26 Kasım 2007

Yeni dizayn

Günlüğümün dizaynını sonunda değiştirdim, uzun zamandır aklımdaydı oturdum 3 günde yeni dizaynı tamamladım. Tamamiyle sıfırdan yarattım sayılır. Her ne kadar eski dizaynını da sevsem de sayfa oldukça geç yükleniyordu ve bana biraz çocuksu geliyordu dizaynı. Daha ciddi ama sade, gözü yormayan, kullanışlı ve içerik olarak hiçbirşey eksiltmeden yeni bir dizayn üzerinde çalışmaya başladım.
  • Yan menüyü sola aldım
  • Whitespace yani beyaz alan kullanımına ve okunabilirliğe önem verdim
  • Sayfanın farklı çözünürlüklerde dinamik olarak aynı görntülenebilmesine odaklandım
  • Sayfanın hızlı açılması için gereksiz tüm kodları kaldırdım
  • Üst kısımda gizli saklanan bir MacOS tarzı şeffaf bir menü yaptım, buradan fotoğraflarım, çizimlerim, videolarım, müziklerim ve bağlantılar kısmına erişebilirsiniz. Menüyü aktive etmek için fareyi sayfanın en üstüne getirmeniz yeterli.
  • Üstte ki menü de bir lightbox script klonu olan LightWindow v2'yi kullandım (görsel şölen)
  • Aç kapa artema (başlığa basıldığında açılıp kapanan yan menüler) kullandım
  • Sayfada ki tüm reklamlar isteğe bağlı gizlenebiliyor (+/- butonları veya başlığa tıklayarak)
  • Fotoğraf ve çizim gösterimleri için flickr slideshow, video gösterimi için dailymotion videoroll, müzik gösterimi için last.fm + deezer, bağlantılar için ise bloglines blogroll eklentilerini kullandım.
  • Yazılarda tarih gösterimini daha şık, görsel hale getirdim
Aklıma gelenler bunlar, sayfamda ki eklentilerin herbiri kod değiştirmeden (flickr'a fotoğraf ekleyerek, dailymotion'a video ekleyerek, last fm için sadece müzik dinleyerek, bağlantılar kısmı için ise sadece bloglines rss readera kaydederek) güncelleniyor, bu benim için çok önemliydi.

Buraya tıklayarak da sayfamın eski temasını görebilirsiniz.

20 Kasım 2007

Garanti (Spamci) Arkadaş

Genelde Amerikan filmlerinde izleriz, para kazanmak için her yol mübahtır zihniyetindeki firmalar ve çevirdikleri işleri. Bu filmler genelde suçluların yakalanıp cezalanmasıyla mutlu biter ama gerçek hayatta pek de öyle değildir işler. Bu kurumsallaşmayla birlikte gelen "para kazanmak için her yol mübahtır" virüsü belki Amerika'dan sonra Türkiye'ye de sıçradı, belki de çok önceden beri vardı ama ben internet üzerinde yeni yeni şahit olmaya başlamışımdır.

Uzun zamandır www.garantiarkadaş.com sitesinden spam e-postalar alıyorum, spam e-posta ne derseniz en basitinden "istenmeyen elektronik postalar" diyebiliriz. Vikipedi'de türkçe olarak "Yığın ileti" adıyla bahsediliyor, buradan daha detaylı bilgilere ulaşabilirsiniz.

Benim gibi yüzbinlerce kişiye bu spam postaları gönderiyor Garanti Arkadaş sitesi, Google üzerinde yapacağınız basit bir arama ile Garanti Arkadaş sitesinden rahatsızlık duyanların yazılarını görmek mümkün. Bir kaç örnek: (1), (2), (3), (4), (5)

Garanti arkadaş sitesi yalnızca spam posta atmakla kalmıyor, bir bakıma insanları yanıltarak dolandırıcılık da yapıyor aslında (tebrikler 500 sms kazandınız kampanyası misali) Bunun dışında Msn hesapları hacklenen/ele geçirilen arkadaşlarımın hacklenen e-postalarından Garanti arkadaş spam e-postası gönderiliyor sürekli. Msn şifresi kıranlar bu e-posta adreslerini Garanti Arkadaş sitesine satıyor olabilirler.

İnternette bir proje yaptığınız zaman bunu duyurmak, pazarlamasını yapmak önemlidir evet ama bunun için insanların gizliliklerini hiçe saymak, kaba kuvvetle yüzbinlerce spam eposta atmak tam olarak "para kazanmak için her yol mübahtır" mantığında bir harekettir. Yaptığın iş düzgünse o zaten kendini satacaktır. Spam eposta atmak Amerika ve çoğu gelişmiş ülkede suç olarak kabul edilmektedir, Amerika'da spam mesaj gönderen bir kişi 9 yıl hapse mahkum edildi, İtalya'da ise spam eposta göndermenin 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası var. Türkiye'de spam/istenmeyen/yığın postalar hakkında bir kanun var mı bilmiyorum ama spam postalar yüzünden Türk Telekom şebekesi gereksiz yere meşgul ediliyor ve çok yüksek maddi zarar görüyordur dünyadaki tüm diğer Telekom servisleri gibi.

Genelde spam postalar gönderen şirketler fiziksel olarak pek kendilerini göstermezler ama Türkiye'de gayet rahatlar sanırım, google aramasında hemen şirket için çektikleri tanıtım videoları çıkıyor. Garanti Arkadaş sitesinin mimarları tanıtım için Tuğba Özay'la anlaşmışlar, böyle bir sitenin tanıtımını da bir mankenin yapmış olması nedense beni hiç şaşırtmadı. Garanti Spamci sitemizin tanıtımını Tuğba'dan dinleyelim o halde;

12 Kasım 2007

Hazırlanmak

Aralık ayında askerliğe gideceğim kesinleşti, UNIDO-ICHET'te ki işimden cuma günü ayrıldım. Cumartesi günü sigarayı bırakma kararı aldım ve 3 gündür hiç içmedim. Sigarayı askere kadar olan bu 1 ay içinde bırakmam şart çünkü askerdeyken hiç bırakamayacağımı biliyorum.

Tam 1 ay kaldı, bu süre içinde olabildiğince önümdeki sürece hazırlanmaya çalışıyorum. Her gün biraz şnavf-mekik çekip yürüyüşler yapmak hedefim ama bir taraftan da özleyeceğim tüm yemekleri de depolamak istiyorum. Bu ikisi birbiri ile çakışıyor ama bir formül bulmaya çalışacağım. Uyku düzenimi de ayarlamam gerek, askerlikte sanırım sabah 5-6 gibi uyanmak zorunda olacağım. Bunun dışında işte klasik askerik alışverişi olur, vitamin falan alırım gidene dek. Orada yanıma vitamin almama izin verirler mi onu da bilmiyorum.

(fotoğraf: nizamiye.com)

Bir yandan kalan 1 ay içine bir sürü şeyi sıkıştırmak istiyor insan, bir yandan da yan gel yat keyfine bak askerlikte en çok özleyeceğin şey bu olacak diyorum. Haberlerde duydum, yeni askerlik kanununa göre seferberlik anında 60 yaşına dek askerliğe geri çağırabiliceklermiş bu yeni düzenlenen askeri kanun değişikliği ile... Babam daha 60'ına basmadı, dedim eğer seferberlik çıkarsa baba-oğul birlikte askere gideriz artık :)

7 Kasım 2007

Blog Konferansı 07

Dün Microsoft ana sponsorluğunda Yıldız Teknik Üniversite'sinde dün gerçekleşen blog konferansına Türk Blog Yazarları Platformu'nu tanıtmak amacıyla katıldım. Konferansta açılış konuşmasını Microsoft Türkiye Genel Müdürü Çağlayan Arıkan yaptı, kendisinin de bir bloğu varmış.

Toplantı gerçekten çok güzel geçti ve toplantıyı anlatan uzun bir yazı yazacaktım ama blog gazetesinden toplantıya izleyici olarak katılan Süleyman Sönmez'in bloğunda ki geniş toplantı özetini görünce, ben yazsam bu kadar kapsamlı yazamam dedim. Bu yüzden eğer toplantıyı merak ediyorsanız sizi böyle alalım. Ben de yakında kendi yaptığım sunumun videosunu yükleyip buradan sizlerle paylaşabilirim.

Konferansla ilgili duyduğum tek eleştiri çoğu kişinin konferansın hafta içi ve erken saatte olmasından dolayı katılamamasıydı, bence de biraz haklı bir eleştiri. Gene de sırf bu konferans için Ankara'dan gelen izleyiciler vardı. Umarım bu konferansın tekrarları olur ve daha geniş bir katılım gerçekleşir.

Son olarak bu konferansın ana sponsorunun Microsoft olması konusuna değinmek istiyorum, Microsoft gibi bir şirketin böyle bir organizasyon organize etmesi ve desteklemesinin ardında yatan nedenleri düşündüğümüzde aklıma gelenler şunlar;
  • Bilgisayar/Yazılım sektörlerinde çalışan çoğu profesyonelin bir bloğu var, bloglar temalı bir konferans tüm bu kitleyi aynı çatı altında toplayıp onlarla iletişime geçmek demektir.
  • İnternet üzerinde ki içerik Web 2.0 sonrası artık çoğunlukla kullanıcılar tarafından, bloglarda yaratılıyor. Sanırım Microsoft'da bunun farkında ve arama motoru yönünden bakarsanız bu içeriğin oluşturulduğu platformları kontrol etmek içeriğin anında arama motoru tarafından indekslenmesi demektir.
  • Microsoft'un kendi ürün ve hizmetlerini tanıtması için çok büyük bir fırsat, örnek olarak Süleyman Sönmez bloğunda yazdığı tanıtım yazısında hemen Çağlayan Arıkan'ın sunumunda bahsettiği Microsoft servislerinden bahsetmiş ve bağlantı vermiş. Kısaca konferansa katılan eğer 100-150 kişi varsa bu kişilerin bloglarını da takip eden 1000lerce kişi var, bu da çok geniş kitlelere ulaşma imkanı sağlıyor.
Microsoft'un burada yaptığı çok akıllıca bir hareket olmuş ve umarım diğer bilişim firmaları da bunu kendilerine örnek alırlar.

1 Kasım 2007

Güç dengeleri ve para kazanmacılık

Bu dünya düzeni hakkında beni en çok rahatsız eden şey dünyanın kurallarla değil de güç dengeleri tarafından yönetilmesi sanırım. En güçlü olan kuralları beğenmediği zaman hemen değiştirip kılıfına da uydurabiliyor (hatta kimi zaman uydurmuyor bile) Bir yandan da kuralların güncelliğini koruması gerek, kurallar değiştiğinde bunu acaba kendini daha da güçlendirmek için mi yaptı yoksa gerçekten zamana yetişmek için mi güncelledi bunları anlamaya kafa yoruyor insan. Kafa yorunca da pek birşey değiştiği yok ya, beyin jimnastiği işte.

Güç dengeleri de en çok politikada belli oluyor, politika yapanları izleyince nedense aklıma hep küçük çocukken ablamla olan didişmelerimiz geliyor. Hani küçükken bir taraf diğerine üstünlük kurmaya kalkar ama bunu o kadar çok belli eder ki komik olur artık, onları izleyen ebeveynleri güler. Politikada ki ilişkiler de böyle görünüyor bana, TV'den birbirlerine soktukları lafları, tehditleri falan izlerken bir ebeveynin haşarı ve şımarık çocuklarının hareketlerini izliyor hissine kapılıyorum.

Güç dengelerinin beni rahatsız etmesinin asıl sebebi farklı aslında. İstedikleri kadar birbirlerini yesinler beni ilgilendirmez, güç sahibi olmak gibi bir uğraşım da yok ama asıl sorun insanların güç sahibi olmak için gelişimi baltalamaları. Bilimsel doğrular ile güç dengeleri çoğu zaman paralel gitmiyor. Güç kazanmak isteyen hızlı para ve güç kazanma derdinde, bilimle uğraşanlar doğruyu bulma, birşeyler öğrenme, gelişim derdinde. Nadiren yollar kesişiyor yani. Güç sahibi olanlar zaten gelişimi, değişimi pek sevmezler. Adam kurulu düzenini kurmuştur, birşeylerin değişmesi onun zararına olur çünkü bir çok bilinmezlik getirir, yeni girişimler gerektirir, bu da muhtemel bir güç kaybına sebep olabilir. Bu sebeple politik arenada değişiklikler kolay kolay olmaz, değişik/yeni yüzler pek çıkmaz.

İş dünyası ise yeniliklere daha açıktır ama onlar da bunu daha fazla güç kazanmak için fırsat olarak gördüklerinden. Amaç gelişim değil yeni pazarı en önce kapmaktır yine. Yeni pazarı kapınca da elinden geldiğince tekel olmaya çalışılır gücü ve lobisi yettiğince.

Artık meslek ayrımı ortadan kalkıyor sanırım, tek bir meslekte birleşiyor hepsi, "para kazanma mesleği". Böyle bir meslek var ve dünyada ki en büyük meslek grubu şu anda.
- Ne iş yaparsın, mesleğin nedir?
- Mesleğim para kazanmak
- Peki kazandığın paralarla ne yaparsın?
- Daha çok para kazanmak için kullanırım, para parayı çeker
- Peki ya gelişim?
- Para kazandırdığı sürece desteklerim
- Peki ya ideallerin, daha iyi bir gelecek beklentisi?
- İdealim daha çok para kazanmak, daha fazla güç. Bu bana iyi bir gelecek verir.
Mesleğini en iyi yapan daha çok para kazanmıyor artık, mesleği para kazanmacılık olan daha çok para kazanıyor, meslek olarak ne okuduğunuzun, ne yaptığınızın pek önemi kalmıyor.

Sanırım en kuralsız meslek de bu "para kazanmacılık". Her yol mübah. Gelişim mi? Para kazandırdığı sürece gelişim, gerisi hikaye... Geleceğin popüler meslekleri gibi salak saçma haberler yapar ya bazen gazeteler, günümüzün ve geleceğin en popüler mesleğini ben açıklıyorum; para kazanmacılık. Üniversitelerde böyle bir bölüm açılsa talep patlması olur bence ama devlet üniversitelerimiz devlet kurumu olduklarından utanıyorlar sanırım ama özel üniversitelerimizden böyle bir atak bekliyorum ben. Onlar için hayrına tanıtım broşürlerinde kullanabilecekleri bir metin bile hazırladım, istedikleri gibi değiştirip kullanabilirler.
ÖSS'de en yüksek puanı alıp para kazanmacılık bölümünü bitiren öğrencilerimiz öğrenim süresince üniversitemize akıttıkları onbin dolarları öğretimleri sonunda ona katladılar, hayatlarını garanti altına aldılar. Siz de elit üniversitemizde yerinizi alın, para kazanmanın inceliklerini öğrenin, paranın efendisi olun.

19 Ekim 2007

Bol gollü günler

Bu aralar çok verimsiz hissediyorum kendimi, özellikle iş yerinde. Zorla kendime iş yaptırıyorum ama hiç içimden gelmiyor. Hani bir bebeğe son iki kaşık mamasını yedirmeye çalışırsınız ama bebek de artık hiçbir numaraya kanmaz ya, işte şu anda ben de o bebek rolündeyim. Motivasyonumu sağlamam gerçekten zor bu aralar.

Asıl sebeplerinden biri sanırım Aralık'ta askere gidecek olmam, aklım orada heralde.

Bugün Facebook'tan (1) ayrıldım, yeterince zaman harcadım sanırım orada, yarın da Facebook'tan bulduğum ilkokul arkadaşlarımla buluşacağım zaten. Yani görevini/işlevini tamamladı Facebook, daha fazla kalmak zevke girerdi.

Bizim orada elektrikler kesiliyor sürekli, lokal bir arızadan dolayı ama ipin ucu kaçmış durumda. Arıza bir bilemedin 2-3 günde giderilir değil mi? 2. haftaya girdik biz.

Şimdi sabah uyanıyorum, lavaboya gidiyorum elektrik yok, erkeklerin aydınlıkta bile isabet oranı düşükken karanlıkta sabah sabah neler yaptım ben de bilmiyorum... Gol 1

Kahvaltıya oturuyorum annem tost hazırlamış ama tostun içine domates de koymuş. İnce dilimlenince seviyorum ama annem kalın kalın yarım domatesi sıkıştırmış tosta. E domatesi o kadar ısıtsan bile sıvılığını koruyor. Tostu yerken şapır şapır yeni gömleğe döküldü, inanılmaz sıcak lava sıcaklığında ki domates kabuğu da diş etime yapıştı, oranın hissizleşmesine böyle kan tadı vermesine soyulmasına falan sebep oldu... Gol 2

Arabaya bindim yol da elektrik arızasını bulmak adına bir yeri daha kazmışlar ama uyarı levhası koymak gavur icadı bişey, herşeyden önce ne gereği var uyarı levhasının? Tekerleğim yeni açılmış köstebek çukuruna girip gaarch diye ses çıkarıyor... Gol 3

Dün şirkette benden bir kaç malzeme alınacak onları araştırmam istenmiş ama ne istediklerini onlarda bilmiyorlar, DC kaynak, elektrometer, plotter falan istenmiş ama özellikleri hakkında hiçbir bilgi yok, yazmış oraya DC Voltage Source diye... Bana birşey söylenmediğinden bu tür ürünleri getiren türk distributörleri buldum, onların tel.larını falan kaydettim, ürünlerinden bahseden rapor yazdım. Bu adımdan sonra onların bana ürün özelliklerini söylemeleri lazım ki ben de ona göre fiyat alabileyim adamlardan. Sabah bana eposta gelmiş;

Gunaydin Mert,
Liste icin tesekkurler.
.....' ya spesifikasyonlari sordum ancak bu aralar cok yogun oldugu icin, senin ilgilenmeni istedi. Sirketleri arayip kaliteli, iyi urunler icin spesifikasyonlari ve fiyati alsin dedi..
iyi calismalar
Sanki manavdan karpuz seçmem isteniyor, ya tamam kaliteli iyi ürün alalım ama özellikleri ne olacak, nerede kullanacağız biz bu ürünleri, hangi amaçla kullanacağız? DC gerilim kaynağı alayım ama kaç Watt olacak, akım aralığı ne olacak, neyi besleyecek? Bişey almak istiyoruz ona karar kılmışız, bi de iyi kaliteli bişey olsun deniyor ama gerisi önemli değil... Gol 4

Ha bir gol de dün yedim, Cevizlibağ-Levent E5 arasında ki 15 km'lik yolu 1 saat 40 dakikada gittim. (dakikada 15 metre, saniyede 25 santim ilerleyerek) İstanbul'da bir 5 yıl sonra trafiği ve yaşamı falan düşünemiyorum, zaten İstanbul'da da yaşamayabilirim 5 yıla.


(1) Facebook: BBG'nin topluma mal olmuş olanı

15 Ekim 2007

Biraz ısınalım fena mı?

Bir kaç gündür yağan yağmur geçici olarak İstanbul'un su sıkıntısını hafifletecek belki ama dikkatinizi çekti mi, yağdı mı da tam yağıyor, her yeri sel basıyor... Neden acaba?

Türk mantığıyla yaklaşırsak şöyle bir cümle gelir aklımıza,

-E biriktirdi biriktirdi birden patladı tabi gökyüzü...


Biz hala ilkel bir biçimde gökyüzünü ve çevremizi "sinirlenip sinirlenip bir anda sinirini boşaltan insan" gibi düşünsek de, bilimsel gerçekler pek öyle değil.

Bu grafikte 1900'lü yıllardan beri her yıl rapor edilen felaketlerin (ani sıcaklık değişimleri, seller, açlık, fırtınalar vs.) sayısı gösteriliyor, kırmızı olan ise depremlerin sıklığı. Grafikten görüleceği üzere 1960'lardan sonra çok büyük bir ivme kazanmış bu felaketler.

(Kaynak:Pascal Peduzzi (2004) "Is climate change increasing the frequency of hazardous events?" Environment Times, www.environmenttimes.net (c) United Nations Environment Programme / GRID-Arendal)

Diyelim ki 1960lardan sonra daha fazla bilgi paylaşımı oldu, nüfus daha fazla arttı ve bu grafiğin sebebi bu diyelim, o halde 1980'lerden sonrasını gösteren ve depremler ile iklimsel felaketler olan kasırga ve sel baskınlarının sayısını karşılaştıran küçük grafiğin açıklaması ne olabilir? Geçenlerde Samsun'da yaşanan sel felaketini hatırlıyor musunuz? Hani yetkililerin 100 yılda bir karşılaşılan bir yağmurla karşılaştık dedikleri felaket.

Tüm dünyada gözlemlenen kasırgaların şiddeti gün geçtikçe daha da artıyor. Tüm bunların sebebi gökyüzünün kızgınlığı, gökyüzünün dolup birden sinirini boşaltan bir insana benzemesi ya da Allah'ın gazabı değil. Bunların sebebinin bir adı var, bilimsel bir adı; "KÜRESEL ISINMA".

Kimileri bunun dünyada sürekli tekrar eden bir süreç olduğunu savunuyor, her 100bin yılda gerçekleşen bir süreç olduğunu savunuyorlar.


Grafikten görüldüğü gibi dünya varoluşundan bu yana hiç bu kadar yüksek CO2 değerleri ile karşılaşmamıştı. Evet süregelen bir düzen olabilir ama biz insanlar olarak belki de bu düzeni bir daha hiç eski seyrine dönmeyecek şekilde sarsmış olabiliriz.

Ben küresel ısınmanın durdurulabileceğinden şüpheliyim artık, doğa bir dizi zincirleme reaksiyondan oluşur. Şu anda bütün devletler birlik olup karşılarına çıkan tüm lobilere ve ekonomik zorluklara rağmen küresel ısınma için çarpışsa belki derdim ama kendimi aptal yerine koymak istemem. Milyar dolarlık benzin şirketleri milyarlarca yatırımla petrol kuyuları açmışsa adamlar bu kuyular bitip paralarına para katana dek durmazlar. Küresel ısınmanın sorunu ne devletlerle ne de bilinçlenmeyle alakalı. İnsanların kafasında ki mantaliteyle alakalı.

Sürdürülebilirlik... Bu kavram aldığımız her kararı etkilemedikçe birşeylerin değişeceği yok bu dünyada.

Adamların milyar dolarlık petrol şirketleri var sen adama diyorsun ki;

-Bak kardeşim senin yaptığın iş yüzünden çok fazla CO2 salınımı oluyor, bak Küresel Isınma denen bir olay var, yaşadığın yer bir 30 yıl sonra yaşanılmaz hale gelebilir. Sen yatırımlarını çöpe at, durdur bu işi.

Şimdi adam zaten en az 50 yaşındadır, 30 yıl sonra dünyada devasa felaketler olmuş ona ne? Bu yaşadığım yer küresel ısınmadan dolayı batsa bile çılgın gibi para kazanıyorum petrol işinden gider küresel ısınmadan çok etkilenmemiş bir yerde en kral evi alır orada ömrümün son günlerini yaşarım demez mi? Adamın umurunda değil ki sürdürülebilirlik, hem neden olsun ki, adam muhtemelen karısından da boşanmıştır, çocuklarına düzenli para gönderiyordur. Hani çocuklarıma daha iyi bir gelecek endişesi de yok, eh neden umurunda olsun ki dünya?

Şimdi bu adam altın yumurtlayan tavuğunu, yıllardır çalıştığı işini küresel ısınma uğruna bırakır mı? Bu adam altın yumurtlayan tavuğunu kaybetmemek için devlete her türlü lobiyi yapmaz mı? Her türlü rüşvet dönmez mi?

O zaman kandırmayalım kendimizi, küresel ısınma tüm gücüyle gerçekleşecek.

Sürdürülebilirlik kavramı hayatımıza girmedikçe de bu senaryo milyar yıl sonra gene tekrar edecek. (Dünyanın ömrü yeterse) Sürdürülebilirlikte hayatta devletlerin yapacağı ya da şirketlerin yapacağı bir iş değil, bu konu 60'lı yıllardan beri tartışılıyor daha bir Kyoto anlaşması bile tüm dünyada kabul görmedi. O kadar politika, çıkar ilişkilerine bulaşmış ki bu işler, işin içinden hiçbir devlet çıkamaz. Amerika hala petrol için savaşa giriyorsa, kimse gıkını çıkartamıyorsa gittiğimiz yol bellidir. Bu düzen ancak halktan gelecek bir hareketle düzelebilir. Herkes tükettiği kadar enerjiyi kendi imkanlarıyla yenilenebilir kaynaklardan üretebilirse enerji ekonomisi denen şey sekteye uğrar ancak o zaman bişeyler değişebilir. Kimse anlaşmalardan, devletlerden bir hareket ummasın.

Not: Yazı çok karamsar olduğu için özür dilerim ama 2+2=4

Bu yazı Blog Action Day kapsamında yazılmıştır.
Bloggers Unite - Blog Action Day