Türk mantığıyla yaklaşırsak şöyle bir cümle gelir aklımıza,
-E biriktirdi biriktirdi birden patladı tabi gökyüzü...
Biz hala ilkel bir biçimde gökyüzünü ve çevremizi "sinirlenip sinirlenip bir anda sinirini boşaltan insan" gibi düşünsek de, bilimsel gerçekler pek öyle değil.
Bu grafikte 1900'lü yıllardan beri her yıl rapor edilen felaketlerin (ani sıcaklık değişimleri, seller, açlık, fırtınalar vs.) sayısı gösteriliyor, kırmızı olan ise depremlerin sıklığı. Grafikten görüleceği üzere 1960'lardan sonra çok büyük bir ivme kazanmış bu felaketler.
(Kaynak:Pascal Peduzzi (2004) "Is climate change increasing the frequency of hazardous events?" Environment Times, www.environmenttimes.net (c) United Nations Environment Programme / GRID-Arendal)
Diyelim ki 1960lardan sonra daha fazla bilgi paylaşımı oldu, nüfus daha fazla arttı ve bu grafiğin sebebi bu diyelim, o halde 1980'lerden sonrasını gösteren ve depremler ile iklimsel felaketler olan kasırga ve sel baskınlarının sayısını karşılaştıran küçük grafiğin açıklaması ne olabilir? Geçenlerde Samsun'da yaşanan sel felaketini hatırlıyor musunuz? Hani yetkililerin 100 yılda bir karşılaşılan bir yağmurla karşılaştık dedikleri felaket.
Tüm dünyada gözlemlenen kasırgaların şiddeti gün geçtikçe daha da artıyor. Tüm bunların sebebi gökyüzünün kızgınlığı, gökyüzünün dolup birden sinirini boşaltan bir insana benzemesi ya da Allah'ın gazabı değil. Bunların sebebinin bir adı var, bilimsel bir adı; "KÜRESEL ISINMA".
Kimileri bunun dünyada sürekli tekrar eden bir süreç olduğunu savunuyor, her 100bin yılda gerçekleşen bir süreç olduğunu savunuyorlar.
Grafikten görüldüğü gibi dünya varoluşundan bu yana hiç bu kadar yüksek CO2 değerleri ile karşılaşmamıştı. Evet süregelen bir düzen olabilir ama biz insanlar olarak belki de bu düzeni bir daha hiç eski seyrine dönmeyecek şekilde sarsmış olabiliriz.
Ben küresel ısınmanın durdurulabileceğinden şüpheliyim artık, doğa bir dizi zincirleme reaksiyondan oluşur. Şu anda bütün devletler birlik olup karşılarına çıkan tüm lobilere ve ekonomik zorluklara rağmen küresel ısınma için çarpışsa belki derdim ama kendimi aptal yerine koymak istemem. Milyar dolarlık benzin şirketleri milyarlarca yatırımla petrol kuyuları açmışsa adamlar bu kuyular bitip paralarına para katana dek durmazlar. Küresel ısınmanın sorunu ne devletlerle ne de bilinçlenmeyle alakalı. İnsanların kafasında ki mantaliteyle alakalı.
Sürdürülebilirlik... Bu kavram aldığımız her kararı etkilemedikçe birşeylerin değişeceği yok bu dünyada.
Adamların milyar dolarlık petrol şirketleri var sen adama diyorsun ki;
-Bak kardeşim senin yaptığın iş yüzünden çok fazla CO2 salınımı oluyor, bak Küresel Isınma denen bir olay var, yaşadığın yer bir 30 yıl sonra yaşanılmaz hale gelebilir. Sen yatırımlarını çöpe at, durdur bu işi.
Şimdi adam zaten en az 50 yaşındadır, 30 yıl sonra dünyada devasa felaketler olmuş ona ne? Bu yaşadığım yer küresel ısınmadan dolayı batsa bile çılgın gibi para kazanıyorum petrol işinden gider küresel ısınmadan çok etkilenmemiş bir yerde en kral evi alır orada ömrümün son günlerini yaşarım demez mi? Adamın umurunda değil ki sürdürülebilirlik, hem neden olsun ki, adam muhtemelen karısından da boşanmıştır, çocuklarına düzenli para gönderiyordur. Hani çocuklarıma daha iyi bir gelecek endişesi de yok, eh neden umurunda olsun ki dünya?
Şimdi bu adam altın yumurtlayan tavuğunu, yıllardır çalıştığı işini küresel ısınma uğruna bırakır mı? Bu adam altın yumurtlayan tavuğunu kaybetmemek için devlete her türlü lobiyi yapmaz mı? Her türlü rüşvet dönmez mi?
O zaman kandırmayalım kendimizi, küresel ısınma tüm gücüyle gerçekleşecek.
Sürdürülebilirlik kavramı hayatımıza girmedikçe de bu senaryo milyar yıl sonra gene tekrar edecek. (Dünyanın ömrü yeterse) Sürdürülebilirlikte hayatta devletlerin yapacağı ya da şirketlerin yapacağı bir iş değil, bu konu 60'lı yıllardan beri tartışılıyor daha bir Kyoto anlaşması bile tüm dünyada kabul görmedi. O kadar politika, çıkar ilişkilerine bulaşmış ki bu işler, işin içinden hiçbir devlet çıkamaz. Amerika hala petrol için savaşa giriyorsa, kimse gıkını çıkartamıyorsa gittiğimiz yol bellidir. Bu düzen ancak halktan gelecek bir hareketle düzelebilir. Herkes tükettiği kadar enerjiyi kendi imkanlarıyla yenilenebilir kaynaklardan üretebilirse enerji ekonomisi denen şey sekteye uğrar ancak o zaman bişeyler değişebilir. Kimse anlaşmalardan, devletlerden bir hareket ummasın.
Not: Yazı çok karamsar olduğu için özür dilerim ama 2+2=4
Bu yazı Blog Action Day kapsamında yazılmıştır.
blog yine çok bi bilgi içerikli oldu. yine kişisel yazılar azaldı fark ettin mi :) gerçi bu da gerekli bi yazı ama :/
YanıtlaSil"Kimileri bunun dünyada sürekli tekrar eden bir süreç olduğunu savunuyor, her 100bin yılda gerçekleşen bir süreç olduğunu savunuyorlar..." "...Evet süregelen bir düzen olabilir ama biz insanlar olarak belki de bu düzeni bir daha hiç eski seyrine dönmeyecek şekilde sarsmış olabiliriz."
YanıtlaSilAslında biz, insanlar olarak dünyanın herhangi bir doğal düzenini "hiç eski seyrine dönmeyecek şekilde" sarsamayız pek. Hani istesek de sarsamayız. Tabii ki söz konusu karbondioksit salınımının yüksekliği ve insan faktörü küresel ısınmanın şu an bu boyutta yaşanmasının en büyük müsebbibi. Ancak insanoğlu kendi elleriyle bir güzel kendi varlığını dünya üzerinden sildiğinde dünya yeniden kendi olağan düzenine kavuşacaktır. Yalnızca dünyaya biraz zaman tanımak gerekiyor.
Anne ben misantrop oldum.
Tanrım!
YanıtlaSilBitirmek üzere olduğumuz senenin kış aylarını ve ilkbaharının büyük bir kısmını kendi devam ettiğim üniversitemde KÜRESEL ISINMAAAA BENİ DİNLEYİN! diyerek geçirdim.İnsanlar her nedense bana kafayı bu konu ile bozmuş olduğumu söyleyip yine kendime yeni bir konuyu takıntı olarak seçtiğimi ima eden davranışlarda bulundular, kimi zaman da bunu utanmadan açık açık söyleyebilecek hakkı kendilerinde buldular.
Bir zamanlar şimdikinden daha çok söyleniyordu anlaşılmadığım. Nedenini hep merak ettim ama bir süre sonra sorgulamaktan vazgeçtim. Şimdi ben insanlara ta o zamanlar da söylediğimi söylüyorum: neden anlamadığınızı anlayamıyorum!!Beni sinirlendiriyorlar, sinirlerime hakim olamıyorum. Cahil kafalar yetişiyor, okumayanlar. Et yığını olarak dünyaya gelip et yığını olarak bu dünyadan gitmek isteyen "canlı" varlıktan bir şey üretmesini beklememek gerek sanırım. Ben bunu öğrendim. "İnsan" ismi, kendini azıcık da olsa bu durumdan kurtarmaya çalışan o "canlı" varlıkları nitelemek amacı ile orada. Ne dediğimi anlamayanlar varsa Mert'in yazısını yeniden okusun, o zaman belki daha iyi anlarlar!
tüylerim tiken tiken oldu yaaaa...
YanıtlaSilbide biz türkler sanırım (aslında bi parça eminim) biraz fazla düz mantığız..biriktirdi biriktirdi patladı mevzusu:)
mutlu kal...
İşe bir de 2012 ve Marduk gezegeni açısından da bakabiliriz diye düşünüyorum.
YanıtlaSilMalum, Sümer yazıtları ve Maya yazıtlarına göre 2012 Aralık ayında Marduk adlı, güneş sisteminde henüz bizim bilmediğimiz, gezegen Dünya'ya en yakın noktada olacak. Oluşacak çekim gücü felaketleri getirecek.
Öngörüye göre 2012 yılına yaklaştıkça doğal felaketlerde oluşmakta olan çekim gücünden dolayı artma olacak.
Yazına birde buradan bakalım Derim...
Bizim bireysel acizane girişimlerimizle elbette Amerikanın petrol için savaş çıkarmasını engelleyemez. Ne de nükleer silahlarını atacaklar bizim uğrumuza. Tek yapmamız gereken, yaşadığımız sürece bu dünyaya daha iyi davranarak bize sunduklarının kıymetini bilerek belki de zaten kaçınılmaz olan felaketleri mümkün olduğunca geciktirebilmek. Bizden sonraki nesiller daha iyi günler görürler mi bu çok şüpheli zaten?!!
YanıtlaSil4-5 sene önce maille gelen yazıları birebir yaşıyoruz bu da beni yaşayacaklarımızın aslında çok daha yakın bir zamanda karşımıza çıkacağını düşündürüyor..Yani ben öldükten sonra zihniyeti devam ederse korkarım böyle düşünen nesil ölmeden biz bunları yaşamaya başlayacağız...
YanıtlaSilSon satırına kadar katılıyorum. Eline sağlık
YanıtlaSilevet ısınalım biraz :P
YanıtlaSil