20 Kasım 2006
14 Kasım 2006
Ebay fikri


Biliyorum ilk basta kisiden kisiye satis mantigina ters gelse de miktarin ve riskin yuksek oldugu durumlar icin bence mantikli bir cozum olabilir. Bunu bir bakima "ozel musterilerin ozel ihtiyaclari icin ozel cozumler" mantigi olarak dusunebilirsiniz.
Pazarlamada kisisellestirilmis zaman faktoru
Mehmet Bey'in e-posta pazarlamasi ile ilgili son yazisini okudugumda aklima gelen bir kavram, Mehmet Bey'in yazisina da yorum olarak yazdim ama burada da belirtmek istedim.
Esiniz hamile ve yasadigi yerde hamile kiyafetleri bulamiyor ya da sadece kolaylik olsun diye internetten almak istiyor diyelim. Sonucta sizin hamile kiyafetleri satan online satis magazaniza ulasiyor, hamile kiyafetini seciyor sizin 3 aylik - 6 aylik -9 aylik diye kategorilendirdiginiz. Diyelim ki 3 aylik hamile kiyafetini aliyor. Kiyafeti alirkende size email adresini birakiyor. Simdi siz bir satis yaptiniz ama musteriyi kaybetmek istemiyorsunuz sadece bir satisla. O zaman ne yapiyorsunuz? Siz sitenizde ayni zamanda bebek kiyafetleri de satiyorsunuz degil mi? Bir arastirma yapiyorsunuz, hamile kadinlar dogumdan 3 ay once bebek kiyafeti bakmaya basliyor. Simdi siz 3 aylik hamile kiyafeti mi sattiniz? 3 ay sonra hemen bir emaille 0-3 ay cocuk kiyafetlerinizi tanitan bir e-posta gonderiyorsunuz. Yok sizden 6 aylik hamile kiyafeti mi almisti? Hemen siparisten sonra tesekkur emaili ile birlikte 0-3 ay cocuk kiyafetlerinizi tanitan bir email atiyorsunuz. 9 aylik hamile kiyafeti mi satmistiniz? 3 ay sonra 6 aylik bebek kiyafetlerinizi tanitan bir e-posta gonderiyorsunuz. Dikkat edin her hafta butun urunlerinizi tanitan "spam tadinda" bir e-posta yollamiyorsunuz, musterinizi taniyorsunuz, onun surecini taniyorsunuz ve ona gore pazarlama taktigi izliyorsunuz. Baska ne yapilabilir? 3 aylik cocuk kiyafeti sattiniz diyelim, musterinin ihtiyaci baska ne olabilir? Oyuncak, hele zekayi gelistirici bir oyuncak olursa daha da iyi.
Ama bir dakika siz oyuncak satmiyorsunuz ki? O zaman online oyuncak satisi yapan bir firmaya gidiyorsunuz, diyorsunuz ki ben size musteri yonlendirirsem benden gelen her satisinizdan yuzde 15% istiyorum diyorsunuz, seve seve kabul ediyor bir sirket. Sonra 3 aylik bebek kiyafeti sattiginiz e-posta da diyorsunuz ki bizim sirketimizde yaptiginiz harcamalardan dolayi bu zekayi gelistirici oyuncaklari %7 indirimli almaya hak kazandiniz. Geriye kalan %8 fark ne oluyor? Sizin cebinize kaliyor cunku tuketicinin surecini izlediginiz ve onun ihtiyaclarini "onun ihtiyaci olan zamanda" karsiladiginiz icin bu payi hak ettiniz. Tuketici de o an ihtiyaci olan bir urunu yuzde 7 indirimle almis oluyor. Ben buna pazarlamada kisisellestirilmis zaman faktoru adini verdim.
Bir de bu mantigi tam tersine kullanan ornekleri inceleyelim, yeni bir MacBook almisiniz Amazon'dan cok mutlusunuz, iyi bir alisveris tecrubesi yasamissiniz. Alisverisinizden tam bir hafta sonra Amazon'dan size yeni bir e-posta geliyor, "Yeni daha gelismis Mac notebooklar cikti!". Bakiyorsunuz hem de neredeyse sizin bir hafta once odediginiz fiyatla ayni... Nasil hissedersiniz sizce? Acikcasi ben kendimi enayi gibi hissederim, moralim bozulur. Moralim bozukken arkadasimla yapacagim muhtemel bir diyalog;
-Mert ne oldu yuzun asik?
-Ya gecen hafta Amazon'dan yeni bir MacBook almistim ya...
-Evet
-Iste bu hafta ogrendim ki hemen yenisi cikmis, benimkiyle neredeyse ayni fiyata, hem de daha iyi ozellikler...
Birden guzel bir alisveris tecrubesi kabusa donustu ve bu tecrube agizdan agiza dolasirken sizin sitenizin adi (Amazon) da bu kotu tecrubenin bir parcasi oldu. Macintosh'un yeni bir model cikarmasi Amazon'un sucu mu? Hayir ama bu talihsiz gelismeyi musterisinin gozune gozune sokup musterisini enayi gibi hissettirmesi, musteriyle arasindaki duygusal bagi bozmasi Amazon'un sucu.
Neden boyle bir e-posta gonderiyor Amazon, cunku siz benzer bir urun aldiniz ve yenisini de almak isteyebileceginizi dusunuyor, yeni bir satis daha yapacagini dusunuyor. Yani sonuca odaklaniyor, sizin surecinize degil. Onceki yazimi hatirliyor musunuz? Surece odaklanin, sonuca degil demistim. Halbuki bu e-posta yerine size satistan 4-5 ay sonra ikinci el ucuz MacBook hafizasi sunsa, size satmis oldugu mevcut bilgisayarin performansini arttiracak. Siz belki baska bir kaynaktan yeni Mac dizustu bilgisayari ciktigini duyacaktiniz ama saticiniz sizin yaninizda zarari azaltmaya calisiyor hissini yakalamaz misiniz? Bundan bir adim otesi ne olabilir? Amazon sattigi her urun icin ureticilerden yeni urunlerinin ne zaman cikmasi beklendigi hakkinda bir bilgi ister, bu sureye yaklastiginda sayfalarinda urunun aciklamasinin ustunde "apple yakin bir zamanda yeni bir urun cikarmaya hazirlaniyor, ilk haberdar olmak isterseniz buraya tiklayin" yazar. Bunu yazarak belki o an yapacagi satisi kaciriyor ama kullanici guvenini kazaniyor, hem de baska hicbir sitenin yapmadigi bir sekilde ve muhtemelen musteri yeni apple bilgisayari ilk olarak Amazon'dan satin aliyor. Anlik sonuca degil surecin getirecegi daha yuksek kazanca odaklanmis olurdu Amazon.
Baska bir ornek, Ecost.com dan bir dijital kamera aldim 5 megapiksel gecen sene, her ay bana yeni cikan 6 megapiksel kameralarin tanitimini iceren e-posta yolladilar. Aferin, sanki ben toptanciyim bunlari Ecost'tan alip baskasina satiyorum, daha yeni almisim kamera ne yapmaya calisiyorsun ki? Cok guzel spam listemde yerlerini aldilar. Halbuki belli bir sure sonra bana hafiza karti tanitimi gosterseler, bana su gecirmez kamera kiliflarini gosterseler...
Bir diger konuda tuketici buyuk bir harcama yaptiktan sonra ayni ay icinde tekrar buyuk bir harcama yapmaz. Bir ay icinde hem buyuk ekran televizyon, hem camasir makinasi hem de buzdolabi alamam, cogu kisi maaslarla gecimini sagliyor. Bir ay icinde 2 tane buyuk alimi kolay kolay kimse karsilayamaz, peki pazarlamacilar bunu niye ongoremiyorlar? Neden yakalamisken adama ne satsam kardir mantigi guduyorlar? Neden guveni kazanma ve ihtiyaclari tanima surecine odaklanmiyorlar? Ben hic pazarlama egitimi almamis olan bir muhendis olarak bunu dusunebiliyorum da onlar neden dusunemiyor?
Degismesi gereken pazarlama mantigi: Musterini ve musterinin surecini tani, onun ihtiyac surecini tani ve buna gore pazarlamani yap, anlik sonuca degil musteri ile kuracagin bag ile olusacak ve sana daha cok para kazandiracak surece odaklan.
Not: Mehmet Bey'e benim bu yazima ilham kaynagi olan guzel yazisi icin tesekkur ederim.



-Mert ne oldu yuzun asik?
-Ya gecen hafta Amazon'dan yeni bir MacBook almistim ya...
-Evet
-Iste bu hafta ogrendim ki hemen yenisi cikmis, benimkiyle neredeyse ayni fiyata, hem de daha iyi ozellikler...
Birden guzel bir alisveris tecrubesi kabusa donustu ve bu tecrube agizdan agiza dolasirken sizin sitenizin adi (Amazon) da bu kotu tecrubenin bir parcasi oldu. Macintosh'un yeni bir model cikarmasi Amazon'un sucu mu? Hayir ama bu talihsiz gelismeyi musterisinin gozune gozune sokup musterisini enayi gibi hissettirmesi, musteriyle arasindaki duygusal bagi bozmasi Amazon'un sucu.


Bir diger konuda tuketici buyuk bir harcama yaptiktan sonra ayni ay icinde tekrar buyuk bir harcama yapmaz. Bir ay icinde hem buyuk ekran televizyon, hem camasir makinasi hem de buzdolabi alamam, cogu kisi maaslarla gecimini sagliyor. Bir ay icinde 2 tane buyuk alimi kolay kolay kimse karsilayamaz, peki pazarlamacilar bunu niye ongoremiyorlar? Neden yakalamisken adama ne satsam kardir mantigi guduyorlar? Neden guveni kazanma ve ihtiyaclari tanima surecine odaklanmiyorlar? Ben hic pazarlama egitimi almamis olan bir muhendis olarak bunu dusunebiliyorum da onlar neden dusunemiyor?
Degismesi gereken pazarlama mantigi: Musterini ve musterinin surecini tani, onun ihtiyac surecini tani ve buna gore pazarlamani yap, anlik sonuca degil musteri ile kuracagin bag ile olusacak ve sana daha cok para kazandiracak surece odaklan.
Not: Mehmet Bey'e benim bu yazima ilham kaynagi olan guzel yazisi icin tesekkur ederim.
13 Kasım 2006
Diller ansiklopedisi fikri




Insanlar istedikleri zaman bu ansiklopediye gonullu olarak da yeni kelimeler ekleyip telafuzunu okuyabilirler. Zaten sirf dil ogrenmek icin milyonlarca kisi uye olur ve uye olurken herkesin telafuz ederek katki sagladigini dusunurseniz kisa zamanda sistem oldukca iyi seviyeye ulasacaktir. Daha bir cok kullanim alani bulunabilir sanirim boyle bir sistem icin. Nasil onu acik bir fikir degil mi? Bence de :)
12 Kasım 2006
Tekellesme, gelisim sureci ve surdurulebilir rekabet ortami
Bu yazida sunacagim fikir utopik ve cok farkli gelebilir, bazilariniz daha 25 yasinda yoneticilik tecrubesi olmayan biri (ben) ne anlar bunlardan da diyebilir ama benim hislerim bu yonde ve cogu zaman hislerime guvenmisimdir.Simdi bir sirket dusunun, oldukca basarili ve rakiplerinin cok onunde. Kendi alaninda yepyeni bir teknoloji/ bir ilerleme kaydediyor. Bu yeni gelisme ile pazarin neredeyse tek hakimi olabilir. Sonra sirketin ileri gelen calisanlarindan biri sirket toplantisinda diyor ki;

Sirket muduru suratinda "salak misin sen?" bakisiyla calisanina bakiyor ve diyor ki;
"Sen aklini mi kacirdin? Bu gelisme sayesinde pazarin tek hakimi olacagiz, neden bunu rakiplerimizle paylasalim, boyle birsey yaparsan sadece isinden olmakla kalmazsin hakkinda sirket sirlarini aciga cikarmaktan dava acariz"
Tamam simdi bu diyalog aklinizda kalsin, tekrar donucez.
Simdi bir cocuk dusunun, oldukca intellektuel ve yuksek zeka duzeyine sahip bir cevrede yetisiyor, bir baska cocuk ise normal diyebilecegimiz bir cevrede yetisiyor. Hangi cocugun zeka duzeyi cevresinden olumlu etkilenecektir sizce? Cevre etkisinin gelisim cagindaki cocuklarin zeka duzeyine etki ettigi bilimsel olarak kanitlanmistir.











Sonuc olarak surece odaklanin, surecleri gozlemleyin, surecleri hedefleyin sonuclari degil.
11 Kasım 2006
Vizyon sahibi olmak ve Ataturk

Herkesin bir vizyonu vardir ama cogu zaman "kisisel vizyonlar" guzel bir hayat surmenin otesine gecmez. Bu vizyonlar nasil olusur peki? Onceki yazimda bahsettigim gozlemler sayesinde. Cogu birey etrafinda gozlemledigi ve kendilerini mutlu, rahat hissettiren seylere odaklanir, onlari elde etmek ister, onlarin hayalini kurar. Kimi icin bu paradir, kimi icin mutlu bir aile, kimi icin statu. Iste ne var ki bunlarin hepsi bir "kisisel hayal ya da amac" olmaktan oteye gecemez, bunlar bana gore bir vizyon degildir.






Yenilik diye bir şey çıkardınız, para kazanmayı unuttunuz! Şimdi ve hemen para kazanın! Yarın ya da yıllar sonra değil. Tam şimdi. Nakite dönüştürün fikirlerinizi ve büyüyün. Piyasayı ne kadar çabuk kaplarsanız (bknz. Coca Cola, P&G ) o kadar çabuk büyürsünüz.Ozet gecmek gerekirse para, para, para diyor kendisi. Bir pazarlamacinin amaci dogal olarak bir urunu mumkun oldugunca iyi pazarlamak ve bundan para kazanmaktir bunda suphe yok ama bu yaklasimla bir insana yaklasirsaniz "para kazandigim surece nasil kazandigim, pazarlarken hangi etik degerleri cignedigim onemli degildir" diye dusunmez mi? Cogu Amerikan sirketi calisanlarin islerine yeterince bagli olmadiklarindan, sirketleri ile bir dusunemediklerinden, motivasyon dusuklugunden yakinir. Eger bir sirketin motivasyonu "para kazanmak" ise ozur dilerim bu benim icin yeterli degil, ozur dilerim benim hayallerim ve yaraticiligim bu kadar ucuz degil, ozur dilerim para benim kendimi bir butun hissetmeme ve bir amac ugruna calistigimi dusunmemi saglamiyor. Eger para tek basina mutluluk gostergesi olsaydi, gelismis ve belli refah duzeyine ulasmis ulkelerde bu kadar cok anti-depresan satilmazdi. Bir vizyon sahibi olmak ve bu yolda para kazanmakta hicbir yanlis yok, vizyonunuz "para kazanip tekel olmak" uzerine kurulu olmadigi surece.


9 Kasım 2006
Yaratici cozumleme yetenegine sahip takim arkadaslari ariyoruz
Zeynep Ozata blogunda cok guzel bir yazi yayinlamis. Ben bir muhendis ve muhendislik yonetimi okuyan biri olarak buna ekleyebilecegim bir iki sey var. Once Zeynep hanimin yazisini okuyun isterseniz. Asagida yazidan bir alinti;
Eger kendi yarattigim bir akis diyagrami uzerinde gostermek gerekirse;
Gozlem: Hergun farkinda olmasak bile yaptigimiz birsey, daha iyi bir gozlemci olabilmek icin bence empati yetenegimizi gelistirmemiz lazim, sokakta gordugunuz herhangi bir insani izlerken bile onun gozunden bakmaya calisin, onemsiz gorunen detaylari dusunun.
Bilgi birikimi: Sadece kendi alaninizda degil butun alanlara acik olun, baska alanlarda harcadiginiz zamani bosa gecen zaman olarak dusunmeyin zira bu bilgiler hic beklemediginiz bir anda iliski kurmaniza yardimci olabilir. Her turlu bilgiye acik olun, soru sorun, cevaplarini arayin.
Iliskilendirme: Eger iyi bir gozlemciyseniz ve yuksek bir bilgi birikimine sahipseniz, iliskilendirme ister istemez kafanizda olusacaktir. Muhtemelen "su bilimde bu boyle olmustu, acaba ayni mantikla burda da isleyebilir mi, ayni sekilde modelleyebilir miyim?" sorusu ya da "bu alandan edindigim bilgi birikimine gore boyle bir ihtiyac mevcut ve aslinda bu ihtiyac bir diger bilimde ogrendigim teknikle rahatca cozulebilir belki de" cinsinden sorular kafanizda olusur. Sadece kafanizda objektif dusunmeye baslayin ve kafanizdaki "ne alakasi var canim" bariyerini yikin.
Yaraticilik: Yaraticilik nasil olusur? Sizce gozlem ve bilgi birikimi olmadan yaraticilik olusabilir mi? Yaratici bir ressam yaptigi resimlerde aslinda sadece duygularini gozlemleyip bu gozlemlerini sanat bilgisi ile yogurup bize aktarmaz mi? Yaraticilik sadece gozlem ve iliskilendirme surecinin sonucunda kafanizda olusan bir kivilcimdir. Yaratici fikirler cok ani geldikleri gibi aniden hafizamizdan silinebilirler de, not almayi aliskanlik haline getirin.
Methodoloji: Bu noktadan sonra fikir aklinizda, sadece nasil gercege donustureceginizi bilmiyorsunuz. Eger bu bilimsel bir fikir ise nasil bir deney ile bu tezinizi kanitlayabilirsiniz? Eger bu bir is fikri ise nasil fikrinizi pazarlayabilirsiniz, nasil finansal destek bulabilirsiniz? Yardimci olmasi icin benzer fikirlerin gecmiste nasil hayata gecirildigini, benzer deneyleri inceleyebilirsiniz.
Cozumleme: Fikrinizi gercek hayata uyarladiniz, peki bu sonuclari nasil cozumleyebilirsiniz? Deney sonuclari elinizde peki bunlari nasil yorumlayabilirsiniz? Belki bu cozumunuz farkli alanlarda da isinize yarayabilir, fikrinizin kullanilabilecegi diger alanlar neler? Bu cozumlemeyi yaptiktan sonra elinizdeki yeni verilerle tekrar bir iliskilendirme kurabilir misiniz? Fikrinizi nasil gelistirebilirsiniz? Son olarak butun bu sorulara da cozumleme kisminda cevap arayabilirsiniz.
Bugun ulkemizde (ve belki de dunyanin cogu yerinde) verilen egitimi dusunun. Bize verilen egitim ne? Cogunlukla sadece belli bir alanda bilgi birikimi, muhendisler belki gozlem yeteneklerini de gelistirir biraz ama bize gene de hicbir zaman nasil daha etkili gozlemler yapabiliriz ogretilmez. Biz kafamizda belli bir iliskilendirme kurup ogretmenimize bu iliskiyi sordugumuzda cogu zaman "konuyu dagitma" denir. Sonra mezun olunca da bize yaratici olun denir, nasil yaratabilirim ki kafamda sadece bana yillarca verdiginiz sorgulamadigim bir bilgi birikimi var (cogu gercek hayatta kullanamadigim icin unutulan) ... Methodoloji belli bir bilim okuyan insanlara ogretilir biraz, o da sadece belli deneyleri yapmalari gerektigi icin, bunun disinda yaratici olup aklimiza bir fikir gelse bunu nasil gercek hayata uygulayacagimizi bilemeyiz bile, unutulur gider o fikirler. Cozumleme kismina ulasabilmis az sayida zihin ise bu kisimda sadece kendinden beklenilen cozumlere ulasir, bir vizyona sahip olup o cozumu genel bir bakis acisiyla yorumlamakta gucluk ceker.
Iste boyle bir egitim surecinden gectikten sonra is aramaya baslariz, sirketlerin bizden beklentisi neler acaba? "Yaratici cozumleme yetenegine sahip takim arkadaslari ariyoruz." Oldu, hep birlikte arayalim, bulursaniz parmakla bana da gosterin.
Sonuc olarak egitim sistemimizin, egitim mantalitesinin gunumuz dunya kosullarina ayak uydurmasi icin koklu bir degisiklige ihtiyaci var. Eger siz coktan egitim hayatinizi noktaladiysaniz hala gec degil, yukaridaki akis diyagramini takip edin;
Son olarak bu yaziyi neden yazdim ben? Bu fikirler hep kafamdaydi belki ama karisik olarak duruyorlardi oylece. Zeynep hanimin yazisindan etkilenmeseydim bunlari yazabilir miydim? Paylasin ve paylastirin, dogacak etkilesimle bilgi katlanarak artacaktir.
Burada onemli noktalardan biri belli bir konuda uzmanlasmanin yaninda diger bircok degisik alanlara da acik olup bunlarda da yeterli bilgi ve birikim sahibi olmamiz gerektigidir. Boylelikle bu farkli alanlar arasindaki iliskileri kurabilir ve genel tabloya uzaktan bakabiliriz. Iliskilendirme muhendislik veya bilim egitimi almis olaylara odaklanabilen, surekli gozlem yapan ve objektif bakabilen insanlar icin cok onemli bir kavramdir."Ancak, bu ilişkiyi kurabilmeniz ve çözüm önerisini geliştirebilmeniz için sezgi, yaratıcı hayal gücü, keskin zekâ, şans ve tesadüfler yanında sahip olmanız gereken bir şey daha vardır. O da, kafanızın bu ilişkileri kurmaya hazır olması, yani yeterli bilgi donanımına sahip olmanızdır. Aynı o büyük bilimsel buluşları ortaya çıkartan bilim adamları gibi. Bu bilim adamlarının hayatına baktığımızda, hepsinin çok değişik alanlarda bilgi hatta uzmanlık sahibi olduklarını görüyoruz. İşte bu çeşitlilik, bir yandan sorunların belirlenmesinde bir yandan da soruna çözüm önerisi getirirken kurulan ilişkilerde kendini gösteriyor. Tesadüfler, bu ilişkileri kurabilen kafalarda buluşlara dönüşüyor."
Eger kendi yarattigim bir akis diyagrami uzerinde gostermek gerekirse;
Gozlem => Bilgi birikimi => Iliskilendirme => Yaraticilik => Metholodoloji => Cozumleme








Sonuc olarak egitim sistemimizin, egitim mantalitesinin gunumuz dunya kosullarina ayak uydurmasi icin koklu bir degisiklige ihtiyaci var. Eger siz coktan egitim hayatinizi noktaladiysaniz hala gec degil, yukaridaki akis diyagramini takip edin;

- gozlemlemelerinizi daha dikkatli yapin, empati yeteneginizi gelistirin
- diger alanlardaki bilgilere acik olun, sizin kendi uzmanliginizdan ne kadar uzak olursa olsun
- yaraticilik aklinizin sinirlarini kaldirdiginizda daha rahat ortaya cikar, "olmaz oyle sey" bariyerlerini yikin
- basari oykulerini izleyin, basaranlarin nasil bir method izledigini gozlemleyin
- cozume ulastiginizda cozumu dikkatlice ve genis bir perspektif ile yorumlayin, gecici cozumlere degil bir vizyona odaklanin.
Ogrettiginiz bilgi ne olursa olsun bu bilginin gercek hayatta nasil ve nerelerde kullanildigini aciklayin (yeni bir konu ise hangi alanlarda kullanisli olabilecegini), bu ogrencilerinizin ogrettiginiz konuyu daha somutlandirmasina ve gercek hayatta uygulamasina yardimci olacaktir, konuya daha fazla onem vericeklerdir ayrica akillarinda daha uzun sure kalicaktir.
- Ogrencilerinizden ogrettiginiz konuyu herhangi baska bir bilimdeki bir mantikla benzestirmelerini isteyin odev olarak(en alakasiz gorunen bilimler arasinda bile, matematik ve tarih gibi), bu onlarin olaylar ve bilimler arasindaki iliskilendirmelerine yardimci olacaktir. Boylelikle ogrencileriniz konuyu derinlemesine anlamak zorunda kalicaklar ve baska bir bilimi de inceleme geregi duyacaklardir.
- Ogrencilerinize yeni ogrettiginiz konu ile ilgili gercek hayattan bir sorun verin, bu sorunu nasil cozulebilecegi hakkinda fikir yurutmelerini isteyin ya da ogrencilerinize sorun; bu ogrettigim kavrami gercek hayatta nerede ve nasil kullanabilirsiniz diye
- Onlara yaratma firsati verin, onlari sadece kucuk bilgisiz ogrenciler olarak gormeyin, fikirlerine deger verin ne kadar sacma gorunseler bile. Bu onlarin kafasindaki "ben kimim ki", "olmaz oyle sey" bariyerlerini yikacaktir. Fikirleri sacma gorunuyorsa onlara hayir deyip dogru cevabi vermeyin, onlari dogru sorularla yonlendirip dogru mantiga kendilerinin ulasmasini saglayin boylelikle dusunme mantiklari gelisecektir.
- Bir bilgiyi anlattiginizda bu bilgiyi ilk bulan kisiyi ve nasil boyle bir bilgiyi buldugunu anlatin, cogu bilgi bir gereksinim sonucunda dogmustur. Eger bu tarihsel bilgiyi sizde bilmiyorsaniz arastirin ve ogrenin. Bu ogrencilerinize neden-sonuc iliskisini ogretecegi gibi methodoloji hakkinda da bilgi verecektir.
- Onlara bir bilgiyi sunun ve bunu nasil kanitlayabileceklerini sorun, cevaplar yanlis ise tekrar dogru sorularla onlari yonlendirin dogru cevaba. Sinifinizda sakin bir tartisma ortami yaratin.
- Ogrencilerinize sadece sorunun cozumunu sormayin, bu cozumun etkilerini sorun, bu cozumun baska hangi kavramlara etki edecegini, nerelerde ve nasil kullanilabilecegini sorun. Bu onlarin cozumleme yetenegini gelistirecektir.

Kaydol:
Kayıtlar (Atom)