16 Mart 2007

Gokkusagi

Beni ne kadar uzsen de
bunu yapma yolunu seviyorum,
ne kadar farkli olsak da
gulumsemeni seviyorum
bana yanimdayken
bir gokkusagi oldugunu soylemistin ya
iste
ben de senin gibi
bir gokkusagiyim
sadece
bunu bilmeni istiyorum
varolmasan da
bunu bilmeni istiyorum
ben de hissediyorum
sadece
bunu bilmeni istiyorum

15 Mart 2007

Death Note



Ben onceleri pek manga izlemezdim ama Death Note'un tiryakisi oldum diyebilirim, 2 buyuk zekanin kapismasi olarak ozetlenebilir sanirim. Bu ilk bolumu ama siz de benim gibi tiryakisi olursaniz, buradan simdiye dek cekilmis 22 bolum + 2 film + ilgili herbiseyi bulabilirsiniz.

14 Mart 2007

Ucaklarda internet fikri

Ucaklarda bildiginiz gibi kablosuz internet kullanilmaya basladi bile, hatta buradan benim ucaktan yayinlanmis ilk videoblog denememi de gorebilirsiniz. (hey gidi gunler, yil 2005)

Uzun yolculuklarda kullanilan ucaklarin cogunda da artik her yolcunun oturdugu koltugun onune kisisel bir ekran da yerlestirmeye basladilar ve hatta bu standart olmaya basliyor. Su anda bu ekranlardan ya TV/film seyredebiliyor, ucagin onundeki kameradan asagiyi seyredebiliyor veya ucagin mevcut rotasini bir harita uzerinden goruntuleyebiliyorsunuz.

Peki neden bu ekranlar internete bagli bir bilgisayar olmuyor?

-Mert bu kadar ekran koymak zaten bir maliyet, bir de her koltugun altina bir bilgisayar mi sikistiralim? O kadar bilgisayara kim para bulucak hem?

Oncelikle her monitor icin tek bir bilgisyar olmasi sart degil, bu monitorlerin hepsini bir kablo ile "tek" guclu bir bilgisayara baglayabilir ve her monitoru terminal olarak kullanabilirsiniz. Bu bilgisayarin yapacagi tek sey islemci gucunu koltuk sayisina gore ayirip her ekrana istenilen bilgiyi gondermesi olacaktir ve maliyeti de tabi ki ucuz olucaktir yuzlerce bilgisayar kullanmaktan.

-Peki Mert hadi bilgisayari koyduk diyelim, klavyeyi ne yapicaz, nereye sikistiracagiz? Sonra herkes klavyenin uzerine bisey doker, kirar...

Heh bunlarda gereksiz kaygilar... Soyle ki virtual laser klavye denilen birsey var, bunu alip her ekranin altina yerlestirirsiniz sabit bir sekilde sonra kullanici onundeki yemek tepsisini acip klavyeyi bu tepsi uzerine yansitabilir. Su anda bu klavyenin maliyeti yaklasik $180 dolar, tabi ki uretildigi Cin'e gidip $50 a mal edebilir ve hatta uretici firma ile anlasip biz bu urunun ucaklarimizda reklamini yapicaz ve satisini gerceklestiricez cunku ucaklarimizda bunu kullanan yolcular muhtemelen etkilenip satin alicak deyip cok daha ucuza bile kapatabilirsiniz urunu.

-Tamam klavyeyi de koyduk Mert ama ne avantaj saglayacak ki internet sunmak ucaklarda? hem internetin parasini nasil oduyecegiz?

Oncelikle rakiplerinize karsi bir avantaj elde ediyorsunuz. Internetin parasini ucaga koyucaginiz ekranlardaki reklamlardan kazanabilirsiniz. Interneti kullanmak icin ekranini acicak her kullanici bu reklami gormus olucak. Bunun disinda bastirdiginiz butun o ucak dergileri var ya, iste onlarin hepsini bu ekranda pdf ile sunabilir, bu derginin bir kopyasini isteyen okuyucunun eposta adresine otomatikman gonderebilir veya bu derginin yazili bir kac kopyasini gene ucaginizda bulundurursunuz. Boylelikle dergi basim masraflariniz azaliyor. Bunun disinda bu dergileri koydugunuz koltuk arkasindaki bacak araligi artmis oluyor. Baska neler yapilabilir... Kullanicilardan yolculuklari ile oneri ve sikayetlerini bu ekrandan bildirmelerini saglayabilirsiniz. Kullanici hostesi bu ekran sayesinde cagirabilir. Ornegin ben susadim bir bardak su istiyorum degil mi, yukaridaki dugmeye basiyorum, hostes geliyor, konusarak derdimi anlatmaya calisiyorum, hostes gidiyor, hostes elinde bir su bardagi ile geri donuyor. Bunun yerine ekrandan otomatik olarak hosteslere yazip derdinizi anlatabilir ve hostes sadece tek bir kerede suyunuzu getirir, ayni sekilde yemek siparislerinizi de. Bir de tabi ki TV mi bir insani daha cok oyalar, internet mi? Tv'de herkesin istedigi bir program sunabilir misiniz? Sonra internet ve bilgisayar yardimiyla bir film arsivi olusturabilir ve isteyen kullaniciya istedigi filmi satin alma imkani sunabilirsiniz. Buradan da bir gelir elde edersiniz. Internet ile her kullaniciya VOIP imkani sunabilirsiniz boylelikle daha ucuz tarifeler ile insanlar gorusme yapabilir. Bu da sizin kariniz tabi ki... Bilmem ki sanirim interneti koyunca onunuz cok aciliyor :)

Bu arada bloga bir gunde 5 yazi girerek rekorumu kirdim sanirim :)

Resim bankasi ve reklam fikri

Internet uzerinde yavas yavas ureten toplum modeline gecmeye basliyoruz. Bunun yayilmasini en cok saglayan seylerden biri de bloglar sanirim. Bloglara herkes yaziyor degil mi? Peki yazili bir metinin gorseller ile guclendirilmesinin yararindan bahsetmistim daha once de. Iste bu sebeple yazan insanlar surekli olarak yazilarina yazilariyla anlamli bir iki fotografta eklemek istiyor degil mi? Cogumuzun kullandigi (benim de) kaynak ise genellikle "Google Image Search" oyle degil mi? Ve ne yazik ki aslinda farkinda olmadan baskalarinin resimlerini calip copyright haklarini ihlal ediyor olabiliriz.

Peki dusunun, soyle bir servis olsa... Kullanicilar bir servise kendi cektikleri ve kendilerine ait olan fotograflari yuklese bu servise. Daha sonra uye olan ve bu servisi kullanmak isteyen uyelere bir kod (muhtemelen javascript) verilse ve dense ki "sen bu sistem uzerindeki butun resimleri yazilarinda kullanabilirsin ama bu kodu yayinladigin sayfaya koyman sartiyla..." Iste bu kodu koyan uyelerin kodu koyduklari kisimda reklamlar gosterilse servise uye reklam kuruluslarinin verdigi reklamlar...

Daha acik anlatmaya calisayim, ben bu servise uye oldum ve sidebarima reklam kodunu yerlestirdim. Sonra bu servisin bana sundugu firefox/IE eklentisi sayesinde blogumu yazarken bu eklentiye basiyorum ve bana anahtar kelime girmemi soyluyor, ben klavye yaziyorum ve karsima klavyelerle ilgili kullanicilarin yolladigi klavye fotograflari ve cizimleri geliyor, ben begendigim birini secip koyuyorum yazima (ama resim olarak degil bir javascript olarak veriliyor resim kodu bana). Iste yazim yayinlandigi zaman bir kod olarak koydugum resimler goruntulenmeden once bakiyor sayfada reklamlar icin olan diger javascript mevcut mu diye
... Eger mevcutsa resimlerin goruntulenmesine izin veriyor, degilse gostermiyor. Boylelikle sadece reklamlari sitelerinde gosterenler bedava resim bankasindan yararlanabiliyor... Bu arada sitenizde gosterilen reklamlarda tabi ki son yazdiginiz yazida resim ararken kullandiginiz anahtar kelime ile baglantili olur, yani ben son yazimda klavye ile ilgili bir resim kullandiysam, yandaki reklam kutusunda da sadece klavye veya genel bilgisayar urunu reklamlari cikacaktir.

Peki kullanicilar sisteme niye kendi fotograflarini veya cizimlerini yuklesinler derseniz, sistem onlara reklam verenlerden kazandigi bir yuzdeyi vericek de o yuzden. Bunun disinda sistem blog yazanlar arasinda en cok aranan kelimeleri listeleyebilir boylelikle resim veya fotograf yukleyen kullanicilar da en cok hangi turde gorsele ihtiyac var bunu anlayabilir. Tabi bence bir tek blog yazanlar kullanmaz bu servisi, daha genis bir kullanici kitlesi olur.

100$a laptop

Daha once de MIT Media Laboratuvarı'nın kurucusu Nicholas Negroponte'in 100$a dizustu uretim hayalini duymustum. Iste cok yakinda (bu yaza) bu hayal gercek oluyormus ve Arjantin, Brezilya, Talyand ve Libya 10 milyon siparis etmis bile... Simdi su haberi okuyun, benim 1700$lik dizustunde bile olmayan yaratici ozelliklere sahip bu bilgisayari neden Turkiye'nin siparis etmedigini anlarsaniz da bana bir haber verin. Turkiye bazi seyleri kacirmak uzere olmasin?

Buradan
da her cocuga bir laptop fikrinin internet sitesine ulasabilirsiniz.

Ozgurluk hakedenlerindir

Oncelikle gecen gun msn messenger'i acik birakip uyumusum dogum gunu gecesi, haliyle sabah uyandigimda 10 tane msn penceresi acikti, ozur diliyorum cevap yazamadiklarim icin (linux kullaniyorum ve gaim offline mesajlari desteklemiyor henuz) ve bunun disinda yorumlara anca yorum yazabildigim icin. Dogum gunum guzel gecti, eski kaldigim International House'dan arkadaslarla bulusup gene turk restoranina gittik. Bir de dun cektigim kendi fotografimi da koyuyorum ki hatirlayabileyim ileride 26 yasinda nasil gozuktugumu :)
(aslinda her dogumgunumde resmimi koymak fena fikir degil...)

Bugun de ozgurluk hakkinda dusundum biraz, bunu kendi kafamda kurdugum uzun bir diyalog seklinde sunmaya calisacagim;

-Ozgurluk nedir? Bizi ozgur kilan ne? Bir insan ozgur dogabilir mi?

-Ozgurluk bir insanin diger insanlarin haklarini cignemeden istedigini yapabilmesi, dusunebilmesi degil mi?

-Evet ama soyle dusunun, siz bu kavrama gore her turlu ozgurlugun bulundugu bir ulkede dogdugunuzu dusunun, ozgurlugunuz icin bu yeterli mi?

-Evet, sanirim... Eger ozgur elestiri ve dusunce serbestse dogdugum ulke sinirlari icinde ve hicbir kolelik kavrami yok ise ozgurum demektir.

-Bence degilsiniz, cunku bence sadece hak edenler ozgur olabilir...

-Ne kadar sacma bir dusunce, ozgurluk temel bir hakdir ve her bebek ozgur dogmalidir!

-Evet keske oyle olsa ama iste bence hic bir devlet hic bir kanunla dogdugunuz anda size ozgurlugunuzu veremez.

-Neden veremesin ki?

-Cunku bizi ozgur kilacak olan yalnizca kanunlar degildir

-Nedir o halde?

-Soyle ornekleyeyim;
Siz bir markete gidiyorsunuz ve onceden televizyonda reklamini gordugunuz bir urunu goruyorsunuz, diyelim ki bir tur cikolata olsun. Hemen bu cikolatayi satin aliyorsunuz ve yemege basliyorsunuz. Gercekten leziz bir tadi var. Bir hafta sonra ogreniyorsunuz ki bu cikolata icinde kansorejen yapan bir madde iceriyormus... Tekrar satin alir miydiniz?

-Bunun konuyla ne ilgisi var cok anlamadim ama almazdim tabi ki, hatta bu cikolatayi ureten sirkete dava acardim.

-Elbette degil mi? Cunku saglikli yasama ozgurlugunuzu cignedi bu sirket. Peki ornegi biraz daha derinlestirelim, siz arabayla bir markete dogru gidiyorsunuz, yolda benzininiz bitiyor ve durup benzin aliyorsunuz. Bir gun ogreniyorsunuz ki satin aldiginiz bu benzin yasadiginiz cevreyi kirletiyor ve hatta dunyada savaslara yol acip masum milyonlarca kisinin olmesine sebep oluyormus. Bu sefer ne yaparsiniz?

-Hmm yapabilecegim fazla birsey yok sanirim, ben sadece bir bireyim ve ulasim icin benzine ihtiyacim var ama bundan sonra elimden geldigince az tuketmeye calisir ve alternatif, temiz enerji kaynaklarini desteklemeye calisirim.

-Sizin ve cocuklarinizin temiz bir dunyada yasama ozgurluklerini kisitliyor ve milyonlarca kisinin olumune sebep verse bile elimiz mahkum oldugu icin fazla birsey yapamadiniz, bu sirketlere dava acmayi bile dusunmediniz bu ornekte... Peki iki ornek arasindaki fark ne? Biri sizi kendine muhtac birakti, kendi sattigi urune muhtac birakti. Bir bakima sizin ozgurlugunuzu kisitlamadi mi? Iste hangi devlet kanunlariyla bu ozgurlugu koruyabilir? Bugun o ozgurlugu korusan, mutlaka ertesi gun baska bir urunle sizi somurebilecek bir cok urun sunulmayacak mi piyasaya? Bunun disinda bu devlet benzini yasaklasa, diger devletlere karsi ekonomik gucunu yitirmeyecek mi? Daha sonra da diger devletler ekonomik olarak bu devleti somurgesi haline getirip yonetimi ele gecirecek ve tekrar benzin kullanimini yururluge sokacaklardir degil mi?

-Hmm evet sanirim...

-O halde hic bir devlet, hic bir kanun ile senin ozgurlugunu koruyamaz bu duzende. Peki bir yolu olmali, mutlak ozgurluge giden bir yol.

-Ben pek bir cikis goremiyorum, bu dunya ne yazik ki para duzenine gore isliyor.

-Elbette ki para duzenine gore isliyor, ve aslina bakarsaniz bunda sasilacak pek bir sey yok. Asil sormaniz gereken, iki ornekte de sizi ozgur kilan neydi?

-Bilmiyorum, ikisinde de ozgur olamadim ki, gene yapacaklarini yaptilar.

-Hayir iki ornekte de ozgurluge acilan bir yol vardi, bu da "bilinc". Eger ilk ornekte bu cikolatanin kansorejen madde icerdigini bilmeseydiniz yemege devam edicektiniz. Ikinci ornekte cok bir sey yapamasaniz bile gene bir bilinclenme soz konusuydu. Eger benzin kullaniminin zararlari ilk benzinli otomobil uretildigi gun bilincli utopik bir dunya toplumu tarafindan bilinseydi, mutlaka bu sistem dogaya zarar vermeycek sekilde gelistirilir veya alternatif yollar aranirdi butun dunya devletleri benzine bagimli hale gelmeden. Iste sizi ozgur kilan kanunlar degil, bildiklerinizdir!

-Peki bildim de ne oldu, ne degisti ki, ilk ornekte belki bir ise yaradi ama ya ikinci ornekte?

-Ikinci ornekte sizce neden ise yaramadi?

-Cunku dedigim gibi tek bir bireyim, dava acsam da kazanamam ki...

-Evet bence de kazanamazsiniz, peki milyarlarca insan dava acsa?

-Nasil olabilir ki bu? Guc elinde tutana yapisir, sen ben benzin kullanmasak mutlaka bunu somurecek biri cikacak, benzin kullanip daha efektif, daha ucuza bir is bitirip bizim onumuze gececek.

-Haklisiniz ama ben her zaman "mutlaka baska bir yolu olmali" diyerek dusunurum ve bu dusunce mantigi sayesinde de hep yaratici fikirler cikacagini dusunurum. Ozgurluge geri donersek, asil kanunlarin degil, bilincimizin bizi ozgur kildiginda anlastik sanirim. Kanunlar yalnizca ana hatlarin belirlenmesine yardimci olabilirler ama hic bir zaman is dunyasi kadar dinamik olamazlar, iste bu sebeple kanunlarin yaninda bilinclenme sart. Peki bu bilinclenme nasil yayilabilir? Elbette ki yeni dogmus bir bebekte bu bilincin bulunmasini bekleyemeyiz (iste bu sebeple yeni dogmus hic bir bebek ozgur degildir, hangi devletin topraklarinda dogarsa dogsun) ama bu bilinc onlara asilanabilir... Onlara bunu asilayabilmek icin ise ozgur dusunce yollarinin acilmasi gereklidir.

-Ama zaten acik degil mi? Onlari okullara gonderiyoruz, belli bir egitimden geciriyoruz ama bu sistemin icinde doguyorlar sonucta, rekabet edebilmek icin bu sistemin icinde var olmalari sart.

-Ilk once ozgur dusunce yollarinin ne kadar acik oldugunu inceleyelim isterseniz. Gene bir markete gidin ama bu sefer 6 yasindaki cocugunuzla birlikte. Markette dolasirken cocugunuz birden dursun ve sizi cekistirmeye baslasin, "anneeee, babaaa bana bundan al..." Siz donup bakiyorsunuz ve tam cocugunuzun boyundaki rafta rengarenk cafcafli, uzerlerinde hepsi capraza dogru bakan cizgi filmsi karakterler bulunan misir gevregi kutularini goruyorsunuz. Ah ne hos bir tesaduf degil mi? Hepsinin cocugunuzla ayni boydaki rafta siralanmis olmasi, hepsinin ozellikle cocuklarin dikkatini ceken renklerde olmasi, hepsinin uzerinde ki cizgi film karakterlerinin tam da sizin geldiginiz yone dogru caprazdan bakmasi... Yoksa tesaduf degil mi? Yoksa birileri en bilincsiz tuketiciler icin ozel olarak mi kurmus bu duzenegi? Yoksa birileri dunyada hic kirmak istemeyeceginiz cocuklariniz ile sizin aranizdaki bu bagi somurmek mi istiyor? Cocugunuz bu duzenekte ne kadar ozgur bir karar verebilir o sinirli bilinci ile? Peki cocugunuzu en guzel, en modern okullara gonderdiniz zor kazandiginiz paralarla. Bu okulda hersey cocugunuz icin dusunulmus, hatta o kadar "fazla dusunulmus" ki cocugunuzun "kendi basina" dusunmesine gerek bile kalmiyor! Iste ozgur dusunce, ozgur karar verebilme boyle kisitlaniyor...

-Bilmiyorum Mert, kafam karisti... Ben sadece mutlu olmak istiyorum ve cocuklarimi elimden gelen tum imkanlarla en iyi kosullarda yetistirmek istiyorum...

-Hepimizin istedigi bu, yalnizca sizi neyin mutlu edecegine odaklanin, dusunmekten kacmayin. Cocugunuz icindeki potansiyeli en iyi nasil ortaya cikarabilir buna odaklanin, cunku cocugunuz ozgurlugunu hak etmeli bu yeni dunya duzeninde.

(devam edecek)

Zaman, bilinc ve DNA!

Kafamdaki zaman kavramini biraz daha derinden inceledim;

-Boslukta zaman var midir?
-Neden olmasin?
-Oyle bir bosluk dusun ki icinde hic bir madde, hic bir atom olmasin. Iste bu boslugun icinde nasil bir zaman kavramindan bahsedebilirsin? Zaman dedigimiz kavrami olcmen icin bir degisiklik olmasi gerekmiyor mu? Sen bu boslugun icinde zaman oldugunu kanitlayabilir misin?
-Hmm sanirim kanitlayamam ama ben disaridan bu bosluga bakiyorsam, saatime bakip soyleyebilirim
-Evet ama senin bakman demek, bir gozlem yapman demek iste bu gozlemde boslugu doldurmaya yeter, bunu gozlemliyemezsin sadece kafanda hayal edebilirsin.
-Peki boslukta zaman olmadigini kabul edelim, nereye varmak istiyorsun?
-Bu bosluga bir maddeyi koydugun anda ise zaman olusur degil mi?
-Hmm evet gozlemliyebilirim o anda
-Demek ki zaman maddeden bagimsiz degil, madde bir enerjiyse, zaman da ayni sekilde bir enerji olmak zorunda eger maddenin bir uzantisi ise.
-Devam et
-Peki biz zamani gozlemleyebilir miyiz?
-Evet saatimize bakariz, ya da gunesin dogusunu ve batisini izleriz
-Evet ama senin bu gozlemlediklerin zamanin kendisi degil, zamanin etkileri olmaz mi?
-Nasil yani?
-Mesela bir hortum ciktigini duyuyosun radyoda yasadigin yere yakin bir yerde, hemen gozlemlemek icin arabana atlayip gidiyorsun ama soylenen yere gittigin anda hortumu kacirdigini dusun, etrafinda sadece yikilmis evleri yani hortumun yarattigi yikimi, hortumun etkilerini gorebiliyorsun. Iste bizde hayatimizda zamani hic gozlemliyemiyoruz bir enerji olarak, sadece yarattigi etkileri gozlemliyebiliyoruz.
-Neden bir enerji olarak gozlemliyemiyoruz?
-Cunku zaman bilincimize bagimli bir kavram "olabilir", onu dusundugun anda o bir sonraki adimdadir. Kisacasi bilincin zamanin bir parcasi olabilir ve bu durumda kendi yapildigi maddeyi tabi ki gozlemleyemiyor, ancak onun etkilerini gozlemliyor. Kendi kuyrugunu yakalamaya calisan bir kopek gibi dusun.
-Peki zamanin etkileri her madde uzerinde ayni midir?
-Kesinlikle hayir, ilk basta hayal ettigimiz bosluga bir tas koydugunu dusun, havada asili duran bir tas ama etrafinda baska hicbir madde yok, ne oksijen-hava hicbirsey, hareketsiz bir tas... Bu tasi bir milyon yil boyunca gozlemle, sence bu tasta bir degisiklik olacak midir?
-Hmm eger hareket etmiyorsa ve etrafinda hic hava bile yoksa... hayir olmaz sanirim
-Kesinlikle... zaman sadece maddenin bir uzantisi degil, ayni zamanda hareketin de bir uzantisidir.
-Hareketin mi? Mesela ben butun gun yatagimda uzansam hic hareket etmeden, benim icin zaman gecmeyecek mi?
-Hayir kesinlikle gecicek cunku sen hareketsiz dursan bile vucudunun icinde kan akmaya devam edicek, vucudundaki milyarlarca hucre hareket halinde olucak. Ayrica hareketsiz bir cisim icin bile zaman varolmaya devam eder, sadece onun uzerinde bir etkisi olmaz. Maddenin oldugu her yerde zaman vardir ve eger bu maddenin icindeki en ufak bir elektron bile hareket ediyorsa "zaman enerjisi" uzerindeki etkisini gosterecektir. Zamani bir hareket sensoru olarak dusun, eger ortalikta hic bir madde yoksa, hareket sensoru de yok, eger ortamda bir madde var ama hareketsiz ise hareket sensoru de var ama maddeyi goremiyor, eger madde bir hareket haline gecerse hareket sensoru hemen isigini yakiyor!
-Peki zamani nasil gozlemleyebiliriz?
-Iste bence hareket halinde olan hic bir madde gercekten zamani gozlemleyemez! Tabi ki buna insan zihni de dahil, sadece zamanin etkilerini gozlemleyebilir.
-Peki zaman her maddede ayni etkiyi mi yaratir?
-Hareketli her maddede... yalniz harektli derken tekrar dusundum de daha duzgun bir tanimlama kullanmam gerekir... canli her maddede. Mesela bosluktaki tasa bir hareket verdigini dusun, tas ilerler ama hic surtunme olmayacagi icin maddesel olarak bir degisime ugramaz, yani zaman kavrami bir madde oldugu icin hala gecerli ama hareket etse bile zaman onun uzerinde bir etki yaratamiyor...
-O halde zaman harekete degil, canliliga duyarli?
-Evet sanirim, duzeltiyorum o halde, "zaman maddenin uzantisi olan bir enerji formu ve canliligin oldugu her yerde etkisi gozlemlenebilir".
-Peki... o halde canlilik ne? Bir tasta maddeden olusuyor ama canli sayilmiyorken nasil maddeden olusan insan canli sayiliyor, ya da nasil bir bitki canli sayiliyor? Canliligi saglayan fark ne?
-Sence kopeklerin bir bilinci var midir?
-Bilmem, kopekler bizim gibi dusunemezler
-Hayir bu genel bir yanilgi, kopekler dusunebilir, hissedebilirler ve elbette ki hatirlayabilirler. Onlarin da, genel olarak butun hayvanlarin da, bir bilinci vardir, yalnizca kapasitesi insanlarinkinden dusuktur. Peki bitkilerin bir bilinci var midir?
-Yok artik, bak onlarin yok iste...
-Peki ayciceklerini dusun, onlar neden hep gunese dogru donerler yuzlerini?
-Bilmem, sanirim iclerinde gunesisigini hisseden onunle reaksiyona giren bir madde var ve bunu hissettikleri anda daha fazla gunes isigi alabilmek icin o yone donuyorlar, ama bu bilinc degildir ki?
-Dogru tam dusundugun sekilde bir bilinc degil, soyle dusun bilinc yalnizca sana ogretilenler midir?
-Evet bana ogretilenler ve hayattan gozlemledigim hersey bilincimi olusturur
-O halde nefes almayi sana kim ogretti? Daha dogar dogmaz, hicbir sey gozlemleyemeden nefes almiyor muydun? Iste iki turlu bilinc var, genetik olarak DNA'larimizda aktarilabilen bir bilinc ile sadece insanlarda ve hayvanlarda bulunan ogrenebilme bilinci...
-O halde bitkilerde de DNA ile aktarilan bir bilinc var?
-Kesinlikle ve zamanin etkileri de sadece bilince sahip olanlarda gorulebiliyor demistik, yani sadece canlilarda. Canli olabilmen icin bir bilincinin olmasi sart, ya gelismis dusunebilen bir bilinc ya da DNA ile aktarilabilen bir bilinc, hic farketmez. Ama bir tasin? iste onun hicbir bilinci yoktur, bu sebeple de zamandan etkilenmez. Demek ki zaman bilince bagimli ve hatta onun bir parcasi.
-Ama tas da bir sure sonra asinmaz mi?
-Asinir ama cevresindeki maddeler onu asindirir, tasi ilk basta bahsettigim boslukta hayal edersen milyonlarca yil sure sonra bile hicbir asinma olmaz uzerinde.
-Sanirim dogru, peki bu zaman bir enerjiyse ne tur bir enerji?
-Oncelikle bilinci olan hersey dogar, buyur ve olur oyle degil mi?
-Evet, bitkiler, hayvanlar, insanlar..
-O halde bunun grafigini cizersen bu bir sinus dalgasini andirmaz mi?
-Evet sanirim... bombeli bir yukselti gibi
-Sanirim zaman bilinci olan herseyi sinus dalgasi seklinde etkileyen bir enerji formu
-Peki bilinc, en basit DNA'lardan aktarilan bir bilinc bile nasil olusuyor?
-Sanirim bunun sirri senin de dedigin gibi DNA'larda oyle degil mi :) DNA'larin sadece canlilarda oldugunu biliyor muydun? Bir tasin DNA'si yoktur :) Sadece canlilarin bilinci oldugunu dusunursek ve zamanin sadece bilinci olanlari etkiledigini...
-O halde birisi zamanin olusumunu anlamak isterse...
- :) kesinlikle, bence zaman kavraminin gizemi DNA'larda sakli!