fikir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
fikir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Kasım 2006

Yaratici cozumleme yetenegine sahip takim arkadaslari ariyoruz

Zeynep Ozata blogunda cok guzel bir yazi yayinlamis. Ben bir muhendis ve muhendislik yonetimi okuyan biri olarak buna ekleyebilecegim bir iki sey var. Once Zeynep hanimin yazisini okuyun isterseniz. Asagida yazidan bir alinti;
"Ancak, bu ilişkiyi kurabilmeniz ve çözüm önerisini geliştirebilmeniz için sezgi, yaratıcı hayal gücü, keskin zekâ, şans ve tesadüfler yanında sahip olmanız gereken bir şey daha vardır. O da, kafanızın bu ilişkileri kurmaya hazır olması, yani yeterli bilgi donanımına sahip olmanızdır. Aynı o büyük bilimsel buluşları ortaya çıkartan bilim adamları gibi. Bu bilim adamlarının hayatına baktığımızda, hepsinin çok değişik alanlarda bilgi hatta uzmanlık sahibi olduklarını görüyoruz. İşte bu çeşitlilik, bir yandan sorunların belirlenmesinde bir yandan da soruna çözüm önerisi getirirken kurulan ilişkilerde kendini gösteriyor. Tesadüfler, bu ilişkileri kurabilen kafalarda buluşlara dönüşüyor."
Burada onemli noktalardan biri belli bir konuda uzmanlasmanin yaninda diger bircok degisik alanlara da acik olup bunlarda da yeterli bilgi ve birikim sahibi olmamiz gerektigidir. Boylelikle bu farkli alanlar arasindaki iliskileri kurabilir ve genel tabloya uzaktan bakabiliriz. Iliskilendirme muhendislik veya bilim egitimi almis olaylara odaklanabilen, surekli gozlem yapan ve objektif bakabilen insanlar icin cok onemli bir kavramdir.

Eger kendi yarattigim bir akis diyagrami uzerinde gostermek gerekirse;

Gozlem => Bilgi birikimi => Iliskilendirme => Yaraticilik => Metholodoloji => Cozumleme

Gozlem: Hergun farkinda olmasak bile yaptigimiz birsey, daha iyi bir gozlemci olabilmek icin bence empati yetenegimizi gelistirmemiz lazim, sokakta gordugunuz herhangi bir insani izlerken bile onun gozunden bakmaya calisin, onemsiz gorunen detaylari dusunun.

Bilgi birikimi: Sadece kendi alaninizda degil butun alanlara acik olun, baska alanlarda harcadiginiz zamani bosa gecen zaman olarak dusunmeyin zira bu bilgiler hic beklemediginiz bir anda iliski kurmaniza yardimci olabilir. Her turlu bilgiye acik olun, soru sorun, cevaplarini arayin.

Iliskilendirme: Eger iyi bir gozlemciyseniz ve yuksek bir bilgi birikimine sahipseniz, iliskilendirme ister istemez kafanizda olusacaktir. Muhtemelen "su bilimde bu boyle olmustu, acaba ayni mantikla burda da isleyebilir mi, ayni sekilde modelleyebilir miyim?" sorusu ya da "bu alandan edindigim bilgi birikimine gore boyle bir ihtiyac mevcut ve aslinda bu ihtiyac bir diger bilimde ogrendigim teknikle rahatca cozulebilir belki de" cinsinden sorular kafanizda olusur. Sadece kafanizda objektif dusunmeye baslayin ve kafanizdaki "ne alakasi var canim" bariyerini yikin.

Yaraticilik: Yaraticilik nasil olusur? Sizce gozlem ve bilgi birikimi olmadan yaraticilik olusabilir mi? Yaratici bir ressam yaptigi resimlerde aslinda sadece duygularini gozlemleyip bu gozlemlerini sanat bilgisi ile yogurup bize aktarmaz mi? Yaraticilik sadece gozlem ve iliskilendirme surecinin sonucunda kafanizda olusan bir kivilcimdir. Yaratici fikirler cok ani geldikleri gibi aniden hafizamizdan silinebilirler de, not almayi aliskanlik haline getirin.

Methodoloji: Bu noktadan sonra fikir aklinizda, sadece nasil gercege donustureceginizi bilmiyorsunuz. Eger bu bilimsel bir fikir ise nasil bir deney ile bu tezinizi kanitlayabilirsiniz? Eger bu bir is fikri ise nasil fikrinizi pazarlayabilirsiniz, nasil finansal destek bulabilirsiniz? Yardimci olmasi icin benzer fikirlerin gecmiste nasil hayata gecirildigini, benzer deneyleri inceleyebilirsiniz.

Cozumleme: Fikrinizi gercek hayata uyarladiniz, peki bu sonuclari nasil cozumleyebilirsiniz? Deney sonuclari elinizde peki bunlari nasil yorumlayabilirsiniz? Belki bu cozumunuz farkli alanlarda da isinize yarayabilir, fikrinizin kullanilabilecegi diger alanlar neler? Bu cozumlemeyi yaptiktan sonra elinizdeki yeni verilerle tekrar bir iliskilendirme kurabilir misiniz? Fikrinizi nasil gelistirebilirsiniz? Son olarak butun bu sorulara da cozumleme kisminda cevap arayabilirsiniz.

Bugun ulkemizde (ve belki de dunyanin cogu yerinde) verilen egitimi dusunun. Bize verilen egitim ne? Cogunlukla sadece belli bir alanda bilgi birikimi, muhendisler belki gozlem yeteneklerini de gelistirir biraz ama bize gene de hicbir zaman nasil daha etkili gozlemler yapabiliriz ogretilmez. Biz kafamizda belli bir iliskilendirme kurup ogretmenimize bu iliskiyi sordugumuzda cogu zaman "konuyu dagitma" denir. Sonra mezun olunca da bize yaratici olun denir, nasil yaratabilirim ki kafamda sadece bana yillarca verdiginiz sorgulamadigim bir bilgi birikimi var (cogu gercek hayatta kullanamadigim icin unutulan) ... Methodoloji belli bir bilim okuyan insanlara ogretilir biraz, o da sadece belli deneyleri yapmalari gerektigi icin, bunun disinda yaratici olup aklimiza bir fikir gelse bunu nasil gercek hayata uygulayacagimizi bilemeyiz bile, unutulur gider o fikirler. Cozumleme kismina ulasabilmis az sayida zihin ise bu kisimda sadece kendinden beklenilen cozumlere ulasir, bir vizyona sahip olup o cozumu genel bir bakis acisiyla yorumlamakta gucluk ceker.

Iste boyle bir egitim surecinden gectikten sonra is aramaya baslariz, sirketlerin bizden beklentisi neler acaba? "Yaratici cozumleme yetenegine sahip takim arkadaslari ariyoruz." Oldu, hep birlikte arayalim, bulursaniz parmakla bana da gosterin.

Sonuc olarak egitim sistemimizin, egitim mantalitesinin gunumuz dunya kosullarina ayak uydurmasi icin koklu bir degisiklige ihtiyaci var. Eger siz coktan egitim hayatinizi noktaladiysaniz hala gec degil, yukaridaki akis diyagramini takip edin;
  • gozlemlemelerinizi daha dikkatli yapin, empati yeteneginizi gelistirin
  • diger alanlardaki bilgilere acik olun, sizin kendi uzmanliginizdan ne kadar uzak olursa olsun
  • yaraticilik aklinizin sinirlarini kaldirdiginizda daha rahat ortaya cikar, "olmaz oyle sey" bariyerlerini yikin
  • basari oykulerini izleyin, basaranlarin nasil bir method izledigini gozlemleyin
  • cozume ulastiginizda cozumu dikkatlice ve genis bir perspektif ile yorumlayin, gecici cozumlere degil bir vizyona odaklanin.
Peki bir ogretmenseniz ve yukarida yazdiklarimda bana hak veriyorsaniz ogrencilerinize nasil bir egitim verebilirsiniz bu dusunce mantigini kazanmalari icin?
  • Ogrettiginiz bilgi ne olursa olsun bu bilginin gercek hayatta nasil ve nerelerde kullanildigini aciklayin (yeni bir konu ise hangi alanlarda kullanisli olabilecegini), bu ogrencilerinizin ogrettiginiz konuyu daha somutlandirmasina ve gercek hayatta uygulamasina yardimci olacaktir, konuya daha fazla onem vericeklerdir ayrica akillarinda daha uzun sure kalicaktir.
  • Ogrencilerinizden ogrettiginiz konuyu herhangi baska bir bilimdeki bir mantikla benzestirmelerini isteyin odev olarak(en alakasiz gorunen bilimler arasinda bile, matematik ve tarih gibi), bu onlarin olaylar ve bilimler arasindaki iliskilendirmelerine yardimci olacaktir. Boylelikle ogrencileriniz konuyu derinlemesine anlamak zorunda kalicaklar ve baska bir bilimi de inceleme geregi duyacaklardir.
  • Ogrencilerinize yeni ogrettiginiz konu ile ilgili gercek hayattan bir sorun verin, bu sorunu nasil cozulebilecegi hakkinda fikir yurutmelerini isteyin ya da ogrencilerinize sorun; bu ogrettigim kavrami gercek hayatta nerede ve nasil kullanabilirsiniz diye
  • Onlara yaratma firsati verin, onlari sadece kucuk bilgisiz ogrenciler olarak gormeyin, fikirlerine deger verin ne kadar sacma gorunseler bile. Bu onlarin kafasindaki "ben kimim ki", "olmaz oyle sey" bariyerlerini yikacaktir. Fikirleri sacma gorunuyorsa onlara hayir deyip dogru cevabi vermeyin, onlari dogru sorularla yonlendirip dogru mantiga kendilerinin ulasmasini saglayin boylelikle dusunme mantiklari gelisecektir.
  • Bir bilgiyi anlattiginizda bu bilgiyi ilk bulan kisiyi ve nasil boyle bir bilgiyi buldugunu anlatin, cogu bilgi bir gereksinim sonucunda dogmustur. Eger bu tarihsel bilgiyi sizde bilmiyorsaniz arastirin ve ogrenin. Bu ogrencilerinize neden-sonuc iliskisini ogretecegi gibi methodoloji hakkinda da bilgi verecektir.
  • Onlara bir bilgiyi sunun ve bunu nasil kanitlayabileceklerini sorun, cevaplar yanlis ise tekrar dogru sorularla onlari yonlendirin dogru cevaba. Sinifinizda sakin bir tartisma ortami yaratin.
  • Ogrencilerinize sadece sorunun cozumunu sormayin, bu cozumun etkilerini sorun, bu cozumun baska hangi kavramlara etki edecegini, nerelerde ve nasil kullanilabilecegini sorun. Bu onlarin cozumleme yetenegini gelistirecektir.
Son olarak bu yaziyi neden yazdim ben? Bu fikirler hep kafamdaydi belki ama karisik olarak duruyorlardi oylece. Zeynep hanimin yazisindan etkilenmeseydim bunlari yazabilir miydim? Paylasin ve paylastirin, dogacak etkilesimle bilgi katlanarak artacaktir.

2 Kasım 2006

Ikinci bardak soguk su

Iki hafta once trende giderken aklima guzel bir fikir gelmisti... Fikir suydu; insanlar youtube gibi bir siteye asama asama ogretici videolari yukleyecekti ve yukledikleri videolarin izlenme oranlarina gore sitedeki reklam gelirlerinden pay alicaklardi. Hayatta ogretilebilecek hersey icin ogretici bir video bulunacakti, bir bakima video ansiklopedisi gibi. Sitede bir istek kutusu bulunacakti, mesela nasil makarna yapilmasi gosteren bir video istiyorsunuz, bu istek kutusuna yaziyorsunuz, eger sizden baskalari da boyle bir video istiyorsa bu "how to make a spaghetti" yazisi daha buyuk ve kalin bir punto ile gosterilicekti (bir bakima label cloud gibi, benim kategoriler kismim gibi) Bunun disinda dil bariyerini ortadan kaldirmak icin bir videoya altyazi yukleme olanagi da bulunacakti, mesela turkce bir video izliyorsunuz buna ingilizce altyazi yazip eklerseniz videoyu siz yuklemeseniz bile sizde ufak bir pay alicaktiniz reklam gelirlerinden. Reklamlar da izlediginiz video ile alakali olucakti, mesela spaghetti videosu icin bir spaghetti markasinin reklami gosterilecekti. Sitenin ismini bile dusunmustum, alan adlarindan teachow.com'u begenmistim, sitenin logosu da cay icen bir chow chow kopegi olacakti.

Ilk baslarda video hosting servisi sunmak cok masrafli olacagindan kullanicilar baska video servislerine yukledikleri videolarin html kodlarini kopyalayip bu sitede yayinlayabileceklerdi, sonra site reklam gelirlerinden yeterli parayi kazandiktan sonra kendi video hostingimizi sunacak ve kullanicilar videolarini direkt bizim sitemize yukleyebilecekti. Sitede genel kategorilendirme, kullanicilardan tag ekleme ve arama ozelligi bulunacakti kullanicilarin istedikleri videolari rahatca bulabilmesi icin. Bunun disinda videolara yorum ekleyip videolarda anlamadiklari yerde yardim sorma gibi ozelliklerde olucakti.

Sonra butun videolar biraz komik olucakti yani monoton bir ses tonuyla sikici videolar olmayacakti. Daha bir sure sey dusunmustum, heyecanli ve mutluydum. Benim gibi videoblog ile ilgilenen ve paylasmayi seven birinden boyle bir fikir cikmasi normaldi aslinda. Biraz arastirmistim, bu tur bir video sitesi internette yok saniyordum taa ki once Nahnu'nun sitesinde Greedtube ve Tubetorial'i gorene dek. Greedtube internette yayinladiginiz herhangi bir videodan %50 reklam geliri kazanmanizi saglayan bir servis, Tubetorial ise bedava internet pazarlama videolari iceren bir site. Hayallerim biraz kirilmisti ama ikisi de tam olarak benim yapmak istedigim turde siteler degildi.

Sonra yikildigim an geldi, VideoJug sitesini gordum. Bu site video yukleyen kisilerin reklamdan pay almasini saglamiyor, istek kutusu yok, videolar eglenceli bir dille cekilmemis, altyazi yazma ozelligi yok ama onun disinda hersey var. Siteyi inceledigimde arkalarinda oldukca kuvvetli finansal bir destek var sanirim cunku cogu videoyu kendileri hazirliyorlar (kullanicilar da yukleyebiliyor) ve bu epey zaman alan bir istir. Bunun disinda begendigim ozellikleri begendiginiz videoyu ipodunuza ya da cep telefonunuza indirebiliyorsunuz ve bunun disinda cogu kendi hazirladiklari videolarda asama asama yapilmasi gerekenleri de yazili olarak sunuyorlar boylece bunlarin yazicidan ciktisini da alabiliyorsunuz. Istediginiz bir ickiyi hazirlama ya da istediginiz yemegi yapmak icin oldukca faydali.

Bu siteyi farkettikten sonra biraz moralim bozuldu, gittim mutfaga bir bardak soguk su ictim. 2006 yilinda kurulmus bir firma ve hala beta asamasindalar, bu sonbahar sonu tam olarak hazir olmasi bekleniyormus sitenin. Yani bu fikri tahminim benden 6-8 ay once dusunmus olmalilar ama dedigim gibi arkalarinda kuvvetli bir finansal destek oldugu kesin. Hatirlarsaniz daha onceleri de soguk su icmistim, Zeren'le olan fikrimizin yapilmis oldugunu gorup, bu arada Skype icin olan fikrimin de Amerika'da 411 (Turkiye'de ki 118 servisi) icin yapildigini ve konusma basinda 12 sn reklam dinlettigini ogrendim, ve gorunuse bakilirsa bunu yapan sirket iyi kazanc da sagliyormus.

Her seferinde dusundugum fikirlerin yakin bir zamanda yapilmis oldugunu gormek gercekten moral kirici. Nasil bakicagimi bilmiyorum, belki fikirlerimin gercek hayatta uygulanmisoldugunu gormek iyiye isarettir, dogru yoldaoldugumu gosteriyordur ama hep bir adim gerideyim. Belki de bir daha ki sefere aklima bir fikir geldiginde, bu fikrin de bir adim ilerisini ve buradaki avantajlari dusunup ona gore proje uretmeliyim kimbilir... Son olarak bu yaziyi gecen gun burada kutlanan Halloween icin Videojug sitesinden Halloween ickisi nasil hazirlanir videosu ile bitiriyorum.

1 Eylül 2006

Skype ve VoIP fikirleri

Ben anlamiyorum, mutlaka dusunmuslerdir bunu ama neden yapmiyorlar bilmiyorum gercekten...

Fikir su: simdi Skype gibi internet uzerinden telefon hizmeti veren bir sirket diyecek ki kardesim bak ben sana "bedava uluslararasi gorusme" saglayacagim ama bir sartla gorusmenin basinda iki tarafa da 30sn lik reklam dinlettiricem, sonra her 2 dakikada 15sn lik reklam giricem. Mesela ben Amerika'dan ariyosam bana ingilizce reklam dinleticek, aradigim yer turkiye ise obur tarafa da turkce reklam koyucak. Reklamlar bir reklam havuzundan rastgele olarak secilecek, kisiler gorusmeye devam etmek istedikleri icinde istemeden de olsa dinliycekler reklami.

Dedigim gibi mutlaka dusunulmustur ve bir sorun olmali bu fikirde ama ben bulamadim sorunu...

Kategori: internet_

27 Nisan 2006

Turk yemek bloglari + Wikipedia ve hatta + yemeksepeti

Turk yemek bloglari gercekten cok kaliteli ve bence bir arsiv olusturabilecek kadar da icerige sahipler artik. Simdi dusunuyorum da bir wiki sitesi kurmak artik cok kolay (ve bedava: PB Wiki, Wikispaces) neden butun bu bloglardaki yemek tarifleri tek bir wikipedia turunde wiki tabanli bir site altinda toplanmasin? Ben bir yemegi aradigimda direkt o siteye gidip arama yapabilsem ve o yemegi yapan tum blog yazarlarinin tarifi ciksa mesela. Tarifin altinda yemegi gonderenin adi ve sitesinin linki olur.

Bir de alternatif bir fikir olarak cogu kisi misafir agirladiginda disaridan yemeklerini getiriyor ama bu yemekler her zaman ev yemegi kalitesinde olmuyor. Diyelim ki yemeksepeti'nde bir bolum var davet adi altinda, orada yemeksepetine kayitli ev hanimimiz (beyimiz de olabilir tabi) yapabilecegi yemekleri fotograflariyla yaziyor, daveti verecek olan kisi (muhtemelen en az 1 hafta onceden) siteyi gezip begendigi yemegi kac kisilik oldugunu belirterek sepetine ekliyor ve yemeksepeti otomatik olarak o yemegi hazirlayacak olan kisiye yemegi ve yetistirilmesi gereken tarihi soyluyor. Davet gunu geldiginde bir kurye ile anlasmis olan yemeksepeti bu yemegi once yemegi yapan ev hanimindan/beyinden aliyor ve daveti vericek olan kisinin evine goturuyor. Kurye parayi aliyor ve yemeksepetine getiriyor, yemeksepeti kendi belli bir yuzdesini aldiktan sonra kalan parayi yemegi yapan ev haniminin (veya beyinin) hesabina aktariyor.

Bence fena fikir degil boylelikle guzel yemekler yapabilen hanimlarimiz/beylerimiz bu hobilerinden de para kazanabilirler.

Not: fotograf portakalagaci'ndan, fotograf zaten tagli oldugu icin izin almadan koydum umarim kizmaz :)

Kategori: internet_
Kategori: genel_

23 Kasım 2005

Kulakliklar

Su kulakliklara keske "ne dinliyorsun" ozelligi koysalar, birisi sen kulaginda kulaklik muzik dinlerken ne dinliyorsun diye sordugunda bir tusa bassan sesi 10 saniyeligine disari da verse entegre edilmis hoparlorlerinden. Boylelikle aslinda ne dinledigimi hic merak etmeyen ve sadece muhabbet acmak icin ataga kalkan insanlarin son umutlarini da yerle bir etsem, asosyalligime asosyallik katsam ne guzel olurdu...

Bir de bu kulakliklarin kotu bir ozelligi daha var, sen istersen en yeni en karizma sarkilari dinle, gene de disariya sadece kisik cistak cistak tekno sesi veriyor. Ya aslinda muzik zevkim guzel, boyle disaridan duydugunuz gibi degil demek istiyorum ama icimde kaliyor, uzuluyorum.


5 gundur sigara icmiyorum.


Technorati Tagleri: , , , , ,

19 Ekim 2005

Gelecek ve online isletim sistemi

Oyle bir sey istiyorum ki bir web adresi girdigimde bana kullanici adi ve sifremi sorsun, sonra karsima

  • outlook tarzi maillerim gelsin

  • yapilacaklar listesi gelsin

  • takvimim gelsin

  • sectigim rss feedlerden haberleri, bloglari gostersin

  • microsoft'a ihtiyac duymadan ofis programlarini acabiliim ve yaratabiliyim

  • dosyalarim icin storage olsun

  • istedigim sarkiyi aratip edip stream edebiliim internetten

  • projelerim kismi olsun, bana detayli proje yonetimi bilgileri versin

  • istedigim fotografi saklayabilmeliyim, ya da arama ile istedigim turde fotograf gosterebilsin

  • videolarimi istedigim gibi yukleyebilmeli ve izleyebilmeliyim

ve bunlarin hepsi BEDAVA olsun, o zaman baska bir yazilima ihtiyac duyarmiydim gercekten? hayir...
Peki cok sey mi istedigimi dusunuyorsunuz? Su anda bunlarin hepsini bedava yapan ayri ayri servisler oldugunu biliyor muydunuz? Tek yapilmasi gereken bunlari birlestirmek, bunu kim mi yapicak? Ben Google'dan umitliyim :)
Asagida tum bu isleri ayri ayri yapan servisler ayni sirayla listelenmistir.
  • Gmail- goruntu olarak outlook gibi olmasa da sinirsiz sayilabilecek bir kapasitesi var






  • Mercora - neredeyse istediginiz mp3'u (yayginlastikca) stream olarak dinleyebiliyorsunuz





Peki buradan ne anliyoruz? Microsoft'un isletim sistemleri uzerinde ki tekelinin nasil sarsildigini... Sadece internete baglanabilen bir bilgisayar bu yukaridaki ozelliklerle basit bir cok kullanicinin ihtiyaclarini karsilayacaktir. Su andaki tek engel bunlarin tek bir cati altinda toplanmasi. Hadi google, senden ilk online operating sistemini bekliyorum, ismi de benden olsun... GOOSY - Google Online Operating SYstem

Bir adim daha oteye bakarsak hardware ureticileri ile anlassin Google ve wifi destekli ekranlar uretilsin (benim yapmak istedigim ama yapilmis oldugunu fark ettigim proje, bakiniz burada yapilmisi var) ve bilgisayarimiz internet uzerinden boot olsun, ha bir de gtalku da online yapsinlar sadece boylelikle bisey yuklemeden Gtalk yapalim wifi uzerinden. Olur mu? Bence OLUCAK cunku su anki teknoloji ile yapilabilir bu, birde wifi aglar yayginlassin (google tum san fransisco sehrini wifi agiyla kaplamak icin teklif verdi, bedavaya yapacak ve kullanicilardan da ucret talep etmeyecek!) boylelikle sokakta evde okulda bir tek ekranimizla baglanalim. Bu bahsettigim kavramlar uzak gelecek degil, en fazla 5-10 yil sonrasi.

21 Eylül 2005

Ustune soguk su ictik

Zeren'le uzun zamandir okuldan bagimsiz olarak dusundugumuz bir proje vardi uzerinde calismaya gercekten hevesli oldugumuz. Ne yazik ki dun gece buna cok benzer bir urunun bizden bir yil once piyasaya sunuldugunu ogrendik, tabi urun 2005 te bir cok odul almis, biz nasil yapilabilir diye dusunurken. Gerci daha once de gormustuk urunu fakat fiyati 1400$ civarindaydi, simdi ise 350$a kadar dusmus. Neden cok duyulmadigini anlayamadik. Gerci bizim projemizde bunu grid computing ile birlestirmeyi planliyorduk. Projenin mantigini asagida anlaticam.

Proje umutlarimizin cokusunden sonra zeren'le yaptigimiz bir soylesi :
(dosya 34 mb bu yuzden zaman alabilir)



Proje aslinda basitti, mantigi su andaki mevcut monitorunuz yerine kablosuz tablet pc gibi ustune yazi yazilabilen bir monitorunuz oldugunu dusunun. Bu monitorde sadece wifi bir modem ve girdinizi aktarabilecek kadar ufak bir islemci veya RAM bulunuyor. Tum bilgiler sizin ana bilgisayarinizdan wifi adhoc uzerinden kablosuz olarak elinizdeki monitore geliyor. Bu monitorun uzerinde bir ses cikisi ve tv-out u bulunuyor. Boylelikle evinizde bilgisayarinizin basindan monitoru aliyorsunuz elinizde mutfaga gidip hard diskinizdeki tum mp3lerinizi wifi alani icinde dinleyebiliyorsunuz, isterseniz evdeki tv'ye baglayip divx filmlerinizi seyredebiliyorsunuz, bahceden emaillerinize bakabiliyor, internete girebiliyorsunuz vs. Ayrica bilgisayariniza tablet pc ozelligi katmis oluyorsunuz (ekrana el yazisi ile yazabilme vs.) Boyle bir seyin normal monitorunuzun yerini almasi gelecekte cok olasi. Gerci su anda Viewsonic firmasi urunu daha cok home entertainmentin bir parcasi olarak lanse etsede ofis alanlarindaki uygulamalari da cok guzel. Yaptiginiz bir excel dosyasini elinize aliyorsunuz monitoru patrona gosteriyorsunuz. Muhendisler fabrika katindaki bir soruna asagi ellerinde monitorleri ile inip bakabiliyorlar vs... Bir baska uygulama ise evinizde kablosuz bir cihaz oldugundan monitor uzerindeki ses cikisi ve mikrofon girisinden bahcenizde skype uzerinden bedavaya milletlerarasi konusmak olabilir mesela.

Biz tum bunlari dusunmustuk ve bu aletin 200$ dan az bir fiyata su anki teknolojiyle uretilebilcegini biliyorduk ama bu pazarda ilk olmadiktan sonra rekabet sansi cok dusuk. Gerci bizim fikrimizde ofisler icin daha farkliydi. Biz grid computing ile ofis alanindaki tum bilgisayarlari kaldirip yerine bir tane cok kuvvetli bir bilgisayar koymayi ve islemci gucunu paylastirmayi dusunuyorduk, bu henuz yapilmamis ama elbet onu da dusunuyorlardir su anda. Bu sistemle herkes kablosuz monitorleri ile ofis ortami icinde tek bir bilgisayardan farkli isler yapabilecekti. Bilgisayarlari upgrade etmek istedigimizde yalnizca ana bilgisayar update edilip maaliyetler duscekti, ofis icindeki mobilite artacakti. Kisaca her sey cok guzel olacakti :)

Neyse simdilik bu projeyi rafa kaldirdik yeni bir seyler dusunmeye calisiyoruz. Bu arada su an marketteki urun budur.

9 Eylül 2005

Dizayn asamasi

Bir urun ilk dizayn asamasindayken genellikle bu urun icin ayrilan maliyetin %20'si harcaniyor halbuki bu asamada (eger dizayn asamasi uretim sirasindaki en ince detaylari bile hesapliyarak yapildiysa) urunun piyasaya cikmadan onceki %80'lik bolumu aslinda tamamlanmis, geriye sadece urunu bu dizayna gore uretmek kalmistir. Buradan yola cikarak dizayn asamasinin onemi anlasilabilir.

Buna gore sirketlerde dizayn bolumunde aylik maasla calisan muhendisler aslinda sadece yeni bir dizayn yapilmasi gerektiginde yogun olarak calismaktadir. Ne var ki bu bolumde calisanlarin motivasyonunun yuksek tutulmasi ileride kotu dizayndan kaynaklabilecek buyuk sorunlarin onceden engellenebilmesi acisindan kritik onem tasimaktadir.

Motivasyonu arttirici bir yontem olarak bu dizayn asamalarinda dizayn bolumunde calisanlara maaslarinin yaninda ekstra prim verilmesi dusunulebilir. Bu ekstra prim bir bakima borc olarak dusunulmelidir, uretimin ileri asamalarinda dizayn hatasindan cikabilecek her sorun icin bu ekstra primin belli bir kismi tekrar calisandan geri alinabilir, eger dizayn kaynakli bir hata bulunmaz ise bu para calisanda kalacaktir. Boylelikle calisanin dizayn asamasinda daha ileri goruslu ve kapsamli dizaynlar yapmasi saglanabilir.

Hayati bir fonksiyon olarak dusunsek bu kadar basit olabilirmi acaba?

27 Ağustos 2005

Ziplayan dusunceler

Dun dersteyken hoca NIH (not invented here) IKI (I know it) DMWL (do more with less) kavramlarindan bahsetti. Ben de bu sirada amerikalarin bu kisaltmalari ne kadar cok sevdiklerini dusunuyordum, bense aksine birseyi kisalttigimda onun anlamindan uzaklastigini dusunurum ama sanirim amerikalilar fast, faster, fastest kavramiyla ilerledikleri icin anlam kaybolmasi onlar icin pek onemli degil.

Not invented here ve I know it kavramlari kisaca bu is ya da urun burada yapilmamis ben bundan anlamam kendi bildigimi yaparim ve ben herseyin iyisini bilirim, ben bu isi zaten adim gibi biliyorum demek. Bunlardan olabildigince kacmamiz isteniyor. Dusununce bunu zaten ben kendi deneyimlerimden ogrenmistim ya da bir sekilde kulturel olarak ya da cevremden bana aktarilmisti bu, yani yazili olarak kural gibi gormemistim hic bunlari. Burada ise sanirim herseyin kuralsallastirilmasi gerekiyor, surekli yazili bir formul uzerinde calisiliyor gibi, sanki bazi kulturel degerler formullerle yaratilmaya calisiliyor gibi... Cok daldan dala atliyorum zaten bu yuzden baslik ziplayan dusunceler ama seviyorum bu tarz beyin jimnastigini. Daha sonra turklerin ne kadar gec yazili kulture gectigini dusundum, belki bundan kaynaklanan bir farkdir dedim kendime, sonra tam olarak yazili kulture gecis surecimiz tamamlanmadan globallesiyoruz, yazilmayanlar unutulacak, kulturel bi kayip yasanacak diye dusundum. Internetin tamamiyle yazili bir kultur oldugunu dusundum ve hayati ne kadar degistiecegini gelecekte. Sonra yazdigim blog aklima geldi, garip hissettim, ileride cocuklarimin benim gencligimi okuyacaklarini, gencken ki dusuncelerimi hic bozulmadan okuyabileceklerini dusundum, benim kendi babamin gencligi hakkinda bildiklerimi dusundum. Blog yazmanin onemini dusundum, neden yazdigimi dusundum: kendi gelisimimi incelemem, aklima gelen fikirleri zamanla unutmamak icin, insanlara kendimi yalnizca bir web sitesi adresi ile tanitmanin kolayligini dusundum, seffafliga yaklasimi dusundum. Sonra ishe alimlarda cv de artik blog adresi gibi bir kisim eklenebilir diye dusundum basvuru formlarina.

Cok duzenli ve okumasi kolay bir yazi olmadi ama sanirim zihnimin calismasi da boyle oluyor.

16 Temmuz 2005

Penceremin önünde çiçeklerim



Geçen gün yolda trafik sıkışık giderken çevremdeki binalara baktım ve hepsi çok çirkin gözüktü gözüme. Hiçbir zaman genelleme yapmak istemem ama sanırım bizim halkımızın pek görsel zevki yok, ya da bu zevk bana çok ters geliyor. Tüm bu sıkıcı gri binalar, kapalı perdeler, tamamiyle betonlaşmış bir şehir. En azından diyorum herkes penceresinin önüne bir çiçek koysa o bile sevimlilik katar, biraz renk getirir sokaklara evlere. Keşke "penceremin önünde çiçeklerim" adında bir kampanya başlatılsa, çok para gerektiren birşey değil pencerenin önüne bir çiçek koymak, gerçekten değil.

E-Devlet

Geçen gün babamın bir işi için Yargıtay'ın sitesinden dosya sorgulamamız gerekti. Sorgulama sayfasına geldiğimizde dava ile ilgili detayları girip sorgulama yapabiliyorsunuz. Buraya kadar herşey çok güzel fakat ne yazıkki dava bilgileri girilirken belli bir standart oluşturulmamış. Mesela davalı istanbul belediyesi ise kimi zaman yalnızca belediye yazınca çıkıyor, kimi zaman ise ist yazınca bazen de istanbul yazınca ve gene her biri için büyük-küçük harf alternatiflerini de girmek lazım. Tahmin ediyorum bu bilgileri adliyelerdeki memurlara girdiriyorlar ve önlerine pek de bir standart koymamışlar. En azından Mahkeme Adı kısmı da scroll down list olabilirdi, türkiye deki tüm mahkemelerin adı bellidir zaten.

Elektronik olarak sorgulama kısmında e-devlet yavaş yavaş ilerliyor ama tabi ki sağlıklı sorgulama için belli veritabanlarının tekrardan gözden geçirilmesi gerekir bence. Burada suçu kesinlikle bu bilgileri giren memurlara atmıyorum çünkü onlara bu ekstra bir yük gibi veriliyor. Memur bir de başımıza bu iş çıktı diyor. Aslında bu işin bilenine verilmesi gerekirdi ve daha sonra personele kısa bir eğitim verilerek bundan sonraki girişleri hangi formatta yapılacağı öğretilmeli. Bir de bu işi ekstradan yapan memurun biraz yalap şalap yapması da normal çünkü bu işi yaptığı için (diğer işlerinin yanısıra) hiçbir ek ücret almıyor. Türkiye'de ne yazık ki çalışanların bu şekilde sömürülmesi var. İşe girerken herkesin detaylı ve açık nokta bırakmayacak şekilde yapacağı işin kapsamını yazması lazım, eğer şirketin bu işler dışında bir isteği olursa ya başka birine yaptırmalı ya da çalışana ekstra bir ücret vermeli.

Bir de E-devlet uygulamalarının ilerlemesi için sorgulama hizmetlerinden de öteye gidilmesi gerekiyor, belirli başvuruları ve hatta işlemleri buradan yapabilmeli halk. Bu e-devlet kavramı kimilerine önemsiz gelebilir ama ufak bir örnek vererek önemini anlatmak istiyorum: Sizin sabıka kaydınızı almanız gerekiyor diyelim. Fiziksel olarak savcılığa gitmeniz gerekiyor, kendi arabanız var diyelim, arabayla savcılığın oraya kadar sürmek, otopark parası, form satın almak, tekrar arabaya binip evinize dönmek (ha bir de bunları yaparken bir de sıkışık trafiğe bir araç daha eklendi, çevre biraz daha kirlendi) Hele bir de köyde falan oturuyorsanız demeyin yol çilenize. Burada kişi başı herşeyi toplasan en az 10 milyonluk bir masraf artı zaman kaybınız. Bunlar ufak hesaplar diyorsanız bu sayıyı hergün savcılığa bu talep için giden insanlarla çarpmanızı öneririm, milyonlarla çarpınca inanın küçük hesaplar büyük karlara dönüşüyor. Şu anda (neyse ki) savcılık kaydına memur bilgisayardan bakabiliyor ve fazla sıra beklemeniz gerekmiyor. Umarım yakında bu servisi internet üzerinden de sunabilirler. E-devlet konusunda devlet ilk adımları atıyor ama esas kullanışlılığının sağlanması için daha büyük adımların atılması gerektiği de bir gerçek.

14 Kasım 2004

fikirler....

dun zerenle konusurken aklimiza cok guzel bir fikir geldi ama bunun uzerinde bayaa dusunmemiz lazim, eger gerceklesirse buyuk bir sey gercekten. Bu aralar ona bayaa kafa yorucam gibi...

12 Kasım 2004

bir fikir...

Organizational Behaviour dersinde aklima gelen bir fikir:

performans management ve feedback uzerine bir fikir

eger calisanin maasi : x ise

her ay sonunda calisana 0.1-0.9 arasinda bir performans sayisi verilir. p:0.1-0.9

daha sonra sirket policesine gore : x in yuzde 10 hesaplanir ve bu hesaplanan rakam performans katsayisi ile carpilir.

Yani sonuc olarak



son maas : X+(p*0.1X)



boylelikle calisan her ay maasina performansiyla orantili olarak bir artis almis oluyor yani hem performance=expectancy denklemi saglanmis oluyor, calisan daha fazla calistigi zaman bunun karsiligini orantili olarak goruyor. Tabi bunun calismasi icin yoneticinin duzenli olarak performans analizleri yapmasi gerekmektedir.

8 Kasım 2004

Tablet PC mi nasil kullaniyorum

Gunun iletisim tarifi

Malzeme Listesi:
Avaratec c3500
Skype veya Eyeball Chat
Micro Usb Webcam
SJSU wifi network veya muadili

Evet eger gerekli bilesenleri topladiysak dunyanin her yerinden bedavaya goruntulu telefon konusmasi yapabiliriz. Hemde portable olarak. Oncelikle universitenin veya herhangi bir yerin bedava wifi agina giris yapiyoruz. Averatec notebookumuzu tablet pc moduna getiriyoruz. Daha sonra mini usb kameramizi takiyoruz. Onceden yuklemis oldugumuz eyeball chat yazilimini baslatiyoruz ve bizi bilgisayarlari basinda bekleyen Istanbul'daki sevdiklermizi online listemizde goruyoruz (haber verin onlarda onceden yukleyip kursunlar tabe) Ayrica mikrofon kullanmamiza gerek yok cunku zaten notebookumuza entegre bir mikrofon mevcut. Bundan sonrasi saatlerce goruntulu konusmak aslinda. ( eyeball goruntulu, skype sadece ses ama skype in ses kalitesi telefon kadar net neredeyse) Evet bugunku tarifimizinde sonuna geldik, saatlerce konusup bandwithleri cokertmeyin yalniz.

6 Ekim 2004



Hey zeren, umarim kizmazsin ama dayanamadim ve projemizi matt'a anlattim. Matt computer science okuyor ve network uzerinde uzmanlasiyor, kendisi alman oldugu icin o firmayla baglantida da oldukca yardimci olabilir, sana bi ara zaman bulunca mail aticam. Bi ara uzun uzun konusmamiz lazim.

5 Ekim 2004



Bugun Jim dersinde sikintidan patlarken gene aklima guzel fikirler geldi ve bu sefer not aldim;



1. Oncelikle insanin en sikildigi zamanlarin aslinda en yaratici anlar olabilcegini anladim. Bunun sebebi de o anda insan bulundugu ortamdan cok daha rahat kopabiliyor, ve hayal gucunde daldan dala atlayabiliyor, tek unutmamasi gereken not almak aksi takdirde fikirler geldikleri gibi ucuyolar bi gun sonra.



2. Insan akli her zaman kolayi seciyor, genetic olarak yada pratiklik kanununa gore belki, ama soyle bir sorun varki, insan bir konuda zorlanmadigi takdirde o konuda kendini gelistiremedigi gibi kendi bilgi olarak zayifliyor ve hatta ilk halinden beri geriye dusuyor; Soyle bir ornek veriim; cok kolay bir ders sectiniz, sizi hic zorlamiycak? Derse giriyosunuz, siniftaki herkes sizing bilgi duzeyinizin altinda bunu hissedebiliyorsunuz, bu anda ne yapiyor beyin, hemen cevreye uyum sagliyor, ve belli bi sure sonunda size kolay gelen o ders bile, aslinda o kadar kolay degilmis dedirtiyor ve az bi odev yapmaya bile cekiniyoruz. Ya zor bi sinifi secseydik? Beyin kendini gelismeye zorluyor ve bu sefer de digger durumun tam tersine zamaninin ve sinifinin onune bile gecebiliyor ve o zorluk bile yeterli gelmiyor? Bu tipki azgin bir nehirde dengede durmak gibi, aslinda asla zaman üzerinde dengede duramiyorsunuz, ya zamani kacirip geride kaliyorsunuz yada zamanla ilerleyip bi sure sonra onu geciyorsunuz, beyin icin ya ilerleme vardir yada duraksama, zamanda bir denge sagliyamiyorsunuz.



3. Baska aklima gelen seyde aslinda bir farkina varma oldu, soyleki bati dunyasi modelleme yaparak ve bir cok degiskeni bir denklem altinda toplayarak ve gecmis istatiksel datalara bakarak gelecegi modellemeye calisiyor. Burada yanlis olan sey ise, birincisi global bakis acisini unutuyorlar, ikinciside dunyada hesaba katilamiycak o kadar cok degisken varki? Superbilgisayarlar bile bence bunu modelleyemez, cunku modellerin birbirine direct etkileri yok, bir degiskenin baska bir degiskene uzakligi bile bir etki aslinda, kuantum fizigindeki gibi bir degiskenin bir diger degiskeni gozlemlemesinden bile sonuc degisebiliyor, bu sebeple trendleri onceden kestirmek imkansizlasiyor, burada insanoglunun kullanabilcegi tek sey sezgileri ve hayal gucu bence.



4. Son olan sey ise biraz komik aslinda. Kadin davranislari? Kadinlarin davranislarini simdiye dek hicbir insan, muhendis modelliyememistir, sebebi ne? Cunku onceden tahmin edilemezler, tamamen randomlar? Ne zaman neye gore hangi karari vericegini kestirmen imkansiz. O kadinin gecmisine bak, yaptigi etkilendigi olaylara bak ve simdi sole bi karar vericek de, mutlaka bunlari bir seriye bagladiginda random oldugunu goruceksiniz. Mantik yok, bazen mantic isiginda hareket ediyorlar sonra olmadik yerde garip anlamsiz bi karar aliyorlar mesela? Gercekten onceden tahmin edilmesi imkansiz. Ve dunyada SSL icin random sayi uretmenin zorlugunu dusunursek, sabit bir kadinin davranislarini inceleyip bunu modelliyebilcek ve buna gore bir rakam uretecek bir software uretilirse bu internet guvenliginde sinir acicak bir devrim olur cunku hicbir hacker bir kadinin davranislarinda mantik aramaz zaten :)

28 Eylül 2004


Ah zerencim, wifi hakkinda aklima inanilmaz fikirler geldi su salak Jim in dersinde sikintidan patlarken, paylasmak icin sabirsizlaniyorum