internet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
internet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Mayıs 2007

Sosyal firmalar rehberi

Mert Alemdar'ın günlüğünde gördüğüm bir haberi paylaşmak istedim. Nasil1firma.com adında yeni bir site açılmış, burada insanlar sansürsüz olarak çalıştıkları veya iş görüşmesine gittikleri firmalar hakkında deneyim ve fikirlerini paylaşıyorlar. Bence gerçekten güzel bir proje. Böylelikle firmalar sadece isimlerinin arkasına saklanamıyor ve onlar hakkında ki içeriden gelen anonim fikirleri de duyma hakkına sahip olabiliyorsunuz.

Amerika'da bu tür popüler yayınlar bile var aslında, Amerika'nın çalışılacak en iyi 100 şirketi vs adı altında. Eğer nasil1firma.com'da ileride bu tür bir genişleme yapıp toplu ve sosyal oylarla belirlenmiş ve sektörlere göre ayrılmış bir liste hazırlarsa bence yerinde olur.

Bunun dışında Amerika'da gördüğüm faydalı bir sistem daha var. Türkiye'de erkeğin maaşı kadının yaşı sorulmaz diye bir deyim vardır. İşte bu servis bu deyimi yıkacak nitelikte (hanımların yaşı afişe edilmiyor merak etmeyin :) ) Kullanıcılar bir servise üye olduktan sonra anonim olarak çalıştıkları sektörü, iş yerindeki pozisyonlarını ve aldıkları maaşları ve prim + sigortayı yazıyorlar. Birçok kişi bu şekilde giriş yaptıktan sonra işin eğlenceli kısmı başlıyor, aldığınız maaşı diğer şirketlerde sizin pozisyonunuzda olanların maaşlarıyla karşılaştırabiliyorsunuz, böylelikle enayi yerine mi koyuluyorsunuz yoksa çok mu şanslısınız anlayabiliyorsunuz. Arama sırasında hangi şirketlerin ne kadar maaş verdiklerini de aşağı yukarı görebiliyorsunuz. Bence mutlaka bu yönde de bir site açılmalı veya nasilbir1firma.com bu yönde de bir çalışma yapmalı ama tabii ki anonimliğe ve güvenliğe önem vermeli (mesela kişilerin gerçek ad ve soyadları kesinlikle sorulmamalı).

Bu gibi servisler sayesinde sosyal internetin kullanıcılarına önemli geri dönüşümleri olabilir. Hem Türkiye'de iş dünyasının profesyonelleşmesi hem de haksızlıkların sona ermesi açısından bu tür servisler mantıklı olacaktır.

10 Mayıs 2007

Yeni internet kanunu

Lyn yeni çıkan 5651 sayılı İnternet kanunu hakkında ki kafasındaki soru işaretlerini ve bu kanunun blog yazarlarına etkilerinden bahsetmiş, bence mutlaka okuyun.

9 Mayıs 2007

Anlamlı ve etiksel aramaya geçiş süreci

Pazar günü yazdığım Google'da arama sonuçlarını hakkında, yazının sonunda Google'a sormuştum "Neden google bütün bu garip aramalar benim bloğuma yönleniyor" diye, aslında tabii ki sebebini gayet iyi biliyorum ama yazıyı komik bağlamak adına öyle yazmıştım. Ben Ağustos 2006'da porno yüzyılı başlıklı günümüzde dayatılan ve ön plana çıkarılan seks ve porno kültürü hakkında 2 bölümlü eleştirel bir yazı yayınlamıştım ve tabii ki Google bloğumu indekslerken yazının içinde geçen porno ve seks kelimelerini de indeksledi. Aslında "porno" aratmasında tabii ki ilk sıralarda çıkmıyor benim bloğum, kim bilir kaçıncı sayfada çıkıyordur ama bu aramayı yaptıranlar galiba o kadar "azimliler" ki sayfa sayfa üşenmeden tüm bağlantıları inceliyorlar sanırım :)

Şimdi burada şöyle bir sorun çıkıyor, siz bir konu hakkında negatif, eleştirel yönde bir yazı yayınlamışsınız ama aramayı yapıp sizin sitenize uğrayanlar çoğunlukla farklı amaçla geliyorlar ve aradıklarını bulamıyorlar :) İşte bunun üstesinden nasıl gelinebilir? Belki ileride arama motorları indeksledikleri sayfaların içeriklerini profesyonelce algılayabilecek ve yazının konu hakkında pozitif ya da negatif yönde olup olmadığını, içeriğin cinsini algılayabilecek...(bu aslında hem çok güzel bir gelişme olur hem de biraz korkutucu bir gelişme olabilir düşünebilen, öğrenebilen yapay zeka olarak düşünürsek) Ama bence daha o seviyeye gelmelerine uzun süre var. Peki soru şu, bu süre içinde geçici bir çözüm olabilir mi?

Bu konu üzerinde biraz düşündüm, aklıma pozitif-negatif fikri geldi. Fikrimi şöyle açıklayabilirim, siz Google'dan bir arama yaptığınızda o konu hakkındaki hem pozitif düşünceye sahip hem de belki negatif (eleştirel) düşünceye sahip sonuçlar çıkabilir karşınıza. Demokratik bir ortam olması için iki sonucunda çıkması gereklidir. İşte asıl sorun bu iki farklı düşünceyi nasıl ayrıştıracağımız. Bu ayrıştırmayı şu an içeriği algılayamadığı için bilgisayar sistemleri otomatik olarak yapamaz, o halde insan gücü gereklidir. Peki ama tüm bu içerikleri bir kaç çalışan incelemeye kalkarsa hayatlarını sanırım bu işe adamaları gerekir. Bu durumda sosyal internet kavramını devreye sokmak gerekli. Şöyle düşünün bir konu hakkında arama yapıyorsunuz, bu konu hakkında çıkan bağlantılardan birine tıklıyorsunuz, inceliyorsunuz, sonucun aradığınızın aksine eleştirel bir bakış açısı getirdiğini görüyorsunuz, tekrar geriye Google'a dönüp aramanıza devam ediceksiniz. İşte bu noktada Google'da az önce tıkladığınız bağlantının altında ufak bir düğme olsa, "içerik eleştirel" tarzında. Bu düğmeye tıkladığınızda hiç sayfa yenilenmeden (muhtemelen ajax teknolojisi ile) geribeslemenizi bildirebilseniz Google'a ve kaldığınız yerden devam etseniz. Bir sürü kullanıcı bu sistem ile geribesleme sunsa ve diyelim ki 10 kişi içerik eleştirel dedi, işte o zaman Google mühendisi minimum 10 tane geribesleme alan bağlantıdaki içeriği inceler ve son onayını verdikten sonra içerik "..." araması hakkında eleştirel olarak etiketlenebilir. Peki bunun faydası ne olabilir? Porno diye aratan bir kişi muhtemelen porno içerik bulmak istiyordur, "pornonun zararları" şeklinde aratan bir kişi ise muhtemelen porno hakkındaki eleştirel sonuçları bulmak istiyordur. İşte pornonun zararları aramasını yaptıran bir kişinin karşısına Google "porno" araması hakkında eleştirel olarak etiketlenmiş sonuçları getirebilir böylelikle bu eleştirel yazıların içinde "zararları" kelimesi geçmese bile bir bakıma arama motoru zekasını kullanarak bu sonuçları çıkarabilir. Bunun dışında kolaylık olsun diye negatif fikirli eleştirel yazılar için bir arama kısaltması kullanılabilir, örneğin (-) işareti, "porno (-)" aramasını yaptığınızda karşınıza sadece porno hakkındaki eleştirel yazıların bağlantıları çıkar.

Değinmek istediğim son bir konu daha var, bir önceki yazımda komik bir yazı olduğu için ve kimsenin keyfini kaçırmak istemediğim için bahsetmemiştim ama çocuk pornosu ve benzeri aramalarla da siteme gelen bir çok kişi oluyor... Başka çarpıcı bir örnek ise burada, Google üzerindeki tüm dünyada "child porn" aramasında en fazla bu aramayı yapan ilk dört şehir Türkiye'den İzmir, Adana, Ankara ve İstanbul'a ait... Bu üzücü ve çarpıcı bir gerçek ve bence Google Türkiye'nin burada etik bir sorumluluğu var. Eğer bir warez sitesine gidiyorsanız Google sizi uyarıyor, bu siteden indireceğiniz dosyalar bilgisayarınıza zarar verebilir şeklinde, işte bence aynı uyarıyı Google Türkiye çocuk pornosu için de yayınlamalı. Mesela "child porn" veya benzeri aramalarda bir uyarı sayfası göstermeli ilk önce, peki bu uyarı sayfasında ne yazmalı?

Öncelikle internet üzerinde porno sektörü merak üzerine kuruludur, önce bir merak oluşturulur daha sonra da bir şekilde "üzüm üzüme baka baka kararır" mantığıyla insanların bu tür içeriğe merakları artmaya başlar. İnsanlar bu sitelere girip sadece resimlere bakarak meraklarını giderdiklerini sanarlar ama aslında farkında olmadıkları birşey vardır, bu sektöre aynı zamanda maddi olarak da yardım yaparlar farkında olmadan. Şöyle ki, bir internet sitesinin aldığı ziyaretçi sayısı ne kadar çok ise o siteden alacağı reklamların site sahibine geliri de o derecede çok olacaktır. İşte bu gelirlerin bir kısmı da "yeni içerik" bulmak amacıyla ne yazık ki birçok masum çocuğun bu alanda suistimal edilmesine maddi kaynak olarak kullanılır. Bir çok kişi sadece bakarak, üye olmadan, para vermeden bir suç işlemediklerini düşünse bile aslında sadece bakmaları bile bu sektörün ekmeğine yağ sürmekte ve onlara para kazandırmaktadır. Bunun önüne geçmenin tek yolu ise bu sektörlere olan talebi azaltmak ve kapalı toplumlarda sıkça görülen cinsel merakın önüne geçmektir, bu da ancak bilinçlendirme olarak gerçekleştirilebilir.

İşte Google Türkiye'nin yapması gereken bu tür içeriği arayan anahtar kelimelerde bir uyarı sayfası çıkarmak ve bu sayfada çarpıcı istatistiklerle bu sektörün çarkının nasıl işlediğini ve sadece bakarak bile, düşünmeden oluşan merakımızın bile dünyanın başka bir yerinde ki çocuğun yaşamını nasıl değiştirebileceği, kabusa çevirebileceği açıklanmalıdır. Buna rağmen aramaya devam etmek isteyenler için (akademik ya da farklı bir çalışma amaçlı arayanlar olabilir, mesela ben de bu yazıyı yazarken istatiksel trendleri bulabilmek için Google'da bu aramayı yapmak zorunda kaldım) uyarı sayfasının altında aramaya devam et bağlantısı ile arama sonuçları listelenmelidir. Bunun dışında çocuk pornosu içeren siteler elbette listelemelerde hiçbir şekilde yer almamalıdır ve düzenli olarak bu kontrol edilmelidir.

Bence çocuk pornosuna bu kadar meraklı bir ülkede (yukarıda bahsettiğim gibi dünyada Google üzerinden bu tür aramaları en çok yapan şehirlerden ilk dört açık farkla Türkiye'den) alınabilecek minimum tedbirlerden biridir bu, aksi takdirde bir sonraki nesilde çok büyük sosyolojik problemlerle karşılaşabiliriz. Son olarak bu tür tatsız konulardan bahsettiğim için özür dilerim ama unutmayın ki Google'dan Türkiye'nin çocuk pornosu hakkında ki merakını bir tek biz değil kötü niyetli kimseler de gözlemlemiştir ve bu kişiler en çok talep neredeyse oraya odaklanırlar. Bu tür şeyler bir tek kınanarak durdurulamaz işte bu yüzden bu konuları utanmadan sıkılmadan tartışıp çözüm üretmemiz gereklidir.

6 Mayıs 2007

Google arama sonuçları

Google Analytics sayesinde Google'dan hangi aramalar sonucu siteme ziyaretçi geldiğini görebiliyorum, son 1 hafta içinde Google'dan bloğuma gelen ziyaretçilerin yaptıkları arama sonuçlarından en "orjinal" olanlarını yorumlarımla birlikte paylaşmak istedim;

porno film bakmak istiyorum: böyle Google'a emrivaki yaklaşımlara bayılıyorum, isteği hakkında yoruma zaten gerek yok

youtube mahkeme kararı ile kapanmış oraya nasıl girebiliriz: Google'ı bir dost bilip ona soru cümlesi kuran arkadaşım, sen bu aramayı bu hafta içinde yapmışın ama Youtube yeniden açılalı çok oldu, biraz geriden takip ediyoruz sanırım

cıbıldak porno: ahaha bu benim en beğendiğim arama, o nedir arkadaşım? Öyle birşey mi var? Nasıl bir insan böyle bir arama yapabilir? Hem porno hem de cıbıldak bak sen...

hosteslik yapmanı zorlukları: öncelikle "n" harfini atlamışınız, en büyük zorluğu getir-götür işleri çok oluyor.

amerikaya ressam olarak vize almak: portfolyonuz ile amerikan konsolosluğuna başvurun, resimlerinizi beğenirlerse vizenizi verirler.

sharon stone boyu kaçtır: bence 1.65 falan

kendİnİ hİssetmeme: i leri büyük yazan arkadaşım bir silkelen kendine gel lütfen

biz böyle değildik: Google'dan bir teselli, bir dost omzu arayan arkadaşım, haklısınız değildik, nerede o eski günler...

dedelerimizin küçükken oynadığı oyunlar. : Ahah en beğendiğim ikinci arama, sonuna bir de nokta koymuş. Arkadaşım dedelerimiz küçükken saklambaç, elim sende ve hatta seksek oynarlardı, şimdi ki çocuklar ise tüm gün bilgisayar başında cıvcıv atari tek dertleri...

hafifçe ısır : eheh bu da güzel, tamam ama bazen dozunu kaçırabiliyorum acıtırsam söyle

vikipedide çevreyi kimler nasıl kirletiyorlar: vikipedide çok şerefsizler var, geçen gün birini yakaladım yere çöp atıyordu, çektim kulağını hemen, burası vikipedi ayağını denk al dedim ama kimseyi de ispiyonlamak istemiyorum şimdi buradan, onlar kendilerini biliyor.

hapishanede seks: tavsiye etmiyorum

popüler lise kızı nasıl olunur: Hah hep Güzin Abla'ya özenmiştim işte karşıma bir fırsat, sevgili kızım... Hayatta hedef aldığın değerleri yeniden gözden geçirmeni öneririm. Bence sen bu genç döneminde derslerine odaklanıp başarılı bir talebe olmaya gayret göstermelisin. Liselerdeki popüler kızlara bazen başka isimler de takarlar, popülerlik uğruna hafif bir kız olmanı hiç istemem ama illa ki popüler olmak istiyorum diyorsan etek boyunu kısaltmanı önerebilirim.

popiler porno : popiler değil güzel arkadaşım popüler, popiler nedir? Popiler olsa olsa sevimli bir çizgi film adı olabilir. Sevimli köpek ailesi "Popiler" yeni maceralarıyla Baby TV'de sakın kaçırmayın.

windows açılmıyor yanıp sönüyor: Yanıp sönüyor? ne yanıyor ne sönüyor? Bir derdi var işte Windows'un size anlatmaya çalışıyor, dili yok ki nasıl anlatsın derdini başka türlü zavallıcık...

kulaĞim tikandi: ğ'yi büyük yazan arkadaşım, geçmiş olsun, acil şifalar dilerim

pota kadu: bunu anlamlandıramadım acaba posta kodu mu demek istemiş? Posta kodunu Google'a sormanız çok mantıklı ama isterseniz bir de postacınıza danışın.

Daha böyle yüzlerce orjinal arama sonuçları var, inanın hepsi gerçek, ekran görüntüsüyle ispat edebilirim zaten takdir edersiniz ki bu kadar yaratıcı aramaları kendi başıma uyduramazdım.

Şimdi sevgili Google sana bir sorum var, bak bu sefer ilk kez ben de sana bir dost gibi yaklaşıyorum, insanca soru soruyorum...

Neden bütün abuk subuk pornocuları benim siteme yönlendiriyosun GOOGLE? Ben bu ziyaretçileri hak edicek ne yaptım? Cevap veremediğin aramaları, soruları bana mı havale ediyorsun? Çöplük mü benim bloğum? Neden Google... Neden?

Şimdi anlaşıldı neden "mert" diye aratınca ilk benim sitemin çıktığı, ben de sanıyordum ki...

4 Mayıs 2007

Google'da Mert

Türkiye içinden Google'da Mert diye arattığınızda ilk çıkan siteye dikkat ettiniz mi hiç?

Bu site benim ilk web sitesi denememdi. O zaman üniversitenin ilk yılları sanırım 2000 yılı falan... Benim saçlar uzun böyle fotograflarda var çok komik. Şimdi bu siteyi yaptığım zamanlarda Yahoo'nun Geocities adında bir servisi vardı (gençler bilmezler eheh), bedavaya alan veriyordu çok büyük birşeydi o zamanlar için ama tabi reklam destekli... Neyse ben de hemen yaptım kendime bir site, gene o zamanların internet akımlarından etkilenmişim altta kayan yazı ile siteme hoşgeldiniz falan yazıları... Sitede ortada da bir fotograf vardı ama silinmiş o zamanla ahah. Neyse benim bu dandik sitem şu anda Google'da Mert adlı aramada ilk sırada 26,7000,000 sonuç arasından. (en azından türkiye içinden yapılan aramalarda)

İşin boktan yanı da artık Geocities Yahoo Web 360 mı ne olmuş, geocities'e giremiyorum, hiç bir şekilde o siteyi silemiyorum, değişiklik ya da yönlendirme yapamıyorum ve o sitede 1.sırada inatla... Anlayacağınız enkaz bir site olarak birinciliği koruyor kendisi ve bu gidişle ineceği de yok çünkü Blogger'da 2.5 yıldır yayınladığım bloğum bile 3.sırada Mert diye aratınca. Yani 2.5 yılda yetişememişim o ilk yaptığım sitenin popülerliğine. Pagerank'i 3 bu ilk yaptığım sitenin, benim şu anki bloğumun pageranki 4 ama gene de 1. olamıyor.

Benim bir altımda Mert.com alan adını almış 1969 yılında kurulmuş koca şirket var ama 2000 yılında benim Geocities'de yaptığım kıçı kırık sitenin altında kalmış... Ben o fabrikanın sahibi olsam kudururdum :)

Bir de o zamanlar anytimenow diye bir e-posta servisi kullanıyormuşum, eh onun da şifresini unutmuşum, kimbilir ne e-postalar gelmiştir o adrese eheh... Bir de sitede yazmışım "sizin de beğendiğiniz yazı veya fotoğraflar var ise lütfen e-posta ile iletiniz" diye, valla siteyi açtığım zamanlarda bir kişi bile eposta atmamıştı, bundan sonra attıysa da okuyamıyorum kusura bakmasınlar. Neyse eğer benim uzun saçlı halimi merak ediyorsanız 26 milyon 700 bin Mert'in tepesine çıkmış Mert Ulaş'ın ilk sitesine alalım sizi de :)

(not: o zamanlar da penguen-fors takma adını kullanıyordum o yüzden adını öyle koymuşum :) )

Bu arabayla Şişli'ye gidemezsin!

Siz yeni bir araba alıyorsunuz, fiyatta anlaşmışınız parası neyse vereceksiniz sonra satıcı size diyor ki;

-Ha arkadaşım yalnız sen bu arabayla Şişli'ye, Kadıköy'e ve Sarıyer'e gidemezsin !
-Neden?
-Yasak

Böyle bir diyalog çok garip geliyor değil mi? Aslında değil çünkü şimdiden ve bilmeden bu tür yasaklarla dolu birçok DVD oynatıcı, elektronik alet alıyorsunuz.

Normal koşullarda Amerika'da parasıyla satın aldığınız bir DVD'yi Türkiye'de izleyemezsiniz, ha izlersiniz şöyle 5 tane bölge kodu değiştirme hakkınız var, bir amerikadan gelen dvd, bir türkiyeden gelen dvd, sonra bir avrupa bir ingiltere bir de çin'den gelen dvd seyrettiniz hakkınız bitti bundan böyle son kullandığınız bölgenin kodu (bu durumda çin) dışından satın aldığınız dvd'leri izleyemiyosunuz. Teknolojik uyumsuzluk mu? Hah tabii ki hayır, teknolojik olarak hiçbir sorun yok ama bu kilidi yapan kafalar sorunlu... Bunun sebebi tabii ki bazı şirketlerin ticari karı başka hiçbir sebebi yok.

Elbette kısa süre içindebu kod kırıldı ve herkes bilgisayarında istediği bölgeden istediği filmi istediği kadar izlemeye başladı... Yasal mı? Değil, sürekli dünyayı gezen biriyseniz dvd oynatıcınızı 5 kereden sonra çöpe atıp yenisini almanız gerekli bu adamların mantığında, ya da suçlu korsan durumuna düşeceksiniz. Bilgisayarlar da kırıldı ama hala TV'ye bağladığınız çoğu DVD oynatıcı da geçerli olan bir sorun. (onlar da uzaktan kumandadan kod girerek kırılıyormuş galiba) Ha diyceksiniz ki ya ben zaten yurtdışından DVD almıyorum ki hiç... Peki ya bir kaç sene sonra size derlerse ki bundan sonra şu şirketten çıkan DVD'ler den başka DVD oynatamayacaksın cihazında? Sınırlayıcı zihniyetin sonu var mı? İran'da mollalar başbakanları yaşlı başı örtülü öğretmeninin elini öptü diye yaygara çıkarmışlar, neymiş kadın eline değmek günahmış, başbakanda kendini savunuyor "ama elinde eldiven vardı sayılmaz o" diye... Sınırlayıcı mantığın sonu var mı? Biri dini alet ediyor diğeri de parasal kazancını, geri kalan mantık aynı...

Ben bir kaç ay önce bir mp3 oynatıcı satın almıştım, dizayn ve kullanılabilirlik olarak gerçekten çok güzel bir cihaz ama bir sorunu var... Yalnızca windows işletim sistemi altında çalışıyormuş... Yani kısaca cihazı üreten firma Microsoft'dan para yemiş ve sadece Windows Media Player ile senkronize olmasını sağlamış. Linux kullanıcıları diyor ki "tamam siz kaynak kodunu verin, sürücülerini biz yazıcaz" cevap olarak "bu şirket kurallarımıza aykırı" yani Microsoft'un çıkarlarına aykırı. Teknoloji olarak bir yenilik yok kullanıcıya sunulan, aslında sadece Windows uyumlu yapmak için daha bile fazla para harcıyorlar. Şimdi sırf bu yüzden mp3 çalarımı satacağım ve bir daha hiç Iriver markası satın almayacağım.

Şimdi son olarak Digg'de bahsi geçen HD-DVD olayına dönersek, DVD'leri kısıtlamaya çalışan aynı mantık yeni bir teknoloji çıktığında gene iş başında. Eğer bu kod kırılmamış olsaydı hiç bir linux bilgisayar yeni nesil HD-DVD'leri okuyamayacaktı. Tabii bundan kim kazançlı çıkacaktı? Büyük şirketler gene... Parasını verip satın alabilirsin ama linux'ta oynatamazsın diyorlar yani, tıpkı parasını verip arabanı alırsın ama Şişli'ye giremezsin gibi, peki ya Şişli'ye taşınırsanız?

12 Nisan 2007

Blogger artık tamamiyle türkçe

Yeni farkettim Blogger artık tamamiyle türkçe desteğine kavuşmuş, bakalım Wordpress, Blogcu tarzı servisler ile rekabeti nasıl etkileyecek bu gelişme... Bir de Blogger bloglara sınırsız fotoğraf ekleme hizmeti sunuyor, Youtube ve Google Video gibi servisleri de var... Peki neden hala Blogger içinden direkt olarak video yükleme opsiyonu sunmuyor?

28 Mart 2007

İçimdeki asi penguen

Sanırım ciddi olarak Linux kullanmaya başlayalı yaklaşık 6 ay oluyor... İşte bu 6 ay sonunda galiba ilk kez "Linux" düşünerek karar almaya başladım. İki gün sonra döneceğim için kendime taşınabilir disk sürücüsü almak istiyordum, gittiğim alışveriş merkezinde bilgisayar ürünleri satan bir dükkan vardı, onlarda sadece Maxtor'un 200GB'lık modeli varmış ve fiyatı 99$'dı. Oldukça iyi bir fiyat aslında, sonra kutunun üzerinde sadece WindowsXP desteklediğini yazıyordu, kasiyere sordum Linux destekliyor mu diye, kasiyer diğer kasiyere sordu, diğer kasiyer yüzünde böyle "ne alaka" bakışı atıp bilmem ki dedi, sonra benim kasiyer internete girip araştırdı ama birşeyler bulamadı. Aslında büyük ihtimalle Linux'de de çalışıyordur ama emin olamadım ve işte sırf bu sebeple de almadım, kasiyer arkamdan alıp memnun kalmazsanız 30 gün içinde iade edebilirsiniz dedi, başımı çevirdim;

(baş çevirme esnasında saçımın havalı bir şekilde gözümün üstünde dalgalanmış olmasını isterdim o an ama daha 2 gün önce kestirdiğim için karizmam eksik oldu biraz)

-Hayır, en baştan kutusunda yazanları ve yaklaşımlarını beğenmedim, kalsın

Ben bir donanım alırken özgür olmak istiyorum, ben bir bilgisayar alırken üzerinde artık "designed for Windows XP" yazısını görmek istemiyorum, neden biliyor musunuz? Çünkü bilgisayar demek Windows demek değil, çünkü Windows'un engellemelerinden, hayatıma kattığı mavi ekranlı çilelerden, herşey için ekstra faiş fiyat çekmelerinden ve tekelci yaklaşımlarından gına geldi artık.

Size bir örnek sunayım, şu an Google olmasaydı muhtemelen çoğumuz hala 10MB'lık Hotmail hesabımızla sürünüyor olucaktık, şu an Firefox olmasaydı muhtemelen çoğumuz hala Internet Explorer'da binlerce pencere açmış olacaktık. Şu an Linux olmasaydı benim hayatımda hala "o mavi ekranlar" hala o restart düğmelerine basıp of çekmeler olacaktı. İşte Windows bunların hepsinin oluşumunu engellemeye çalıştı biliyor musunuz? Yıllar önce Netscape ile Windows arasındaki tekel davasını hatırlarsınız belki? Sonra düşünün neden aldığınız her bilgisayar donanımının üzerinde "designed for windows" yazıyor? Sizce donanım üreticileri kendi keyiflerinden mi koyuyor o logoyu? Belki de karşılığında Windows'dan para yiyorlardır ne dersiniz? Windows bulabildiği her imkanda açık kaynak yazılımın önünü kesmeye çalıştı biliyor musunuz? Windows'un bu hamleleri yüzünden bilgisayar dünyası potansiyel gelişiminin ne kadar gerisinde kaldı biliyor musunuz?

Benim Linux ile ilk tanışmamı anlatayım size ama bunun için önce size tüm bilgisayar geçmişimi anlatmam gerekir...

Mert'in bilgisayar geçmişi

Yaşım 10-12, o sıralar tüm çocuklarda Amiga var, ne güzel makinaydı o. Ben tabii ki babama bir tane alması için yalvarıyorum. Bir gün babam eve bir kutuyla geliyor ama biraz büyük bir kutu, Amiga olamaz... Kutunun içinden ilk bilgisayarım MAC çıktı... Evet evet muhtemelen ben şu anda koyu Mac taraftarı olan çoğu kişiden önce MAC kullanmaya başlamıştım. Babam tabii sırf oyun oynamasın bişeyler de öğrensin diye MAC almış bana Amiga yerine ki Amiga'dan çok daha pahalı haliyle... O zamanki işletim sistemi MAC OS System 7'di hatta yeni çıkmıştı. Memnun muydum? Hayır! Neden biliyor musunuz? Çünkü içinde hiç oyun yoktu :) O yaşlarda tek derdim oyundu ve Mac üzerinde çok az oyun vardı, çok iyi hatırlıyorum büyük bir Mac bayisi vardı Levent'te (şimdi kapandı) bir de karşı yakada. Oralara gidip oyun dilenirdim adamlar da ellerinde olan oyunları diskete çekip bana verirlerdi, yani kutulu falan satılan birşey yok ortada tamamiyle adam bir yerden bulmuş yüklemiş kendine bana da satıyordu, iyi de para istiyordu kazıkçılar kendilerine maliyeti sıfır olan oyunlar için. O zamanlar amigası olan bütün arkadaşlarım Levent'te şu an McDonalds'ın karşısındaki pasajın içindeki Show Computer'dan (adını çok iyi hatırlıyorum, şimdi orası da kapanmıştır) ucuza bir sürü oyun alıyordu, ben sürünüyordum elimdeki dandik oyunlarla... Bir de bu Mac'in o zaman ki sistemi arada çöküyordu komple açılmıyordu hiç, tamir için bilgisayarı karşı yakaya götürürdüm, adamlara 50 dolar verip tamir etmelerini bekler 2 gün sonra da gidip alırdım bilgisayarı. Ben tabi bilgisayarı anlamak için sistemi kurcaladıkça bişey olup bozuluyor, içimde nasıl bir sıkıntı oluyordu, annemden 50 dolar istiycem az para değil, oraya dek taşıycam bekliycem iki gün tamir olmasını falan... Her seferinde kendi kendime kızıyordum neden kurcalıyorum diye. Adamlar da götürürken her seferinde benden bilgisayarla birlikte gelen disketleri de istiyorlardı nedense. Neyse ben çok sık götürmeye başlayınca adam bir gün bunalmış olacak ki dayanamayıp söyledi,

-Ya aslında biliyor musun bu disketlerden sen de sistemi tekrar yükleyebilirsin...

Eşşoğlu eşşekler, çok afedersiniz tekrar söylemek istiyorum eşşoğlu eşşekler... Her seferinde benden 50 dolar alıp bana o koca bilgisayarı o kadar taşıttılar kaç kere çocuk başıma, kendi başıma yaptığımda 30 dakika süren sistemi yeniden yükleme işlemi için beni en az 2-3 gün beklettiler, ben kendim keşfetmiyeyim diye bana sakın bu disketleri kurcalama dediler sonra da bunalınca bana diyor ki "ya bak aslında sen kendi disketlerinle kendi evinde para vermeden de yapabilirsin"

Son bir kez hep birlikte; "Şimdi mi söylenir bu eşşoğlu eşşekler!"

Tahmin edersiniz ki o gün benim MAC maceramın sonu olmuştu, bir daha hiç bir Apple ürünü almadım, bugün bile ne bir ipod ne de başka bir şey çünkü bence hala aynı mantık sürüyor (bakınız ömrü dolduğunda değiştirilemiyen ipod pilleri)...

O zamanlar oyun alanında yeni bir platform doğuyordu... 486lar! Show Computer'de PC oyunları Amiga oyunları yanında artmaya başlamış herkes kataloglardan oyun beğeniyor bu oyunlar arj'da sıkıştırılarak disket başına fiyatla satılıyordu. Hemen yalvar yakar bir PC aldırdım babama, MAC'i onun ofisine postalatıp. O zamanlar Windows 3.1 yeni çıkmış, bilgisayar ilk açıldığında dos ekranı komut satırı çıkıyor, 2 satırlık arj komutuyla sıkıştırılmış 16 disketlik oyunlar açılıp oynanıyor, büyük heyecan fırtınası, sıkılırsak da win yazıp windows 3.1'e geçiş yapılıyor. O zaman windows 3.1 PC'ciler için çok büyük yenilik ben MAC'den alışık olduğum için ne var ki bildiğin bilgisayar işte diyordum... Sonra CD formatı müziklerden sonra ilk defa bilgisayar oyunları için de kullanılmaya başladı. Aman tanrım ne grafiklerdi onlar öyle... Show Computer'da görüyorduk, Show Computer'in sahibi bize geleceğin teknolojisi bu CDler diyordu... Bir CD 650 MB benim o zaman ki bilgisayarın hard diski 340 MB... Hemen 2 hızlı bir CD sürücü alındı, gelsin oyunlar, yepyeni bir heyecan fırtınası. Kopya bir CD oyun o zamanlar 35 dolar, bir arkadaşımızın doğumgünü olduğunda 3-5 arkadaş para toplayıp ona bir CD oyun alıyorduk, arada biz de oynayabiliyorduk böylece :) Bu arada artık windows 95 çıkmış, herkes onu kullanıyor artık ama herkes çok yer kapladığından yakınıyor.

Bir süre sonra artık CD oyunları yavaş kalmaya başladı bizim bilgisayarlarda... sonra birden Pentium çipli bilgisayarlar çıktı, arkadaşlarım içinde Pentium'a ilk ben geçmiştim bazı oyunlar olması gerekenden bile hızlı çalışıyordu, oldukça kıskanılmıştı o zamanlar bilgisayarım :) Hatırlıyorum IBM markaydı, kendi CD sürücüsü vardı... Pentium 75, 600MB disk alanı var vay beee... Su anda hala babamın ofisinde en basit word işlemlerini yapmak için durur bir köşede o bilgisayar. Sonra Windows 98 çıkar, 95'e göre daha iyi ama daha çok yer kaplıyor ve 486lar için oldukça fazla işlemci gücü istiyordu. 486sı olan bir arkadaşım heves edip 95'ten yükseltmişti, hard diskinde sadece 80MB boş yer kalmıştı, bana sormuştu napiim kullanayım mı diye, ben de;

-Valla işletim sistemi yüklüyorsun ama yükledikten sonra işletecek bir dosya alanın kalmıyor... tabii gene sen bilirsin

deyince gaz olup pentium işlemcili, yüksek disk kapasiteli yeni bir bilgisayar almıştı o da... Daha sonra abuk subuk bir Windows 2000 çıktı hiç yüklemedim bile. Bu arada artık ekran kartları ayrı satılır olmuştu, o zamanlar Vodoo en popüler, en hızlı ekran kartıydı sonra Nvidia satın almıştı onu da. Oyunlardaki abartı grafikler artık bizi şaşırtmıyordu bile. Yeni işlemciler hızla çıkıyordu; Pentium MMX, Pentium 2,3,4... Ama asıl yükselen başka bir şey vardı, o da internet...

İnternet bağlantıma sanırım orta 2 veya orta sonda kavuştum, o zamanlar ilk modemim external US robotics 28K (ama yazılım ile 33.6K ya yükseltilebiliyordu neden böyle opsiyonel yaptılarsa...) o zaman IBM Pentium 75'imi kullanıyordum. O sıralar internette arama motoru olarak altavista ve yahoo'nun adı geçerdi bir tek. Eksisozluk daha kurulmamıştı ya da yeni yeni kuruluyordu Odtü'lüler tarafından sanırım. BBS odaları vardı, Türkiye'deki bir bilgisayar dergisinde reklamlarını görüp yabancı bir BBS sitesine girmiştim on beş dakika kadar, o yurtdışına yapılan on beş dakikalık bağlantı bile o ayki telefon faturası yüzünden babamdan azar işitmeme yetmişti. Superonline ile bağlanıyordum internete, Doruk Net ve Turk.Net bağlantıları da popülerdi, o zamanlar sabit bir fatura ödeyip istediğin kadar kalabiliyordun internette, hiç telefon parası yazmıyordu Superonline bağlantılarında. Sonra çok sömürülüyor diye Türk Telekom bunu kaldırmıştı ve telefon hattında kaldığın kadar düşük tarifeden para yazmaya başlamıştı. En popüler mekanlar IRC sohbet odalarıydı, o zamanlar ünlü zurna odası vardı orada yönetici olmak büyük ayrıcalıktı ama zurna çok popüler ve kalabalık olduğu için diğer odaları daha çok seviyordum ben... İşte o zamanlarda bile linux kullanıcısı abilerin kurduğu linux odası vardı, o zamanlardan bedava bir açık kaynaklı işletim sistemi fikri (gerçi o zamanlar açık kaynağın anlamını bile tam olarak bilmiyordum ya) bana cazip geldiği için ilk kez o zamanlar linux kurmuştum bilgisayarıma, hangi sürümü şu an hatırlamıyorum...

Yükledim bilgisayara bir sürü yazı yazdı, kullanıcı adımı ve şifre yaratmamı istedi yarattım, çat diye komut satırı çıktı karşıma... "win" yazıyorum yok (ahah linuxde ilk yazdığım komutun win olması da bayaa saçma biliyorum :) ), "dir" yazıyorum yok... Ekranda komut satırı yanıp sönüyor sadece... Tabii ki ben linux komutlarından bihaber olduğum için hiç bişey yapamıyorum, dos komut sistemi ile çok farklı ve çevremde öğreticek biri de yok. Sonra bilgisayarı tekrar Windows'da açıp soluğu IRC'deki linux odasında aldım. Odada bir sürü şey konuşuluyor ama ben neredeyse hiçbirini anlamıyorum, sonra cesaretimi toplayıp sordum;

-Ya linux'da böyle windows gibi pencere sistemine nasıl geçiliyor acaba?

O zamanlar sanırım X grafik sistemi yoktu ya da yeni yaratılıyordu linux için. Bu sorumla büyük bir tartışma başlatmıştım linux odasında farkında olmadan, kimi;

-Grafiksel arayüze hiç gerek yok, boşu boşuna bilgisayarın kaynaklarını tüketiyor hızı yavaşlatıyor

derken kimi daha ılımlıydı,

-Aslında olabilir, üzerinde düşünüp ortak bir platform yaratmak lazım

kimileri de benim o zamanlar anlamadığım bir çok teknik terimden bahsediyordu, anlamadığım için aklımda bile kalmamış... Bundan sonra 2004 yılında tekrar denedim, bir çok şey çok güzelleşmişti ama sistemimdeki bazı aygıtları tanımadığı için vazgeçmek zorunda kalmıştım gene.

Yıl 2006, Linux Mert'in hayatına sarsıcı bir şekilde geri dönüş yapıyor :) Yıllar geçti, bir çok şey değişti ama inanın Linux'de değişti ve artık 1 değil 4-5 çeşitte windows tarzı pencere sistemi mevcut, seç beğen al. Hala kafanızda şüpheleriniz var biliyorum o yüzden lütfen sadece şu videoyu izleyin;


Bu videoda görülen işletim sistemi tamamı türkçe olan linux tabanlı Pardus (ve üzerinde Beryl eklentisi) İlk izlediğinizde karışık gözükebilir ama inanın hem görünüm olarak hem de kullanılabilirlik olarak bağımlılık yaratıyor. Böyle bir işletim sistemini kullanmanın size maliyeti 0 YTL (bireysel kullanıcılar için). Bu sistemi eski pentium 3ünüzde bile çalıştırabilirsiniz.

Windows Vista mı? Hani şu doğru düzgün çalıştırabilmek için bir süper bilgisayara ihtiyaç duyulan, bilmem kaç yüz dolar para verilen ve grafiksel olarak bu videodakinin onda birini anca yapabilen, sürekli güvenlik açığı bulunan işletim sistemi mi? Evet o da piyasaya çıktı :)

Şimdi düşünün bir tarafta dünyanın en zengin şirketlerinden biri, diğer tarafta yalnızca gönüllülerin hiç bir ücret almadan geliştirdikleri bir işletim sistemi. Sizce Windows size paranızın hakkını veriyor mu? Şimdi Windows'un neden yıllardır açık kaynak yazılımları engellemeye çalıştığını anlayabiliyor musunuz?

Hikayenin en başına dönecek olursak, ben şu anda çift işletim sistemi (linux ve WinXP) kullanıyorum ve taşınabilir disk almamın tek sebebi ise dosyalarımı yedekleyip şu boş yere yer kaplayan Windows'dan kurtulmak (mevcut bilgisayarımla birlikte gelmişti) ve linux'e kesin geçiş yapmak. Sadece linux kullanınca Windows'un tekeline almaya çalıştığı donanım üreticilerinin sırf Windows için yapılmış bazı donanımlarını kullanamayacağım evet biliyorum ama umrumda değil, o zaman o donanımları almam, linux destekleyenleri alırım.

Son olarak Linux'e geçiş yapmak sadece işletim sistemini değiştirmek değildir, Linux'a geçiş yapmak kafanızdaki felsefeyi değiştirmek, özgürlüğünüzü istemektir. İşte Windows'un tekelinde bilgisayar dünyasının nasıl gelişmelerden mahrum kaldığını görebiliyor musunuz? Satın aldığınız donanım inanın çok daha fazlasını yapabilir sizin için, sadece onu özgür kılmanız gerekiyor, Linux artık sadece bilgisayar kurtlarına değil, özgürlüğünü arayan herkese kollarını açıyor.

14 Mart 2007

Ucaklarda internet fikri

Ucaklarda bildiginiz gibi kablosuz internet kullanilmaya basladi bile, hatta buradan benim ucaktan yayinlanmis ilk videoblog denememi de gorebilirsiniz. (hey gidi gunler, yil 2005)

Uzun yolculuklarda kullanilan ucaklarin cogunda da artik her yolcunun oturdugu koltugun onune kisisel bir ekran da yerlestirmeye basladilar ve hatta bu standart olmaya basliyor. Su anda bu ekranlardan ya TV/film seyredebiliyor, ucagin onundeki kameradan asagiyi seyredebiliyor veya ucagin mevcut rotasini bir harita uzerinden goruntuleyebiliyorsunuz.

Peki neden bu ekranlar internete bagli bir bilgisayar olmuyor?

-Mert bu kadar ekran koymak zaten bir maliyet, bir de her koltugun altina bir bilgisayar mi sikistiralim? O kadar bilgisayara kim para bulucak hem?

Oncelikle her monitor icin tek bir bilgisyar olmasi sart degil, bu monitorlerin hepsini bir kablo ile "tek" guclu bir bilgisayara baglayabilir ve her monitoru terminal olarak kullanabilirsiniz. Bu bilgisayarin yapacagi tek sey islemci gucunu koltuk sayisina gore ayirip her ekrana istenilen bilgiyi gondermesi olacaktir ve maliyeti de tabi ki ucuz olucaktir yuzlerce bilgisayar kullanmaktan.

-Peki Mert hadi bilgisayari koyduk diyelim, klavyeyi ne yapicaz, nereye sikistiracagiz? Sonra herkes klavyenin uzerine bisey doker, kirar...

Heh bunlarda gereksiz kaygilar... Soyle ki virtual laser klavye denilen birsey var, bunu alip her ekranin altina yerlestirirsiniz sabit bir sekilde sonra kullanici onundeki yemek tepsisini acip klavyeyi bu tepsi uzerine yansitabilir. Su anda bu klavyenin maliyeti yaklasik $180 dolar, tabi ki uretildigi Cin'e gidip $50 a mal edebilir ve hatta uretici firma ile anlasip biz bu urunun ucaklarimizda reklamini yapicaz ve satisini gerceklestiricez cunku ucaklarimizda bunu kullanan yolcular muhtemelen etkilenip satin alicak deyip cok daha ucuza bile kapatabilirsiniz urunu.

-Tamam klavyeyi de koyduk Mert ama ne avantaj saglayacak ki internet sunmak ucaklarda? hem internetin parasini nasil oduyecegiz?

Oncelikle rakiplerinize karsi bir avantaj elde ediyorsunuz. Internetin parasini ucaga koyucaginiz ekranlardaki reklamlardan kazanabilirsiniz. Interneti kullanmak icin ekranini acicak her kullanici bu reklami gormus olucak. Bunun disinda bastirdiginiz butun o ucak dergileri var ya, iste onlarin hepsini bu ekranda pdf ile sunabilir, bu derginin bir kopyasini isteyen okuyucunun eposta adresine otomatikman gonderebilir veya bu derginin yazili bir kac kopyasini gene ucaginizda bulundurursunuz. Boylelikle dergi basim masraflariniz azaliyor. Bunun disinda bu dergileri koydugunuz koltuk arkasindaki bacak araligi artmis oluyor. Baska neler yapilabilir... Kullanicilardan yolculuklari ile oneri ve sikayetlerini bu ekrandan bildirmelerini saglayabilirsiniz. Kullanici hostesi bu ekran sayesinde cagirabilir. Ornegin ben susadim bir bardak su istiyorum degil mi, yukaridaki dugmeye basiyorum, hostes geliyor, konusarak derdimi anlatmaya calisiyorum, hostes gidiyor, hostes elinde bir su bardagi ile geri donuyor. Bunun yerine ekrandan otomatik olarak hosteslere yazip derdinizi anlatabilir ve hostes sadece tek bir kerede suyunuzu getirir, ayni sekilde yemek siparislerinizi de. Bir de tabi ki TV mi bir insani daha cok oyalar, internet mi? Tv'de herkesin istedigi bir program sunabilir misiniz? Sonra internet ve bilgisayar yardimiyla bir film arsivi olusturabilir ve isteyen kullaniciya istedigi filmi satin alma imkani sunabilirsiniz. Buradan da bir gelir elde edersiniz. Internet ile her kullaniciya VOIP imkani sunabilirsiniz boylelikle daha ucuz tarifeler ile insanlar gorusme yapabilir. Bu da sizin kariniz tabi ki... Bilmem ki sanirim interneti koyunca onunuz cok aciliyor :)

Bu arada bloga bir gunde 5 yazi girerek rekorumu kirdim sanirim :)

Resim bankasi ve reklam fikri

Internet uzerinde yavas yavas ureten toplum modeline gecmeye basliyoruz. Bunun yayilmasini en cok saglayan seylerden biri de bloglar sanirim. Bloglara herkes yaziyor degil mi? Peki yazili bir metinin gorseller ile guclendirilmesinin yararindan bahsetmistim daha once de. Iste bu sebeple yazan insanlar surekli olarak yazilarina yazilariyla anlamli bir iki fotografta eklemek istiyor degil mi? Cogumuzun kullandigi (benim de) kaynak ise genellikle "Google Image Search" oyle degil mi? Ve ne yazik ki aslinda farkinda olmadan baskalarinin resimlerini calip copyright haklarini ihlal ediyor olabiliriz.

Peki dusunun, soyle bir servis olsa... Kullanicilar bir servise kendi cektikleri ve kendilerine ait olan fotograflari yuklese bu servise. Daha sonra uye olan ve bu servisi kullanmak isteyen uyelere bir kod (muhtemelen javascript) verilse ve dense ki "sen bu sistem uzerindeki butun resimleri yazilarinda kullanabilirsin ama bu kodu yayinladigin sayfaya koyman sartiyla..." Iste bu kodu koyan uyelerin kodu koyduklari kisimda reklamlar gosterilse servise uye reklam kuruluslarinin verdigi reklamlar...

Daha acik anlatmaya calisayim, ben bu servise uye oldum ve sidebarima reklam kodunu yerlestirdim. Sonra bu servisin bana sundugu firefox/IE eklentisi sayesinde blogumu yazarken bu eklentiye basiyorum ve bana anahtar kelime girmemi soyluyor, ben klavye yaziyorum ve karsima klavyelerle ilgili kullanicilarin yolladigi klavye fotograflari ve cizimleri geliyor, ben begendigim birini secip koyuyorum yazima (ama resim olarak degil bir javascript olarak veriliyor resim kodu bana). Iste yazim yayinlandigi zaman bir kod olarak koydugum resimler goruntulenmeden once bakiyor sayfada reklamlar icin olan diger javascript mevcut mu diye
... Eger mevcutsa resimlerin goruntulenmesine izin veriyor, degilse gostermiyor. Boylelikle sadece reklamlari sitelerinde gosterenler bedava resim bankasindan yararlanabiliyor... Bu arada sitenizde gosterilen reklamlarda tabi ki son yazdiginiz yazida resim ararken kullandiginiz anahtar kelime ile baglantili olur, yani ben son yazimda klavye ile ilgili bir resim kullandiysam, yandaki reklam kutusunda da sadece klavye veya genel bilgisayar urunu reklamlari cikacaktir.

Peki kullanicilar sisteme niye kendi fotograflarini veya cizimlerini yuklesinler derseniz, sistem onlara reklam verenlerden kazandigi bir yuzdeyi vericek de o yuzden. Bunun disinda sistem blog yazanlar arasinda en cok aranan kelimeleri listeleyebilir boylelikle resim veya fotograf yukleyen kullanicilar da en cok hangi turde gorsele ihtiyac var bunu anlayabilir. Tabi bence bir tek blog yazanlar kullanmaz bu servisi, daha genis bir kullanici kitlesi olur.

10 Mart 2007

Guzel seyler de oluyor

Her ne kadar cogumuzun Youtube olayinda ki sansur yuzunden keyfi kactiysa da ulkemizde sosyal internet anlayisi olarak guzel seyler de oluyor. Buna bir ornek;

Gecen gun e-postama baktigimda gelen iletilerden birine gozum takildi, ilk bakista yeni acilan bir internet sitesi tanitimi icin atilmis bir spam (istenmeyen reklam) iletisi sanmistim ama sonra baktim ki icinde "blogunuzu zevkle okuyoruz" yazan kisisel bir ileti. Iletide yeni kurduklari bir alisveris sitesini ve ozelliklerini tanitiyorlardi ama benden gidip bu siteye uye olmami istemiyorlar! Benden bu sitenin sundugu yenilikler hakkinda goruslerimi istiyorlardi...

Peki niye ben? Beni nasil bulmuslar? Sizce blog yazan insanlar internette ne kadar zaman geciriyor? Blog yazarken, blog okurken ve okuduklari diger bloglardaki baglantilari incelerken inanin internet basinda oldukca zaman harcayabiliyor biri. Peki internet uzerinden en cok kimler alisveris yapabilir? Internette en cok zaman harcayanlar olabilir mi? Iste demek ki artik bazi zihinlerde blog yazanlar icin, "iste 3-5 cocuk yaziyor oyle ne geregi varsa" mantigi yerine "aa bak bu cocuklardan belki yardim alabiliriz" gorusu yerlesmeye basliyor. Onlara goruslerimi bildirmeden once e-postaya cevap yazdim ve onlardan izin istedim siteniz hakkindaki goruslerimi gunlugumde yayinlayabilir miyim diye. Bunun nedeni ise tabii ki paylasim fikrine inandigim icin, eger bazi seyler hakkinda yaratici gorus bildirirsem bundan sadece o firmanin degil butun olarak her internet girisimcisinin yararlanmasini isterim ve eger bu rekabet doguracaksa ne guzel iste. Bu istegime de olumlu yanit verdikleri icin ve bana gore mantik olarak cok dogru bir yolda ilerledikleri icin elimden geldigince yaratici gorusler sunmaya calisacagim. Bu kadar on bilgi verdikten sonra baslayabiliriz ama bastan uyarayim oldukca uzun ve biraz teknik bir inceleme olacak bu sebeple internet girisimleriyle pek ilgisi olmayan okuyucular sikilabilir...

Oncelikle sistemin adi Kuerila ve buradan ulasabilirsiniz, ne var ki su anda sistem hizmete girme asamasindaymis ve bana soylediklerine gore 1 hafta icinde hizmete baslayamayi planliyorlarmis.


1) Fikir: Her saat basinda cok indirimli bir fiyattan 1 yeni urun satmak

Buna benzer bir fikir gormustum yabanci bir sitede ama orada her gun yeni bir urun satiyorlardi sanirim.
  • Zaman araligini dusurmus olmanin bana gore avantajlari: daha cok urun sunup satabilme imkani, daha fazla tiklanma orani (gunde sadece 1 kere ziyaret etmek yerine, her saat basi ziyaret edebilir kullanici)
  • Zaman araligini dusurmus olmanin bana gore dezavantaji: Internet ortaminda kulaktan kulaga iletisimin onemi buyuktur. Mesela su saatte bir urun satiyorsunuz, bunu cok begendim ve kendime aliyorum ama bunu alabilecek bir kac arkadasim daha var hemen onlara da haber veriyorum mail atarak. Peki arkadaslarim 1 saat icinde maillerini okuyabilecek mi? Bu dezavanataji ortadan kaldirmak icin neler yapilabilir? Eger kayitli bir kullanici o saatte gordugu urunu begenmis ise ona o urun icin sadece 2 gun gecerli olacak kalici bir baglanti verin, bir bakima rezervasyon hakki (bunu sadece kayitli kullanicilara verin). Bu sekilde begendigi urunu almak veya arkadaslarina haber verebilmek icin fazladan vakti olabilir. Bu sayede sitenize kullanicilar daha da sik girecektir cunku "ya su anda alamiycak olsam da bir bakayim ne var, en kotu 2 gunluk baglantisini alir sonra vaktim olunca satin alirim" derler.
2) Isim: Kuerila... Oncelikle uluslararasi bir sirket olmak istediginizi belirttiginiz icin epostanizda, bu isim mantikli geldi bana ama dikkat etmeniz gereken birsey var, bu isim herhangi bir dilde bir kelimeyi cagristiriyor mu? Bir "Citroen Saxo" skandali olmasini istemezsiniz ismin degil mi :) Eger bunu onceden arastirdiysaniz guzel. Isim biraz "gerilla" terimini andiriyor bana ama bunda sorun yok hatta daha iyi baska bir kelimeye benzemesi akilda kalmasi icin. Dikkatimi ceken birsey, isimde tekrar edilen harfler secilince bence daha akilda kalici oluyor, ornegin Google (2 g, 2 o) veya Yahoo (gene 2 o) veya Altavista (3 a, 2 t) ama dedigim gibi bu cok da onemli degil cunku eger tutulursa "Flickr"a bakarsaniz tekrar eden hicbir sey yok icinde ama unlu oldugu icin akilda kaliyor belli bir zaman sonra.

3) Site dizayni: Sistemde su anda sadece "Cok yakinda" sayfasi mevcut, benimle iletisime gecmeden once test hesaplarini kapatmislar bu sebeple su anda sadece bu sayfa ve logosu hakkinda yorum yapabiliyorum. Oncelikle renk guzel, kirmizi tuketimi cagristiran bir renk ama acikcasi bana biraz "Arcelik" havasi verdi. Bunda tabi ki kotu birsey yok ama eger daha farkli bir imaj yaratmak isterseniz bir iki farkli renk tonu daha ekleyebilirsiniz. Logoyu sevdim, yalin ve basit. Fare imleci ve fiyat etiketi internet uzerinden alisverisi cok iyi temsil etmis ama... sadece bir eksigi var logonun. Hiz... "Saatte 1 urun cok indirimli" demek bir bakima "batan geminin mallari" demek degil mi? Iste bu yuzden bu logoya mesela sadece etiketin yaninda 2-3 basit cizgi koyarak ya da arkasindan iz birakiyor (cok seffaf bir blur efekti ile) havasi verilerek hiz katilabilir.

Bunun disinda buyuk bir eksigi daha var bu tek sayfanin. "Bir sure daha bunlarla idare edeceksiniz" diyerek sisteminize duydugunuz guveni gostermissiniz ve kullaniciyi diger alisveris sitelerine yonlendirmissiniz, bu guzel, kullanici ben bosu bosuna mi actim bu sayfayi diye dusunmuyor ama iste kullaniciyi yonlendirmeniz gereken bir yer daha olmaliydi. Sirket blogunuz... Sirket bloglari sirketinizin insancil yanini ortaya koyar, sirket bloglari sayesinde kullanici "acaba simdi ne yapiyorlar bu adamlar" diye dusundugunde "bak biz bos durmuyoruz, sistemi yaptik, kurduk ve gelistirmek icin de surekli calismaya devam ediyoruz" mesajini verir, sirket bloglari size geri besleme alma firsati verir. Bence hemen bir sirket blogu acin ve bu blogu mumkunse sistemin yuklu oldugu sunucudan farkli bir sunucuda acin. Farkli sunucu dememin sebebi, eger mevcut sunucunuz olur ki bir gun cokerse hemen alan adinizi bu sirket blogunun bulundugu sunucuya yonlendirip kullanicilariniza blogunuzdan mevcut sorun hakkinda bilgi verebilir ve ne zaman sistemin normale donecegini bildirebilirsiniz. (Bu yaklasim inanin "sistemde bir hata olustu, sonra tekrar deneyin" sayfasindan cok daha iyidir) Bunun disinda bu bloga sadece sirket yoneticisi veya bir kisi yazmasin, sirket icindeki bir cok calisanin yazdigi bir takim blogu olsun ve sirket calisanlarini ozgur birakin, istediklerinde sirketi ve sistemi elestirme haklari olsun. (Ama bu musterilerin gozu onunde kucuk dusurmez mi sirketimizi? diye soracak olursaniz hayir bence dusurmez zaten bu blogu anasayfanizda yayinlamiyacaksiniz, asagida kucuk bir baglanti vereceksiniz sadece ve bu blogu okuyanlar sadece "merakli kullanicilar" olacak ve merakli kullanicilar da bence "aa bak ne kadar modern adamlar, elestiriyi serbest birakmislar sirket icinde ve bunu paylasmaktan bile cekinmiyorlar" diye dusunecektir ve belki eger internet isindeyse o merakli kullanici, ozgur ofis ortamindan etkilenip size is basvurusunda bile bulunabilir)

Evet sadece bir kuerila.com adresinden bu kadar analiz yapabiliyorsam demek ki dogru yoldayim :) Simdi sira geldi mailinizde belirttiginiz sistem ozelliklerine;
Şeffaf Müşteri Desteği : Yaptığımız araştırmalar sonucu internetten alışveriş yapanların en büyük sorununun sitelerin duyarsız müşteri temsilcilikleri olduğunu farkettik. Bu konunun üzerinde düşünerek Şeffaf Müşteri Desteği adını verdiğimiz, dünyada ilk olan ve patent alma çalışmalarını başlattığımız bir sistem geliştirdik. Bu sistemde üyelerin müşteri desteğiyle olan tüm yazışmaları (üyelerin kendi istekleriyle yayınlanmasını istemediği mesajlar haricinde) herkese açık. Bu nedenle üye, sitemizle herhangi bir problem yaşarsa (ki yaşayacağını sanmıyoruz) bizden kaliteli bir müşteri desteği hizmeti alacağına emin. Çünkü biliyoruz ki, bir üyemizin sorununu çözmezsek veya kaba davranırsak, tüm üyelerimiz de tüm bu süreci takip edebileceği için, hepsini kaybetme riskimiz olacak. Bu sistemle, üyelerimizin yararına olarak, kendi üzerimizde bir baskı oluşturuyoruz.
Cok guzel bir yaklasim, bir doktor sigarayi birakmak isteyenlere ne tavsiye eder biliyor musunuz? Sigarayi biraktiginizi tum cevrenize ve arkadaslariniza soyleyin der, cunku bu sayede ayni mantikla kisi tekrar sigaraya baslarsa arkadaslarinin onunla dalga gececegini bilir ve bu yeniden baslamamasi icin bir baski olusturur. Tamamiyle ayni mantik, tek eklemem bu yazismalari izleyin ve bunlar icinde sikca sorulan sorulari isaretleyin. Bu sayede eger bir kullanici size sik sorulan bir soru sordugunda kullanici temsilcisi hemen bu isaretlenmis mesaji cagirip ayni cevabi yapistirabilir tekrar yazmadan. Boylelikle kendi "sikca sorulan sorular" arsivinizi otomatikman olusturmus olursunuz, tekrarlardan kacinirsiniz :) (ama sakin bu sistemi otomatiklestirmeyin, mesela kullanici destek ekraninda teslimat yazdigi anda bunu algilayip otomatikman teslimat sartlarini yapistiran "guyaa akilli" otomatik bir sistem cok sinir bozup samimiyet faktorunuzu dusurebilir)
Açık Eksiltmeli Tedarik : Bu sistemde üyeler, siteye giriş yaptıktan sonra kontrol panellerinde sitemizde en çok görmeyi istedikleri ürünleri giriyorlar. Bu veriler toplanıyor ve bir plan oluşturuluyor. Bu plan dahilinde belirli bir saatte listelenecek ürün, öneceden güvenilirliklerini onaylayıp bir üye girişi verdiğimiz tedarikçiler için ayrılan sayfada açık eksiltmeye çıkarılıyor. Açık eksiltme sonucunda ürünü en uygun fiyata tedarik edebilecek olan tedarikçi belirleniyor, böylece biz de tüm ürünleri çok uygun fiyata satışa çıkarabiliyoruz.
Bu da cok mantikli bir uygulama, bu uygulama ile siz tedarikci pesinde kosmaktansa tedarikciler sizin icin en uygun fiyati onunuze sunuyor. Sistemin acik olmasindan faydalanarak da tedarikciler arasindaki rekabeti arttiriyorsunuz ve ileride sirketinizde olasi bir satin alma mudurunun belli bir tedarikciyle el altindan anlasip yolsuzluk yapmasini engellemis oluyorsunuz. Burada ekleyebilecegim iki sey var, birincisi tedarikcilerin sadece fiyat vermelerini saglamayin, fiyat ve teslimat zamani vermelerini isteyin cunku teslimat suresi bazen fiyattan daha onemli olabilir. Ikinci tavsiyem ise kullanici en cok gormek istedigi urunu girerken sadece spesifik bir urun yazabilmesinin disinda kategori de koyabilsin, mesela Playstation 3 isteyen kullanici bunu yazabilsin ama bunun disinda bir oyun konsolu almaya karar vermis ama hangisini alacagini secememis olan kullanici da sadece oyun konsolu yazabilsin. Bu sistemi yaratmak icin tagleme (etiketleme) ozelliginden faydalanabilirsiniz. Ornegin oyun konsolu etiketini yaratirsiniz, bu etiketin altinda alt etiketler olarak PS3, Wii, Xbox gibi etiketler yaratirsiniz, bu sayede sadece oyun konsolu yazan kullanici bu 3 etiketi de isaretlemis olur ayni anda (ve farkinda olmadan) Bir de etiketleri gosterin kullanicilara, kullanici sadece etikete tiklayarak (hic yazmadan) iletebilsin size istegini, bir baska faydasi da o anda ihtiyaci olan ama aklina gelmeyen bir seyi hazir varolan etiketlerden gorurse "aa evet bak bunu da istiyorum" diyebilir.
Bonus Kodu Sistemi: Yine Türkiye' de ilk olacak bir sistem. Siteyi başka kişilere tanıtmak; affiliate olmak için üyelerin bir web sitesi sahibi olması gerekmiyor. Her üyeye, üye olurken kendi belirledikleri bir bonus kodu veriliyor. Daha sonra bu bonus koduyla üye olan kişiler, bu bonus kodunun sahibinin hesabına ekleniyor. Böylece üye, her gönderdiği üyenin yaptığı alışverişten komisyon kazanabiliyor. Üstelik websitesine,linke,banner'a ihtiyaç duymadan, sadece kendi belirlediği bir bonus koduyla.
Guzel bir uygulama, linkler, bannerlar cok ugrastiriyordu gercekten. Bu sisteme ekleyebilecekleriniz; oncelikle bu bonus kodunu kimlere vericek bu kullanici? Arkadaslarina degil mi. Peki arkadaslariyla en cok nasil haberlesiyor turk kullanicilari? Eposta'mi? Hayir MSN Messenger. (Amerika icin bu AOL messenger mesela) Iste bu bonus kodu ekranindan MSN listesindeki arkadaslarini import edebilsin ve hepsine birden otomatik bir mesaj gonderebilsin (ya da sectiklerine). Bu otomatik mesaji kullanici kendi degistirebilecegi gibi hic bir sey yazmasina ihtiyac birakmayacak otomatik olarak bir mesaj metini de olsun. Bu metini cok iyi dusunmelisiniz, samimi ve icten olmali, reklam gibi gozukmemeli. Son olarak tek tusla bu mesaji hepsine gonderebilsin. Sonra akilli bir sistem insaa edin, cagirdigi kullanici bu verdigi kod ile uye olucak degil mi? Hemen bu kod ile uye olan kullaniciyi cagiran kisinin arkadaslarim kismina eklensin. (arkadaslarim kismi yoksa ekleyin) Insanlar arkadaslarinin hangi urunleri aldigini gorebilsin, bu sosyal alisveris kavramini guclendirecektir (tabi ayarlardan bunu engelleme ozelligi de koyun, bundan hoslanmayacak bir iki uyeniz olabilir). Son olarak Bonus kodu sayesinde komisyon alabiliyor demissiniz, bunlari bonus puan olarak dusunun, sakin para olarak vermeyin, indirim olarak sunun bunu kullaniciya boylelikle kullanici sizden bir urun daha alicaktir sirf bu komisyon indirimlerini kullanabilmek icin.
Canlı Yorum Alma İmkanı: Üyeler, o saatte satışta olan ürünle ilgili forumdaki yorumların yanında, chat özelliği sayesinde diğer üyelerden anında yorum alma imkanına da sahip. Böylece karar vermeleri hem daha kolay , hem de ürünle ilgili daha doğru bir değerlendirme yapma şansına sahip oluyorlar. ( Kullanıcılarımızın çoğu tarafından, bunun suistimal edilebileceği belirtildi. Bu nedenle bunu bir süre ertelemeyi düşünüyoruz)
Simdi ben dusunuyorum, bir urun almak istiyorum, bu konuda kimin yorumlarini onemserim? O anda urunu almak isteyen diger kullanicilarin mi yoksa bu urunu onceden alip kullanmis olan kullanicilarin mi? Bunun disinda farkettiniz mi forumlar artik internet ortaminda onemlerini yitirmeye basladi cunku dinamik degiller, kimse butun yazilari okumak icin zaman harcamiyor pek. Ne yapilabilir? Bu urunu diyelim ki siz onceden baska kullanicilara sattiniz aradan 1 hafta gecti tekrar ayni urunu satiyorsunuz cunku yogun istek var bu urune. Peki ya urunu sattiktan sonra deseydiniz ki bakin bu urun hakkindaki fikirlerini en gec 3 gun icerisinde bildiren uyelerimize su kadar bonus puan vericez bir sonraki alisverisleri icin. Peki nasil fikirlerini bildirecekler? Usengec turk kullanicisinin sadece "cok guzel urunmus" yazip bonus puan almasina izin vermeyeceksiniz elbette. Onlara bir puanlama sistemi sunacaksiniz, mesela diyeceksiniz ki bu urunun dizayni icin puan verin. Ve her kategorideki urun icin farkli o kategori urunlerine ozel puanlamalar sorun, son olarak da eklemek istedikleriniz kismina kullanicinin yazi yazmasina olanak saglayan bir bolum koyun. Iste tum bu bilgileri topladiktan sonra tekrar satisa sundugunuz urunun sayfasina tum bu puanlarin ortalamasini koyun ve altina da kullanicilarin yazdigi yorumlari (eklemek istedikleriniz kisminda yazilan yorumlari) koyun. Bu bir suru forum sayfasinda tekrarlanan gorusleri okumaktan kurtaricaktir insanlari. Bunun disinda canli chat olayina gelirsek... Ben bir urunu begendiysem alirim, neden sayfaya bakip chat yapayim ki onu almak isteyen diger insanlarla? Hani bu kisiler urunu daha onceden alip kullanmis kisiler olsa tamam ama onlar da benim gibi bu urunu ilk defa alicak insanlar, o sebeple bence suistimal edilmesi ihtimalinden ote gereksiz biraz. (herseyden once ne geregi var :P )
Ürün Videosu: Bu da yine dünyada ilk olacak. Klasik alışveriş sitelerinin de büyük ihtimalle aklına gelmiştir ama yüzbinlerce ürünün video kayıtlarını çekmek çok zorlu bir iş olacağı için onlar için uygulanabilirliği yok. Bizim ise bir saatte sadece bir ürünümüz var. İlk aşamada her ürüne video koyamayacağız elbette. Ama zamanla her ürün için bir video hazırlayabilecek duruma geleceğimizi düşünüyoruz. Zaten kullanıcı sayımız arttıkça kullanıcılardan da ürünü kullanırken çektikleri videoları göndermelerini isteyeceğiz. Bunu teşvik edecek bazı promosyonlar düzenlenecek. Böylece ürünü almayı düşünen herkes, almadan önce o ürünün kullanım şekliyle ilgili oldukça yararlı bilgiler edinebilecekler, dolayısıyla doğru karar vermeleri için daha fazla bilgiye sahip olmuş olacaklar.
Cok guzel, hatta bence sizin urun tanitim videosu koymaniza hic gerek yok, birakin kullanicilar koysun butun videolari. Onlara dersiniz ki bu urun hakkinda video tanitimi yapan kullanicilara su kadar bonus puan. Burada sizin yapmaniz gereken tek sey gonderilen videolari bir incelemeden gecirip sayfada yayinlamaya uygun mu degil mi bunu kontrol etmek. Bunun disinda kullanicilar icin bir tanitim sayfasi hazirlayin ve urunlerin tanitim videolarini hazirlarken nelere dikkat etmeleri gerektigini anlatan ogretici bir "urun tanitimi videosu nasil hazirlanmali" dokumani hazirlayin.
Sıradaki Saatte Ne Var? : Bu da sitedeki küçük bir oyun. Bir saat sonra listelenecek ürünle ilgili üyelerden tahminlerini istiyoruz, ve doğru tahminde bulunanlar arasından yaptığımız çekilişle kazanana bir hediye gönderiyoruz.
Hah iste bunun hakkinda cok guzel bir fikrim var... Simdi anasayfanizda ortada o saatteki urun duruyor diyelim, bu urunun gerisine bir saat once sattiginiz urunu ve fiyatini koyun (kullanici neyi kacirdigini gorsun) ve bir ilerisine de bir saat sonra satacaginiz urunun resmini ve adini koyun (evet evet soyleyin ne satacaginizi bir saat sonra) ve kullanicilardan neyi tahmin etmelerini isteyin biliyor musunuz? Fiyatini :) Neden mi?
  1. Ilk once bir saat once satilan urunu ve fiyatini gostermenizin faydasi, kullanici kacirdigi urunu gorunce en cok gormek istediklerim kismina gidip o urunu tekrar isteyebilir (hatta hic sayfa degistirmesine gerek kalmadan bir saat once satilan urunun resmi, adi, fiyati ve altinda da en cok gormek istediklerime ekle dugmesi olsun.)
  2. Fiyatini tahmin etmelerinin size faydalari ise oncelikle kullanicinin sizden bekledigi fiyat performansini gorebileceksiniz. Bu sizin icin cok daha degerli bir geribeslemedir. Bunu ileride cok iyi kullanabilirsiniz.
  3. Sonra kullanici en iyi fiyati tahmin edebilmek icin ne yapicak biliyor musunuz? Diger alisveris sitelerine bakip ona gore tahmin yapicak ve eger sizin fiyatiniz digerlerinden cok daha dusukse kullanici sizin degerinizi bir kere daha anlayacak.
  4. Kullanicilara cekilisle hediye falan gondermeyin bence hic. Cekilisler kullanicilarda "neden hic bana cikmiyor bu odul, ne kadar adil acaba bu cekilis" gibi sorularin uyanmasina yol acar, sizin icin de ayrica hediyeyi gondermek posta masrafina yol acar. Sizin sitenizde bir standart var bu da bonus puan, gene bunu kullanin. Kural cok basit, gercek fiyata en yakin tahmini yapan "ilk" kullanici puani kapar. Boylelikle ayni tahmini yapan iki kullanici olsa bile bu tahmini ilk yapan kazanacaktir.
  5. Kullaniciya 1 saat sonra satacaginiz urunu gostermeniz sayesinde eger kullanici bir saat sonraki urunu begenirse mutlaka fiyat tahmini yapacaktir degil mi? Peki 1 saat sonra geri donup bakar mi? Cok istedigi birseyse bakar ama siz ne yapabilirsiniz biliyor musunuz? Sadece uyeler fiyat tahmininde bulunabiliyor degil mi? Eh uye olan herkesin de eposta adresini biliyorsunuz... O zaman bir saat sonra bir eposta atin tahmin oyununa katilan tum uyelere, kazanani ve fiyati aciklayin, bir de baglanti verin urunun sayfasina :) Boylelikle geri donusler artacaktir.
Bir tasla (ilk maddeyi saymazsak) 4 kus vurduk galiba :)
'' Bir kişi bir mağazaya gider, bir fotoğraf makinesini 100 ytl 'ye alır. Bir başkası aynı veya farklı bir mağazaya gider ve o aynı ürünü 100 ytl' ye alır. Bu şekilde örneğin 1000 kişi aynı üründen bireysel alım yapar ve 100 ytl öderler.

Halbuki hepsi toplanıp tek bir mağazaya gitseler ve 'biz 1000 tane fotoğraf makinesi istiyoruz' deseler, fiyat ürün başına 60-70 ytl' ye kadar düşer. ''

Bunu gerçek hayatta yapmak mümkün değil elbette. Ama bildiğiniz gibi internette mümkün. Kullanıcıların isteklerini tek bir yerde toplayarak tedarikçiler karşısında fiyat avantajı elde etmelerini sağlıyoruz.
Bu da guzel bir fikir ve ornegini gene yabanci bir site yapiyordu sanirim. Burada sitenizde kuracaginiz "arkadas sistemi" cok faydali olacaktir. Mesela ayni urunu almak isteyen kisiler sisteminizden bir arkadas grubu olusturabilsin. Ornegin urun sayfasinda (tek urun olacagi icin anasayfada) "bu urunu almak isteyenler kervanina katil" dugmesi koyarsiniz, ne kadar fazla kullanici katilirsa fiyat da ona oranla dusecektir. Kisaca 1 saat sonunda katilimci oranina gore fiyat dusecek zamanla... (fiyatin en fazla ne kadar dusecegini tedarikci ile yapacaginiz anlasmaya gore belirlersiniz) Kullanicilar arkadas listelerindeki arkadaslarina mesaj atip onlari da cagirabilsin mesela (bu sosyal alisveris icin cok hos olurdu) Hani basta zaman araligini dusurdugunuz icin urunu daha sonra almalarina olanak saglayan bir baglanti verin demistim ya, iste bu baglanti hakkini kullanan kullanici tabi ki toplu alim indirimini kaciriyor ama bence adil bir anlasma bu, sonucta ekstra zaman istiyor sizden. Bunun disinda cok fazla alim gerceklestirebilecek kurumsal uyeleriniz icin de ayri bir bolum olusturun.

Bunun disinda aklima gelenler... Mutlaka gun icinde sattiginiz urunlerin RSS beslemesi olsun, boylelikle kullanicilar bu RSS beslemesini takip ederek ilgilerini ceken birsey oldugunda sitenize girebilir. (RSS beslemesinde su anda satista olan urunun adi, resmi ve fiyati ile bir sonraki satisa cikacak olan urunun adi ve resmi olsun, her saat RSS beslemesinde bir madde olacak sekilde) Baska ne yapilabilir? Kullanici en cok gormek istedikleri urunleri eklemisti ya etiketlerle, iste gene bu kullanicinin eposta adresini biliyorsunuz degil mi? Bu istedikleri urunlerden birini satisa sunacaginiz zaman 1 gun onceden eposta atin... Epostada sakin urunun satisa sunulacagi saati yazmayin bunun yerine saat dilimlerini yazin. Mesela 24 saati 6ya bolun, her 4 saat bir zaman araligi degil mi? Iste deyin ki istediginiz urun 16:00-20:00 saatleri arasindaki bir saatte satisa cikacak. Bu kullanicinin merak ve ilgisini arttiracaktir. Bunun disinda kullanici her saatte kontrol edecegi icin siteyi sattiginiz ve belki begenecegi diger urunleri de gorecektir. Bir de sitenizde mumkun oldugunca AJAX teknolojisini kullanin, Ajax sayesinde siteniz daha dinamik olacaktir, Turkiye gibi ortalama internet hizinin dusuk oldugu bir ulkede mumkun oldugunca yeniden tum sayfayi yukletmekten kacinmak gerekir, iste ajax teknolojisi sunucunuzdan sadece ihtiyaci olan bilgiyi cekerek sayfayi yeniden yenilemesine gerek birakmadan gunceller bilgiyi. Bu da tabi ki sitenizin dinamikligini ve hizini arttirir, daha iyi bir kullanici deneyimi saglar. (bu arada Ajax disinda baska yeni teknolojilerde var sayfa yenilemeyi engelleyen, tabi ki bunlar da olur) Bir de sistem oturduktan sonra reklam widgetlari (javascript iceren bir html kodu ya da belki flash ile hazirlanir) olusturun blog yazarlarinin sitelerine ekleyebilecegi, bunu sitesine ekleyen blog kullanicisina da bir bonus puan verin mesela. Bunun sayesinde sattiginiz urunlerin reklam islerine de girip vizyonunuzu gelistirebilirsiniz.

Son olarak siteniz tamamlanip hizmete girince, Webrazzi bloguna haber verin, Webrazzi Techcrunch benzeri yeni nesil internet girisimlerini inceleyen cok guzel bir olusum. Orada da sisteminiz iyice bir incelensin, tanitimi yapilsin. Sanirim bana verilen verilerle yapabilecegim analizler bu kadar. Hah farkinda olmadan neredeyse bir kac sayfalik bir rapor cikarmisim ortaya :) Gercekten guzel fikirleriniz var ve ben basarili olacaginiza inaniyorum. Kolay gelsin. (Bu arada bu incelememi eposta olarak size gondermiyorum, nasil olsa blogumu okuyorsunuz, bu yazimi okuduktan sonra bir geribesleme olarak yorum birakabilirseniz cok sevinirim :) )

Etik Uyari: bu yazdigim fikirlerin icinde bazilari gelistirilerek tuketim toplumu mantigini somurecek uygulamalara donusebilir, benim felsefeme gore her kullanici ihtiyaci olani almali ve alirken hicbir etki altinda kalmamalidir. Lutfen bu etige deger gosteriniz ve somurulmesine izin vermeyin. Google sirket mantigina gore "Don't be evil" felsefesini kabul eder, ben de seytana donusmeyin diyerek ozetleyebilirim.

27 Şubat 2007

Turk blog yazarlari



Türk Blog Yazarları nedir?


Türk Blog Yazarları blog yazan, ureten, dusunen, tartisan ve paylasan insanlar icin yaratilmis bir sosyal agdir.

Neden Türk Blog Yazarları?

Türk Blog Yazarlarında sizin gibi diger turk blog yazarlariyla tanisip, mesajlasabilir, arkadas listenize ekleyebilirsiniz. Bunun disinda blogunuzun tanitimini yapabilir ve forum sayfalarindan sizin gibi blog yazan insanlar ile blog kurulumu ve benzeri konulardan yardim alabilirsiniz. Cok yakinda kendi blogunuzda (Blogger, Wordpress, Live spaces, vb.) yazdiginiz son yazilari RSS baglantiniz sayesinde burada ki kisisel sayfanizda otomatik olarak tekrar yazmaniza gerek kalmadan goruntuleyebileceksiniz.

Hmm fena degilmis baska neler yapabilirim?

Tüm bunlarin disinda kisisel sayfanizi istediginiz gibi duzenleyebilir, istediginiz fotografi ekleyebilir, bilgisayarinizdan veya Youtube uzerinden istediginiz videoyu buradaki kisisel sayfanizda yayinlayabilirsiniz.

Bu site bedava ve uye olursaniz turk bloggerlari arasinda guzel bir dayanisma ortami olusturulabilecegini dusunuyorum. Siteye buradan ulasabilirsiniz.

28 Ocak 2007

RSS logolari

Bugun hem yazilar hem de yorumlar icin iki tane RSS logosu tasarladim Gimp programinda (bedava), isteyen istedigi gibi kullanabilir kendi sitesinde. Yazilar logosuna biraz plastik hissi verirken yorumlara daha metalik bir his vermeye calistim. (degisiklik olsun diye :) )

25 Ocak 2007

Ismail Cem

Ismail Cem'in olum haberini simdi ogrendim, Turkiye'de begendigim cok nadir politikacilardan gercek bir beyefendiydi, basimiz sagolsun.

Ismail Cem icin de bir kose bandi hazirladim, diger kose bandi ile ayni sekilde sitenize koyabilirsiniz sadece kodlari farkli (ve sitenin sol tarafinda);

Ilk CSS kodu;

/* Corner Banner
----------------------------------------------- */
#topleft {
position: absolute;
left: 0;
top: 0;
display: block;
height: 146px;
width: 146px;
background: url(http://img254.imageshack.us/img254/8072/ismailcem29to.gif) no-repeat;
text-indent: -999em;
text-decoration: none;}
Ikinci Html kodu,

a href='http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0smail_Cem' id='topleft' title='Ismail Cem`in anisina'>Ismail Cem`in anisina/a>

(not bu kodu kopyalarken kodun en basina "<" ve kodun en sonunda "/a>" nin basina "<" karakterini de ekleyin lutfen, blogger bunu yazarken direkt kod olarak algiladigi icin ben koyamadim burada)
Kodlarin nasil yerlestirilecegini gormek icin lutfen onceki yazimi okuyunuz.

Hrant Dink'in anisina

Hrant Dink'in anisina kosede gordugunuz kose bandini hazirladim, eger begendiyseniz siz de bir kac adimda bunu kendi blogunuza yerlestirebilirsiniz. Bandin uzerine tiklandiginda Vikipedia'da ki Hrant Dink makalesine ulasabilirsiniz.

(Kod javascript kullanmadan sadece CSS kodlamasi icerir)

Blogger kullananlar icin kodun yerlestirilmesini adim adim gosteriyorum;

Kodu yerlestirmek icin once Blogger'a giris yapin ve blogunuzun Template kismina girin, buradan Edit Html kismina gecin.

Daha sonra kodumuzu CSS satirina ekliycez, bunun icin "Edit HTML" kisminda biraz asagiya iniyoruz, ben Links kismindan hemen once koydum.

(not: net goremiyorsaniz resmin uzerine tiklayarak buyultebilirsiniz)

Buraya asagida verdigim CSS kodunu kopyalayip yapistirin;

/* Corner Banner
----------------------------------------------- */
#topright {
position: absolute;
right: 0;
top: 0;
display: block;
height: 146px;
width: 146px;
background: url(http://img381.imageshack.us/img381/5472/hosgoru8ze.gif) no-repeat;
text-indent: -999em;
text-decoration: none;}
Son olarak biraz daha asagiya iniyoruz ve body> kodunu buluyoruz, body> kodundan hemen sonra da ;

a href='http://tr.wikipedia.org/wiki/Hrant_Dink' id='topright' title='Hrant Dink`in anisina'>Hrant Dink`in anisina/a>

(not bu kodu kopyalarken kodun en basina "<" ve kodun en sonunda "/a>" nin basina "<" karakterini de ekleyin lutfen, blogger bunu yazarken direkt kod olarak algiladigi icin ben koyamadim burada)
bu kodu kopyalayip yapistiriyoruz.

Bundan sonra yapacagimiz tek sey "Save template" demek. Kaydedildikten sonra kontrol etmek icin sitenize bakabilirsiniz. (refresh etmeyi unutmayin)

11 Ocak 2007

Vikipedia'dan yanit

Vikipedi-Eksisozluk isbirligi yazim ile ilgili hem Vikipedia'ya hem de Eksisozluk'e e-posta gondermistim yazim ile ilgili. Bugun Vikipedia ekibinden bir yanit geldi, e-posta yaniti asagidadir.

Merhaba,

Ben Mert Ulas, Vikipedia sitesini gercekten cok begeniyorum ve sikca kullaniyorum. Ne var ki turkce kaynak yetersizligi oldugunu dusunuyorum, bu konuda eksi sozluk sitesi ile olasi bir isbirligi fikrimi Vikipedia - Eksisozluk isbirligi? adresinde yayinladim. Okursaniz cok sevinirim.

Saygilar,
Mert Ulas

----------------------------------------------------------------------------------------


Blog yazınızı okudum. İlginç bir fikir. Vikipediye mümkün olan her kaynaktan bilgi geliyor. Eğer Ekşi Sözlük'te de Vikipedi'ye uygun yazılar olursa, neden olmasın. Yalnız bir problem var. Vikipedi'nin telif ile ilgili lisansı ekşi sözlükle uyuşmuyor. Vikipedi GÖBL dediğimiz (orijinal GFDL) özgür bir lisansa sahip ve bu lisans gereği, özgür lisanslı sitelerden içerik aktarabiliyoruz.
Yani sizin anlıyacağınız, Ekşi Sözlük lisasini değiştirmediği sürece, teorik olarak 1 harf bile alamayız. Bu sepeten dolayı günde onlarca madde siliyoruz.


http://tr.wikipedia.org/wiki/Vikipedi:Telif_haklar%C4%B1/SSS sayfasındaki 5 numaralı soru bu problemi ortaya koymaktadır.

Saygılar,
....
(Not: kisisel isminin internette acik olarak gorunmesini istemeyebilecegi icin cevap yazan arkadasin ismini saklamayi uygun gordum)

--
Vikipedi - http://tr.wikipedia.org
---
Dikkat: Bu adresteki epostalar gönüllüler tarafından cevaplandırılmaktadır ve içeriği Wikimedia Vakfı'nın resmi açıklaması olarak kabul edilemez. Resmi yazışmalar için ... (Not: verilen e-posta adresinin spam yagmuruna tutulmamasi icin onu da saklamayi uygun gordum) adresindeki yetkililer ile irtibata geçin.

Cevapta verilen telif haklari baglantisini incelenirse;

Başka bir kaynaktan buraya kopyalama yapabilir miyim?

Eğer kopyalama yapacağınız kaynak GNU Özgür Belgeleme Lisansı'na sahip ise ya da, kamu malı olarak ilan edilmiş ise, ya da "telif hakkı saklı değildir", "serbesttir" ifadesi var ise kopyalayabilirsiniz. Hiç bir lisans bilgisi yoksa ya da "telif hakkı saklıdır (c)" ibaresi var ise hiçbir şekilde kopyalama yapamazsınız.

Bunun uzerine Eksisozluk'te ki lisans sozlesmesini inceledigimde esprili bir dilde de olsa anasayfanin altinda (c) ibaresi bulunmaktadir;

copyright © 1999-2012 sourtimes entertainment
Eksisozluk'un herhangi baska bir yerinde lisans sozlesmesine rastlayamadim ve bu ibarenin altindaki esprili dille yazilmis yazi ve ibaredeki "1999-2012" terimi de bu lisans isaretinin de esprinin bir parcasi olup olmadigini dusunmemi sagladi acikcasi.

Sonuc olarak Vikipedia'nin yaklasimi olumlu gibi geldi bana ve eger Eksisozluk'ten de benzer bir yaklasim olursa ve lisans sorunu acikliga kavusursa bu fikrin gerceklesmemesi icin bir sebep yok gibi gorunuyor.