
10 Mayıs 2007
Yeni internet kanunu

9 Mayıs 2007
Anlamlı ve etiksel aramaya geçiş süreci

Şimdi burada şöyle bir sorun çıkıyor, siz bir konu hakkında negatif, eleştirel yönde bir yazı yayınlamışsınız ama aramayı yapıp sizin sitenize uğrayanlar çoğunlukla farklı amaçla geliyorlar ve aradıklarını bulamıyorlar :) İşte bunun üstesinden nasıl gelinebilir? Belki ileride arama motorları indeksledikleri sayfaların içeriklerini profesyonelce algılayabilecek ve yazının konu hakkında pozitif ya da negatif yönde olup olmadığını, içeriğin cinsini algılayabilecek...(bu aslında hem çok güzel bir gelişme olur hem de biraz korkutucu bir gelişme olabilir düşünebilen, öğrenebilen yapay zeka olarak düşünürsek) Ama bence daha o seviyeye gelmelerine uzun süre var. Peki soru şu, bu süre içinde geçici bir çözüm olabilir mi?



Öncelikle internet üzerinde porno sektörü merak üzerine kuruludur, önce bir merak oluşturulur daha sonra da bir şekilde "üzüm üzüme baka baka kararır" mantığıyla insanların bu tür içeriğe merakları artmaya başlar. İnsanlar bu sitelere girip sadece resimlere bakarak meraklarını giderdiklerini sanarlar ama aslında farkında olmadıkları birşey vardır, bu sektöre aynı zamanda maddi olarak da yardım yaparlar farkında olmadan.

İşte Google Türkiye'nin yapması gereken bu tür içeriği arayan anahtar kelimelerde bir uyarı sayfası çıkarmak ve bu sayfada çarpıcı istatistiklerle bu sektörün çarkının nasıl işlediğini ve sadece bakarak bile, düşünmeden oluşan merakımızın bile dünyanın başka bir yerinde ki

Bence çocuk pornosuna bu kadar meraklı bir ülkede (yukarıda bahsettiğim gibi dünyada Google üzerinden bu tür aramaları en çok yapan şehirlerden ilk dört açık farkla Türkiye'den) alınabilecek minimum tedbirlerden biridir bu, aksi takdirde bir sonraki nesilde çok büyük sosyolojik problemlerle karşılaşabiliriz. Son olarak bu tür tatsız konulardan bahsettiğim için özür dilerim ama unutmayın ki Google'dan Türkiye'nin çocuk pornosu hakkında ki merakını bir tek biz değil kötü niyetli kimseler de gözlemlemiştir ve bu kişiler en çok talep neredeyse oraya odaklanırlar. Bu tür şeyler bir tek kınanarak durdurulamaz işte bu yüzden bu konuları utanmadan sıkılmadan tartışıp çözüm üretmemiz gereklidir.
6 Mayıs 2007
Google arama sonuçları

porno film bakmak istiyorum: böyle Google'a emrivaki yaklaşımlara bayılıyorum, isteği hakkında yoruma zaten gerek yok
youtube mahkeme kararı ile kapanmış oraya nasıl girebiliriz: Google'ı bir dost bilip ona soru cümlesi kuran arkadaşım, sen bu aramayı bu hafta içinde yapmışın ama Youtube yeniden açılalı çok oldu, biraz geriden takip ediyoruz sanırım
cıbıldak porno: ahaha bu benim en beğendiğim arama, o nedir arkadaşım? Öyle birşey mi var? Nasıl bir insan böyle bir arama yapabilir? Hem porno hem de cıbıldak bak sen...
hosteslik yapmanı zorlukları: öncelikle "n" harfini atlamışınız, en büyük zorluğu getir-götür işleri çok oluyor.
amerikaya ressam olarak vize almak: portfolyonuz ile amerikan konsolosluğuna başvurun, resimlerinizi beğenirlerse vizenizi verirler.
sharon stone boyu kaçtır: bence 1.65 falan
kendİnİ hİssetmeme: i leri büyük yazan arkadaşım bir silkelen kendine gel lütfen
biz böyle değildik: Google'dan bir teselli, bir dost omzu arayan arkadaşım, haklısınız değildik, nerede o eski günler...
dedelerimizin küçükken oynadığı oyunlar. : Ahah en beğendiğim ikinci arama, sonuna bir de nokta koymuş. Arkadaşım dedelerimiz küçükken saklambaç, elim sende ve hatta seksek oynarlardı, şimdi ki çocuklar ise tüm gün bilgisayar başında cıvcıv atari tek dertleri...
hafifçe ısır : eheh bu da güzel, tamam ama bazen dozunu kaçırabiliyorum acıtırsam söyle
vikipedide çevreyi kimler nasıl kirletiyorlar: vikipedide çok şerefsizler var, geçen gün birini yakaladım yere çöp atıyordu, çektim kulağını hemen, burası vikipedi ayağını denk al dedim ama kimseyi de ispiyonlamak istemiyorum şimdi buradan, onlar kendilerini biliyor.
hapishanede seks: tavsiye etmiyorum
popüler lise kızı nasıl olunur: Hah hep Güzin Abla'ya özenmiştim işte karşıma bir fırsat, sevgili kızım... Hayatta hedef aldığın değerleri yeniden gözden geçirmeni öneririm. Bence sen bu genç döneminde derslerine odaklanıp başarılı bir talebe olmaya gayret göstermelisin. Liselerdeki popüler kızlara bazen başka isimler de takarlar, popülerlik uğruna hafif bir kız olmanı hiç istemem ama illa ki popüler olmak istiyorum diyorsan etek boyunu kısaltmanı önerebilirim.
popiler porno : popiler değil güzel arkadaşım popüler, popiler nedir? Popiler olsa olsa sevimli bir çizgi film adı olabilir. Sevimli köpek ailesi "Popiler" yeni maceralarıyla Baby TV'de sakın kaçırmayın.
windows açılmıyor yanıp sönüyor: Yanıp sönüyor? ne yanıyor ne sönüyor? Bir derdi var işte Windows'un size anlatmaya çalışıyor, dili yok ki nasıl anlatsın derdini başka türlü zavallıcık...
kulaĞim tikandi: ğ'yi büyük yazan arkadaşım, geçmiş olsun, acil şifalar dilerim
pota kadu: bunu anlamlandıramadım acaba posta kodu mu demek istemiş? Posta kodunu Google'a sormanız çok mantıklı ama isterseniz bir de postacınıza danışın.
Daha böyle yüzlerce orjinal arama sonuçları var, inanın hepsi gerçek, ekran görüntüsüyle ispat edebilirim zaten takdir edersiniz ki bu kadar yaratıcı aramaları kendi başıma uyduramazdım.
Şimdi sevgili Google sana bir sorum var, bak bu sefer ilk kez ben de sana bir dost gibi yaklaşıyorum, insanca soru soruyorum...
Neden bütün abuk subuk pornocuları benim siteme yönlendiriyosun GOOGLE? Ben bu ziyaretçileri hak edicek ne yaptım? Cevap veremediğin aramaları, soruları bana mı havale ediyorsun? Çöplük mü benim bloğum? Neden Google... Neden?
Şimdi anlaşıldı neden "mert" diye aratınca ilk benim sitemin çıktığı, ben de sanıyordum ki...
5 Mayıs 2007
4 Mayıs 2007
Google'da Mert
Türkiye içinden Google'da Mert diye arattığınızda ilk çıkan siteye dikkat ettiniz mi hiç?

Bu site benim ilk web sitesi denememdi. O zaman üniversitenin ilk yılları sanırım 2000 yılı falan... Benim saçlar uzun böyle fotograflarda var çok komik. Şimdi bu siteyi yaptığım zamanlarda Yahoo'nun Geocities adında bir servisi vardı (gençler bilmezler eheh), bedavaya alan veriyordu çok büyük birşeydi o zamanlar için ama tabi reklam destekli... Neyse ben de hemen yaptım kendime bir site, gene o zamanların internet akımlarından etkilenmişim altta kayan yazı ile siteme hoşgeldiniz falan yazıları... Sitede ortada da bir fotograf vardı ama silinmiş o zamanla ahah. Neyse benim bu dandik sitem şu anda Google'da Mert adlı aramada ilk sırada 26,7000,000 sonuç arasından. (en azından türkiye içinden yapılan aramalarda)
İşin boktan yanı da artık Geocities Yahoo Web 360 mı ne olmuş, geocities'e giremiyorum, hiç bir şekilde o siteyi silemiyorum, değişiklik ya da yönlendirme yapamıyorum ve o sitede 1.sırada inatla... Anlayacağınız enkaz bir site olarak birinciliği koruyor kendisi ve bu gidişle ineceği de yok çünkü Blogger'da 2.5 yıldır yayınladığım bloğum bile 3.sırada Mert diye aratınca. Yani 2.5 yılda yetişememişim o ilk yaptığım sitenin popülerliğine. Pagerank'i 3 bu ilk yaptığım sitenin, benim şu anki bloğumun pageranki 4 ama gene de 1. olamıyor.
Benim bir altımda Mert.com alan adını almış 1969 yılında kurulmuş koca şirket var ama 2000 yılında benim Geocities'de yaptığım kıçı kırık sitenin altında kalmış... Ben o fabrikanın sahibi olsam kudururdum :)
Bir de o zamanlar anytimenow diye bir e-posta servisi kullanıyormuşum, eh onun da şifresini unutmuşum, kimbilir ne e-postalar gelmiştir o adrese eheh... Bir de sitede yazmışım "sizin de beğendiğiniz yazı veya fotoğraflar var ise lütfen e-posta ile iletiniz" diye, valla siteyi açtığım zamanlarda bir kişi bile eposta atmamıştı, bundan sonra attıysa da okuyamıyorum kusura bakmasınlar. Neyse eğer benim uzun saçlı halimi merak ediyorsanız 26 milyon 700 bin Mert'in tepesine çıkmış Mert Ulaş'ın ilk sitesine alalım sizi de :)
(not: o zamanlar da penguen-fors takma adını kullanıyordum o yüzden adını öyle koymuşum :) )

Bu site benim ilk web sitesi denememdi. O zaman üniversitenin ilk yılları sanırım 2000 yılı falan... Benim saçlar uzun böyle fotograflarda var çok komik. Şimdi bu siteyi yaptığım zamanlarda Yahoo'nun Geocities adında bir servisi vardı (gençler bilmezler eheh), bedavaya alan veriyordu çok büyük birşeydi o zamanlar için ama tabi reklam destekli... Neyse ben de hemen yaptım kendime bir site, gene o zamanların internet akımlarından etkilenmişim altta kayan yazı ile siteme hoşgeldiniz falan yazıları... Sitede ortada da bir fotograf vardı ama silinmiş o zamanla ahah. Neyse benim bu dandik sitem şu anda Google'da Mert adlı aramada ilk sırada 26,7000,000 sonuç arasından. (en azından türkiye içinden yapılan aramalarda)

Benim bir altımda Mert.com alan adını almış 1969 yılında kurulmuş koca şirket var ama 2000 yılında benim Geocities'de yaptığım kıçı kırık sitenin altında kalmış... Ben o fabrikanın sahibi olsam kudururdum :)
Bir de o zamanlar anytimenow diye bir e-posta servisi kullanıyormuşum, eh onun da şifresini unutmuşum, kimbilir ne e-postalar gelmiştir o adrese eheh... Bir de sitede yazmışım "sizin de beğendiğiniz yazı veya fotoğraflar var ise lütfen e-posta ile iletiniz" diye, valla siteyi açtığım zamanlarda bir kişi bile eposta atmamıştı, bundan sonra attıysa da okuyamıyorum kusura bakmasınlar. Neyse eğer benim uzun saçlı halimi merak ediyorsanız 26 milyon 700 bin Mert'in tepesine çıkmış Mert Ulaş'ın ilk sitesine alalım sizi de :)
(not: o zamanlar da penguen-fors takma adını kullanıyordum o yüzden adını öyle koymuşum :) )
Bu arabayla Şişli'ye gidemezsin!
Siz yeni bir araba alıyorsunuz, fiyatta anlaşmışınız parası neyse vereceksiniz sonra satıcı size diyor ki;
-Ha arkadaşım yalnız sen bu arabayla Şişli'ye, Kadıköy'e ve Sarıyer'e gidemezsin !
-Neden?
-Yasak
Böyle bir diyalog çok garip geliyor değil mi? Aslında değil çünkü şimdiden ve bilmeden bu tür yasaklarla dolu birçok DVD oynatıcı, elektronik alet alıyorsunuz.
Normal koşullarda Amerika'da parasıyla satın aldığınız bir DVD'yi Türkiye'de izleyemezsiniz, ha izlersiniz şöyle 5 tane bölge kodu değiştirme hakkınız var, bir amerikadan gelen dvd, bir türkiyeden gelen dvd, sonra bir avrupa bir ingiltere bir de çin'den gelen dvd seyrettiniz hakkınız bitti bundan böyle son kullandığınız bölgenin kodu (bu durumda çin) dışından satın aldığınız dvd'leri izleyemiyosunuz. Teknolojik uyumsuzluk mu? Hah tabii ki hayır, teknolojik olarak hiçbir sorun yok ama bu kilidi yapan kafalar sorunlu... Bunun sebebi tabii ki bazı şirketlerin ticari karı başka hiçbir sebebi yok.
Elbette kısa süre içindebu kod kırıldı ve herkes bilgisayarında istediği bölgeden istediği filmi istediği kadar izlemeye başladı... Yasal mı? Değil, sürekli dünyayı gezen biriyseniz dvd oynatıcınızı 5 kereden sonra çöpe atıp yenisini almanız gerekli bu adamların mantığında, ya da suçlu korsan durumuna düşeceksiniz. Bilgisayarlar da kırıldı ama hala TV'ye bağladığınız çoğu DVD oynatıcı da geçerli olan bir sorun. (onlar da uzaktan kumandadan kod girerek kırılıyormuş galiba) Ha diyceksiniz ki ya ben zaten yurtdışından DVD almıyorum ki hiç... Peki ya bir kaç sene sonra size derlerse ki bundan sonra şu şirketten çıkan DVD'ler den başka DVD oynatamayacaksın cihazında? Sınırlayıcı zihniyetin sonu var mı? İran'da mollalar başbakanları yaşlı başı örtülü öğretmeninin elini öptü diye yaygara çıkarmışlar, neymiş kadın eline değmek günahmış, başbakanda kendini savunuyor "ama elinde eldiven vardı sayılmaz o" diye... Sınırlayıcı mantığın sonu var mı? Biri dini alet ediyor diğeri de parasal kazancını, geri kalan mantık aynı...
Ben bir kaç ay önce bir mp3 oynatıcı satın almıştım, dizayn ve kullanılabilirlik olarak gerçekten çok güzel bir cihaz ama bir sorunu var... Yalnızca windows işletim sistemi altında çalışıyormuş... Yani kısaca cihazı üreten firma Microsoft'dan para yemiş ve sadece Windows Media Player ile senkronize olmasını
sağlamış. Linux kullanıcıları diyor ki "tamam siz kaynak kodunu verin, sürücülerini biz yazıcaz" cevap olarak "bu şirket kurallarımıza aykırı" yani Microsoft'un çıkarlarına aykırı. Teknoloji olarak bir yenilik yok kullanıcıya sunulan, aslında sadece Windows uyumlu yapmak için daha bile fazla para harcıyorlar. Şimdi sırf bu yüzden mp3 çalarımı satacağım ve bir daha hiç Iriver markası satın almayacağım.
Şimdi son olarak Digg'de bahsi geçen HD-DVD olayına dönersek, DVD'leri kısıtlamaya çalışan aynı mantık yeni bir teknoloji çıktığında gene iş başında. Eğer bu kod kırılmamış olsaydı hiç bir linux bilgisayar yeni nesil HD-DVD'leri okuyamayacaktı. Tabii bundan kim kazançlı çıkacaktı? Büyük şirketler gene... Parasını verip satın alabilirsin ama linux'ta oynatamazsın diyorlar yani, tıpkı parasını verip arabanı alırsın ama Şişli'ye giremezsin gibi, peki ya Şişli'ye taşınırsanız?
-Ha arkadaşım yalnız sen bu arabayla Şişli'ye, Kadıköy'e ve Sarıyer'e gidemezsin !
-Neden?
-Yasak
Böyle bir diyalog çok garip geliyor değil mi? Aslında değil çünkü şimdiden ve bilmeden bu tür yasaklarla dolu birçok DVD oynatıcı, elektronik alet alıyorsunuz.

Elbette kısa süre içindebu kod kırıldı ve herkes bilgisayarında istediği bölgeden istediği filmi istediği kadar izlemeye başladı... Yasal mı? Değil, sürekli dünyayı gezen biriyseniz dvd oynatıcınızı 5 kereden sonra çöpe atıp yenisini almanız gerekli bu adamların mantığında, ya da suçlu korsan durumuna düşeceksiniz. Bilgisayarlar da kırıldı ama hala TV'ye bağladığınız çoğu DVD oynatıcı da geçerli olan bir sorun. (onlar da uzaktan kumandadan kod girerek kırılıyormuş galiba) Ha diyceksiniz ki ya ben zaten yurtdışından DVD almıyorum ki hiç... Peki ya bir kaç sene sonra size derlerse ki bundan sonra şu şirketten çıkan DVD'ler den başka DVD oynatamayacaksın cihazında? Sınırlayıcı zihniyetin sonu var mı? İran'da mollalar başbakanları yaşlı başı örtülü öğretmeninin elini öptü diye yaygara çıkarmışlar, neymiş kadın eline değmek günahmış, başbakanda kendini savunuyor "ama elinde eldiven vardı sayılmaz o" diye... Sınırlayıcı mantığın sonu var mı? Biri dini alet ediyor diğeri de parasal kazancını, geri kalan mantık aynı...
Ben bir kaç ay önce bir mp3 oynatıcı satın almıştım, dizayn ve kullanılabilirlik olarak gerçekten çok güzel bir cihaz ama bir sorunu var... Yalnızca windows işletim sistemi altında çalışıyormuş... Yani kısaca cihazı üreten firma Microsoft'dan para yemiş ve sadece Windows Media Player ile senkronize olmasını

Şimdi son olarak Digg'de bahsi geçen HD-DVD olayına dönersek, DVD'leri kısıtlamaya çalışan aynı mantık yeni bir teknoloji çıktığında gene iş başında. Eğer bu kod kırılmamış olsaydı hiç bir linux bilgisayar yeni nesil HD-DVD'leri okuyamayacaktı. Tabii bundan kim kazançlı çıkacaktı? Büyük şirketler gene... Parasını verip satın alabilirsin ama linux'ta oynatamazsın diyorlar yani, tıpkı parasını verip arabanı alırsın ama Şişli'ye giremezsin gibi, peki ya Şişli'ye taşınırsanız?
3 Mayıs 2007
Güncel
Bir süredir günlüğüme yazamıyordum, üzerimde bir bezginlik var sebebini bilmediğim ama yavaş yavaş elimi tekrar alıştırmam lazım :)
Yazmadığım süre için de Genelkurmay'dan Türkiye'de internet yeterince kullanılmıyor diyenlere nispet olacak şekilde tahminim dünya tarihinde bir ilk olan sanal muhtıra geldi. Bence bu muhtıranın internet ortamından duyurulması oldukça mantıklıydı çünkü Genelkurmay Başkanı aslında 12 Nisan'da çok benzer açıklamalar yapmış ama pek dikkate alınmamıştı, sanki sadece "Genelkurmay Başkanı'nın sözleri" olarak yorumlanmıştı, benzer ve daha sert dilli bir açıklamayı resmi internet sitelerinden yaptıklarında ise "Askerden muhtıra" adını aldı... Demek ki açıklamayı nasıl yaptığınız bile bir konudaki ciddiyetinizi medya önünde değiştirebiliyor. Bunun dışında internet üzerinden yapılması sayesinde tüm basın organlarına aynı anda, sansürsüz olarak iletilmiş oldu bir bakıma. Tabii ki tüm halka da, üstelik hiç bir kelimesi sansürlenmeden, atlanmadan ve anında. Ordu profesyonel bir kurum olduğu için teknolojiyi kullanması da gayet mantıklı. Gönül isterdi ki muhtıra vermeye ihtiyaç duymasaydı ordu, işler bu kadar gerilmeden uzlaşmacı bir politika izleyebilseydi iktidar partisi...
Bunun dışında hayatımda ilk defa gözlemlediğim, Ankara ve İstanbul'da ailecek piknik gibi gidilebilecek olaysız mitingler yaşandı, gerçekten güzel sahnelerdi. 1 Mayıs mitingi için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim ne yazık ki, o geçmiş yılların kopyası gibiydi. Biraz da çok üst üste gelmişti sanırım olaylar... Polis köprüden geçen neredeyse her arabayı durdurup aramış, herkes çile çekmiş ama düşünüyorum da bir araba infilak etse köprü üzerinde 1 Mayıs günü sanırım bunun etkileri çok daha büyük ve yıkıcı olurdu, o bakımdan kontrolleri çok da eleştiremiyorum.
Sanırım ilkbahar ayları insanların içindeki reform duygularını harekete geçiriyor çünkü reform kokusu sadece ülkemizde değil sanal platformda dünyada da kendini gösterdi. Digg adı verilen ve oylama usulü işleyen kullanıcı tabanlı haber sitesinde HD-DVD lerin kodu kırıldığı haberinin sansürlenmesi üzerine yüzlerce Digg yazarı bu haberi yaymaya başladı ve sonunda pes eden Digg oldu. Bu kod ve arkasındaki yaklaşımı bir sonraki yazımda daha net açıklamaya çalışacağım.
Bunun dışında bana yeni araba alındı. Amerika'ya gitmeden önce peugeot 206 kullanıyordum, kriz zamanında almıştık, sonra Amerikaya giderken babam nasılsa kimse kullanmayacak bu arabayı satalım demişti ben de olur demiştim, kriz dönemi alıp piyasaların açık olduğu bir dönemde sattığımız için o arabanın satışından kar bile etmiştik. Sonra o parayı bankada döviz olarak tuttuk ve ben 2.5 yıl sonra döndüğüm de bankada vadede yatan para daha da artmıştı. İşte o parayla temiz 2.el 14.000 km'de tam donanımlı bir pe
ugeot 307 aldık yani neredeyse masrafsız olarak arabayı güncelledik diyebilirim :) 307'ler için çok elektronik arıza çıkarabildiklerini duydum ama şimdilik gayet memnunum arabamdan, güzel denk geldi bence.
Yalnız yeni araba alırken arabanın ruhsatını üstünüze çıkaracaksanız bir daha düşünün derim tecrübelerimden çünkü kasko firmaları istatiksel bir yaklaşım sergiliyor. Şöyle ki; eğer 20-30 yaş arasındaysanız ekstra, eğer cinsiyetiniz erkekse ekstra ve gene belli araba markalarına göre ekstra kasko ücreti biniyor... (Peugeot'lar da ekstra kasko ücreti alıyorlar çünkü peugeot 106'larına turbo motor taktırıp kanatlandıran ve duvara yazılan yüzlerce türk gencimiz var, onlarda kaza oranlarına bakıp demek ki Peugeot'lar daha fazla kaza yapıyor onlardan daha fazla sigorta parası alalım demişler ki burada aslında bir haksızlık var çünkü arabanın sadece markasına göre karar veriyorlar sanırım halbuki marka ve modele göre karar vermeleri gerekir) Sonuç olarak arabanızı annenizin üstüne alırsanız yaş ve cinsiyet farkından doğan ekstra kasko ücretlerinden kurtulabilirsiniz aklınızda bulunsun.
Son olarak İstanbul'a dönüşümle birlikte tekrar bahçe katında yaşamaya başladım ve haliyle haşere arkadaşlarım beni yalnız bırakmıyorlar. Evimiz İstanbul'un göbeğinde yer almasına rağmen evimizdeki haşere çeşitliliği tropik ormanları kıskandıracak nitelikte. Artık haşereler öyle bir boyuta ulaşmış ki öldürdüğüm bazı örümceklerden neredeyse kan çıkıyor. Biraz daha büyük olsalar "egzotik yemek" adı altında ızgaraları yapılabilir o derecede durum.
Mert Ulaş İstanbul'dan bildirdi, esenlikler dilerim efendim...



Bunun dışında bana yeni araba alındı. Amerika'ya gitmeden önce peugeot 206 kullanıyordum, kriz zamanında almıştık, sonra Amerikaya giderken babam nasılsa kimse kullanmayacak bu arabayı satalım demişti ben de olur demiştim, kriz dönemi alıp piyasaların açık olduğu bir dönemde sattığımız için o arabanın satışından kar bile etmiştik. Sonra o parayı bankada döviz olarak tuttuk ve ben 2.5 yıl sonra döndüğüm de bankada vadede yatan para daha da artmıştı. İşte o parayla temiz 2.el 14.000 km'de tam donanımlı bir pe

Yalnız yeni araba alırken arabanın ruhsatını üstünüze çıkaracaksanız bir daha düşünün derim tecrübelerimden çünkü kasko firmaları istatiksel bir yaklaşım sergiliyor. Şöyle ki; eğer 20-30 yaş arasındaysanız ekstra, eğer cinsiyetiniz erkekse ekstra ve gene belli araba markalarına göre ekstra kasko ücreti biniyor... (Peugeot'lar da ekstra kasko ücreti alıyorlar çünkü peugeot 106'larına turbo motor taktırıp kanatlandıran ve duvara yazılan yüzlerce türk gencimiz var, onlarda kaza oranlarına bakıp demek ki Peugeot'lar daha fazla kaza yapıyor onlardan daha fazla sigorta parası alalım demişler ki burada aslında bir haksızlık var çünkü arabanın sadece markasına göre karar veriyorlar sanırım halbuki marka ve modele göre karar vermeleri gerekir) Sonuç olarak arabanızı annenizin üstüne alırsanız yaş ve cinsiyet farkından doğan ekstra kasko ücretlerinden kurtulabilirsiniz aklınızda bulunsun.

Mert Ulaş İstanbul'dan bildirdi, esenlikler dilerim efendim...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)