9 Kasım 2006

Yaratici cozumleme yetenegine sahip takim arkadaslari ariyoruz

Zeynep Ozata blogunda cok guzel bir yazi yayinlamis. Ben bir muhendis ve muhendislik yonetimi okuyan biri olarak buna ekleyebilecegim bir iki sey var. Once Zeynep hanimin yazisini okuyun isterseniz. Asagida yazidan bir alinti;
"Ancak, bu ilişkiyi kurabilmeniz ve çözüm önerisini geliştirebilmeniz için sezgi, yaratıcı hayal gücü, keskin zekâ, şans ve tesadüfler yanında sahip olmanız gereken bir şey daha vardır. O da, kafanızın bu ilişkileri kurmaya hazır olması, yani yeterli bilgi donanımına sahip olmanızdır. Aynı o büyük bilimsel buluşları ortaya çıkartan bilim adamları gibi. Bu bilim adamlarının hayatına baktığımızda, hepsinin çok değişik alanlarda bilgi hatta uzmanlık sahibi olduklarını görüyoruz. İşte bu çeşitlilik, bir yandan sorunların belirlenmesinde bir yandan da soruna çözüm önerisi getirirken kurulan ilişkilerde kendini gösteriyor. Tesadüfler, bu ilişkileri kurabilen kafalarda buluşlara dönüşüyor."
Burada onemli noktalardan biri belli bir konuda uzmanlasmanin yaninda diger bircok degisik alanlara da acik olup bunlarda da yeterli bilgi ve birikim sahibi olmamiz gerektigidir. Boylelikle bu farkli alanlar arasindaki iliskileri kurabilir ve genel tabloya uzaktan bakabiliriz. Iliskilendirme muhendislik veya bilim egitimi almis olaylara odaklanabilen, surekli gozlem yapan ve objektif bakabilen insanlar icin cok onemli bir kavramdir.

Eger kendi yarattigim bir akis diyagrami uzerinde gostermek gerekirse;

Gozlem => Bilgi birikimi => Iliskilendirme => Yaraticilik => Metholodoloji => Cozumleme

Gozlem: Hergun farkinda olmasak bile yaptigimiz birsey, daha iyi bir gozlemci olabilmek icin bence empati yetenegimizi gelistirmemiz lazim, sokakta gordugunuz herhangi bir insani izlerken bile onun gozunden bakmaya calisin, onemsiz gorunen detaylari dusunun.

Bilgi birikimi: Sadece kendi alaninizda degil butun alanlara acik olun, baska alanlarda harcadiginiz zamani bosa gecen zaman olarak dusunmeyin zira bu bilgiler hic beklemediginiz bir anda iliski kurmaniza yardimci olabilir. Her turlu bilgiye acik olun, soru sorun, cevaplarini arayin.

Iliskilendirme: Eger iyi bir gozlemciyseniz ve yuksek bir bilgi birikimine sahipseniz, iliskilendirme ister istemez kafanizda olusacaktir. Muhtemelen "su bilimde bu boyle olmustu, acaba ayni mantikla burda da isleyebilir mi, ayni sekilde modelleyebilir miyim?" sorusu ya da "bu alandan edindigim bilgi birikimine gore boyle bir ihtiyac mevcut ve aslinda bu ihtiyac bir diger bilimde ogrendigim teknikle rahatca cozulebilir belki de" cinsinden sorular kafanizda olusur. Sadece kafanizda objektif dusunmeye baslayin ve kafanizdaki "ne alakasi var canim" bariyerini yikin.

Yaraticilik: Yaraticilik nasil olusur? Sizce gozlem ve bilgi birikimi olmadan yaraticilik olusabilir mi? Yaratici bir ressam yaptigi resimlerde aslinda sadece duygularini gozlemleyip bu gozlemlerini sanat bilgisi ile yogurup bize aktarmaz mi? Yaraticilik sadece gozlem ve iliskilendirme surecinin sonucunda kafanizda olusan bir kivilcimdir. Yaratici fikirler cok ani geldikleri gibi aniden hafizamizdan silinebilirler de, not almayi aliskanlik haline getirin.

Methodoloji: Bu noktadan sonra fikir aklinizda, sadece nasil gercege donustureceginizi bilmiyorsunuz. Eger bu bilimsel bir fikir ise nasil bir deney ile bu tezinizi kanitlayabilirsiniz? Eger bu bir is fikri ise nasil fikrinizi pazarlayabilirsiniz, nasil finansal destek bulabilirsiniz? Yardimci olmasi icin benzer fikirlerin gecmiste nasil hayata gecirildigini, benzer deneyleri inceleyebilirsiniz.

Cozumleme: Fikrinizi gercek hayata uyarladiniz, peki bu sonuclari nasil cozumleyebilirsiniz? Deney sonuclari elinizde peki bunlari nasil yorumlayabilirsiniz? Belki bu cozumunuz farkli alanlarda da isinize yarayabilir, fikrinizin kullanilabilecegi diger alanlar neler? Bu cozumlemeyi yaptiktan sonra elinizdeki yeni verilerle tekrar bir iliskilendirme kurabilir misiniz? Fikrinizi nasil gelistirebilirsiniz? Son olarak butun bu sorulara da cozumleme kisminda cevap arayabilirsiniz.

Bugun ulkemizde (ve belki de dunyanin cogu yerinde) verilen egitimi dusunun. Bize verilen egitim ne? Cogunlukla sadece belli bir alanda bilgi birikimi, muhendisler belki gozlem yeteneklerini de gelistirir biraz ama bize gene de hicbir zaman nasil daha etkili gozlemler yapabiliriz ogretilmez. Biz kafamizda belli bir iliskilendirme kurup ogretmenimize bu iliskiyi sordugumuzda cogu zaman "konuyu dagitma" denir. Sonra mezun olunca da bize yaratici olun denir, nasil yaratabilirim ki kafamda sadece bana yillarca verdiginiz sorgulamadigim bir bilgi birikimi var (cogu gercek hayatta kullanamadigim icin unutulan) ... Methodoloji belli bir bilim okuyan insanlara ogretilir biraz, o da sadece belli deneyleri yapmalari gerektigi icin, bunun disinda yaratici olup aklimiza bir fikir gelse bunu nasil gercek hayata uygulayacagimizi bilemeyiz bile, unutulur gider o fikirler. Cozumleme kismina ulasabilmis az sayida zihin ise bu kisimda sadece kendinden beklenilen cozumlere ulasir, bir vizyona sahip olup o cozumu genel bir bakis acisiyla yorumlamakta gucluk ceker.

Iste boyle bir egitim surecinden gectikten sonra is aramaya baslariz, sirketlerin bizden beklentisi neler acaba? "Yaratici cozumleme yetenegine sahip takim arkadaslari ariyoruz." Oldu, hep birlikte arayalim, bulursaniz parmakla bana da gosterin.

Sonuc olarak egitim sistemimizin, egitim mantalitesinin gunumuz dunya kosullarina ayak uydurmasi icin koklu bir degisiklige ihtiyaci var. Eger siz coktan egitim hayatinizi noktaladiysaniz hala gec degil, yukaridaki akis diyagramini takip edin;
  • gozlemlemelerinizi daha dikkatli yapin, empati yeteneginizi gelistirin
  • diger alanlardaki bilgilere acik olun, sizin kendi uzmanliginizdan ne kadar uzak olursa olsun
  • yaraticilik aklinizin sinirlarini kaldirdiginizda daha rahat ortaya cikar, "olmaz oyle sey" bariyerlerini yikin
  • basari oykulerini izleyin, basaranlarin nasil bir method izledigini gozlemleyin
  • cozume ulastiginizda cozumu dikkatlice ve genis bir perspektif ile yorumlayin, gecici cozumlere degil bir vizyona odaklanin.
Peki bir ogretmenseniz ve yukarida yazdiklarimda bana hak veriyorsaniz ogrencilerinize nasil bir egitim verebilirsiniz bu dusunce mantigini kazanmalari icin?
  • Ogrettiginiz bilgi ne olursa olsun bu bilginin gercek hayatta nasil ve nerelerde kullanildigini aciklayin (yeni bir konu ise hangi alanlarda kullanisli olabilecegini), bu ogrencilerinizin ogrettiginiz konuyu daha somutlandirmasina ve gercek hayatta uygulamasina yardimci olacaktir, konuya daha fazla onem vericeklerdir ayrica akillarinda daha uzun sure kalicaktir.
  • Ogrencilerinizden ogrettiginiz konuyu herhangi baska bir bilimdeki bir mantikla benzestirmelerini isteyin odev olarak(en alakasiz gorunen bilimler arasinda bile, matematik ve tarih gibi), bu onlarin olaylar ve bilimler arasindaki iliskilendirmelerine yardimci olacaktir. Boylelikle ogrencileriniz konuyu derinlemesine anlamak zorunda kalicaklar ve baska bir bilimi de inceleme geregi duyacaklardir.
  • Ogrencilerinize yeni ogrettiginiz konu ile ilgili gercek hayattan bir sorun verin, bu sorunu nasil cozulebilecegi hakkinda fikir yurutmelerini isteyin ya da ogrencilerinize sorun; bu ogrettigim kavrami gercek hayatta nerede ve nasil kullanabilirsiniz diye
  • Onlara yaratma firsati verin, onlari sadece kucuk bilgisiz ogrenciler olarak gormeyin, fikirlerine deger verin ne kadar sacma gorunseler bile. Bu onlarin kafasindaki "ben kimim ki", "olmaz oyle sey" bariyerlerini yikacaktir. Fikirleri sacma gorunuyorsa onlara hayir deyip dogru cevabi vermeyin, onlari dogru sorularla yonlendirip dogru mantiga kendilerinin ulasmasini saglayin boylelikle dusunme mantiklari gelisecektir.
  • Bir bilgiyi anlattiginizda bu bilgiyi ilk bulan kisiyi ve nasil boyle bir bilgiyi buldugunu anlatin, cogu bilgi bir gereksinim sonucunda dogmustur. Eger bu tarihsel bilgiyi sizde bilmiyorsaniz arastirin ve ogrenin. Bu ogrencilerinize neden-sonuc iliskisini ogretecegi gibi methodoloji hakkinda da bilgi verecektir.
  • Onlara bir bilgiyi sunun ve bunu nasil kanitlayabileceklerini sorun, cevaplar yanlis ise tekrar dogru sorularla onlari yonlendirin dogru cevaba. Sinifinizda sakin bir tartisma ortami yaratin.
  • Ogrencilerinize sadece sorunun cozumunu sormayin, bu cozumun etkilerini sorun, bu cozumun baska hangi kavramlara etki edecegini, nerelerde ve nasil kullanilabilecegini sorun. Bu onlarin cozumleme yetenegini gelistirecektir.
Son olarak bu yaziyi neden yazdim ben? Bu fikirler hep kafamdaydi belki ama karisik olarak duruyorlardi oylece. Zeynep hanimin yazisindan etkilenmeseydim bunlari yazabilir miydim? Paylasin ve paylastirin, dogacak etkilesimle bilgi katlanarak artacaktir.

8 Kasım 2006

6 Kasım 2006

Amerikan futbolu

Gecen cumartesi oda arkadaslarimla ilk defa amerikan futbolu macini seyretmeye gittim, California (Berkeley) ile UCLA arasinda oynanan buyuk maclardan biriydi. Arkadaslarim kurallari anlattilar biraz, aslinda zevkli ama bana gore biraz yavas bir oyun yani bekleme suresi cok, futbol gibi akici degil. Sonucta 38-24 bizim takim (California) kazandi. Neyse disariya cikip bu atmosferi gormek de hosuma gitti aslinda. Belki firsat bulabilirsem bir beyzbol macina da gitmek istiyorum. Bu arada asagidaki cektigim videoda daha cok devre arasinda yapilan gosteriler, bando takimi ve ponpon kizlar mevcut. Eger macin onemli ozet goruntulerini izlemek isterseniz onlarda burada.

Bu arada gecen hafta sali gunu gittigim Placebo konseri guzeldi ama konserin yapildigi yer buyuk bir kapali tiyatro salonuydu ve o salonda amplifikatorlerle konser verilince ses kalitesi pek hos cikmadi. Bir suru de video cekmistim, buraya koyucaktim ama videolari sonradan izledigimde ses cok gurultulu oldugu icin kameram sacmalamis, goruntuler var ama sesler yerine sadece bir bogultu var onun icin koymadim. Ama siki durun 6 Aralik'ta hangi konsere gidiyorum? Damien Rice :)

4 Kasım 2006

Murat Kurnaz ve integrasyon

Bugun ki New York Times gazetesini okurken gozume soyle bir haber carpti. Murat Kurnaz, 24 yasinda Almanya dogumlu, 2001 yilinda Pakistan'i ziyareti sirasinda (11 eylul saldirilarindan bir ay sonra) tutuklaniyor islami terorist baglantili oldugu suphelenilerek ve once Afganistan'daki bir amerikan hapishanesinde sonra ise unlu Guantana-mo Bay hapishanesinde dort bucuk yil tutuklu kaliyor ve bu sure icinde cesitli iskenceler gordugunu soyluyor, ozellikle de Afganistan'daki hapishanede kaldigi sure boyunca. Tabi ki Pentagon bu iddalari yalanliyor.

Isin ilginc yani ise 2002 yilinda Amerikan hukumeti onu Almanya'ya, dogdugu ulkeye geri gondermek istiyor ama Almanya tarafindan bu istek red ediliyor! Raporlara gore Almanya'nin onerilerinden biri de onun Turkiye'ye gonderilmesi yonunde oluyor. Almanya dogumlu ve Almanya'da yasayan birini neden Turkiye'ye gonderelim diye Amerikali yetkililerde saskinlik yasiyorlar hakli olarak. Sonucta red edildigi icin Amerika'nin unlu cezaevinde tutuklu kalmaya devam ediyor 3 yil daha ve gectigimiz agustos ayinin sonlarinda sucsuz olduguna kanaat getirilerek serbest birakiliyor. Haliyle ulkesi Almanya'ya donuyor ama yasadigi yer Bremen'de alman yayin organlari tarafindan kendisinden "Bremen'in Talibani"diye bahsediliyor. Almanya hukumeti tarafindan tekrar yargilaniyor El-Kaide baglantilari olabilir diye (amerikan hukumeti tarafindan dort bucuk yil tutuklu tutulup, yuzlerce kez sorgulanmasi sonunda sucsuz olduguna kanaat getirilip serbest birakildiktan sonra) Almanya hukumeti de bu konuda hicbir delil bulamiyor ve sucsuz olduguna kanaat getiriyor.

Oncelikle cogu avrupa ulkesi gibi Almanya da Amerika'nin unlu Guantana-mo Bay hapishanesine siddetle karsi ciktigini savunuyordu ama anlasilan o ki orada yatan "turk asilli" bir almanin o hic tasvip etmedigi hapishanede bir kac yil daha yatmasina hicbir itirazi bulunmuyor. Ikiyuzlulugun siniri yok sanirim.

Hani hep medyamizda "Almanya'da yasayan turk vatandaslari alman kulturune adapte olamadi" derler ya, sanirim uzaktan konusmak kolay cunku bana gore adaptasyon cift yonlu olmalidir. Bir taraf kendi ulkesinde dogan birisine "gercek bir vatandas muamelesi" bile yapmiyor, Turkiye'ye gonderin diyorsa integrasyon yollari bastan kapali demektir.

Kaynak: New York Times, 4 Kasim 2006 (haberi okumak icin tiklayin)

3 Kasım 2006

Adini koy gozunu seveyim

Not: Bu yazi 18 yasindan kucuk okuyucular icin uygun olmayabilir. Okuyucular arasinda Mert neden boyle bir yazi yazmis, ondan beklemezdim diyenler de olabilir ne var ki bu konuya karsi buyuk bir icimi dokme istegi duydum.

Tipik bir Amerikan kolej ogrencisi olan oda arkadasim her ay duzenli olarak aylik erkek dergisi Maxim'i aliyor. Sagolsun oda arkadaslariyla da "vay suna bak" diyerek paylasmayi da kendi Maxim okuma tecrubesinin onemli bir parcasi olarak goruyor olmali. Ne var ki ben bu paylasimlari cok takdir ettigimi soyleyemem nitekim gecen gun gene boyle bir paylasim sonrasinda kafamda buyuk bir mantik sorunsali olustu.

Oncelikle bu Maxim dergisi FHM gibi bir dergi, iste sansasyonel pozlar, tek ozelligi carpici olan ama ici bos yazilar/roportajlar, "sozde" erkek tavsiyeleri vs... Kisacasi beynine fazla kan gitmeyen genc erkek nufusu icin bir pazarlama tuzagi diyebiliriz. Gecen gun oda arkadasimin bana gosterdigi sayisinda mayolu bir amerikali hanim kizimiz bacaklari havada pergel gibi 160 derecelik aciyla seksi bir poz vermis. Buraya kadar bana gore bir sorun yok herkes istedigi gibi kendini teshir edebilir, amerikalilarin dedigi gibi "whatever makes you happy" (turkce tercumesi "takil abi") Benim mantik sistemimi cokme noktasina getiren sey ise fotograftan ote fotografin altinda ki hanim kizimizla yapilmis olan roportajdan alintiydi;

"Erkekler neden masturbasyon yapar hic anlamiyorum!"

O yaziyi okudugumdaki yuz ifadem aynen cizdigim Bulut Cocuk karakteri gibiydi. Amerikalilarin dedigi gibi "what the fcuk?" (turkce tercumesi "t.... mi geciyorsun?") Simdi iki olasilik var, ya bu hanim kizimiz cok salak ya da ben cok art niyetliyim.

Bu hanim kizimiza sorsaniz kesin verdigim bu yari ciplak pergel pozlari sanatsal icerikliydi der (bakiniz sanatta geometri) ama bana gore bu derginin hedef kitlesi olan sivilceli yeni ergen amerikan erkeklerinin yuzde doksaninin hanim kizimiza dergiyi okuduklari odalari ya da lavabolarinda verecekleri cevap "sanatina ......." olacaktir.

Ben hicbir zaman kimsenin salak oldugunu dusunmek istemem ama salak yerine konmak da istemem. Bu 25 yasina gelmis amerikali genc kizimizin bu yasina dek "az biraz" erkek cinsiyle etkilesime girdigini varsayarsak yari ciplak pergel pozlu fotograflarina bakan yeni ergen erkeklerdeki fiziksel ve zihinsel degisimi de ongorebilecegini ve erkeklerin neden masturbasyon yaptiklarini aslinda cok da iyi anladigini dusunuyorum.

Bu mantikla geriye iki olasilik kaliyor,
  1. Derginin pazarlamacilari "salak kiz" imaji yarat, cogu erkek bunu daha seksi bulur demistir hanim kizimiza ve roportaji birlikte hazirlamislardir.
  2. Kizimiz bu imaji kendi kendine dusunmus ve boyle sansasyonel salak laflar ederse daha populer olacagini dusunmustur.
Simdi isin pazarlama kismina deginmek istiyorum. Her iki kosulda da aslinda gunumuzde pazarlamacilarin etik degerlerden ne kadar uzaklastiklarini gosteriyor (pazarlayan kim olursa olsun, pazarladigin ne olursa olsun) Pazarlama bilimi o kadar ilerledi ki artik sadece pazarlama degil sosyoloji ve insan psikolojisi uzerine de uzmanlasiyorlar. Ne var ki etik olarak sanirim politikacilarin bile gerisinde kaldiklarini dusunuyorum. Tuketiciyi salak yerine koymanin tuketici uzerindeki etkilerini bu ornek uzerinde aciklamak istiyorum.

Oncelikle bu derginin hedef kitlesi yeni ergen genc erkekler, ve belki bilincli belki de bilincsiz olsa da bu tuketiciler aslinda salak yerine konduklarinin hepsinin sahte oldugunun farkindalar ya da eninde sonunda farkina varacaklar. Daha once dedigim gibi ben kimsenin salak oldugunu dusunmuyorum. Peki farkina vardiklarinda ki sosyolojik tepkileri nasil olucak sizce? Ileriki ozel yasamlarinda siddet egilimli cinsellik olucak bu ornekte. Sevgi ile buyumesi gereken bir kusak bu sacmaliklarla buyuyor hatta bir kusak buyudu bile (bakiniz Ali Kirca'nin icindeki cocugu ve cocuksal siddeti ortaya cikardigi seks videosu) Bu sacmaliklarla beyni yikanan ve eninde sonunda bunlarin hepsinin aslinda sahte pazarlama yontemleri oldugunu farkeden, hepsinin populer olup para kazanmak icin yapildigini farkeden bir kusak nasil ileride guven duyabilir? Nasil samimi bir iliski kurabilir? Iste etik degerler bu noktada yikiliyor. Eger mankenlikten para kazanmak istiyorsaniz bunu profesyonel bir sekilde de yapabilirsiniz kendinizi kucuk dusurmeden, eger dergi pazarlamak istiyorsaniz bunu kaliteli icerikle de yapabilirsiniz sacma sapan sansosyenel uydurma haberler yazmadan. Rakiplerimiz etik citasini dusuruyor bizde rekabet icin ayni yolu izliyoruz derseniz hersey bir noktada dugumleniyor;
Bir akintiya karsi yuzmek vardir bir de akintiya kapilip suruklenmek, secimi insanlar yapar ve bu secime gore de hayatlari sekillenir.
Son olarak beni asil irite eden sey ise kolay yolu secen insanlarin bunu itiraf edememesi, adlarini koyamamasi. Bana hanim kizimiz "eger boyle laflar edersem kolay yoldan daha populer olucagimi dusundum, iyi de para veriyorlardi kabul ettim" dese halden anlarim, az da olsa saygi duyarim en azindan durust derim ama bana "sanat icin yaptim" ayaklariyla gelme, beni aptal yerine koyma, adini koy gozunu seveyim...

2 Kasım 2006

Ikinci bardak soguk su

Iki hafta once trende giderken aklima guzel bir fikir gelmisti... Fikir suydu; insanlar youtube gibi bir siteye asama asama ogretici videolari yukleyecekti ve yukledikleri videolarin izlenme oranlarina gore sitedeki reklam gelirlerinden pay alicaklardi. Hayatta ogretilebilecek hersey icin ogretici bir video bulunacakti, bir bakima video ansiklopedisi gibi. Sitede bir istek kutusu bulunacakti, mesela nasil makarna yapilmasi gosteren bir video istiyorsunuz, bu istek kutusuna yaziyorsunuz, eger sizden baskalari da boyle bir video istiyorsa bu "how to make a spaghetti" yazisi daha buyuk ve kalin bir punto ile gosterilicekti (bir bakima label cloud gibi, benim kategoriler kismim gibi) Bunun disinda dil bariyerini ortadan kaldirmak icin bir videoya altyazi yukleme olanagi da bulunacakti, mesela turkce bir video izliyorsunuz buna ingilizce altyazi yazip eklerseniz videoyu siz yuklemeseniz bile sizde ufak bir pay alicaktiniz reklam gelirlerinden. Reklamlar da izlediginiz video ile alakali olucakti, mesela spaghetti videosu icin bir spaghetti markasinin reklami gosterilecekti. Sitenin ismini bile dusunmustum, alan adlarindan teachow.com'u begenmistim, sitenin logosu da cay icen bir chow chow kopegi olacakti.

Ilk baslarda video hosting servisi sunmak cok masrafli olacagindan kullanicilar baska video servislerine yukledikleri videolarin html kodlarini kopyalayip bu sitede yayinlayabileceklerdi, sonra site reklam gelirlerinden yeterli parayi kazandiktan sonra kendi video hostingimizi sunacak ve kullanicilar videolarini direkt bizim sitemize yukleyebilecekti. Sitede genel kategorilendirme, kullanicilardan tag ekleme ve arama ozelligi bulunacakti kullanicilarin istedikleri videolari rahatca bulabilmesi icin. Bunun disinda videolara yorum ekleyip videolarda anlamadiklari yerde yardim sorma gibi ozelliklerde olucakti.

Sonra butun videolar biraz komik olucakti yani monoton bir ses tonuyla sikici videolar olmayacakti. Daha bir sure sey dusunmustum, heyecanli ve mutluydum. Benim gibi videoblog ile ilgilenen ve paylasmayi seven birinden boyle bir fikir cikmasi normaldi aslinda. Biraz arastirmistim, bu tur bir video sitesi internette yok saniyordum taa ki once Nahnu'nun sitesinde Greedtube ve Tubetorial'i gorene dek. Greedtube internette yayinladiginiz herhangi bir videodan %50 reklam geliri kazanmanizi saglayan bir servis, Tubetorial ise bedava internet pazarlama videolari iceren bir site. Hayallerim biraz kirilmisti ama ikisi de tam olarak benim yapmak istedigim turde siteler degildi.

Sonra yikildigim an geldi, VideoJug sitesini gordum. Bu site video yukleyen kisilerin reklamdan pay almasini saglamiyor, istek kutusu yok, videolar eglenceli bir dille cekilmemis, altyazi yazma ozelligi yok ama onun disinda hersey var. Siteyi inceledigimde arkalarinda oldukca kuvvetli finansal bir destek var sanirim cunku cogu videoyu kendileri hazirliyorlar (kullanicilar da yukleyebiliyor) ve bu epey zaman alan bir istir. Bunun disinda begendigim ozellikleri begendiginiz videoyu ipodunuza ya da cep telefonunuza indirebiliyorsunuz ve bunun disinda cogu kendi hazirladiklari videolarda asama asama yapilmasi gerekenleri de yazili olarak sunuyorlar boylece bunlarin yazicidan ciktisini da alabiliyorsunuz. Istediginiz bir ickiyi hazirlama ya da istediginiz yemegi yapmak icin oldukca faydali.

Bu siteyi farkettikten sonra biraz moralim bozuldu, gittim mutfaga bir bardak soguk su ictim. 2006 yilinda kurulmus bir firma ve hala beta asamasindalar, bu sonbahar sonu tam olarak hazir olmasi bekleniyormus sitenin. Yani bu fikri tahminim benden 6-8 ay once dusunmus olmalilar ama dedigim gibi arkalarinda kuvvetli bir finansal destek oldugu kesin. Hatirlarsaniz daha onceleri de soguk su icmistim, Zeren'le olan fikrimizin yapilmis oldugunu gorup, bu arada Skype icin olan fikrimin de Amerika'da 411 (Turkiye'de ki 118 servisi) icin yapildigini ve konusma basinda 12 sn reklam dinlettigini ogrendim, ve gorunuse bakilirsa bunu yapan sirket iyi kazanc da sagliyormus.

Her seferinde dusundugum fikirlerin yakin bir zamanda yapilmis oldugunu gormek gercekten moral kirici. Nasil bakicagimi bilmiyorum, belki fikirlerimin gercek hayatta uygulanmisoldugunu gormek iyiye isarettir, dogru yoldaoldugumu gosteriyordur ama hep bir adim gerideyim. Belki de bir daha ki sefere aklima bir fikir geldiginde, bu fikrin de bir adim ilerisini ve buradaki avantajlari dusunup ona gore proje uretmeliyim kimbilir... Son olarak bu yaziyi gecen gun burada kutlanan Halloween icin Videojug sitesinden Halloween ickisi nasil hazirlanir videosu ile bitiriyorum.

31 Ekim 2006

Bulut Cocuk yayinda

Son bir haftadir oda arkadasimdan sifayi kapip hasta oldugum icin pek birsey yazamadim ama gec de olsa soz verdigim gibi Bulut Cocuk hikayesinin ilk bolumunu yazdim. Bulut Cocuk icin ayri bir blog actim, buradan ulasabilirsiniz, ayrica baglantiyi referans yazilarima da ekledim. Henuz sadece ilk bolumunu yazdim, devamini yazdikca ekleyecegim. Yorum birakirsaniz sevinirim, umarim begenirsiniz.