4 Ağustos 2005

2 Bira

Hayatınızda 2 biraya ödediğiniz en yüksek rakam nedir? Yurtdışı ve yurtiçi dahil? Ben en büyük tecrübemi bodrumda yaşadım, kara kaşlı kara gözlü barmene 2 bira ve ne kadar dediğimde bana kısaca "kırk" (40) dedi ve biralar bildiğimiz bakkaldan alabilceğiniz formatta şişede elime verildi. Bende yanlış duyduğumu ümit ederek cüzdanımda nadiren bulunan 50liği uzattım barmene, kara kaşlı barmenimiz para üstünü birde bozuk 1ytl ler şeklinde vererek beni iyice ezdi.

Aynı biraları 2 adım ötede bakkaldan dört milyona alabilceğim mekanda yol üstünde ayakta bir bidonun önünde sıkış tepiş duruyorsun ve türkçe pop müzikle yanınızda dans etmeye çalışan kokoş hanımların dirsek atmalarına maruz kalıyorsunuz. Mekanın dekorasyonu için kullanılan uzun gemi direği aynı zamanda kazıklığı ile orantılı bir yükseklikte.

Masadaki diğerlerinin bir vodka açtırıp 450 ytl hesap ödemesiyle son bulan gecede, züğürt tesellisi olarak en azından 450de ödeyebilirdim denilip evimizde uykuya dalınır. Ayrıca yemekde yenilebilen bu mekanda aynı gece 2 adım ötesindeki merdivelerde farelerin de yürüdüğünü kendi gözlerimle gördüm. Canım Türkiyem.

Bodrum dönüşü


Dün Bodrum'dan döndüm, güzel sakin bir tatildi. Foto.daki ayaklar bana ait (44#) Iki hafta sonra gene dönüyorum California'ya. Gene degisiyor hayatim.

Bu arada eve dönünce babamın benim bonsai agacimi daha çok güneş görsün diye mutfak dolabının üstüne pencerenin tam altına ağustos güneşine bırakmış on beş-yirmi gün boyunca ve temizlikci kadın da haliyle sulamamış orada. Bütün yaprakları dökülmüş, kökü kurumuş. Çok canım sıkıldı gelir gelmez aradım annemi söylendim 2 posta. Şimdi sürekli suluyorum inşallah toparlar ama toparlasa bile 2 hafta sonra dönüyorum gene annemlerin ellerinde ölmeye mahkum bu zavallı bitki.

Radiohead'in bu albüm kapagindaki görüntü çok önceden çocuklugumdan bir yerlerden sanki kafama kazinmis. Görüntü tam olarak ayni degil, gene sivri sivri daglar var ama yesiller yanilmiyorsam gene uçlari karli. Bir de yanardag yoktu, buna benzer gene tepeden çizgi seklinde bir yol geliyor ama beyaz/transparan bir karayolu ya da demiryolu tam belli degil, böyle daglarin arasina dogru gidiyor ve gene yüksekten bayaa ama köprü gibi degil, hiç ayaklari yok. Oldukça futuristik bir görüntüydü ve gökyüzü açık ve aydınlıktı. Bu resim sadece onu andiriyor ama aklimda neren kalmis, nasil kazinmis bilmiyorum ama oraya gitmeyi o kadar çok isterdimki... Belki öldügüm zaman görebilirim oralari da.

20 Temmuz 2005

Bodrum

Burada günler biraz yavaş geçiyor, en büyük sorunum evdeki telefon hattımızın bozulmuş olması bu yüzden yavaş bile bağlanamıyorum internete. Bunun dışında hava sıcak ve deniz oldukça güzel. Biraz dinlenip düzene girmek iyi geliyor sanırım bünyeme, bir de şu sigarayı tekrar bırakabilsem çok güzel olucak. Henüz bodrum merkezine bile inmedim ama çok da ihtiyaç duymuyorum, pek "haydi eller havaya" tipinde biri değilim zaten. Sanırım önümüzdeki bir hafta boyunca bağlanamıycam.

17 Temmuz 2005

Yazlik Adsl

Bir iki saat icinde Bodrum'a gidicem. Orada muhtemelen dial-up ile baglanti kurucam, superonline in baglandigin kadar ode paketleriyle ama keske turk telekom ya da diger sirketlerin yazlik adsl kampanyasi olsa, bir telefonla 1 ya da 2 aylik baglanti saglansa sadece, hemen bir telefonla da o baglantiyi kapatip o 2 ayin baglantisi odenebilse. Ya da daha iyisi evinizdeki mevcut adsl hattini dondurup yazliktaki hatti aktive etme olsa 1 ya da 2 ayligina gene. Rekabetle belki bu hizmetleri de gorebiliriz. Neyse tatilden cektigim fotograflari da sikca siteye koymaya calisicam. Nedense bu tatilde sikilcam gibi bir his var ama bakalim...

16 Temmuz 2005

Penceremin önünde çiçeklerim



Geçen gün yolda trafik sıkışık giderken çevremdeki binalara baktım ve hepsi çok çirkin gözüktü gözüme. Hiçbir zaman genelleme yapmak istemem ama sanırım bizim halkımızın pek görsel zevki yok, ya da bu zevk bana çok ters geliyor. Tüm bu sıkıcı gri binalar, kapalı perdeler, tamamiyle betonlaşmış bir şehir. En azından diyorum herkes penceresinin önüne bir çiçek koysa o bile sevimlilik katar, biraz renk getirir sokaklara evlere. Keşke "penceremin önünde çiçeklerim" adında bir kampanya başlatılsa, çok para gerektiren birşey değil pencerenin önüne bir çiçek koymak, gerçekten değil.

E-Devlet

Geçen gün babamın bir işi için Yargıtay'ın sitesinden dosya sorgulamamız gerekti. Sorgulama sayfasına geldiğimizde dava ile ilgili detayları girip sorgulama yapabiliyorsunuz. Buraya kadar herşey çok güzel fakat ne yazıkki dava bilgileri girilirken belli bir standart oluşturulmamış. Mesela davalı istanbul belediyesi ise kimi zaman yalnızca belediye yazınca çıkıyor, kimi zaman ise ist yazınca bazen de istanbul yazınca ve gene her biri için büyük-küçük harf alternatiflerini de girmek lazım. Tahmin ediyorum bu bilgileri adliyelerdeki memurlara girdiriyorlar ve önlerine pek de bir standart koymamışlar. En azından Mahkeme Adı kısmı da scroll down list olabilirdi, türkiye deki tüm mahkemelerin adı bellidir zaten.

Elektronik olarak sorgulama kısmında e-devlet yavaş yavaş ilerliyor ama tabi ki sağlıklı sorgulama için belli veritabanlarının tekrardan gözden geçirilmesi gerekir bence. Burada suçu kesinlikle bu bilgileri giren memurlara atmıyorum çünkü onlara bu ekstra bir yük gibi veriliyor. Memur bir de başımıza bu iş çıktı diyor. Aslında bu işin bilenine verilmesi gerekirdi ve daha sonra personele kısa bir eğitim verilerek bundan sonraki girişleri hangi formatta yapılacağı öğretilmeli. Bir de bu işi ekstradan yapan memurun biraz yalap şalap yapması da normal çünkü bu işi yaptığı için (diğer işlerinin yanısıra) hiçbir ek ücret almıyor. Türkiye'de ne yazık ki çalışanların bu şekilde sömürülmesi var. İşe girerken herkesin detaylı ve açık nokta bırakmayacak şekilde yapacağı işin kapsamını yazması lazım, eğer şirketin bu işler dışında bir isteği olursa ya başka birine yaptırmalı ya da çalışana ekstra bir ücret vermeli.

Bir de E-devlet uygulamalarının ilerlemesi için sorgulama hizmetlerinden de öteye gidilmesi gerekiyor, belirli başvuruları ve hatta işlemleri buradan yapabilmeli halk. Bu e-devlet kavramı kimilerine önemsiz gelebilir ama ufak bir örnek vererek önemini anlatmak istiyorum: Sizin sabıka kaydınızı almanız gerekiyor diyelim. Fiziksel olarak savcılığa gitmeniz gerekiyor, kendi arabanız var diyelim, arabayla savcılığın oraya kadar sürmek, otopark parası, form satın almak, tekrar arabaya binip evinize dönmek (ha bir de bunları yaparken bir de sıkışık trafiğe bir araç daha eklendi, çevre biraz daha kirlendi) Hele bir de köyde falan oturuyorsanız demeyin yol çilenize. Burada kişi başı herşeyi toplasan en az 10 milyonluk bir masraf artı zaman kaybınız. Bunlar ufak hesaplar diyorsanız bu sayıyı hergün savcılığa bu talep için giden insanlarla çarpmanızı öneririm, milyonlarla çarpınca inanın küçük hesaplar büyük karlara dönüşüyor. Şu anda (neyse ki) savcılık kaydına memur bilgisayardan bakabiliyor ve fazla sıra beklemeniz gerekmiyor. Umarım yakında bu servisi internet üzerinden de sunabilirler. E-devlet konusunda devlet ilk adımları atıyor ama esas kullanışlılığının sağlanması için daha büyük adımların atılması gerektiği de bir gerçek.