video etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
video etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

31 Ağustos 2006

Postal Service


Such Great Heights
Video sent by LuisB
Steril gunluk temama steril bir video yakisir.

24 Ağustos 2006

Gnarls Barkley, parmak izi ve yeni Blogger

Bu aralar bu sarkiyi cok sik dinliyorum, duymusunuzdur muhtemelen zaten. Gnarls Barkley'in sitesine buradan ulasabilirsiniz.



Bunun disinda MacBook almaktan vazgectim, uzerine windows kurulabiliyordu bootcamp sayesinde ama hala bazi suruculerde (usb?) sorunlar oldugunu duydum. Windows'a bagimli olmamin sebebi de bir pocket pc sahibi olmam ve onu senkronize etmek icin Windows'a ihtiyacim var. Bir de bircok yeni internet uygulamasi ilk pc ler icin hazirlaniyor yorumlarda dendigi gibi. Bu yuzden kendime bir Sony Vaio aldim (tesekkurler baba :) ) Kendisi ufak boyutlu bir canavar. En sevdigim ozelligi ise parmak izi okuyucusu olmasi. Windows'a giris yaparken ya da herhangi bir sifre-kulanici adi kombinasyonu girmeniz gereken yerde parmak izininizi okutup giriyosunuz, o kadar basarili ve hizli ki bence gelecekte her bilgisayarda standart olmasi gereken birsey.

Bu arada wordpress'e gecenleri pisman edecek bir gelisme, Blogger Beta yayinda. Henuz mevcut blogger blogunuzu import edemiyorsunuz ama artik blogger kategorileri destekliyecek, yorumlari rss feedi olarak sunacak, cok kolayca template'inizi degistirebileceksiniz. Hemen denemek istiyorum yeni blog acicam derseniz blogger beta hesabi acabilirsiniz ya da mevcut blogunuz varsa benim gibi biraz daha sabredebilirsiniz gecis icin.

Kategori: muzik_
Kategori: kisisel_
Kategori: internet_

14 Ağustos 2006

Japonumla Kapadokya


Shinsaku dancing
Video sent by mertulas
Shinsaku ile Kapadokya gezimizden fotograflar ve Shinsaku'nun otobüste dansı.

Yarın sabah erken saatte Amerika'ya dönüyorum, uzun bir yolculuk olucak gene. Bu sefer ayaklarım geri geri gidiyor ama güzel bir tatil yaptım burada, iyice dinlendim. Sanırım uzun bir süre yazamayacağım (1-2 hafta?)

Hoşçakalın ve tüm balıklar (ve mangal) için teşekkür ederim :)

Kategori: gezi_

2 Ağustos 2006

Bloglines

Bloglines servisi takip ettigimiz guncel gunluk ve RSS destekli sayfalari online olarak herbir sayfayi tek tek acmadan takip etmemize yarayan bedava bir servistir. Ornek vermek gerekirse surekli takip ettiginiz bircok gunluk var diyelim, bunlari hergun takip ediyorsunuz ve yeni bir yazi girilip girilmedigini kontrol ediyorsunuz ve bu da haliyle epey zamaninizi aliyor. Bunun yerine tum bu gunlukleri bloglines ile takip ederseniz bloglines servisine girdiginiz anda hangi gunlugun guncellendigini ve kac tane yeni yazi eklendigini gorebilirsiniz. Hatta gunluge ugramadan tum bu yazilari okuyabilirsiniz ve eger begendiginiz veya ilginizi ceken bir yazi ise yazinin ustune tiklayarak gunlugun kendi sayfasini acabilir ve her zaman oldugu gibi yorum birakabilirsiniz.

Bunun disinda Bloglines servisinin kullanisli bir diger yani ise takip ettiginiz diger gunluklerin listesini size "blogroll" olarak yayinlama imkani sunuyor, benim yan kisimdaki izlediklerim kismi bloglines tarafindan yaratilmis bir blogroll'dur aslinda. Blogroll'larin en guzel yani begendigimiz yeni bir gunlugu listemize eklemeyi, baglanti (link) vermeyi cok kolay (bir iki tik ile) hale getirmeleridir.

Asagidaki videoda size Bloglines servisinin kullanimini ve sitemize nasil entegre edebileceginizi gostermeye calistim, umarim peltek sesime ragmen soylediklerimi anlayabilirsiniz :)


Bloglines
Video sent by mertulas
Guncelleme: Videoda yeni bir blog eklerken "titles only" (yalnizca basliklar) secmek ozellikle gazeteleri veya cok sik guncellenen RSS yayinlarini takip ederken faydali oluyor. Bunun disinda "My feeds" kismindan sectigimiz bir gunlugu actigimizda sag ust kosede bulunan "subscribers" baglantisindan bizim gibi bu gunlugu takip eden diger insanlari ve onlarin izledikleri diger gunlukleri de kesfedebilirsiniz. (tesekkurler Emre)


Kategori: internet_

31 Mayıs 2006

Jumpcut



Jumpcut video bloggerlarin ilgisini cekebilecek cok ilginc, tam bir web 2.0 uygulamasi. Bu servisi digerlerinden ayiran en onemli ozellik internet uzerinden kendi videonuzu hazirlayabiliyor olmaniz. Servise uye olduktan sonra kendi video, resim veya muziklerinizi yukluyorsunuz. Daha sonra videonuzu tipki Windows Movie Maker'da oldugu gibi kesip bicebiliyor ve muzik veya efekt ekliyebiliyorsunuz bilgisayariniza hicbir yazilim yuklemeden. Asil guzel yani ise hicbir video/fotograf/muzik yuklemeseniz bile daha once uye olan insanlarin yukledikleri filmleri izleyip onlari kesip biciyor, baska videolarla karistirabiliyor ve ortaya kendi videonuzu cikartabiliyorsunuz. Daha sonra kendi videonuzu blogunuzda yayinlamaniz icin size html kodunu da sunuyor. Video duzenlemeye ilgili olan arkadaslarin ilgisini cekecegine eminim. Ben su anda sik kullanicagimi sanmiyorum ve bunun tek sebebi Turkiye'de ki internet hizimin yavas olmasi (256K), Amerika'da ki 3MB dan sonra attan inip essege binme soku yasiyorum hala. Yukarida kel Steve yavsakca konusarak sistemin arayuzunu tanitiyor. Videonun altindaki Remix dugmesine dikkatinizi cekerim, unutmadan bu serviste bedava ;)

Kategori: internet_

11 Mayıs 2006

Zipla Zipla


Deceptacon
Video sent by mertulas
Uzun zamandir yazamiyorum cunku bu arlar finaller basliyor ve son bitirme proje prezentasyonum bu cumaya. Ayrica 23une biletimi aldim Istanbul'dayim. Siz beni beklerken sikilmayin diye yeni tutkum "Le tigre - deceptacon"u sunarim sizlere, izlerken ziplamayi unutmayin :)

Kategori: muzik_

20 Nisan 2006

Japonya Dosyasi Bolum 3 - Insanlar

Oncelikle japonlar gercekten cok guleryuzlu ve yardimseverler gozlemledigim kadariyla, sokakta birisine yol tarifi sordugunuzda ingilizce bilmese bile elinden geldigince yardimci olmaya calisiyor, bir keresinde genc bir cocuga bizim hostelin yerini sormustuk, cocuk yerini bilmiyordu ama haritadan bizim icin bakti sonra bilinmeyen numaralardan hostelin adindan telefonunu buldu ve hosteli aradi, gerci sonra ayni isimli baska bir hosteli aramis, bunu farkedince "ee bu numarayi aramayin hostel sahibi biraz asabi" dedi.

Bir baska seferinde de sokaktaki 40-45 yaslarinda ki bir adama otobus duraginin yerini sormustuk, adamda sifira yakin bir ingilizce vardi ve yerini bilmiyordu biz tamam neyse gene de sagolun diyecekken adam anladi nereden bahsettigimizi ve bizimle 5 dakika kadar yurudu yolu gostermek icin sonra bak bu yaya gecidinden karsiya geciyorsun hemen solda diye gosterdi, biz arigato diyerek tesekkur ettikten sonra karsiya gectik bi baktik geriye adam hala karsidan bize bakiyor el sallayip sola donmemizi soyluyordu :) Acikcasi Turkiye'de biri bana yol sordugunda ben bu kadar yardimci olmuyorum.

Tokyo'da bir turk restoranina rastladik, uzun suredir Amerika'da doner yiyemedigimiz icin Japonya'da deneyelim dedik. Tokyo'da ki Anatolia restoraninda yemek yerken sahibi Bartin'li Hasim Bey'le tanistik. Hasim Bey bundan 18 yil once bir yemek fuari icin buraya gelmis ve ondan sonra da buraya yerlesmis. Oldukca orjinal bir insandi zaten resim de konusuyor :) Yemegi yedikten sonra bizi metro istasyonuna dek birakti sagolsun.

Insanlardan Tokyo'daki hostelde karsilastigimiz Kentucky'den Sarah var, kendisi cogu amerikalinin aksine biraz kulturlu ve 3 dil biliyordu, o da bizim gibi spring break tatilinde Japonya'ya gelmis gezmeye. Biz oradayken gitar calip sarki soyluyordu bizde istek parcasi olarak Jolie Holland'dan Old fashine morphine'i istedik. (parcanin orjinalini profilimdeki muzik kismindan stream ederek dinleyebilirsiniz, stream yerine turkce olarak "akici yayin"mi kullanilmali acaba? )


Sarah - Old fashion morphine
Video sent by mertulas

Tokyo'dan sonra Kyoto'ya gectik ve orada Zeren'in arkadasi Sophie ile bulustuk. Sophie aslen Burma'li, Japonya'ya doktorasini yapmak icin gelmis ama ilginc bir etnik kimligi var, aslen Cin'den Burma'ya yerlesmisler ve nadir olan Cinli muslumanlardan. Icki icmiyor, domuz eti yemiyor ve hatta annesi hacca bile gitmis. Hayat hikayesi de oldukca ilginc, Sophie yanlis hatirlamiyorsam 4 kardesten en kucugu ve babasini hic tanimamis hayatinda. Babasi Thailand asilli bir ogretmenmis ve Burma'da askeri yonetim basa geldiginde cikan olaylar sirasinda ortadan kaybolmus. Burma'da hala askeri yonetim devam ediyor. Bunun disinda babasi Burma'da onemli bir sair ve ayni zamanda da ne yazik ki eroinmanmis. Eroin uretiminde kullanilan opium cicekleri (CIA'de fazla mi detayli anlatmis ne?) Burma'da cok yaygin olarak yetistiriliyor ve islenip eroin olarak dunya pazarina buradan yayiliyor. (Dunyadaki ikinci en fazla opium cicegi yetistiren ulke) Yaptigim arastirmada 19. yuzyilda Hindistan'i somurgelestiren Ingiltere Cin'e buyuk miktarda opium ticareti yapiyor ve buyuk paralar kazaniyordu, daha sonra Cin bu ticaretin toplum uzerindeki etkileri yuzunden durmasini istiyor ve bu yuzden Ingiltere ile Opium savaslari adi verilen savaslar basliyor. Fransa'da bu savaslarda Ingiltere'nin yaninda katiliyor. Kisacasi somurgeci batili devletler ticarete kapali Cin ticaretine girebilmek ve somurgelestirebilmek icin uyusturucuyu kullaniyorlar, Cin'de Opium yasaklaninca da savas aciyorlar ve ne yazik ki bu savasi kazaniyorlar ve Asya'yi zehirlemeye devam ediyorlar. Gunumuzde ise bu sefer batili devletler kendi genclerini zehirledigi icin Asyada kendi getirdikleri opiumun uretimine karsi cikiyorlar, tabi asyadaki bir cok ulkenin tarim uretimi ve ekonomisi bu opium bitkisine baglanmis durumda. Kisacasi "ne ekersen, onu bicersin" sozu gecerli oluyor somurgeci devletler icin.

Aslinda cicek olarak cok guzel bir cicekmis hatta Sophie'nin annesi bile evlerinde bir ara saksida yetistiriyormus. Sophie hic denememis haliyle ama ulkesinde cok yayginmis ne yazik ki, aslinda altin ucgen olarak bilinen bolgenin Burma sinirinda dogan Sophie, unlu eroin kacakcisi Khun SA'nin kendi ordusuyla yasadigi ormana yakinmis oldukca, genelde tepemizde CIA helikopterleri dolasirdi diyor.

Neyse Sophie ulkesinde universite egitimini ve masterini tamamladiktan sonra Japonya'nin Asya devletlerindeki ogrencilere sagladigi bursu kazaniyor. (Japonya bu ve benzeri konularda bir bakima asyadaki diger ulkelere "abilik" yapiyor, ekonomisi guclu bir asya birligi olusturmaya calisiyor ama bence Cin'le olan gecmisten gelen sorunlarini cozmesi gerek bu buyuk asya birligi icin.) Sophie Japonya'ya gelmeden once Malezya'da japonca dersi aliyor bir sure (Japonya'da yasamaktan daha ucuz oldugu icin) sonra Japonya'ya geliyor ama burada da onceki masterini tanimiyorlar bu yuzden Japonya'da ikinci masterini yapiyor ve son olarak doktorasini yapiyor. (Anlayacaginiz egitim burokrasisi her yerde var)

Tekrar konumuza donersek, Sophie doktoradan tanidigi bir japon arkadasi Keiko ile birlikte bize Kyoto'yu gezdirdiler. Keiko'da antropoloji uzerine doktorasini yapiyormus ve Tayland'li kadinlar uzerine doktora tezini yazmak icin 2 sene Tayland'da ufak bir koyde yasamis. Cogu japon gibi o da oldukca nazik ve guleryuzluydu. Aslinda japon gencliginde de amerikan kulturune karsi bir antipati olusmus durumda ama 2.Dunya savasini kaybettiklerinden dolayi cogu isteklerine boyun egmek zorunda kaliyorlarmis, ben Keiko'ya Japonya neden Irak'a asker gonderdi diye sordugumda aslinda meclisin ve halkin cogu istemiyordu ama savasi kaybettigimiz icin farkli bir karar alamadik ama bu konu uzun sure medyada tartisildi demisti.

Ertesi gun Sophie ve Keiko bizi Kobe'ye, universitelerinin oldugu sehre yemege davet ettiler. Burada bize bir baska japon arkadaslari daha, Shiro katildi. Shiro da Cin'de yasayan muslumanlar uzerine doktora tezini yapiyormus. Acikcasi Shiro kafamdaki asyali insanlar fazla icki icemez, bunyeleri farkli onyargisini yikan insan oldu, oldukca eglenceli biriydi. Tabi ki futbol muhabbeti de yapildi, tuttugu takim Osaka'ymis ve Kobe'de bir zamanlar oynayan Ilhan Mansiz'i da taniyor ama nasil oynuyor dedigimde biraz dudak bukmustu (Ilhan sezonun buyuk bolumunde sakat oldugu icin pek performansli oynayamamisti yanlis hatirlamiyorsam) Japonya'da iki onemli spor var, beyzbol ve futbol ama sanirim gencler arasinda futbol daha cok onem kazaniyor. Daha sonra o gece uyumadik Kobe'de karaoke barda sabahladik ama bu bolumu sanirim yemekler kisminda anlaticam.

Buradan sonra Osaka'ya gectik benim Kaliforniya'dan arkadasim Shinsaku ile bulusmaya. Shinsaku'da bu aralar universiteyi yeni bitirmis ve is avina cikmisti, Osaka'ya da is gorusmesi icin gelmisti. Japonya'da is gorusmeleri aylar ve hatta yillar alabiliyor, ortalama 40-50 is gorusmesi yapiyorlar bir ise girmeden once ve bir cok testten geciriliyorlar ama bir kere ise girdiler mi kendileri ve bu sirket bir aile gibi oluyorlar ve kendilerini sirkete adiyorlar, sirketten atilma gibi bir ihtimal yok gibi, is guvenligi oldukca yuksek diger batili medeniyetlere gore, surekli is degistiren insanlara rastlamak pek mumkun degil.

Shinsaku bize Osaka'da guzel bir sushi ismarladi, orada yanimizda yemek yiyen genc kizlardan fotografimizi cekmelerini istemistik, bende ayip olmasin diye (!) bir tane de onlarla fotograf cektirdim, fotografta ustlerine cikmisim gibi gorunsede gorundugu gibi degil, uzun boydan dolayi egilmek zorunda kaldim :) Kizil sacli olanin sac modeline "Kobe kizi" modeli deniyormus ve standart bir sac modeli sayilabilir. Genelde Japon gencligi boyle giyiniyor. Aslinda oldukca modayi takip ederek giyindiklerini soyleyebilirim, ozellikle uzerine buldugunu geciren amerikan paspalligindan sonra. Genellikle fransiz ve italyan modasini takip ediyorlar sanirim ama kendi cok yaratici moda akimlari da var.Bu asagida da kendi yarattiklari moda akimina bir ornek; rengarenk oyuncak bebekler gibi giyinmek.


Ozellikle genc kizlarda paytak ordek gibi yurume modasi var, kimono giyilen zamanlarda kimono dar bir giysi oldugu icin boyle yurumek zorunda kaliyorlarmis ama simdi de japon kizlarimiz boyle yurumenin daha seksi oldugunu dusunduklerinden bu aliskanliklari devam etmekte.

Daha sonra Osaka'dan Tokyo'ya otobusle giderken yanimda ismini unuttugum bu kizla tanistim. Gercekten cok zarif ve nazik bir kizdi, ingilizcesi de cogu japona gore oldukca iyiydi. Zaten daha sonra ogrendim ki o da Kaliforniya'da dil okuluna gitmis Santa Barbara universitesinde sanirim. Su anda da Tokyo'ya benim arkadas Shinsaku gibi is gorusmesine Nissan firmasina gidiyormus. Kendisi Turkiye'yi de ziyaret etmis, Santa Barbara'da tanistigi Ece adinda turk bir arkadasi varmis, onu ziyarete Istanbul'a gelmis. Yemekleri cok sevdiginden bahsetti bir de
-"bir kac Turkce kelime biliyorum" dedi
-hmm neler ogrendin?
-Merhaba
- aa merhaba cok guzel baska
-Ceksene elini
-???
Eee evet ceksene elini tabirini de ogrenmek zorunda kalmis, artik turistlere ilk ogretilcek turkce kelime kaliplarindan biri olmus sanirim. Ben daha sonra kirican "'mu belumu" dedim ama anlam veremedi.

Japonya'da amerikanin aksine cogu kisi Turkiye'yi az biraz taniyor ve karsilastigim cogu kisi de aslinda turist olarak Turkiye'de bulunmus. Sanirim Turkiye'de japon turist sayisinda bir artma var son zamanlarda.

Son olarak Japonlarin garip adetlerinden bahsetmek istiyorum, oncelikle ne zaman fotograf cektirseniz elleri ile baris isareti yaparlar, yasli-genc kadin-erkek farketmez. Sonra bir sey anlattiginizda onlarin fikrini sormak istediginizde once bir durur bas sallar "aaahhh" derler, sonra susarlar, siz israr edince "ya ne dusunuyosun sence" diye anca o zaman gene bi "aaahhh" cekip fikirlerini soyluyorlar. Degisik sasirma efektleri var "sohoooooo" gibi. Son olarak da her zaman cok nazikler, asansore girdiginizde bile onunuzde 50 yasindaki kadin egiliyor, haliyle sizde egilmek zorunda kaliyorsunuz. Sonuc olarak gercekten cok sicak kanli ve nazik insanlar, mutlaka ziyaret edip kendiniz gorun derim ben :)

Kategori: gezi_

15 Nisan 2006

Videobloglar hakkinda

Bu ayki PCNet dergisinde videobloglar hakkinda bir yazi yayinlanmis, bu yazida benim blogumdan da bahsedilmis, Gokberk'e cok tesekkur ediyorum. Daha once de Brezilya'nin Folha De S.Paulo dergisinde videobloglar hakkinda bir roportajim yayinlanmisti. Sohret basamaklarini yavasca tirmaniyorum :P

Kategori: internet_
Kategori: genel_

10 Nisan 2006

Japonya Dosyasi Bolum 2 - Modern Mimari

Kategori: gezi_

Oncelikle sadece gordugum kadar modern mimarisinden bahsedebilirim ve mimarisi hakkinda pek bir bilgim de yok o yuzden sadece gorduklerimi ve bana ilginc gelenleri cektim, cogu binanin adini bile bilmiyordum.













Bu bizim hostelin hemen karsisindaki binaydi. Adini bilen var mi?



Bu binayi da Tokyo'da cekmistim. Degisik bir kaplamasi vardi.















Bu da Tokyo Metropolitan belediye binasi, Tange Kenzo tarafindan dizayn edilmis, Kenzo abimiz ayni zamanda Tokyo'daki Turk Konsoloslugu'nu da dizayn etmis ve dunyanin bir cok yerinde yapitlari bulunan unlu bir mimar.


Tokyo Metropolitan detaylari

Bu gordugunuz kulelerden sehrin panoramik goruntusunu videoya kaydettim. Videoda 1966 yapimi olan Tokyo Drifter filminin muziklerini kullandim.


Tokyo panoramik
Video sent by mertulas

Tokyo'da gezerken gordugum, adini bilmedigim ilginnc bir baska bina.









Bu da Roppongi Hills'den Tokyo Tower'in gece gorunumu.













Tokyo'dan sonra Kyoto'ya gectik. Burasi oldukca geleneksel bir sehir bu yuzden boyle futuristik bir tren istayonu gormek oldukca sasirticiydi, mimari Hiroshi Hara.


Son olarak unlu bir otelin uzerine insa edilmis olan Kyoto Tower


Mutlaka bunlardan cok daha fazla ve onemli modern mimari ornekleri vardir Japonya'da, bunlar sadece benim gezerken gozume carpanlardi. Sanirim ben futuristik mimari yapilari seviyorum biraz soguk dursalar da.

7 Nisan 2006

Japonya Dosyasi Bolum 1 - Sokaklar

Kategori: gezi_

(video uzun oldugu icin hizlandirdim cogu zaman)

Sokaklar cogu amerikan sehrine gore oldukca kalabalik zaten 120 milyon nufusu bir adaya sigdirmislar. Sokaklarda ve metroda surekli agizlarina beyaz filtre (ya da adi neyse) takan
insanlar gormek mumkun, onun disinda nadir de olsa buyuk sehirlerde bile yerel kiyafetli kadin ve erkekler gorebilirsiniz.


Bunun disinda sokaklarda sigara icmek yasak, sigara icilmesi icin ozel sigara alanlari var sokaklarda orada icebiliyorsunuz ama kapali alanlarda, barlarda, kafelerde icilebiliyor. Ozel sokaklarda dolasan sigara timleri var, sigara icen birini gorduklerinde ceza yaziyorlar, insanlarin tasinabilir kullukleri oluyor genelde.

Oldukca guvenli bir ulke gece istediginiz saatte disari cikip yuruyebilirsiniz, hirsizlik da oldukca az sanirim, bir de burada cezalar cok yuksek.

Cok fotografik bir ulke. Sevimli dar sokaklari var ve sanki hersey cok ozenli, insanlar evlerinin onune ozenli bambu ciceklerini koyuyor, yasadigi yere onem gosteriyor sehir icinde bile.

Trafik fazla olmasa da oluyor, inanilmaz bir metro agi var, metro cok yogun olabiliyor.

(metronun bos hali, her yerinde reklam var)

Gece sokaklar cok canli oluyor ve cogu buyuk asya sehrinde oldugu gibi canli renkli ve hareketli tabelalar var sokaklarda.
Bir sonraki bolumde modern mimarisinden bahsedicem gordugum kadariyla.

16 Mart 2006

Silikon Vadisi'nden bildiriyorum #2

Gecen persembe gunu gene prezentasyon vardi ama yazmaya vaktim olmadi. Bu seferki konuk IBM'in unlu arastirma merkezi Almaden Research Center'den Dr. Mark Dean, kendisi bu arastirma merkezinin baskaniymis (VP)

Oncelikle adami kiskandim cunku calistigi yerin guzel bir manzarasi varmis, bilgisayar arkaplanina koymus hemen.

Bu prezentasyonun konusu IT alaninda yenilikcilik icin firsatlar olarak adlandirilmis. Tabi ki ben sizleri dusunerek butun prezentasyon slaytlarinin fotograflarini cekmistim sonra bir baktim ki tum prezentasyon slaytlari bu sefer online olarak sunulmus zaten, buradan pdf formatinda indirebilirsiniz (11MB).

Bende slaytlarda ne anlattigindan bahsedicem kisaca;
  • IT sektorunde artik koklu degisimlere ihtiyac oldugu ve Moore Kanunlarinin en fazla 10 yil daha surecegini (fiziksel limite erisene dek) sonrasinda yepyeni bir mimariye ihtiyac oldugundan bahsetti
  • Su anda cogu kullandigimiz servisin cok daha otesine gecilebileceginden, gelistirilebileceginden bahsetti. (database olsun, servis sektoru olsun, arama ve elektronik posta olsun)
  • Artik liderligi korumak icin kendi standartlarimizi yaratmali (microsoft gibi) ama ayni zamanda acik kaynak yazilimi da (linux) desteklemeliyiz dengeli bir sekilde dedi. (Tam IBM mantigi)
  • Bilgisayarlarda nanateknolojiden sonra artik yeni ufuklar aramak gerektiginden ve umut vaat eden yeni bilgisayar mimarilerinden bahsetti (carbon nanotubes, silicon nanowires, molecular transistors, photons ve spin transistors gibi) ama bunlarin hicbiri su anda tam olarak uygulanabilir hazir teknolojiler degil.
  • Hard disk ve flash memory nin de otesinde cok yuksek kapasiteli yeni hafiza birimlerinin hayatimiza gireceginden bahsetti (sanirim bu konuda arastirmalari var)
  • Veritabanlarindaki gelismelerden, metadata kavraminin evrimleseceginden bahsetti, boylelikle aradigimiz bilgilere cok daha kolay ulasabilecez.
  • Artik komplex mimarilerin yerini sade ve anlasilir sistemlerin alacagini soyledi.
  • Sirketler icin ozel uretilen yazilimlarin da gelisip bir servis olarak sirket yazilimi mantigiyla uretileceginden bahsetti.
  • Ben email kavrami ortalarda yokken bu isin icindeydim ve gelisimini hayranlikla izledim diyor ve gelecektede diger bilgi veritabanlari ile etkilesebilen bir elektronik posta vizyonundan bahsetti.
  • Her isi yapabilen tek bir tasinabilir cihazdan bahsetti (email, internet, mp3, cep telefonu, fotograf makinesi, okul kitaplari, vs) Bu aletteki tek sorunun su an kullandigimiz kagit-kalemdeki contrast oranini yakalamak oldugunu (ekran kalitesinin arttirilmasi) soyledi. (bu arada ben daha onceden arastirmistim, e-ink adinda bir firma bu konuda oldukca basari kaydetmisti)
  • Yeni is kollarinin acilcagindan bahsetti.
    • hayat boyu tum saglik bilgilerimizi saklayacak olan data bankalari,
    • Bir servis gibi hizmet verecek olan yazilim sektoru,
    • Is dunyasinda karar verme secimlerimizi kolaylastiracak yazilimlar (bu konuda bu donem bir derste aliyorum ben aslinda)
    • ekstra bilgisayar islemci gucunu istek uzerine disaridan (muhtemelen internet uzerinden?) kullanmamizi saglayacak servisler
  • Bu arada servis sektorunun yukseliste oldugunu ve su anda bile IBM'in genel kar'inin yuzde 60 ini servis sektorunden kazandigini soyledi (ki ben daha onceden biliyordum bunu) Bunun isiginda Servis Bilimi adi verilen yeni bir disiplinin dogdugundan bahsetti ve yakinda universitelerde boyle bir bolumun acilabilecegini soyledi. (bir kac universite ile gorusuyorlarmis: San Jose State, UC Berkeley, Stanford, MIT, Georgia Tech, Arizona St., Northwestern, RPI, North Carolina St. Oxford, Warwick.)
  • Is dunyasi ile teknolojinin kesistigi yerde bir cok firsat oldugundan bahsetti ve egitimli insanlara duyulacak olan ihtiyactan. Bunun disinda globallesen dunya ekonomisi isiginda artik diger kulturleri de taniyan, diger dil ve dinleri goz onunde bulunduran bir bakis acisina ihtiyacimiz oldugundan bahsetti.
Son olarak da tesekkur etti. Mark abimizde EE (elek. muh.) mezunuymus, zeki bir adama benziyordu zaten, sirf kendi adina 35 tane patenti varmis. Bir de tam anlayamadim ama en iyi "african-american" arastirmaci secilmis, "Ya boyle odul kategorisi olmaz ki biraz ayrimci degil mi ya" diye dusunmeden edemedim.

Bu da abimizin prezentasyon sonunda Services science hakkindaki sorulardan birine cevap verirken cektigim kisa videosu:

Mark dean presentation
Video sent by mertulas
Bir baska prezentasyona dek hoscakalin, Silikon Vadisi'nden Mert Ulas bildirdi.

17 Şubat 2006

Silikon Vadisinden bildiriyorum :)

Bugun okuldaki bir seminere gittim, seminerde konusmaci olarak unlu grafik karti ureticisi Nvidia'nin sistem muhendisligi ve uretim departmani baskani Tommy Lee konusmaciydi. Kendisi de bizim okuldan mezun olmus zamaninda.

Burada da seminerin ilk giris kismi var; (ingilizcesini pek anlamayabilirsiniz zira cinli veya Tayvan'li oldugu icin pek iyi degil zaten ingilizcesi)


SSL10639
Video sent by mertulas
Seminerde genel olarak bugunku muhendislerin calisma kosullarindan ve globallesme ile degisen bakis acisindan bahsetti, bir de takim calismasi ve multi disiplin konularina degindi. Burada da begendigim bir kac prezentasyon slaytlari var. Benim icin cok yararli degildi cunku genel olarak daha onceden bildigim/duydugum seylerden bahsetti ama gene de iyi oldu gittigim. Her persembe Silikon Vadisi'nden onemli adamlar seminer yapiyor bizim okulda, ilk sene daha sik gidiyordum ama sonraki donem persembe gunleri ayni saate dersim vardi, bu donem gene takip edebilecegim sanirim.

Burada muhendislerin 80'li yillardaki calisma mantigindan bahsediyor.

Burada da bugunki olmasi gereken calisma mantigindan bahsediyor.

Bir urun uretilmeden once diger departmanlardan da daha dizayn asamasinda geribesleme aliniyor, dizayn asamasinda onlarinda kriterleri goz onune aliniyor.

Bir dizayn uzerinde calisilirken ilk seferde dogru dizayni yapmamiz gerektiginden bahsediliyor, aksi halde bu kadar hizli gelisen bir sektorde ayakta durmanin yolu olmadigini belirtiyor.

Genel olarak olayi bir butun olarak gormek gerektigini, olaya baskasinin gozlerinden de bakmayi denememiz gerektigini ve es zamanda farkli projelerde calisilabilmesi gerektiginden bahsediyor.

NIH: (not invented here) bu urun bizim burada uretilmedi, o yuzden bir hata vardir ya da ben bilmem anlayisi. Bu anlayistan nasil kurtulmamiz gerektiginden bahsediyor, elinden gelenin en iyisini yapmamiz gerektigini ve bir sorunla karsilastigimizda yardim istemekten cekinmemiz gerektiginden bahsediyor.

Burada da global bir sirketsen mutlaka belli malzemeler icin tedarikcilerinin olacagindan ve bunlari secerken nelere dikkat etmen gerektiginden, onlarla nasil birlikte uyumlu calismamiz gerektiginden bahsediyor.

Son olarak da bugunku muhendisin eski zamanlardaki gibi sadece 1 tek patronu (ustu) bulunmadigini, daha bir cok kisiye de sorumlu ve bagimli oldugundan bahsediyor.

Bir de nvidia'nin sadece oyun sektorunde degil, tipta 3 boyutlu modelleme cihazlarindan, uzay teleskoplarina ve film cekimlerine dek cesitli alanlarda cozumler urettigini ve bu cozumleri sunabilmek icin de muhendislerinin belli bir konuda uzmanliklarinin yaninda genel bir bakis acisina da sahip olmalari gerektiginden bahsetti.

Bugunki dersimiz bu kadar :)