22 Nisan 2011

"Zaman"e gazeteciliği

Zaman gazetesi bugün internet sitesinde yayınlanan gündem başlıklarından biri olan ve buradan ulaşılabilecek haberin başlığı:

Büyük puntolarla " Öldürülen teröristlerin okuduğu kitap"

Teröristler Hanefi Avcı'nın "Haliç'te yaşayan simonlar" kitabını okuyorlarmış.

Ha bu arada teröristler çıkan çatışmada öldürülmüş, şu silahlar bulunmuş, teröristlerin planları şunlarmış, jandarma şöyle başarılı bir operasyon yapmış, şöyle yakalanmışlar vs... bunlar başlık olacak kadar önemli değil.

Önemli olan kitap, o kitabı teröristler okuyor. Teröristin başucu kitabı hatta belki de terörist olmasına teşvik eden o yegane kitap. Mesaj bu.

Peki ya teröristin üzerinden Kur'an çıksaydı ? "Yerse aynı manşeti koy"...

Uçan dairenin duvarına Kur'an asmak


Nasıl bir hayal gücüdür bu... İmla hataları olmasa kurgu bir karakter dersin. Haberin ve yorumun orjinaline buradan ulaşabilirsiniz.

16 Mart 2011

Aygaz tüpü ile değil nükleer enerjiyle demlensin çaylar

Yıl 1986

Çernobil Faciası sonucunda yayılan radrasyon ülkemizde özellikle Karadeniz kıyılarını vurmuş. Uzman ekipler o dönem Karadeniz'de yetişen çayda kilogram başına 10 bin ton bekörel oranında radyasyon tespit etti ve imha edilmeli dediler.

Dönemin Sanayi ve Ticaret Bakanı "Cahit Aral"
- Biraz radrasyon iyidir
diyerek kameralar önünde çay içti

Dönemin Başbakanı "Turgut Özal"
- Radyoaktif çay daha lezzetlidir

Dönemin Cumhurbaşkanı "Kenan Evren"
- Radrasyon kemiklere yararlıdır

Bu dönemden sonra Karadeniz'de kanser vakalarında yıllar içinde inanılmaz bir artış kaydediliyor.

Yıl 2011

Japonya Fukuşima santralindeki facia sonucunda tüm dünyada nükleer enerji tartışılıyor.

Almanya -1980'den önce kurulan 7 santralin 3 ay için kapatılacağını açıkladı.
İsviçre - İsviçre hükümeti güvenliğin ana öncelik olduğunu açıklayarak ülkedeki nükleer santral planlarını askıya aldığını duyurdu.
Fransa - Aktif 58 nükleer reaktöre sahip Fransa'da Yeşiller Partisi, Japonya depremi sonrasında nükleer enerjiden vazgeçilmesi için kampanya başlattı.

Türkiye - Rusya'nın Türkiye topraklarında enerji satın alım garantili "Rusya'ya ait" santralin kurulması anlaşmasına haftalar kaldı duramayız diyor. Zamanında Çernobil nükleer santralini inşa eden Rusya'dan güvence istiyor, Rusya Devlet Başkanı sözlü olarak teminatını veriyor kameralara gülümseyerek.

Dönemin Başbakanı "Recep Tayyip Erdoğan"

-  Aygaz tüpü de riskli, geri adım atmayız

Aradan 25 yıl geçmiş, çeyrek asır, bu zamanda Türkiye çok gelişmişmiş, bir varmış bir yokmuş....

Biz de ne diyelim, aygaz tüpüyle çok çay demledik, biraz da Rusya'nın nükleer enerjisi ile demleyelim çayları...

5 Mart 2011

Nereye gideceksin?

Şehirdesin, trafik ile boğuşuyorsun, kalabalıktan nefes almak bile zor geliyor, her köşede bir tiyatro oynanıyor daha çok para kazanablmek için... İşte öyle zamanlarda "neyse şimdi bu hayata katlanırım sonra da belki emeklilik günlerinde Anadolu'da küçük bir kasabaya yerleşirim" hayalini kuruyorsun, gerçek olur olmaz ama en azından hayalini kurabiliyorsun... Peki ya o hayal bile suya gömülürse? O zaman nereye gideceksin, nasıl hayal kuracaksın?

13 Kasım 2010

Verilmeyen hizmetin vergisi, sıfır alışveriş bir fiş

Geçenlerde numaramı başka bir operatöre taşımıştım, eski operatörümden son olarak aşağıdaki fatura geldi.

Konuşma ücreti, aylık ücret hepsi "0" ama devlete hala borçlu çıkmışız. Devlet verilmeyen hizmetin vergisini almaya başlayınca böyle garip faturalar çıkıyor ortaya...


 

14 Ekim 2010

Kader kısmet işleri

Zonguldak'ta ölen madenciler ile Şili'de kurtulan madencilerin farkını sorguluyor belki de bu aralar bir çok kişi. Belki kimileri hala iddia edecek kurtulmak Şili'li madencilerin "kader"iymiş diye gözümüze baka baka... Kimileri diyecek ki "Biz daha iyiyiz, biz 3 günde çıkarırdık". Hem de iki madencimizin cesetleri hala madende çürürken diyecekler bunu...

Şili ile Türkiye arasındaki farklara bakalım;


  • Şili'de madende göçük oluşur oluşmaz belki bir yaşayan vardır diye teknolojinin tüm imkanlarını kullanarak yerin 700 metre altındaki madencileri tespit ediyorlar. Zonguldak'ta nasıl araştırıldı?



  • Madencileri en kısa zamanda nasıl çıkarırız diye yerli yabancı yüzlerce mühendis kafa patlattı. Zonguldak'ta ki taşeron firmada kaç mühendis doğru düzgün çalışıyordu?



  • Şili'deki madencileri çıkarmak için belki milyonlarca dolar harcandı, sadece 33 can için, "kader"leri ölüm olmasın diye. Türkiye'de madendeki kaza ile ilgili teknik rapor yayınlandı, suç oranları belirtildi. Peki sonuç ne oldu? Soru en sonunda şu noktaya geliyor, bizim ülkemizde 33 cana biçilen değer nedir?



  • Şili'de 700 metreden 33 madenciyi canlı çıkarıyorlar, Türkiye'de 500 metredeki 2 madencinin cesedi aradan kaç ay geçmesine rağmen bulunamadı.



  • Şili'de bakan diyor ki, bu madende daha önce de kaza olmuştu, bu olaydan sonra bu madeni kapatacağız, bizde madende can pazarı yaşanıyor, ertesi yıl tekrar faal maden, sadece fazladan bir iki işçi sağlığı-güvenliği tabelası asılmış olarak.


    • İşte kader ile ölüm arasındaki farklar bunlar. Engellenebilecek, önlenebilecek hiçbir ölüm kimsenin kaderi değildir, olamaz. Bu ancak "kaderci" kafaların ürettikleri bahanelerdir. Maalesef Türkiye'nin tek kadersizliği var o da "kader - kısmet"çi zihniyetlerin eylemsizliğidir.

    15 Eylül 2010

    Yunusların Gözyaşları



    2010 yılı Türkiye'de Japon yılı olarak kutlanıyor. Bu kapsamda Japon kültürünü ve Japonya'yı tanıtan bir çok etkinlik var Japonya Büyükelçiliği tarafından desteklenen.

    Ne yazık ki 2010'da Japonya ismini Türkiye'ye ve dünyaya çok daha farklı bir şekilde, Japonya ve insanlık açısından kötü bir şekilde duyurdu.

    2009 yapımı The Cove adlı belgesel ülkemizde 4 Haziran2010'da "Koy" adıyla gösterime girdi. Bu belgesel kısaca eski yunus eğitmeni Ric O'Barry'nin bir grup aktivist ile Japonya'nın Taiji şehrinde her yıl tekrar eden yunus balığı katliamını durdurmak için bu katliamı gizli kamera ile kayıt altına almalarını konu alıyor. Koy belgeseli dünya çapında çeşitli festivallerden bir çok ödül kazandı. Bu belgesel NTV'de Yeşil Ekran kuşağında da yakın zamanda yayınlandı. Gerçekten etkileyici olan bu belgeseli izlemenizi tavsiye ederim.

    Bugün ntvmsnbc'de ki habere göre yunus katliamının yeniden başladığını okudum ve bu katliamın durdurulması ve yunusların insanları eğlendirip para kazanmak uğruna gösteri merkezlerinde hapsedilip stres altında  hapsedilmesine engel olmak için neler yapabilirim diye düşündüm ve başlangıç olarak daha fazla insanı bilgilendirebilirim diye düşünerek bu blog yazısını yazmaya karar verdim.

    Bunun dışında Türkiye'de Doğa Derneği tutsak tutulan yunuslar için imza kampanyası başlatmış. Kampanya sayfasında yer alan hazır metni japon büyükelçisi Nobuaki Tanaka'ya eposta atabilirsinizBu kampanyaya katılarak da umuyorum sesimizi daha fazla duyurabiliriz.


    Live grubundan "Dolphins Cry" şarkısı bu yazıyı bitirmek için uygun olur sanırım.