felsefe etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
felsefe etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Eylül 2008

Geleceği planlamak, kiralamak ve dinlemek

Hayatımıza dair ne kadar plan yapabiliyoruz, ne kadarı düşündüğümüz gibi gelişiyor bilemiyorum. Kafamızda belli hayaller var geleceğe dair ve düşününce bu hayaller bana o kadar dar görüşlü geliyor ki, en azından kendi hayallerim. Bazen hayallerimi Türkiye'nin 5 yıllık kalkınma planlarına benzetiyorum, hani hiç tutturulamayan hedefler konur, beylik sözlerle bezenir bir de... (Gelişmekte olan ülkelerden gelişmiş ülke seviyesine geçiş falan gibi) Ben kendimi bildim bileli bu laf söyleniyor, bence gelecek nesiller bu lafı deyim yapabilirler.

 Gelişmekte olan ülkeden gelişmiş ülke seviyesine ulaştığımızı görmeden paçayı sıvama

Küçük çocuğa sorar ailesi büyüyünce ne olacaksın diye, o da bi yerden astronot görmüştür, astronot olacağım der.

Oğlunun gelecekte aç kalacağını düşünen baba;
- Oğlum istersen mühendislik oku, hala istersen oradan astranotluğa yatay geçiş yaparsın

Babanın oğlunun hayal gücünü kırıp onu yönlendirmesinden korkan anne;
-Aa ne alaka Fikret, astranot olmak istiyorsa astranot olsun benim oğlum, ne de yakışır o fanusun içine oğlumun koca kafası aman da aman

Konu hakkında derin bilgisini göstermek isteyen yeni ergen abi ise;
- Oğlum astranot olma lan, çok rahatsız o kıyafetler

İşte benim gelecek hakkında ki hayallerim de astranot olma hayali gibi. Biraz plansız, biraz hayalperest ve biraz da kiralık.

Kiralık diyorum çünkü hayal ettiğim çoğu şeyi başka bir yerden görüp özenerek hayal ediyorum bence. Kafama yerleştirilmiş belirli hayat biçimleri var ve hayat bize bunlardan farklı şeyler sunduğunda hevesim kırılıyor, şaşırıp kalıyorum ve bir şekilde hedefime ulaşamamış gibi hissediyorum. Bunlar bir şekilde üzerimde baskı yaratıyor olmalı.

Bence geleceğimin her adımını planlamak onu sınırlamak olur, geleceğimi başkalarının hayallerine göre kiralamak ise onu harcamak olur. Belki de yapmam gereken sadece onu dinlemektir, olayları akışına bırakmak değil de, açık gözlerle hayatın bana sunduklarını takip etmeli ve onları anlanlandırmalıyım kafamda. Bu düşünce yapısını "geleceği dinlemek" olarak adlandırıyorum.

1 Ekim 2007

Hüzünü seçmek

Amerika'dayken Amerikalı bir arkadaşım şöyle bir genelleme yapmıştı;

- Tanıdığım çoğu Türk'ün yüzünde, gözlerinde bir hüzün var sanki

Geçen gün düşündüm, Türk Sanat Müziği, Türk içkisi Rakı ve melankoli ile olan bağı, Türk edebiyatı, Türk şiirleri, Türk dansları, Türk resimleri...

Gerçekten de "neşeli" diyebileceğim örnekler çok azdı. Peki bunun sebebi ne olabilir?

Şahsen ben de Amerikan kültüründeki abartı ve pek samimi olmayan neşe/hareketlilik eylemlerinden pek haz etmem ve öyle davranamam. (Misal bir partiye girerken eller havaya "whoooahoo" şeklinde tezahürat ile girmek, misal doristos where's the party reklamı vb. birçok bana yapay gelen örnekler... Böyle insanlar var gerçekten yani TV'ler pek abartmıyor olayı)

Bu acaba müslümanlık ile ilgili birşey olabilir mi diye düşündüm. Pek fazla bilgim yok ama türklerin müslümanlığı seçmeden önce de çok neşe saçan bir ırk olduğunu hayal edemedim ama dediğim gibi bu konuda pek tarih bilgim yok.

Bir başka sebep tarih boyunca hep savaşlar görmüş olmamız, zor süreçlerden geçmemiz olabilir mi diye düşündüm ama bazen Afrika kabilelerinin danslarını izliyorum TV'de, onların hareketleri bile daha bir coşkulu/neşeli sanki ve onlar belki de bizimkilerden çok daha büyük dramalar yaşadılar/yaşıyorlar hayatlarında.

Aklıma bir tek coğrafi konum faktörü geliyor, yakın coğrafyamızda ki milletlerde de hüzünün örneklerini görmek mümkün, balkanlar olsun, Yunanistan olsun ya da doğu ve güneyimizde ki diğer komşularımız da olabilir. Sonra düşündüm, coğrafi olarak insanların psikolojisi üzerinde en fazla etkin olan rol güneşin rolü. Güneşi fazla göremeyen ülkelerde sanırım isanlar biraz daha depresif olabiliyor, çok fazla gören ülkeler de ise miskinlik ve bir yorgunluk görülebiliyor. Fakat ne var ki bir Brezilya örneğini düşündüğümüzde oldukça neşeli ve hareketli tavırları dikkat çekiyor, başta belirttiğim Afrika kabileleri de buna bir örnek olabilir mesela. Demek ki güneşin de etkisi değil bizi hüzüne yönlendiren.

Nedir acaba bizi melankoliye, hüzüne yönlendiren... Bilinçli bir tercih mi yoksa çeşitli yönlendirmeler sonucu doğal bir seçim mi kültürümüze bu kadar derinden işleyen hüzün?

14 Mart 2007

Zaman, bilinc ve DNA!

Kafamdaki zaman kavramini biraz daha derinden inceledim;

-Boslukta zaman var midir?
-Neden olmasin?
-Oyle bir bosluk dusun ki icinde hic bir madde, hic bir atom olmasin. Iste bu boslugun icinde nasil bir zaman kavramindan bahsedebilirsin? Zaman dedigimiz kavrami olcmen icin bir degisiklik olmasi gerekmiyor mu? Sen bu boslugun icinde zaman oldugunu kanitlayabilir misin?
-Hmm sanirim kanitlayamam ama ben disaridan bu bosluga bakiyorsam, saatime bakip soyleyebilirim
-Evet ama senin bakman demek, bir gozlem yapman demek iste bu gozlemde boslugu doldurmaya yeter, bunu gozlemliyemezsin sadece kafanda hayal edebilirsin.
-Peki boslukta zaman olmadigini kabul edelim, nereye varmak istiyorsun?
-Bu bosluga bir maddeyi koydugun anda ise zaman olusur degil mi?
-Hmm evet gozlemliyebilirim o anda
-Demek ki zaman maddeden bagimsiz degil, madde bir enerjiyse, zaman da ayni sekilde bir enerji olmak zorunda eger maddenin bir uzantisi ise.
-Devam et
-Peki biz zamani gozlemleyebilir miyiz?
-Evet saatimize bakariz, ya da gunesin dogusunu ve batisini izleriz
-Evet ama senin bu gozlemlediklerin zamanin kendisi degil, zamanin etkileri olmaz mi?
-Nasil yani?
-Mesela bir hortum ciktigini duyuyosun radyoda yasadigin yere yakin bir yerde, hemen gozlemlemek icin arabana atlayip gidiyorsun ama soylenen yere gittigin anda hortumu kacirdigini dusun, etrafinda sadece yikilmis evleri yani hortumun yarattigi yikimi, hortumun etkilerini gorebiliyorsun. Iste bizde hayatimizda zamani hic gozlemliyemiyoruz bir enerji olarak, sadece yarattigi etkileri gozlemliyebiliyoruz.
-Neden bir enerji olarak gozlemliyemiyoruz?
-Cunku zaman bilincimize bagimli bir kavram "olabilir", onu dusundugun anda o bir sonraki adimdadir. Kisacasi bilincin zamanin bir parcasi olabilir ve bu durumda kendi yapildigi maddeyi tabi ki gozlemleyemiyor, ancak onun etkilerini gozlemliyor. Kendi kuyrugunu yakalamaya calisan bir kopek gibi dusun.
-Peki zamanin etkileri her madde uzerinde ayni midir?
-Kesinlikle hayir, ilk basta hayal ettigimiz bosluga bir tas koydugunu dusun, havada asili duran bir tas ama etrafinda baska hicbir madde yok, ne oksijen-hava hicbirsey, hareketsiz bir tas... Bu tasi bir milyon yil boyunca gozlemle, sence bu tasta bir degisiklik olacak midir?
-Hmm eger hareket etmiyorsa ve etrafinda hic hava bile yoksa... hayir olmaz sanirim
-Kesinlikle... zaman sadece maddenin bir uzantisi degil, ayni zamanda hareketin de bir uzantisidir.
-Hareketin mi? Mesela ben butun gun yatagimda uzansam hic hareket etmeden, benim icin zaman gecmeyecek mi?
-Hayir kesinlikle gecicek cunku sen hareketsiz dursan bile vucudunun icinde kan akmaya devam edicek, vucudundaki milyarlarca hucre hareket halinde olucak. Ayrica hareketsiz bir cisim icin bile zaman varolmaya devam eder, sadece onun uzerinde bir etkisi olmaz. Maddenin oldugu her yerde zaman vardir ve eger bu maddenin icindeki en ufak bir elektron bile hareket ediyorsa "zaman enerjisi" uzerindeki etkisini gosterecektir. Zamani bir hareket sensoru olarak dusun, eger ortalikta hic bir madde yoksa, hareket sensoru de yok, eger ortamda bir madde var ama hareketsiz ise hareket sensoru de var ama maddeyi goremiyor, eger madde bir hareket haline gecerse hareket sensoru hemen isigini yakiyor!
-Peki zamani nasil gozlemleyebiliriz?
-Iste bence hareket halinde olan hic bir madde gercekten zamani gozlemleyemez! Tabi ki buna insan zihni de dahil, sadece zamanin etkilerini gozlemleyebilir.
-Peki zaman her maddede ayni etkiyi mi yaratir?
-Hareketli her maddede... yalniz harektli derken tekrar dusundum de daha duzgun bir tanimlama kullanmam gerekir... canli her maddede. Mesela bosluktaki tasa bir hareket verdigini dusun, tas ilerler ama hic surtunme olmayacagi icin maddesel olarak bir degisime ugramaz, yani zaman kavrami bir madde oldugu icin hala gecerli ama hareket etse bile zaman onun uzerinde bir etki yaratamiyor...
-O halde zaman harekete degil, canliliga duyarli?
-Evet sanirim, duzeltiyorum o halde, "zaman maddenin uzantisi olan bir enerji formu ve canliligin oldugu her yerde etkisi gozlemlenebilir".
-Peki... o halde canlilik ne? Bir tasta maddeden olusuyor ama canli sayilmiyorken nasil maddeden olusan insan canli sayiliyor, ya da nasil bir bitki canli sayiliyor? Canliligi saglayan fark ne?
-Sence kopeklerin bir bilinci var midir?
-Bilmem, kopekler bizim gibi dusunemezler
-Hayir bu genel bir yanilgi, kopekler dusunebilir, hissedebilirler ve elbette ki hatirlayabilirler. Onlarin da, genel olarak butun hayvanlarin da, bir bilinci vardir, yalnizca kapasitesi insanlarinkinden dusuktur. Peki bitkilerin bir bilinci var midir?
-Yok artik, bak onlarin yok iste...
-Peki ayciceklerini dusun, onlar neden hep gunese dogru donerler yuzlerini?
-Bilmem, sanirim iclerinde gunesisigini hisseden onunle reaksiyona giren bir madde var ve bunu hissettikleri anda daha fazla gunes isigi alabilmek icin o yone donuyorlar, ama bu bilinc degildir ki?
-Dogru tam dusundugun sekilde bir bilinc degil, soyle dusun bilinc yalnizca sana ogretilenler midir?
-Evet bana ogretilenler ve hayattan gozlemledigim hersey bilincimi olusturur
-O halde nefes almayi sana kim ogretti? Daha dogar dogmaz, hicbir sey gozlemleyemeden nefes almiyor muydun? Iste iki turlu bilinc var, genetik olarak DNA'larimizda aktarilabilen bir bilinc ile sadece insanlarda ve hayvanlarda bulunan ogrenebilme bilinci...
-O halde bitkilerde de DNA ile aktarilan bir bilinc var?
-Kesinlikle ve zamanin etkileri de sadece bilince sahip olanlarda gorulebiliyor demistik, yani sadece canlilarda. Canli olabilmen icin bir bilincinin olmasi sart, ya gelismis dusunebilen bir bilinc ya da DNA ile aktarilabilen bir bilinc, hic farketmez. Ama bir tasin? iste onun hicbir bilinci yoktur, bu sebeple de zamandan etkilenmez. Demek ki zaman bilince bagimli ve hatta onun bir parcasi.
-Ama tas da bir sure sonra asinmaz mi?
-Asinir ama cevresindeki maddeler onu asindirir, tasi ilk basta bahsettigim boslukta hayal edersen milyonlarca yil sure sonra bile hicbir asinma olmaz uzerinde.
-Sanirim dogru, peki bu zaman bir enerjiyse ne tur bir enerji?
-Oncelikle bilinci olan hersey dogar, buyur ve olur oyle degil mi?
-Evet, bitkiler, hayvanlar, insanlar..
-O halde bunun grafigini cizersen bu bir sinus dalgasini andirmaz mi?
-Evet sanirim... bombeli bir yukselti gibi
-Sanirim zaman bilinci olan herseyi sinus dalgasi seklinde etkileyen bir enerji formu
-Peki bilinc, en basit DNA'lardan aktarilan bir bilinc bile nasil olusuyor?
-Sanirim bunun sirri senin de dedigin gibi DNA'larda oyle degil mi :) DNA'larin sadece canlilarda oldugunu biliyor muydun? Bir tasin DNA'si yoktur :) Sadece canlilarin bilinci oldugunu dusunursek ve zamanin sadece bilinci olanlari etkiledigini...
-O halde birisi zamanin olusumunu anlamak isterse...
- :) kesinlikle, bence zaman kavraminin gizemi DNA'larda sakli!

11 Mart 2007

Zaman enerjisi ve bilinc

Bu sefer yazimda olabildigince ozgur dusunmeye calisacagim, biraz derin ve felsefi duzeyde konulara girebilirim ve hizli bir sekilde konudan konuya atlayabilirim o yuzden siki tutunun ve benimle birlikte dusunmeye calisin, kimsenin geride kalmasini istemem :)

Hadi baslayalim;

Oncelikle madde nedir? Madde bir enerji formudur oyle degil mi? Mesela benzini dusunun, sivi bir madde, bunu yakiyoruz ve enerjiye donusuyor, isik ve sicakliga donusuyor, arabamizda pistonlari iten bir enerjiye donusuyor vs...

Peki sonra butun bu donusumleri dusundum, biz hicbir maddeyi yok edebilir miyiz? Bir kagidi yaksak dumana donusur, sicakliga donusur, isiga donusur, karbondioksite donusur... Donusur de donusur ama hic bir sekilde o maddeyi ve enerjisini tam olarak yok edemeyiz degil mi? O halde hicbir enerjiyi sifirdan yaratamayiz, hicbir enerjiyi sifira indiremeyiz(yok edemeyiz) oyle degil mi?

Bundan sonra dogum ve olumu dusundum... Ben dogdum mu? Ben olucek miyim? Sadece sekil degistirmeyecek miyim? Peki ama bir eksiklik olmali bunda, cunku fiziksel olarak oldukten sonra birseyler kayboluyor... bilincim kayboluyor. Oldugumde beni gomduklerinde vucudum fiziksel olarak curuyecek, toprak olucak, o topraktan belki cicekler acicak o cicegi bir hayvan yiyecek sonra o hayvani baska bir insan yiyecek ve o insan proteinle sperm veya yumurta ureticek sonra da bu yeni bir hayatin dogmasina sebep vericek ve "dogum" dedigimiz olay gerceklesecek degil mi? Bu donguyu zaten bilim de soyluyor bize ama iste bu kadar donusumden sonra yok olan bir sey var, yeniden dogum gerceklesse bile bilinc, simdiye dek ogrendigim hersey, sifirlaniyor!

Peki hicbir enerjinin yok edilemeyecegini biliyoruz, sadece sekil/bicim degistirebiliyor enerji degil mi? Ve benim beynim de bilincimi olusturmak icin bir suru enerji harciyor, yedigim besinler beynimde dusunmemi saglayacak, noronlar arasi iletisimi saglayacak bir enerjiye donusuyor degil mi? O halde bu "bilinc enerjisi"ne ne oluyor? Fiziksel olarak oldugumde o neye donusuyor? Bu soruyu aklimizin bir kosesine yazalim, tekrar donucez.

Bundan sonra zaman kavramini dusundum... Ilk caglardan beri insanlar neden zaman kavramini dusunmusler? Cunku cevrelerinde birseylerin dogdugunu ve oldugunu gozlemlemisler ve sonra vucutlarinin sekil degistirdigini farketmisler ve bu surece zaman adini vermisler. Peki simdi bilim bize dogum ve olumunde aslinda sadece bir donusumden ibaret oldugunu kanitladigina gore gecmisteki "zaman tanimlamasi" modern dunya icin biraz eksik kalmiyor mu?

Din de bilim de kendi yontemleri ile bize evrenin yaratilisini aciklamaya calisir, ilk ani tarif etmeye calisirlar. Peki ben soyle bir soru sorsam... Neden bir ilk ve bir son olmak zorunda? Cunku bu kafanizdaki zaman kavramina ters degil mi? Herseyin bir ilki olmak zorunda ve bir sonu. Peki o halde kafamizdaki zaman kavramini biraz daha inceleyelim.

Zaman nedir? Etrafimizda gordugumuz (ve gormedigimiz) hersey bir enerjiyse zaman nedir? Neden o da bir enerji olmasin? Soyle dusunun tecrube nedir? Zaman enerjisinin potansiyeli degil midir? Siz belli bir sure sonunda daha fazla bilgi ve gozlem edinirsiniz buna da tecrube dersiniz.

Peki hicbir enerjinin sifirdan yaratilamayacagini ve yok edilemiyecegini gozlemlediysek neden zamanin (bir enerjinin) bir baslangici ve sonu oldugunu dusunuyoruz? Neden bir baslangic ve sona inaniyoruz?

Peki butun enerjilerin surekli bir donusum icinde olduguna inaniyoruz degil mi? Eger zaman da bir enerjiyse onun da surekli bir donusum icinde olmasi gerekmez mi? Zaman bitmez veya baslamaz, zaman baska bir enerjiye donusebilir sadece o halde.

Peki son olarak ilk basta sordugumuz soruya geri donelim, fiziksel olumde bilincimize ne oluyor? Bilinc nedir? Heh tekrar basa donersek neden bilincimizi de bir enerji olarak gormeyelim? Maddesel bir enerji degil, farkli turde bir enerji, dunya uzerinde bile yuzlerce enerji cesidi var, bilincimizin de bunlardan biri oldugunu dusunmek cok da sacma olmaz degil mi?

Tamam son bombama geliyorum... Bilincimizde hep zaman kavrami vardir degil mi? Zaman kavrami olmamasini bilincimiz kabul edemez. Peki ya bilincimiz zamanla ayni cesitte bir enerjiyse? Peki ya biz oldugumuzde bilincimiz zaman enerjisine donusuyor ve sonra yeni dogan bir bebekte sifirdan tekrar bilince donusuyorsa? Bu zaman enerjisinin de diger enerjiler gibi surekli donusum halinde oldugunu da gostermez mi?

Hah bu kadar ozgur dusunce yeter sanirim bi gunluk, lutfen bu yazdiklarimi dininize ya da baska birseye hakaret gibi gormeyin, yalnizca dusunuyordum. Yarin benim dogumgunum de o yuzden zaman kavramina takmis durumdayim bugunlerde. Iyi ki dogmusum :)