmak ve kapalı toplumlarda sıkça görülen cinsel merakın önüne geçmektir, bu da ancak bilinçlendirme olarak gerçekleştirilebilir.
İşte Google Türkiye'nin yapması gereken bu tür içeriği arayan anahtar kelimelerde bir uyarı sayfası çıkarmak ve bu sayfada çarpıcı istatistiklerle bu sektörün çarkının nasıl işlediğini ve sadece bakarak bile, düşünmeden oluşan merakımızın bile dünyanın başka bir yerinde ki çocuğun yaşamını nasıl değiştirebileceği, kabusa çevirebileceği açıklanmalıdır. Buna rağmen aramaya devam etmek isteyenler için (akademik ya da farklı bir çalışma amaçlı arayanlar olabilir, mesela ben de bu yazıyı yazarken istatiksel trendleri bulabilmek için Google'da bu aramayı yapmak zorunda kaldım) uyarı sayfasının altında aramaya devam et bağlantısı ile arama sonuçları listelenmelidir. Bunun dışında çocuk pornosu içeren siteler elbette listelemelerde hiçbir şekilde yer almamalıdır ve düzenli olarak bu kontrol edilmelidir.
Bence çocuk pornosuna bu kadar meraklı bir ülkede (yukarıda bahsettiğim gibi dünyada Google üzerinden bu tür aramaları en çok yapan şehirlerden ilk dört açık farkla Türkiye'den) alınabilecek minimum tedbirlerden biridir bu, aksi takdirde bir sonraki nesilde çok büyük sosyolojik problemlerle karşılaşabiliriz. Son olarak bu tür tatsız konulardan bahsettiğim için özür dilerim ama unutmayın ki Google'dan Türkiye'nin çocuk pornosu hakkında ki merakını bir tek biz değil kötü niyetli kimseler de gözlemlemiştir ve bu kişiler en çok talep neredeyse oraya odaklanırlar. Bu tür şeyler bir tek kınanarak durdurulamaz işte bu yüzden bu konuları utanmadan sıkılmadan tartışıp çözüm üretmemiz gereklidir.
Şimdi burada şöyle bir sorun çıkıyor, siz bir konu hakkında negatif, eleştirel yönde bir yazı yayınlamışsınız ama aramayı yapıp sizin sitenize uğrayanlar çoğunlukla farklı amaçla geliyorlar ve aradıklarını bulamıyorlar :) İşte bunun üstesinden nasıl gelinebilir? Belki ileride arama motorları indeksledikleri sayfaların içeriklerini profesyonelce algılayabilecek ve yazının konu hakkında pozitif ya da negatif yönde olup olmadığını, içeriğin cinsini algılayabilecek...(bu aslında hem çok güzel bir gelişme olur hem de biraz korkutucu bir gelişme olabilir düşünebilen, öğrenebilen yapay zeka olarak düşünürsek) Ama bence daha o seviyeye gelmelerine uzun süre var. Peki soru şu, bu süre içinde geçici bir çözüm olabilir mi?
Bu konu üzerinde biraz düşündüm, aklıma pozitif-negatif fikri geldi. Fikrimi şöyle açıklayabilirim, siz Google'dan bir arama yaptığınızda o konu hakkındaki hem pozitif düşünceye sahip hem de belki negatif (eleştirel) düşünceye sahip sonuçlar çıkabilir karşınıza. Demokratik bir ortam olması için iki sonucunda çıkması gereklidir. İşte asıl sorun bu iki farklı düşünceyi nasıl ayrıştıracağımız. Bu ayrıştırmayı şu an içeriği algılayamadığı için bilgisayar sistemleri otomatik olarak yapamaz, o halde insan gücü gereklidir. Peki ama tüm bu içerikleri bir kaç çalışan incelemeye kalkarsa hayatlarını sanırım bu işe adamaları gerekir. Bu durumda sosyal internet kavramını devreye sokmak gerekli. Şöyle düşünün bir konu hakkında arama yapıyorsunuz, bu konu hakkında çıkan bağlantılardan birine tıklıyorsunuz, inceliyorsunuz, sonucun aradığınızın aksine eleştirel bir bakış açısı getirdiğini görüyorsunuz, tekrar geriye Google'a dönüp aramanıza devam ediceksiniz. İşte bu noktada Google'da az önce tıkladığınız bağlantının altında ufak bir düğme olsa, "içerik eleştirel" tarzında. Bu düğmeye tıkladığınızda hiç sayfa yenilenmeden (muhtemelen ajax teknolojisi ile) geribeslemenizi bildirebilseniz Google'a ve kaldığınız yerden devam etseniz. Bir sürü kullanıcı bu sistem ile geribesleme sunsa ve diyelim ki 10 kişi içerik eleştirel dedi, işte o zaman Google mühendisi minimum 10 tane geribesleme alan bağlantıdaki içeriği inceler ve son onayını verdikten sonra içerik "..." araması hakkında eleştirel olarak etiketlenebilir. Peki bunun faydası ne olabilir? Porno diye aratan bir kişi muhtemelen porno içerik bulmak istiyordur, "pornonun zararları" şeklinde aratan bir kişi ise muhtemelen porno hakkındaki eleştirel sonuçları bulmak istiyordur. İşte pornonun zararları aramasını yaptıran bir kişinin karşısına Google "porno" araması hakkında eleştirel olarak etiketlenmiş sonuçları getirebilir böylelikle bu eleştirel yazıların içinde "zararları" kelimesi geçmese bile bir bakıma arama motoru zekasını kullanarak bu sonuçları çıkarabilir. Bunun dışında kolaylık olsun diye negatif fikirli eleştirel yazılar için bir arama kısaltması kullanılabilir, örneğin (-) işareti, "porno (-)" aramasını yaptığınızda karşınıza sadece porno hakkındaki eleştirel yazıların bağlantıları çıkar.
Değinmek istediğim son bir konu daha var, bir önceki yazımda komik bir yazı olduğu için ve kimsenin keyfini kaçırmak istemediğim için bahsetmemiştim ama çocuk pornosu ve benzeri aramalarla da siteme gelen bir çok kişi oluyor... Başka çarpıcı bir örnek ise burada, Google üzerindeki tüm dünyada "child porn" aramasında en fazla bu aramayı yapan ilk dört şehir Türkiye'den İzmir, Adana, Ankara ve İstanbul'a ait... Bu üzücü ve çarpıcı bir gerçek ve bence Google Türkiye'nin burada etik bir sorumluluğu var. Eğer bir warez sitesine gidiyorsanız Google sizi uyarıyor, bu siteden indireceğiniz dosyalar bilgisayarınıza zarar verebilir şeklinde, işte bence aynı uyarıyı Google Türkiye çocuk pornosu için de yayınlamalı. Mesela "child porn" veya benzeri aramalarda bir uyarı sayfası göstermeli ilk önce, peki bu uyarı sayfasında ne yazmalı?
Öncelikle internet üzerinde porno sektörü merak üzerine kuruludur, önce bir merak oluşturulur daha sonra da bir şekilde "üzüm üzüme baka baka kararır" mantığıyla insanların bu tür içeriğe merakları artmaya başlar. İnsanlar bu sitelere girip sadece resimlere bakarak meraklarını giderdiklerini sanarlar ama aslında farkında olmadıkları birşey vardır, bu sektöre aynı zamanda maddi olarak da yardım yaparlar farkında olmadan. Şöyle ki, bir internet sitesinin aldığı ziyaretçi sayısı ne kadar çok ise o siteden alacağı reklamların site sahibine geliri de o derecede çok olacaktır. İşte bu gelirlerin bir kısmı da "yeni içerik" bulmak amacıyla ne yazık ki birçok masum çocuğun bu alanda suistimal edilmesine maddi kaynak olarak kullanılır. Bir çok kişi sadece bakarak, üye olmadan, para vermeden bir suç işlemediklerini düşünse bile aslında sadece bakmaları bile bu sektörün ekmeğine yağ sürmekte ve onlara para kazandırmaktadır. Bunun önüne geçmenin tek yolu ise bu sektörlere olan talebi azaltmak ve kapalı toplumlarda sıkça görülen cinsel merakın önüne geçmektir, bu da ancak bilinçlendirme olarak gerçekleştirilebilir.
İşte Google Türkiye'nin yapması gereken bu tür içeriği arayan anahtar kelimelerde bir uyarı sayfası çıkarmak ve bu sayfada çarpıcı istatistiklerle bu sektörün çarkının nasıl işlediğini ve sadece bakarak bile, düşünmeden oluşan merakımızın bile dünyanın başka bir yerinde ki çocuğun yaşamını nasıl değiştirebileceği, kabusa çevirebileceği açıklanmalıdır. Buna rağmen aramaya devam etmek isteyenler için (akademik ya da farklı bir çalışma amaçlı arayanlar olabilir, mesela ben de bu yazıyı yazarken istatiksel trendleri bulabilmek için Google'da bu aramayı yapmak zorunda kaldım) uyarı sayfasının altında aramaya devam et bağlantısı ile arama sonuçları listelenmelidir. Bunun dışında çocuk pornosu içeren siteler elbette listelemelerde hiçbir şekilde yer almamalıdır ve düzenli olarak bu kontrol edilmelidir.
Bence çocuk pornosuna bu kadar meraklı bir ülkede (yukarıda bahsettiğim gibi dünyada Google üzerinden bu tür aramaları en çok yapan şehirlerden ilk dört açık farkla Türkiye'den) alınabilecek minimum tedbirlerden biridir bu, aksi takdirde bir sonraki nesilde çok büyük sosyolojik problemlerle karşılaşabiliriz. Son olarak bu tür tatsız konulardan bahsettiğim için özür dilerim ama unutmayın ki Google'dan Türkiye'nin çocuk pornosu hakkında ki merakını bir tek biz değil kötü niyetli kimseler de gözlemlemiştir ve bu kişiler en çok talep neredeyse oraya odaklanırlar. Bu tür şeyler bir tek kınanarak durdurulamaz işte bu yüzden bu konuları utanmadan sıkılmadan tartışıp çözüm üretmemiz gereklidir.
6 Mayıs 2007
Google arama sonuçları
Google Analytics sayesinde Google'dan hangi aramalar sonucu siteme ziyaretçi geldiğini görebiliyorum, son 1 hafta içinde Google'dan bloğuma gelen ziyaretçilerin yaptıkları arama sonuçlarından en "orjinal" olanlarını yorumlarımla birlikte paylaşmak istedim;
porno film bakmak istiyorum: böyle Google'a emrivaki yaklaşımlara bayılıyorum, isteği hakkında yoruma zaten gerek yok
youtube mahkeme kararı ile kapanmış oraya nasıl girebiliriz: Google'ı bir dost bilip ona soru cümlesi kuran arkadaşım, sen bu aramayı bu hafta içinde yapmışın ama Youtube yeniden açılalı çok oldu, biraz geriden takip ediyoruz sanırım
cıbıldak porno: ahaha bu benim en beğendiğim arama, o nedir arkadaşım? Öyle birşey mi var? Nasıl bir insan böyle bir arama yapabilir? Hem porno hem de cıbıldak bak sen...
hosteslik yapmanı zorlukları: öncelikle "n" harfini atlamışınız, en büyük zorluğu getir-götür işleri çok oluyor.
amerikaya ressam olarak vize almak: portfolyonuz ile amerikan konsolosluğuna başvurun, resimlerinizi beğenirlerse vizenizi verirler.
sharon stone boyu kaçtır: bence 1.65 falan
kendİnİ hİssetmeme: i leri büyük yazan arkadaşım bir silkelen kendine gel lütfen
biz böyle değildik: Google'dan bir teselli, bir dost omzu arayan arkadaşım, haklısınız değildik, nerede o eski günler...
dedelerimizin küçükken oynadığı oyunlar. : Ahah en beğendiğim ikinci arama, sonuna bir de nokta koymuş. Arkadaşım dedelerimiz küçükken saklambaç, elim sende ve hatta seksek oynarlardı, şimdi ki çocuklar ise tüm gün bilgisayar başında cıvcıv atari tek dertleri...
hafifçe ısır : eheh bu da güzel, tamam ama bazen dozunu kaçırabiliyorum acıtırsam söyle
vikipedide çevreyi kimler nasıl kirletiyorlar: vikipedide çok şerefsizler var, geçen gün birini yakaladım yere çöp atıyordu, çektim kulağını hemen, burası vikipedi ayağını denk al dedim ama kimseyi de ispiyonlamak istemiyorum şimdi buradan, onlar kendilerini biliyor.
hapishanede seks: tavsiye etmiyorum
popüler lise kızı nasıl olunur: Hah hep Güzin Abla'ya özenmiştim işte karşıma bir fırsat, sevgili kızım... Hayatta hedef aldığın değerleri yeniden gözden geçirmeni öneririm. Bence sen bu genç döneminde derslerine odaklanıp başarılı bir talebe olmaya gayret göstermelisin. Liselerdeki popüler kızlara bazen başka isimler de takarlar, popülerlik uğruna hafif bir kız olmanı hiç istemem ama illa ki popüler olmak istiyorum diyorsan etek boyunu kısaltmanı önerebilirim.
popiler porno : popiler değil güzel arkadaşım popüler, popiler nedir? Popiler olsa olsa sevimli bir çizgi film adı olabilir. Sevimli köpek ailesi "Popiler" yeni maceralarıyla Baby TV'de sakın kaçırmayın.
windows açılmıyor yanıp sönüyor: Yanıp sönüyor? ne yanıyor ne sönüyor? Bir derdi var işte Windows'un size anlatmaya çalışıyor, dili yok ki nasıl anlatsın derdini başka türlü zavallıcık...
kulaĞim tikandi: ğ'yi büyük yazan arkadaşım, geçmiş olsun, acil şifalar dilerim
pota kadu: bunu anlamlandıramadım acaba posta kodu mu demek istemiş? Posta kodunu Google'a sormanız çok mantıklı ama isterseniz bir de postacınıza danışın.
Daha böyle yüzlerce orjinal arama sonuçları var, inanın hepsi gerçek, ekran görüntüsüyle ispat edebilirim zaten takdir edersiniz ki bu kadar yaratıcı aramaları kendi başıma uyduramazdım.
Şimdi sevgili Google sana bir sorum var, bak bu sefer ilk kez ben de sana bir dost gibi yaklaşıyorum, insanca soru soruyorum...
Neden bütün abuk subuk pornocuları benim siteme yönlendiriyosun GOOGLE? Ben bu ziyaretçileri hak edicek ne yaptım? Cevap veremediğin aramaları, soruları bana mı havale ediyorsun? Çöplük mü benim bloğum? Neden Google... Neden?
Şimdi anlaşıldı neden "mert" diye aratınca ilk benim sitemin çıktığı, ben de sanıyordum ki...
porno film bakmak istiyorum: böyle Google'a emrivaki yaklaşımlara bayılıyorum, isteği hakkında yoruma zaten gerek yok
youtube mahkeme kararı ile kapanmış oraya nasıl girebiliriz: Google'ı bir dost bilip ona soru cümlesi kuran arkadaşım, sen bu aramayı bu hafta içinde yapmışın ama Youtube yeniden açılalı çok oldu, biraz geriden takip ediyoruz sanırım
cıbıldak porno: ahaha bu benim en beğendiğim arama, o nedir arkadaşım? Öyle birşey mi var? Nasıl bir insan böyle bir arama yapabilir? Hem porno hem de cıbıldak bak sen...
hosteslik yapmanı zorlukları: öncelikle "n" harfini atlamışınız, en büyük zorluğu getir-götür işleri çok oluyor.
amerikaya ressam olarak vize almak: portfolyonuz ile amerikan konsolosluğuna başvurun, resimlerinizi beğenirlerse vizenizi verirler.
sharon stone boyu kaçtır: bence 1.65 falan
kendİnİ hİssetmeme: i leri büyük yazan arkadaşım bir silkelen kendine gel lütfen
biz böyle değildik: Google'dan bir teselli, bir dost omzu arayan arkadaşım, haklısınız değildik, nerede o eski günler...
dedelerimizin küçükken oynadığı oyunlar. : Ahah en beğendiğim ikinci arama, sonuna bir de nokta koymuş. Arkadaşım dedelerimiz küçükken saklambaç, elim sende ve hatta seksek oynarlardı, şimdi ki çocuklar ise tüm gün bilgisayar başında cıvcıv atari tek dertleri...
hafifçe ısır : eheh bu da güzel, tamam ama bazen dozunu kaçırabiliyorum acıtırsam söyle
vikipedide çevreyi kimler nasıl kirletiyorlar: vikipedide çok şerefsizler var, geçen gün birini yakaladım yere çöp atıyordu, çektim kulağını hemen, burası vikipedi ayağını denk al dedim ama kimseyi de ispiyonlamak istemiyorum şimdi buradan, onlar kendilerini biliyor.
hapishanede seks: tavsiye etmiyorum
popüler lise kızı nasıl olunur: Hah hep Güzin Abla'ya özenmiştim işte karşıma bir fırsat, sevgili kızım... Hayatta hedef aldığın değerleri yeniden gözden geçirmeni öneririm. Bence sen bu genç döneminde derslerine odaklanıp başarılı bir talebe olmaya gayret göstermelisin. Liselerdeki popüler kızlara bazen başka isimler de takarlar, popülerlik uğruna hafif bir kız olmanı hiç istemem ama illa ki popüler olmak istiyorum diyorsan etek boyunu kısaltmanı önerebilirim.
popiler porno : popiler değil güzel arkadaşım popüler, popiler nedir? Popiler olsa olsa sevimli bir çizgi film adı olabilir. Sevimli köpek ailesi "Popiler" yeni maceralarıyla Baby TV'de sakın kaçırmayın.
windows açılmıyor yanıp sönüyor: Yanıp sönüyor? ne yanıyor ne sönüyor? Bir derdi var işte Windows'un size anlatmaya çalışıyor, dili yok ki nasıl anlatsın derdini başka türlü zavallıcık...
kulaĞim tikandi: ğ'yi büyük yazan arkadaşım, geçmiş olsun, acil şifalar dilerim
pota kadu: bunu anlamlandıramadım acaba posta kodu mu demek istemiş? Posta kodunu Google'a sormanız çok mantıklı ama isterseniz bir de postacınıza danışın.
Daha böyle yüzlerce orjinal arama sonuçları var, inanın hepsi gerçek, ekran görüntüsüyle ispat edebilirim zaten takdir edersiniz ki bu kadar yaratıcı aramaları kendi başıma uyduramazdım.
Şimdi sevgili Google sana bir sorum var, bak bu sefer ilk kez ben de sana bir dost gibi yaklaşıyorum, insanca soru soruyorum...
Neden bütün abuk subuk pornocuları benim siteme yönlendiriyosun GOOGLE? Ben bu ziyaretçileri hak edicek ne yaptım? Cevap veremediğin aramaları, soruları bana mı havale ediyorsun? Çöplük mü benim bloğum? Neden Google... Neden?
Şimdi anlaşıldı neden "mert" diye aratınca ilk benim sitemin çıktığı, ben de sanıyordum ki...
5 Mayıs 2007
4 Mayıs 2007
Google'da Mert
Türkiye içinden Google'da Mert diye arattığınızda ilk çıkan siteye dikkat ettiniz mi hiç?
Bu site benim ilk web sitesi denememdi. O zaman üniversitenin ilk yılları sanırım 2000 yılı falan... Benim saçlar uzun böyle fotograflarda var çok komik. Şimdi bu siteyi yaptığım zamanlarda Yahoo'nun Geocities adında bir servisi vardı (gençler bilmezler eheh), bedavaya alan veriyordu çok büyük birşeydi o zamanlar için ama tabi reklam destekli... Neyse ben de hemen yaptım kendime bir site, gene o zamanların internet akımlarından etkilenmişim altta kayan yazı ile siteme hoşgeldiniz falan yazıları... Sitede ortada da bir fotograf vardı ama silinmiş o zamanla ahah. Neyse benim bu dandik sitem şu anda Google'da Mert adlı aramada ilk sırada 26,7000,000 sonuç arasından. (en azından türkiye içinden yapılan aramalarda)
İşin boktan yanı da artık Geocities Yahoo Web 360 mı ne olmuş, geocities'e giremiyorum, hiç bir şekilde o siteyi silemiyorum, değişiklik ya da yönlendirme yapamıyorum ve o sitede 1.sırada inatla... Anlayacağınız enkaz bir site olarak birinciliği koruyor kendisi ve bu gidişle ineceği de yok çünkü Blogger'da 2.5 yıldır yayınladığım bloğum bile 3.sırada Mert diye aratınca. Yani 2.5 yılda yetişememişim o ilk yaptığım sitenin popülerliğine. Pagerank'i 3 bu ilk yaptığım sitenin, benim şu anki bloğumun pageranki 4 ama gene de 1. olamıyor.
Benim bir altımda Mert.com alan adını almış 1969 yılında kurulmuş koca şirket var ama 2000 yılında benim Geocities'de yaptığım kıçı kırık sitenin altında kalmış... Ben o fabrikanın sahibi olsam kudururdum :)
Bir de o zamanlar anytimenow diye bir e-posta servisi kullanıyormuşum, eh onun da şifresini unutmuşum, kimbilir ne e-postalar gelmiştir o adrese eheh... Bir de sitede yazmışım "sizin de beğendiğiniz yazı veya fotoğraflar var ise lütfen e-posta ile iletiniz" diye, valla siteyi açtığım zamanlarda bir kişi bile eposta atmamıştı, bundan sonra attıysa da okuyamıyorum kusura bakmasınlar. Neyse eğer benim uzun saçlı halimi merak ediyorsanız 26 milyon 700 bin Mert'in tepesine çıkmış Mert Ulaş'ın ilk sitesine alalım sizi de :)
(not: o zamanlar da penguen-fors takma adını kullanıyordum o yüzden adını öyle koymuşum :) )
Bu site benim ilk web sitesi denememdi. O zaman üniversitenin ilk yılları sanırım 2000 yılı falan... Benim saçlar uzun böyle fotograflarda var çok komik. Şimdi bu siteyi yaptığım zamanlarda Yahoo'nun Geocities adında bir servisi vardı (gençler bilmezler eheh), bedavaya alan veriyordu çok büyük birşeydi o zamanlar için ama tabi reklam destekli... Neyse ben de hemen yaptım kendime bir site, gene o zamanların internet akımlarından etkilenmişim altta kayan yazı ile siteme hoşgeldiniz falan yazıları... Sitede ortada da bir fotograf vardı ama silinmiş o zamanla ahah. Neyse benim bu dandik sitem şu anda Google'da Mert adlı aramada ilk sırada 26,7000,000 sonuç arasından. (en azından türkiye içinden yapılan aramalarda)
İşin boktan yanı da artık Geocities Yahoo Web 360 mı ne olmuş, geocities'e giremiyorum, hiç bir şekilde o siteyi silemiyorum, değişiklik ya da yönlendirme yapamıyorum ve o sitede 1.sırada inatla... Anlayacağınız enkaz bir site olarak birinciliği koruyor kendisi ve bu gidişle ineceği de yok çünkü Blogger'da 2.5 yıldır yayınladığım bloğum bile 3.sırada Mert diye aratınca. Yani 2.5 yılda yetişememişim o ilk yaptığım sitenin popülerliğine. Pagerank'i 3 bu ilk yaptığım sitenin, benim şu anki bloğumun pageranki 4 ama gene de 1. olamıyor.
Benim bir altımda Mert.com alan adını almış 1969 yılında kurulmuş koca şirket var ama 2000 yılında benim Geocities'de yaptığım kıçı kırık sitenin altında kalmış... Ben o fabrikanın sahibi olsam kudururdum :)
Bir de o zamanlar anytimenow diye bir e-posta servisi kullanıyormuşum, eh onun da şifresini unutmuşum, kimbilir ne e-postalar gelmiştir o adrese eheh... Bir de sitede yazmışım "sizin de beğendiğiniz yazı veya fotoğraflar var ise lütfen e-posta ile iletiniz" diye, valla siteyi açtığım zamanlarda bir kişi bile eposta atmamıştı, bundan sonra attıysa da okuyamıyorum kusura bakmasınlar. Neyse eğer benim uzun saçlı halimi merak ediyorsanız 26 milyon 700 bin Mert'in tepesine çıkmış Mert Ulaş'ın ilk sitesine alalım sizi de :)
(not: o zamanlar da penguen-fors takma adını kullanıyordum o yüzden adını öyle koymuşum :) )
Bu arabayla Şişli'ye gidemezsin!
Siz yeni bir araba alıyorsunuz, fiyatta anlaşmışınız parası neyse vereceksiniz sonra satıcı size diyor ki;
-Ha arkadaşım yalnız sen bu arabayla Şişli'ye, Kadıköy'e ve Sarıyer'e gidemezsin !
-Neden?
-Yasak
Böyle bir diyalog çok garip geliyor değil mi? Aslında değil çünkü şimdiden ve bilmeden bu tür yasaklarla dolu birçok DVD oynatıcı, elektronik alet alıyorsunuz.
Normal koşullarda Amerika'da parasıyla satın aldığınız bir DVD'yi Türkiye'de izleyemezsiniz, ha izlersiniz şöyle 5 tane bölge kodu değiştirme hakkınız var, bir amerikadan gelen dvd, bir türkiyeden gelen dvd, sonra bir avrupa bir ingiltere bir de çin'den gelen dvd seyrettiniz hakkınız bitti bundan böyle son kullandığınız bölgenin kodu (bu durumda çin) dışından satın aldığınız dvd'leri izleyemiyosunuz. Teknolojik uyumsuzluk mu? Hah tabii ki hayır, teknolojik olarak hiçbir sorun yok ama bu kilidi yapan kafalar sorunlu... Bunun sebebi tabii ki bazı şirketlerin ticari karı başka hiçbir sebebi yok.
Elbette kısa süre içindebu kod kırıldı ve herkes bilgisayarında istediği bölgeden istediği filmi istediği kadar izlemeye başladı... Yasal mı? Değil, sürekli dünyayı gezen biriyseniz dvd oynatıcınızı 5 kereden sonra çöpe atıp yenisini almanız gerekli bu adamların mantığında, ya da suçlu korsan durumuna düşeceksiniz. Bilgisayarlar da kırıldı ama hala TV'ye bağladığınız çoğu DVD oynatıcı da geçerli olan bir sorun. (onlar da uzaktan kumandadan kod girerek kırılıyormuş galiba) Ha diyceksiniz ki ya ben zaten yurtdışından DVD almıyorum ki hiç... Peki ya bir kaç sene sonra size derlerse ki bundan sonra şu şirketten çıkan DVD'ler den başka DVD oynatamayacaksın cihazında? Sınırlayıcı zihniyetin sonu var mı? İran'da mollalar başbakanları yaşlı başı örtülü öğretmeninin elini öptü diye yaygara çıkarmışlar, neymiş kadın eline değmek günahmış, başbakanda kendini savunuyor "ama elinde eldiven vardı sayılmaz o" diye... Sınırlayıcı mantığın sonu var mı? Biri dini alet ediyor diğeri de parasal kazancını, geri kalan mantık aynı...
Ben bir kaç ay önce bir mp3 oynatıcı satın almıştım, dizayn ve kullanılabilirlik olarak gerçekten çok güzel bir cihaz ama bir sorunu var... Yalnızca windows işletim sistemi altında çalışıyormuş... Yani kısaca cihazı üreten firma Microsoft'dan para yemiş ve sadece Windows Media Player ile senkronize olmasını sağlamış. Linux kullanıcıları diyor ki "tamam siz kaynak kodunu verin, sürücülerini biz yazıcaz" cevap olarak "bu şirket kurallarımıza aykırı" yani Microsoft'un çıkarlarına aykırı. Teknoloji olarak bir yenilik yok kullanıcıya sunulan, aslında sadece Windows uyumlu yapmak için daha bile fazla para harcıyorlar. Şimdi sırf bu yüzden mp3 çalarımı satacağım ve bir daha hiç Iriver markası satın almayacağım.
Şimdi son olarak Digg'de bahsi geçen HD-DVD olayına dönersek, DVD'leri kısıtlamaya çalışan aynı mantık yeni bir teknoloji çıktığında gene iş başında. Eğer bu kod kırılmamış olsaydı hiç bir linux bilgisayar yeni nesil HD-DVD'leri okuyamayacaktı. Tabii bundan kim kazançlı çıkacaktı? Büyük şirketler gene... Parasını verip satın alabilirsin ama linux'ta oynatamazsın diyorlar yani, tıpkı parasını verip arabanı alırsın ama Şişli'ye giremezsin gibi, peki ya Şişli'ye taşınırsanız?
-Ha arkadaşım yalnız sen bu arabayla Şişli'ye, Kadıköy'e ve Sarıyer'e gidemezsin !
-Neden?
-Yasak
Böyle bir diyalog çok garip geliyor değil mi? Aslında değil çünkü şimdiden ve bilmeden bu tür yasaklarla dolu birçok DVD oynatıcı, elektronik alet alıyorsunuz.
Normal koşullarda Amerika'da parasıyla satın aldığınız bir DVD'yi Türkiye'de izleyemezsiniz, ha izlersiniz şöyle 5 tane bölge kodu değiştirme hakkınız var, bir amerikadan gelen dvd, bir türkiyeden gelen dvd, sonra bir avrupa bir ingiltere bir de çin'den gelen dvd seyrettiniz hakkınız bitti bundan böyle son kullandığınız bölgenin kodu (bu durumda çin) dışından satın aldığınız dvd'leri izleyemiyosunuz. Teknolojik uyumsuzluk mu? Hah tabii ki hayır, teknolojik olarak hiçbir sorun yok ama bu kilidi yapan kafalar sorunlu... Bunun sebebi tabii ki bazı şirketlerin ticari karı başka hiçbir sebebi yok.
Elbette kısa süre içindebu kod kırıldı ve herkes bilgisayarında istediği bölgeden istediği filmi istediği kadar izlemeye başladı... Yasal mı? Değil, sürekli dünyayı gezen biriyseniz dvd oynatıcınızı 5 kereden sonra çöpe atıp yenisini almanız gerekli bu adamların mantığında, ya da suçlu korsan durumuna düşeceksiniz. Bilgisayarlar da kırıldı ama hala TV'ye bağladığınız çoğu DVD oynatıcı da geçerli olan bir sorun. (onlar da uzaktan kumandadan kod girerek kırılıyormuş galiba) Ha diyceksiniz ki ya ben zaten yurtdışından DVD almıyorum ki hiç... Peki ya bir kaç sene sonra size derlerse ki bundan sonra şu şirketten çıkan DVD'ler den başka DVD oynatamayacaksın cihazında? Sınırlayıcı zihniyetin sonu var mı? İran'da mollalar başbakanları yaşlı başı örtülü öğretmeninin elini öptü diye yaygara çıkarmışlar, neymiş kadın eline değmek günahmış, başbakanda kendini savunuyor "ama elinde eldiven vardı sayılmaz o" diye... Sınırlayıcı mantığın sonu var mı? Biri dini alet ediyor diğeri de parasal kazancını, geri kalan mantık aynı...
Ben bir kaç ay önce bir mp3 oynatıcı satın almıştım, dizayn ve kullanılabilirlik olarak gerçekten çok güzel bir cihaz ama bir sorunu var... Yalnızca windows işletim sistemi altında çalışıyormuş... Yani kısaca cihazı üreten firma Microsoft'dan para yemiş ve sadece Windows Media Player ile senkronize olmasını sağlamış. Linux kullanıcıları diyor ki "tamam siz kaynak kodunu verin, sürücülerini biz yazıcaz" cevap olarak "bu şirket kurallarımıza aykırı" yani Microsoft'un çıkarlarına aykırı. Teknoloji olarak bir yenilik yok kullanıcıya sunulan, aslında sadece Windows uyumlu yapmak için daha bile fazla para harcıyorlar. Şimdi sırf bu yüzden mp3 çalarımı satacağım ve bir daha hiç Iriver markası satın almayacağım.
Şimdi son olarak Digg'de bahsi geçen HD-DVD olayına dönersek, DVD'leri kısıtlamaya çalışan aynı mantık yeni bir teknoloji çıktığında gene iş başında. Eğer bu kod kırılmamış olsaydı hiç bir linux bilgisayar yeni nesil HD-DVD'leri okuyamayacaktı. Tabii bundan kim kazançlı çıkacaktı? Büyük şirketler gene... Parasını verip satın alabilirsin ama linux'ta oynatamazsın diyorlar yani, tıpkı parasını verip arabanı alırsın ama Şişli'ye giremezsin gibi, peki ya Şişli'ye taşınırsanız?
3 Mayıs 2007
Güncel
Bir süredir günlüğüme yazamıyordum, üzerimde bir bezginlik var sebebini bilmediğim ama yavaş yavaş elimi tekrar alıştırmam lazım :)
Yazmadığım süre için de Genelkurmay'dan Türkiye'de internet yeterince kullanılmıyor diyenlere nispet olacak şekilde tahminim dünya tarihinde bir ilk olan sanal muhtıra geldi. Bence bu muhtıranın internet ortamından duyurulması oldukça mantıklıydı çünkü Genelkurmay Başkanı aslında 12 Nisan'da çok benzer açıklamalar yapmış ama pek dikkate alınmamıştı, sanki sadece "Genelkurmay Başkanı'nın sözleri" olarak yorumlanmıştı, benzer ve daha sert dilli bir açıklamayı resmi internet sitelerinden yaptıklarında ise "Askerden muhtıra" adını aldı... Demek ki açıklamayı nasıl yaptığınız bile bir konudaki ciddiyetinizi medya önünde değiştirebiliyor. Bunun dışında internet üzerinden yapılması sayesinde tüm basın organlarına aynı anda, sansürsüz olarak iletilmiş oldu bir bakıma. Tabii ki tüm halka da, üstelik hiç bir kelimesi sansürlenmeden, atlanmadan ve anında. Ordu profesyonel bir kurum olduğu için teknolojiyi kullanması da gayet mantıklı. Gönül isterdi ki muhtıra vermeye ihtiyaç duymasaydı ordu, işler bu kadar gerilmeden uzlaşmacı bir politika izleyebilseydi iktidar partisi...
Bunun dışında hayatımda ilk defa gözlemlediğim, Ankara ve İstanbul'da ailecek piknik gibi gidilebilecek olaysız mitingler yaşandı, gerçekten güzel sahnelerdi. 1 Mayıs mitingi için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim ne yazık ki, o geçmiş yılların kopyası gibiydi. Biraz da çok üst üste gelmişti sanırım olaylar... Polis köprüden geçen neredeyse her arabayı durdurup aramış, herkes çile çekmiş ama düşünüyorum da bir araba infilak etse köprü üzerinde 1 Mayıs günü sanırım bunun etkileri çok daha büyük ve yıkıcı olurdu, o bakımdan kontrolleri çok da eleştiremiyorum.
Sanırım ilkbahar ayları insanların içindeki reform duygularını harekete geçiriyor çünkü reform kokusu sadece ülkemizde değil sanal platformda dünyada da kendini gösterdi. Digg adı verilen ve oylama usulü işleyen kullanıcı tabanlı haber sitesinde HD-DVD lerin kodu kırıldığı haberinin sansürlenmesi üzerine yüzlerce Digg yazarı bu haberi yaymaya başladı ve sonunda pes eden Digg oldu. Bu kod ve arkasındaki yaklaşımı bir sonraki yazımda daha net açıklamaya çalışacağım.
Bunun dışında bana yeni araba alındı. Amerika'ya gitmeden önce peugeot 206 kullanıyordum, kriz zamanında almıştık, sonra Amerikaya giderken babam nasılsa kimse kullanmayacak bu arabayı satalım demişti ben de olur demiştim, kriz dönemi alıp piyasaların açık olduğu bir dönemde sattığımız için o arabanın satışından kar bile etmiştik. Sonra o parayı bankada döviz olarak tuttuk ve ben 2.5 yıl sonra döndüğüm de bankada vadede yatan para daha da artmıştı. İşte o parayla temiz 2.el 14.000 km'de tam donanımlı bir peugeot 307 aldık yani neredeyse masrafsız olarak arabayı güncelledik diyebilirim :) 307'ler için çok elektronik arıza çıkarabildiklerini duydum ama şimdilik gayet memnunum arabamdan, güzel denk geldi bence.
Yalnız yeni araba alırken arabanın ruhsatını üstünüze çıkaracaksanız bir daha düşünün derim tecrübelerimden çünkü kasko firmaları istatiksel bir yaklaşım sergiliyor. Şöyle ki; eğer 20-30 yaş arasındaysanız ekstra, eğer cinsiyetiniz erkekse ekstra ve gene belli araba markalarına göre ekstra kasko ücreti biniyor... (Peugeot'lar da ekstra kasko ücreti alıyorlar çünkü peugeot 106'larına turbo motor taktırıp kanatlandıran ve duvara yazılan yüzlerce türk gencimiz var, onlarda kaza oranlarına bakıp demek ki Peugeot'lar daha fazla kaza yapıyor onlardan daha fazla sigorta parası alalım demişler ki burada aslında bir haksızlık var çünkü arabanın sadece markasına göre karar veriyorlar sanırım halbuki marka ve modele göre karar vermeleri gerekir) Sonuç olarak arabanızı annenizin üstüne alırsanız yaş ve cinsiyet farkından doğan ekstra kasko ücretlerinden kurtulabilirsiniz aklınızda bulunsun.
Son olarak İstanbul'a dönüşümle birlikte tekrar bahçe katında yaşamaya başladım ve haliyle haşere arkadaşlarım beni yalnız bırakmıyorlar. Evimiz İstanbul'un göbeğinde yer almasına rağmen evimizdeki haşere çeşitliliği tropik ormanları kıskandıracak nitelikte. Artık haşereler öyle bir boyuta ulaşmış ki öldürdüğüm bazı örümceklerden neredeyse kan çıkıyor. Biraz daha büyük olsalar "egzotik yemek" adı altında ızgaraları yapılabilir o derecede durum.
Mert Ulaş İstanbul'dan bildirdi, esenlikler dilerim efendim...
Yazmadığım süre için de Genelkurmay'dan Türkiye'de internet yeterince kullanılmıyor diyenlere nispet olacak şekilde tahminim dünya tarihinde bir ilk olan sanal muhtıra geldi. Bence bu muhtıranın internet ortamından duyurulması oldukça mantıklıydı çünkü Genelkurmay Başkanı aslında 12 Nisan'da çok benzer açıklamalar yapmış ama pek dikkate alınmamıştı, sanki sadece "Genelkurmay Başkanı'nın sözleri" olarak yorumlanmıştı, benzer ve daha sert dilli bir açıklamayı resmi internet sitelerinden yaptıklarında ise "Askerden muhtıra" adını aldı... Demek ki açıklamayı nasıl yaptığınız bile bir konudaki ciddiyetinizi medya önünde değiştirebiliyor. Bunun dışında internet üzerinden yapılması sayesinde tüm basın organlarına aynı anda, sansürsüz olarak iletilmiş oldu bir bakıma. Tabii ki tüm halka da, üstelik hiç bir kelimesi sansürlenmeden, atlanmadan ve anında. Ordu profesyonel bir kurum olduğu için teknolojiyi kullanması da gayet mantıklı. Gönül isterdi ki muhtıra vermeye ihtiyaç duymasaydı ordu, işler bu kadar gerilmeden uzlaşmacı bir politika izleyebilseydi iktidar partisi...
Bunun dışında hayatımda ilk defa gözlemlediğim, Ankara ve İstanbul'da ailecek piknik gibi gidilebilecek olaysız mitingler yaşandı, gerçekten güzel sahnelerdi. 1 Mayıs mitingi için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim ne yazık ki, o geçmiş yılların kopyası gibiydi. Biraz da çok üst üste gelmişti sanırım olaylar... Polis köprüden geçen neredeyse her arabayı durdurup aramış, herkes çile çekmiş ama düşünüyorum da bir araba infilak etse köprü üzerinde 1 Mayıs günü sanırım bunun etkileri çok daha büyük ve yıkıcı olurdu, o bakımdan kontrolleri çok da eleştiremiyorum.
Sanırım ilkbahar ayları insanların içindeki reform duygularını harekete geçiriyor çünkü reform kokusu sadece ülkemizde değil sanal platformda dünyada da kendini gösterdi. Digg adı verilen ve oylama usulü işleyen kullanıcı tabanlı haber sitesinde HD-DVD lerin kodu kırıldığı haberinin sansürlenmesi üzerine yüzlerce Digg yazarı bu haberi yaymaya başladı ve sonunda pes eden Digg oldu. Bu kod ve arkasındaki yaklaşımı bir sonraki yazımda daha net açıklamaya çalışacağım.
Bunun dışında bana yeni araba alındı. Amerika'ya gitmeden önce peugeot 206 kullanıyordum, kriz zamanında almıştık, sonra Amerikaya giderken babam nasılsa kimse kullanmayacak bu arabayı satalım demişti ben de olur demiştim, kriz dönemi alıp piyasaların açık olduğu bir dönemde sattığımız için o arabanın satışından kar bile etmiştik. Sonra o parayı bankada döviz olarak tuttuk ve ben 2.5 yıl sonra döndüğüm de bankada vadede yatan para daha da artmıştı. İşte o parayla temiz 2.el 14.000 km'de tam donanımlı bir peugeot 307 aldık yani neredeyse masrafsız olarak arabayı güncelledik diyebilirim :) 307'ler için çok elektronik arıza çıkarabildiklerini duydum ama şimdilik gayet memnunum arabamdan, güzel denk geldi bence.
Yalnız yeni araba alırken arabanın ruhsatını üstünüze çıkaracaksanız bir daha düşünün derim tecrübelerimden çünkü kasko firmaları istatiksel bir yaklaşım sergiliyor. Şöyle ki; eğer 20-30 yaş arasındaysanız ekstra, eğer cinsiyetiniz erkekse ekstra ve gene belli araba markalarına göre ekstra kasko ücreti biniyor... (Peugeot'lar da ekstra kasko ücreti alıyorlar çünkü peugeot 106'larına turbo motor taktırıp kanatlandıran ve duvara yazılan yüzlerce türk gencimiz var, onlarda kaza oranlarına bakıp demek ki Peugeot'lar daha fazla kaza yapıyor onlardan daha fazla sigorta parası alalım demişler ki burada aslında bir haksızlık var çünkü arabanın sadece markasına göre karar veriyorlar sanırım halbuki marka ve modele göre karar vermeleri gerekir) Sonuç olarak arabanızı annenizin üstüne alırsanız yaş ve cinsiyet farkından doğan ekstra kasko ücretlerinden kurtulabilirsiniz aklınızda bulunsun.
Son olarak İstanbul'a dönüşümle birlikte tekrar bahçe katında yaşamaya başladım ve haliyle haşere arkadaşlarım beni yalnız bırakmıyorlar. Evimiz İstanbul'un göbeğinde yer almasına rağmen evimizdeki haşere çeşitliliği tropik ormanları kıskandıracak nitelikte. Artık haşereler öyle bir boyuta ulaşmış ki öldürdüğüm bazı örümceklerden neredeyse kan çıkıyor. Biraz daha büyük olsalar "egzotik yemek" adı altında ızgaraları yapılabilir o derecede durum.
Mert Ulaş İstanbul'dan bildirdi, esenlikler dilerim efendim...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)