12 Kasım 2006

Tekellesme, gelisim sureci ve surdurulebilir rekabet ortami

Bu yazida sunacagim fikir utopik ve cok farkli gelebilir, bazilariniz daha 25 yasinda yoneticilik tecrubesi olmayan biri (ben) ne anlar bunlardan da diyebilir ama benim hislerim bu yonde ve cogu zaman hislerime guvenmisimdir.
Simdi bir sirket dusunun, oldukca basarili ve rakiplerinin cok onunde. Kendi alaninda yepyeni bir teknoloji/ bir ilerleme kaydediyor. Bu yeni gelisme ile pazarin neredeyse tek hakimi olabilir. Sonra sirketin ileri gelen calisanlarindan biri sirket toplantisinda diyor ki;

"bu cigir acicak bir gelisme, bu gelismeyi kendi sirketimizde uyguladiktan sonra hemen bu yeni teknolojiyi/ bu yeni mantaliteyi rakiplerimizle paylasmaliyiz"

Sirket muduru suratinda "salak misin sen?" bakisiyla calisanina bakiyor ve diyor ki;

"Sen aklini mi kacirdin? Bu gelisme sayesinde pazarin tek hakimi olacagiz, neden bunu rakiplerimizle paylasalim, boyle birsey yaparsan sadece isinden olmakla kalmazsin hakkinda sirket sirlarini aciga cikarmaktan dava acariz"

Tamam simdi bu diyalog aklinizda kalsin, tekrar donucez.

Simdi bir cocuk dusunun, oldukca intellektuel ve yuksek zeka duzeyine sahip bir cevrede yetisiyor, bir baska cocuk ise normal diyebilecegimiz bir cevrede yetisiyor. Hangi cocugun zeka duzeyi cevresinden olumlu etkilenecektir sizce? Cevre etkisinin gelisim cagindaki cocuklarin zeka duzeyine etki ettigi bilimsel olarak kanitlanmistir.

Simdi de istatistiklerle desteklenmis bir genellemeye bakalim, cogunun ailesi belirli bir refah seviyesine ulasmis beyaz amerikan gencligi ile amerikaya gocmen olarak gelmis ikinci kusak ve dusuk gelirli asyali ailelerin cocuklarini karsilastiralim. Beyaz zengin amerikan gencligi daha cok partilere odaklanirken asya kokenli gencler derslerine daha cok odaklanmakta. Amerika'da universiteye giris sinavi olan SAT sonuclarindaki asyali gocmen cocuklarin basarilari da bu savi destekler nitelikte. Peki bunun sebebi beyaz amerikan gencliginin daha dusuk zekali olmasi mi yoksa ailelerinin ekonomik durumu sayesinde aslinda hayatlari boyunca calismasalar bile belli yasam standartini surdurebileceklerini bilmenin verdigi motivasyon dusuklugu mu?

Bir de etkilesim mantigi uzerine odaklanalim. Onceki yazilarimda yazdigim gibi etkilesim yaraticiligin artmasindaki en buyuk etkenlerden biridir. Medeniyetleri dusundugumuzde herbiri belirli etkilesimler sonucunda cag atlamislardir. Bilimdeki gelismelere bakarsak neredeyse her bir gelisme bir onceki gelismenin uzerine insa edilmistir. Gelisimi ard arda dizilmis domino taslari gibi dusunursek, ilk gelisim basladiginda yanindakini tetikleyecek ve bir sonraki gelisimin de onunu acicaktir. Iste bu domino taslarindan birinin digerinin ustune dusup ona momentum verdigi ani etkilesim olarak dusunebilirsiniz.

2.dunya savasi yillarini dusunun, ilk basta savas zamaninda bilimsel gelismelerin yavaslayacagini tahmin eder insan, stabil bir ortam olmadigi icin, halbuki tam tersine savas zamaninda buyuk bir ivme kazanmistir bilimsel gelismeler. Bunun sebebi ne peki? Ulkeler arasi rekabet. Soguk savas zamaninda uzay yarisini dusunun, her zaman gundemdeydi ayda ilk kimin bayragi dalgalanacak diye, Rusya ile Amerika arasinda buyuk bir yaris haline gelmisti. Amerika bu yarisi kazandi ve rekabet bir bakima sona erdi. Peki sonra ne oldu? Artik uzay ile ilgili haberleri daha az duymuyor muyuz? Aya adim atma yarisindaki gunlerle karsilastirirsak halkin bile ilgisi azalmadi mi bu konuya? Rekabet sona erdiginde gelisim yavaslamadi mi?

Butun bu yaptigimiz gozlemleri sirketler ve mevcut rekabet mantigi uzerinde iliskilendirip modelleyelim. Bastaki sirketimize donecek olursak, sirketimizin bu sirrini hic kimseyle paylasmadigini varsayalim, sirketimiz ongoruldugu gibi piyasanin tek hakimi oluyor, mutlak galibiyet. Rakipleri bir turlu yetisemiyorlar ayni basariya. Her sirketin ideali gibi degil mi? Peki sonra ne olucak? Calisanlar galibiyetin sonucunda yuksek maaslarla odullendiriliyor, rakipler disinda herkes mutlu. Sizce bu sirketten cigir acicak bir baska yenilik tekrar ne zaman cikar? Ihtiyac var mi ki? Motivasyon var mi ki? Calisanlar bir bakima zengin beyaz amerikali cocuklarina donusmeye baslamaz mi? Madem hic bir rakibimiz bize yetisemiyor, acelemiz ne demezler mi? Siz ne kadar gelisime odaklanmis olursaniz olun bu rehavet kacinilmazdir. Bu rehavet ne zamana dek surer? Ta ki bir rakibiniz sizden once daha gelismis bir fikir ile gelip liderligi alana dek. Peki siz niye bunu daha once dusunemediniz, piyasanin hakimiydiniz, herseye tepeden bakiyordunuz, bu gelisimi ilk sizin gormeniz gerekmez miydi? Hayir... cunku motivasyonu kaybettiniz, ilgiyi kaybettiniz, cevresel etkenlerinizi kaybettiniz, buyuk resmi kaybettiniz. Ama nasil olur calisanlarima en yuksek maasi verdim motive etmek, odullendirmek icin, bunu nasil gozden kacirirlar? Zengin amerikan cocuklarini da aileleri en yuksek standartlarda buyutmuyor mu, bu kadar iyi kosullardalar neden derslerine, gelisime odaklanmiyorlar?

Microsoft'u dusunun, hotmail ile yillardir lider bir elektronik posta servisi sunuyordu. Sonra ne oldu? Google 2GB ile geldi. Microsoft bunu yapamaz miydi? Bu yatirimi yapicak parasi yok muydu? En zengin sirketlerden biri... Hayir cunku bunu dusunmedi bile, 25 megabyte ile zaten pazarin hakimiydi, zaten para kazaniyordu, kasip gelistirmeye ne gerek vardi ki. Sonucta para kazanmak degil miydi onemli olan? E sistemini gelistirmezsen biri gelir boyle dagitir marketi, Gmail pazarin hakimi oldu microsoft karsilik olarak en fazla 250MB'a cikartti kapasitesini, komik. Microsoft windows 3.1den sonra windows 95'i cikardiginda ne buyuk bir yenilik, gelismeydi degil mi? (Macintosh'dan calinti bile olsa) Sonra Microsoft ne yapti, rakiplerinin onunu tikadi donanim ureticileri ile anlasti, her bilgisayara "designed for windows" logosunu bastirdi. O zaman insanlar bunu cok akilli bir pazar stratejisi olarak degerlendirdi, tabi ya rakiplerinin onunu kesmis pazarin tek hakimi olmustu. Windows 95'den sonra windows 98, windows 2000 ve windows Xp geldi. Ozur dilerim ama isletim sisteminde macintosh'un katettigi yolu microsoft ile karsilastirirsak microsoft bebek adimlariyla yuruyor hala. Neydi bu gelismelerini yavaslatan sebep? Pazarin tek hakimi olmanin verdigi rehavet ve umursamazlik olmasin? Peki insanlarda tekelcilige karsi bir kin olusmuyor mu saniyorsunuz? Su anda benim donanimim linux uyumlu olsa aninda degistiririm. E o gunler de gelmiyecek mi? Su anda sunucularda pazarin hakimi Linux degil mi?

Rekabet kayboldugunda gelisim yavaslar, rehavet havasi olusur, motivasyon duser, rekabet sayesinde bizi olumlu etkileyen cevresel faktorler ortadan kaybolur. Butun bu anlattiklarim rekabetin onemi uzerine aslinda zaten bilinen seylerdi. Ne var ki hala rekabeti tam olarak tanimlayamadi is adamlari kafalarinda, rekabeti yaris olarak goruyorlar ve sonuca odaklaniyorlar. Rakiplerini rekabet ortaminda ezip lider olmaya. Amerika'da bir donem rekabet o kadar acimasizlasti ki, rakip firmalar birbirlerinin onunu tikamak icin ellerinden geleni yaptilar, hirsla tek amaclari birbirlerini saf disi birakmak oldu. Sonuca, tek hakim olmanin guzel tadina yonlendiler, onlari asil gelistiren, motivasyonu saglayan gelisim surecine, rekabet surecine degil. Domino taslari uzerindeki gelisim ve etkilesim benzetmemi hatirliyormusunuz? Size bu domino taslarinin devrilme surecini (gelisim ve etkilesim sureci) seyretmek mi daha cok zevk verir yoksa sadece son tasin devrilmesini (sonuc) seyretmek mi?

Acimasiz rekabet ortaminda cok paralar kaybedilip pazar kuculdugunde, zorunlu olarak yeni bir mantik dogdu, win-win mantigi (ben kazanayim, sen de kazan) Buna gore sirketler artik birlikte is yaptiklari sirketlere de yardim ediyor, yol gosteriyor. Ornek olarak siz bir mal ureticisisiniz, bir siparis aldiniz ve bu siparisin belli bir gunde musteriye teslim edilmesi gerekiyor. Siz bu siparisi uretene dek bir sure geciyor bir de musterinin eline gecene dek kargoda bir sure geciyor. Siz isterseniz bir gunde uretin bu mali, kargoda 3 gun bekliyecektir. Kendi kargo sirketimi yaratirim bu amator kargocu sirketle mi ugrasicam derseniz hesaplamalari yapinca kendinizin kargo isine girmeniz daha da masrafli. Peki ne yapilabilir? Kendi elemanlarinizi kargo sirketine gonderirsiniz, bu sirketin calisma yapisindaki performans tikanikligini analiz ettirirsiniz ve sonra da onlara sizin isteklerinize yonelik, daha efektif yeni bir calisma duzeni sunarsiniz. Boylelikle bir gunde urettiginiz maliniz sadece 1 gun kargoda yol alir ve rakiplerinizin yapamadigini, siparisten sonra ki iki gunde teslimati gerceklestirirsiniz. Ama enayi miyim ben kendi personelimi baska bir kargo sirketi icin calistirayim derseniz, 4 gune razi olursunuz taa ki rakipleriniz sizden daha hizli uretip ulastirana dek.

Win-win elbette guzel bir mantik ama bir adim otesi de var. Ben buna "surdurulebilir rekabet ortami" diyorum. Bazen rekabet ortaminda bir firma digerlerinin cok onune gecebilir yeni bir gelismeyle, bu olagandir. Iste boyle bir zamanda bu firma bu yeniligi rakipleriyle paylasirsa bir bakima rekabeti guclendirir ve kendi gelisimi icinde bir "oto-kontrol mekanizmasi" yaratmis olur cunku bu yeni gelismeyle rakipleri de ona yetisebilecek ve rekabet ortami devam edecektir. Boylelikle sirketimiz rehavet ortamina girmeyecek ve etkilesimler/gelismeler devam edecektir. Yani artik sirketler sadece birlikte is yaptiklari firmalara degil, rakip firmalara da gerektiginde yardim elini uzatmalidir. Vardigim sonuc sacma mi geliyor? Siz o kadar calismisiniz, yeni bir teknoloji uzerinde, emek vermisiniz sonra bunu rakibe sunuyorsunuz... Cok mu mantiksiz geldi? Siz yeni bir gelismeyle piyasaya ciktiginizda ilk oldugunuz icin zaten buyuk bir basari yakalayacaksiniz, iste sizin emeginizin karsiligi bu. Daha sonra rakiplerinizle bu gelismeyi paylastiginizda rakipleriniz belki sizin fikrinizi bir adim ileriye goturecek sizden one bile gecebilecek, sonra da siz onlarin fikrini bir adim oteye goturebileceksiniz (tipki domino taslari gibi) Market payinizi kaybetmek korkusuyla basari sirrinizi rakiplerinizle paylasmassaniz ne olur? Bir sure tekel olarak lider olursunuz belki, bir sure guzel para kazanirsiniz belki ama buyuk resmi kaybedersiniz, motivasyonu kaybedersiniz ve bir sure sonra beklemediginiz bir anda rakipleriniz onunuze gecer. Dusundunuz mu belki de market payini kaybetme korkusu sizi asil motive eden seydi, calisanlarinizin yaratici olmasini saglayan sey aslinda rekabet ortamiydi.

GM, Daimler Chrysler ve Ford amerikan marketinde kiyasiya ve acimasiz bir rekabet icindeydi, sonra birden ne oldu? Japonya'dan Toyota yukseldi. Hic beklemedikleri bir sekilde. Nasil olmustu bu, japonlar yepyeni bir teknoloji mi kullaniyordu? Hayir, farkli olan teknoloji degil uretim/calisma felsefeleriydi. Sonra bir gun Toyota fabrika kapilarini acti, dedi ki gelin size basari sirrimizi aciklayacagiz. Enayi miydi Toyota'nin yoneticileri? Bu toplu seri uretim mantigindan esnek Lean uretim modeline gecis mantigini kendilerine saklasalar rakipleri belki de bunu yillar boyu kesfedemiyecekti. Neden bunu acikladilar peki? Cunku bir diger felsefeleri "kaizen" yani surekli gelisim bunu gerektiriyordu, surekli gelisim icin rekabet sartti, tekel olmanin gelisimlerini durduracagini ongormuslerdi. Adamlarin amaci piyasanin tek hakimi olmak degildi ki, adamlarin tek derdi kendi gelisimlerini surdurebilmekti cunku gelisim oldugu surece basari zaten gelicekti. Kaizen'i bati dunyasi sadece "kendi icinde surekli gelisime odaklanmak" olarak yorumladi halbuki Kaizen'in mantigi once kendimi sonra cevremi dolayisiyla da tekrar kendimi gelistirmek idi. Kaizen'de onemli olan sonuc degil, surectir. Lise yillarinizi gozunuzun onune getirin, akliniza ilk diplomanizi aldiginiz an mi geliyor yoksa tum o yillar boyunca biriktirdiginiz anilar mi geliyor? Surec basarili gecmisse zaten diploma bunun sonunda alinacaktir merak etmeyin.

Sonuc olarak surece odaklanin, surecleri gozlemleyin, surecleri hedefleyin sonuclari degil.

9 yorum:

  1. Sadece ilk paragrafla kalsan belki de karşı çıkardım, düz mantıkla. Ama yazının bütününü okuyunca diğer şirketlerle paylaşmanın çok mantıklı olacağı fikrine katıldım. Yine çok güzel bir yazı.

    YanıtlaSil
  2. Tesekkur ederim Banu hanim :)

    YanıtlaSil
  3. şimdi ben yazıyı merak ettim okiycam ama mesleki deformasyon, başlık kaşıntı yaptı. aah ah ekönömi. uykusuz geceler. micro dersi. "bana bi şirketin grafiğini çizebilir misin abidin".. hepsini okuycam ama söz. şimdi selective ilerliyorum..

    bi de rekabet yaratmak amaçlı bilgi paylaşımı var zaten. mesela ilaç sektöründe falan uluslararası fiyat dengesi için zorunlu.

    ve lakin, tekelleşmenin önüne geçilse dahi, ben rekabetle gelen verime inanmıyorum. zira bi de bunun kolombiyada 10 cente üretilen muzun amsterdamdaki süpermarkette 1.50 euroya satılması ve aradaki karın MNC cebine inmesi var. o 10 centin 6sı da gübre ve ilaçlamaya gidiyo, zira aynı şirket onları da satıyo. yani rekabet daha ziyada mümkün oldukça maliyeti (ve fiyatı) aşağı çekmekle yapılıyo, bilgiyle değil. artan verim de şirketin yükselen kar marjı oluyo, refah değil. reallocation of profit diye haykırmak gerekiyo.

    sektör farkı da mühim tabii. ben kırsal yaşamalanlarına takık haldeyim, ondan bu hal :P

    YanıtlaSil
  4. @deryik: ilac sektorunde bu bilgi paylasiminin oldugunu bilmiyordum, sanirim saglik gibi onemli bir sektor oldugu icin bunun onceden farkina varip tedbirini almislar.

    Kirsal alanda rekabetle artan verimin daha yavas ilerledigine katiliyorum ama muz ornegini dusunursek eger daha fazla yatirimci bu sektore girse ve Kolombiyali isgucunden yararlansa bir sure sonra Kolombiyali isciler ise girerken sirketler arasinda secim yapicak ve rekabet yuzunden iscisine daha iyi kosullar sunan sirketi seciceklerdir. Hal boyle olunca da 1.50 euroya satan firma hem fiyatini dusurmek zorunda kalicak hem de isgucunu kaybetmemek icin iscilerine daha yuksek maas sunmak zorunda kalicaktir. Bu gelisim tabi ki daha cok zaman aliyor kirsal alanda ama rekabet elbet bir gun her sektorde etkisini gosterecektir.

    Tabi ben hic ekonomi okumamis biri olarak gozden kacirdigim yerler olabilir bunlari da tartismak ve ogrenmek hosuma gider :)

    YanıtlaSil
  5. (netekim ben de ekönomi okumadim)

    [...] bir sure sonra Kolombiyali isciler ise girerken sirketler arasinda secim yapacak ve rekabet yuzunden iscisine daha iyi sartlar sunan sirketi sececeklerdir.[...]

    Turkiye sartlarini ele alalim.

    Iyi bir universiteden Isletme bolumunden mezunsunuz, masterinizi, doktoranizi yapmissiniz, yurtdisinda aldiginiz seminerler de cabasi. (bunlar sizin diger adaylarla rekabet ortaminda ayrirdedici ozellikleriniz)

    Is ariyorsunuz. Finans kurumlari/bankalardan birkacinin kapisini caliyorsunuz. Ise alinmiyorsunuz. Cunku patron sizle ayni ozelliklere sahip ve fakat 1 sene daha once issiz kaldigi icin neredeyse yari fiyatiniza calismayi goze almis bir calisan mutlaka bulmus.
    (Az ucret ile cok is yaptirma olayi)

    Isiniz var, calisiyorsunuz. Donem donem performansinizla ilgili veriler geliyor onunuze, Bu ay performansiniz dusmus.. "hmmm bak dikkat et" diyor verilerin oldugu kagit, "bir ay daha boyle dusecek olursa kapinin onunde bulursun kendini!" Bu durumda siz ne yapacaksiniz? caninizi disinize takarak bir sonraki ay en azindan performansinizi bir ay onceki "initial value"ya cekeceksiniz. Aksi taktirde bu isin sonu ya muhasebede, ya IK'da biter!
    (performans degerlendirmeleri iyi bir yoneticidir)

    Dedikten sonra, Turkiye farkli bir ulke, burada her sey olabilir deyip geciyoruz.

    Amerika orneginde soyledikleriniz tamamiyle gecerli. Elemanlarina calismalari sirasinda dinlenme imkanlari sunan sirketlerden benim bildigim HP var mesela, yilda 1 haftalik tatili bahamalarda yaptirmayi sunuyordu diger sirketlerden farkli, "bonus" olarak. Turkiye'de de ericsson'un Crea-World'uydu sanirim, plaza icinde masa tenisi kortlari, uyuma yerleri, bufe tarzi yerler vs koymuslardi. Personel memnuniyeti had safhadaydi, hatta orada toplantiya gittigimiz zaman bizim bile dibimiz dusmustu, vay be ne sansli insanlar demistik.

    Piyasa sartlarini piyasanin kendisi olusturuyor ne yazik ki. Hala Turkiye'de patronlar calistirdiklari elemanlarina fazla para vermeyi (aslinda hakettigi ucreti odemeyi) "performans arttirici bir etken" olarak goruyor, hala "performansin duserse yandin, kapinin onune koyarim seni" diyerek insanlarin gozlerini korkutma yolunu secebiliyorlar. Boyle bir ortamda "secicilik"ten bahsetmek mumkun olabilir mi? Elinizdeki "isinizi korumaya calismak" olabilir sadece.

    Dolayisiyla, her ne kadar her iki ulke de kapitalin esas oldugu ekonomilere sahip olsalar da Amerika ile Turkiye'yi karisilastirmak bu baglamda cok da dogru olmaz diye dusunuyorum.

    YanıtlaSil
  6. Bununla birlikte, savundugunuz dusuncelerde bana cok yakin gelen taraflar da yok degil. Ozellikle kargo sirketine eleman gonderip onlarin performanslarini arttirici etkenler onermek cok akillica, ancak, bunu kabul edebilecek sirket bulmak kaydiyla diyebiliriz. Her sirket daha dogrusu her buyuk sirket kendi icislerine baska sirketlerin -arada iliskiler olsa bile- karismasini istemezler (en azindan benim gozlemlediklerim bu sekildeydi).

    Ancak rekabet konusunda seninle ayni fikirde olmadigimi belirtmem gerekiyor. Soyle ki:

    Isyerinde calisiyorsunuz, bir takim icinde rolunuz var, bu rolun getirisi olarak bilginizi diger takim arkadaslariyla paylasmaniz gerekir, islerin saglikli yurumesi acisindan.

    Burada bahsettigim normal isleyisteki bilgi aktarimi degil, farkedilen bir backdoor, bir bottleneck, isleyisi aksatabilecek ve gercekten sizin farkettiginiz bir sey.

    Ancak bu paylasim tek tarafli olmaya basladiysa yani siz her yaptiginiz iste gordugunuz bottleneckleri paylasiyorsaniz diger taraf cok mecbur kalmadikca buna yanasmiyorsa o zaman yapici rekabetten bahsetmek dogru olmaz diye dusunuyorum. Cunku ortada rekabeti olusturan sartlar sizin aleyhinize donmeye baslamistir, karsi taraf bunu kendisine arti puan yazdirirken, siz "ellerimde cicekler" seklinde bir sonraki zam donemini bekler duruma gelebilirsiniz.

    Gerci is dunyasi ile calisan dunyasi birbirinden farkli seyler ama, iyi dusunuldukten sonra hayata gecirilebilecek bir fikir oldugunu dusunuyorum, tebrik ederim.

    YanıtlaSil
  7. @yumurcak: soylediklerindehaklisin, cok yetenekli arkadaslarim sirf Turkiye'de isverenlerin bu yaklasimindan dolayi Amerika'da calismak istiyor. Turkiye'de hala isci ve isveren arasinda guven kurulabilmis degil, isverenler hala calisanlarina "aslan terbiyecisi" gibi davraniyor, onlari ayni amaca ulasmak icin calisan takim arkadaslari olarak gormek yerine. Peki bu nasil degisebilir Turkiye'de? Oncelikle bence bu yasam standartlarinin artmasiyla ilgili. Eminim Amerika'da Turkiye'nin su anda bulundugu bu surecten gecmistir.Daha sonra isverenler calisanlarinin motivasyonunu arttirmak icin "para"yi tek care olarak gormekten vazgecmeliler ve calisanlariyla iletisimlerini gelistirmeliler.

    Ikinci yorumunda ise tek tarafli paylasimdan yakinmisin, dedigin gibi bu cogu zaman olur cunku herkes ileri goruslu degil, yapabilecegin tek sey sanirim takim arkadaslarinla bu konuyu yuzyuze konusmak olucaktir, bence bizi rahatsiz eden cogu sorunu konusmadigimiz icin sorunlar buyuyor. Eger konusup paylasim ruhunu ve mantigini acikladiktan sonra bile tek tarafli yaklasirlarsa bu noktada takim arkadasin, sen ve ust duzey yoneticinizle birlikte bir konusma yapmanizi oneririm. Takim icinde paylasimin artmasi yoneticilerinde tercihi olacagi icin bu bilincin farkinda olan isverenin bu konusmada paylasim yanlisi bir tavir sergileyecegini dusunuyorum.

    YanıtlaSil
  8. Surdurulebilir rekabeti yonetecek koşulları ve finansal gucu elnizde tutmadigniz surece bilgi paylaşımının işe yarayacağını dusunmuyorum. Çünkü verdiginiz örnekler pazarda lider konumundaki şirketlerin kendilerini denetlemek amacı ile bilgilerini yada ticari sırlarını paylaşmaları ile ilgili.
    Yani aslında bilgilerini paylaşmıyorlar denetletiyorlar.

    Şimdilerde google ile başlayan sourcecodeları kullanımına açma işlemi kendi ekollerinden programcıların yayılmasını sağlıyor ve google'ın lider konumunu güçlendirmesine yarıyor. benzer işlevi microsoft'un yıllarca bedava işletim sistemlerini kontrolu altında dağıtıp sonra paraya çevirme süreci gibi.

    BU durumda lider konuma gecmeden bilgi paylaşımı çok başarılı olmaz gibi ne dersin sevgili mert?

    YanıtlaSil
  9. @matanoupa: Verdigim kargo sirketi ornegini dusunursek, bu kargo sirketi alaninda lider bir kargo sirketi olmak zorunda degil ama yonetim seklini degistirdiginde daha verimli olacagini ongorelim. Benim yazima gore bu kargo sirketi de kendi gelisimini saglayan degisikligi rakipleriyle paylasmali diyorum. Dikkat ederseniz bu sirket lider olmadan bile bu bilgiyi paylasmali bence cunku bu bilgiyi paylastiginda diger kargo sirketleri (lider olan bile belki) bu daha verimli sisteme gecicek, boyle olunca rekabeti arttirmak icin kargo sirketimiz farkli arayislara girmek, daha farkli bir sekilde hizmetini gelistirmenin yollarini arayacaktir henuz lider olmasa bile. Peki bilgiyi surekli paylasiyorsa nasil liderligi ele gecirebilir ki diye sorabilirsiniz, bilgiyi kullanmaya basladiktan sonra bunun ilk meyvelerini toplayan olarak kar elde edicek daha sonra sizin de dediginiz gibi "kendi ileriki gelisimini garanti altina almak icin denetleyici unsur olarak" bilgi paylasimini surdurecek. Ben simdiye dek hayatimda hic "mukemmel urun veya servis" gormedim, hersey gelistirilebilir ve gelisim devam ettikce yeni gelismelerin de onunu acacaktir bu bakimdan kucuk firmalarin bile bilgiyi paylasarak liderligi ele gecirme sanslari var bence.

    Kaynak kodunu yayinlama konusuna gelince, Google'da Microsoft'da belki bunu sadece kendi ekollerinin yayilmasi icin yapiyor olabilir ama gene de tuketci hicbir zaman alternatifleri gozden kacirmaz, daha verimli bir sistem buldugu anda gozunun yasina bakmadan yillarca ogrenmek icin emek verdigi kod dilini birakip yeni ufuklara gider. Bu bakimdan ben bilginin paylasimi ile gelicek surekli gelisime inaniyorum.

    YanıtlaSil