Hayatımıza dair ne kadar plan yapabiliyoruz, ne kadarı düşündüğümüz gibi gelişiyor bilemiyorum. Kafamızda belli hayaller var geleceğe dair ve düşününce bu hayaller bana o kadar dar görüşlü geliyor ki, en azından kendi hayallerim. Bazen hayallerimi Türkiye'nin 5 yıllık kalkınma planlarına benzetiyorum, hani hiç tutturulamayan hedefler konur, beylik sözlerle bezenir bir de... (Gelişmekte olan ülkelerden gelişmiş ülke seviyesine geçiş falan gibi) Ben kendimi bildim bileli bu laf söyleniyor, bence gelecek nesiller bu lafı deyim yapabilirler.
Gelişmekte olan ülkeden gelişmiş ülke seviyesine ulaştığımızı görmeden paçayı sıvama
Küçük çocuğa sorar ailesi büyüyünce ne olacaksın diye, o da bi yerden astronot görmüştür, astronot olacağım der.
Oğlunun gelecekte aç kalacağını düşünen baba;
- Oğlum istersen mühendislik oku, hala istersen oradan astranotluğa yatay geçiş yaparsın
Babanın oğlunun hayal gücünü kırıp onu yönlendirmesinden korkan anne;
-Aa ne alaka Fikret, astranot olmak istiyorsa astranot olsun benim oğlum, ne de yakışır o fanusun içine oğlumun koca kafası aman da aman
Konu hakkında derin bilgisini göstermek isteyen yeni ergen abi ise;
- Oğlum astranot olma lan, çok rahatsız o kıyafetler
İşte benim gelecek hakkında ki hayallerim de astranot olma hayali gibi. Biraz plansız, biraz hayalperest ve biraz da kiralık.
Kiralık diyorum çünkü hayal ettiğim çoğu şeyi başka bir yerden görüp özenerek hayal ediyorum bence. Kafama yerleştirilmiş belirli hayat biçimleri var ve hayat bize bunlardan farklı şeyler sunduğunda hevesim kırılıyor, şaşırıp kalıyorum ve bir şekilde hedefime ulaşamamış gibi hissediyorum. Bunlar bir şekilde üzerimde baskı yaratıyor olmalı.
Bence geleceğimin her adımını planlamak onu sınırlamak olur, geleceğimi başkalarının hayallerine göre kiralamak ise onu harcamak olur. Belki de yapmam gereken sadece onu dinlemektir, olayları akışına bırakmak değil de, açık gözlerle hayatın bana sunduklarını takip etmeli ve onları anlanlandırmalıyım kafamda. Bu düşünce yapısını "geleceği dinlemek" olarak adlandırıyorum.