eğitim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
eğitim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Mart 2006

Silikon Vadisi'nden bildiriyorum #2

Gecen persembe gunu gene prezentasyon vardi ama yazmaya vaktim olmadi. Bu seferki konuk IBM'in unlu arastirma merkezi Almaden Research Center'den Dr. Mark Dean, kendisi bu arastirma merkezinin baskaniymis (VP)

Oncelikle adami kiskandim cunku calistigi yerin guzel bir manzarasi varmis, bilgisayar arkaplanina koymus hemen.

Bu prezentasyonun konusu IT alaninda yenilikcilik icin firsatlar olarak adlandirilmis. Tabi ki ben sizleri dusunerek butun prezentasyon slaytlarinin fotograflarini cekmistim sonra bir baktim ki tum prezentasyon slaytlari bu sefer online olarak sunulmus zaten, buradan pdf formatinda indirebilirsiniz (11MB).

Bende slaytlarda ne anlattigindan bahsedicem kisaca;
  • IT sektorunde artik koklu degisimlere ihtiyac oldugu ve Moore Kanunlarinin en fazla 10 yil daha surecegini (fiziksel limite erisene dek) sonrasinda yepyeni bir mimariye ihtiyac oldugundan bahsetti
  • Su anda cogu kullandigimiz servisin cok daha otesine gecilebileceginden, gelistirilebileceginden bahsetti. (database olsun, servis sektoru olsun, arama ve elektronik posta olsun)
  • Artik liderligi korumak icin kendi standartlarimizi yaratmali (microsoft gibi) ama ayni zamanda acik kaynak yazilimi da (linux) desteklemeliyiz dengeli bir sekilde dedi. (Tam IBM mantigi)
  • Bilgisayarlarda nanateknolojiden sonra artik yeni ufuklar aramak gerektiginden ve umut vaat eden yeni bilgisayar mimarilerinden bahsetti (carbon nanotubes, silicon nanowires, molecular transistors, photons ve spin transistors gibi) ama bunlarin hicbiri su anda tam olarak uygulanabilir hazir teknolojiler degil.
  • Hard disk ve flash memory nin de otesinde cok yuksek kapasiteli yeni hafiza birimlerinin hayatimiza gireceginden bahsetti (sanirim bu konuda arastirmalari var)
  • Veritabanlarindaki gelismelerden, metadata kavraminin evrimleseceginden bahsetti, boylelikle aradigimiz bilgilere cok daha kolay ulasabilecez.
  • Artik komplex mimarilerin yerini sade ve anlasilir sistemlerin alacagini soyledi.
  • Sirketler icin ozel uretilen yazilimlarin da gelisip bir servis olarak sirket yazilimi mantigiyla uretileceginden bahsetti.
  • Ben email kavrami ortalarda yokken bu isin icindeydim ve gelisimini hayranlikla izledim diyor ve gelecektede diger bilgi veritabanlari ile etkilesebilen bir elektronik posta vizyonundan bahsetti.
  • Her isi yapabilen tek bir tasinabilir cihazdan bahsetti (email, internet, mp3, cep telefonu, fotograf makinesi, okul kitaplari, vs) Bu aletteki tek sorunun su an kullandigimiz kagit-kalemdeki contrast oranini yakalamak oldugunu (ekran kalitesinin arttirilmasi) soyledi. (bu arada ben daha onceden arastirmistim, e-ink adinda bir firma bu konuda oldukca basari kaydetmisti)
  • Yeni is kollarinin acilcagindan bahsetti.
    • hayat boyu tum saglik bilgilerimizi saklayacak olan data bankalari,
    • Bir servis gibi hizmet verecek olan yazilim sektoru,
    • Is dunyasinda karar verme secimlerimizi kolaylastiracak yazilimlar (bu konuda bu donem bir derste aliyorum ben aslinda)
    • ekstra bilgisayar islemci gucunu istek uzerine disaridan (muhtemelen internet uzerinden?) kullanmamizi saglayacak servisler
  • Bu arada servis sektorunun yukseliste oldugunu ve su anda bile IBM'in genel kar'inin yuzde 60 ini servis sektorunden kazandigini soyledi (ki ben daha onceden biliyordum bunu) Bunun isiginda Servis Bilimi adi verilen yeni bir disiplinin dogdugundan bahsetti ve yakinda universitelerde boyle bir bolumun acilabilecegini soyledi. (bir kac universite ile gorusuyorlarmis: San Jose State, UC Berkeley, Stanford, MIT, Georgia Tech, Arizona St., Northwestern, RPI, North Carolina St. Oxford, Warwick.)
  • Is dunyasi ile teknolojinin kesistigi yerde bir cok firsat oldugundan bahsetti ve egitimli insanlara duyulacak olan ihtiyactan. Bunun disinda globallesen dunya ekonomisi isiginda artik diger kulturleri de taniyan, diger dil ve dinleri goz onunde bulunduran bir bakis acisina ihtiyacimiz oldugundan bahsetti.
Son olarak da tesekkur etti. Mark abimizde EE (elek. muh.) mezunuymus, zeki bir adama benziyordu zaten, sirf kendi adina 35 tane patenti varmis. Bir de tam anlayamadim ama en iyi "african-american" arastirmaci secilmis, "Ya boyle odul kategorisi olmaz ki biraz ayrimci degil mi ya" diye dusunmeden edemedim.

Bu da abimizin prezentasyon sonunda Services science hakkindaki sorulardan birine cevap verirken cektigim kisa videosu:

Mark dean presentation
Video sent by mertulas
Bir baska prezentasyona dek hoscakalin, Silikon Vadisi'nden Mert Ulas bildirdi.

17 Şubat 2006

Silikon Vadisinden bildiriyorum :)

Bugun okuldaki bir seminere gittim, seminerde konusmaci olarak unlu grafik karti ureticisi Nvidia'nin sistem muhendisligi ve uretim departmani baskani Tommy Lee konusmaciydi. Kendisi de bizim okuldan mezun olmus zamaninda.

Burada da seminerin ilk giris kismi var; (ingilizcesini pek anlamayabilirsiniz zira cinli veya Tayvan'li oldugu icin pek iyi degil zaten ingilizcesi)


SSL10639
Video sent by mertulas
Seminerde genel olarak bugunku muhendislerin calisma kosullarindan ve globallesme ile degisen bakis acisindan bahsetti, bir de takim calismasi ve multi disiplin konularina degindi. Burada da begendigim bir kac prezentasyon slaytlari var. Benim icin cok yararli degildi cunku genel olarak daha onceden bildigim/duydugum seylerden bahsetti ama gene de iyi oldu gittigim. Her persembe Silikon Vadisi'nden onemli adamlar seminer yapiyor bizim okulda, ilk sene daha sik gidiyordum ama sonraki donem persembe gunleri ayni saate dersim vardi, bu donem gene takip edebilecegim sanirim.

Burada muhendislerin 80'li yillardaki calisma mantigindan bahsediyor.

Burada da bugunki olmasi gereken calisma mantigindan bahsediyor.

Bir urun uretilmeden once diger departmanlardan da daha dizayn asamasinda geribesleme aliniyor, dizayn asamasinda onlarinda kriterleri goz onune aliniyor.

Bir dizayn uzerinde calisilirken ilk seferde dogru dizayni yapmamiz gerektiginden bahsediliyor, aksi halde bu kadar hizli gelisen bir sektorde ayakta durmanin yolu olmadigini belirtiyor.

Genel olarak olayi bir butun olarak gormek gerektigini, olaya baskasinin gozlerinden de bakmayi denememiz gerektigini ve es zamanda farkli projelerde calisilabilmesi gerektiginden bahsediyor.

NIH: (not invented here) bu urun bizim burada uretilmedi, o yuzden bir hata vardir ya da ben bilmem anlayisi. Bu anlayistan nasil kurtulmamiz gerektiginden bahsediyor, elinden gelenin en iyisini yapmamiz gerektigini ve bir sorunla karsilastigimizda yardim istemekten cekinmemiz gerektiginden bahsediyor.

Burada da global bir sirketsen mutlaka belli malzemeler icin tedarikcilerinin olacagindan ve bunlari secerken nelere dikkat etmen gerektiginden, onlarla nasil birlikte uyumlu calismamiz gerektiginden bahsediyor.

Son olarak da bugunku muhendisin eski zamanlardaki gibi sadece 1 tek patronu (ustu) bulunmadigini, daha bir cok kisiye de sorumlu ve bagimli oldugundan bahsediyor.

Bir de nvidia'nin sadece oyun sektorunde degil, tipta 3 boyutlu modelleme cihazlarindan, uzay teleskoplarina ve film cekimlerine dek cesitli alanlarda cozumler urettigini ve bu cozumleri sunabilmek icin de muhendislerinin belli bir konuda uzmanliklarinin yaninda genel bir bakis acisina da sahip olmalari gerektiginden bahsetti.

Bugunki dersimiz bu kadar :)

16 Şubat 2006

Monty Hall paradoksu

Bu hikayeyi bize Teknoloji ve portfolyo yonetimindeki ogretmenimiz anlatti. Adam oldukca zeki bir asyali, Georgia Inst. of Tech. elektrik muhendisligi - Stanford isletme doktorasi falan var bir de zaten ilk derste adam demisti ben gencligimde cok basarili bir yatirim yaptim ve hayatimi garantiye aldim, ogretmenligi sadece evde bos oturmamak icin yapiyorum diye. Neyse hikayeye gecelim:

Hikaye 70'lerde unlu bir amerikan televizyon yarismasindan (Let's make a deal) geliyor. Ben hic duymamistim ama belki babam hatirliyordur :) Bu yarismada 3 tane kapi var ve bu kapilarinin ikisinin ardinda 2 tane keci, digerinin arkasinda ise buyuk odul araba var.

Yarismaci ilk once kapilardan birini seciyor. Bunun uzerine sunucu icinde odul olmayan kapilardan birini aciyor, geriye yarismacinin ilk sectigi kapi ile diger kapi kaliyor. Iste burada sunucu paradoksu yaratan soruyu soruyor;

-Sana bir teklifim var, sectigin kapiyi digeri ile degistirmek ister misin?

Paradoks su eger yarismaci sectigi kapiyi degistirirse kazanma sansi artar mi?
Bu soruyu o zaman dunyanin en yuksek IQ'suna sahip insani Marilyn vos Savant'a soruyorlar (evet kendisi bir kadin) ve kadinin cevabi

"evet sansi iki katina cikar oluyor"

Daha sonra bu kadina bir cok professorden tepkiler geliyor bu aciklamasinin yanlis ve sacma oldugu konusunda fakat sonucta kanitlaniyor ki gercekten istatiksel olarak kadin hakli. Ben anladim cozumunu ama aciklamasi biraz uzun ve karisik o yuzden burada hazir aciklanmisi var :)

Ne var ki bu gercegin bilinmesinden sonra bile yarismacilarin buyuk cogunlugu kapiyi degistirmiyor peki bunun sebebi ne? Sebebi aslinda "toplum baskisi" olarak aciklanabilir cunku eger dogru kapiyi secmis ve degistirmis ise icinde buyuk bir pismanlik olacak, herkes kendisine "salak dogru kapiyi bulmusken birakti" diyecek ve hep pismanlik duyacak. Eger degistirmezse ise olayi Allah'a veya sansa havale edecek ve ben icimden ilk geleni sectim, elimden geleni yaptim ama olmadi diyecek, uzerinde bir toplum baskisi olmayacak, pismanligi daha az olucak.

Bunu ogretmen risk yonetimine ornek olsun diye anlatti ama ayni zamanda insan davranislarinin neden istatiksel olarak modellenemeyecegine guzel bir ornek bence. Hem ben zaten bakin taa ne zamandan bu konuyla ilgili yazmisim 3. ve 4. maddelerde, tamam dusuncelerim o zaman pek olgun degilmis ama olsun.

Peki siz sectiginiz kapiyi degistirir miydiniz?

8 Aralık 2005

Finaller geldi


Calisma
Originally uploaded by mertulas
Finaller yaklasinca evdeki ders calisma hallerimiz :)

3 Ekim 2005



Proje danismanina 3 soru soruyorum, cok basit ve tek bir yanit aliyorum... Bu adam Berkeley de doktorasini yapmis. Neyse...

14 Eylül 2005

Musterinin isteklerini tercume edebilmek

Japonya'da eski ve koklu bir camasir makinesi ureticisi varmis, bunlarin basarili ve cok satan bir modeli varmis. Bu model ozellikle dayanikli ve uzun omurlu olmasiyla unluymus ve servis istegi cok dusukmus fakat bir sure sonra ozellikle kirsal alanlardaki kullanicilardan servis hizmeti icin yogun bir geri gonderme yasanmis. Uzun sure bunun sebebini arastiran sirket en sonunda sebebi bulmus. Uzun suredir dayanikliligi ile unlenen bu camasir makinesini kullanicilar sadece kiyafetlerini degil, patateslerini yikamak icin de kullanmaya baslamis! Cunku tarimda bu patatesleri yikamak icin satilan makinalar bundan cok daha pahaliymis. Bunun uzerine japon sirketinin yaptigi hamle ise cok sasirtici, onlar urunun uzerine lutfen patateslerinizi bu makinada yikamayiniz yazmamis ya da bu sebeple bozulan urunler garanti kapsami disindadir dememis, aksine onlar makineyi gelistirip patates yikamak icin bile dayanikli hale getirmis. Servise gonderilen makine sayisi aniden dusmus, makine satislari buyuk oranda artmis. Bu hamle ile sirket hem teknik servis ihtiyacini dusurmus, hem pazar payini genisletmis (patates yikama makinasi alanina girerek) hem de musteri memnuniyetini kazanmis.

Bazen musterilerin istekleri vardir ve bunlari dile getiremez, nasil dile getirecegini bilemez veya sadece cekinir. Iste modern pazarlamanin gereklerinden biri de bu istekleri tercume edebilmektir. Musteriye neyi nasil kullanicagini ogretmek yerine onlarin ihtiyaclari neler ve neler bekliyorlar urunden onu dinleyip tasarimlarimizi ve pazarlamamizi buna gore yapmak gerekir.

Aklima Turkiye'de ki bilgisayar teknik danisma hattini arayip benim bilgisayarimin kahve tutacagi kirildi (cd-rom surucusu) diye arayan kullanici geldi. Belki de sasirmamali ya da gulmemeli ve cd-rom surucu kapaklarini daha dayanikli uretmelityiz. Bende cogu zaman bilgisayar basinda kahvemi icerim ve cogu zaman koyucak bir yer bulamam masamda aslinda.

9 Eylül 2005

Bir fiyatina iki al !

Kacimiz bunun aslinda zalim bir pazarlama hilesi oldugunu, aslinda X fiyata 2 tane sattigi urunun tanesinin gercek degerinin X/2 den bile az oldugunu biliyoruz?

Dizayn asamasi

Bir urun ilk dizayn asamasindayken genellikle bu urun icin ayrilan maliyetin %20'si harcaniyor halbuki bu asamada (eger dizayn asamasi uretim sirasindaki en ince detaylari bile hesapliyarak yapildiysa) urunun piyasaya cikmadan onceki %80'lik bolumu aslinda tamamlanmis, geriye sadece urunu bu dizayna gore uretmek kalmistir. Buradan yola cikarak dizayn asamasinin onemi anlasilabilir.

Buna gore sirketlerde dizayn bolumunde aylik maasla calisan muhendisler aslinda sadece yeni bir dizayn yapilmasi gerektiginde yogun olarak calismaktadir. Ne var ki bu bolumde calisanlarin motivasyonunun yuksek tutulmasi ileride kotu dizayndan kaynaklabilecek buyuk sorunlarin onceden engellenebilmesi acisindan kritik onem tasimaktadir.

Motivasyonu arttirici bir yontem olarak bu dizayn asamalarinda dizayn bolumunde calisanlara maaslarinin yaninda ekstra prim verilmesi dusunulebilir. Bu ekstra prim bir bakima borc olarak dusunulmelidir, uretimin ileri asamalarinda dizayn hatasindan cikabilecek her sorun icin bu ekstra primin belli bir kismi tekrar calisandan geri alinabilir, eger dizayn kaynakli bir hata bulunmaz ise bu para calisanda kalacaktir. Boylelikle calisanin dizayn asamasinda daha ileri goruslu ve kapsamli dizaynlar yapmasi saglanabilir.

Surekli gelisim icinde dengeyi bulabilmek

Gozlemlemelerime gore surekli ureten ve gelisim icindeki kisilerde sikca gorulen sorunlardan biri de belli bir zamandan sonra sosyal hayatlarindaki dusus ve buna bagli olarak bu kisilerde meydana gelen psikolojik rahatsizliklar. Bugune dek cogu sirket bu tur calisanlarina belli bir sure tatil hakki taniyarak bu sorunu asmaya calismis fakat gelisim surecini etkilemeden ve daha bu sorunlar ortaya cikmadan onlem alinmasi gerekli. Insan bir butun olarak dusunuldugunde ihtiyaclarinin sadece fiziksel ve maddi olmadigi anlasilmaktadir. Sosyal cevreyi gelistirici bir atmosferin yaratilmasi icin sirketlerin de caba gostermesi gerekir, bu calisanlarinin performans stabilitesini korumak icin alinmis bir onlem olarak gorulebilir.

7 Eylül 2005

Daha iyiye gidiyor

Son bir haftadir projem icin sponsor firma ve fakulteden hoca bulamadigim icin stresliydim oldukca ama simdi isler yoluna giriyor gibi, bu cuma ve persembe gunleri iki prezentasyonum var. Umarim sorunsuz gecer.

4 Eylül 2005

Gelistirme ve sifirdan yaratma

Uretilebilirlik icin dizayn dersinde aklima geldi, bana yeni bir sistemi sifirdan uretmektense mevcut bir sistemi alip gelistirmek daha kolay geliyor. Aslinda en sagliklisi sifirdan gelecege yonelik bir dizayn yapabilmek ama sanirim bunu basaramayacagimdan, bu yapacagim dizaynin surekli eksik olmasindan korkuyorum ve bu yuzden mevcut ve sorunlu bir sistemi gelistirmek bana daha zevkli geliyor. Sonra Turkiye'deki araba modifikasyonu cilginligi aklima geldi, belki de genlerimdedir dedim.

28 Ağustos 2005

Proje

Cuma gunu proje dersi vardi, danismanimiz bir hafta icinde piyasadan projemize sponsor bir firma ve universiteden bir ogretim uyesini bulmamizi istiyor tez komitesini olusturmak icin, herseyi kendimiz bulucaz, 1 hafta icinde, tam macera.
Dertli dertli dusunuyorum hangi firmaya cat kapi gitsem, ne desem diye. Neyse bu klip ve sarkiyi dinliyorum son gunlerde, yeni gruplar, sarkilar bulmam lazim.

27 Ağustos 2005

Ziplayan dusunceler

Dun dersteyken hoca NIH (not invented here) IKI (I know it) DMWL (do more with less) kavramlarindan bahsetti. Ben de bu sirada amerikalarin bu kisaltmalari ne kadar cok sevdiklerini dusunuyordum, bense aksine birseyi kisalttigimda onun anlamindan uzaklastigini dusunurum ama sanirim amerikalilar fast, faster, fastest kavramiyla ilerledikleri icin anlam kaybolmasi onlar icin pek onemli degil.

Not invented here ve I know it kavramlari kisaca bu is ya da urun burada yapilmamis ben bundan anlamam kendi bildigimi yaparim ve ben herseyin iyisini bilirim, ben bu isi zaten adim gibi biliyorum demek. Bunlardan olabildigince kacmamiz isteniyor. Dusununce bunu zaten ben kendi deneyimlerimden ogrenmistim ya da bir sekilde kulturel olarak ya da cevremden bana aktarilmisti bu, yani yazili olarak kural gibi gormemistim hic bunlari. Burada ise sanirim herseyin kuralsallastirilmasi gerekiyor, surekli yazili bir formul uzerinde calisiliyor gibi, sanki bazi kulturel degerler formullerle yaratilmaya calisiliyor gibi... Cok daldan dala atliyorum zaten bu yuzden baslik ziplayan dusunceler ama seviyorum bu tarz beyin jimnastigini. Daha sonra turklerin ne kadar gec yazili kulture gectigini dusundum, belki bundan kaynaklanan bir farkdir dedim kendime, sonra tam olarak yazili kulture gecis surecimiz tamamlanmadan globallesiyoruz, yazilmayanlar unutulacak, kulturel bi kayip yasanacak diye dusundum. Internetin tamamiyle yazili bir kultur oldugunu dusundum ve hayati ne kadar degistiecegini gelecekte. Sonra yazdigim blog aklima geldi, garip hissettim, ileride cocuklarimin benim gencligimi okuyacaklarini, gencken ki dusuncelerimi hic bozulmadan okuyabileceklerini dusundum, benim kendi babamin gencligi hakkinda bildiklerimi dusundum. Blog yazmanin onemini dusundum, neden yazdigimi dusundum: kendi gelisimimi incelemem, aklima gelen fikirleri zamanla unutmamak icin, insanlara kendimi yalnizca bir web sitesi adresi ile tanitmanin kolayligini dusundum, seffafliga yaklasimi dusundum. Sonra ishe alimlarda cv de artik blog adresi gibi bir kisim eklenebilir diye dusundum basvuru formlarina.

Cok duzenli ve okumasi kolay bir yazi olmadi ama sanirim zihnimin calismasi da boyle oluyor.

Uretilebilirlik icin dizayn

Dun ilk derse girdim, Design for manufacturability. Hocasini onceden taniyordum, biraz suphelerim vardi ama iyi olucak sanirim, AMD anilarindan ya da ucla daki lazer calismalarindan bahsetmedi bu sefer en azindan. Bu derste basitce uretime gecirilebilecek sekilde urunler nasil dizayn edilmeli, nelere dikkat edilmeli, Leann uretimine uygun mu gibi sorular isleniyor ama paketlenmesinden urunun test asamasina ne kadar para gider, deger mi gibilerinden her yonuyle ilgilenilerek.

Urun denince akla hic yazilim gelmiyor ama aslinda onlar icin de biraz daha kisitli olsa da gecerli. Tabi burada urunun dagitimi internet veya cd/dvd yoluyla yapildigi icin dagitim yeterince optimize edilmis durumda, uretim kismi ise aslinda urunun dizayni ile ayni safha gibi de dusunulebilir ama urun yazilim olsa bile onceden kagit uzerinde dusunulmeli, musteri istekleri neler, ileriye yonelik gelistirilebiliyor mu, yeterince basit mi bunlar uzerinde tartisilmali ve ondan sonra kod yazilimina gecilmeli. Bir bakima "muhendislik" yapilmali. Son olarak da standartlar var tabi ki, nasil devlet medikal elektronik alet ureten firmalara belli regulasyonlar, standartlar koyuyorsa; uyum, guvenlik ve basitlik acisindan yazilim da da belli standartlar uygulanmaya baslaniyor. Internette standartlarin cikmasi neden bu kadar gecikti diye dusunuyordum gecenlerde ama internetin cok genis ve tamamiyle serbest bir bolge oldugunu dusununce, herkesin ortak bir noktada bulusmasi kolay olmuyor elbette ve zaman aliyor, sanirim yeni teknolojilerin onundeki en buyuk engellerden biri ortak bir standartta bulusmanin zorlugu. (bknz. DVDlerde + / - standartlari, DVDlerin yerini alicak bluedisc standarti catismasi sirketler arasi)

2 Mart 2005

Organizational Improvement

Development, surekli gelisim uzerine uzmanlasmis profesorumuz derste sirketlerde degisimi ve gelisimi nasil saglayabilecegimizden ve 5-WHY teknigini anlatirken dediki "buyuk bir problemin cevabini bildiginizde bu cevabi arayanlara bu cevabi soylemek yalnizca zeki oldugunuzu gosterir ama bu cevabi onlara sorular sorarak kendilerinin bulmalarini saglamaniz ve cozumu sahiplenmelerini saglamaniz, iste asil zeka budur" dedi.

Sonra ben tum ogretmenlerimi dusundum, hangilerinin gercekten daha zekice hareket ettigini, hangilerinin egosunun zekalarini bastirdigini... sonra su sonuca vardim : Birseyi yalnizca ogrenmek yeterli olmamali, ogrendigimizi nasil ogretmemiz gerektigini de bilmeliyiz.

2 Aralık 2004

mit opencourse

acik kaynak egitim... gercekten cok takdir ettim, daha onceden neden kesfetmedim, neden bilinmiyor bu fazla bilmiyorum ama MIT cogu dersin materyallerini (quizleri, assignmentlari dahil olmak uzere) acik kaynak olarak elektronik formatta internet uzerinden yayinliyor. MIT OpenCourseWare

Gercekten saygi duydum. Wifi projesi icin umarim buradan istedigim kaynaklara ulasabilirim.

28 Eylül 2004

Ah Jim....



Daha kötü olabilirmiydin.... Posted by Hello



Diğer 3 dersin profesörü de o kadar iyiyken, sen buraya nasıl sızdın? Öğretmenlik konusunda hiçbirşey bilmeden insanların profesör olabilmesi ne kadar salakca. Jim bu kadar öküz olmak zorundamıydın? Nasıl olurda bir insan master düzeyindeki öğrencilerine ilkokuldaki gibi not baskısı kurmaya çalışır, nasıl olurda alakasız assignmentlar verip bunları 10 dakikada sunmamızı beklersin ve nasıl bu kadar zevkli olabilcek dersi bu kadar dayanılmaz kılabiliyorsun? Nasıl engineering management gibi üst düzey bir derste şu şu hangi tarihte kuruldu gibi salakca ve gereksiz quiz soruları sorabiliyorsun? Nasıl, nasıl? Ah Jim daha kötü olabilirmiydin?