Türk Blog Yazarları blog yazan, ureten, dusunen, tartisan ve paylasan insanlar icin yaratilmis bir sosyal agdir.
Neden Türk Blog Yazarları? Türk Blog Yazarlarında sizin gibi diger turk blog yazarlariyla tanisip, mesajlasabilir, arkadas listenize ekleyebilirsiniz. Bunun disinda blogunuzun tanitimini yapabilir ve forum sayfalarindan sizin gibi blog yazan insanlar ile blog kurulumu ve benzeri konulardan yardim alabilirsiniz. Cok yakinda kendi blogunuzda (Blogger, Wordpress, Live spaces, vb.) yazdiginiz son yazilari RSS baglantiniz sayesinde burada ki kisisel sayfanizda otomatik olarak tekrar yazmaniza gerek kalmadan goruntuleyebileceksiniz. Hmm fena degilmis baska neler yapabilirim?
Tüm bunlarin disinda kisisel sayfanizi istediginiz gibi duzenleyebilir, istediginiz fotografi ekleyebilir, bilgisayarinizdan veya Youtube uzerinden istediginiz videoyu buradaki kisisel sayfanizda yayinlayabilirsiniz.
Bu site bedava ve uye olursaniz turk bloggerlari arasinda guzel bir dayanisma ortami olusturulabilecegini dusunuyorum. Siteye buradan ulasabilirsiniz.
Ben balik burcuyum, belki bu yuzden bilmiyorum ama suyla ilgili herseyi cok seviyorum, banyoya girdigimde genelde kuveti doldurup icinde saatlerce sessizce oturabilirim, zaten dusta da cok kaldigimi soyler herkes, annem oglum bu kadar saat banyoda ne yapiyorsun diye sorar, ben de oturuyorum annecim, yalnizca oturuyorum derim... Neden mi suyu seviyorum? Sadece suyun iyilestirici ozellikleri hakkinda bir arama yapin internette, karsiniza binlerce dokuman cikacaktir, gecmis tarihten beri suyun iyilestirici ozelligi bir cok kulturde kullanilmistir, sadece suyun sesi bile kimi zaman yeterli olmaktadir.
Ben bir gercegi ne yazik ki kabullenmeye basliyorum... Ben kendi cocuklarima, yani muhtemelen bir on yil sonra, "kizim/oglum cok su icme, suyu idareli kullanalim" demek zorunda kalicagim, ben cocuklarim dusta 5 dakikadan fazla kaldiginda onlari uyarmak zorunda kalacagim, kendi hayatim boyunca beni dinlendiren nadir seylerden birinden onlari mahrum etmek zorunda kalacagim. Neden mi? Cunku suyumuz tukeniyor... Suyumuzun tukenmesi ne demek biliyor musunuz? Hayir bilmiyorsunuz, bu TRT'de 80'li yillarda yayinlanan "aman suyumuzu dikkatli kullanalim" reklamlari tadinda birsey degil... Bu sadece biraz dikkatle cozulecek birsey degil... Suyumuz tukenmeye basladiginda daha az dus alacagiz, suyumuz tukenmeye basladiginda temizligimiz azalicak, salgin hastaliklar artacak. Suyumuz tukenmeye basladiginda elektrigimiz kesilecek (Turkiye'nin hala en buyuk enerji kaynagi barajlar), suyumuz tukenmeye basladiginda kuraklik baslayacak, kuraklik basladiginda bize oksijen saglayan agaclar yok olucak, agaclar yok oldugunda bizim besin kaynaklarimiz hayvanlar, tarim alanlarimiz, hepsi yokolacak. Suyumuz tukenmeye basladiginda ne olacak biliyor musunuz? OLUCEZ... Bu kadar basit. Bir insanin yasamasi, fiziksel olarak hayatta kalabilmesi icin gerekli uc ana maddeyi hatirlayalim; soludugumuz hava ve icerdigi oksijen, beslendigimiz besinler ve su... Iste bu sonuncu su olmayinca ilk ikisi de olamayacak zaten.
Su anda is yerinde bilgisayarinin basinda onundeki isleri dusunuyorsun belki, ya da sicak evinde ne olucak bu ulkenin hali diye dusunuyorsun belki, belki de televizyon karsisinda magazin programlari izliyorsun... Suyun tukendiginde bu isler sana o kadar bos gelicek ki... Bir on yil sonra cocuklarin sana "anne/baba suyumuz tukenirken onlem olarak ne aldi sizin kusaginiz?" diye sordugunda "Yavrum biz kendi isimize baktik, televizyon seyrettik, tuketmeye devam ettik, oyle muhabbet ettik iste" cevabini vermeye ne kadar yakiniz biliyor musunuz? Ne kadar saglikli olursak olalim bizden iki sonra ki nesilin, torunlarimizin hic hayata gelemeyecegi gercegine ne kadar yakiniz biliyor musunuz?
Bugun amerikada ki cogu restoran da su, kola ve benzeri iceceklerden daha pahaliya satilmaktadir. Herseyin para hesabini yapan amerikalilarin bu fiyat politikasi tesaduf mu? Bu yazimi felaket tellaligi yapmak mi saniyorsunuz? Belki de diyorsunuz ki "amaaan boyle bir sey olsaydi bilim adamlari soylerdi, devletimiz soylerdi, sen hangi kaynaga dayanarak soyluyorsun ki bunlari"... Belki de "bunlar hippie laflari, beni etkilemiyor" diyorsunuz, belki de "amaan zamani gelsin onun da bir caresine bakariz" diyorsunuz...
Bush hukumeti ne yapti biliyor musunuz? Kyoto'yu imzalamamak icin cesitli bilim adamlarina kuresel isinma karsiti bildiriler vermeleri icin rusvet verdi cunku kyotoyu imzalamak demek ekstra olarak para harcamak demekti. Bugun dunyanin en saygin bilim insanlari tarafindan kuresel isinma ve isinmanin kaynagi olarak insanlar ve sanayilesme olduguna kesin bir gercek gozuyle bakilmaktadir. Ben hayatim boyunca fen okudum ve bir yuksek muhendisim, eger gene de benim laflarimi "hippie lafi" olarak goruyorsaniz en azindan en altta verdigim kaynaklari inceleyin, saygin bilim adamlarinin goruslerini dinleyin. Onlara da inanmiyorsaniz kendiniz arastirin. Son gunlerde televizyonda kac bilim adaminin aciklamasini dinlediniz? Medya sizce bilim adamlarinin sozlerini mi yoksa ratingleri mi daha ciddiye aliyor? Zamani geldiginde geregine bakariz diye dusunuyorsaniz sizi temin ederim zamani geldiginde siz ve butun sevdikleriniz olmus olacak, eger bu tur kuresel doga olaylari sadece zamani geldiginde cozulebiliyor olsaydi sizce dunyanin en guclu devleti Amerika Katrina kasirgasinin bu kadar olume ve ekonomik zarara yol acmasina izin verir miydi? Hukumetlerin basindaki adamlarin sizin hayatiniz ve iki kusak sonrasi icin tasalandigini mi dusunuyorsunuz? Saf olmayalim, lutfen saf olmayalim...
Peki ne yapabilirsiniz, ne yapabiliriz? Oncelikle bu gercegin dunyanin bir numarali sorunu oldugunu tum insanlarin kabullenmesi lazim. Bu gercegin yayilmasi lazim. Dunyada ki tum ulkelerin Kyoto protokolunu imzalamasi lazim ve bu protokolde tek basina yeterli degil ama iyi bir baslangic en azindan... Turkiye'nin Kyoto protokolunu imzalamadigini biliyor muydunuz? Bu protokolu imzalamasi icin internet uzerinden bir kampanya baslatilmis durumda, siz de elektronik olarak imzanizi atabilirsiniz bu adresten. Eger bir gunluk yaziyorsaniz lutfen bu konuya deginen bir yazi hazirlayin, ben bu konuda yazi yazmamis arkadaslarimin surekli olarak bu konuda yazmalari icin basini yiyecegim, belki bana sinir olacaklar ama yasamimiz soz konusu... Bunun disinda Sunipeyk yapabilceklerimiz hakkinda guzel bir liste hazirlamis. Son olarak sesinizi duyurmak icin 1 Mart 2007 gunu tum dunyada saat farki gozetmeksizin 19:55-20:00 saatleri arasinda yetkililerin dikkatini cekebilmek icin 5 dakika herkes tum enerji kaynaklarini kesme kampanyasi duzenliyor, evdeyseniz tum elektrikleri kesin, arabadaysaniz arabayi kenara cekip bekleyin... Sadece 5 dakika... Bu gercekten dikkat cekebilmek icin kucuk bir ozveri degil mi? Belki arabayi yana cektiginizde arkanizda ki kornaya basacak, belki de tam isten gelmis evde oturup en sevdiginiz diziyi izlerken TV'yi kapamak zorunda kalacaksiniz ama terazinin diger ucunda "yok olma tehlikesi" var... Gene de karar sizin tabi ama bu yaziyi sonuna dek okuduysaniz ve bu eylemlerden hicbirini yapmak istemiyorsaniz bence geleceginiz hakkinda net bir karar verdiniz. Dunyamiza tecavuz ediliyor lutfen buna goz yummayalim.
Bilmiyorum tehlikenin buyuklugu hakkinda daha fazla nasil dikkatinizi cekebilirim, belki de yalvarmam lazim... Tamam yalvariyorum;
Merhaba benim adim Mert Ulas, size yalvariyorum benim, sizin, cocuklarinizin ve gelecek kusaklarimizin hayati tehlikede. Yalvariyorum kuresel isinmayi ciddiye alin, yalvariyorum su tuketiminizi ve genel tuketiminizi azaltin, yalvariyorum yeni bir esya/kiyafet/araba alirken dusunun buna gercekten ihtiyacim var mi diye, yalvariyorum bu yakarislarin daha fazla kisiye ulasmasini saglayin.
Turklerin gecmiste gocebe bir kultur oldugunu ve Orta Asya'dan Anadolu'ya yerlesene dek gocebe hayati benimsediklerini sanirim hepimiz tarih derslerinde okumusuzdur. Gocebe kulturun elbette ki esneklik ve hareketlilik gibi bir cok faydasi vardi fakat gocebelik kulturunun ayni zamanda turklerin o caglarda ki bilim (tabi o caglardaki bilim anlayisi olarak tarim araclarinin gelismisligi, ev yapim teknikleri gibi ornekler dusunebilirsiniz) ve sanat gibi alanlarda geri kalmisliga yol actigini soyleyebiliriz. Kimbilir belki de hala o zamanlardan baslayan acigi kapatmak icin ugrasiyoruz.
Peki bugun gunumuz modern Amerikan yasamindaki bir isadamini dusunelim, calistigi sirket icin kuresel dunya anlayisina gore ulkeden ulkeye seyahat ediyor, muhtemelen Amerika'da bir kac tane evi var ve genelde yilin belli kisimlarini belli bir evinde geciriyor, aile yapisi cekirdek aile yapisi, hatta bosanma oranlarina bakilirsa muhtemelen esinden bosanmis haftanin belli gunlerinde vakit bulabilirse cocuklarini ziyaret ediyor. Eger kendi anne ve babasi hayatta ise ve onlarla kus degilse ayda bir onlari belki ziyaret ediyordur. Bunun disinda ki tum zamani ise ucaklarda dunyanin bir yerindeki toplantilara katilmak icin harciyor. Genelde dunyanin cesitli yerlerindeki otellerde konakliyor, yerlesik bir hayati yok.
Peki at ustundeki gocebe turk ile ucak ustunde ki amerikali is adami arasinda ki fark ne? Aradaki tek fark gocebe turklerde aile kavraminin cok daha kuvvetli olmasi bence. Gelisime etkisi mi? Sanirim zaman gosterecek.
"Kucuklugumden beri bu hayata uyum saglayabilmek icin onlarca kisi oldurdum, hepsi de kendi yansimalarimdi. Hayat ise karsiliginda binlerce duygumu oldurdu..."
Ozur dilerim Senin kadar hizli yuruyemedigim icin Ozur dilerim Sokakta ki en yalniz cift oldugumuz icin
Ozur dilerim Seninle ilk bulusmamizda Opusmedigimiz icin
Ozur dilerim Seninle son bulusmamizda Vedalasmadigimiz icin
Ozur dilerim Sevgilin olamadigim icin Ozur dilerim Annen olamadigim icin Ozur dilerim Arkadasin bile olamadigim icin
Ozur dilerim Ne yeterince guzel Ne de yeterince cirkin Oldugum icin
Ozur dilerim Gunduzleri yeterince iyi Geceleri yeterince kotu Olamadigim icin
Ozur dilerim Ilk olmadigin icin Ozur dilerim Son olamadigim icin Ozur dilerim Senden once sevdigim erkekler icin Ozur dilerim Senden sonra sevecegim erkekler icin
Ozur dilerim Eger senden sonra da gulumsersem Ozur dilerim Eger senden sonra da mutlu olursam
Ozur dilerim Kadin dogdugum icin Ozur dilerim Erkek dogdugun icin Ve en basindan beri Boyle bir ayrim oldugu icin
Kucuklugumden beri hep bana bir sekilde bana yol gostericek, beni egitecek birini ariyordum, tam olarak arama denmez ama sanki boyle birinin hayatima girmesini bekliyordum. Ne bileyim bir bakima bana "abilik" yapicak bildiklerini bana gostericek birini ariyordum sanki... Tabi ki ailem vardi ve bana hep yol gosterdiler her konuda ama bu aradigim biri daha cok arkadas olarak guncel hayattaki konularda bana yardimci olmaliydi, iste kizlarla nasil konusulur bunlari gostericek, bana yeni muzikleri tanitacak, bilgisayarda bilmedigim seyleri gostericek, bilim veya sanatla ilgili bana yol gostericek biri olmaliydi. Sanki icimde ki potansiyeli farkedip bana yol gostericek biri olmaliydi. Bu kisinin benim yaslarimda olmasi da sart degildi, bir ogretmenim bile olabilirdi ama ne lise ne universite ne de Amerika'da ki yasantimda boyle birine rastladim... Hayatimda gecen 25 yildan sonra dusundum, belki de aradigim kisi kendimden baskasi degildi!
Modern toplum anlayisinda hayal ettigim birinin karsima cikmasi zaten o kadar kucuk bir olasilikti ki, yani herkes kendi haliyle oldukca mesgul zaten, hayat gereginden fazla hizli akiyor ve her yerden bir bilgi akisi varken kac kisi baskasini egitmek icin zamanini harcar ki? Kimsenin elindekiler kendisini memnun etmezken, herkes daha fazlasini isterken nasil boyle biri yetisebilir ki bu modern toplumda?
Iste bu yuzden aradigim kisinin kendimden baskasi olmadigini anladim, farkinda olmadan bir bakima kendime bir ust benlik olusturdum sanirim ve bu ust benligin bana yol gostermesini sagladim. Tabi ki bu ust benlikte hayalini kurdugum kisinin bilgisi ve deneyimleri yoktu, iste bu yuzden onun hislerini hayal etmeye calistim, onun hayalindeki hislerini kafamda canlandirarak bana yol gostermesini hayal ettim.
Resim cizerken birisi cok bilgili ve deneyimli olabilir, insan gozunun butun ozelliklerini biliyordur, hangi sekil ve rengin nasil sonuc verecegini bilir deneyimlerinden, butun sanat akimlarini biliyordur ve hangi atmosfer icin nasil bir teknik kullanmasi gerektigini deneyimlerinden bilir ve bunun gibi bir cok detayi bilebilir, sonucunda ise insan ruhuna deginen harika resimler cizebilir. Bir baskasinin ise hicbir teknik bilgisi yoktur, ne teknik konusunda ne de insan gozu hakkinda, ama hissedebiliyor, hayal edebiliyor, bir hissi yakalayabiliyordur ve sasirtici ama o kisi de ayni guzellikte bir resim ortaya koyabilir. Farkli yollardan iki kisi de ayni atmosferi yakalayabilir ve insanda ayni duygulari uyandirabilir, birisi tamamiyle bunu planlayarak digeri de sadece hislerini kagida dokerek. Iste ust benligimde olusturdugum "yol gostericinin" teknik bilgisi ve tecrubesi olmadigi icin bana sadece hisleriyle yol gosteriyor bence.
Bilmiyorum belki ben yeteneksiz ve biraz da delirmeye yaklasmis bir bireyimdir boyle bir seyi kafamda yarattigima gore ama itiraf etmeliyim ki bu ust benlik bana buyuk bir ozguven ve huzur veriyor. Icinde hic bir potansiyeli olmayan biri olsam bile bu dusunce beni mutlu ediyor cunku bana yol gosteren birisi var.
"Hayat sonsuz frame rate'dir (akis frekansi) ve eksik veya fazladan algilanan bir frame rate bile dunya algimizi tamamiyle degistirebilir." Behnan & Mert
Not 1: frame rate'in turkce tercumesini bulamadim, hatta turkcemize boyle bir kavram girmemis de olabilir bu yuzden bu kelime yerine belki turkce olarak; "Akis frekansi" terimi kullanilabilir diye dusundum.
Not 2: Ortalama bir insan gozu saniyede sadece 24 kare yakalayabilir, yani genel olarak insan gozunun algilayabilecegi akis frekansi 24'tur diyebiliriz.
Not 3: Gorsel olarak akis frekansi digerlerinden daha yuksek olan insanlarin genelde gorsel refleksleri de daha hizli olmaktadir.
Hani kucukken gulerdik, sen de ben de icten gulerdik ve bunun baska turlusu de olamazdi zaten cunku bundan baskasini bilmezdik ki. Bir de o gunlerde gordugumuz herseye karsi bir saskinligimiz vardi, buyuklerin dunyasina girmeden once hatirliyor musun? Iste ben bunlari ozluyorum en cok aslinda... Bir de hayatta bu kadar kod yoktu, bu kadar kasilmamiza gerek yoktu buyukler kadar. Buyuklerin dunyasinda kucuklerin en ufak rahatsiz eden ozellikleri katlanarak artarken en sevimli yanlari da gizlenerek saklaniyor sadece, daha zeki ve yetenekli olmuyorsun aslinda, dusunce yapimiz bile hic degismiyormus yani... Aslinda buyudukten sonra da kuculebilmek yani hayata ayni o yaslardaki bakis acini kazanabilmek icin tekrar buyuk bir mucadele vermen gerekiyor hayata sarilabilmen icin. Garip bir dongu degil mi? Elde etmen icin hayatin boyunca calistigin butun mutluluklar sana kucuklugunde dogdugun anda veriliyor ama bu bakis acini kaybediyorsun sonra da ayni bakis acisini kazanabilmek icin tekrar buyuk bir duygusal mucadele vermen gerekiyor kendi icinde, dusununce gercekten guzel bir duzen aslinda, huzur veriyor bana bir bakima.
Yaklasik 5 gundur yeni cizimim uzerinde calisiyorum (kabul ediyorum biraz yavas calisiyorum) ama simdiden beni tatmin eden en yaratici ve en iyi cizimim oldugunu soyleyebilirim. Yazicak bir suru sey var aslinda ama hepsini erteliyorum cizim bitene dek, su ana dek yuzde sekseni bitti diyebilirim. Tamamlandiginda tabi ki buradan yayinlayacagim. Bu arada iki gune yakin arkadasim Behnan buraya beni ziyarete geliyor, umarim o gelene dek bitirebilirim.
Bu seferde Zeynep Hanim tarafindan WOMM uzerine ebelenmisim (kimisi "mimlenmek" diyor ben eski usulu tercih ediyorum, blogger jargonuyla hic bilgisi olmayan okuyucularin bile bir benzerlik kurup anlamasini kolaylastirdigi icin) Hemen basliyorum;
1. WOMM sizce ne demek?
Sanirim ingilizce Word of Mouth Marketing'in kisaltmasi, agizdan agiza bir arkadasinizin veya tanidiginiz birinin size bir urunu ovmesi veya sadece bahsetmesi bile olabilir. AAP (agizdan agiza pazarlama) olarak kisalticam bundan sonra bahsederken. Bence AAP insanlik tarihinin ilk ve en etkili pazarlama aracidir ve hicbir modern pazarlama araci/metodu bunu degistirmeyi basaramamistir ve bu sebeple yukselen bir egimle agizdan agiza pazarlamayi profesyonellestirme egilimleri baslamistir gunumuz pazarlama sektorunde.
2. Bildiğiniz başarılı AAP örneklerini bize yazar mısınız?
Hizmet sektorundeki her tavsiye... Doktor tavsiyeleri mesela en basitinden, "bak ben su doktora gidiyorum sen de bir gorun" dedi mi size bir yakininiz tamam... Buyuk bir ihtimalle o doktor sizden para kazanicaktir artik. AAP ozellikle guven gerektiren hizmet sektorunde cok buyuk bir aractir. Profesyonel bir calisma olarak Myspace ve turevi arkadas siteleri, hic myspace reklami gordunuz mu TV'de veya gazetelerde?
3. Türkiye’den efsane haline gelmiş bir viral örnek gösterir misiniz?
Turkiye'yi uzun zamandir takip edemiyorumm ama bence Turkiye'de agizdan agiza pazarlama garip bir sekilde "ozgun" reklamlar sayesinde oluyor... Ilginc bir reklam gordugumuzde bunu hemen yakinlarimiza su reklami izledin mi seklinde soruyoruz ya da daha etkilisi o reklamda gecen bir repligi ya da sarkiyi gunluk yasantimizda diyaloglarimizda kullanmaya basliyoruz (ornek: reklam kokan hareketler bunlar / Opet reklami)
Sorular bu kadar ama ben yaptigim bir gozlemi daha eklemek istiyorum, agizdan agiza pazarlamanin bana gore en onemli yani kisisel ve guvenli olmasi. Neden kisisel cunku tanidigimiz biri, bizi taniyan biri bize oneriyor. Neden guvenli? Cunku bizden once baska biri denemis, paramizin bosa gitmesi daha dusuk bir ihtimal. Peki bu guveni neden sirketler/markalar veremiyor? Cunku onlar insan degil... Bu kadar basit, cunku onlarin onemsedigi karlari ben degilim, onlarin onemsedigi benim isimi gormem degil, onlarin para kazanmasi. Peki sirketler o zaman bu agizdan agiza pazarlamayi nasil kullanbilirler? Mantaliteyi degistirmeleri lazim, oncelikle markalastirma bir kisilik katmak acisindan cok onemli, daha sonra kendilerini bir arac olarak sunmalilar bir amactan ote. Mesela bir araba satiyorsaniz surus zevki uzerine yogunlasmali hem uretici hem de pazarlamaci, arabayi bir elmas gibi gosterip onu bir statu sembolu haline sokmak ise pazarin sadece kucuk bir bolumunu etkileyecektir. Son olarak markalastirmanin otesinde ne olabilir? Kisisel marka haline getirmek. Insanlar sirketinizin basindaki kisiyi tanidiklari zaman agizdan agiza pazarlama daha hizli gelisecektir. Apple sirketini dusunun, Steve Jobs ve Steve Jobs'un markasi Apple. Iste sirketler boyle vizyonu olan birini markalarinin lideri haline getirdiklerinde zaten o vizyonu benimseyen insanlar sirket hic bir sey yapmasa bile agizdan agiza pazarlamalarini yapacaklardir urunun.