21 Eylül 2007

Bloglardan ne çok insan tanımışım

Facebook'tan bloglardan tanıdığım bir çok yüz arkadaş listesine ekledi beni, arkadaşlarımın yarısı bloglardan ve türk blog yazarlarından sanırım, ne güzel birşey ya. Ben çok sosyal biri değilimdir ve insanlara fazla kolay ısınamam ama bloglarını okuduğun kişileri daha yakından tanıdığın için buradan çevre yapmak benim için çok daha rahat oluyor sanırım.

Yalnız şu facebook applicationlardan rahatsızım, her gün biri ısırıyor vampir, kurt adam ayağına ya da yeni bir application yükleyip o yayılıyor, onların e-postaları falan geliyor. Ben hepsini ignore ediyorum kusura bakmayın, sade tutmak istiyorum facebook'u, onun da myspace'e dönüşmesine içim elvermiyor.

Askerin olayım

Bu aralar askerliğe gitmek için kasıyorum, hiç aklına gelmez insanın bunun için bile mücadele vermesi gerektiği ama öyle bir durum oluştu. Askerlik tecilim aralığa kadardı ben de aralıkta giderim diyordum, tüm ayarlamaları buna göre yaptım askerlik şubesine gittim. Bana nisan ayında gidiyorsunuz dediler. Eh iptal ettireyim tecilimi aralıkta gideyim dedim, Ankara'dan halletmen gerek dediler. Yurtdışında okuduğum için tecilim Ankara'dan gelmiş, iptalinin de oradan gelmesi gerekiyormuş (Yaşasın bürokrasi!)

Neyse Ankara'dan uğraştık Milli Eğitim'den yazıyı alıp oradaki askerliğe ilettik. (Neden Milli Eğitim, neden YÖK değil o da ayrı mesele) Şimdi oradaki askerlik şubesindeki evrağın buradaki şubeme gelmesini bekliyoruz. Geçen gün Ankara şubesini aradım evrağımın durumunu sormak için;

-Soyadınız
-Ulaş
-Sadece Ulaş mı?
-Ulaş, Mert Ulaş (Bond, James Bond tribi)
-Şimdi Mert mi Ulaş mı?
-Adım Mert soyadım Ulaş
-Ama bana tersden söylüyorsunuz

Askerlik eğlenceli geçecek galiba...

19 Eylül 2007

Rubik küplü roller coaster olsun



Citroen'in başarılı bir reklam çalışması daha, izledikten sonra insan düşünüyor; (genelleme yapmayayım, belki bir tek ben düşünmüşümdür) böyle bir roller coaster olsa da binsek diye. Tabi arabalı yerine koltuklu versiyonu olsun ve sadece midesi kuvvetli olanları bindirsinler, kimse üstümüze kusmasın (aslında kusma olayları da ekstra bir adrenalin salgılatıyor ama gene de acaba yanımdaki tombik çocuk üstüme kusar mı, acaba öğle yemeğinde ne yemiştir gibi düşüncelerle boğuşmak hoş değil)

15 Eylül 2007

Prizden internet ve Deezer

Bizim evde mevcut bir kablosuz internet var ne var ki bahçe katında olduğu için üst katlara yetişmiyordu internet, zaten araya 1-2 duvar girdi mi kablosuz denen teknoloji yalan oluyor. Bu sorunu aşmak için kablosuz modemi evin çeşitli yerlerine taşıdım ama nereye koyarsam koyayım iki tarafta da düzgün çeken bir sistem elde edemiyordum. Sonra şu wireless repeaterlardan alıp onunla denedim ama inanmazsınız ne nazlı şeyler şu wireless işleri, yok repeater ile ana kablosuz modemin markaları aynı değil diye sorun çıkarıyor, bi çekiyor bi çekmiyor falan... Gene olmadı ve sorun çözümsüz kalmıştı taa ki bugüne kadar.

Efendim Philips adlı güzide markamız "oha bu kadar kolay olamaz" dedirten bir teknoloji ürünü sunuyor. Bu cihazlardan birine adsl modeminizden ethernet kablosu takıyorsunuz ve cihazı prizinize (evet elektrik prizinize) takıyorsunuz, sonra da diğer aleti evinizde ki herhangi bir elektrik prizine takıyorsunuz, istediğiniz odada ki... Bu yeni taktığınız cihazı da gene ethernet kablosuyla bilgisiyarınıza bağlıyorsunuz ve şak diye o bilgisayara internet geliyor. Kurulum yok bişey yok, evinizdeki tüm prizlerden internete bağlanabilirsiniz, ek cihazlar alarak bir sürü bilgisayarı bağlayabilirsiniz. Basit 2 parçalı seti Teknosa'lardan 60 milyona alabilirsiniz.

Efendim ikinci konuğumuz ise Deezer, bu deezer fransızların streaming müzikte ki son bombaları. (Musicovery, radioblogclub ve niceleri de fransızdı hatırlarsanız) Ben bloğa müzik nasıl konur yazıma yorum olarak biri "blogmusic" servisi de çok güzel falan yazmıştı ben de pek sallamamıştım, şimdi bu blogmusic servisi kapanıp deezer olarak müthiş geri dönüş yapmış valla, yorum yazan arkadaş blogmusic değil ama deezer servisi müthiş (tamam tamam neyse teşekkürler haberdar ettiğin için)

Şimdi bu deezer'da bi şarkıyı aratıyosunuz kendi arşivinden buluyor ve siz play'e bastığınız anda şarkının tamamını dinleyebiliyorsunuz anında. Peki aradığınız şarkı onların arşivinde yok mu? O zaman kendiniz bilgisayarınızdan yükleyebiliyorsunuz (bir yükleme sınırı da yok sanırım) Bitmedi, beğendiğiniz şarkıları bir playlist oluşturup servisin için de saklayabliyorsunuz. Hepinizin naaaays dediğini duyar gibiyim ama bitmedi, bir de bu playlistinizi (ya da isterseniz tek bir şarkıyı) bloğunuza koyabiliyorsunuz, hatta sırf sizler için 141 parçalık bir playlist hazırladım yan tarafta ki "aç kapa artema" menülerinden "Müzik-tavsiyelerimi dinle!" adlı kısımda sizlerle paylaştım. (aslında sevdiğim parçaları ofisten dinleyebilmek için kendime yaptım ama size yaradı gene)

Bu sefer bitti.

Not: Mert sen resimlerim, müziklerim, izlediklerim vs. kısmını neden kaldırdın ya da neden görünmüyor artık diyenler, onlar artık aç kapa artema oldu, başlıklarına tıklayın açılırlar.

13 Eylül 2007

Üreten tüketici ve enerji ihtiyacı






Slideshare servisini test etmek için iş yerinde yaptığım basit bir sunumu yayınlıyorum. Konu hakkında daha fazla bilgiyi yarım kalan Kişisel prototip üretimi yazımdan bulabilirsiniz.

12 Eylül 2007

Bir arkadaşı kaybetmek


Berkeley'de Coop'ta kalırken çok yakın bir arkadaşım vardı, Coop'a ilk taşındığında elinde koca bavullarla gelmişti onları odasına taşımasına yardım etmiştim. Güney Afrikalı çok nazik bir kızdı, sürekli güler yüzlü ve enerji doluydu. Onun oda arkadaşı Cordy ile üçümüz gerçekten yakındık. Kaldığım evde Amerika'lı olmayan fazla kişi olmadığı için onunla gerçekten iyi anlaşıyorduk. Partilerde genelde birlikte dolaşırdık, odamda ne zaman müziğin sesini açsam hemen gelirdi. Şimdi birlikte fotoğrafımızı arıyorum ama format atarken kaybolan fotoğraflar arasında onlar da vardı sanırım, bir tek bunu bulabildim geride, ben salakça odamda dans ederken arka planda o var, neredeyse hiç belli bile olmuyor gerçi...


Geçen gün facebook'ta dolaşırken "RIP Tumi" adlı grubu gördüm ve inanamadım. Gazetelere de çıkmış sanırım Amerika'da. Tumi tatilde annesinin yanına New York'a gittiğinde erkek arkadaşıyla ayrılmış ve bunu kaldıramayan erkek arkadaşı onu boğazlayarak öldürmüş, daha sonra kendi de bileklerini keserek intihar etmeye çalışmış ama polisler zamanında yakalamışlar. Tumi daha 20 yaşındaydı.

O kadar garip ki geçen sene bu zamanlarda birlikte gülüp konuştuğum o güler yüzlü kız artık yok. İlk defa yaşıtım sayılabilecek bir arkadaşımı kaybediyorum, yaşamın adaleti pek yok ne yazık ki... Huzur içinde yat Tumi...