28 Mart 2007

İçimdeki asi penguen

Sanırım ciddi olarak Linux kullanmaya başlayalı yaklaşık 6 ay oluyor... İşte bu 6 ay sonunda galiba ilk kez "Linux" düşünerek karar almaya başladım. İki gün sonra döneceğim için kendime taşınabilir disk sürücüsü almak istiyordum, gittiğim alışveriş merkezinde bilgisayar ürünleri satan bir dükkan vardı, onlarda sadece Maxtor'un 200GB'lık modeli varmış ve fiyatı 99$'dı. Oldukça iyi bir fiyat aslında, sonra kutunun üzerinde sadece WindowsXP desteklediğini yazıyordu, kasiyere sordum Linux destekliyor mu diye, kasiyer diğer kasiyere sordu, diğer kasiyer yüzünde böyle "ne alaka" bakışı atıp bilmem ki dedi, sonra benim kasiyer internete girip araştırdı ama birşeyler bulamadı. Aslında büyük ihtimalle Linux'de de çalışıyordur ama emin olamadım ve işte sırf bu sebeple de almadım, kasiyer arkamdan alıp memnun kalmazsanız 30 gün içinde iade edebilirsiniz dedi, başımı çevirdim;

(baş çevirme esnasında saçımın havalı bir şekilde gözümün üstünde dalgalanmış olmasını isterdim o an ama daha 2 gün önce kestirdiğim için karizmam eksik oldu biraz)

-Hayır, en baştan kutusunda yazanları ve yaklaşımlarını beğenmedim, kalsın

Ben bir donanım alırken özgür olmak istiyorum, ben bir bilgisayar alırken üzerinde artık "designed for Windows XP" yazısını görmek istemiyorum, neden biliyor musunuz? Çünkü bilgisayar demek Windows demek değil, çünkü Windows'un engellemelerinden, hayatıma kattığı mavi ekranlı çilelerden, herşey için ekstra faiş fiyat çekmelerinden ve tekelci yaklaşımlarından gına geldi artık.

Size bir örnek sunayım, şu an Google olmasaydı muhtemelen çoğumuz hala 10MB'lık Hotmail hesabımızla sürünüyor olucaktık, şu an Firefox olmasaydı muhtemelen çoğumuz hala Internet Explorer'da binlerce pencere açmış olacaktık. Şu an Linux olmasaydı benim hayatımda hala "o mavi ekranlar" hala o restart düğmelerine basıp of çekmeler olacaktı. İşte Windows bunların hepsinin oluşumunu engellemeye çalıştı biliyor musunuz? Yıllar önce Netscape ile Windows arasındaki tekel davasını hatırlarsınız belki? Sonra düşünün neden aldığınız her bilgisayar donanımının üzerinde "designed for windows" yazıyor? Sizce donanım üreticileri kendi keyiflerinden mi koyuyor o logoyu? Belki de karşılığında Windows'dan para yiyorlardır ne dersiniz? Windows bulabildiği her imkanda açık kaynak yazılımın önünü kesmeye çalıştı biliyor musunuz? Windows'un bu hamleleri yüzünden bilgisayar dünyası potansiyel gelişiminin ne kadar gerisinde kaldı biliyor musunuz?

Benim Linux ile ilk tanışmamı anlatayım size ama bunun için önce size tüm bilgisayar geçmişimi anlatmam gerekir...

Mert'in bilgisayar geçmişi

Yaşım 10-12, o sıralar tüm çocuklarda Amiga var, ne güzel makinaydı o. Ben tabii ki babama bir tane alması için yalvarıyorum. Bir gün babam eve bir kutuyla geliyor ama biraz büyük bir kutu, Amiga olamaz... Kutunun içinden ilk bilgisayarım MAC çıktı... Evet evet muhtemelen ben şu anda koyu Mac taraftarı olan çoğu kişiden önce MAC kullanmaya başlamıştım. Babam tabii sırf oyun oynamasın bişeyler de öğrensin diye MAC almış bana Amiga yerine ki Amiga'dan çok daha pahalı haliyle... O zamanki işletim sistemi MAC OS System 7'di hatta yeni çıkmıştı. Memnun muydum? Hayır! Neden biliyor musunuz? Çünkü içinde hiç oyun yoktu :) O yaşlarda tek derdim oyundu ve Mac üzerinde çok az oyun vardı, çok iyi hatırlıyorum büyük bir Mac bayisi vardı Levent'te (şimdi kapandı) bir de karşı yakada. Oralara gidip oyun dilenirdim adamlar da ellerinde olan oyunları diskete çekip bana verirlerdi, yani kutulu falan satılan birşey yok ortada tamamiyle adam bir yerden bulmuş yüklemiş kendine bana da satıyordu, iyi de para istiyordu kazıkçılar kendilerine maliyeti sıfır olan oyunlar için. O zamanlar amigası olan bütün arkadaşlarım Levent'te şu an McDonalds'ın karşısındaki pasajın içindeki Show Computer'dan (adını çok iyi hatırlıyorum, şimdi orası da kapanmıştır) ucuza bir sürü oyun alıyordu, ben sürünüyordum elimdeki dandik oyunlarla... Bir de bu Mac'in o zaman ki sistemi arada çöküyordu komple açılmıyordu hiç, tamir için bilgisayarı karşı yakaya götürürdüm, adamlara 50 dolar verip tamir etmelerini bekler 2 gün sonra da gidip alırdım bilgisayarı. Ben tabi bilgisayarı anlamak için sistemi kurcaladıkça bişey olup bozuluyor, içimde nasıl bir sıkıntı oluyordu, annemden 50 dolar istiycem az para değil, oraya dek taşıycam bekliycem iki gün tamir olmasını falan... Her seferinde kendi kendime kızıyordum neden kurcalıyorum diye. Adamlar da götürürken her seferinde benden bilgisayarla birlikte gelen disketleri de istiyorlardı nedense. Neyse ben çok sık götürmeye başlayınca adam bir gün bunalmış olacak ki dayanamayıp söyledi,

-Ya aslında biliyor musun bu disketlerden sen de sistemi tekrar yükleyebilirsin...

Eşşoğlu eşşekler, çok afedersiniz tekrar söylemek istiyorum eşşoğlu eşşekler... Her seferinde benden 50 dolar alıp bana o koca bilgisayarı o kadar taşıttılar kaç kere çocuk başıma, kendi başıma yaptığımda 30 dakika süren sistemi yeniden yükleme işlemi için beni en az 2-3 gün beklettiler, ben kendim keşfetmiyeyim diye bana sakın bu disketleri kurcalama dediler sonra da bunalınca bana diyor ki "ya bak aslında sen kendi disketlerinle kendi evinde para vermeden de yapabilirsin"

Son bir kez hep birlikte; "Şimdi mi söylenir bu eşşoğlu eşşekler!"

Tahmin edersiniz ki o gün benim MAC maceramın sonu olmuştu, bir daha hiç bir Apple ürünü almadım, bugün bile ne bir ipod ne de başka bir şey çünkü bence hala aynı mantık sürüyor (bakınız ömrü dolduğunda değiştirilemiyen ipod pilleri)...

O zamanlar oyun alanında yeni bir platform doğuyordu... 486lar! Show Computer'de PC oyunları Amiga oyunları yanında artmaya başlamış herkes kataloglardan oyun beğeniyor bu oyunlar arj'da sıkıştırılarak disket başına fiyatla satılıyordu. Hemen yalvar yakar bir PC aldırdım babama, MAC'i onun ofisine postalatıp. O zamanlar Windows 3.1 yeni çıkmış, bilgisayar ilk açıldığında dos ekranı komut satırı çıkıyor, 2 satırlık arj komutuyla sıkıştırılmış 16 disketlik oyunlar açılıp oynanıyor, büyük heyecan fırtınası, sıkılırsak da win yazıp windows 3.1'e geçiş yapılıyor. O zaman windows 3.1 PC'ciler için çok büyük yenilik ben MAC'den alışık olduğum için ne var ki bildiğin bilgisayar işte diyordum... Sonra CD formatı müziklerden sonra ilk defa bilgisayar oyunları için de kullanılmaya başladı. Aman tanrım ne grafiklerdi onlar öyle... Show Computer'da görüyorduk, Show Computer'in sahibi bize geleceğin teknolojisi bu CDler diyordu... Bir CD 650 MB benim o zaman ki bilgisayarın hard diski 340 MB... Hemen 2 hızlı bir CD sürücü alındı, gelsin oyunlar, yepyeni bir heyecan fırtınası. Kopya bir CD oyun o zamanlar 35 dolar, bir arkadaşımızın doğumgünü olduğunda 3-5 arkadaş para toplayıp ona bir CD oyun alıyorduk, arada biz de oynayabiliyorduk böylece :) Bu arada artık windows 95 çıkmış, herkes onu kullanıyor artık ama herkes çok yer kapladığından yakınıyor.

Bir süre sonra artık CD oyunları yavaş kalmaya başladı bizim bilgisayarlarda... sonra birden Pentium çipli bilgisayarlar çıktı, arkadaşlarım içinde Pentium'a ilk ben geçmiştim bazı oyunlar olması gerekenden bile hızlı çalışıyordu, oldukça kıskanılmıştı o zamanlar bilgisayarım :) Hatırlıyorum IBM markaydı, kendi CD sürücüsü vardı... Pentium 75, 600MB disk alanı var vay beee... Su anda hala babamın ofisinde en basit word işlemlerini yapmak için durur bir köşede o bilgisayar. Sonra Windows 98 çıkar, 95'e göre daha iyi ama daha çok yer kaplıyor ve 486lar için oldukça fazla işlemci gücü istiyordu. 486sı olan bir arkadaşım heves edip 95'ten yükseltmişti, hard diskinde sadece 80MB boş yer kalmıştı, bana sormuştu napiim kullanayım mı diye, ben de;

-Valla işletim sistemi yüklüyorsun ama yükledikten sonra işletecek bir dosya alanın kalmıyor... tabii gene sen bilirsin

deyince gaz olup pentium işlemcili, yüksek disk kapasiteli yeni bir bilgisayar almıştı o da... Daha sonra abuk subuk bir Windows 2000 çıktı hiç yüklemedim bile. Bu arada artık ekran kartları ayrı satılır olmuştu, o zamanlar Vodoo en popüler, en hızlı ekran kartıydı sonra Nvidia satın almıştı onu da. Oyunlardaki abartı grafikler artık bizi şaşırtmıyordu bile. Yeni işlemciler hızla çıkıyordu; Pentium MMX, Pentium 2,3,4... Ama asıl yükselen başka bir şey vardı, o da internet...

İnternet bağlantıma sanırım orta 2 veya orta sonda kavuştum, o zamanlar ilk modemim external US robotics 28K (ama yazılım ile 33.6K ya yükseltilebiliyordu neden böyle opsiyonel yaptılarsa...) o zaman IBM Pentium 75'imi kullanıyordum. O sıralar internette arama motoru olarak altavista ve yahoo'nun adı geçerdi bir tek. Eksisozluk daha kurulmamıştı ya da yeni yeni kuruluyordu Odtü'lüler tarafından sanırım. BBS odaları vardı, Türkiye'deki bir bilgisayar dergisinde reklamlarını görüp yabancı bir BBS sitesine girmiştim on beş dakika kadar, o yurtdışına yapılan on beş dakikalık bağlantı bile o ayki telefon faturası yüzünden babamdan azar işitmeme yetmişti. Superonline ile bağlanıyordum internete, Doruk Net ve Turk.Net bağlantıları da popülerdi, o zamanlar sabit bir fatura ödeyip istediğin kadar kalabiliyordun internette, hiç telefon parası yazmıyordu Superonline bağlantılarında. Sonra çok sömürülüyor diye Türk Telekom bunu kaldırmıştı ve telefon hattında kaldığın kadar düşük tarifeden para yazmaya başlamıştı. En popüler mekanlar IRC sohbet odalarıydı, o zamanlar ünlü zurna odası vardı orada yönetici olmak büyük ayrıcalıktı ama zurna çok popüler ve kalabalık olduğu için diğer odaları daha çok seviyordum ben... İşte o zamanlarda bile linux kullanıcısı abilerin kurduğu linux odası vardı, o zamanlardan bedava bir açık kaynaklı işletim sistemi fikri (gerçi o zamanlar açık kaynağın anlamını bile tam olarak bilmiyordum ya) bana cazip geldiği için ilk kez o zamanlar linux kurmuştum bilgisayarıma, hangi sürümü şu an hatırlamıyorum...

Yükledim bilgisayara bir sürü yazı yazdı, kullanıcı adımı ve şifre yaratmamı istedi yarattım, çat diye komut satırı çıktı karşıma... "win" yazıyorum yok (ahah linuxde ilk yazdığım komutun win olması da bayaa saçma biliyorum :) ), "dir" yazıyorum yok... Ekranda komut satırı yanıp sönüyor sadece... Tabii ki ben linux komutlarından bihaber olduğum için hiç bişey yapamıyorum, dos komut sistemi ile çok farklı ve çevremde öğreticek biri de yok. Sonra bilgisayarı tekrar Windows'da açıp soluğu IRC'deki linux odasında aldım. Odada bir sürü şey konuşuluyor ama ben neredeyse hiçbirini anlamıyorum, sonra cesaretimi toplayıp sordum;

-Ya linux'da böyle windows gibi pencere sistemine nasıl geçiliyor acaba?

O zamanlar sanırım X grafik sistemi yoktu ya da yeni yaratılıyordu linux için. Bu sorumla büyük bir tartışma başlatmıştım linux odasında farkında olmadan, kimi;

-Grafiksel arayüze hiç gerek yok, boşu boşuna bilgisayarın kaynaklarını tüketiyor hızı yavaşlatıyor

derken kimi daha ılımlıydı,

-Aslında olabilir, üzerinde düşünüp ortak bir platform yaratmak lazım

kimileri de benim o zamanlar anlamadığım bir çok teknik terimden bahsediyordu, anlamadığım için aklımda bile kalmamış... Bundan sonra 2004 yılında tekrar denedim, bir çok şey çok güzelleşmişti ama sistemimdeki bazı aygıtları tanımadığı için vazgeçmek zorunda kalmıştım gene.

Yıl 2006, Linux Mert'in hayatına sarsıcı bir şekilde geri dönüş yapıyor :) Yıllar geçti, bir çok şey değişti ama inanın Linux'de değişti ve artık 1 değil 4-5 çeşitte windows tarzı pencere sistemi mevcut, seç beğen al. Hala kafanızda şüpheleriniz var biliyorum o yüzden lütfen sadece şu videoyu izleyin;


Bu videoda görülen işletim sistemi tamamı türkçe olan linux tabanlı Pardus (ve üzerinde Beryl eklentisi) İlk izlediğinizde karışık gözükebilir ama inanın hem görünüm olarak hem de kullanılabilirlik olarak bağımlılık yaratıyor. Böyle bir işletim sistemini kullanmanın size maliyeti 0 YTL (bireysel kullanıcılar için). Bu sistemi eski pentium 3ünüzde bile çalıştırabilirsiniz.

Windows Vista mı? Hani şu doğru düzgün çalıştırabilmek için bir süper bilgisayara ihtiyaç duyulan, bilmem kaç yüz dolar para verilen ve grafiksel olarak bu videodakinin onda birini anca yapabilen, sürekli güvenlik açığı bulunan işletim sistemi mi? Evet o da piyasaya çıktı :)

Şimdi düşünün bir tarafta dünyanın en zengin şirketlerinden biri, diğer tarafta yalnızca gönüllülerin hiç bir ücret almadan geliştirdikleri bir işletim sistemi. Sizce Windows size paranızın hakkını veriyor mu? Şimdi Windows'un neden yıllardır açık kaynak yazılımları engellemeye çalıştığını anlayabiliyor musunuz?

Hikayenin en başına dönecek olursak, ben şu anda çift işletim sistemi (linux ve WinXP) kullanıyorum ve taşınabilir disk almamın tek sebebi ise dosyalarımı yedekleyip şu boş yere yer kaplayan Windows'dan kurtulmak (mevcut bilgisayarımla birlikte gelmişti) ve linux'e kesin geçiş yapmak. Sadece linux kullanınca Windows'un tekeline almaya çalıştığı donanım üreticilerinin sırf Windows için yapılmış bazı donanımlarını kullanamayacağım evet biliyorum ama umrumda değil, o zaman o donanımları almam, linux destekleyenleri alırım.

Son olarak Linux'e geçiş yapmak sadece işletim sistemini değiştirmek değildir, Linux'a geçiş yapmak kafanızdaki felsefeyi değiştirmek, özgürlüğünüzü istemektir. İşte Windows'un tekelinde bilgisayar dünyasının nasıl gelişmelerden mahrum kaldığını görebiliyor musunuz? Satın aldığınız donanım inanın çok daha fazlasını yapabilir sizin için, sadece onu özgür kılmanız gerekiyor, Linux artık sadece bilgisayar kurtlarına değil, özgürlüğünü arayan herkese kollarını açıyor.

26 Mart 2007

Evli ama müsaitmiş

Burada son haftasonum olduğu için geçen cumartesi gecesi son kez bir bara gidelim dedik arkadaşlarla, barda otururken yanıma bir kadın yaklaştı ve benimle tanıştı, konuşmaya başladık. Sanırım oldukça alkollüydü, muhabbet ilerledikçe bana evli olduğundan bahsetti ben sormadan, sanırım 35li yaşlarındaydı... Daha sonra bana içki ısmarlamak istedi, sonra telefon numaramı almak istedi ki ben zaten bu hafta içinde ülkeden ayrılacağımı söylemiştim... Tabii ki muhabbeti kısa kesip ayrıldım arkadaşlarla bardan.

Bu ilk kez de başıma gelmiyor, daha önceden de benzer muhabbetler yaşamıştım. Aslına bakarsanız Bay Area adı verilen silikon vadisini de içine alan bölgede barlara genelde orta yaşlı bayanlar geliyor. Bugün Türk Blog Yazarları'nda Blog gazetesini okurken şu haberi gördüm. "Evliyim ama müsaitim"... İnanın gerçek bu, özellikle benim Amerika'da yaşadığım bölgede çok yaygın sanırım. Şimdi Türkiye'de de bu tarz insanlar için bir site kurulmuş.

Ben genelde liberal bir bakış açısına sahibimdir dünya görüşünde, kimi insanlar açık ilişkilere, birden fazla eşliliğe inanırlar, ben buna inanmıyorum ama isteyen istediği şeye inanır ve istediği şeyi yaşar sonuçta herkesin kendi hayatı buna itirazım yok ama işte o zaman kafama şu soru takılıyor, "madem açık ilişkilere inanıyorsun, çok eşliliğe inanıyorsun, neden evlendin ki?"

-Eşim beni aldatıyordu, intikam aldım?
Aldatılıyorsan boşanırsın, bence insanın özel hayatı intikam oyunları oynanan bir alan olmamalı, özel hayatımızın kişiliğimize büyük bir etkisi vardır, oynanan bu intikam oyunları sizce kişiliğinizi, ruh halinizi de etkilemez mi?

-Evliliğimde baştaki heyecanı kaybettim
Amaç heyecan fırtınası olmamalıdır zaten bence evliliklerde, roller coaster'a binmiyorsunuz.

-Aldatmanın heyecanını seviyorum
Hmm aldatılmanın heyecanını?

-Toplum tarafından evlilik kavramı dayatılıyordu, ben de sırf o yüzden evlendim ama hayatımı da dilediğim gibi yaşamak istiyorum.
Eğer evliliğiniz de aldatıcak cesareti gösterebiliyorsanız eminim en baştan toplum baskısına karşı koyabilecek cesaretiniz de vardır, başka bir sebep olmasın?

-Eşim boşanmaya yanaşmıyordu, aldatmaktan başka çarem yoktu
Kimse kimseyi bağlayamaz, boşanma işlemi taraflardan yalnızca birinin isteği ile kanunlar yönünde gerçekleşir. İlk önce yasal yollardan bütün haklarınızı aradığınıza emin misiniz?

-Tek başıma yaşlanmak istemiyordum.
O halde yaşam tarzınızı gözden geçirin, çok eşli olup yaşlandıkça birbirleriyle hala dayanışma içinde olan bir çift görmedim ben hayatımda, çevrenizdeki örneklere bakıp sanırım benzer kanıya siz de varabilirsiniz. Demek ki çok eşliliğin sürekliliği konusunda bir takım sorunlar var. Eğer eşiniz aldattığınızı öğrenirse ve evliliğe devam ederse muhtemelen birbirine destek olan çiftler gibi değil de birbirinden nefret eden çiftler olarak yaşlanacaksınız.

-Eşim beni fiziksel olarak tatmin etmiyordu
Belki de evliliğin fiziksel ihtiyaçlardan daha derin bir amacı vardır. Belki de artık kafanızda evlenilecek adam/kadın ile birlikte olunacak adam/kadın ayrımından kurtulmanızın vakti gelmiştir.

-Evlendiğim adam/kadından daha iyisini hakediyorum
O zaman boşanın ve öyle yeni birini arayın, aldatarak bulacağınız "daha iyi eşin" etik değerlerini de sorgulamayı unutmayın, sonuçta şu anda sizinle ama ileride aynı aldatma mantığı ileride ki müstakbel eşi için de neden geçerli olmasın?

-Bu dünya düzeni böyleydi, ben sadece ayak uyduruyorum
Çevrenizde bulunan, örnek aldığınız kişilerin tüm dünya düzenini temsil ettiğine emin misiniz? Bunun dışında çevrenizde yaygın olan davranışlar mı daha önemlidir, sizin kendi içinizde ki huzurunuz mu? Çevremizden gördüklerimizi taklit etmek sadece kolay olan yol olmasın?

-Hem evliliğin hem de çok eşliliğin avantajlarını yaşamak istiyorum
En dürüst cevap. Ben de hem bütün gün uyumak hem de bir şeyler üretip saygı kazanmak istiyorum, olur mu acaba?

Burada eleştirirken hiç etik ve din konularına girmemeye çalıştım, sonuçta herkesin etik değerleri ve inançları farklı ama olaya pragmatik, bilimsel bir bakış açısıyla bakınca bile çok anlamsız geliyor bana.

21 Mart 2007

Sonunda

Eh madem Alti Ustu Tasarim'dan Mehmet Bey kendi mujdesini acikladi, ben de 29 Mart'da Istanbul'dayim. Temelli olarak :)

Gozlem

kadınlar güçsüz olana kendini bir ödül, güçlü olana bir eşya gibi sunar - cesare pavese

Ne yazik ki hayat hakkinda en hoslanmadigim gozlemlerimden birini guzel dile getirmis...

16 Mart 2007

Gokkusagi

Beni ne kadar uzsen de
bunu yapma yolunu seviyorum,
ne kadar farkli olsak da
gulumsemeni seviyorum
bana yanimdayken
bir gokkusagi oldugunu soylemistin ya
iste
ben de senin gibi
bir gokkusagiyim
sadece
bunu bilmeni istiyorum
varolmasan da
bunu bilmeni istiyorum
ben de hissediyorum
sadece
bunu bilmeni istiyorum

15 Mart 2007

Death Note



Ben onceleri pek manga izlemezdim ama Death Note'un tiryakisi oldum diyebilirim, 2 buyuk zekanin kapismasi olarak ozetlenebilir sanirim. Bu ilk bolumu ama siz de benim gibi tiryakisi olursaniz, buradan simdiye dek cekilmis 22 bolum + 2 film + ilgili herbiseyi bulabilirsiniz.

14 Mart 2007

Ucaklarda internet fikri

Ucaklarda bildiginiz gibi kablosuz internet kullanilmaya basladi bile, hatta buradan benim ucaktan yayinlanmis ilk videoblog denememi de gorebilirsiniz. (hey gidi gunler, yil 2005)

Uzun yolculuklarda kullanilan ucaklarin cogunda da artik her yolcunun oturdugu koltugun onune kisisel bir ekran da yerlestirmeye basladilar ve hatta bu standart olmaya basliyor. Su anda bu ekranlardan ya TV/film seyredebiliyor, ucagin onundeki kameradan asagiyi seyredebiliyor veya ucagin mevcut rotasini bir harita uzerinden goruntuleyebiliyorsunuz.

Peki neden bu ekranlar internete bagli bir bilgisayar olmuyor?

-Mert bu kadar ekran koymak zaten bir maliyet, bir de her koltugun altina bir bilgisayar mi sikistiralim? O kadar bilgisayara kim para bulucak hem?

Oncelikle her monitor icin tek bir bilgisyar olmasi sart degil, bu monitorlerin hepsini bir kablo ile "tek" guclu bir bilgisayara baglayabilir ve her monitoru terminal olarak kullanabilirsiniz. Bu bilgisayarin yapacagi tek sey islemci gucunu koltuk sayisina gore ayirip her ekrana istenilen bilgiyi gondermesi olacaktir ve maliyeti de tabi ki ucuz olucaktir yuzlerce bilgisayar kullanmaktan.

-Peki Mert hadi bilgisayari koyduk diyelim, klavyeyi ne yapicaz, nereye sikistiracagiz? Sonra herkes klavyenin uzerine bisey doker, kirar...

Heh bunlarda gereksiz kaygilar... Soyle ki virtual laser klavye denilen birsey var, bunu alip her ekranin altina yerlestirirsiniz sabit bir sekilde sonra kullanici onundeki yemek tepsisini acip klavyeyi bu tepsi uzerine yansitabilir. Su anda bu klavyenin maliyeti yaklasik $180 dolar, tabi ki uretildigi Cin'e gidip $50 a mal edebilir ve hatta uretici firma ile anlasip biz bu urunun ucaklarimizda reklamini yapicaz ve satisini gerceklestiricez cunku ucaklarimizda bunu kullanan yolcular muhtemelen etkilenip satin alicak deyip cok daha ucuza bile kapatabilirsiniz urunu.

-Tamam klavyeyi de koyduk Mert ama ne avantaj saglayacak ki internet sunmak ucaklarda? hem internetin parasini nasil oduyecegiz?

Oncelikle rakiplerinize karsi bir avantaj elde ediyorsunuz. Internetin parasini ucaga koyucaginiz ekranlardaki reklamlardan kazanabilirsiniz. Interneti kullanmak icin ekranini acicak her kullanici bu reklami gormus olucak. Bunun disinda bastirdiginiz butun o ucak dergileri var ya, iste onlarin hepsini bu ekranda pdf ile sunabilir, bu derginin bir kopyasini isteyen okuyucunun eposta adresine otomatikman gonderebilir veya bu derginin yazili bir kac kopyasini gene ucaginizda bulundurursunuz. Boylelikle dergi basim masraflariniz azaliyor. Bunun disinda bu dergileri koydugunuz koltuk arkasindaki bacak araligi artmis oluyor. Baska neler yapilabilir... Kullanicilardan yolculuklari ile oneri ve sikayetlerini bu ekrandan bildirmelerini saglayabilirsiniz. Kullanici hostesi bu ekran sayesinde cagirabilir. Ornegin ben susadim bir bardak su istiyorum degil mi, yukaridaki dugmeye basiyorum, hostes geliyor, konusarak derdimi anlatmaya calisiyorum, hostes gidiyor, hostes elinde bir su bardagi ile geri donuyor. Bunun yerine ekrandan otomatik olarak hosteslere yazip derdinizi anlatabilir ve hostes sadece tek bir kerede suyunuzu getirir, ayni sekilde yemek siparislerinizi de. Bir de tabi ki TV mi bir insani daha cok oyalar, internet mi? Tv'de herkesin istedigi bir program sunabilir misiniz? Sonra internet ve bilgisayar yardimiyla bir film arsivi olusturabilir ve isteyen kullaniciya istedigi filmi satin alma imkani sunabilirsiniz. Buradan da bir gelir elde edersiniz. Internet ile her kullaniciya VOIP imkani sunabilirsiniz boylelikle daha ucuz tarifeler ile insanlar gorusme yapabilir. Bu da sizin kariniz tabi ki... Bilmem ki sanirim interneti koyunca onunuz cok aciliyor :)

Bu arada bloga bir gunde 5 yazi girerek rekorumu kirdim sanirim :)

Resim bankasi ve reklam fikri

Internet uzerinde yavas yavas ureten toplum modeline gecmeye basliyoruz. Bunun yayilmasini en cok saglayan seylerden biri de bloglar sanirim. Bloglara herkes yaziyor degil mi? Peki yazili bir metinin gorseller ile guclendirilmesinin yararindan bahsetmistim daha once de. Iste bu sebeple yazan insanlar surekli olarak yazilarina yazilariyla anlamli bir iki fotografta eklemek istiyor degil mi? Cogumuzun kullandigi (benim de) kaynak ise genellikle "Google Image Search" oyle degil mi? Ve ne yazik ki aslinda farkinda olmadan baskalarinin resimlerini calip copyright haklarini ihlal ediyor olabiliriz.

Peki dusunun, soyle bir servis olsa... Kullanicilar bir servise kendi cektikleri ve kendilerine ait olan fotograflari yuklese bu servise. Daha sonra uye olan ve bu servisi kullanmak isteyen uyelere bir kod (muhtemelen javascript) verilse ve dense ki "sen bu sistem uzerindeki butun resimleri yazilarinda kullanabilirsin ama bu kodu yayinladigin sayfaya koyman sartiyla..." Iste bu kodu koyan uyelerin kodu koyduklari kisimda reklamlar gosterilse servise uye reklam kuruluslarinin verdigi reklamlar...

Daha acik anlatmaya calisayim, ben bu servise uye oldum ve sidebarima reklam kodunu yerlestirdim. Sonra bu servisin bana sundugu firefox/IE eklentisi sayesinde blogumu yazarken bu eklentiye basiyorum ve bana anahtar kelime girmemi soyluyor, ben klavye yaziyorum ve karsima klavyelerle ilgili kullanicilarin yolladigi klavye fotograflari ve cizimleri geliyor, ben begendigim birini secip koyuyorum yazima (ama resim olarak degil bir javascript olarak veriliyor resim kodu bana). Iste yazim yayinlandigi zaman bir kod olarak koydugum resimler goruntulenmeden once bakiyor sayfada reklamlar icin olan diger javascript mevcut mu diye
... Eger mevcutsa resimlerin goruntulenmesine izin veriyor, degilse gostermiyor. Boylelikle sadece reklamlari sitelerinde gosterenler bedava resim bankasindan yararlanabiliyor... Bu arada sitenizde gosterilen reklamlarda tabi ki son yazdiginiz yazida resim ararken kullandiginiz anahtar kelime ile baglantili olur, yani ben son yazimda klavye ile ilgili bir resim kullandiysam, yandaki reklam kutusunda da sadece klavye veya genel bilgisayar urunu reklamlari cikacaktir.

Peki kullanicilar sisteme niye kendi fotograflarini veya cizimlerini yuklesinler derseniz, sistem onlara reklam verenlerden kazandigi bir yuzdeyi vericek de o yuzden. Bunun disinda sistem blog yazanlar arasinda en cok aranan kelimeleri listeleyebilir boylelikle resim veya fotograf yukleyen kullanicilar da en cok hangi turde gorsele ihtiyac var bunu anlayabilir. Tabi bence bir tek blog yazanlar kullanmaz bu servisi, daha genis bir kullanici kitlesi olur.

100$a laptop

Daha once de MIT Media Laboratuvarı'nın kurucusu Nicholas Negroponte'in 100$a dizustu uretim hayalini duymustum. Iste cok yakinda (bu yaza) bu hayal gercek oluyormus ve Arjantin, Brezilya, Talyand ve Libya 10 milyon siparis etmis bile... Simdi su haberi okuyun, benim 1700$lik dizustunde bile olmayan yaratici ozelliklere sahip bu bilgisayari neden Turkiye'nin siparis etmedigini anlarsaniz da bana bir haber verin. Turkiye bazi seyleri kacirmak uzere olmasin?

Buradan
da her cocuga bir laptop fikrinin internet sitesine ulasabilirsiniz.

Ozgurluk hakedenlerindir

Oncelikle gecen gun msn messenger'i acik birakip uyumusum dogum gunu gecesi, haliyle sabah uyandigimda 10 tane msn penceresi acikti, ozur diliyorum cevap yazamadiklarim icin (linux kullaniyorum ve gaim offline mesajlari desteklemiyor henuz) ve bunun disinda yorumlara anca yorum yazabildigim icin. Dogum gunum guzel gecti, eski kaldigim International House'dan arkadaslarla bulusup gene turk restoranina gittik. Bir de dun cektigim kendi fotografimi da koyuyorum ki hatirlayabileyim ileride 26 yasinda nasil gozuktugumu :)
(aslinda her dogumgunumde resmimi koymak fena fikir degil...)

Bugun de ozgurluk hakkinda dusundum biraz, bunu kendi kafamda kurdugum uzun bir diyalog seklinde sunmaya calisacagim;

-Ozgurluk nedir? Bizi ozgur kilan ne? Bir insan ozgur dogabilir mi?

-Ozgurluk bir insanin diger insanlarin haklarini cignemeden istedigini yapabilmesi, dusunebilmesi degil mi?

-Evet ama soyle dusunun, siz bu kavrama gore her turlu ozgurlugun bulundugu bir ulkede dogdugunuzu dusunun, ozgurlugunuz icin bu yeterli mi?

-Evet, sanirim... Eger ozgur elestiri ve dusunce serbestse dogdugum ulke sinirlari icinde ve hicbir kolelik kavrami yok ise ozgurum demektir.

-Bence degilsiniz, cunku bence sadece hak edenler ozgur olabilir...

-Ne kadar sacma bir dusunce, ozgurluk temel bir hakdir ve her bebek ozgur dogmalidir!

-Evet keske oyle olsa ama iste bence hic bir devlet hic bir kanunla dogdugunuz anda size ozgurlugunuzu veremez.

-Neden veremesin ki?

-Cunku bizi ozgur kilacak olan yalnizca kanunlar degildir

-Nedir o halde?

-Soyle ornekleyeyim;
Siz bir markete gidiyorsunuz ve onceden televizyonda reklamini gordugunuz bir urunu goruyorsunuz, diyelim ki bir tur cikolata olsun. Hemen bu cikolatayi satin aliyorsunuz ve yemege basliyorsunuz. Gercekten leziz bir tadi var. Bir hafta sonra ogreniyorsunuz ki bu cikolata icinde kansorejen yapan bir madde iceriyormus... Tekrar satin alir miydiniz?

-Bunun konuyla ne ilgisi var cok anlamadim ama almazdim tabi ki, hatta bu cikolatayi ureten sirkete dava acardim.

-Elbette degil mi? Cunku saglikli yasama ozgurlugunuzu cignedi bu sirket. Peki ornegi biraz daha derinlestirelim, siz arabayla bir markete dogru gidiyorsunuz, yolda benzininiz bitiyor ve durup benzin aliyorsunuz. Bir gun ogreniyorsunuz ki satin aldiginiz bu benzin yasadiginiz cevreyi kirletiyor ve hatta dunyada savaslara yol acip masum milyonlarca kisinin olmesine sebep oluyormus. Bu sefer ne yaparsiniz?

-Hmm yapabilecegim fazla birsey yok sanirim, ben sadece bir bireyim ve ulasim icin benzine ihtiyacim var ama bundan sonra elimden geldigince az tuketmeye calisir ve alternatif, temiz enerji kaynaklarini desteklemeye calisirim.

-Sizin ve cocuklarinizin temiz bir dunyada yasama ozgurluklerini kisitliyor ve milyonlarca kisinin olumune sebep verse bile elimiz mahkum oldugu icin fazla birsey yapamadiniz, bu sirketlere dava acmayi bile dusunmediniz bu ornekte... Peki iki ornek arasindaki fark ne? Biri sizi kendine muhtac birakti, kendi sattigi urune muhtac birakti. Bir bakima sizin ozgurlugunuzu kisitlamadi mi? Iste hangi devlet kanunlariyla bu ozgurlugu koruyabilir? Bugun o ozgurlugu korusan, mutlaka ertesi gun baska bir urunle sizi somurebilecek bir cok urun sunulmayacak mi piyasaya? Bunun disinda bu devlet benzini yasaklasa, diger devletlere karsi ekonomik gucunu yitirmeyecek mi? Daha sonra da diger devletler ekonomik olarak bu devleti somurgesi haline getirip yonetimi ele gecirecek ve tekrar benzin kullanimini yururluge sokacaklardir degil mi?

-Hmm evet sanirim...

-O halde hic bir devlet, hic bir kanun ile senin ozgurlugunu koruyamaz bu duzende. Peki bir yolu olmali, mutlak ozgurluge giden bir yol.

-Ben pek bir cikis goremiyorum, bu dunya ne yazik ki para duzenine gore isliyor.

-Elbette ki para duzenine gore isliyor, ve aslina bakarsaniz bunda sasilacak pek bir sey yok. Asil sormaniz gereken, iki ornekte de sizi ozgur kilan neydi?

-Bilmiyorum, ikisinde de ozgur olamadim ki, gene yapacaklarini yaptilar.

-Hayir iki ornekte de ozgurluge acilan bir yol vardi, bu da "bilinc". Eger ilk ornekte bu cikolatanin kansorejen madde icerdigini bilmeseydiniz yemege devam edicektiniz. Ikinci ornekte cok bir sey yapamasaniz bile gene bir bilinclenme soz konusuydu. Eger benzin kullaniminin zararlari ilk benzinli otomobil uretildigi gun bilincli utopik bir dunya toplumu tarafindan bilinseydi, mutlaka bu sistem dogaya zarar vermeycek sekilde gelistirilir veya alternatif yollar aranirdi butun dunya devletleri benzine bagimli hale gelmeden. Iste sizi ozgur kilan kanunlar degil, bildiklerinizdir!

-Peki bildim de ne oldu, ne degisti ki, ilk ornekte belki bir ise yaradi ama ya ikinci ornekte?

-Ikinci ornekte sizce neden ise yaramadi?

-Cunku dedigim gibi tek bir bireyim, dava acsam da kazanamam ki...

-Evet bence de kazanamazsiniz, peki milyarlarca insan dava acsa?

-Nasil olabilir ki bu? Guc elinde tutana yapisir, sen ben benzin kullanmasak mutlaka bunu somurecek biri cikacak, benzin kullanip daha efektif, daha ucuza bir is bitirip bizim onumuze gececek.

-Haklisiniz ama ben her zaman "mutlaka baska bir yolu olmali" diyerek dusunurum ve bu dusunce mantigi sayesinde de hep yaratici fikirler cikacagini dusunurum. Ozgurluge geri donersek, asil kanunlarin degil, bilincimizin bizi ozgur kildiginda anlastik sanirim. Kanunlar yalnizca ana hatlarin belirlenmesine yardimci olabilirler ama hic bir zaman is dunyasi kadar dinamik olamazlar, iste bu sebeple kanunlarin yaninda bilinclenme sart. Peki bu bilinclenme nasil yayilabilir? Elbette ki yeni dogmus bir bebekte bu bilincin bulunmasini bekleyemeyiz (iste bu sebeple yeni dogmus hic bir bebek ozgur degildir, hangi devletin topraklarinda dogarsa dogsun) ama bu bilinc onlara asilanabilir... Onlara bunu asilayabilmek icin ise ozgur dusunce yollarinin acilmasi gereklidir.

-Ama zaten acik degil mi? Onlari okullara gonderiyoruz, belli bir egitimden geciriyoruz ama bu sistemin icinde doguyorlar sonucta, rekabet edebilmek icin bu sistemin icinde var olmalari sart.

-Ilk once ozgur dusunce yollarinin ne kadar acik oldugunu inceleyelim isterseniz. Gene bir markete gidin ama bu sefer 6 yasindaki cocugunuzla birlikte. Markette dolasirken cocugunuz birden dursun ve sizi cekistirmeye baslasin, "anneeee, babaaa bana bundan al..." Siz donup bakiyorsunuz ve tam cocugunuzun boyundaki rafta rengarenk cafcafli, uzerlerinde hepsi capraza dogru bakan cizgi filmsi karakterler bulunan misir gevregi kutularini goruyorsunuz. Ah ne hos bir tesaduf degil mi? Hepsinin cocugunuzla ayni boydaki rafta siralanmis olmasi, hepsinin ozellikle cocuklarin dikkatini ceken renklerde olmasi, hepsinin uzerinde ki cizgi film karakterlerinin tam da sizin geldiginiz yone dogru caprazdan bakmasi... Yoksa tesaduf degil mi? Yoksa birileri en bilincsiz tuketiciler icin ozel olarak mi kurmus bu duzenegi? Yoksa birileri dunyada hic kirmak istemeyeceginiz cocuklariniz ile sizin aranizdaki bu bagi somurmek mi istiyor? Cocugunuz bu duzenekte ne kadar ozgur bir karar verebilir o sinirli bilinci ile? Peki cocugunuzu en guzel, en modern okullara gonderdiniz zor kazandiginiz paralarla. Bu okulda hersey cocugunuz icin dusunulmus, hatta o kadar "fazla dusunulmus" ki cocugunuzun "kendi basina" dusunmesine gerek bile kalmiyor! Iste ozgur dusunce, ozgur karar verebilme boyle kisitlaniyor...

-Bilmiyorum Mert, kafam karisti... Ben sadece mutlu olmak istiyorum ve cocuklarimi elimden gelen tum imkanlarla en iyi kosullarda yetistirmek istiyorum...

-Hepimizin istedigi bu, yalnizca sizi neyin mutlu edecegine odaklanin, dusunmekten kacmayin. Cocugunuz icindeki potansiyeli en iyi nasil ortaya cikarabilir buna odaklanin, cunku cocugunuz ozgurlugunu hak etmeli bu yeni dunya duzeninde.

(devam edecek)

Zaman, bilinc ve DNA!

Kafamdaki zaman kavramini biraz daha derinden inceledim;

-Boslukta zaman var midir?
-Neden olmasin?
-Oyle bir bosluk dusun ki icinde hic bir madde, hic bir atom olmasin. Iste bu boslugun icinde nasil bir zaman kavramindan bahsedebilirsin? Zaman dedigimiz kavrami olcmen icin bir degisiklik olmasi gerekmiyor mu? Sen bu boslugun icinde zaman oldugunu kanitlayabilir misin?
-Hmm sanirim kanitlayamam ama ben disaridan bu bosluga bakiyorsam, saatime bakip soyleyebilirim
-Evet ama senin bakman demek, bir gozlem yapman demek iste bu gozlemde boslugu doldurmaya yeter, bunu gozlemliyemezsin sadece kafanda hayal edebilirsin.
-Peki boslukta zaman olmadigini kabul edelim, nereye varmak istiyorsun?
-Bu bosluga bir maddeyi koydugun anda ise zaman olusur degil mi?
-Hmm evet gozlemliyebilirim o anda
-Demek ki zaman maddeden bagimsiz degil, madde bir enerjiyse, zaman da ayni sekilde bir enerji olmak zorunda eger maddenin bir uzantisi ise.
-Devam et
-Peki biz zamani gozlemleyebilir miyiz?
-Evet saatimize bakariz, ya da gunesin dogusunu ve batisini izleriz
-Evet ama senin bu gozlemlediklerin zamanin kendisi degil, zamanin etkileri olmaz mi?
-Nasil yani?
-Mesela bir hortum ciktigini duyuyosun radyoda yasadigin yere yakin bir yerde, hemen gozlemlemek icin arabana atlayip gidiyorsun ama soylenen yere gittigin anda hortumu kacirdigini dusun, etrafinda sadece yikilmis evleri yani hortumun yarattigi yikimi, hortumun etkilerini gorebiliyorsun. Iste bizde hayatimizda zamani hic gozlemliyemiyoruz bir enerji olarak, sadece yarattigi etkileri gozlemliyebiliyoruz.
-Neden bir enerji olarak gozlemliyemiyoruz?
-Cunku zaman bilincimize bagimli bir kavram "olabilir", onu dusundugun anda o bir sonraki adimdadir. Kisacasi bilincin zamanin bir parcasi olabilir ve bu durumda kendi yapildigi maddeyi tabi ki gozlemleyemiyor, ancak onun etkilerini gozlemliyor. Kendi kuyrugunu yakalamaya calisan bir kopek gibi dusun.
-Peki zamanin etkileri her madde uzerinde ayni midir?
-Kesinlikle hayir, ilk basta hayal ettigimiz bosluga bir tas koydugunu dusun, havada asili duran bir tas ama etrafinda baska hicbir madde yok, ne oksijen-hava hicbirsey, hareketsiz bir tas... Bu tasi bir milyon yil boyunca gozlemle, sence bu tasta bir degisiklik olacak midir?
-Hmm eger hareket etmiyorsa ve etrafinda hic hava bile yoksa... hayir olmaz sanirim
-Kesinlikle... zaman sadece maddenin bir uzantisi degil, ayni zamanda hareketin de bir uzantisidir.
-Hareketin mi? Mesela ben butun gun yatagimda uzansam hic hareket etmeden, benim icin zaman gecmeyecek mi?
-Hayir kesinlikle gecicek cunku sen hareketsiz dursan bile vucudunun icinde kan akmaya devam edicek, vucudundaki milyarlarca hucre hareket halinde olucak. Ayrica hareketsiz bir cisim icin bile zaman varolmaya devam eder, sadece onun uzerinde bir etkisi olmaz. Maddenin oldugu her yerde zaman vardir ve eger bu maddenin icindeki en ufak bir elektron bile hareket ediyorsa "zaman enerjisi" uzerindeki etkisini gosterecektir. Zamani bir hareket sensoru olarak dusun, eger ortalikta hic bir madde yoksa, hareket sensoru de yok, eger ortamda bir madde var ama hareketsiz ise hareket sensoru de var ama maddeyi goremiyor, eger madde bir hareket haline gecerse hareket sensoru hemen isigini yakiyor!
-Peki zamani nasil gozlemleyebiliriz?
-Iste bence hareket halinde olan hic bir madde gercekten zamani gozlemleyemez! Tabi ki buna insan zihni de dahil, sadece zamanin etkilerini gozlemleyebilir.
-Peki zaman her maddede ayni etkiyi mi yaratir?
-Hareketli her maddede... yalniz harektli derken tekrar dusundum de daha duzgun bir tanimlama kullanmam gerekir... canli her maddede. Mesela bosluktaki tasa bir hareket verdigini dusun, tas ilerler ama hic surtunme olmayacagi icin maddesel olarak bir degisime ugramaz, yani zaman kavrami bir madde oldugu icin hala gecerli ama hareket etse bile zaman onun uzerinde bir etki yaratamiyor...
-O halde zaman harekete degil, canliliga duyarli?
-Evet sanirim, duzeltiyorum o halde, "zaman maddenin uzantisi olan bir enerji formu ve canliligin oldugu her yerde etkisi gozlemlenebilir".
-Peki... o halde canlilik ne? Bir tasta maddeden olusuyor ama canli sayilmiyorken nasil maddeden olusan insan canli sayiliyor, ya da nasil bir bitki canli sayiliyor? Canliligi saglayan fark ne?
-Sence kopeklerin bir bilinci var midir?
-Bilmem, kopekler bizim gibi dusunemezler
-Hayir bu genel bir yanilgi, kopekler dusunebilir, hissedebilirler ve elbette ki hatirlayabilirler. Onlarin da, genel olarak butun hayvanlarin da, bir bilinci vardir, yalnizca kapasitesi insanlarinkinden dusuktur. Peki bitkilerin bir bilinci var midir?
-Yok artik, bak onlarin yok iste...
-Peki ayciceklerini dusun, onlar neden hep gunese dogru donerler yuzlerini?
-Bilmem, sanirim iclerinde gunesisigini hisseden onunle reaksiyona giren bir madde var ve bunu hissettikleri anda daha fazla gunes isigi alabilmek icin o yone donuyorlar, ama bu bilinc degildir ki?
-Dogru tam dusundugun sekilde bir bilinc degil, soyle dusun bilinc yalnizca sana ogretilenler midir?
-Evet bana ogretilenler ve hayattan gozlemledigim hersey bilincimi olusturur
-O halde nefes almayi sana kim ogretti? Daha dogar dogmaz, hicbir sey gozlemleyemeden nefes almiyor muydun? Iste iki turlu bilinc var, genetik olarak DNA'larimizda aktarilabilen bir bilinc ile sadece insanlarda ve hayvanlarda bulunan ogrenebilme bilinci...
-O halde bitkilerde de DNA ile aktarilan bir bilinc var?
-Kesinlikle ve zamanin etkileri de sadece bilince sahip olanlarda gorulebiliyor demistik, yani sadece canlilarda. Canli olabilmen icin bir bilincinin olmasi sart, ya gelismis dusunebilen bir bilinc ya da DNA ile aktarilabilen bir bilinc, hic farketmez. Ama bir tasin? iste onun hicbir bilinci yoktur, bu sebeple de zamandan etkilenmez. Demek ki zaman bilince bagimli ve hatta onun bir parcasi.
-Ama tas da bir sure sonra asinmaz mi?
-Asinir ama cevresindeki maddeler onu asindirir, tasi ilk basta bahsettigim boslukta hayal edersen milyonlarca yil sure sonra bile hicbir asinma olmaz uzerinde.
-Sanirim dogru, peki bu zaman bir enerjiyse ne tur bir enerji?
-Oncelikle bilinci olan hersey dogar, buyur ve olur oyle degil mi?
-Evet, bitkiler, hayvanlar, insanlar..
-O halde bunun grafigini cizersen bu bir sinus dalgasini andirmaz mi?
-Evet sanirim... bombeli bir yukselti gibi
-Sanirim zaman bilinci olan herseyi sinus dalgasi seklinde etkileyen bir enerji formu
-Peki bilinc, en basit DNA'lardan aktarilan bir bilinc bile nasil olusuyor?
-Sanirim bunun sirri senin de dedigin gibi DNA'larda oyle degil mi :) DNA'larin sadece canlilarda oldugunu biliyor muydun? Bir tasin DNA'si yoktur :) Sadece canlilarin bilinci oldugunu dusunursek ve zamanin sadece bilinci olanlari etkiledigini...
-O halde birisi zamanin olusumunu anlamak isterse...
- :) kesinlikle, bence zaman kavraminin gizemi DNA'larda sakli!

11 Mart 2007

Zaman enerjisi ve bilinc

Bu sefer yazimda olabildigince ozgur dusunmeye calisacagim, biraz derin ve felsefi duzeyde konulara girebilirim ve hizli bir sekilde konudan konuya atlayabilirim o yuzden siki tutunun ve benimle birlikte dusunmeye calisin, kimsenin geride kalmasini istemem :)

Hadi baslayalim;

Oncelikle madde nedir? Madde bir enerji formudur oyle degil mi? Mesela benzini dusunun, sivi bir madde, bunu yakiyoruz ve enerjiye donusuyor, isik ve sicakliga donusuyor, arabamizda pistonlari iten bir enerjiye donusuyor vs...

Peki sonra butun bu donusumleri dusundum, biz hicbir maddeyi yok edebilir miyiz? Bir kagidi yaksak dumana donusur, sicakliga donusur, isiga donusur, karbondioksite donusur... Donusur de donusur ama hic bir sekilde o maddeyi ve enerjisini tam olarak yok edemeyiz degil mi? O halde hicbir enerjiyi sifirdan yaratamayiz, hicbir enerjiyi sifira indiremeyiz(yok edemeyiz) oyle degil mi?

Bundan sonra dogum ve olumu dusundum... Ben dogdum mu? Ben olucek miyim? Sadece sekil degistirmeyecek miyim? Peki ama bir eksiklik olmali bunda, cunku fiziksel olarak oldukten sonra birseyler kayboluyor... bilincim kayboluyor. Oldugumde beni gomduklerinde vucudum fiziksel olarak curuyecek, toprak olucak, o topraktan belki cicekler acicak o cicegi bir hayvan yiyecek sonra o hayvani baska bir insan yiyecek ve o insan proteinle sperm veya yumurta ureticek sonra da bu yeni bir hayatin dogmasina sebep vericek ve "dogum" dedigimiz olay gerceklesecek degil mi? Bu donguyu zaten bilim de soyluyor bize ama iste bu kadar donusumden sonra yok olan bir sey var, yeniden dogum gerceklesse bile bilinc, simdiye dek ogrendigim hersey, sifirlaniyor!

Peki hicbir enerjinin yok edilemeyecegini biliyoruz, sadece sekil/bicim degistirebiliyor enerji degil mi? Ve benim beynim de bilincimi olusturmak icin bir suru enerji harciyor, yedigim besinler beynimde dusunmemi saglayacak, noronlar arasi iletisimi saglayacak bir enerjiye donusuyor degil mi? O halde bu "bilinc enerjisi"ne ne oluyor? Fiziksel olarak oldugumde o neye donusuyor? Bu soruyu aklimizin bir kosesine yazalim, tekrar donucez.

Bundan sonra zaman kavramini dusundum... Ilk caglardan beri insanlar neden zaman kavramini dusunmusler? Cunku cevrelerinde birseylerin dogdugunu ve oldugunu gozlemlemisler ve sonra vucutlarinin sekil degistirdigini farketmisler ve bu surece zaman adini vermisler. Peki simdi bilim bize dogum ve olumunde aslinda sadece bir donusumden ibaret oldugunu kanitladigina gore gecmisteki "zaman tanimlamasi" modern dunya icin biraz eksik kalmiyor mu?

Din de bilim de kendi yontemleri ile bize evrenin yaratilisini aciklamaya calisir, ilk ani tarif etmeye calisirlar. Peki ben soyle bir soru sorsam... Neden bir ilk ve bir son olmak zorunda? Cunku bu kafanizdaki zaman kavramina ters degil mi? Herseyin bir ilki olmak zorunda ve bir sonu. Peki o halde kafamizdaki zaman kavramini biraz daha inceleyelim.

Zaman nedir? Etrafimizda gordugumuz (ve gormedigimiz) hersey bir enerjiyse zaman nedir? Neden o da bir enerji olmasin? Soyle dusunun tecrube nedir? Zaman enerjisinin potansiyeli degil midir? Siz belli bir sure sonunda daha fazla bilgi ve gozlem edinirsiniz buna da tecrube dersiniz.

Peki hicbir enerjinin sifirdan yaratilamayacagini ve yok edilemiyecegini gozlemlediysek neden zamanin (bir enerjinin) bir baslangici ve sonu oldugunu dusunuyoruz? Neden bir baslangic ve sona inaniyoruz?

Peki butun enerjilerin surekli bir donusum icinde olduguna inaniyoruz degil mi? Eger zaman da bir enerjiyse onun da surekli bir donusum icinde olmasi gerekmez mi? Zaman bitmez veya baslamaz, zaman baska bir enerjiye donusebilir sadece o halde.

Peki son olarak ilk basta sordugumuz soruya geri donelim, fiziksel olumde bilincimize ne oluyor? Bilinc nedir? Heh tekrar basa donersek neden bilincimizi de bir enerji olarak gormeyelim? Maddesel bir enerji degil, farkli turde bir enerji, dunya uzerinde bile yuzlerce enerji cesidi var, bilincimizin de bunlardan biri oldugunu dusunmek cok da sacma olmaz degil mi?

Tamam son bombama geliyorum... Bilincimizde hep zaman kavrami vardir degil mi? Zaman kavrami olmamasini bilincimiz kabul edemez. Peki ya bilincimiz zamanla ayni cesitte bir enerjiyse? Peki ya biz oldugumuzde bilincimiz zaman enerjisine donusuyor ve sonra yeni dogan bir bebekte sifirdan tekrar bilince donusuyorsa? Bu zaman enerjisinin de diger enerjiler gibi surekli donusum halinde oldugunu da gostermez mi?

Hah bu kadar ozgur dusunce yeter sanirim bi gunluk, lutfen bu yazdiklarimi dininize ya da baska birseye hakaret gibi gormeyin, yalnizca dusunuyordum. Yarin benim dogumgunum de o yuzden zaman kavramina takmis durumdayim bugunlerde. Iyi ki dogmusum :)

10 Mart 2007

Guzel seyler de oluyor

Her ne kadar cogumuzun Youtube olayinda ki sansur yuzunden keyfi kactiysa da ulkemizde sosyal internet anlayisi olarak guzel seyler de oluyor. Buna bir ornek;

Gecen gun e-postama baktigimda gelen iletilerden birine gozum takildi, ilk bakista yeni acilan bir internet sitesi tanitimi icin atilmis bir spam (istenmeyen reklam) iletisi sanmistim ama sonra baktim ki icinde "blogunuzu zevkle okuyoruz" yazan kisisel bir ileti. Iletide yeni kurduklari bir alisveris sitesini ve ozelliklerini tanitiyorlardi ama benden gidip bu siteye uye olmami istemiyorlar! Benden bu sitenin sundugu yenilikler hakkinda goruslerimi istiyorlardi...

Peki niye ben? Beni nasil bulmuslar? Sizce blog yazan insanlar internette ne kadar zaman geciriyor? Blog yazarken, blog okurken ve okuduklari diger bloglardaki baglantilari incelerken inanin internet basinda oldukca zaman harcayabiliyor biri. Peki internet uzerinden en cok kimler alisveris yapabilir? Internette en cok zaman harcayanlar olabilir mi? Iste demek ki artik bazi zihinlerde blog yazanlar icin, "iste 3-5 cocuk yaziyor oyle ne geregi varsa" mantigi yerine "aa bak bu cocuklardan belki yardim alabiliriz" gorusu yerlesmeye basliyor. Onlara goruslerimi bildirmeden once e-postaya cevap yazdim ve onlardan izin istedim siteniz hakkindaki goruslerimi gunlugumde yayinlayabilir miyim diye. Bunun nedeni ise tabii ki paylasim fikrine inandigim icin, eger bazi seyler hakkinda yaratici gorus bildirirsem bundan sadece o firmanin degil butun olarak her internet girisimcisinin yararlanmasini isterim ve eger bu rekabet doguracaksa ne guzel iste. Bu istegime de olumlu yanit verdikleri icin ve bana gore mantik olarak cok dogru bir yolda ilerledikleri icin elimden geldigince yaratici gorusler sunmaya calisacagim. Bu kadar on bilgi verdikten sonra baslayabiliriz ama bastan uyarayim oldukca uzun ve biraz teknik bir inceleme olacak bu sebeple internet girisimleriyle pek ilgisi olmayan okuyucular sikilabilir...

Oncelikle sistemin adi Kuerila ve buradan ulasabilirsiniz, ne var ki su anda sistem hizmete girme asamasindaymis ve bana soylediklerine gore 1 hafta icinde hizmete baslayamayi planliyorlarmis.


1) Fikir: Her saat basinda cok indirimli bir fiyattan 1 yeni urun satmak

Buna benzer bir fikir gormustum yabanci bir sitede ama orada her gun yeni bir urun satiyorlardi sanirim.
  • Zaman araligini dusurmus olmanin bana gore avantajlari: daha cok urun sunup satabilme imkani, daha fazla tiklanma orani (gunde sadece 1 kere ziyaret etmek yerine, her saat basi ziyaret edebilir kullanici)
  • Zaman araligini dusurmus olmanin bana gore dezavantaji: Internet ortaminda kulaktan kulaga iletisimin onemi buyuktur. Mesela su saatte bir urun satiyorsunuz, bunu cok begendim ve kendime aliyorum ama bunu alabilecek bir kac arkadasim daha var hemen onlara da haber veriyorum mail atarak. Peki arkadaslarim 1 saat icinde maillerini okuyabilecek mi? Bu dezavanataji ortadan kaldirmak icin neler yapilabilir? Eger kayitli bir kullanici o saatte gordugu urunu begenmis ise ona o urun icin sadece 2 gun gecerli olacak kalici bir baglanti verin, bir bakima rezervasyon hakki (bunu sadece kayitli kullanicilara verin). Bu sekilde begendigi urunu almak veya arkadaslarina haber verebilmek icin fazladan vakti olabilir. Bu sayede sitenize kullanicilar daha da sik girecektir cunku "ya su anda alamiycak olsam da bir bakayim ne var, en kotu 2 gunluk baglantisini alir sonra vaktim olunca satin alirim" derler.
2) Isim: Kuerila... Oncelikle uluslararasi bir sirket olmak istediginizi belirttiginiz icin epostanizda, bu isim mantikli geldi bana ama dikkat etmeniz gereken birsey var, bu isim herhangi bir dilde bir kelimeyi cagristiriyor mu? Bir "Citroen Saxo" skandali olmasini istemezsiniz ismin degil mi :) Eger bunu onceden arastirdiysaniz guzel. Isim biraz "gerilla" terimini andiriyor bana ama bunda sorun yok hatta daha iyi baska bir kelimeye benzemesi akilda kalmasi icin. Dikkatimi ceken birsey, isimde tekrar edilen harfler secilince bence daha akilda kalici oluyor, ornegin Google (2 g, 2 o) veya Yahoo (gene 2 o) veya Altavista (3 a, 2 t) ama dedigim gibi bu cok da onemli degil cunku eger tutulursa "Flickr"a bakarsaniz tekrar eden hicbir sey yok icinde ama unlu oldugu icin akilda kaliyor belli bir zaman sonra.

3) Site dizayni: Sistemde su anda sadece "Cok yakinda" sayfasi mevcut, benimle iletisime gecmeden once test hesaplarini kapatmislar bu sebeple su anda sadece bu sayfa ve logosu hakkinda yorum yapabiliyorum. Oncelikle renk guzel, kirmizi tuketimi cagristiran bir renk ama acikcasi bana biraz "Arcelik" havasi verdi. Bunda tabi ki kotu birsey yok ama eger daha farkli bir imaj yaratmak isterseniz bir iki farkli renk tonu daha ekleyebilirsiniz. Logoyu sevdim, yalin ve basit. Fare imleci ve fiyat etiketi internet uzerinden alisverisi cok iyi temsil etmis ama... sadece bir eksigi var logonun. Hiz... "Saatte 1 urun cok indirimli" demek bir bakima "batan geminin mallari" demek degil mi? Iste bu yuzden bu logoya mesela sadece etiketin yaninda 2-3 basit cizgi koyarak ya da arkasindan iz birakiyor (cok seffaf bir blur efekti ile) havasi verilerek hiz katilabilir.

Bunun disinda buyuk bir eksigi daha var bu tek sayfanin. "Bir sure daha bunlarla idare edeceksiniz" diyerek sisteminize duydugunuz guveni gostermissiniz ve kullaniciyi diger alisveris sitelerine yonlendirmissiniz, bu guzel, kullanici ben bosu bosuna mi actim bu sayfayi diye dusunmuyor ama iste kullaniciyi yonlendirmeniz gereken bir yer daha olmaliydi. Sirket blogunuz... Sirket bloglari sirketinizin insancil yanini ortaya koyar, sirket bloglari sayesinde kullanici "acaba simdi ne yapiyorlar bu adamlar" diye dusundugunde "bak biz bos durmuyoruz, sistemi yaptik, kurduk ve gelistirmek icin de surekli calismaya devam ediyoruz" mesajini verir, sirket bloglari size geri besleme alma firsati verir. Bence hemen bir sirket blogu acin ve bu blogu mumkunse sistemin yuklu oldugu sunucudan farkli bir sunucuda acin. Farkli sunucu dememin sebebi, eger mevcut sunucunuz olur ki bir gun cokerse hemen alan adinizi bu sirket blogunun bulundugu sunucuya yonlendirip kullanicilariniza blogunuzdan mevcut sorun hakkinda bilgi verebilir ve ne zaman sistemin normale donecegini bildirebilirsiniz. (Bu yaklasim inanin "sistemde bir hata olustu, sonra tekrar deneyin" sayfasindan cok daha iyidir) Bunun disinda bu bloga sadece sirket yoneticisi veya bir kisi yazmasin, sirket icindeki bir cok calisanin yazdigi bir takim blogu olsun ve sirket calisanlarini ozgur birakin, istediklerinde sirketi ve sistemi elestirme haklari olsun. (Ama bu musterilerin gozu onunde kucuk dusurmez mi sirketimizi? diye soracak olursaniz hayir bence dusurmez zaten bu blogu anasayfanizda yayinlamiyacaksiniz, asagida kucuk bir baglanti vereceksiniz sadece ve bu blogu okuyanlar sadece "merakli kullanicilar" olacak ve merakli kullanicilar da bence "aa bak ne kadar modern adamlar, elestiriyi serbest birakmislar sirket icinde ve bunu paylasmaktan bile cekinmiyorlar" diye dusunecektir ve belki eger internet isindeyse o merakli kullanici, ozgur ofis ortamindan etkilenip size is basvurusunda bile bulunabilir)

Evet sadece bir kuerila.com adresinden bu kadar analiz yapabiliyorsam demek ki dogru yoldayim :) Simdi sira geldi mailinizde belirttiginiz sistem ozelliklerine;
Şeffaf Müşteri Desteği : Yaptığımız araştırmalar sonucu internetten alışveriş yapanların en büyük sorununun sitelerin duyarsız müşteri temsilcilikleri olduğunu farkettik. Bu konunun üzerinde düşünerek Şeffaf Müşteri Desteği adını verdiğimiz, dünyada ilk olan ve patent alma çalışmalarını başlattığımız bir sistem geliştirdik. Bu sistemde üyelerin müşteri desteğiyle olan tüm yazışmaları (üyelerin kendi istekleriyle yayınlanmasını istemediği mesajlar haricinde) herkese açık. Bu nedenle üye, sitemizle herhangi bir problem yaşarsa (ki yaşayacağını sanmıyoruz) bizden kaliteli bir müşteri desteği hizmeti alacağına emin. Çünkü biliyoruz ki, bir üyemizin sorununu çözmezsek veya kaba davranırsak, tüm üyelerimiz de tüm bu süreci takip edebileceği için, hepsini kaybetme riskimiz olacak. Bu sistemle, üyelerimizin yararına olarak, kendi üzerimizde bir baskı oluşturuyoruz.
Cok guzel bir yaklasim, bir doktor sigarayi birakmak isteyenlere ne tavsiye eder biliyor musunuz? Sigarayi biraktiginizi tum cevrenize ve arkadaslariniza soyleyin der, cunku bu sayede ayni mantikla kisi tekrar sigaraya baslarsa arkadaslarinin onunla dalga gececegini bilir ve bu yeniden baslamamasi icin bir baski olusturur. Tamamiyle ayni mantik, tek eklemem bu yazismalari izleyin ve bunlar icinde sikca sorulan sorulari isaretleyin. Bu sayede eger bir kullanici size sik sorulan bir soru sordugunda kullanici temsilcisi hemen bu isaretlenmis mesaji cagirip ayni cevabi yapistirabilir tekrar yazmadan. Boylelikle kendi "sikca sorulan sorular" arsivinizi otomatikman olusturmus olursunuz, tekrarlardan kacinirsiniz :) (ama sakin bu sistemi otomatiklestirmeyin, mesela kullanici destek ekraninda teslimat yazdigi anda bunu algilayip otomatikman teslimat sartlarini yapistiran "guyaa akilli" otomatik bir sistem cok sinir bozup samimiyet faktorunuzu dusurebilir)
Açık Eksiltmeli Tedarik : Bu sistemde üyeler, siteye giriş yaptıktan sonra kontrol panellerinde sitemizde en çok görmeyi istedikleri ürünleri giriyorlar. Bu veriler toplanıyor ve bir plan oluşturuluyor. Bu plan dahilinde belirli bir saatte listelenecek ürün, öneceden güvenilirliklerini onaylayıp bir üye girişi verdiğimiz tedarikçiler için ayrılan sayfada açık eksiltmeye çıkarılıyor. Açık eksiltme sonucunda ürünü en uygun fiyata tedarik edebilecek olan tedarikçi belirleniyor, böylece biz de tüm ürünleri çok uygun fiyata satışa çıkarabiliyoruz.
Bu da cok mantikli bir uygulama, bu uygulama ile siz tedarikci pesinde kosmaktansa tedarikciler sizin icin en uygun fiyati onunuze sunuyor. Sistemin acik olmasindan faydalanarak da tedarikciler arasindaki rekabeti arttiriyorsunuz ve ileride sirketinizde olasi bir satin alma mudurunun belli bir tedarikciyle el altindan anlasip yolsuzluk yapmasini engellemis oluyorsunuz. Burada ekleyebilecegim iki sey var, birincisi tedarikcilerin sadece fiyat vermelerini saglamayin, fiyat ve teslimat zamani vermelerini isteyin cunku teslimat suresi bazen fiyattan daha onemli olabilir. Ikinci tavsiyem ise kullanici en cok gormek istedigi urunu girerken sadece spesifik bir urun yazabilmesinin disinda kategori de koyabilsin, mesela Playstation 3 isteyen kullanici bunu yazabilsin ama bunun disinda bir oyun konsolu almaya karar vermis ama hangisini alacagini secememis olan kullanici da sadece oyun konsolu yazabilsin. Bu sistemi yaratmak icin tagleme (etiketleme) ozelliginden faydalanabilirsiniz. Ornegin oyun konsolu etiketini yaratirsiniz, bu etiketin altinda alt etiketler olarak PS3, Wii, Xbox gibi etiketler yaratirsiniz, bu sayede sadece oyun konsolu yazan kullanici bu 3 etiketi de isaretlemis olur ayni anda (ve farkinda olmadan) Bir de etiketleri gosterin kullanicilara, kullanici sadece etikete tiklayarak (hic yazmadan) iletebilsin size istegini, bir baska faydasi da o anda ihtiyaci olan ama aklina gelmeyen bir seyi hazir varolan etiketlerden gorurse "aa evet bak bunu da istiyorum" diyebilir.
Bonus Kodu Sistemi: Yine Türkiye' de ilk olacak bir sistem. Siteyi başka kişilere tanıtmak; affiliate olmak için üyelerin bir web sitesi sahibi olması gerekmiyor. Her üyeye, üye olurken kendi belirledikleri bir bonus kodu veriliyor. Daha sonra bu bonus koduyla üye olan kişiler, bu bonus kodunun sahibinin hesabına ekleniyor. Böylece üye, her gönderdiği üyenin yaptığı alışverişten komisyon kazanabiliyor. Üstelik websitesine,linke,banner'a ihtiyaç duymadan, sadece kendi belirlediği bir bonus koduyla.
Guzel bir uygulama, linkler, bannerlar cok ugrastiriyordu gercekten. Bu sisteme ekleyebilecekleriniz; oncelikle bu bonus kodunu kimlere vericek bu kullanici? Arkadaslarina degil mi. Peki arkadaslariyla en cok nasil haberlesiyor turk kullanicilari? Eposta'mi? Hayir MSN Messenger. (Amerika icin bu AOL messenger mesela) Iste bu bonus kodu ekranindan MSN listesindeki arkadaslarini import edebilsin ve hepsine birden otomatik bir mesaj gonderebilsin (ya da sectiklerine). Bu otomatik mesaji kullanici kendi degistirebilecegi gibi hic bir sey yazmasina ihtiyac birakmayacak otomatik olarak bir mesaj metini de olsun. Bu metini cok iyi dusunmelisiniz, samimi ve icten olmali, reklam gibi gozukmemeli. Son olarak tek tusla bu mesaji hepsine gonderebilsin. Sonra akilli bir sistem insaa edin, cagirdigi kullanici bu verdigi kod ile uye olucak degil mi? Hemen bu kod ile uye olan kullaniciyi cagiran kisinin arkadaslarim kismina eklensin. (arkadaslarim kismi yoksa ekleyin) Insanlar arkadaslarinin hangi urunleri aldigini gorebilsin, bu sosyal alisveris kavramini guclendirecektir (tabi ayarlardan bunu engelleme ozelligi de koyun, bundan hoslanmayacak bir iki uyeniz olabilir). Son olarak Bonus kodu sayesinde komisyon alabiliyor demissiniz, bunlari bonus puan olarak dusunun, sakin para olarak vermeyin, indirim olarak sunun bunu kullaniciya boylelikle kullanici sizden bir urun daha alicaktir sirf bu komisyon indirimlerini kullanabilmek icin.
Canlı Yorum Alma İmkanı: Üyeler, o saatte satışta olan ürünle ilgili forumdaki yorumların yanında, chat özelliği sayesinde diğer üyelerden anında yorum alma imkanına da sahip. Böylece karar vermeleri hem daha kolay , hem de ürünle ilgili daha doğru bir değerlendirme yapma şansına sahip oluyorlar. ( Kullanıcılarımızın çoğu tarafından, bunun suistimal edilebileceği belirtildi. Bu nedenle bunu bir süre ertelemeyi düşünüyoruz)
Simdi ben dusunuyorum, bir urun almak istiyorum, bu konuda kimin yorumlarini onemserim? O anda urunu almak isteyen diger kullanicilarin mi yoksa bu urunu onceden alip kullanmis olan kullanicilarin mi? Bunun disinda farkettiniz mi forumlar artik internet ortaminda onemlerini yitirmeye basladi cunku dinamik degiller, kimse butun yazilari okumak icin zaman harcamiyor pek. Ne yapilabilir? Bu urunu diyelim ki siz onceden baska kullanicilara sattiniz aradan 1 hafta gecti tekrar ayni urunu satiyorsunuz cunku yogun istek var bu urune. Peki ya urunu sattiktan sonra deseydiniz ki bakin bu urun hakkindaki fikirlerini en gec 3 gun icerisinde bildiren uyelerimize su kadar bonus puan vericez bir sonraki alisverisleri icin. Peki nasil fikirlerini bildirecekler? Usengec turk kullanicisinin sadece "cok guzel urunmus" yazip bonus puan almasina izin vermeyeceksiniz elbette. Onlara bir puanlama sistemi sunacaksiniz, mesela diyeceksiniz ki bu urunun dizayni icin puan verin. Ve her kategorideki urun icin farkli o kategori urunlerine ozel puanlamalar sorun, son olarak da eklemek istedikleriniz kismina kullanicinin yazi yazmasina olanak saglayan bir bolum koyun. Iste tum bu bilgileri topladiktan sonra tekrar satisa sundugunuz urunun sayfasina tum bu puanlarin ortalamasini koyun ve altina da kullanicilarin yazdigi yorumlari (eklemek istedikleriniz kisminda yazilan yorumlari) koyun. Bu bir suru forum sayfasinda tekrarlanan gorusleri okumaktan kurtaricaktir insanlari. Bunun disinda canli chat olayina gelirsek... Ben bir urunu begendiysem alirim, neden sayfaya bakip chat yapayim ki onu almak isteyen diger insanlarla? Hani bu kisiler urunu daha onceden alip kullanmis kisiler olsa tamam ama onlar da benim gibi bu urunu ilk defa alicak insanlar, o sebeple bence suistimal edilmesi ihtimalinden ote gereksiz biraz. (herseyden once ne geregi var :P )
Ürün Videosu: Bu da yine dünyada ilk olacak. Klasik alışveriş sitelerinin de büyük ihtimalle aklına gelmiştir ama yüzbinlerce ürünün video kayıtlarını çekmek çok zorlu bir iş olacağı için onlar için uygulanabilirliği yok. Bizim ise bir saatte sadece bir ürünümüz var. İlk aşamada her ürüne video koyamayacağız elbette. Ama zamanla her ürün için bir video hazırlayabilecek duruma geleceğimizi düşünüyoruz. Zaten kullanıcı sayımız arttıkça kullanıcılardan da ürünü kullanırken çektikleri videoları göndermelerini isteyeceğiz. Bunu teşvik edecek bazı promosyonlar düzenlenecek. Böylece ürünü almayı düşünen herkes, almadan önce o ürünün kullanım şekliyle ilgili oldukça yararlı bilgiler edinebilecekler, dolayısıyla doğru karar vermeleri için daha fazla bilgiye sahip olmuş olacaklar.
Cok guzel, hatta bence sizin urun tanitim videosu koymaniza hic gerek yok, birakin kullanicilar koysun butun videolari. Onlara dersiniz ki bu urun hakkinda video tanitimi yapan kullanicilara su kadar bonus puan. Burada sizin yapmaniz gereken tek sey gonderilen videolari bir incelemeden gecirip sayfada yayinlamaya uygun mu degil mi bunu kontrol etmek. Bunun disinda kullanicilar icin bir tanitim sayfasi hazirlayin ve urunlerin tanitim videolarini hazirlarken nelere dikkat etmeleri gerektigini anlatan ogretici bir "urun tanitimi videosu nasil hazirlanmali" dokumani hazirlayin.
Sıradaki Saatte Ne Var? : Bu da sitedeki küçük bir oyun. Bir saat sonra listelenecek ürünle ilgili üyelerden tahminlerini istiyoruz, ve doğru tahminde bulunanlar arasından yaptığımız çekilişle kazanana bir hediye gönderiyoruz.
Hah iste bunun hakkinda cok guzel bir fikrim var... Simdi anasayfanizda ortada o saatteki urun duruyor diyelim, bu urunun gerisine bir saat once sattiginiz urunu ve fiyatini koyun (kullanici neyi kacirdigini gorsun) ve bir ilerisine de bir saat sonra satacaginiz urunun resmini ve adini koyun (evet evet soyleyin ne satacaginizi bir saat sonra) ve kullanicilardan neyi tahmin etmelerini isteyin biliyor musunuz? Fiyatini :) Neden mi?
  1. Ilk once bir saat once satilan urunu ve fiyatini gostermenizin faydasi, kullanici kacirdigi urunu gorunce en cok gormek istediklerim kismina gidip o urunu tekrar isteyebilir (hatta hic sayfa degistirmesine gerek kalmadan bir saat once satilan urunun resmi, adi, fiyati ve altinda da en cok gormek istediklerime ekle dugmesi olsun.)
  2. Fiyatini tahmin etmelerinin size faydalari ise oncelikle kullanicinin sizden bekledigi fiyat performansini gorebileceksiniz. Bu sizin icin cok daha degerli bir geribeslemedir. Bunu ileride cok iyi kullanabilirsiniz.
  3. Sonra kullanici en iyi fiyati tahmin edebilmek icin ne yapicak biliyor musunuz? Diger alisveris sitelerine bakip ona gore tahmin yapicak ve eger sizin fiyatiniz digerlerinden cok daha dusukse kullanici sizin degerinizi bir kere daha anlayacak.
  4. Kullanicilara cekilisle hediye falan gondermeyin bence hic. Cekilisler kullanicilarda "neden hic bana cikmiyor bu odul, ne kadar adil acaba bu cekilis" gibi sorularin uyanmasina yol acar, sizin icin de ayrica hediyeyi gondermek posta masrafina yol acar. Sizin sitenizde bir standart var bu da bonus puan, gene bunu kullanin. Kural cok basit, gercek fiyata en yakin tahmini yapan "ilk" kullanici puani kapar. Boylelikle ayni tahmini yapan iki kullanici olsa bile bu tahmini ilk yapan kazanacaktir.
  5. Kullaniciya 1 saat sonra satacaginiz urunu gostermeniz sayesinde eger kullanici bir saat sonraki urunu begenirse mutlaka fiyat tahmini yapacaktir degil mi? Peki 1 saat sonra geri donup bakar mi? Cok istedigi birseyse bakar ama siz ne yapabilirsiniz biliyor musunuz? Sadece uyeler fiyat tahmininde bulunabiliyor degil mi? Eh uye olan herkesin de eposta adresini biliyorsunuz... O zaman bir saat sonra bir eposta atin tahmin oyununa katilan tum uyelere, kazanani ve fiyati aciklayin, bir de baglanti verin urunun sayfasina :) Boylelikle geri donusler artacaktir.
Bir tasla (ilk maddeyi saymazsak) 4 kus vurduk galiba :)
'' Bir kişi bir mağazaya gider, bir fotoğraf makinesini 100 ytl 'ye alır. Bir başkası aynı veya farklı bir mağazaya gider ve o aynı ürünü 100 ytl' ye alır. Bu şekilde örneğin 1000 kişi aynı üründen bireysel alım yapar ve 100 ytl öderler.

Halbuki hepsi toplanıp tek bir mağazaya gitseler ve 'biz 1000 tane fotoğraf makinesi istiyoruz' deseler, fiyat ürün başına 60-70 ytl' ye kadar düşer. ''

Bunu gerçek hayatta yapmak mümkün değil elbette. Ama bildiğiniz gibi internette mümkün. Kullanıcıların isteklerini tek bir yerde toplayarak tedarikçiler karşısında fiyat avantajı elde etmelerini sağlıyoruz.
Bu da guzel bir fikir ve ornegini gene yabanci bir site yapiyordu sanirim. Burada sitenizde kuracaginiz "arkadas sistemi" cok faydali olacaktir. Mesela ayni urunu almak isteyen kisiler sisteminizden bir arkadas grubu olusturabilsin. Ornegin urun sayfasinda (tek urun olacagi icin anasayfada) "bu urunu almak isteyenler kervanina katil" dugmesi koyarsiniz, ne kadar fazla kullanici katilirsa fiyat da ona oranla dusecektir. Kisaca 1 saat sonunda katilimci oranina gore fiyat dusecek zamanla... (fiyatin en fazla ne kadar dusecegini tedarikci ile yapacaginiz anlasmaya gore belirlersiniz) Kullanicilar arkadas listelerindeki arkadaslarina mesaj atip onlari da cagirabilsin mesela (bu sosyal alisveris icin cok hos olurdu) Hani basta zaman araligini dusurdugunuz icin urunu daha sonra almalarina olanak saglayan bir baglanti verin demistim ya, iste bu baglanti hakkini kullanan kullanici tabi ki toplu alim indirimini kaciriyor ama bence adil bir anlasma bu, sonucta ekstra zaman istiyor sizden. Bunun disinda cok fazla alim gerceklestirebilecek kurumsal uyeleriniz icin de ayri bir bolum olusturun.

Bunun disinda aklima gelenler... Mutlaka gun icinde sattiginiz urunlerin RSS beslemesi olsun, boylelikle kullanicilar bu RSS beslemesini takip ederek ilgilerini ceken birsey oldugunda sitenize girebilir. (RSS beslemesinde su anda satista olan urunun adi, resmi ve fiyati ile bir sonraki satisa cikacak olan urunun adi ve resmi olsun, her saat RSS beslemesinde bir madde olacak sekilde) Baska ne yapilabilir? Kullanici en cok gormek istedikleri urunleri eklemisti ya etiketlerle, iste gene bu kullanicinin eposta adresini biliyorsunuz degil mi? Bu istedikleri urunlerden birini satisa sunacaginiz zaman 1 gun onceden eposta atin... Epostada sakin urunun satisa sunulacagi saati yazmayin bunun yerine saat dilimlerini yazin. Mesela 24 saati 6ya bolun, her 4 saat bir zaman araligi degil mi? Iste deyin ki istediginiz urun 16:00-20:00 saatleri arasindaki bir saatte satisa cikacak. Bu kullanicinin merak ve ilgisini arttiracaktir. Bunun disinda kullanici her saatte kontrol edecegi icin siteyi sattiginiz ve belki begenecegi diger urunleri de gorecektir. Bir de sitenizde mumkun oldugunca AJAX teknolojisini kullanin, Ajax sayesinde siteniz daha dinamik olacaktir, Turkiye gibi ortalama internet hizinin dusuk oldugu bir ulkede mumkun oldugunca yeniden tum sayfayi yukletmekten kacinmak gerekir, iste ajax teknolojisi sunucunuzdan sadece ihtiyaci olan bilgiyi cekerek sayfayi yeniden yenilemesine gerek birakmadan gunceller bilgiyi. Bu da tabi ki sitenizin dinamikligini ve hizini arttirir, daha iyi bir kullanici deneyimi saglar. (bu arada Ajax disinda baska yeni teknolojilerde var sayfa yenilemeyi engelleyen, tabi ki bunlar da olur) Bir de sistem oturduktan sonra reklam widgetlari (javascript iceren bir html kodu ya da belki flash ile hazirlanir) olusturun blog yazarlarinin sitelerine ekleyebilecegi, bunu sitesine ekleyen blog kullanicisina da bir bonus puan verin mesela. Bunun sayesinde sattiginiz urunlerin reklam islerine de girip vizyonunuzu gelistirebilirsiniz.

Son olarak siteniz tamamlanip hizmete girince, Webrazzi bloguna haber verin, Webrazzi Techcrunch benzeri yeni nesil internet girisimlerini inceleyen cok guzel bir olusum. Orada da sisteminiz iyice bir incelensin, tanitimi yapilsin. Sanirim bana verilen verilerle yapabilecegim analizler bu kadar. Hah farkinda olmadan neredeyse bir kac sayfalik bir rapor cikarmisim ortaya :) Gercekten guzel fikirleriniz var ve ben basarili olacaginiza inaniyorum. Kolay gelsin. (Bu arada bu incelememi eposta olarak size gondermiyorum, nasil olsa blogumu okuyorsunuz, bu yazimi okuduktan sonra bir geribesleme olarak yorum birakabilirseniz cok sevinirim :) )

Etik Uyari: bu yazdigim fikirlerin icinde bazilari gelistirilerek tuketim toplumu mantigini somurecek uygulamalara donusebilir, benim felsefeme gore her kullanici ihtiyaci olani almali ve alirken hicbir etki altinda kalmamalidir. Lutfen bu etige deger gosteriniz ve somurulmesine izin vermeyin. Google sirket mantigina gore "Don't be evil" felsefesini kabul eder, ben de seytana donusmeyin diyerek ozetleyebilirim.

7 Mart 2007

Tirnagim koptu kolumu kestiler

Bir gun elinizi yanlislikla kapiya sikistirdiginizi ve tirnaklarinizdan birinin koptugunu dusunun, cok sinirinizi bozan ve kotu gorunen bir durum degil mi? Siz de bir doktora gidiyorsunuz care olarak. Doktor tirnaginiza bakiyor ve size diyor ki;

"Uzgunum kolunuzu kesmek zorundayiz"

- Ama sadece tirnagim koptu
-Evet ama kabul edersiniz ki igrenc gorunuyor, en garanti yol butun kolu kesmek

Cok absurd degil mi? Iste bence butun Youtube sitesinin mahkeme karari ile Turkiye icinde kapatilmasi da bu kadar absurd bir sey.

Youtube'da veya baska bir yerde her zaman olacak bu tur provakatif videolar, ne yaparsak yapalim. Bugun Youtube'u kapat, yarin Google Video'yu, ertesi gun baska bir video sitesini... Sonu var mi bunun? Bizim bu tur provakatif videolarla bas etme yolumuz bu mu devlet olarak?

Ifade ozgurlugunun kisitlanmasi veya sansurlenmesiydi, suydu, buydu hic bunlara girmeyelim. En akilci sey olarak once surece bakalim isterseniz once;
  • Birisi veya bir kurum turklugu ve Ataturk'u asagiladigi icin Youtube'u mahkemeye veriyor.
Hata 1) YouTube'un kurumsal hicbir sucu yok bu video hakkinda, ben de simdi yunanlilari asagilayan bir video koyabilirim ve o video da aninda Youtube'da yayinlanir. Internette ki butun video sitelerinde bu boyledir. Asil mahkemeye davali olarak sunabileceginiz bu videoyu yukleyen (IP adresi tespiti yontemi ile) kisi olmalidir. (cunku Youtube'a uye olurken uyelik anlasmasinda yuklenen icerikten hicbir sekilde sorumlu tutulamayacagi ve her turlu irkci veya kucuk dusurucu videonun uyelik sartlarini ihlal ettigi acikca belirtilmistir, yani asil suclu Youtube'un uyelik anlasmasini ihlal edip bu videoyu yukleyen sahistir)
  • Daha sonra mahkemenin karsisina delil olarak Youtube'da bulunan video icerigi bir cd icerisinde sunuluyor.
Hata 2) Yetersiz delil veya mahkemeyi yonlendiren bir delil oncelikle. Siz davaci olarak bir websitesi sahibi kurumu gosteriyorsunuz ama sonra delilinizde sadece bu sistem icerisindeki videoyu secip cikartip bunu delil olarak mahkemeye sunuyorsunuz, yani eksik olarak sunuyorsunuz. (ornek vermek gerekirse ben bu sozkonusu videoyu kendi blogumda yayinlayip, bakin yunanlilar Ataturk hakkinda neler soylemis hadi protesto edelim diye yazsaydim ve birisi bu videoyu gunlugumde gorup Ataturk'u asagilamaktan bana dava acsa ve delil olarak sadece bu videoyu sunsa, altinda yazdigim yaziyi hic gostermeden, bu yeterli bir delil olur muydu?)
  • Bu delili izleyen hakim dogal olarak butun turklugu ve Ataturk'u asagiladigina karar veriyor.
Burada hic bir hata yok, cunku hakimin gorevi Turk Ceza Kanunu'nu uygulamaktir, bu video gercekten asagilayici bir nitelige sahiptir. Turklugu ve Ataturk'u asagilamak suc sayilmali midir? Dusunce ozgurlugunu kisitlar mi? Bunlar apayri bir tartismanin konusu, su anda sadece surece odaklanalim cunku butun bu ifade ozgurlugu tartismalarindan ote internet suclarinda yarginin isleyisinde bir hata var, asil sorun burada basliyor.
  • Iste en cok hatanin islendigi bolum, cezaya karar veriliyor ve deniyor ki bu sitenin ulke icinden butun yayini Telekom tarafindan engellensin...
Hata 3,4,5,...) Oncelikle sizce karari veren hakim Youtube'u hic kullanmis midir? Youtube nedir biliyor mu? Bence bilmiyor ve aslina bakarsaniz bilmesi de gerekmez, onun gorevi yargiyi saglamak, hic kimseden her konuda bilgi sahibi olmasini bekleyemezsiniz ama iste Youtube'un ne oldugunu bilmesi gereken bir kisi var... O da mahkemede gorev alan "bilir kisi". Oncelikle bu mahkemede bir bilir kisi var miydi acaba? Eger hakim bir bilirkisiye gerek duyulmadigina karar verdiyse o da hatali cunku apacik ortada ki kendisinin internet bilgisi yetersiz, bir bilir kisi raporu istemeliydi. Eger bir bilir kisi varsa cok afedersiniz ama bir halt bildigi yokmus...

Neden mi? Oncelikle bilir kisi delilin yetersiz oldugunu gorememis, bilir kisi dava acilan kurumun uyelik sozlesmesini incelememis, bilir kisi bu videoyu yukleyenin Youtube degil, Youtube'un kullanici sartlarini ihlal eden bir uye oldugunu cozememis. Bilir kisi illa ki bu videoyu engellemek istiyorsa sadece bu videonun baglantisinin engellenebilecegini de bilememis, bilir kisi demis ki "tirnak kopmus, kolu keselim". Ama iste bilir kisi kolu kesmeyi bile dogru duzgun becerememis cunku proxy ayarlarini degistirerek turkiye icinden hala Youtube'a ulasilabilecegini bile bilememis. Bu bilir kisi neyi bilmis?

Dedigim gibi hakim bir bilirkisi raporuna gerek gormeden bu karari verdiyse hatali, yok bilirkisi raporuna gore bu karari verdiyse de bilirkisinin "bilirligini" bir daha gozden gecirmek lazim. Turkiye'de internet konusunda kimler bilir kisilik yapiyor, bunun da bir arastirilmasi lazim.

Son olarak diyebilirsiniz ki Youtube'da Bush hakkinda asagilayici birsey yayinlandi mi hemen siliniyor, Turkiye hakkinda yayinlandi mi hicbir sey yapilmiyor, belki de sopa gostermemiz gerekliydi. Oncelikle YouTube bir amerikan sirketi ve dunyada simdiye dek tanidigim hicbir sirket bence yeterince demokratik degil, bunu kabul etmek gerekiyor. Peki nasil bir karar alinmaliydi mahkemede? Oncelikle YouTube'a bir ihbar gonderilmeliydi "bu videonun hemen gosterimden kalkmasi" yonunde daha sonra da "tekrar boyle bir video yuklenirse bunun gosterimini engellemek icin Youtube sitesinin nasil onlemler alacagi" bir dilekce ile sorulmaliydi mahkeme tarafindan. Bir de bu videoyu yukleyenin YouTube kullanici sozlesmesini ihlal ettigi ve Turk hukumeti gozunde suc isledigi belirtilir ve bu kisinin IP adresi istenirdi. Eger tekrar boyle bir video yuklenir ve YouTube sitesi bunu yayinlarsa iste o zaman ikinci bir ihbar gonderilmeli ve "sopayi o zaman gostermeliydik". Ikinci ihbarda "bakin bu konuda ki hassasiyetimiz konusunda sizi daha once uyardik ama sizin tarafinizdan bu konuda olumlu bir gelisme gorememekteyiz, son bir tekrari karsisinda Turkiye Hukumetinin YouTube sitesine erisimi engellemekten baska caresi kalmayacaktir" denilebilirdi. Bundan sonra eger gene ayni olay tekrar ederse erisim engellenir ve engelleme mesajinda "Youtube sitesi Turk devletinin hassasiyetini, USA devletinin hassasiyeti ile ayni oranda koruyamadigi ve Turklugu asagilayan irkci videolar icerdigi icin ikinci bir emre kadar erisimi engellenmistir" denilebilirdi.

Iste olay boyle intikal etmis olsaydi ben yurtdisinda yasayan bir turk olarak, "bakin Turkiye'de demokrasi yok, iste bu da kaniti" diyenler karsisinda ulkemi savunabilecektim.

Turkiye'de en yavas isleyen surec belki de yargidir ama bu davada sanirim gereginden fazla hizli islemis ve bir cok hata yapmis. Internet su anda dunyada ki en buyuk sektorlerden biridir ve Turkiye bu konuda yargisini, kanunlarini guncel tutmazsa cok buyuk bir hata islemis olur. Eger hukuk okuyorsaniz ve "su sisteme bak, ben bu sistemde nasil avukat/hakim olurum" diye dusunuyorsaniz siz de hatalisiniz cunku "bir eksikligin/yanlisligin oldugu her yerde, bunu duzeltebilecekler icin bir is firsati vardir".