1 Mart 2006

Dedem vefat etti

Bu gece babam telefonuma mesaj birakmis beni ara diye, sesi biraz kotu geliyordu zaten. Dedemi kaybetmisiz dun gece. Neredeyse 90 yasindaydi, kalp yetmezliginden vefat etmis. En son kis tatilinde 23 Ocak'ta buraya donmeden 1 gun once ziyaretine gitmistim. Yasindan dolayi yatalakti ama o yastaki cogu insana gore cok daha iyi durumdaydi. Beni gordugune sevinmisti. Zaten annemler ne zaman ziyaretine gitse Mert nasil, ne zaman donucek diye soruyormus. Aci cekmeden, hastaliga yakalanmadan olmus olmasi tek tesellim sanirim. En cok bu zamanda ailemin yaninda olamayip onlara destek olamamak uzuyor beni... Umarim bende bu kadar uzun ve saglikli yasayabilirim. Hmm artik iki taraftanda ne buyukannem ne de dedem var.

Basimiz sagolsun babacim keske yaninizda olup destek olabilseydim.

27 Şubat 2006

24

Netflix'e uye olduktan sonra daha sik dvd izler olduk, bende 24'un Turkiye'de yayinlanmayan 4.bolumunu izledim. (teroristler turk oldugu icin yayinlanmadi sanirim)

Turk ailesi garip olmus, isimler "behruz, dina, navi" falan oyle garip turkce'de olmayan isimler. Sonra bir yerinde adam internette saldiri buluyor, "kodlara baktim yalniz hepsi ingilizce degildi, orta dogulu dilinde gibiydi ya turkce ya da arapca emin olamadim" diyor.

Simdi arkadasim madem boyle populer bir dizi yapiyorsun biraz arastirma yap.

1) turkce isimler bulmak o kadar zor degil, google dan aratmaya bakar is
2) kod dili universaldir, ekrana yazacagin komut ekranlarini belki baska bir dilde yazdirabilirsin ama kodun kendisi universaldir. Yepyeni bir mimaride yeni bir isletim sistemi yaratmadigin ya da yeni bir kod yaratmadigin surece. Yani arapca C kodu yazamazsin, yazsan bile diger bilgisayarlara okutamazsin.
3) Orta dogulu dili nedir? Arapca ile turkce arasinda biraz fark var, alfabe falan farki. Yani bunu arastirmak google da iki kelime aratmaktir. Turkler arap alfabesi kullanmiyor 1928'den beri. Hani ya turkce ya da arapca gibi bir ikilemde kalmak oldukca zordur.

Bir de diziyi seyrederken ne kadar muhafazakar oldugunu farkettim, klasik "ben amerikan savunma bakaniyim bana birsey yapamazsin" diyaloglari, gerek ulke guvenligini korumak icin her yolu cignemek mubahdir anlayisi (buyuk olcude insan haklari)olsun. Savunma bakaninin eline silah alip teroristleri vurmasi falan (iste savunma bakani boyle olur anlayisi)... Bir de artik cekici yani ya da heyecani kalmiyor pek, hep supriz bekliyosun zaten. Gerci daha sadece ilk 4 saatini izledim, bakalim ilerisinde belki yeni bir seyler olur.

5.sezonun ilk bolumunun Amerika'da izlenme rekoru kirdigi dusunulurse oldukca genis bir kitleye ulasan bir dizi ozellikle de bu yuzden biraz arastirma yapilsaymis senaryo uzerinde daha iyi olurmus.

22 Şubat 2006

Japonya'ya gidiyorum gibi (hem de Zeren'le)


Burada ki spring break tatilinde 1 hafta kadar gidicem. Muhtemelen Mart 27 gibi. 520$ a vergiler dahil gidis donus ucak bileti bulduk. Ileriki gunlerde tam kesinlestiricez yolculuk planini. Muhtemelen Tokyo, Kyoto ve Osaka'yi gezicez.

Heyecanliyim oldukca, orada cok az kisi ingilizce biliyormus ben simdiden vucut dilimi gelistirmeye basladim. Yolculuk icin MP3 listemi hazirlamaya basladim bile, ilk siraya Guano Apes'den "Big in Japan" geliyor :)

Soguk su

Etrafimi soguk su
cevreliyor
elimde yalnizca
yalnizligim var
her saniye
igneliyor
kalbimi
disarida
volkanlar patliyor
benim etrafimi
soguk su
cevreliyor

bu kendime yarattigim
bir tuzak
gozlerimi kapatamiyorum
gozlerimi acamiyorum
herkes cok uzak

20 Şubat 2006

Kitap yiginlari, ego dengeleri ve bu arada "Hey beni duyuyor musun?"

Odanizin ortasinda yerde 2 tane kule yapin kitaplardan yanyana, kulelerden biri daha kisa olsun digerinden, daha az kitap olsun.

En ufak sarsintida bu kulelerden yuksek olani digerinin ustune yigilacaktir. Bunun sebebi yuksek olan yigindaki kitaplarin iyi veya kotu kitaplar olmasi degildir, bu basit fizik kurallarina gore boyledir. Ancak kitap kuleleri esit boyda oldugunda belki birbirlerine dayanarak sarsintida yikilmadan ayakta kalabilirler.

Insan egolarinda da benzer bir isleyis soz konusu sanirim, sizin yakininizda bulunan, ayni is yerinde calistiginiz insanlari dusunun. Sizin ustunuzdekilerin kendi egolarini sizin uzerinize bastirmasini ya da sizin ayni sekilde altinizdakileri bastirmanizi dusunun. Burada belki arada kotu niyetli olanlar da vardir ama bence genelde kitap orneginde oldugu gibi yuksek olan kitaplarin digerinin ustune yigilmasindaki sebep bu kitaplarin icinde yazanlar degildir, tamamiyle doga-fizik kurallari geregidir. Insan davranislari geregi bu boyledir, belki siz de farkinda olmadan altinizda gordugunuz insanlari ezmis olabilirsiniz ve bunu tamamiyle bilincsizce ve farkina varmadan yapmis olabilirsiniz. Buna ego degilde statu dengesi ya da saygi dengesi de diyebilirsiniz.

Peki neden saygiyi kazanmak zorundayiz, ya da diger insanlara onlarla esit seviyede oldugumuzu neden her zaman kanitlamak zorundayiz? Sessiz kendi kosemizde kendi dunyamizda yasasak neden bize durduk yere satasirlar ki? Neden yaptiklari saygisizliklara sustugumuzda bir sonraki gun daha buyuk bir saygisizlik yaparlar? Cunku bazen tepkisizlik en buyuk tepkiyi dogurur. Cunku herkesin dertleri, sorunlari cevaplayamadigi sorulari vardir kafasinda ve tum bunlar cozulmeden digerlerine sorun yaratmaya devam edeceklerdir. Eger herkesin dertsiz, mutlu yasadigi bir utopyada yasiyor olsaydik herkes birbirini diger insanlarla esit gorurdu zaten.

Cocuk yetistirirken de sanirim bu boyle, buyurken ailesi cocuga karsi tepkisiz olan, ilgi gormeyen ya da surekli evinde asagilanan cocuk ilkokula gittiginde bu saygiyi baskalarindan gormeye calisacaktir ve eger bunu konusarak elde edemezse ertesi gun okuldaki bir cocugun oglen yemegini calarak elde etmeye calisacaktir. Bu basit bir ilgi cigligidir aslinda, o an ac olmasa bile bunu yapar cunku bu bir tepkidir yasadigina dair, ihtiyaclarina ve duygularina karsi gosterdigi bir tepkidir. Bir baska cocuk da kendi ozgurlugunu kazandigi anda belki de ileride pismanlik duyacagi seyler yapar gene ailesine ve cevresine bir tepki olarak.

Peki siz kendi kosenizde oturan sessiz birey olarak sucunuz ne? Aslinda bu bir suclu arama meselesi degildir, bu sizin cevrenizdekilerin sorunlarina tepkisiz kalmanizdir, belki bir sorunu oldugunu bile bilmiyorsunuz ama bunu bilmek bile istemiyorsunuz, benim sorunum degil kendi sorununu kendi cozsun bana ne yaklasimidir farkinda olmasanizda yaptiginiz ve bu yaklasim o kisi sizin cevrenizde oldugu surece size zarar vermeye, sizi yipratmaya devam edecektir taa ki sizi artik cok rahatsiz edip sizin de bir sorununuz olana dek.

Bir ornek veriyorum, elbette bu ornekte biraz "abarti" olacaktir genel olguyu daha iyi anlatabilmek icin:
Diyelim ki siz nazik ve uysal yapili bir insansiniz ve koltugunuzda rahatca oturmus kitap okurken tanimadiginiz biri size "hey merhaba" diyor, siz rahatinizi bozmak istemiyorsunuz, sadece gulumseyip ilgilenmiyorsunuz, sonra yaniniza biraz daha yaklasarak "HEY Merhaba" diyor, gene tepkisiz kaliyorsunuz hic ugrasmak istemiyorsunuz hem zaten tanimadiginiz biri ve kitap okumakla mesgulsunuz, daha sonra bu kisi tam onunuzde duruyor, elini gozlerinizin onunden salliyor ve "HEY MERHABA BENI DUYUYOR MUSUN?" diye bagiriyor. Siz cok rahatsiz oluyorsunuz tabi, birisinin sizle bu ses tonuyla konusmasindan, 2 karis oteden elini sallayip sizi salak yerine koymasindan. Ben hicbir sey yapmadan oturuyordum neden durduk yere satasiyor ki simdi diye dusunuyorsunuz ama neyse durduk yere kavga cikarmak istemiyorum gene buyukluk bende kalsin deyip susuyorsunuz yuzunuzu eksitip, hem zaten kibar bir insansiniz. En sonunda karsinizdaki sizi omuzlarinizdan tutup sarsiyor "HEY CEVAP VERSENE BANA DUYUYOR MUSUN BENI" diye. Artik sabriniz tasiyor, bu kadari da cok fazla cunku ve "DUYUYORUM TABI KI GORMUYO MUSUN MESGULUM" diye cikisiyorsunuz sinirle.

Simdi bir de diger insanin bakis acisindan bakalim ayni olaya;

Yogun bir gun gecirmisiniz, evinizde isinizde veya okulunuzda bir suru sorun cikmis ve kimse sizi anlamiyor, ya da sadece caniniz sikildi ve konusacak birini ariyorsunuz. Bir odaya giriyorsunuz ve orada yalniz basina oturan biri var, icinizden "belki icimdekileri anlatacagim biri olabilir diyorsunuz" ama durduk yerde tanimadiginiz bir insana sorunlarinizdan bahsedemezsiniz ki, hem sorunlarinizi dile getirmek bir bakima "gucsuzluk" simgesi degil midir toplumda? Bu yuzden once sadece bir merhaba ile sohbete baslamak istiyorsunuz. Karsinizdan hic cevap gelmiyor ama yuzunuze bakip gulumsedi acaba duymadi mi? Tekrar merhaba diyorsunuz, bu sefer bagirdiniz ustelik sizi mutlaka duymus olmali. Evet evet kesin duydu ama yuzunde bir eksime ifadesi var, ne zannediyor bu kendini? Beni kendinden ustun mu goruyor, bir cevabi bile haketmiyor muyum? Bu resmen bir saygisizlik ben hayaletmiyim ki beni gormezden geliyorsun, simdiye kadar herkes beni gormezden geldi zaten ama artik yeter birileri beni ciddiye almali! Elinizi onunde salliyorsunuz dikkatini cekmek icin, hala bir tepki vermiyor deli mi ne... Kendinde degil heralde, son care olarak onu sarsiyorsunuz sizi duymasi icin, hem zaten sinirleriniz tepenizde bir de boyle insanlarla ugrasiyorsunuz. Sonra birden ters bir cevap veriyor ve bundan sonra tartisma - gurultu patirti basliyor.

Bu ornekte kotu niyetli biri var mi? Kendi halinde oturup sessizce kitap okuyan biri ve konusmaya, dertlerini paylasmaya muhtac ve birazda yasadiklarindan dolayi sinirli biri var baslangicta. Kimse her onune gelene cevap vermek zorunda degil elbette ama bu biraz da abartilmis ornekte baskalarini gormezden gelmenin en sonunda nasil bizim canimizi sikabilecek bir soruna donusebilecegini gostermek , tepkisizligin nasil en buyuk tepkiyi yaratabilecegini orneklemek istedim.


Peki bu sorunun cozumu ne? Her an kimse benim saygi sinirimi asmasin diye diken ustunde mi durmaliyiz? Yoksa saygisizliklari gormezden gelip olaylari oluruna mi birakmaliyiz? Acikcasi bence hayatimizda her zaman ego catismalari yasanacaktir diger insanlarla, burada yapabilecegimiz en onemli sey daha en basindan kendimizi insanlara dogru ifade edebilmemiz, onlarla saglikli bir iletisim kurabilmemizdir. Bunu yaptiktan sonra zaten o insanlarin bakis acilarini daha rahat anlayabilecek ve belki de yardimci olabilecegiz onlara. Boylelikle biz de yipranmaktan kurtulmus olabiliriz.