30 Eylül 2005


Bu da arkadan gorunusu, serginin adi "nothing ever happens"di. T-shirt posta ucreti dahil bana 20$a geldi.

Bu zazzle.com'dan siparis ettigim benim dizaynim t-shirt. Cizimler Yoshitomo Nara adli japon sanatcinin, sergisi gelmisti San Jose'ye gecen sene, cok sevimliydi.

28 Eylül 2005

Cok sicak

Bugun disarida hava cok sicak, eger uzerimde cuma gunku prezentasyonuma hic calismamis olmanin verdigi sucluluk olmasaydi kesin bu bos gunumde havuza giderdim. Disariya sabahtan postaneye gitmek icin ciktim ve saat sabah 10 gibi cok sicakti, nemli bir sicak degil ama gene de rahatsiz ediyor. Su an ogle vakti ve evden cikmak istemiyorum. Calismaya baslamam lazim ama hic icimden gelmiyor, birsey yapmiyorum, bos bos internette geziniyorum.

Bir de hala duzgun bir counter bulamadim sitem icin, bu son kullandigimi duzgun zannediyordum taa ki belli bir sureden sonra (ki bu sure 2-3 gun) istatistikleri ssildigini farkettim. Sebebi ise log dosyasinin dolmasiymis, bedava ya. Youtube'da sinirsiz video upload imkani varken bu adamlar 200-300Kbytein hesabini yapiyorlar, bir de istatistik sayfasina reklam koyuyorlar. Birisi guzel bir counter onersin lutfen soyle limit falan koymayan...

Bir gun

Bugun dersim yoktu, sadece danismana ve kutuphaneye ugramam gerekiyordu bir de yemek yemem.


Evden oglen 3 gibi ciktim, kampus hemen evin karsinda zaten. Hava gene sicakti. Once kutuphaneye gittim.



Kutuphaneden sonra biseyler yemek icin student union'a gittim. Student Union'da meksika yemegi olan Carne Asada yiyorum, pideye benziyor oldukca.



Yemegimi bitirdikten sonra muhendislik binasina dogru gidiyorum.



Proje danismaninin ofisi 3.katta o yuzden asansore dogru yuruyorum.



Danismanima 18 Kasim'da ki prezentasyonuma katilip katilamayacagini sordum, o da cuma gunleri okula gelmiyorum baska bir gune alabilir misin diye sordu, baska gun olmaz cunku proje dersi cuma gunu dedim, bir sonraki cuma ya da bir onceki cuma olabilir sadece dedim, anlatamadim, proje hocasiyla bir konus gene dedi, proje hocasi odasinda yoktu. Bende eve donmeye karar verdim.



Bu da kisa ve deneysel bir videoblogging denemesiydi.

26 Eylül 2005

Gunun Sorusu


Gunun Sorusu

Kisisellestirme

Kisisellestirme pazarlamada cok onemli bir yer aldi ozellikle internet uzerinden kisisellestirilmis urunlerin satisinda. Nike, Converse ve Vans ayakkabidan ornekler ve burada da istediginiz t-shirt, bardak, poster vs. objeyi kisisellestirebiliyoruz. Ayrica cantalar icin burasi ve diger seyler icin de burasi var. Ben Nike'dan almistim bir tane, sanirim bir tane daha alicam, bir de t-shirt dusunuyorum.

24 Eylül 2005

Corpse Bride



Bu aksam Tim Burton'in son filmi Corpse Bride'a gittim. Oldukca guzel bir film, tek sorunu biraz kisa geliyor, keske biraz daha uzun surseydi diyorsunuz. Grafikler ve cizimler gercekten cok guzel ve kendine has bir atmosferi var. Muziklerini de oldukca begendim. Bunun disinda kurtcuk ve kopek karakterleri inanilmaz sevimli. Seyrettiginizde iyi vakit gecireceginize eminim. Benim icin ise birini hatirlattigi icin ayri bir yeri vardi.

Bu arada aklima bir fikir geldi, eger Turkiye'ye gelmeden once merak ettiginiz bir film varsa genellikle her cuma aksami sinemaya gidiyorum ve buradan yeni gelicek filmleri ve buradan da su anda oynayan filmlere bakarak Mert su filme git ve fikrini soyle diye yorum birakabilirsiniz cuma gununden once. (zevkime cok ters olmadikca yorumlara gore gidebilirim sanirim)

22 Eylül 2005

Kitaplar

Kac kitabim var?

Su anda burada yalnizca okul icin kitaplarim var bir de ucakta okumak icin aldigim Tuna Kiremitci'den "bu iste bir yalnizlik var" adli kitabim var. Cogu kitabim Istanbul'da ve yaklasik olarak 40-50 tane vardir diyebilirim ama bizim evde annemlerin cok buyuk bir kutuphanesi vardir ve oradaki cogu klasik kitabi da okumusumdur. (anne edebiyat ogretmeni, baba avukat olunca kutuphane de sisiyor haliyle) Bir de cocukken okudugum tum Jules Verne serileri falan var. Ben sanirim daha cok dergi biriktiren biriyim, bende bir kac yillik Bilim ve Teknik ve Roll dergisi arsivi vardi ama buraya gelince onlar da yarim kaldi haliyle.

En son aldigim kitap?

Su an Amazon'dan Design for manufacturability kitabini aldim bekliyorum, onu okul icin aldim ama dersi seviyorum, bos zamanlarimda da sikilinca okurum sanirim :) Bir de iste bir ay once aldigim Tuna Kiremitci'den "bu iste bir yalnizlik var" adli kitap.

En son okudugum kitap?

Son okudugum kitap son aldigim kitaptir genellikle, pek biriktirmem.

Benim icin anlami olan ilk bes kitap?

Su an sadece aklima gelenleri yazicam ve siralamasina da onem vermiyorum

1) Irwin Shaw'dan Lucy Crown (bu kitabi annemlerin kutuphanesinden bulmustum, 1956 basimi ama bugun icin bile agir iliskiler, bir yerden sonra yazarin objektifligi sinirinize dokunuyor, bknz. bir cocugun psikolojisi boyle mi alt ust edilir)

2) Yusuf Atilgan'dan Anayurt Oteli (Zeren'in tavsiyesiyle okudugum bir kitap, buram buram bunalim, filmi de cekildi sanirim)

3) Dosteyevski'den Suc ve Ceza (aciklama geregi duymuyorum herkesin okudugunu varsayarak ama bu kitap incelendiginde icindeki hikayeden fazlasi var)

4) Paul Auster'den Timbuktu (Amerika'ya gelmeden once tam kopegimden ayrilmadan once okuyup beni dagitan kitap)

5) Knut Hamsun'dan Pan (Iskandinavya'dan soguk kan. Ayni yazarin hunger adli kitabi da oldukca basarilidir, bu yazarin savas zamani hitler'i destekledigini duydugumda cok sasirmistim ama romanlari politik degildi, her ne kadar kendi politik gorusune zit olsam da yetenekli bir yazar)

Sobelenen?
Su gibi ( su gibi zaten onceden sobelenmis o yuzden Gamze'yi sobeliyorum)

Sobeleyen?

21 Eylül 2005

Dun gece










Zeren apartmanin avlusunda gecen gece disari cikmadan once

Ustune soguk su ictik

Zeren'le uzun zamandir okuldan bagimsiz olarak dusundugumuz bir proje vardi uzerinde calismaya gercekten hevesli oldugumuz. Ne yazik ki dun gece buna cok benzer bir urunun bizden bir yil once piyasaya sunuldugunu ogrendik, tabi urun 2005 te bir cok odul almis, biz nasil yapilabilir diye dusunurken. Gerci daha once de gormustuk urunu fakat fiyati 1400$ civarindaydi, simdi ise 350$a kadar dusmus. Neden cok duyulmadigini anlayamadik. Gerci bizim projemizde bunu grid computing ile birlestirmeyi planliyorduk. Projenin mantigini asagida anlaticam.

Proje umutlarimizin cokusunden sonra zeren'le yaptigimiz bir soylesi :
(dosya 34 mb bu yuzden zaman alabilir)



Proje aslinda basitti, mantigi su andaki mevcut monitorunuz yerine kablosuz tablet pc gibi ustune yazi yazilabilen bir monitorunuz oldugunu dusunun. Bu monitorde sadece wifi bir modem ve girdinizi aktarabilecek kadar ufak bir islemci veya RAM bulunuyor. Tum bilgiler sizin ana bilgisayarinizdan wifi adhoc uzerinden kablosuz olarak elinizdeki monitore geliyor. Bu monitorun uzerinde bir ses cikisi ve tv-out u bulunuyor. Boylelikle evinizde bilgisayarinizin basindan monitoru aliyorsunuz elinizde mutfaga gidip hard diskinizdeki tum mp3lerinizi wifi alani icinde dinleyebiliyorsunuz, isterseniz evdeki tv'ye baglayip divx filmlerinizi seyredebiliyorsunuz, bahceden emaillerinize bakabiliyor, internete girebiliyorsunuz vs. Ayrica bilgisayariniza tablet pc ozelligi katmis oluyorsunuz (ekrana el yazisi ile yazabilme vs.) Boyle bir seyin normal monitorunuzun yerini almasi gelecekte cok olasi. Gerci su anda Viewsonic firmasi urunu daha cok home entertainmentin bir parcasi olarak lanse etsede ofis alanlarindaki uygulamalari da cok guzel. Yaptiginiz bir excel dosyasini elinize aliyorsunuz monitoru patrona gosteriyorsunuz. Muhendisler fabrika katindaki bir soruna asagi ellerinde monitorleri ile inip bakabiliyorlar vs... Bir baska uygulama ise evinizde kablosuz bir cihaz oldugundan monitor uzerindeki ses cikisi ve mikrofon girisinden bahcenizde skype uzerinden bedavaya milletlerarasi konusmak olabilir mesela.

Biz tum bunlari dusunmustuk ve bu aletin 200$ dan az bir fiyata su anki teknolojiyle uretilebilcegini biliyorduk ama bu pazarda ilk olmadiktan sonra rekabet sansi cok dusuk. Gerci bizim fikrimizde ofisler icin daha farkliydi. Biz grid computing ile ofis alanindaki tum bilgisayarlari kaldirip yerine bir tane cok kuvvetli bir bilgisayar koymayi ve islemci gucunu paylastirmayi dusunuyorduk, bu henuz yapilmamis ama elbet onu da dusunuyorlardir su anda. Bu sistemle herkes kablosuz monitorleri ile ofis ortami icinde tek bir bilgisayardan farkli isler yapabilecekti. Bilgisayarlari upgrade etmek istedigimizde yalnizca ana bilgisayar update edilip maaliyetler duscekti, ofis icindeki mobilite artacakti. Kisaca her sey cok guzel olacakti :)

Neyse simdilik bu projeyi rafa kaldirdik yeni bir seyler dusunmeye calisiyoruz. Bu arada su an marketteki urun budur.

19 Eylül 2005

Kafam karisik

Kafam karisik bu aralar, yeterince yaratici olamiyorum ve vaktimi duzgun organize edemiyorum. Sabahlari cok gec uyaniyorum ve uyandiktan sonra yataktan kalkamiyorum. Insanlar ve olaylar kafami karistiyor, tum vaktimi kendi projeme vermek istiyorum aslinda, baska birsey dusunmek istemiyorum.

Transporter 2

Gecen gun can sikintisindan ve o saatte daha duzgun bir film oynamadigindan transporter 2 ye gittik. Tamam klasik hollywood aksiyon filmi zaten cok umitli gitmemistik ama bu kadar mi kotu olur. Jason abi neler yapti oyle, arabayla ucarak giderken arabanin altindaki bombayi vincin kancasina takip gene 4 teker ustune dustu, kursunlardan sag sol yaparak kacti (keanu abimiz o hareketler icin matrix'de filmin basindan beri kasiyordu), jet skiyle karayolunda otobus kovaladi, dusen jetin icinde g-force a karsi koyarak adam dovdu ve daha neler neler. Kisacasi bizim Kara Murat'i bile golgede birakti. Bir de film bastan sona reklam kusagi zaten, gisede cok basari yapamayacagini tahmin edip bari filmin parasini sponsorlardan cikaralim mantigi sanirim.

18 Eylül 2005

Amerika'da saglik hizmetleri

Bu gece Sina peynir keserken bicakla parmagini kesti, derin kestigi icin dikis gerekebilir diye hastaneye gitmeye karar verdik. En yakin hastaneyi aradik cevap vermedi telefon, hastane kapanmis meger (yeterli para kazanamadigi icin kapanmis!). Baska nereden hastane bulabiliriz diye internnette aranirken Sina'nin kanamasi devam ettigi icin iyisimi biz 911'i arayalim onlara soralim dedik. Arar aramaz bir suru sorular bilinci yerindemi nefes aliyormu bileginimi kesti, yok sadece parmagini kesti biz sadece hastane sorcaktik dedik ama ben coktan ambulans gonderdim bile dedi, e iyi parmak kesigine ambulans diye bekliyoruz, 20 dakika gecti sehir merkezine ambulans gelemedi birden kapiya itfaiyeceler geldi. Biz hayirdir dedik, meger 911i aradinmi bunlar cumle alem geliyormus. Neyse zaten adamlar gelene dek kanama yavaslamisti bizde yok ya taksiye atlar gideriz hastaneye dedik, ambulansi iptal edin (zaten sehir merkezine yarim saatte gelemedi ambulans).

Hastaneye acile geldik saat 9 gibi, acilden girer girmez sira sira vezneler var icerisi oldukca kalabalik. Neyse ilk kaydimizi yaptirdik bekliyoruz. Kaydi yaptiriken Sina gorevliye veznenin altindan kolunu uzatiyor camdaki araliktan, kadin o araliktan tansiyon olctu, garip falan dedik. Aradan neredeyse 40 dakika gecti, Sina'yi cagirdilar. O sirada kanama zaten durmustu coktan ama ilk geldigimizde kaniyordu hala. Neyse bir kac sey daha sordular gene bekliyoruz. Hic abartmiyorum Sina'nin tedavi icin iceri girdigi saat gece 1.15di, acilde ilk mudahale icin 9'dan gece 1.15e kadar yarayi hic bir doktor gormeden 4 saat bekledik. Bu arada Sina 5 vezne dolasti. Iceride doktor Sina'ya yara zaten kendiliginden kapanmis ama ne olur olmaz biz gene acip temizleyelim demis.

Iceride asil beni dehsete dusuren bir diyaloga sahit olduk Zeren'le. Cok yasli tekerlekli sandalyede oturan bir adam vardi, hemsire adamin basina geldi, dosyasina bakti ve "saat 5'ten beri bekliyormusun" dedi, adam da "hayir saat 4'te geldim" dedi. Hemsirenin adami tedavi icin iceri aldiginda saat 1.30du, yani adam 9.5 saat beklemis acilde. Gercekten saka gibiydi ve bu gittimiz hastane ozel bir hastane zaten Amerika'da devlet hastanesi kavrami var mi bilmiyorum cunku SSK gibi bir saglik sistemleri yok. Dunyanin en iyi ekonomisine sahip ulkesinde ki saglik sistemini bizim SSK ile karsilastirinca inanin SSK daha iyi, biz ozel sigortamiz olmasina ragmen bunlari yasadik burada. Turkiye'de herhangi bir saglik ocagina gitsek cok daha kisa surede gerekli tedaviyi alirdik. Burada sanirim saglik sistemi gercekten cok sorunlu ve adaletsiz, zannedersem Bush yonetiminin en cok elestirildigi konulardan biri de buydu.

Mp3 calar


Hic aklimda yoktu, zeren kendine ararken bunu bulduk ve sanirim dayanamayip alicam. 512MB lik versiyonu posta masraflari dahil 60$a geliyor ve benim gibi kulaklik kablolarindan nefret eden biri icin oldukca faydali bi urun. Tek sorunu usb1.1 olmasi, bu dosya transferini yavaslaticaktir ama olsun, 10 saat muzik calabiliyor tek sarjla, usb uzerinden sarj oluyor, 45 gr. agirligi. Urunun adi Butterfly 2 MP3 player. Gerci bunlari ureten Thanko adli japon sirketi urunun ileri versiyonu Butterfly 4 u bile piyasaya cikarmis ama onlar buraya gelmedi henuz bir de ara kablosunu oole firfirli yapmis falan cok isinamadim. Bir de bu var, daha shik gorunumlu yanina da bi led koymus sarki isimlerini yazan. Kafanizda kulaklikla mp3 dinlerken yan taraftaki led'i aleti kafanizdan cikarmadan nasil mi goruceksiniz? Yaninizdaki arkadasa soruyorsunuz ekranda ne yaziyor diye, arkadasiniz yoksa sokaktan birini cevirip sorun o size okur.

Bu arada Zeren siparisi verdi onunki gelsin ses kalitesine gore bende alicam. Bu arada urun mankenimizin de Zeren'in aklini celdigini dusunuyorum ben.

16 Eylül 2005

Blogger blog arama

Blogger'in son yeniligi blog arama motoru olmus, buradan test edebilirsiniz.
Bunun disinda bugun farkettim ki turkce sayfadaki yorumlarda bir sorun varmis, onu duzelttim.

15 Eylül 2005

Kadinlarin ayaklari

Dikkatimi cekti, cogu kadin internet sayfalarina, profillerine ya da bloglarina ayaklarinin cesitli kompozisyonlarda cekilmis fotograflarini koyuyor ama bunu yapan bir erkege henuz rastlamadim. Acaba bende 44 numara ayagimin fotografini internette yayinlasam bir ilk olurmuyum diye dusundum, sonra estetik kaygilardan dolayi vazgectim.

14 Eylül 2005

Musterinin isteklerini tercume edebilmek

Japonya'da eski ve koklu bir camasir makinesi ureticisi varmis, bunlarin basarili ve cok satan bir modeli varmis. Bu model ozellikle dayanikli ve uzun omurlu olmasiyla unluymus ve servis istegi cok dusukmus fakat bir sure sonra ozellikle kirsal alanlardaki kullanicilardan servis hizmeti icin yogun bir geri gonderme yasanmis. Uzun sure bunun sebebini arastiran sirket en sonunda sebebi bulmus. Uzun suredir dayanikliligi ile unlenen bu camasir makinesini kullanicilar sadece kiyafetlerini degil, patateslerini yikamak icin de kullanmaya baslamis! Cunku tarimda bu patatesleri yikamak icin satilan makinalar bundan cok daha pahaliymis. Bunun uzerine japon sirketinin yaptigi hamle ise cok sasirtici, onlar urunun uzerine lutfen patateslerinizi bu makinada yikamayiniz yazmamis ya da bu sebeple bozulan urunler garanti kapsami disindadir dememis, aksine onlar makineyi gelistirip patates yikamak icin bile dayanikli hale getirmis. Servise gonderilen makine sayisi aniden dusmus, makine satislari buyuk oranda artmis. Bu hamle ile sirket hem teknik servis ihtiyacini dusurmus, hem pazar payini genisletmis (patates yikama makinasi alanina girerek) hem de musteri memnuniyetini kazanmis.

Bazen musterilerin istekleri vardir ve bunlari dile getiremez, nasil dile getirecegini bilemez veya sadece cekinir. Iste modern pazarlamanin gereklerinden biri de bu istekleri tercume edebilmektir. Musteriye neyi nasil kullanicagini ogretmek yerine onlarin ihtiyaclari neler ve neler bekliyorlar urunden onu dinleyip tasarimlarimizi ve pazarlamamizi buna gore yapmak gerekir.

Aklima Turkiye'de ki bilgisayar teknik danisma hattini arayip benim bilgisayarimin kahve tutacagi kirildi (cd-rom surucusu) diye arayan kullanici geldi. Belki de sasirmamali ya da gulmemeli ve cd-rom surucu kapaklarini daha dayanikli uretmelityiz. Bende cogu zaman bilgisayar basinda kahvemi icerim ve cogu zaman koyucak bir yer bulamam masamda aslinda.

10 Eylül 2005

Blank Club

Bu gece Zeren'le Blank Club'a gittik. Biraz tenhaydi, sanirim persembe aksamlari daha iyi oluyor.

Von Iva adli bi grup sahne aliyordu, fena degillerdi ama sarkilari hep birbirine benziyordu. Bunlarda cep telefonumdan kaydettigim ufak klipler.





9 Eylül 2005

Roportaj

7 Eylul tarihinde Brezilya'nin Folha De S.Paulo gazetesinde video bloglar hakkindaki bir roportajima yer verildi. Saniyorum ayni gun yan yayin organlarindan Liberal gazetesinde de yayinlandi bu makale.

Makaleye online olarak buradan ulasilabiliyor ama ne yazik ki sifreli bir kisim, bu yuzden buraya resim olarak ekliyorum makaleyi.







Burada da sadece benim ile ilgili olan kismi yazili olarak (portekizce sadece):

Turco conta cotidiano emvídeo

Arazão que levou Mert Ulas a começar seu videoblog (mertulas.blogspot.com) foi o desejo de registrar uma fase de sua vida para recordá-la no futuro.“É um motivo meio egoísta. Pensei em mim mesmo. Mas, como sou sincero nas filmagens, as pessoas começaram a se interessar”,diz ele,que,mesmo vivendo temporariamente nos EUA, se autoproclama o único videoblogueiro turco. “Acabo de começar a traduzir os textos para o inglês (mertulas-eng.blogspot.com)”, justifica-se, embora afirme que o vídeo é uma linguagem universal. “Outro dia assisti a um videoblog japonêse, apesar de não entender nada do que diziam, não fiquei entediado, poispodia compreender suasexpressões.” Nascido em Istambul, Ulas diz que prefere assistir a umvideoblog de um iraquiano do que ao noticiário global sobre aquele país, que só transmite
aquiloqueépermitido.

Bir fiyatina iki al !

Kacimiz bunun aslinda zalim bir pazarlama hilesi oldugunu, aslinda X fiyata 2 tane sattigi urunun tanesinin gercek degerinin X/2 den bile az oldugunu biliyoruz?

Dizayn asamasi

Bir urun ilk dizayn asamasindayken genellikle bu urun icin ayrilan maliyetin %20'si harcaniyor halbuki bu asamada (eger dizayn asamasi uretim sirasindaki en ince detaylari bile hesapliyarak yapildiysa) urunun piyasaya cikmadan onceki %80'lik bolumu aslinda tamamlanmis, geriye sadece urunu bu dizayna gore uretmek kalmistir. Buradan yola cikarak dizayn asamasinin onemi anlasilabilir.

Buna gore sirketlerde dizayn bolumunde aylik maasla calisan muhendisler aslinda sadece yeni bir dizayn yapilmasi gerektiginde yogun olarak calismaktadir. Ne var ki bu bolumde calisanlarin motivasyonunun yuksek tutulmasi ileride kotu dizayndan kaynaklabilecek buyuk sorunlarin onceden engellenebilmesi acisindan kritik onem tasimaktadir.

Motivasyonu arttirici bir yontem olarak bu dizayn asamalarinda dizayn bolumunde calisanlara maaslarinin yaninda ekstra prim verilmesi dusunulebilir. Bu ekstra prim bir bakima borc olarak dusunulmelidir, uretimin ileri asamalarinda dizayn hatasindan cikabilecek her sorun icin bu ekstra primin belli bir kismi tekrar calisandan geri alinabilir, eger dizayn kaynakli bir hata bulunmaz ise bu para calisanda kalacaktir. Boylelikle calisanin dizayn asamasinda daha ileri goruslu ve kapsamli dizaynlar yapmasi saglanabilir.

Surekli gelisim icinde dengeyi bulabilmek

Gozlemlemelerime gore surekli ureten ve gelisim icindeki kisilerde sikca gorulen sorunlardan biri de belli bir zamandan sonra sosyal hayatlarindaki dusus ve buna bagli olarak bu kisilerde meydana gelen psikolojik rahatsizliklar. Bugune dek cogu sirket bu tur calisanlarina belli bir sure tatil hakki taniyarak bu sorunu asmaya calismis fakat gelisim surecini etkilemeden ve daha bu sorunlar ortaya cikmadan onlem alinmasi gerekli. Insan bir butun olarak dusunuldugunde ihtiyaclarinin sadece fiziksel ve maddi olmadigi anlasilmaktadir. Sosyal cevreyi gelistirici bir atmosferin yaratilmasi icin sirketlerin de caba gostermesi gerekir, bu calisanlarinin performans stabilitesini korumak icin alinmis bir onlem olarak gorulebilir.

Ya yapmasaydik?

Genelde sirketler de "zamaninda sunu soyle yapsaydik sonuclari simdi ne olurdu" seklinde dusunurler, halbuki obur yuzune de bakmak lazim "eger bunlari yapmasaydik simdi ne olurduk" seklinde. Boylelikle neyi dogru yaptigimiz ve neden yaptigimiz daha kolay anlasilir. Eger bir gelisim icindeysek bunu saglayan sebeplerin oneminin anlasilmasi acisindan da kritik bir dusunce tarzi bu.

Hayati bir fonksiyon olarak dusunsek bu kadar basit olabilirmi acaba?

8 Eylül 2005

Bugun

Uzun sureden beri ilk kez bugun kendimi oldukca yalniz hissettim, icimden hicbir sey yapmak gelmiyor ama yarinki prezentasyon icin hazirlanmam lazim. Umarim kisa donemli bir ic sikintisidir bu.

Bilgisayar Oyunu

Ben 2-3 gun bu oyunu oynayip bitirdim simdi de sira Sina'da, 2 gundur ayni bolumde takildi.

7 Eylül 2005

Avrupa'ya girmisim

Bugun farkettim ki beni Avrupa'daki video bloggerlar listesine almislar, bir de ulkece alsalar.
Burada da beni Istanbul bogazinin ortasina koymuslar ama olsun, vapurla gecerdim oradan.

Daha iyiye gidiyor

Son bir haftadir projem icin sponsor firma ve fakulteden hoca bulamadigim icin stresliydim oldukca ama simdi isler yoluna giriyor gibi, bu cuma ve persembe gunleri iki prezentasyonum var. Umarim sorunsuz gecer.

6 Eylül 2005

Mutluluk

Quentins beni bloglar arasindaki "sizi mutlu eden 10 maddeyi yazin" konseptine davet etmis.

1) Uyandigimda kolumun altinda kopegim maconun sicakligini hissetmek
2) Kahvaltida taze sıkılmış portakal suyu ve pastirma bulunmasi
3) Cok uzun ucak veya araba yolculuklarinda uyuyabilmek ve uyandigimda neredeyse gelmis olmak (hic olmadi)
4) Yemyesil bir ovada yuvarlanmak (cocukken yapardim)
5) Saygi gormek
6) Ise giderken arabayi calistirir calistirmaz sevdiginiz sarkilardan birinin calmaya baslamasi
7) Gunun ortasinda birdenbire dun gece gordugum ama sabah hatirlamadigim ruyanin aklima gelmesi
8) Yeni bir sarki kesfetmek ve ondan sikilana dek yuzlerce kez dinlemek
9) Duzenli yasayabilmek
10) ve tum bunlari paylasabilmek

Hmm, sanirim benimde bunu birisine devretmem gerekiyor, bende zikzak'i davet ediyorum.

Yemegimizin ufak bir videosu

Yemegimizin ufak bir videosu

Ilk yemekli davetimizi verdik bu gece, misafirlerimiz yerlesmemize cok yardimci olan Mark ve kiz arkadasiydi. Zeren pilav, tavuk ve bamya pisirdi bizim icin.

Barsuk Records

Alternatif ve pek bilinmeyen muzik gruplarini bunyesinde bulunduran bir kayit sirketi kesfettim, beni en sevindiren yani ise bunyesindeki cogu grubun bir iki mp3 parcalarini da siteye koymalari olmus. Barsuk records. Bir sure once yeni muzik bulamamaktan yakiniyordum, simdi mutluyum.

4 Eylül 2005

Gelistirme ve sifirdan yaratma

Uretilebilirlik icin dizayn dersinde aklima geldi, bana yeni bir sistemi sifirdan uretmektense mevcut bir sistemi alip gelistirmek daha kolay geliyor. Aslinda en sagliklisi sifirdan gelecege yonelik bir dizayn yapabilmek ama sanirim bunu basaramayacagimdan, bu yapacagim dizaynin surekli eksik olmasindan korkuyorum ve bu yuzden mevcut ve sorunlu bir sistemi gelistirmek bana daha zevkli geliyor. Sonra Turkiye'deki araba modifikasyonu cilginligi aklima geldi, belki de genlerimdedir dedim.

3 Eylül 2005

Hawaii'de ormanda kayboldum

Mayis ayinda gittigim Hawaii'deki tropik orman
(bu arada konusurken ayni anda bogurtlen yiyorum)

2 Eylül 2005

Ingilizce destegi / English support

Bundan boyle yazilarimi ingilizceye de tercume etmeye karar verdim, benim icin zor olucak surekli cevirisini yapmak ama San Jose'deki arkadaslarim hicbir sey anlamiyor yazdiklarimdan. Yandaki "english" baglantisindan bugunden sonra yazacaklarima ingilizce olarak da ulasabilirsniz.

-------------------------------

From now on I decided to translate my posts to English as well, it will be hard for me to translate them every time I post however none of my friends in San Jose was able to understand a word from my posts. You can read all my posts from now on in english just by clicking the "english" link by the sidebar.

Askere giden arkadaslarimiz ilk acemi egitimlerini tamamlamislar. Sirayla Erim, Hakan ve Onur.

sina salonda ogle vakti guzellik uykusunda

zeren odamda ders calisirken