Hani öyle zamanlar vardır ki bazı şeyleri düzene sokmaya çalışırsınız ama hep bir aksilik çıkar her işinizde... Siz de yılmadan herşeye rağmen ıkına ıkına ısrarla devam edersiniz... İşte bu şarkı tam bu tür ruh haline uygun, dikkatli dinlerseniz "ıııh ııh" olarak betimlediğim hissi hissedebilirsiniz şarkının melodisinde...
Herşeye rağmen ıııh ıııh Ray Charles'dan geliyor; Lonely Avenue
22 Nisan 2007
Batı medeniyetleri ve anaçlıktan kaçış

Amerika'da ilk yıllar kaldığım yabancı öğrenciler için olan yurtta öğrenci temsilciliği yaptığım dönemde Rob adında ingiliz bir çocuk vardı, nazik ve iyi bir çocuktu. Bir gün ofisteyken Rob'a paket gelmişti annesinden, paketi açarken içinden bir mektup da çıktı ve yanımızda sesli okumuştu.
Rob sana sevdiğin çaylardan ve bisküvilerden yolluyorum, kendine dikkat et, annen...tarzında oldukça kısa bir mektuptu. Oldukça soğuk ve mesafeli gelmişti bana, açıkcası benim annem bana böyle bir mektup yollasa hemen telefona sarılır, 'ne oldu anne kim öldü benden saklamayın' derdim herhalde... Ben dünyanın her yerinde anne sevgisinin aynı derecede kuvvetli evrensel bir duygu olduğunu düşünüyorum, bu sebeple aradaki tek fark bana göre bu sevgiyi gösteriş (veya göstermeyiş) biçimimiz olmalı.

Anaçlık duygusu batılı medeniyetler gözü önünde sanki bir şekilde özgürlüğü ve kişiselliği engelleyen/kısıtlayan bir engel olarak görülmeye başlanmıştı. Bu süreç ne zaman oluştu acaba diye düşünmeye başladım. Tahminim sanayileşme süreci ile başlamış olmalı bu süreç, zamanında gelenekçi ve baskıcı aile düzeninde yetişmiş çocuklar sanayi devrimi ile sürekli ve hızlı gelişen bir dünyanın içinde buldular kendilerini, bu gelişime ayak uydurabil

Anaçlıktan kaçış sürecini inceledikten sonra bu yaklaşımın olumlu ve olumsuz yanlarını da düşündüm. İlk olarak olumlu yanları;

Şimdi de bu yaklaşımın olumsuz yönlerini düşünelim;


"Bence artık doğa daha fazla çocuk yapmamamız, üremememiz için gerekli sinyalleri veriyor"demişti bu konuları konuşurken (sadece azalan doğal kaynaklar ve tüketimin artışının sonucu olarak değil, daha çok ait olduğumuz doğadan gelen bir enerji gibi). Belki de gelişmiş batılı ülkelerdeki azalan nüfusu bu mantıkla açıklayabiliriz. Kim bilir belki de batı medeniyetlerinde gerçekten veriyordur ve anaçlıktan kaçışlarının sebeplerinden biri de budur ama çin ve hindistan gibi hala anaç olan toplumların doğadan aynı sinyali almadıkları nüfuslarındaki artıştan ortada sanırım...
12 Nisan 2007
Blogger artık tamamiyle türkçe
Yeni farkettim Blogger artık tamamiyle türkçe desteğine kavuşmuş, bakalım Wordpress, Blogcu tarzı servisler ile rekabeti nasıl etkileyecek bu gelişme... Bir de Blogger bloglara sınırsız fotoğraf ekleme hizmeti sunuyor, Youtube ve Google Video gibi servisleri de var... Peki neden hala Blogger içinden direkt olarak video yükleme opsiyonu sunmuyor?
10 Nisan 2007
Boşlukları doldurmak
1 Nisan 2007
Merhaba İstanbul
Perşembe günü uzun bir yolculuktan sonra İstanbul'a döndüm sonunda. Bir süredir eposta, yorum ve türk blog yazarlarından gelen mesajlara cevap yazamıyordum, düzenimi oturtayım en yakın zamanda cevaplayacağım hepsini.
Bunun dışında geçen gün ablamlar beni yemeğe davet etmişlerdi, evlerine gittiğimde ablacım ulaşabildiği tüm arkadaşlarımı toplayıp evinde benim için süpriz bir parti hazırlamış, kapıyı açar açmaz konfetiler, balonlar ve arkadaşlarımı görünce oldukça şaşırdım... Çok güzel bir süpriz oldu gerçekten :)
Kapıdan ilk girer girmez şaşkınlığım
Ben ve balonlarım :)
Toplu fotoğraf
Ablam ve ben
Bunun dışında geçen gün ablamlar beni yemeğe davet etmişlerdi, evlerine gittiğimde ablacım ulaşabildiği tüm arkadaşlarımı toplayıp evinde benim için süpriz bir parti hazırlamış, kapıyı açar açmaz konfetiler, balonlar ve arkadaşlarımı görünce oldukça şaşırdım... Çok güzel bir süpriz oldu gerçekten :)
Süpriz parti için çok teşekkürler Gizem'cim, katılabilen tüm arkadaşlarıma da çok teşekkür ederim, hepinizi özlemişim :)
Bunun dışında döndüğümde fark ettiğim değişiklikler; Deniz artık bebeklikten çıkmış evin içinde koşturan bir çocuğa dönüşmüş bir anda, köpeğim Maço'cum artık bahçede yaşıyor ve kendine ait bir kulübesi var, keyfi yerinde ve kendini sevdirmek için yerlere yatıp taklalar atıyor, kuyruk sallıyor. Değişmemiş şeyler ise hala basit tv programları, yavaş internet ve trafik çilesi :)
Bunun dışında döndüğümde fark ettiğim değişiklikler; Deniz artık bebeklikten çıkmış evin içinde koşturan bir çocuğa dönüşmüş bir anda, köpeğim Maço'cum artık bahçede yaşıyor ve kendine ait bir kulübesi var, keyfi yerinde ve kendini sevdirmek için yerlere yatıp taklalar atıyor, kuyruk sallıyor. Değişmemiş şeyler ise hala basit tv programları, yavaş internet ve trafik çilesi :)
28 Mart 2007
İçimdeki asi penguen

(baş çevirme esnasında saçımın havalı bir şekilde gözümün üstünde dalgalanmış olmasını isterdim o an ama daha 2 gün önce kestirdiğim için karizmam eksik oldu biraz)
-Hayır, en baştan kutusunda yazanları ve yaklaşımlarını beğenmedim, kalsın
Ben bir donanım alırken özgür olmak istiyorum, ben bir bilgisayar alırken üzerinde artık "designed for Windows XP" yazısını görmek istemiyorum, neden biliyor musunuz? Çünkü bilgisayar demek Windows demek değil, çünkü Windows'un engellemelerinden, hayatıma kattığı mavi ekranlı çilelerden, herşey için ekstra faiş fiyat çekmelerinden ve tekelci yaklaşımlarından gına geldi artık.
Size bir örnek sunayım, şu an Google olmasaydı muhtemelen çoğumuz hala 10MB'lık Hotmail hesabımızla sürünüyor olucaktık, şu an Firefox olmasaydı muhtemelen çoğumuz hala Internet Explorer'da binlerce pencere açmış olacaktık. Şu an Linux olmasaydı benim hayatımda hala "o mavi ekranlar" hala o restart düğmelerine basıp of çekmeler olacaktı. İşte Windows bunların hepsinin oluşumunu engellemeye çalıştı biliyor musunuz? Yıllar önce Netscape ile Windows arasındaki tekel davasını hatırlarsınız belki? Sonra düşünün neden aldığınız her bilgisayar donanımının üzerinde "designed for windows" yazıyor? Sizce donanım üreticileri kendi keyiflerinden mi koyuyor o logoyu? Belki de karşılığında Windows'dan para yiyorlardır ne dersiniz? Windows bulabildiği her imkanda açık kaynak yazılımın önünü kesmeye çalıştı biliyor musunuz? Windows'un bu hamleleri yüzünden bilgisayar dünyası potansiyel gelişiminin ne kadar gerisinde kaldı biliyor musunuz?
Benim Linux ile ilk tanışmamı anlatayım size ama bunun için önce size tüm bilgisayar geçmişimi anlatmam gerekir...
Mert'in bilgisayar geçmişi


-Ya aslında biliyor musun bu disketlerden sen de sistemi tekrar yükleyebilirsin...
Eşşoğlu eşşekler, çok afedersiniz tekrar söylemek istiyorum eşşoğlu eşşekler... Her seferinde benden 50 dolar alıp bana o koca bilgisayarı o kadar taşıttılar kaç kere çocuk başıma, kendi başıma yaptığımda 30 dakika süren sistemi yeniden yükleme işlemi için beni en az 2-3 gün beklettiler, ben kendim keşfetmiyeyim diye bana sakın bu disketleri kurcalama dediler sonra da bunalınca bana diyor ki "ya bak aslında sen kendi disketlerinle kendi evinde para vermeden de yapabilirsin"
Son bir kez hep birlikte; "Şimdi mi söylenir bu eşşoğlu eşşekler!"
Tahmin edersiniz ki o gün benim MAC maceramın sonu olmuştu, bir daha hiç bir Apple ürünü almadım, bugün bile ne bir ipod ne de başka bir şey çünkü bence hala aynı mantık sürüyor (bakınız ömrü dolduğunda değiştirilemiyen ipod pilleri)...





-Valla işletim sistemi yüklüyorsun ama yükledikten sonra işletecek bir dosya alanın kalmıyor... tabii gene sen bilirsin



-Ya linux'da böyle windows gibi pencere sistemine nasıl geçiliyor acaba?
O zamanlar sanırım X grafik sistemi yoktu ya da yeni yaratılıyordu linux için. Bu sorumla büyük bir tartışma başlatmıştım linux odasında farkında olmadan, kimi;
-Grafiksel arayüze hiç gerek yok, boşu boşuna bilgisayarın kaynaklarını tüketiyor hızı yavaşlatıyor
derken kimi daha ılımlıydı,
-Aslında olabilir, üzerinde düşünüp ortak bir platform yaratmak lazım
kimileri de benim o zamanlar anlamadığım bir çok teknik terimden bahsediyordu, anlamadığım için aklımda bile kalmamış... Bundan sonra 2004 yılında tekrar denedim, bir çok şey çok güzelleşmişti ama sistemimdeki bazı aygıtları tanımadığı için vazgeçmek zorunda kalmıştım gene.
Yıl 2006, Linux Mert'in hayatına sarsıcı bir şekilde geri dönüş yapıyor :) Yıllar geçti, bir çok şey değişti ama inanın Linux'de değişti ve artık 1 değil 4-5 çeşitte windows tarzı pencere sistemi mevcut, seç beğen al. Hala kafanızda şüpheleriniz var biliyorum o yüzden lütfen sadece şu videoyu izleyin;
Bu videoda görülen işletim sistemi tamamı türkçe olan linux tabanlı Pardus (ve üzerinde Beryl eklentisi) İlk izlediğinizde karışık gözükebilir ama inanın hem görünüm olarak hem de kullanılabilirlik olarak bağımlılık yaratıyor. Böyle bir işletim sistemini kullanmanın size maliyeti 0 YTL (bireysel kullanıcılar için). Bu sistemi eski pentium 3ünüzde bile çalıştırabilirsiniz.
Windows Vista mı? Hani şu doğru düzgün çalıştırabilmek için bir süper bilgisayara ihtiyaç duyulan, bilmem kaç yüz dolar para verilen ve grafiksel olarak bu videodakinin onda birini anca yapabilen, sürekli güvenlik açığı bulunan işletim sistemi mi? Evet o da piyasaya çıktı :)

Hikayenin en başına dönecek olursak, ben şu anda çift işletim sistemi (linux ve WinXP) kullanıyorum ve taşınabilir disk almamın tek sebebi ise dosyalarımı yedekleyip şu boş yere yer kaplayan Windows'dan kurtulmak (mevcut bilgisayarımla birlikte gelmişti) ve linux'e kesin geçiş yapmak. Sadece linux kullanınca Windows'un tekeline almaya çalıştığı donanım üreticilerinin sırf Windows için yapılmış bazı donanımlarını kullanamayacağım evet biliyorum ama umrumda değil, o zaman o donanımları almam, linux destekleyenleri alırım.
Son olarak Linux'e geçiş yapmak sadece işletim sistemini değiştirmek değildir, Linux'a geçiş yapmak kafanızdaki felsefeyi değiştirmek, özgürlüğünüzü istemektir. İşte Windows'un tekelinde bilgisayar dünyasının nasıl gelişmelerden mahrum kaldığını görebiliyor musunuz? Satın aldığınız donanım inanın çok daha fazlasını yapabilir sizin için, sadece onu özgür kılmanız gerekiyor, Linux artık sadece bilgisayar kurtlarına değil, özgürlüğünü arayan herkese kollarını açıyor.
26 Mart 2007
Evli ama müsaitmiş

Bu ilk kez de başıma gelmiyor, daha önceden de benzer muhabbetler yaşamıştım. Aslına bakarsanız Bay Area adı verilen silikon vadisini de içine alan bölgede barlara genelde orta yaşlı bayanlar geliyor. Bugün Türk Blog Yazarları'nda Blog gazetesini okurken şu haberi gördüm. "Evliyim ama müsaitim"... İnanın gerçek bu, özellikle benim Amerika'da yaşadığım bölgede çok yaygın sanırım. Şimdi Türkiye'de de bu tarz insanlar için bir site kurulmuş.
Ben genelde liberal bir bakış açısına sahibimdir dünya görüşünde, kimi insanlar açık ilişkilere, birden fazla eşliliğe inanırlar, ben buna inanmıyorum ama isteyen istediği şeye inanır ve istediği şeyi yaşar sonuçta herkesin kendi hayatı buna itirazım yok ama işte o zaman kafama şu soru takılıyor, "madem açık ilişkilere inanıyorsun, çok eşliliğe inanıyorsun, neden evlendin ki?"
-Eşim beni aldatıyordu, intikam aldım?
Aldatılıyorsan boşanırsın, bence insanın özel hayatı intikam oyunları oynanan bir alan olmamalı, özel hayatımızın kişiliğimize büyük bir etkisi vardır, oynanan bu intikam oyunları sizce kişiliğinizi, ruh halinizi de etkilemez mi?
-Evliliğimde baştaki heyecanı kaybettim
Amaç heyecan fırtınası olmamalıdır zaten bence evliliklerde, roller coaster'a binmiyorsunuz.
-Aldatmanın heyecanını seviyorum
Hmm aldatılmanın heyecanını?
-Toplum tarafından evlilik kavramı dayatılıyordu, ben de sırf o yüzden evlendim ama hayatımı da dilediğim gibi yaşamak istiyorum.
Eğer evliliğiniz de aldatıcak cesareti gösterebiliyorsanız eminim en baştan toplum baskısına karşı koyabilecek cesaretiniz de vardır, başka bir sebep olmasın?
-Eşim boşanmaya yanaşmıyordu, aldatmaktan başka çarem yoktu
Kimse kimseyi bağlayamaz, boşanma işlemi taraflardan yalnızca birinin isteği ile kanunlar yönünde gerçekleşir. İlk önce yasal yollardan bütün haklarınızı aradığınıza emin misiniz?
-Tek başıma yaşlanmak istemiyordum.
O halde yaşam tarzınızı gözden geçirin, çok eşli olup yaşlandıkça birbirleriyle hala dayanışma içinde olan bir çift görmedim ben hayatımda, çevrenizdeki örneklere bakıp sanırım benzer kanıya siz de varabilirsiniz. Demek ki çok eşliliğin sürekliliği konusunda bir takım sorunlar var. Eğer eşiniz aldattığınızı öğrenirse ve evliliğe devam ederse muhtemelen birbirine destek olan çiftler gibi değil de birbirinden nefret eden çiftler olarak yaşlanacaksınız.
-Eşim beni fiziksel olarak tatmin etmiyordu
Belki de evliliğin fiziksel ihtiyaçlardan daha derin bir amacı vardır. Belki de artık kafanızda evlenilecek adam/kadın ile birlikte olunacak adam/kadın ayrımından kurtulmanızın vakti gelmiştir.
-Evlendiğim adam/kadından daha iyisini hakediyorum
O zaman boşanın ve öyle yeni birini arayın, aldatarak bulacağınız "daha iyi eşin" etik değerlerini de sorgulamayı unutmayın, sonuçta şu anda sizinle ama ileride aynı aldatma mantığı ileride ki müstakbel eşi için de neden geçerli olmasın?
-Bu dünya düzeni böyleydi, ben sadece ayak uyduruyorum
Çevrenizde bulunan, örnek aldığınız kişilerin tüm dünya düzenini temsil ettiğine emin misiniz? Bunun dışında çevrenizde yaygın olan davranışlar mı daha önemlidir, sizin kendi içinizde ki huzurunuz mu? Çevremizden gördüklerimizi taklit etmek sadece kolay olan yol olmasın?
-Hem evliliğin hem de çok eşliliğin avantajlarını yaşamak istiyorum
En dürüst cevap. Ben de hem bütün gün uyumak hem de bir şeyler üretip saygı kazanmak istiyorum, olur mu acaba?
Burada eleştirirken hiç etik ve din konularına girmemeye çalıştım, sonuçta herkesin etik değerleri ve inançları farklı ama olaya pragmatik, bilimsel bir bakış açısıyla bakınca bile çok anlamsız geliyor bana.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)