1 Ekim 2007

Hüzünü seçmek

Amerika'dayken Amerikalı bir arkadaşım şöyle bir genelleme yapmıştı;

- Tanıdığım çoğu Türk'ün yüzünde, gözlerinde bir hüzün var sanki

Geçen gün düşündüm, Türk Sanat Müziği, Türk içkisi Rakı ve melankoli ile olan bağı, Türk edebiyatı, Türk şiirleri, Türk dansları, Türk resimleri...

Gerçekten de "neşeli" diyebileceğim örnekler çok azdı. Peki bunun sebebi ne olabilir?

Şahsen ben de Amerikan kültüründeki abartı ve pek samimi olmayan neşe/hareketlilik eylemlerinden pek haz etmem ve öyle davranamam. (Misal bir partiye girerken eller havaya "whoooahoo" şeklinde tezahürat ile girmek, misal doristos where's the party reklamı vb. birçok bana yapay gelen örnekler... Böyle insanlar var gerçekten yani TV'ler pek abartmıyor olayı)

Bu acaba müslümanlık ile ilgili birşey olabilir mi diye düşündüm. Pek fazla bilgim yok ama türklerin müslümanlığı seçmeden önce de çok neşe saçan bir ırk olduğunu hayal edemedim ama dediğim gibi bu konuda pek tarih bilgim yok.

Bir başka sebep tarih boyunca hep savaşlar görmüş olmamız, zor süreçlerden geçmemiz olabilir mi diye düşündüm ama bazen Afrika kabilelerinin danslarını izliyorum TV'de, onların hareketleri bile daha bir coşkulu/neşeli sanki ve onlar belki de bizimkilerden çok daha büyük dramalar yaşadılar/yaşıyorlar hayatlarında.

Aklıma bir tek coğrafi konum faktörü geliyor, yakın coğrafyamızda ki milletlerde de hüzünün örneklerini görmek mümkün, balkanlar olsun, Yunanistan olsun ya da doğu ve güneyimizde ki diğer komşularımız da olabilir. Sonra düşündüm, coğrafi olarak insanların psikolojisi üzerinde en fazla etkin olan rol güneşin rolü. Güneşi fazla göremeyen ülkelerde sanırım isanlar biraz daha depresif olabiliyor, çok fazla gören ülkeler de ise miskinlik ve bir yorgunluk görülebiliyor. Fakat ne var ki bir Brezilya örneğini düşündüğümüzde oldukça neşeli ve hareketli tavırları dikkat çekiyor, başta belirttiğim Afrika kabileleri de buna bir örnek olabilir mesela. Demek ki güneşin de etkisi değil bizi hüzüne yönlendiren.

Nedir acaba bizi melankoliye, hüzüne yönlendiren... Bilinçli bir tercih mi yoksa çeşitli yönlendirmeler sonucu doğal bir seçim mi kültürümüze bu kadar derinden işleyen hüzün?

14 yorum:

  1. Yazıyı okurken bir yandan ben de düşünüyordum; coğrafi faktörler, iklim, din hepsini aşağı yukarı benzer süzgeçlerden geçirdim. Sonra gözlerimizdeki bu hüznün, korkudan daha doğrusu kaygıdan dolayı atalarımızdan bize miras kaldığı fikrine kapıldım birden. Malum Türkler yüzyıllarca göçebe bir hayat sürmüşler. Orta Asya’dan buralara bu göçebe hayat tarzı sayesinde gelinmiş. Hep bir şeyleri arkalarında bırakmış, hep yeniden başlamışlar, yeni hayatlara alışmışlar. Bugüne bile sosyolojik anlamıyla yerleşik hayata geçildiğini söylemek zor aslında. İnsanlar hala doğdukları şehirleri bırakıp, doydukları yerlere göçüyorlar. Doydukları yerde bile “yurt” sahibi değiller çoğu zaman. tayinler, atamalar, kariyer planları, daha makul kiralar gibi onlarca sebeple sürekli yer değiştiriyorlar. Annesinin ya da babasının doğduğu evde doğan kaç kişi var ki ya da en azından o evleri orijinal haliyle kaçımız görebiliriz. Ya da bizim doğduğumuz evleri gösterebilecek miyiz çocuklarımıza 25 yıl sonra mesela. Bu yüzden ben, gözlerimizde ki bu yerleşik hüznün bir türlü “yerleşememiş” olmamaktan kaynaklandığını düşündüm. Hep bi’şeylerden vazgeçmek zorunda kalışımızdan, hep gelecek planları yapıp hep yenilikleri kovalayışımızdan olsa gerek bu melankolik haller, hüzünlü bakışlar...

    Bir de "işte, bunun adı hüzündür" diyen Özdemir Asaf geldi aklıma:
    ...
    O kadar gezilip görüldü ki..
    Hep ben bir şeyden,
    Bir yer´den
    Bir kimse´den uzaktayım
    Ve kendimden.
    ...

    YanıtlaSil
  2. bizde bir inanç vardır ya hani,
    -aaa çok güldük valla bişey olcak, kötü bişey olcak, üzülcez :(
    bu düşünce neden olabilir. Ben ne zaman çok neşeli olup, gülüp eğlensemde sonunda kesin bişey olur üzülürüm, galiba doğru bir inanç bu, bilemiyorum. Sonunda üzülmemek için pek mutlu olmayız biz.
    Ha bir de ağır takılmayı severiz, ondan da olabilir. Ama en büyük neden , geleceğimizden duyduğumuz endişedir bence. Geleceğimizden daha emin olsak ve iyi bir gelecek beklesek, neşeli olmamamız için pek bir neden göremiyorum.

    YanıtlaSil
  3. Dogru bir saptama gibi duruyor. Türk dizileri de sürekli drama üzerine kurgulanıyor, çünkü halk bunu tercih ediyorumuş! Başı zorda olana "ah ah vah vah" yaparız, ama başarıyı fazla yukarı çıkartamadığımıza dair bir algı var.

    Nedenini bende bilmiyorum. Ama inançlardan kaynaklandığı düşüncesi kuvvetli. Çok hızlı gaza gelebiliyoruz, insanların korkularını uyarararak harekete geçirmeyi tercih ediyoruz. (malezya mı oluyoruz? Türkçemiz elden mi gidiyor?)

    örnegin Türkçe elden gidiyor diye insanları korku dolu sürü psikolojisine sokmak yerine, özgüvenimizi artırmanın, inovasyona önem vermenin, şirketlerimizde kaliteyi artırarak dürüst iş yapmanın, teknoloji geliştirmenin, daha iyi kendimizi pazarlamayı bilmenin vb şeylerin önemini kavramayı denesek, korku yerine heyecan ve azmin bizi harekete geçirmesine izin versek neler neler olurdu ülkemde...

    YanıtlaSil
  4. "cok gulen cok aglar"

    "peygamberimiz cok gulmeyi sevmezdi"

    Bu tip bidat seyleri Islamiyet veya atasozu (veya kaynana uydurtmalari) ithaf ederek bu duruma gelmisiz. Nicin nesemiz yerinde degil?

    Belki icinde bulundugumuz 'durumumuzu' gorunce icimizden gulmek degil aglamak geliyor??

    Ama beterin beteri var! Gulermisin . . . Aglarmisin?

    :)

    YanıtlaSil
  5. Neden çok gülen çok ağlar gibi söylentilere kulak asıyoruzda gülmenin insan ömrünü arttırdığı gibi güzel yanlarını dikkate almıyoruz ki. Gülmek kadar güzel bişey yok aslında. Ama nedense Türkler olarak bir gün gülüyorsak iki gün suratımız 5 karış geziyoruz. Bunları yazıyorum ama benimde farkım yok yani :-s

    YanıtlaSil
  6. Bizi Akdeniz insanlarindan sayiyorlar diye bilirdim, hani Italyanlar gibi, Ispanyollar gibi, rahat ve guler yuzlu. Tamam belki o kadar guler yuzlu degiliz artik, Istanbul'da insanlar birbirini bogazlayacak duruma geliyor belki iftar trafiginde, ama yine de bizim insanimiz gulec be hocam. Saka yapmayi, gulmeyi, guldurmeyi seviyor. En azindan tanidiklarina hep neseli davranir.

    YanıtlaSil
  7. kendi mutsuzluğun ve düştüğün ruh halin.
    Az ötede oysa insna eğlenior bak birisi kadehini kaldırırken kahkasını kopardi bile az ötedeki evde iki sevgili orgazm olmak üzere diğer bir hanede, maçbaşına toplanan erkekler gol çığlıklarıyla ayağa kalktı. evin arka bahçesinde çocuklar oyun oynarken öyle mutlular ki...
    Türkiye de 70 İstanbul da 14 senin yaşadığın çevrede belki de 1milyon kişi. Mert sen kaç kişiyi gördün inceledin. Sakın bu yorumun kendi içine düştüğün ruh hali olmasın.

    YanıtlaSil
  8. neden bilmiyorum ama biz de çok eğlenmekte ayıp sayılmaz mı zaten? kalabalık bir toplum içinde kahkaha atamazsınız mesela veya çok coşkulu dans edemezsiniz. neden acaba?

    YanıtlaSil
  9. Aslında duygularımızı gösterişli yaşayan bir toplumuz. Neşeli olmadığımız söylenemez. Coşup oynamayı çok severiz. Eğlence insanıyız yeri geldiğinde. Hepimizde bir hüzünlü yan olduğundan dolayı coşup oynarken bir anda uzaklara da dalabiliriz. Bence Anadolu her türlü hüzün ve neşenin çok yoğun yaşanabildiği bir yer. Bundan kaynaklanıyor olabilir.

    YanıtlaSil
  10. trend bu aralar. ne demiş ünlü yazar, "türkiye'nin 60% ı emokid".

    YanıtlaSil
  11. Cevabı ben biliyorum...Her insanın olduğu gibi ülkelerinde bir burcu var güneş sisteminde yıldızlardan etkileşimi var ...Bildiğim kadarıyla Türkiye yengeç burcu bukadar hüzün ve melankoli doğal olsa gerek...Bu bilgi hakkında sadece duyduğumu iletmekle birlikte kalpleri bu topraklardan kotarılmış ruhlarını hislerini gizleyemeyen olduğu gibi olan tarihten bu yana gücü damarlarında benimsemiş bir ulusun ferdi olmaktan gurur duyarken olaya birazda espiri katarak havadandır demek geçiyor içimden ...Havasından, suyundandır :D

    Sevgilerimle
    Agnus Dei

    YanıtlaSil
  12. Agnus Dei:

    Blogunuzun girisindeki muzik cok hos.
    (Natasha St Pierre)

    Hemen iTunes'dan download ettim.

    Iyi Gunler

    Metin

    Mert,

    Turk Blog Yazarlari Playlist dusundunuzmu?

    Ben de Amerika'da ingilizce olarak yazdigim icin sizin gruba giremiyorum. Ama sizleri sevgiyle takip ediyorum.

    Iyi Calismalar!!!

    YanıtlaSil
  13. Turk insani agir takilir! Yok oyle gulmek, gulumsemek,whoaaauw diye ortaliklarda dolanmak! =)

    YanıtlaSil
  14. Bizimkiler taş fırında üretilmiş ondan böyleler =)) Lightlık hamurumuzda yok ki ver ıs dı pardııiiiyy yeahh diyerek ortalıkta umarsızca popo sallayarak cips şapırdatalım =)))

    Biz müslümanız -elhamdülillah- müslüman olan azıcık ağır olur, her naneye gerekli gereksiz kahkaha fırlatmaz ve edep timsali olmaya çalışır.. Gerçi şuan tam anlamıyla bunları yapabilen çok az sayıda insan var memleketimizde ancak yine de en azından bunları bilen insan sayısı çok fazla yapamasalar bile müslümanlığın gerekleri hakkında bilgi sahibi olan bu insanlar üzerinde ister istemez psikolojik bir baskı oluşuyor..

    Bu baskıyı olumlu yaşayanlar; gülüp eğlenen, dünya lezzetlerini tadan, ancak; çeşitli ahlaksızlıklardan uzak durarak eğlencede abartıya kaçmayan, müslüman bir Türk olduğunu unutmayanlardır..

    Olumsuz yaşayanlar ise; Amerika, Avrupa vs. yerlerin yozlaşmış kültürlerini ve ahlak çöküntülerini özgürlük sayıp onlara özenmekten dolayı kimliksiz kalan zavallı vatandaşlarımızdır..

    Ama elbette müslümanlık ağır başlı olmayı gerektiriyor diye güleryüzü ve tebessümü de yasaklıyor anlamı çıkartamayız.. Zira peygamber efendimiz en zor anlarında bile çevresindekilere, çocuklara vs. tebessüm etmiş ve şakalar yapmıştır. Burdan anlıyoruz ki her şeyin yerli yerinde olması, eğlencede de ağır başlılıkta da bir ölçü olması gerekmektedir.. Tabi bu bahsettiklerim "İslam" kriterlerine göre böyledir.. ( Brezilya festivallerinin bu ölçüleri tanımayacağı muhakkaktır =))

    YanıtlaSil